herkesin jurassic park'tan bildiği amerikalı oyuncu. benim ilk tanışmam ise, çocukluğumun deheşetengiz filmi the fly ile. filmdeki performansı eşsizdir. öte yandan eski bir jimnastikçi olan bu abimizin o filmde üstü çıplak çok güzel vücuduyla yaptığı bir bar üzerinde döndüğü uzun bir jimnastik sekansı vardı. çocukluğumda daha kamışa su yürümemişken beni baştan çıkarıp ekrana kilitleyen bir sahnedir, hala detaylı şekilde hatırlarım.
buraya " brad pitt olmak istiyorum" gibi anlamsız şeyler yazmak için açmıyorum bu başlığı.
gerçekten kendimi dönüştürebileceğimi düşündüğüm bir kafa yapısını örnek almaya çalıştığım için yazmak istedim. bir süredir yoğun şekilde eşcinselliğimi hayatımın olağan bir parçası yapmak, yakın çevremden birşey saklamamak, kendi yaşantımı herkes nasıl kendi yaşantısını paylaşıyorsa o şekilde paylaşmak, eşcinsel olmamdan dolayı psikolojik mağduriyet yaşamamak için çaba sarfediyorum. fena da yol katetmedim. bu süreçte etrafta örnek alabileceğim rol model kişiler bulmaya çalışıyorum. yabancı kaynaklardaki insanların deneyimleri değerli tabii fakat bizim ülkenin durumlarına hiç uymuyorlar. türkçe kaynaklarda da böyle birilerini bulmak o kadar zor ki. kaç kişi pozitif eşcinsel kimliği ile yaşıyorki de kaçı bunu internette şurada burada paylaşıyor. biliyorsanız bana da söyleyin.
yine de geçenlerde ekşi sözlük'te yayınlanmış ve beni etkileyen bir yazı buldum. yazıdaki fikirleri zaman içinde iyice kafamda evirdim çevirdim ve evet, olmak istediğim kişinin kafa yapısının böyle olması gerektiğini düşündüğümü farkettim. bu kafa yapısına nasıl gelirim, bana çok uyar mı bilmiyorum ama örnek alacak kişi olarak bu adamın yazdığı bu yazı pek güzel, ben bu kişi olmak istiyorum evet. kendinden ve hayatının durumundan memnun. gerçi bu elemanın da itiraf başlığına bir gece yazdığı ve sabahında da sildiği, kendini oldukça kötü ve harcanmış hissettiğini söylediği bir entrysini de hatırlıyorum. ama hangimiz depresyona girmedik ki??
"13 yaşımda eşcinsel olduğumu anladığımda ki sene 1990 oluyor, hayat o kadar parlak değildi. dünyada bile halen eşcinsel hakları diye bir olgu yoktu, eşcinsellik hala büyük oranda underground barlarda sosyalleşerek devam ediyordu. belki bazı avrupa ülkelerinde suç değildi ama yasalarda adı geçmiyordu 20li yaşlarımın başına kadar dünyada tek olduğumu sandığım ve baskı görmekten çok korktuğum için bu kimliğimi değiştirmek için uğraştım. bu uğraştan vazgeçişim 21 yaşıma denk geliyor yani sene 1998. berlin love parade'in en şaaşalı zamanları ve gayler burada boy gösteriyordu. istanbul'da ise rahmetli ceylan çaplı'nın (adını doğru hatırladım inşallah) talimhane'deki 14 adlı gay klubü her haftasonu hınca hınç doluyordu.
bu kimliği yok etmekten neyin vazgeçirdiğinden bahsetmeyeceğim aslında çok hoşuma giden bir hikayesi var belki bir gün ayrıca yazarım. ancak ben o yıl karar verdim ki ne pahasına olursa olsun ben bu kimliğinle mutlu bir insan olarak yaşayacaktım.
benim en büyük şansım sanırım heteroseksüel bir erkekten farklı bir görüntüm yada davranışım olmamasıydı. bu normal hayatınızda zaten çok büyük bir avantaj sağlıyor. bunun dışında da ben tüm hayatımı bu ülke içinde belirli bir çevrede tutmaya özen gösteriyorum. türkiye şartlarında iyi bir eğitim aldım, iyi eğitimli bir aileye sahibim, sadece belli semtlerde yaşamaya, sosyalleşmeye ve hatta çalışmaya gayret ettim. türkiye'nin en büyük şirketlerinde çalıştım. hiç bir zaman kimseye eşcinsel olduğumu söylemeye gerek duymadım ama kimsenin öğrenmesinden de korkmadım, her zaman dik durdum, bana bir defa verilmiş bir hayatı kimsenin cahilliğine kurban etmedim.
