antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

kiefer sutherland

flatliners zamanındaki haliyle sarışın fetişimde ilk arzu objem olmuştu bu abi. çok über seksiydi. ama kevin bacon mı bu mu deseler kevin bacon derim.

nusret gökçe

paylaşımlarından geydarlarıma çarpan sinyallere göre kendisinin heteroseksüel olduğunu hiç zannetmediğim kişi. bi ara ferit şahenk ile dedikoduları da çıktıydı zaten.

eskiyeni bar

ankara'daki lgbt friendly yerlerden biridir burası.

gerçi sözlükte şöyle bir başlık da varmış eskiyeni'nin homofobik halleri

sözlükte eski yeni başlığında da incelenmiş ama sanırım doğru yazılışı bu şekilde.

pembe hayat kuirfest

bu perşembe ankara galası olacak olan süper festival. galadan sonra da eskiyeni'de after partysi var. ilgilenen herkesi bekliyoruz.

relax

80lerin en gey şarkılarından, gey milli marşlarından olmuş şarkısı. frankie goes to hollywood'dan.

2017 yılından beklentiler

2016'nın muhasebesini yaparsam:

- en önemli gelişmeler bir zincir halinde oldu. 2015 ağustos'unda ayı sözlük'le tanıştım, sözlük sayesinde lgbt konularında daha aktif oldum, sözlük bana üzerinde durabileceğim bir platform olanağı sağladı, burası benim kangren haline gelmiş cinsellik mevzusu konusunda açılabileceğim bir zemin oldu, buradan insanlarla tanıştım, sonra homojen işine dahil oldum, oradan ruh sağlığı sempozyumuna homojen adına katıldım, oradan kurduğum bağlantılarla ankara'da aile grubunu buldum, oraya gitmeye başladım, oradaki annelerden birine ilk defa uzun uzun kendimi anlatabilme imkanı buldum, onun tatlı tatlı ağzıma sıçması ile bir türlü cesaret edemediğim ailemin evinden ayrılabilme cesaretini topladım ve kendi evime çıktım, kendi evime çıkmak psikolojik olarak beni tümden değiştirdi, başka konularda adım atabilmeye başladım, bu sırada ankara'da açılma toplantıları organize etmeye başladım, bunun için bir sürü zorlukla başa çıkmam gerekti ama bugüne kadar bu toplantıları getirebildim, artık düzenli şekilde lgbtlerin kendilerini anlatabildikleri bir ortam yaratabilmiş oldum, ayı sözlük zirvelerinin kapısına kadar gidip içeri girmeye korkan birinden sözlük zirvesi düzenleyen birine evrildim, sözlük sayesinde güzel arkadaşlıklar edindim, bu arada yıl başlarında iyice kötüleşmiş psikolojik durumumu toparlamak üzere bir psikolog/psikiyatrist maceram oldu, düzgün bir doktor bulana kadar çok acı çektim ve beni destekleyecek kimsem yoktu, sonra güç bela, oldukça zorlukla beni anlayan ve karşısında kendimi rahat hissedebildiğim bir doktor buldum ve haziran ayından beri düzenli olarak ona devam etmekteyim. konuşa konuşa ciddi yol katettim, verdiği ilaçlar 3 ay boyunca ağzıma sıçtı, bıraktım, ama sonrasında hemen toparladım, bu süreç içinde çok zorlukla olsa da 3 arkadaşıma açıldım ve son derece olumlu ve destekleyici bir davranışla karşılaştım, bu benim moralimi daha da yükseltti. falan filan.

olan bitenler ve geldiğim nokta bu. bu seneyi daha çok kendi eşcinselliğimle barışmaya adamışım görünen o ki. ne kadar zor bir süreç olmuş aslında. ayı sözlük bu açıdan bana çok yardımcı oldu diyebilirim. iyi ki var.

