utopya

Durum: 391 - 0 - 0 - 0 - 30.09.2016 16:04

Puan: 6166 - Sözlük Kezbanı

10 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

ütopyadan sevgiler.
  • /
  • 20

ayı sözlük itiraf

o kadar korkağım ki sırf üzülmemek ya da hayal kırıklığına uğramamak için insanlardan hoşlandığımda bunu asla ne söylüyor ne de belli ediyorum.
şahsen bunu düşünmesem de istemsizce yapıyorum. korkuyorum çünkü kırılmaktan. o yüzden hiç başlamadan bitiriyorum her şeyi kendimde.

ne kadar da korkunç bir savunma mekanizması öyle değil mi?

ayı sözlük itiraf

geriye dönüp güzel şeyler hatırlamak istiyorum.
fakat insanlar bazı şeylerin öyle güzel içine etti ki aklında kalanlar sadece kötü şeyler oluyor.
güzellikleri de unutuyorsun bir süre sonra.
aslında ne kadar bencilce değil mi bu?
o kadar zaman, o kadar güzel anılar geçiriyorsun ve yapılan tek bir olumsuzlukta her şeyin meğer yalanmış olduğunu iddia ediyor ve pişman oluyorsun. halbuki sonunda olumsuz bir şeyin olması ya da sonunda artık seni sevmediğini söylemesi bu geçen anıların güzelliğini ve o sırada seni sevdiğini değiştirmiyor. ama benciliz ya. eğer böyle düşünürsek daha çok üzüleceğiz. dönmek isteyeceğiz. sevgimizin bitmesi çok zaman alacak.
o yüzden "meğer yalanmış", "hiç sevmemiş" beni diyerek aklımız sıra kendi karşımızda bile aptala yatarak avutuyoruz kendimizi.

ayı sözlük itiraf

bizler zaten ötekileştirilmeye, nefrete, ayrıma karşı iken bir de üstüne eşcinsellerin de bu denli nefret dolu olması, kendisini ötekileştirmemelerini isterken onun da başkalarını ötekileştirmesi çok üzücü bir durum hakikatten.

türkiye'de kadınlara gönüllü askerlik uygulaması

militarzmi savunmuyorum fakat bu konuyu askerlikte sadece kadın erkek meselesi olarak alacak olursam sadece erkeklerin olduğu bir askerlik uygulaması da son derece eksileten bir durum zaten bana kalırsa.

psv taraftarlarının mültecilere para atarak eğlenmesi

psv'li taraftarların dalga geçtiği suriyeli sanılan vatandaşlar aslında türkiye'den giden romenler.

zagor

hetero olsaydım bakacağım erkeklerden biri olurdu.

ne yazık ki farklı dünyaların insanlarıymışız biz zagorcum. belki başka bir zaman diliminde..

eşcinseller dinsizdir algısı

tabi ki de müslüman, hristiyan, yahudi ve bir çok dine mensup eşcinseller ve transseksüeller var. bu tamamen kişisel bir tercih.

ve evet bu da tamamen o yobaz kesimin kafasında yarattığı bir algı. ama bir çok eşcinselin müslüman vs olmadığı da aşikardır.
şahsen ben müslümanken de baskılardan sebep müslümanlardan nefret etmiştim.

lut kavmi, helak, haram. yıllardır hep aynı klişe boktan laflar.

kerimcan durmaz

ayrıca kesinlikle lgbti hakkında bir bilgisi olduğunu ve eşcinceller için iyi bir temsilci olduğunu ben de düşünmüyorum.

kerimcan durmaz

gerçek kürk giyen ve bununla övünen, zaz sokak sanatçılığından bu yerlere geldiği için onu sokak sanatçılığı ile ezen gerzeğin teki.

izlerken ben de gülüp eğleniyorum fakat bu tarz sonradan görme yaklaşımlarını çok yalnış buluyorum.

ayı sözlük üçüncü taksim muhabbet zirvesi

bayağı eğlendim.

biraz fazla içip dağıttım ama, affediniz efenim..