bugün 39 yaşındayım, istanbul'un en güzel en seküler semtlerinden birinde yaşıyorum, yabancı bir şirkette çalışıyorum, her fırsatta yurt dışına büyük gay festivallerine katılıyorum, annem, kardeşim kimliğimi biliyor, dünyanın her yerinden yüzlerce arkadaş ediniyorum bir şekilde de bu şehri seviyorum, yabancı misafirlerimi ağırlıyorum.
ben bazı konularda belki şanslıydım ama bu şans bana altın tepside de sunulmadı. ben kim olduğumu biliyordum, istediğim hayatı biliyordum, kendim olmayı seçtim ve kendi çevremi oluşturdum.
arkadaşlar koca insanlık tarihini düşündüğünüzde eşcinsellik çok eski bir kavram olsa da hakları o kadar yeni ki. ben kendi dünyamda, kendi istanbul'umda iyi yaşıyorum."
bu işe yeni başlayan kız, önceki işyerini anlatıyor habire. önceki işyerindeki çalışanların yarısı kadarı yabancıymış. eşcinsel evlilik yapan müdürünü, onların düğüne gitmelerini, kime nasıl hitap edeceklerini şaşırmalarını, "biz kız tarafı mıyız erkek tarafı mı şimdi, ho ho ho" tarzı diyaloglarını ballandıra ballandıra anlattı bir gün. sonra bunun hoşlandığı çok yakışıklı bir elemanı bir gün bir ev partisinde elele bir erkekle gördüğünü söyledi. böyle başka bir sürü şey anlattı. orada belli edemedim ama çok kıskandım bu rahatlığı ya. elalem yanı başımızda ne rahatlıkta yaşıyor, biz burada "ay açılsam mı? kime açılsam? açılsam benle küser mi? annem beni evlatlıktan reddeder mi?"lerdeyiz. tabii bazıları için hatta ölüm tehlikesi de var. böyle hikayeleri dinledikçe başka bir ülkeye yerleşme isteği kaplıyor içimi. pöf.
bugün işyerinde yeni başlayan ve beni çok seven bir kız, bana bir başka kız arkadaşının resimlerini gösterdi ve "hoşlanırsan sana ayarlayabilirim, uyacağınızı düşünüyorum" dedi. kızın fotolarına baktım, kız hakikaten bebek gibi, çok güzel biri. "ya bu kız çok güzel, bunun nasıl manitası olmaz?" dedim, bir süredir yalnızmış, ayarlamak için tam zamanıymış, hem de çok şeker sempatik birisiymiş. valla referans olan kız da çok tatlı biri olduğundan, muhtemelen hakikaten de öyle biri. ayrıca bana önceden "kız arkadaşın var mı?" diye de sormuştu, biliyor olmadığını. hani öyle arada derede kaldımki, ne diyeceğimi bilemedim. hem onun hem benim sevgilim yok diye biliyor, e kız çok güzel, ikimizi de tanıyor, yani bu durumda kızla ilgilenmeyecek olmam çok saçma olacak. valla kem küm ettim, "kız çok güzelmiş, ben ona fazla gelirim" falan diye geveledim. benim arkadaşım baktı ben mıy mıy, o da geçiştirdi o zaman, fazla ısrar etmedi. zaten öyle ısrar edecek biri de değil. ama kız çok güzel olmasına rağmen benim içimde zerre ilgi kırıntısı uyanmadı, napim amk...
ben böyle bir durumda kalmış olmaktan ve düzgün mantıklı bir şekilde geçiştirememiş de olmaktan, kızın karşısında mıy mıy diye konuşmaktan dolayı canım sıkıldı. öyle mıy mıy bir tip değilim, olmak da istemiyorum zaten, ama mıymıntılıktan başkta yatacak bir yer göremedim o an. aslında içimden çok fazla "sikerler ya, ben kızlardan hoşlanmıyorum ayşecim" diyesim gelmedi değil, zaten bu aralar etrafımdakiler iyice açılasım var. ama ayşe işyerimden biri ve işyerindekilere açılmayı, en azından bu etapta hala riskli buluyorum, karar verebilmiş değilim. o nedenle bu şekilde gelişti olaylar.
tavsiyesi olanların tavsiyelerine açığım valla. eve geldim, oturdum bunu yazdım, o kadar içime oturdu. gerçi şimdiye kadar hayatımda içime oturan pek çok şey oldu ama bu aralar kendimi daha fazla ezdirmeme konusunda iyice doldurduğum ve gazda olduğum için, bu seferki daha bi canımı sıktı sanırım. eskiden yapacak birşey yok deyip sineye çekip, unutuyordum.