2017'den beklentilerimi de yazayım:

- bütün arkadaşlarıma açılmak. tabii açılacak kadar mental olarak rahatlamak. eşcinselliğimle makul derecede barışmış olmak. bunun için de yardım almaya devam. 2017 yılı bu eşcinsellik mevzusunu kafamda bitirdiğim bir yıl olacak.
- internette başka platformlarda da açık cinsel kimliğimi belli edecek şekilde yazabiliyor olmak.
- yıl boyunca en az 20 kitap okumuş olmak. bunların bir kısmı lgbt rehber kitabı niteliğindeki kitaplar olacak.
- annemle ilişkimi düzeltebilmek (bunun olabileceğinden emin değilim, bu bir temenni o nedenle)
- sevgilimle aynı evde yaşamaya geçmek.
- daha çok spor, daha iyi bir vücut. bunun için trainer ile çalışacağım belki. birşeyler yapacağım ama.
- daha sağlıklı bir beslenme. şu anda biraz biraz başladım, evde daha çok yemek yapmaya çalışacağım.
- üstüme başıma daha dikkat edecek şekilde biraz kıyafet alışverişi yapacağım. belki "men's outfit" tarzı bloglar, vloglar ile kültürümü geliştireceğim. bu da hedeflerim arasında olsun.
- aile grubum ile takılmaya devam, açılma toplantılarına devam, ailelerle röportajlar yapıp hikayelerini online platformlarda paylaşacağız. belki uluslararası networklere dahil olurum bu konu ile ilgili. ne getireceğini bilmiyorum tam ama ilgilenmeye devam edeceğim, bana çok iyi geliyorlar. onlarla ev partileri düzenlemeye de devam.
- ev partisi demişken, kendi evimde daha çok arkadaşlarımı çağırdığım güzel partiler, film izleme geceleri yapmak istiyorum. ev sosyalleşmesini artırmak istiyorum.
- tezimi yazacağım, kariyerimde ilerleyeceğim ama bundan başka iş konusunda atraksiyon yapmam herhalde. yine de yurtdışında yaşamak konusunda fırsatlara bakmaya devam edeceğim.
- benim konuşma kulübü işlerine de devam, güzel bir hobi, güzel insanların olduğu bir ortam. belki o vasıta ile eğitimci olabilmek için birşeyler yapabilirim.
- televizyon izlememeye, gazete okumamaya, ülkenin saçmalıklarından ve reklamlardan olabildiğince korunmaya devam.
- izlenmesi gereken filmler listesi bulup, sinema kültürü yapmayı da planlıyorum.

şimdilik aklıma gelenler bunlar. kendimin ve sevdiklerimin sağlığını ve mutluluğunu temenni ediyorum bir de.

ayı sözlük itiraf

hayatımda hızlı gelişmeler oluyor, hepsi de pozitif gelişiyor allaha şükür, ama hala süper rahatlamış değilim. daha bu süreç devam edecek gibi.

açıldığım 3 kadın arkadaşımın üçüyle de güzel paylaşımlarım oldu. onların yanında daha çok durasım var. üçü de çok destekleyici oldu. birine uzun uzun ilişkimi, kendime açılışımı falan anlattım hatta, güzel oldu. geçen haftasonu da bizim anneler grubunu çocuklarıyla beraber eve davet ettim, pek güzel eğlendik, o da pek pozitif bir deneyim oldu gerek benim için gerek onlar için.

annemle ilişkim hala sıkıntılarda ve nasıl çözebileceğimi bilmiyorum, onun üzerine konuşuyoruz psikiyatristle. kazdıkça aslında annemin de kendi içinde ne kadar sıkıntılı biri olduğu çıkıyor, sorun sadece benimle olan ilişkisinde değil. bu ilişki ne olur bilmiyorum.

geçen haftasonu ayrıca işyerinden arkadaş grubumun yılbaşı partisine katıldım, çok güzel geçti. partinin evsahibi olan kadın arkadaşım, balkonda sigara içerken bana "ayşe de çok tatlı kızmış, düşünmez misin?" diye sordu. ben mıyk mıyk yapınca "senin kızlara ilgin mi yok?" diye sordu. ben gene mıyk mıyk. "peki o zaman ısrar etmiyorum ama konuşmak istersen ben buradayım" dedi.

bu durum benim kafamı kurcaladı. daha önceden açıldığım 3 arkadaşım da bir şekilde lgbt konularında açık olduklarını bir şekilde belirtmiş kişilerdi. şimdi bir başkası daha eklendi ama bu sefer işyerinden. ona da çok açılasım geldi, zaten çok rahat bir kız. ama işyerinden olunca endişelensem mi diyorum. gerçi neye endişelenicem onu da bilmiyorum. işyerinde duyulması beni ne kadar etkiler onu da bilmiyorum, çok da şeyimde olmaz artık bu saatten sonra gibi geliyor.

sanırım ona açılıcam. açıldıkça bu açılma işinde rahatlayacakmışım, öyle diyorlar ama ben fazla rahatlamadım hala. pöf.