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

sema - tahirle zühre meselesi
çok güzel.

ayı sözlük itiraf

adolf hitler'i hep bir ordu gibi bir şey sanardım. meğer adamın adı adolf hitler imiş.

aman nereden bileyim ben. türkçede çoğul eki işte, nereden anlayayım.

bence bu konuda yalnız değildim.

sema moritz

bir sabah arkadaşımın evinde hasret şarkısı ile uyandım. aşırı hüzünlü ama aynı zamanda da sesinin tonuyla da iyi hissettiren bir uyanıştı.

muhteşem bir sese sahip.

ayı sözlük itiraf

keşke iyi bir sese sahip olsam.

şarkıcı olmak çok isterdim, çok imreniyorum. şahsen kim istemezdi ki değil mi.

klemuri

taksimde sakin, hoş, dekorasyonu iyi olan, lezzetleri yemeklere sahip bir lokanta.

vegan, vejeteryan yemekleri de mevcut.

bir dahakine taksimde olduğumda orada yemek yemeyi düşünüyorum. beğendim.

lgbti temalı kitaplar

feminist kitaplar

ayı sözlük yazarlarının korkuları

tek başıma uyumaktan korkuyorum. bir de oturduğum odada kapının açık olması beni geriyor.
karanlıktan, belki.

ayı sözlük itiraf

ygs sonuçları açıklandı.

bizim de iddia tek maçtan yattı. hangi birine ağlayalım hüseyin?

19 mart 2016 istiklal caddesindeki patlama

şöyle bilgiler var:

"taksim'de ki canlı bombanın ekim ayında tr'ye giriş yapan savaşy. olduğu iddaa ediliyor."

"taksim saldırısında ilk bilgiler saldırının ışid tarafından düzenlenen sultanahmet saldırısıyla büyük benzerlikler taşıdığı yönünde."
  • /
  • 20
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 391

imam hatip

*öncelikle bunlar benim şahsi fikirlerim.


bir katil, katil olarak doğmaz. bir tecavüzcü, sapık olarak doğmaz. yetiştirilme tarzı, aile ve kültürden kaynaklanır. sen bu çocuğa dinen doğru şeyleri öğretiyorsun. *nereye bağladığımı anlayacaksınız* bu çocuk büyüyünce dindar olmayan insanlara karşı bakış açısı değişecek, açık kadına farklı bakacak. zaten çocukluğumuzda gittiğimiz kuran kurslarında bile öyle gerice laflar duyuyoruz ki. en azından ben duydum. yok efendim okumayalım ahirette lise diploması mı vericez, yok efendim kadınlar açık gezmemeli orasını burası açmamalı, yok efendim müzik dinlemek günah, resim çizerken göz çizmek günah biz allah'a şirk koşmuş oluyormuşuz bilmem ne.
kesinlikle doğru bulmuyorum. o yaştaki bir çocuk imam hatibe gitmemeli. he lise çağında gitsin eyvallah. 15-16 yaşına gelmiş az çok bir şeylerin bilincinde ve kendi iradesi ile gidecek. ama sen çocuğa niçin baskı yapıyorsun, yaptırıyorsun. sen sırf çocuğa bunu yapıyorsun diye ileride isyan edebilir ve o çok sevmediğin ateistlerin yerinde olabilir. bırakın çocuklarınız kendi görüşlerini, inançlarını kendi seçsin kendi karar versin. onlar sizin çocuklarınız siz onları seçemezsiniz size bir hediye paketi olarak gelmezler. sizin yaptığınız baskılardan ve öğrettiğiniz saçma sapan doğrulardan dolayı o çocuk ileride çok tehlikeli bir insan haline gelebilir. buna çok basit bir örnek. açık kadınları iyi kadın olarak görmez çünkü zamanında iyi kadın kapalı kadındır, müslüman kadındır. bir yabancıya veyahut müslüman olmayan bir kadına tecavüz edebilir çünkü bunu doğru bulur, çünkü o kadın kötü kadındır onun için. ve kötü kadına bir şey yapmak doğru gelir.
bu nesil geri kafalı bir nesil olacak eğer bu şekilde devam ederse. tek doğruları din üzerinden olacak. nasıl şuan çoğu müslüman insana insan diye bakmıyor, kişiliği ile değil de dini ile bakıyorsa ileride o çocuk da öyle yapacak.
örneğin küçük kuzenim kapanmak istediğini söylüyor ve 10 yaşında daha. neden kapanmak istediğini sorduğumda bir cevap alamıyorum zaten. ama o çocuğun beynine onu doğru olarak lanse etmişler. açık giymenin kötü olduğunu ve "kötü kadın" rolünde olduğunu sanıyor. dinlere, her dindar insana gerçekten sonsuz saygım vardır ama bu yaşta bir çocuğa hayatında neyin doğru neyin yanlış olduğunun söylenmesini doğru bulmuyorum.