- yalan söylemekten tiksiniyorum. bu hiç yalan söylemediğim anlamına gelmiyor tabii ama yanlış olmadığını düşündüğüm bir konu üzerinde sevdiğim ve değer verdiğim insanlara yalan söylemekten iyice tiksinmeye başlamıştım.
- çevremdeki insanlarla yaşadıklarımı konuşup onların verebilecekleri sosyal destekten kendimi mahrum bırakmak istemiyorum. sevdiğim ve yakın olduğum kişilere ilişkimde yaşadığım sorunları rahat rahat anlatabileyim istiyorum, aynen onların bana yaptığı gibi. kendimi onlarla eşit görmek istiyorum.
- kendimi ve yaşadıklarımı saklamak için uğraşmanın getirdiği ekstra çabayı göstermek ve böyle çabaların getirdiği psikolojik yükü taşımayı daha fazla istemiyorum.
- yaşım kemale eriyor ve hayatımı kurmalıyım ve bunun için de hayatımı kimle geçireceğimi sabitlemeliyim. ileri yaşlarımda yalnız kalmak istemiyorum ve madem kızlarla yapamıyorum ve düzgün götürebildiğim bir erkek arkadaşım var, bu şekilde çevrem tarafından şimdiden kabul edilmek istiyorum, kabullenme tartışmalarının ve sancılarının daha da geç yaşlarıma kalmasını istemiyorum, kabul edemeyenin de hayatımdan siktirip gitmesini istiyorum. bu korku da ciddi bir korku benim için ve iyice bundan sonra ne olursa olsun, artık inceldiği yerden kopsun kafasına girmeye başladım.
- kendimle ve erkek arkadaşımla gurur duymak istiyorum. başkaları aa ne güzel bir çift desinler, övüneyim istiyorum. çift olarak sosyal hayata dahil olmak istiyorum.
- geçmişimde çok zorlu bir açılma süreci geçirdim, çok zor aşamalardan bu noktaya geldim, hem bu bilinsin hem de başka eşcinsel kişilere örnek olabileyim, onlar benim kadar çekmesin de istiyorum. idealist bir isteğim de var yani.
- başka geylere de dolayısıyla görünür olmak, dolayısıyla daha fazla gey kişiye de ulaşabilmek, çevremi genişletebilmek istiyorum.
- toplumdaki gey algısının pozitif yönde değişmesine ufak da olsa bir katkım olsun istiyorum.
bunlar sanırım. ama en başta ve acil olarak kendi psikolojime iyi gelecek diye istiyorum.
sözlüğe ilk geldiğimde beni de şaşırtmıştı ama bence güzel bir uygulama zira sözlükteki olan bitenin gündemi oraya yansıyor, zirveler orada sabitleniyor, herkesin görmesi sağlanıyor. bence iyi ve yararlı bir fikir, pek bir zararını da göremiyorum.
ayrıca madem sözlüğe veya sözlük yöneticisine bu kadar gıcık oluyorsunuz, yazmayıverin o zaman buraya siz de kardeşim, aklınızdan zorunuz mu var da kendinizi saçma şekilde strese sokuyorsunuz? yazacak başka yer mi yok?
kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).
yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.
kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.
kuzenimle bir saat sonra buluşacağız. sanırım konuşurken kız bayağı şok üstüne şok olacak. gerçi kimin nasıl tepki vereceği çok kestirilemiyor. örneğin ilk defa açıldığım kişi olan psikolog arkadaşım o kadar siklemedi ki bu mevzuyu, ben şaştım kaldım. kız bana "mutlu musun peki?" "mutluyum", "o zaman sorun yok" dedi ve kestirip atmıştı. çok garipti. ben kendimi onun yerine koyuyorum da, bir arkadaşım benim yanıma gelip "benim erkek arkadaşım var" diyecek, valla didik didik sorardım, her boku öğrenmeye çalışırdım zira hem çok meraklı biriyim hem de böyle sansasyonel konular çıktı mı bokunu çıkarana kadar soruyorum ben, ehehehe.