ayı sözlük itiraf

dün ilk açıldığım ama doğru dürüst birşey konuşamamış olduğum psikolog arkadaşımla tekrar buluştuk. bu sefer çok rahattım, bütün her bir şeyi anlattım eşcinselliğimle ilgili. açılmamı, sevgilimi, aile grubunu, anneme anlatışımı, ilk eşcinsel deneyimimi falan filan. bir sürü de güldük ettik. o kadar rahattım ki. kız da rahattı. pöf. bayağı aştım galiba. bu kadar uğraşmam bir sonuç verdi. kendimi iyi hissettim bayağı. anlatabileceğim çok şey vardı, aslında pandora'nın kutusunu açmış gibiyim, içindekileri anlat anlat bitmez, ama kızı iyice baymayayım diye belli birkaç şeyi anlattım, onlar bile bayağı zaman tuttu. olsun. güzel bir başlangıç oldu.

"sevgilim benim yanıma taşınacak inşallah, ama bunu nasıl başkalarına açıklayacağım bilmiyorum" adlı şu andaki temel problemimi söyleyebildim yalnız. o da "kocaman adamsın, kimseye bir açıklama yapmak zorunda değilsin, ev arkadaşım de geç, kim ne diyecek" dedi. evet, bütün bu açılma sancılarımın sonunda elde etmek istediğim tam da buydu. kendimi ve sıkıntılarımı anlatabilmek, sevdiğim arkadaşlarımdan destek almak. hepsi buydu, ve çok ihtiyacım vardı, oldu işte. bu şekilde arkadaşlarımla konuşarak hem kendimle hem de cinselliğimle ilgili daha çok şey öğrenebileceğimi ve daha da rahatlayacağımı umuyorum.

daha gidecek yolum var tabii ama so far so good.

benim çocuğum

sonunda resmi olarak internete eklenmiş devrim niteliğindeki film. doya doya izleyebilir, eşinize dostunuza linkini gönderebilirsiniz.



https://vimeo.com/192806811

ayı sözlük itiraf

bugün iş çıkışı dışarıda tam kapıda bizim iş yerinden tanıdığım yunan bir hatun danışman ile karşılaştım. ben bu kadını çok seviyorum, bayağı da bir takılmışlığımız var, kendisi bayağı kafa biri, 50 yaşının üzerinde falan, görmüş geçirmiş bir abla. benim acelem vardı ama selam vermeden geçemedim. naber nasılsın, ooo falan dedik, o sırada aklıma lgbt konferansı için atina'ya gittiğim geldi, "ben atina'ya gittim senle en son görüştüğümüzden beri" diyiverdim. o da "yaa, ne için peki? bana da uğrasaydın" dedi. bi an şaşaladım, "neyse sonra konuşuruz, benim acelem var" dedim, "yarın görüşelim müsaitsen" dedi o da, olur dedim ben de.

iş yerinden tanıdığım biri olarak hiç söylemesem mi atina'ya niye gittiğimi diye düşündüm şimdi gece gece ama sanırım söyleyeceğim neden gittiğimi yarın buluştuğumuzda, o şekilde de açılmış olacağım sanırım. bana iyi geleceğini düşünüyorum çünkü hatun çok tatlı ve hallerimden anlar diye düşünüyorum.

ayı sözlük itiraf

haftasonu erkek arkadaşım (mehmet) geldi, birlikte güzel bir 3 gün geçirdik. pazar günü de en yakın arkadaşımın ablası (ayşe) aradı, n'apıyorsunuz buluşalım mı diye, ben de olur dedim. biraz heyecanlı biraz da artık işleri oluruna bırakmış şekilde. mehmet'le beraber ayşe'ye gittik, onu da aldık, kahvaltı yapabileceğimiz bir yere gittik. ayşe ile mehmet birbirlerini sevdiler, yalnız ben baştan itibaren konuşma konularını hep alakasız şeylerden açıp durdum, bilmemne filmi vizyona girmiş gördünüz mü, yok yeni bir diyet türü çıkmış şöyle böyle oluyormuş, işyerinde bilmemkim var onun köpeği vardı, hastalanmış falan fıstık şeklinde ne kadar gereksiz konu varsa hepsini açtım, yeterki konular hassas bir yerlere gelmesin. öte yandan bu ikisinin elektriği o kadar iyi oldu ki, bir noktadan sonra kasmayı bırakıp oluruna bıraktım. kahvaltı sonunda da tuvalate gittim, arkamdan benim dedikodumu yapabilmeleri için onlara vakit de tanıdım. nitekim yapmışlar da...