1 milyon verseler sevgilini başkasının yatağına gönderir misin

o bir milyonu yüzünde parçalarım.

açık ilişkiymiş, yok fuck buddymiş bilmem neymiş. bana ne kadar da uzak şeyler. dünyaları verseler sevdiğim insanı satmam. o ne öyle cidden. paraya satıyorsun sevgilini. aman aman..

ayı sözlük itiraf

birilerine derdimi anlatmak hoşuma gitmiyor. bana kalırsa bu seni rahatlatmak yerine yükünü daha da ağırlaştırıyor. bir tek ben kendi sıkıntılarım ile baş başa kalıp bunlara çözüm bulabilirim. birilerinin verdiği teselli beni teselli etmiyor.

lgbti temalı kitaplar

homofobik ve transfobik psikologlar için yapılması gerekenler

lgbti destekçisi psikologlar olduğu gibi maalesef homofobik ve transfobik olanları da mevcut. ve bir aile çocuğunda eşcinsellik ya da ona göre "anormal" gelen şeyler farkettiği gibi bir psikoloğa götürmek isteyebilir. ailenin gözünde psikolog "en doğrusunu bilen" "iyileştiri" bir araç (araç demek ne kadar doğrudur) olarak gözüktüğü için ne dese haklıdır ve ağzından çıkan her şey onları etkiler. *şahsen psikolog lgbti destekçisi ise ve "bunlar çok normal şeyler, evet olabilir" gibi şeyler söylediğinde de onun kötü bir psikolog olduğunu öne sürebilir ve sinirlenebilir de.*
bu yüzden eğer bir aile homofobik bir psikoloğa denk gelir ve kafalarındaki "anormallik" psikolog tarafından da doğrulanır ise işte o zaman o dehşet süreç başlıyor demektir.

bu süreç çocuğun psikolojisini darmadağın ederken bir yandan da cinsellikten o kadar soğutacaktır.
hemcinsine karşı duygular beslemek "yanlış" olarak empoze edilirken öte yandan karşı cinsle beraber olması için zorlamak çocuğun duygusal ve cinsel hayatının içine sıçacak ve yok edecektir. halbuki kendini farketmesinde engel olunmasa ve içinden ne geliyor ise o şekilde devam etse onun hayatında hiçbir sorun olmayacaktı. bir çok homofobik kişinin kullandığı şu "psikoloğa gidince düzeliyor" denilen şeyin gerçeği o kişinin psikolojisinin içine sıçılması demek oluyor. kişiyi özünden koparıp başka biri yapmaya çalışmak ne kadar yapıldığı zannedilse de kişiyi ağır bir depresyona yol açıyor.

bir de kendimden örnek vereyim.
bundan yaklaşık bir sene önce sanırım, bir kadın psikoloğa gittim. o dönem bir ilişkim vardı. acaba ne sordu da ya da neyden konuşuyorduk hatırlamıyorum ama ben bir kadın ile birlikte olduğumu ve eşcinsel olduğumu söyledim.
o da bana bakire olup olmadığımı sordu. ben de hiçbir erkek ile birlikte olmadığımı söyleyince "o zaman nasıl bileceksin erkeklerden hoşlanmadığını?" ve sex yapmadan bilemeyeceğimi söyledi. o gün onun konuşmaları ile geçti ve ben bir şeyler diyemeden zaten seans süresi bitti, çıktım ve bir daha gitmedim. aslında şu ara tekrar gidip ağzının cevabını bir güzel veresim var ama.
homofobik psikoloğun sorularına ve dediklerine karşı şu soruları sormak gerekiyor bence. bir gün tekrar gitme çılgınlığını yaparsam soracağım en azından.

