antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

açılacaklara tavsiyeler

- özellikle ilk defa açılacaksanız, açılmadan önce açılacağınız kişinin lgbt konuları hakkında neler düşündüğünü öğrenmek için ağzını arayın, ortaya konu atıp onun görüş belirtmesini bekleyin.

- açılma konusunda hassassanız, herkese bir anda açılmaya çalışmayın, özellikle başlarda ağırdan alın, birisine açılın, onla enine boyuna konuştuktan, rahatladıktan sonra bir başkasına açılın.

- öfkeli bir anınızda veya sıkışık bir zamanda açılmayın. açılmak için sakin, sessiz, başbaşa uzun süre rahatsız edilmeden konuşabileceğiniz bir yer seçin.

- hayatınızdaki herkese açık olmak zorunda değilsiniz. özellikle ilk defa açılırken, açılmış olmanın size faydalı olacağını düşündüğünüz, sizi anlayabilecek, dinleyebilecek, önyargılı davranmayacak, size zarar verenler varsa size bu konularda destek olabilecek birilerine açılın.

- kimsenin siz açılınca nasıl davranacağından yüzde yüz emin olamazsınız, o nedenle yine de özelinizi açarak risk aldığınızı bilerek açılın.

ayrıca (bkz: açılma rehberi)

gmag

bir de gzone var türkiye'de online lgbt dergisi olarak.

my own private idaho

sıkıcılıktan kırılan bir film kendisi. kült mült diye izleyeyim dedim ama ilk yarım saatine ancak dayanabildim. river phoenix hoş çocukmuş ama.

bir ben bir de zeki müren

1980 öncesi lgbt gençliğin kendini anlamlandırmak için bulabildiği, ana akım medyada kendi nev-i şahsına münhasırlığıyla yer bulabilen tek kişi olması nedeniyle zeki müren'le arasındaki ilişkiyi betimlemek üzere kurduğu, pek çok kişiden duyduğum veya okuduğum söz.

1980 sonrasında bunun yanına bir de bülent ersoy eklenmiştir.

birine mesajla açılmak

dün akşam en yakın arkadaşımın ablasına whatsapp'tan açıldım ve telefonu sessize aldım, 1 saat öncesine kadar da telefona bakamadım. aslında daha bakacağım da yoktu ama kredi kartı ile birşey ödemem gerekiyordu, mesajla şifre gelince açtım, açınca da gözükmez dedim ama bildirimlerde pat diye bütün gelen whatsapp mesajları gözüktü. kız "bir sevgilin olduğuna çok sevindim, en kısa sürede onunla da tanışmak isterim, öpüyorum" yazmış. yani olabilecek en pozitif tepkiyi vermiş.

buna rağmen bu mesajı görür görmez ileri derece fobik reaksiyonlar vermeye başladım. işyerini terkettim, dışarı çıktım, kalp atışlarım hızlandı, soğuk soğuk terlemeye başladım, başım dönmeye başladı vs. soğuk hava bana iyi geldi, bir saat soğuk havada dolandım. neden böyle manyak manyak tepkiler veriyorum bilmiyorum ama kontrol edemiyorum, çok zor sakinleştim. ilk açıldığım kıza mesaj attıktan sonra telefonumu yere atarak kırmıştım mesela. bende ciddi sorunlar var. bunların hepsi tam fobi tepkileri, farkındayım. sözlükteki en homofobik kişi olabilirim yani, literally.

nasıl aşarım bu durumlarımı hiç bilmiyorum. psikiyatrist abla ile konuşayım ben bunları acele zira çok kanırtarak gelişiyor herşey. açılmayınca da başka türlü sıkıntı yaratıyorum ama. zor benim işim :(

birine mesajla açılmak

bugün önceden anlattığım nedenle bayağı kötü geçti. açıldığım kıza sakinledikten sonra, cevap olarak "sevgilim burada yaşamıyor ama, geldiği bir gün haber veririm görüşürüz hep beraber, hoşçakal :)" yazdım. cevap olarak "kendine iyi bak, yolunu çizmişsin sevindim, konuşmak istersen istersen her zaman dinlerim :-x" yazmış. bundaki "yolunu çizmişsin" lafı beni yine gerdi, çok saçma anlatınca farkındayım ama buna gene reaksiyon verdim falan, saçma sapan geçti günüm. işten baş ağrısıyla çıktım, eve geldim, sonra kendime güzel bir yemek ısmarladım, açılma cesareti gösterdiğim için kendimi ödüllendireyim dedim. şimdi yemeği yedim, baş ağrım geçti ve kendime geldim. şimdi telefonu açıp tekrar okudum da, aslında gayet pozitif yazmış kız, daha ne istiyorum ki diye düşündüm. benim asıl ihtiyacım olan şey, durumumu, hayatımın önemli bir kısmını samimi arkadaşlarımdan saklamamak artı hayatımı şekillendirirken onlardan sosyal destek alabilmek konuşarak. bunu da teklif etmiş işte kız, daha ne yapsın. aslında iyi yoldayım ve psikolojik sağlığım için iyi şeyler yapıyorum ama çok kanırta kanırta oluyor bunlar benim fobim yüzünden. yenerim umarım yakında yapa yapa. şimdi sakin kafayla ona buluşalım diyip, biraz konuşmak istiyorum. hadi bakalım, bana bol şans.

ayı sözlük

iyi ki var şu sözlük. içimi dökmek beni biraz olsun ferahlatıyor. ben başka nereye yazacaktım, bloglara yazmak çok anlamsız geliyor, sıradan bir sözlüğe de yazmak istemezdim. iyi ki var burası.