ortamda tek gergin eleman bendim, ben de gizlemeye çalıştım. mehmet zaten dünden rahat, eşcinselliğiyle zerre sorunu yok çocuğun. eh ayşe de çok rahat biri, bunlar kakara kikiri takıldılar. bi noktadan sonra onların muhabbetini dinlemeye başladım ben, çok bi enteresan oldu, ben de zaten iyice rahatladım. kahvaltıcıdan sonra bir başka mekana, oradan çıktıktan sonra da ormana yürüyüşe gittik, yani 4-5 saat kadar takıldık. o kadar rahat, o kadar rahat geçti ki zaman. yalnız bir noktada ayşe "git sevgiline sarıl" dedi, ben gidip sarılamadım, bir başka yerde de sevgilim bana sarılmak istedi, onu da ittirdim, öyle. aslında yani zaten bütün kartları açmışım, daha neyin tafrasını yapıyorum bilmiyorum ama işte, zamanla alışıcam inşallah.

bu deneyim benim için tarihi oldu zira ilk defa heteroseksüel bir çevrede açık eşcinsel kimliğim ile pozitif bir deneyim yaşayabileceğimi görmüş oldum. bu benim kendimle barışmamı ve başka sevdiklerime açılmamı kolaylaştıracak bir deneyim olacaktır. şimdi en yakın arkadaşıma açılmak da gözümde yapabileceğim birşeymiş gibi gözükmeye başladı. oluyor galiba iyi şeyler bende.

bir önceki yazıya da mesaj atan arkadaşların hepsine içten teşekkürler <3

dolapta olmak

dolaptan çıkmak

açılmamak

nam-ı diğer dolapta olmak. bir lgbt birey hayatındaki herkese açık olmak durumunda değil elbette ama hiç kimseye, en yakınlarınıza bile açılmıyor olmak (açılamıyor olmaktan ziyade bilinçli olarak açılmamaktan behsediyorum), açılmanın getirebileceği sıkıntılarla (karşınızdakileri üzmek, karşınızdakileri kaybetmek, açık olmaktan dolayı ayrımcılığa veya şiddete maruz kalmak vs) uğraşmıyor olmanın konforunu sunuyor olsa da, aslında aynı zamanda bu sefer de kendinize yaptığınız bir ayrımcılık ve şiddet türü haline geliyor, bu sefer de çoğunlukla bir psikolojik maliyet ödemek durumunda kalıyorsunuz. hayatınızın önemli bir kısmını, varsa partnerinizi, ilişkinizi, yaşadıklarınızı, sevinçlerinizi, acılarınızı, açmazlarınızı vs. kimse ile paylaşmıyor oluşunuz bir süre sonra sizden götürmeye başlıyor. yaşadım, biliyorum.

how to bottom like a porn star

medeniyet başka birşey kardeşim, adamlar aşmış. böyle bir kitap yazılmış. acı duymadan nasıl pasif olunur, götünüzü kullanmayı öğrenin mottolu kitap. bayinizden çekinmeden isteyiniz.

https://www.amazon.com/How-Bottom-Like-P...

ayı sözlük itiraf

en yakın arkadaşımın ablasına (ayşe diyelim) açılarak ve en yakın arkadaşıma da (ahmet diyelim) açılmayarak ve ona da nasıl açılabileceğimi bir türlü kestiremeyerek, kendimi salak saçma bir durumun içine soktum.

bu akşam erkek arkadaşım (mehmet diyelim) geliyor izmirden. ayşe ile şimdi mesajlaştik, haftasonu birşeyler yapalım dedi, ben de "olur, mehmet de haftasonuna geliyor, beraber takılırız, yürüyüş yaparız uygunsa" dedim, bunu da nasıl oluyorsa çok büyük rahatlıkla dedim kıza. o da "adı mehmet demek, iyi süper, yarın konuşuruz, hoşçakal" dedi. gayet tatlı yani durum. gel gör ki, ayşenin olacağı yerde ahmet'e haber vermemek olmaz, e ahmet de gelirse ona mehmetle olan ilişkimi söylemeden o günü nasıl geçiririz bilmiyorum, e şimdi ayşe de merak ediyor mehmeti, soru sormak falan isteyecek, saçma salak bir durum.