neyse şimdi bu kuzenimle ilk defa detaylı bir açılma yaşayacağım. herhalde kuzenim, psikolog arkadaşımdan daha meraklı çıkarak bana herşeyi soracak diye bekliyorum, kız zaten telefonda bile bir sürü şey sordu. anlatabilir miyim? bence anlatabilirim. zaten zor kısmı bitti, soran olursa herşeyi dürüstlükle söyleyebilirim gibi geliyor. psikolog arkadaşımla konuşurken o hiç birşey sormayınca ben de hiç bir şey anlatamamıştım, cesaret edememiştim, oysa deli gibi anlatmak, paylaşmak istiyordum. bütün laflar boğazımda düğümlenmişti. şimdi kuzenimle böyle olmayacak herhalde. aşama aşama bir yerlere gelmeye çalışıyorum işte. hedefim en azından yakın çevreme açılabilmek, gizli saklı işler yapmanın psikolojik maliyetini kaldıramaz oldum zira.
bu kuzenim hayatı boyunca beni bildi, yanımda bir tek sevgilimi görmedi. kendisi de kendi aşk ilişkilerini anlatmaya bayılır, herşeyini de bana anlatan bir tip. o herşeyini anlatıp rahatlarken benim karşısında hiç bir şey anlatamam benim canımı çok sıkıyordu. benim için de dönüştürücü bir deneyim olacak. oha 30 yıllık korkularımı aşıyorum, kendime de hayret ediyorum. bu kuzenime favori dizim olan sex and the city'i ben tanıştırmıştım, sonra kız da hastası olmuştu. oradan aslında durumları çakozlayabilirdi ehehe.
hadi ben evden çıkıyorum, bana şans dileyin millet. bakalım nasıl geçecek.
valla şahsen benim youtube'da gördüğüm rahat rahat "ben eşcinselim" diyen ilk türkiye'de yaşayan türk kişi. 17 yaşında bir de, ailesine de açılacakmış yakında. şaşırdım, sevindim. daha önce de bir bennett andrews arkadaşımız vardı türkçe konuşarak ben geyim diyen bir arkadaş, ama o amerika'da yaşıyordu.
bence bu da çok güzel bir adım olmuş ülkedeki lgbt hak mücadelesinde. bu adımın da 17 yaşında birinden gelmesi ayrı güzel. onun dışında çok bayık bir video, o ayrı.
yarın, iki gün önce ona açıldığım kuzenimle buluşacağız. ne konuşacağız, nasıl konuşacağız bilmiyorum. açılma kısmı telefonda ve çok da komik geçmişti, gerçi ben aslında çok korktuğumdan işi dalgaya alıp daha az korkutucu hale getirmeye çalıştığımdan rahat geçti. ama yarın yüzyüze olduğumuzda nasıl olacak bilmiyorum. aslında fazla da endişelenmiyorum, zor kısmını yaptım ne de olsa, erkek arkadaşım var benim dedim. ne diyecek bana amk, zaten cesaretine hayran kaldım falan gibi destekleyici laflar etti bile.
iyice kabak çiçeği stayla açılıyorum ben, allah sonumu hayretsin.
ülkemizde sabah gidip akşam geldiğin bir iş güç sahibi olmak, evlenmek ve çocuk sahibi olmak, dolayısıyla hayatını tatlı bir rutinde geçirmek anlamına gelir. bu duruma da pek çok anlam yüklenir. hayatta sahip olman gereken en üst noktaya ulaştığın varsayılır. bundan sonra yapman gereken sadece düzenini korumaktır. düzenini bozmadığın sürece yapacağın ufak tefek çılgınlıklar tolere edilir.
istanbul'da olanları için de spod ve lambda'nın sitelerine bakın. lambda ayda bir, spod haftada bir düzenliyor bildiğim kadarıyla.