karşı cinse karşı ilk ne zaman bir şeyler hissetiniz?
karşı cinsten hoşlandığınızı sex yaptıktan sonra mı anladınız?
sex yapmadan cinsel yönelimimizi bilemez miyiz?
siz hiç hemcinsiniz ile sex yaptınız mı? belki hemcinsinizden de hoşlanıyorsunuzdur?
bakire ölenler sizce aseksüel mi?
illa sex mi yapalım diyorsunuz?
sex, sex, sex!
ay kafayı yedim.




cinsiyetçiliğin getirdiği saçma sapan klişe sorularla yola çıkarak cinsel yönelim ya da kimlik konusunda şüphede bulunmakta ayrı bir trajikomiktir.
bu kalıplaşmış şeyler yani oyuncak, renk, giyim tarzı vs şeylerle yola çıkarak asla yönelim, kimlik hakkında bir kanıya varamazsınız. ki bu tarz kalıplaşmış şeyleri yaratan da toplumdur. yani asılında böyle bir şey yoktur.
(bkz: kız oyuncakları)
(bkz: erkek oyuncakları)
(bkz: pembe renginin kadın cinsiyetini temsil etmesi)
(bkz: mavi renginin erkek cinsiyetini temsil etmesi)

biyolojik insan

istanbul ne büyük bir şehirdir. her tarafında farklı yaşantılar, farklı insanlar. kimimiz çok zengin, kimimiz gariban mahallelerin yoksul çocukları. kimimiz bir taraflarda hala ötekileştirilen insanlar..


istiklalin o tıklım tıklım yolu, zibirlar tane bar, her ırktan, her kültürden insan, meşhur sokak sanatçıları, cihangirin şımarık kedileri, fransız merdivenleri, ıslak hamburger, beyoğlu çikolatacısı. biraz aşağı inince daha çirkinleşen görüntüler. saçma sapan klüpler, tarlabaşının işlek memurları, ücretli polisler. geceye doğru ilerlerken göz, söz tacizleri, kavgalar, sarhoş insanlar, sabahlayan çiftler.
ne kadar kötü yanları da olsa insan bir kenara bırakıp hep güzel yönüyle görüyor değil mi? umursamıyor, aldırmıyor. çünkü cebimizde para var ve karnımız tok. sıcak bir evimiz, gecenin her saati dönebileceğimiz bir arabamız var.
peki hiç düşündünüz mü o sarhoş gecelerin karanlıklığında gizlenmiş insanları. aslında gizlenmedi, biz kçr olduk onlara.

banka kenarlarında bir battaniye ile örtünmüş, çıplak ayakları ile yatan insanlar. ellerinde mendil (kim bilir kimin zoru ile) satan ve her seferinde onda dokuzumuzun umursamadan geri çevirdiği onlarca çocuk. açlıktan bir deri bir kemik olup bir kenarlara atılmış, sahibi tarafından sıkılmış ve bırakılmış onca hayvan. bir de söylemeden unuttum. avrupa yakasının beykoz ve aydos ormanı çok meşhurdur. bir bakın cins cins hayvan göreceksiniz. kimisi sevgilisine hediye diye para ile alınmış ve sıkılınca da atılmış, kimisi fazlalık diye atılmış bir sürü hayvan.
hiç bir gününüzü huzurlu geçirmeyi denediniz mi? bir kere olsun bu karanlığın ardında saklanmış masum insanları, hayvanları görmeyi. bir sabah işinize giderken bir hayvanı okşamayı deneniz mi? hiç elinde mendil olan çocuğun karnını doyurmayı denediniz mi? kapınızın önüne bir kap su koymayı denediniz mi? bir bayram günü belki de evlatları tarafından hiç ziyarete gelinmeyen o yaşlı insanlara bir demet çiçek bıraktınız mı hiç? en son ne zaman komşunuza bir sabah aynı anda ayakkabılarınızı bağlarken "günaydın!" dediniz. ayakkabı boyayan amcanın halinden ne zaman anladınız? en son ne zaman birinin halini hatrını sordunuz? annesiz babasız onlarca çocuğu ne zaman ziyarete gittiniz! bilmem kaç liralık alışveriş yaptığınız marketten 18 saat boyunca çalışan bir elemana "kolay gelsin" diyerek çıktınız. en son ne zaman bir düşenin elinden tuttunuz! ne zaman yanıbaşınızda olan bir tacize ses çıkardınız! en son ne zaman dayak yiyen bir kadını o ellerden kurtarmaya çalıştınız!