ne tavsiye ediyorsunuz sayın sözlük, mesaj falan atın ulan. o kadar ıkındım, sıkındım, gene de en yakın arkadaşıma açılamadım. sanırım ayşe'ye açılabilmemin bir nedeni de ahmet'e açılmayı becerememdi, baktım olmuyor, böyle dolaylı bir yoldan gideyim dedim sanırım. bir ihtimal ayşe ahmet'e benim durumları çoktan söyledi. ben ahmet'i fazla aramadım bu hafta, bugün ahmet beni öğlen aradı "niye aramıyorsun, nerelerdesin" falan dedi, konuştuk işte, ama ahmet öğrendiğine dair herhangi bir ipucu da vermedi. öğrense bile vermemesi normal olurdu herhalde. öf bilmiyorum. bu ikisini tanıyan ve benim ilk açıldığım psikolog kız var, ona da doğru dürüst açılamamıştım, sadece erkek arkadaşım var benim dedim, orada kalmıştı, ondan mı yardım istesem diyorum.

çok zormuş ya bu açılma işleri yaw, aynı ergen muhabbeti yaptığımın farkındayım ama napim. yapıcam inşallah ama, açılıcam. az önce ayşeyle öyle rahat rahat mehmet hakkında konuşmak bana iyi hissettirdi yalnız. altı senedir saklıyorum ya bu insanlardan ben olan biteni ya, bana da yazık amk.

muhtemelen en geç bir gün içerisinde ahmet'e de bir whatsapp mesajıyla açılıcam, öyle geliyor bana, yoksa bu düğüm çözülemeyecek.

ama düşünsenize çok şahane olurdu, bu haftasonu, mehmet ayşe ahmet psikolog kız ve ben takıldığımızı. valla çok acaip olurdu, aslında niye olmasın, şu puzzle içerisinde bunun olmasını engelleyen tek eksik benim ahmet'e açılmam. ha gayret o zaman mı diyim ne diyim, pufffffff...

şu anda yalnız dangıl dungul birşeyler yapıyorum ve yaptıklarıma kendim de hayret ediyorum. yokuş aşağı giderken frenlerden ayağımı çekmiş gibi hissediyorum. inşalla kötü bir deneyim yaşamam.

yok mu bu işlerden anlayan, benle empati kurabilecek biri?

içselleştirilmiş homofobi

içselleştirilmiş homofobi ile başetmek için 30 öneri:

1. kendinizi onlarla tanımlayabileceğiniz eşcinsel arkadaşlar bulun.
2. bu biraz uzun sürebilir: onları bulana kadar aramaya devam edin.
3. ailenizin anlamasını beklemeyin, fakat kabalık ve saygısızlık etmelerine izin vermeyin de.
4. sadece size iyi davranan erkeklerle beraber olun.
5. porno izlerken aklınıza gelen bütün fantazileri izleme özgürlüğünü kendinize tanıyın.
6. neyin neden doğru olduğu konusunda rastgele kurallar yaratmış olan toplumların anlatıldığı bir sosyoloji dersi alın.
7. google'a "kendinizi sevin atölyesi" yazın ve çıkan sonuçlara bir göz gezdirin.
8. lisede eşcinsel bir çocuk olduğunuz zamanlardaki halinize iyi davranın.
9. kendinize ne kadar salakça gelse de "seni seviyorum" deyin.
10. "çok feminen" birşey yapın, dilerseniz sadece kimsenin görmeyeceği bir yerde.
11. sizi küçük düşüren "arkadaşlar"dan sakının.
12. eğer dini duygularınız önemliyse, eşcinselliğin iyi bir şey olduğunu bilen bir kilise bulun.
13. hayatınızdaki önemli insanlara açılmadan önce, size arkadaşça yaklaşan yabancılara açılarak deneyim kazanın.
14. kendinizi mükemmel olmaya çalışırken yakaladığınızda şunu hatırlayın: bu boşuna bir çabadır.
15. her hafta insanlarla ilişkilerinizde küçük riskler alın, mesela size zor gelen, incinebileceğiniz bir konudan bahsetmek gibi.
16. randy shilts'in the mayor of castro street kitabını okuyun.
17. alan down’un the velvet rage kitabını okuyun.
18. eğer daha yeni nesilseniz, louise hay’in you can heal your life kitabını okuyun.
19. bir eşcinsel politik kampanyasına katılarak politik bilincinizi yükseltin.
20. en çok yargılayıcı olabilen aile üyeleriyle yakın ilişkiler kurmak yerine uzaktan sevin.
21. çocukken maruz kalınan homofobinin gücünü hiç bir zaman önemsemezlikten gelmeyin: bu çok zarar vericidir ve düzeltmesi bütün gücünüzle uğraşmanızı gerektirir.
22. hayatınız boyunca uygulayabileceğiniz sizi geliştirip besleyen bir alışkanlık edinmeye çalışın.
23. eşcinsel dostu bir terapist veya koç ile çalışın.
24. homofobik bir insana üzgün gözlerle bakıp onun aslında kendi içinde ne kadar özgüvensiz ve korkmuş olduğunu düşünün.
25. eşcinsellere yönelik sportif, sanatsal, politik veya sosyal bir gruba katılın.
26. adaletsizlik karşısında öfkelenin: haklar için öfkelenmek özgüven yaratır.
27. başka eşcinsel insanlara özellikle iyi davranın.
28. kendi düşüncelerinizi inceleyin. onlara dışarıdan baktığınızda, mantıksız ve gereksiz eleştirel yargılarınızı yakalayabilirsiniz.
29. eğer aşırı muhafazakar bir çevrede yaşıyorsanız, bu listeden birşeyi en az günde bir kez yapın zira ekstra desteğe ihtiyaç duyuyor olmalısınız.
30. kendi yapılacak işler listenizi hazırlayın. sonra da onları yapın.