duyurusu da şu şekilde:
lgbti bireyler olarak kimliğimizi gizlemek istemediğimizde, sürekli devam eden bir açılma süreci ile karşılaşıyoruz. kimimiz sadece arkadaşlarına, kimimiz sadece ailesine, kimimiz çevresindeki herkese açık olmayı tercih edebiliyoruz. her birimiz bu süreci kişiliğimiz, sosyal çevremiz, olanaklarımız, inançlarımız ve değerlerimizle tamamen kendimize özgü yaşarken, bir yandan da benzer soru ve kaygılarla karşılaşıyoruz. neden açılmak istediğimiz, hangi çevrelere açılmayı tercih ettiğimiz farklılaşırken, karşılaştıklarımız, yaşadıklarımız birbirine çok benziyor. hiç diğer translara benzemiyorsun cümlesini duymayan, eşcinselliğin nedeni nedir? sorusuyla karşılaşmayan var mı? yaşarken kafamızın karıştığı, kimi zaman korktuğumuz ve gözümüzde büyüyen açılma süreci, birbirimizle paylaştığımızda en güçlendirici deneyimlerimiz haline geliyor. aradan bir süre geçip de geri dönüp baktığımızda, bu sürecin hüzünlü geçen zamanları yanında neşeyle hatırladığımız anlarını da farkediyoruz.
açılmak tamamen bireysel bir seçim. açılacak mısınız, kimlere açılacaksınız, sizin karar vereceğiniz bir konu. deneyimlerinizi anlatmak, başkalarının deneyimlerini dinlemek, bu süreçte yalnız olmadığınızı görmek isterseniz bu cumartesi buluşuyoruz. açılma sürecinde aile tarafından yaşanan deneyimleri paylaşmak, destek ve dayanışma için ankara gökkuşağı aile grubu'ndan aileler de açılma toplantısına katılıyorlar. hepimiz birbirimizden öğreniyoruz. bekleriz.
az önce uğraştığım fakat etkinlik açmayı beceremediğim fasilite. kaydet deyince hata verdi. bozukluk mu var acaba???
edit: sorun halledildi, açıklama kısmı hariç diğer yerlerde türkçe karakter kullanmamak gerekiyormuş. ayrıca açıklamayı da kısa tutmak gerekiyor zira yazdıklarınızın sadece ilk üç satırı gözüküyor.
insanın gururunu zedeleyen bir konudur. özellikle de bir süredir beraber vakit geçirdiğiniz, gerçekten iyi birşeyler yaşayabileceğinizi düşündüğünüz, beğendiğiniz, hoşlandığınız biri tarafından reddedilmek insana çok pis koyar. kendine güvenli olanlar acı duymaz diye birşey yok bence zira burada umutların boşa gitmesi, duvara toslamak, hayal kırıklığı vardır, bunlar da hiç hoş şeyler değildir. ego zedelenmesine neden olur, insanı yaralar. ama yapacak birşey yoktur.
bence en kötüsü reddedilmenin nedenini anlayamamaktır. çirkin olduğumu düşündüğü için mi, yoksa aptal olduğumu mu düşündü, yoksa fakir mi, yoksa ona yakışmayacağımı mı, yoksa başka sevdiği biri mi vardı, o zaman bana niye umut verici davrandı, ben sevilemeyecek birisi miyim, ama beraber çok güzel vakit geçiriyorduk, onla yapılabilecek çok fazla şey aklıma geliyordu, esprilerime gülüyordu vs vs vs...
bu nedenle reddedilirseniz reddeden kişiye nedenini dürüstçe söylemesini söyleyin derim. eğer karşınızdaki gerçekten dürüst davranırsa, en azından size hatanızın yada eksikliğinizin nerede olduğunu öğrenme ve bir sonraki sefere o eksikliğini dikkate alarak oyuna tekrar dahil olma veya eksikliğini gidermeye çalışma olanağı sunar. azıcık aranızda hatır varsa bunu yapmalıdır bence. tabii siz de alacağınız dürüst bir cevaba hazırlıklı olmanız gerekir. mesela sizi çirkin bulmuşsa, gidip estetik ameliyat olup ricky martin olamayacağınıza göre, en azından çirkinliğinizi hangi özelliğinizi ön plana çıkararak ekarte edebilirsiniz, onu düşünme fırsatınız olur.
ulan nasıl felsefe yaptım ha iki dakikada, vay babanın kemüğüne...