bana insanlıktan bahsetmeyin.. siz sadece biyolojik olarak insansınız.

sarılarak uyumak

bir tarafını dönüp yattığında birinin sana arkandan sarılması. buna kaşık pozisyonu deniyordu sanırım. o şekilde uyumayı her zaman çok sevmişimdir. huzur ve güven vericidir.

eşcinsel olacağına uyuşturucu kullanmak

merhaba.
ben bir lgbt bireyiyim. çevremdeki herkes bunu bilmiyor. sosyal ortamda tanıştığım insanlar dışında. bu okul olsun, oturduğum semt, aile, akraba. zaten söylemeyi de düşünmüyorum bu işin sonu büyük ihtimalle aileden reddedilme gibi bir şey olacak. her neyse. çok yakınım diyebileceğim iki insan var. artık saklamanın bir manası olmadığını ve rahat rahat konuşabilmek adına ikisine de açıkladım. biri çok fazla tepki vermedi ne kadar konuşup dursa da, diğeri bir şaşırdı garip garip tepkiler verdi, konuşmadı benimle, hiçbir şey demeden evden gitti felan. aslında burada sorulması gereken bir soru da "en yakın arkadaşın olduğuna emin misin". işte daha sonra hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ettik. en son bu muhabbetlere girdik. o sırada da sevgililer günü işte sevgilime hediye bakıyorum. bana alma ne gerek var bir kız için yaptığın şeylere bak gibi saçma sapan cümleler kuruyor. daha sonra bana "nereye kadar gidebileceğini düşünüyorsun" "nasıl evleneceksin" "kendini kandırıyosun" demeye başladı. bu arada ben uyuşturucuya çok karşı bir insanım. hiçbir şekilde kabul edemem ve sinirlenirim konusu açıldığında dahi. bana "eşcinsel olacağıma uyuşturucu kullanırım daha iyi" dedi. şimdi insan edilen lafa mı alınsın, bunu yakın arkadaşından duyduğu için mi alınsın. o cümleyi ondan duymak bana hayatımdaki en ağır kalp kırıklığını yaşattı zaten. kaldım böyle bir yandan sinir bir yandan üzüntü. başladık laf dalaşına girmeye. ne yaptım ne ettim unutamadım bu cümleyi. belki başkası dese beyinsiz deyip geçicem, veyahut umursamıcam. ama düşünün ki bu sizin en yakınım dediğiniz insan ve bunu duymak.. gerçekten hayatımın en ağır kalp kırıklığı idi.

ayı sözlük ikinci anadolu yakası muhabbet zirvesi

çok iyi insanlar tanıdım. iyi ki gelmişim.
sohbet desen zaman olsa hala otururduk herhalde.

sözlüğün güzel yazarlarına selamlar!