http://www.thegaytherapycenter.com/adam-...

ayı sözlük itiraf

en yakın arkadaşım bir gün beni evine davet etmişti yemeğe. sıcak bir yaz günüydü ve arkadaşımın evi en üst kattaydı, haliyle sıcak oluyor evin içi. eve geldiğimde arkadaşımı üzerinde sadece boxerı ve bir de mutfak önlüğü ile kızartma yaparken gördüm. gayet normaldi bu durum onun için, zaten rahat yerde büyümüş biri. yalnız ben kalakalmıştım. o kadar seksi duruyordu, o kadar seksi duruyordu ki, çocuğu izlemekten kendimi alamadım, gözlerimi kaçıramadım. o tabii pek birşey anlamadı ama ben kendimi porno film setinde gibi hissettiydim. önlüğün altından meme uçları falan görünüyor, yok dolaba uzanıyor tabak alıyor, alttaki dolaba eğiliyor yağ alıyor falan. hani böyle plajda şurda burda mayoyla görseniz tahrik olmuyorsunuz da, böyle saçma sapan bir ortamda yarı çıplak görmek daha tahrik edici oluyor ya, aynen o durumlar. bir noktadan sonra ileri derecede tahrik olup, o gün arkadaşlığımızın son günü olmasın diye bir bahane bulup salona atmıştım kendimi, çocuğu içeride yalnız bırakarak. kafam allak bullak olmuştu.

çok daha yıllar önce de, o dönemki en yakın arkadaşımla antalyaya tatile gitmiş, ne alakaysa birinin karavanına atlayıp bir süre de karavanla takılmıştık. o gün karavancı amcanın karavanın üstüne birşey yerleştirmesi icap etmişti ve benim arkadaşım da ona yardım etmek üzere dışarı çıktı, ben de karavanın içinde kalmıştım. baktım benim arkadaş sıcaktan üstünü çıkardı, bir sandalyenin üstüne çıktı, karavanın üstüne halat bağlamaya çalışıyor. içeride pencereden de arkadaşımın başı ve bacakları hariç bütün çıplak göğsü ve karnı yukarı doğru gerilmiş şekilde karavanın penceresine, tam önümde hareket ediyor. bu böyle yarım saat kadar sürdü abartmıyorum ve arkadaşım terledikçe terledi, vücudu terden ve güneşten parıl parıl parlamaya başladı ve o kadar erotik bir görüntü ortaya çıktı ki, ben gene iptal vaziyette kalakalmıştım karavanın içerisinde.

yani normalde arkadaşlarına hallenen bir insan değilimdir ama yaşadığım bu iki olayı hiç unutamıyorum, her ikisinde de inanılmaz tahrik olmuş, bu kadar dibimde beni bu kadar tahrik eden birşeyin yaşanıyor olmasına ve hiç bir şey yapamıyor olmam nedeniyle kafam allak bullak olmuştu. her iki sahnede son derece canlı şekilde zihnime kazılı durumda.