bir ilişki arayan bir kimse için son derece kötü bir mekan. buradan ilişki çıkmaz bence zira insanların sadece bir-iki resmi ve tek satır açıklaması ile varolabildikleri bir alan. odak fotoğraflarda. dolayısıyla da seks aramaya yönelik bir yer oluyor. biriyle kısa süreli olmayan bir ilişki kurmanız için az çok kafalarınızın uyuşması, benzer bir sosyo-ekonomik düzey, benzer bir aile yapısı falan gerekir, bu uygulamada bunları öğrenecek bir ipucu öğrenme şansı yok sayılır. kendinizi daha iyi ifade edebileceğiniz growlr tarzı uygulamalar bu nedenle daha iyi ama diğer uygulamaların da kişi sayısı kısıtı, popüler olmama gibi sıkıntıları var.
akıllı telefonlar yaygınlaşmadan önce manjam vardı, orada millet uzun uzun kendini anlatıyordu, sadece yazıları okuması bile insanın ufkunu açıyordu, çok keyifliydi. ayrıca birine mesaj atmadan önce zevkler uyuşuyor mu, kafalar uyuşuyor mu, yoksa adam hödüğün teki mi anlaması daha kolay oluyordu.
nerede o eski bayramlar gibi oldu ama yani aradığınız şey bir ilişki, biriyle anlaşmak, güzel vakit geçirmekse, hornette işiniz zor.
ayrı eve çıkmak insanın psikolojisini, düşünce tarzını değiştiriyormuş. bunu da deneyimlemiş oldum. ailemle aynı evde yaşarken daha korkaktım, hayatımı değiştirecek, daha iyi yapabilecek stratejik kararları almakta zorlanıyordum. daha bağımlı bir psikolojim vardı. sadece olan bitenden nefret etmekle yetiniyordum ama nefret ettiğim şeyleri değiştirecek mental gücü kendimde bulmakta zorlanıyordum.
ayrı bir evde olunca, ne olursa olsun kaçıp saklanacağım bir yerim olduğunu biliyorum. işler ne kadar kötü giderse gitsin, kendimi güvende hissedebileceğim bir güvenli alanım var. tam nasıl açıklanır bilmiyorum bu psikoloji değişimini ama daha cesurlaştığımı hissediyorum. kendi kendime idare ediyorum, çok şükür kimseye muhtaç değilim hissiyatı bende bir özgüven oluşturdu.
bunun bir adım daha iyisi yurtdışında tutunabilmek olurdu herhalde. belki onu da yapabilirim ileride.
allahım, buna ben de bakıyorum sapık gibi. kılı var mı, varsa ne kadar var, nerelerinde var falan. zorlukla görebildiğim bir iki santimetrekare ten parçası bile hoşuma gidiyor. ayrıca dikizlemeyi süper çaktırmadan yapabiliyorum, ustası oldum diyebilirim.
bunun bir ileri aşaması, bağrı açık gömlek içerisinden meme ucu görmeye çalışmak sanırım. sapıklığa doyum olmaz.
evrim geçirmeme neden olmuş kişi. hayatımda olan biten şeylere inanamıyorum. ve çok kısa zamanda gelişti bunlar. elbette hepsini kendim yaptım ama bir psikiyatrist ile konuşmadan yapabileceğim birşey değildi, yapsam da çok daha uzun zaman, enerji ve ruhsal çöküntü gerekecekti. şimdi ise inanılmaz bir hızla dönüşüyorum, olan bitene ben de hayret ediyorum. aslında gene aynı benim ama içimdeki görünmez korku bariyerlerini yıkmaya başladım. ha herşey güllük gülistanlık gelişmiyor elbette, bu süre zarfında kafamı başka birşeye veremez oldum, işim kötü etkilendi, uyku düzenim yamuldu, odaklanma sorunları çekiyorum, bunlar da kullandığım ilacın etkileri tabii. ilaç kullanmasam ne olurdu bilmiyorum. ama doktor ne derse yapmak istedim zira hakikaten artık çok fena bıkmıştım saklanmaktan, korkmaktan.
ne zaman "oh bitti, rahatladım, yeter artık bu kadar" diyeceğim bilmiyorum. annem de gitmeye başladı şimdi, aslında onun için de bayağı özgürleştirici olacak çünkü benim durumumdan bağımsız bir depresyon onda da yıllardır vardı, kendisini keşfetmesine benim vesilemle yardımcı olacak bence, eğer devam ederse tabii. bizim ailede psikiyatri tabusunu ben kırdım, ondan önce psikiyatriste gitmek bir zayıflık olarak görülüyordu. ben çok faydasını gördüğümü söyledikçe, habire bunun hakkında konuşunca durumlar değişti. keşke çok daha önceden gideymişim. ama zor bir süreçti benim için gidebilmesi bile. oysa ne kadar medeni bir yöntemmiş.