toplumumuzda kadının yeri

biyolojik olarak iki cinsiyet vardır dünyada. biri kadın biri ise erkek. fakat toplulumuzda kadının yeri ikidir. ya kızdır ya da kadın. bu dinden sebepte değil. dindar olmayan bir çok insan da böyledir. "kadın" dediğinde karşılık verirler kadın olduğunu nereden biliyorsun diye. komiktir bu oysaki. hele ki bu lafı bir kadından duyuyorsanız. bir güldürür bir de incitir bu söz. kadının kendine olan saygısını yitirmesini gözler önüne serer. oysa erkek erkektir değil mi? kişiliği güzel olana adam deriz. biz ise bizi bir yaşımıza kadar koruyan bir zarı namus edinmişiz. ne ağzımızdan çıkan iki lafın bir önemi var ne de kişiliğimiz. şu iki bacağımızın arasındaki şey gösteriyor nasıl bir insan olduğumuzu. bu toplumda iki cinsiyet için de bu yargı sürülse amenna. kendi kuralları, görüşleridir derim ne kadar ne kadar hak vermesem de. ama burada tek bir cinsiyet için bu öne sürülüyor ve burada bir eşitsizlik var ise burada hiçbir kadının, hiçbir erkeğin susma hakkı yok. bir erkek bunu övünerek anlatır iken ben fahişe damgası yiyorum. ben sevdiğim, arzuladığım insan ya da insanlar ile seviştiğimde fahişe oluyorum. bir söz var ya, kadın ile erkek sevişmiş. kadına fahişe demişler erkeğe milli. işte bu kadar acıdır bu gerçek. bu kadının değerini gösterir. yok mudur bizim cinsel arzularımız? sevişemez, seks yapamaz mıyız? hele de bundan sözüm ona çok iğrendiğini söyleyen "aseksüel" sıfatı altında gezen kadınlar yok mu. gülünç.. bir hediye paketi gibi saklıyoruz kendimizi. "helalimiz"i bekliyoruz. öyledir ya, seks yapmak için bir imza lazım. öyle ya, seks yapmamız için bir insanın himayesi altında olmamız lazım. biz kendi kanımızdan bile utanır iken ne haddimizedir seks yapmak(!) sen kirli dediğin, iğrendiğin, dalga geçtiğin o kandan geldin. eğer benim kanım kirli ise sen de kirlisin. heteroseksüel cinsel ilişkide pasif olan taraf olduğundan herhalde bu baskılar. evet sadece buna bakıyor. sana bir şeyler yapan benim ve her konuda üstünüm. bu psikoloji ister istemez yerleşmiştir cinsiyetçi erkeğin kafasına. kadın seni doğuruyor ama hala sürüyor şu erkekten gelme lafı. hani bayanız ya biz. hanımefendiyiz ya biz. saçmalık. sen benden çıkıyorsun. ben doğuruyorum seni. benim kanımdan besleniyorsun. ben mi senden yaratılmışım? yapmayın. güldürmeyin bizi. ben sokakta prezervatif buluyorum. siz hiç sokağın ortasında kanlı bir ped gördünüz mü? ya da kaç kere gördünüz. çantamızdan çıkarıp tuvalete gidene kadar oramıza buramıza sıkıştırıp utandığımız, en doğal şeyimiz olan şeyi saklar iken erkek prezervatifini sokağa fırlatabiliyor, bu yüzü bulabiliyor. farkında olmadığımız küçük şeyler bile belli ediyor aslında ne kadar büyük bir ayrım içerisinde olduğumuzu.

sokakta kendi kendine şarkı söylemek

sıkça yaptığım bir şeydi. fakat bir süreden sonra kendime yeter dedim. dışarıdan biri olarak bakınca aptalmış gibi gözükse de bunu yapan insanın mutluluğu onu umursamamaya yetiyor.

homofobik birine aşık olmak

kimilerimizin başına gelmiştir belki. açıkçası ben hoşlanma sürecini yaşadım fakat gerçekten olmuyordu. her gün anlattığı şu erkek bu erkek muhabbetlerinden gına geliyordu. kendi yönelimini de söyleyemiyorsun. homofobik olmasa en azından bunu saklamazsın ama ne onu ne bunu söyleyebiliyorsun. zor gerçekten.

aman ben ne hetero ne de homofobik birine aşık olayım. uğraşamam sizinle.

müslüman olmayıp dini bayramları iple çeken insan

müslüman olmayıp oruç tutmak

eğer gerçekten bir aç insanın halinden anlamak istiyorsanız evet mantıklı olabilir fakat susuz kalmayı saymıyorum. o kadar saat susuzluk ki eğer gününüz yoğun geçiyor ise pek de sağlıklı olacağını sanmıyorum ama evet o kadar saat susuz da kalıyor insanlar. ve oruç tutmanın organlar açısından iyi geldiğini duymuştum. eğer gerçek ise bu sebepten dolayı da tutanlar vardır elbet.
Henüz takip ettiği biri yok.