ayı sözlük itiraf

dün pek kötü geçti, gece de uyuyamadım, uyumadığım zamanlarda da içimden hep anneme saydırdım. ona yıllardır hep söylemek isteyip bir türlü söyleyemediğim şeyleri düşündüm. sonra da kalktım bunları not ettim. neden sonra uyuyakalmışım. sabah uyandığımda işe geç kalmıştım ve hala kendimi bok gibi hissediyordum. sürüne sürüne hazırlandım. hazırlanırken gece not aldıklarımı açıp anneme söylesem mi dedim. genelde gece aklıma gelen bütün cesur kararları sabah olunca yapmaktan vazgeçiyorum. bundan da vazgeçesim, "aman kadını üzmeyeyim, kaç yaşına gelmiş" falan diyesim vardı gene. hem bu yaşta hala anneme ihtiyaç duyuyor olma hissinden de nefret ediyorum.

sonra evden çıktım, sokakta yürürken gene öfkem yükseldi, aklımda söylemek istediğim tek birşey belirdi, en azından arayıp bunu söyleyeyim dedim.

açtım telefonu. annem hastanede çalışıyor o saatte. merhaba nasılsın iyiyim'den sonra noldu dedi, dedim "dün çok kötüydüm ben, psikolojik olarak, bayağı kötüydüm işte, bugün de işe geç kaldım bu nedenle" dedim. endişeyle "yine mi ilaç (bi ara kullandığım anti depresanlar beni bok gibi yapmıştı, onu kastediyor) kullandın?" diye sordu. "hayır, kullanmadım. ama kötüydüm. ve kötü olunca açıp telefonu derdimi paylaşacağım bir annem bile yok. annem nerede? annem her gün, günde 80 tane hastanın derdini dinliyor. ama beni bir kere bile dinlemedi" dedim bayağı üzgün şekilde.

bunlar benim içimden aylardır, belki yıllardır geçen şeylerdi ama hiç söylemeye cesaret edememiştim. anneme karşı hep ağzımı sıkı tutuyordum çünkü ağzımı bir açsam ağzımdan çıkacak şeyleri kontrol edememekten korkuyordum. bu sefer ağzımdan çıkıverdi ama.

sessizlik oldu telefonda. dedim kapatıyorum ben, hadi hoşçakal, dur kapatma dedi, ama birşey de diyemiyor kaldı. sonra ben madem kapatmıyorum, dün gece söylemeyi planladığım ikinci şeyi de söyleyeyim bari dedim o anda.

"biliyorsun aile grubu ile çalışıyorum. geçen cumartesi açılma toplantısının moderatörlüğünü yaptım. aile grubundan bir anne oğluyla geldi. kendi hikayesini anlattı, hep beraber kakara kikiri güle oynaya dinledik. ama ben orada annesiyle gelen o 21 yaşındaki ahmeti o kadar kıskandım ki. başka anneler çocuklarına kol kanat geriyorlar, onları gördükçe o çocukları o kadar çok kıskanıyorum ki. kendi annem hiç birşey yapmıyor, ben de o annelerin yanında huzur buluyorum, o annelere sıkıntılarımı anlatabiliyorum, o anneler bana annelik yapıyorlar" dedim. gene sessizlik oldu ama ben iyice dolmuştum, "neyse ben kapatıyorum" dedim ve kapattım.

sonra da biraz dolanıp sakinleyip işe gittim. telefonu da sessize aldım.

öğleden sonra bi aramış ama duymamışım. geri aramadım.

akşam dokuz gibi aile grubundan fatma hanım aradı. "annen az önce beni aradı, bir sonraki toplantının tarihini saatini yerini sordu" dedi. annem önceden bir kere gitmişti aile grubu toplantısına ama yerini falan nasıl hatırlamaz bilmiyorum, neyse. "teşekkür ederim fatma hanım haber verdiğiniz için. ben bu sabah anneme bi giriştim de iyice, o nedenle aramıştır sizi. yoksa bir daha toplantıya geleceği yoktu" dedim. noldu diye sorunca anlattım konuştuklarımızı. "ama bu yaşta hala anneme ihtiyaç duymak, ondan birşey istiyor olmak bana güçsüzlükmüş gibi geliyor, ben artık annemden birşey istememeliyim gibi geliyor" diye ekledim. fatma hanım da "ya mimarcım, hissettiklerin çok normal, ben boşandım, 41 yaşında annemin beni onaylamasına, bana şefkat göstermesine ihtiyaç duydum. bunlar çok normal şeyler, o senin annen. bence çok iyi olmuş en sonunda hissettiklerini söyleyebilmen, bu da senin için bir ileri aşama olmuş, bunu da başardın, annene karşı hissettiğin şeyleri ona söyleyebildin, çok önemli bu da" dedi. içimi rahatlattı.