olay olan klibi sayesinde dinledim şarkıyı. klip harika da, şarkı da ondan ayrı kalır yanı yok, o da muhteşem. döndür döndür dinleyip duruyorum. on üzerinden yıldızlı onbeş. neymiş ya bu athena, ben en son 10 yıl önce falan dinlemiştim. gidip albümünün tamamını dinleyeceğim şimdi. harika. tebrikler.
kendimden hiç beklemediğim bir performans sergiliyorum şu sıralar.
ilki çok sıkıntılı bir süreçle yaşanmıştı ama sonu eh, fena olmayan bir şekilde bağlanmıştı.
bir kaç gün sonra en yakın arkadaşıma, ki kendisi erkek, kadınlarla fiziksel temasın ben de etki yaratmadığından bahsettim ama daha açık birşey söyleyemedim. neyse o da birşeydir.
şimdi ise hedefimde kuzenim vardı. kendisi kadın, benden iki yaş küçük, bekar ve akademisyen.
daha önceden bana hayretle "düşünsene, hala bugün bile açılamayan eşcinseller var" gibi bir laf etmiş bir kişi. zaten bu lafından gazla ona açılmaya karar verdim de listeye aldım.
annemin geçen gün kalp krizimsi bir atak geçirdiğini ertesi günü o söyledi bana, ben tabii çok kötü oldum, "görüşelim ister misin" dediğinde de "hayır, hiç halim yok" demiştim. dün oldu bu sanırım.
bugün yazdığım mesaj şu şekilde oldu: "anneme erkek arkadaşım olduğunu söyledim, kadın hastaneye kaldırılıyordu az kalsın, life sucks :("
bunu göndermek de bir süremi aldı evet, tereddüt ettim tabii, göndersem mi napsam diye, ama tabii önceki açıldığım kız gibi çooook uzun ve çok sıkıntılı da olmadı, yaklaşık bir saat kadar düşünüp sonunda gönder tuşuna bastım.
sonra da içim içime sığmamaya başladı tabii. ama bu sefer telefonu kapatmadım.
çok geçmeden telefonum çaldı, baktım bu kız. açtım tereddüt etmeden. "mimar, n'aptın sen yaaa, annene söylenir mi böyle birşey? arkadaşına söyle, bana söyle ama sen gidip en son söylemen gereken kişiye söylemişsin", "ya sorma ya, napim, kaldırabilir zannettim, ne bileyim ben öyle tepki vereceğini"...
sonra gülüşmeye başladık. sonra gayet eğlenceli bir konuşma geçti aramızda. anneler çok geri kafalı, onlara söyleme böyle şeyleri, ne farkedecek, boşver, gel seninle konuşalım, ay çok sevindim falan filan.
o kadar stressiz bir konuşma geçti ki aramızda. görüşelim en kısa zamanda diyip kapattık.
bu ülkede bu eşcinsellik işini kafasına takan bir tek benmişim gibi gelmeye başladı bana iyice. ne rahat insanlar varmış ya çevremde, ne güzel.
bir saat kadar sonra bir mesaj da geldi ondan "seni çok seviyorum kuzen, çok cesursun. hep yerin ayrıydı da şimdi başka bir hayranlığım var artık sana :) konuşalım. iyi geceler" yazmış. ba ba ba ba...
annem konusundaki durumları, bu kıza biraz daha rahat açılabileyim diye biraz saptırmış oldum, anneme söyleyeli çok oldu zira. ama açılabilmek için "benim bir erkek arkadaşım var" lafını kullanıp bodoslama yapmak yerine başka bir konu üzerinden girmek istedim ki hakkaten bu rahat ettirdi beni.
evet rahatlıyorum sanırım gittikçe bu konularda. çevremden böyle pozitif tepkiler almak güzel. yalnız son bir kaç aydır resmen evrim geçirmiş gibiyim. psikiyatrist işinin bu kadar faydalı olacağını beklemezdim.
kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.
çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.
böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!
çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.
ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.
hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.
bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.
geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.
dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.
hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.
sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.
ankara ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)
istanbul şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin
cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19
fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.
"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.
benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.
valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.
benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.
o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.
eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.
herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.
sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.
ankara ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)
istanbul şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin
cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19
fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.
bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.
kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).
yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.
kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.
sadece iki gün önce bir avrupa ülkesinde, etrafımda beş yüz tane gey lesbiyen trans interseks falan takılıp, havuz kenarında entellik seviyesi arşa çıkmış, bol fularlı konuşmalar yapıyorken, şu anda kendimi doğu anadolu'nun ücra bir köşesindeki bir otel odasında, az önce bir grup inşaatçının birbirlerine anlamadığım bir dilde (sanırım zazaca) küfrettiği hararetli bir toplantıdan beyin amcıklaması yaşayarak çıkmış dinlenmeye çalışırken buldum. yaşadığım kültür şoku öyle böyle değil. mimarlığı fularlı bir iş olur diye seçtiydik oysaki, peh...
içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.
valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.
valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.
bence ülkenin lgbt hak ve özgürlükleri hareketi için sağlıklı çalışması son derece elzem olan, görünürlüklerinin artmasını ve daha çok ortalarda seslerini çıkarmalarını can-ı gönülden dileyeceğim bir oluşum bu ak lgbt grubu. açıklamalarını okudum, hem bu ülkenin muhafazakarı hem de lgbt kişiler olarak tam da söylenmeleri beklenecek herşeyi söylemişler adamlar. eşcinselliklerini kabul ederek muhafazakar kimlik ile bağdaştırabilmeleri bile bence başlıbaşına çok olumlu bir gelişme. eminim ki bu ülkenin eşcinsellerinin ezici çoğunluğu, kendilerini anlamlandırma evresinde bu gurubun retoriğini görerek inanılmaz rahatlayacaklardır.
söylemlerinde çok da rahatsız edici birşey göremedim ben. en kötü tarafları, kendilerinin bu şekilde bir "ak lgbt" hareketi yapabilecek kadar cesaretlenebilecekleri bir ortamı hazırlayan bu ülkede 20 küsür senedir fena halde zor bir mücadele veren halihazırdaki anaakım lgbt hareketini "onlar terbiyesizler, onlar ahlaksızlar" şeklinde dışlamaları. ama bu tarzın da, destekleyicisi oldukları sağ hareketin sürekli yaptığı atatürk saldırıları ve "cehape zihniyeti" ötekileştirmelerinden temel olarak bir farkı olmadığı için, savundukları politik görüşle gayet tutarlı.
öte yandan şöyle bir paragraf açıklamaları da aslında bu ülkenin lgbt hareketi için hiç de fena gelmedi bana:
bizler; cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğanı ve ak partiyi, ülkemiz ve geleceğimiz bakımından daima destekleyeceğiz. bundan kimsenin şüphesi olmasın. ülkemiz açısından yapılan onca yatırımı görmezden gelecek kadar nankör değiliz. lgbti hak ve özgürlüklerinin, ak parti hükümeti tarafından mutlaka anayasada olacağından eminiz. gerekiyorsa hükümet ile anayasal hak ve özgürlükleri düzenleyen maddeler için çalışmaya da hazırız. eşcinselliğin, ülkemizde yeteri kadar anlatılmadığının ya da yanlış anlatıldığının farkındayız. insan olduğumuzun unutulup, özellikle tv kanallarında, eşcinsellerin bir komedi unsuru olarak işlenmesi, hakarete varan söylemlerin, onur kırıcı davranışların, ayrımcılığın, bir son bulması ve cinsel kimliğe bakılmaksızın kişisel hakların korunması, eşcinsellikten çok, insani bir hak olduğunu vurgulamak gerekir. 80 milyon insanın arasında lgbti bireyleride vardır. dışlamak, ötekileştirmek, hiç bir insani duygu ile bağdaşmamaktadır. lgbti bireyleri hak ve özgürlükleri bir lütuf değil. bir hak olduğunu bilmek gereklidir. bu sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde bu tür olaylara rastlamak mümkün. ben bunların, 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerleyen türkiyemiz de çözüleceğinden eminim."
yine de gerçek ilerlemeyi bugüne kadar yaptığı gibi, bunların ahlaksızlar diye suçladığı halihazırdaki lgbt hareketi yapmaya devam edecektir. bu arkadaşlar onların açtığı yolu genişletirler ancak. ama halktaki geniş kitleler lgbtleri kabul edecekse de bu ak lgbtciler sayesinde olacak o da.