aslında iyi birşey yapabilmiş olduğumun ben de farkındaydım çünkü telefonu kapattıktan sonra çok üzgün olsam bile içimden bir yük hafiflemiş gibi hissetmiştim. bunca yıldır içimde tuttuğum, bir türlü söyleyemediğim şeyleri, bağırmadan, küfretmeden, kontrolümü kaybetmeden, ağlamadan, sakince anneme söylemiş oldum. belki hepsini söyleyemedim ama en azından ne hissettiğimi sakince ifade edebilmiş oldum, ona ne kadar kırgın olduğumu, onu suçlamadan, ben dili ile, bana hissettirdikleri üzerinden ifade edebilmiş oldum. evet bunların hepsi önemli şeyler.

benim annem genelde empati yapmaktan ileri derecede yoksun, kendini rahatsız eden herşeyi unutmaya veya unutmuş gibi davranmaya çok meyilli, benim için önemli olan şeylerle alay edebilen, bana zamanında "senin sorunlarını duymak istemiyorum artık" diyebilmiş biri. hep çok çalıştı, hep hastalarıyla, işiyle meşgüldü ve bana göre işini her zaman başka sorumluluklarını yapmamak için (bunlar duygusal sorumluluklar) kalkan olarak kullandı. neden bilmiyorum ama duygusal işlerden her zaman kaçtı. benimle zaman geçirmek, beni dinlemek, derdimi paylaşmak gibi. aile içi iletişimsizliğin kitabını yazdık biz ailecek. aynı evde yaşayıp birbirlerinin ne hissettiğini hiç bilmeyen bir insan grubu olduk. bana eskiden de bu çok garip geliyordu ve neden böyle olduğunu hiç anlamadım.

şimdi bu noktaya gelmişken herşeyin bir anda değişip "canımmm oğlummm" şeklinde bir türk filmi sonuna bağlayacağını hiç zannetmiyorum. hatta bence bir hafta sonra böyle bir olay hiç olmamış gibi, yine mevsim normallerine dönmemiz pek mümkün, zira önceden de hep böyle oldu. sorunları çözmek yerine sorunları gömmek üzerine kurulu saçma bir aile iletişimimiz var. herşey yüzeysel yaşanıyor bizim ailede. kimse kimseye bulaşmıyor, kimse kimsenin derdine ortak olmuyor, buna da aile deniyor. ama en azından bugünkü olayın hiç bir somut faydası olmayacak olsa bile, en azından benim için bir ilerleme oldu, içimde yıllardır büyüttüğüm bir şeyi daha düzgünce ifade edebildim. belki çok muhteşem bir gelişme olmadı ama benim için önemliydi.

falan filan. aslında ne kadar boş işler şunlar, uğraştığımız şeylere bak. acıyorum aslında şunlara harcamak zorunda kaldığım zamana, mental enerjiye, duygusal yıpranmalara. ama bozuksa uğraşmak gerekiyor maalesef.

intihar

özellikle farklı cinsel kimliğinizden dolayı intihar etmeyi düşünüyorsanız ve bunu gerçekleştiremeye kendinizi yakın hissediyor ve bundan korkuyorsanız, ciddi şekilde yardıma ihtiyacınız var demektir. durumunuzu kendi başınıza çözmeye çalışmakla uğraşmayın ve zaman kaybetmeden size yardım edebileceğini düşündüğünüz kişi veya kurumlara durumunuzu açın. bu anlayışlı bir yenge olur, okuldaki öğretmeniniz olur, şehrinizdeki lgbt örgütü olur, becerebiliyorsanız bir psikolog psikiyatrist olur. en kötü bu sözlükten birilerine mesaj atın veya durumunuzu anlattığınız bi başlık açın.

lütfen eşcinsel veya trans olduğunuz ve bu durumla başa çıkamadığınız için intihar etmeyin. sizinle aynı durumu paylaşan milyonlarca kişi var bu dünyada. özellikle de yaşınız daha gençse hiç etmeyin zira yaşamınız özellikle genç yaşlarda çok hızlı değişebiliyor, bir sene sonra çok iyi bir noktada olmayacağınızı kimse bilmiyor. birilerinden yardım isteyin, tercihen bir erişkinden.
  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).

yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.

kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

salatalık

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.