belinda carlisle

bu kadının runaway horses ve live your life be free albümlerinin ikisi de harikadır, her şarkısı ayrı güzeldir. hayatımın bir dönemine damga vurmuştu bu abla. bu hafif melankolik olduğum gecede içimden bir loneliness game geçti, uzun zamandır dinlemiyordum bu ablayı, açtım ve tekrar o güzel sesi buldum. iyi ki var olmuş bu kadın, seviyorum seni belinda...

she's too pretty to be sad, she's too rich to cry...

birine mesajla açılmak

az önce üçüncü defa yaptığım eylem.

uzunca süredir en yakın erkek arkadaşıma açılmayı istiyordum ama bir türlü cesaret edememiştim. az önce onun öteden beridir tanıdığım ablasına (fatma diyelim) açıldım whatsapp mesajıyla. bir gün önce boşanmayı düşünen güzel bir kız olan ortak arkadaşımız (ayşe diyelim) hakkında üçümüz konuşurken ablası "artık ayşe'yi sen alırsın" diye laf atmıştı bana. az önce kendisine şunu yazdım:

"fatmaaa, benim bir erkek arkadaşım var, o yüzden ayşe işi olacak gibi değil olacağı varsa bile"

biraz gerizekalı bir mesaj oldu ama "fatma, ben eşcinselim" yazmaktan ziyade tercih ettim böyle hani hafif birşey söylüyormuşum gibi. kuzenime de benzer şekilde dalga geçer vari komikli mesajla açılmıştım.

bilmiyorum bunun devamı nasıl gelecek. fatma kişisi de son derece über anti-homobik, über feminist bir kişi, bu nedenle sıkıntılı geçme ihtimali sıfıra yakın. yine de geberiyorum şu an. ben niye bu denli sıkıntılıyım bu eşcinsellik konusunda hala çözemedim. mesajı gönderdim. sonra telefonu sessize aldım. bu sefer kapatmadım yani telefonu, ya da kırmadım.

diğer iki açılmamdan daha önemli yalnız bu açılmam zira 1. en yakın arkadaşımın ablası, dolayısıyla en yakın arkadaşıma gidecek bir köprü olabilir. 2. daha önceden açıldığım diğer iki kızdan farklı olarak, bu fatma kişisi daha sık görebildiğim, neredeyse her ihtiyacım olduğunda görüşebileceğim birisi. o nedenle daha kritik. diğer iki kızı zaten ayda yılda bir iki kere görüyordum, bu fatma kişisine sürekli ulaşabilirim, zaten yakın oturuyor.

bakalım neler olucak, nasıl bağlayacağım, en yakın arkadaşımla ilişkimi nasıl etkileyecek, ona açılmamı kolaylaştıracak mı?

ne zaman rahatlayacağım ben bu konularda yarabbim, yapmadığım şey kalmadı bu konuda, hala kasılıyorum. mizacım kasma üzerine kurulu sanırım.

eşcinsel role play

arkadaşlarınızla buluştuğunuzda birinizin kaan birinizin tolga olup mevzubahis durumu ilgili karakterlerin perspektiflerinden tartışıp, daha sonra da işin içinden çıkmaya çalışacağı, bu karakterler yerinde siz olsanız durumu nasıl idare edebileceğiniz yada gemileri yakabileceğiniz üzerine kurgulanmış bir role play oyunu.

tolga

32 yaşında gey bir erkeksiniz ve 8 yıllık iyi giden bir ilişkiniz ve de iyi de bir kariyeriniz var. erkek arkadaşınızla birbirinizi çok seviyorsunuz. fakat erkek arkadaşınız son bir yıldır artık sizin iş yerinde de açılmanızı istiyor. iş arkadaşlarınıza bayılmasanız da aranız kötü değil. iyi niyetli insanlar olduğunu düşünüyorsunuz ama sizin eşcinsel olduğunuzu ve 8 yıllık iyi giden bir ilişkiniz olduğundan haberdar değiller. iş yemeklerine, motivasyon tatillerine herkes eşleri veya kız-erkek arkadaşları ile giderken, siz tek başınıza takılmak zorunda kalıyorsunuz. işin kötüsü artık bu durum ilişkinizi de etkilemeye başladı. kaan bu durumdan oldukça rahatsız. patronunuz sizi çalışkan ve dürüst bir çalışan olarak görüyor. üst kademelerde açılan bir pozisyon için en güçlü adaylardan birisiniz. bir ay içerisinde kimin terfi ettirileceği belli olacak. bir tarafta kariyeriniz ve nasıl tepki vereceğini tam kestiremediğiniz iş ortamı, diğer tarafta da açılamadığınız için kötüleşme ihtimali bulunan ilişkiniz. ne yapacağınızı bilemiyorsunuz ve yorgun argın eve geldiniz. erkek arkadaşınızı sizinle konuşmak üzere kanapede oturur buldunuz.

kaan

26 yaşında, tiyatro öğretmenliği yapan ve dizilerde rol alan bir oyuncusunuz. işinizi çok severek yapıyorsunuz. iş yerinde ve ailenizde herkese açıksınız. uzun yıllar önce bir dernekte aktivistlik de yaptığınız için yıllar önce açılma halkanızı tamamlamış hissediyorsunuz. şu an yaşadığınız tek sorun erkek arkadaşınız tolga'nın özellikle iş yerinde açık olmadığı için yaşadığı sorunlar. iş arkadaşları ve patronu eşcinsel olduğunu bilmediği için hiçbir düğün, dernek, motivasyonel tatil veya iş yemeğine beraber katılamıyorsunuz. başlarda bunu pek de sorun etmemiştiniz fakat ilişki derinleşip, erkek arkadaşınız bu konu hakkında bir şey yapmadıkça sizi daha da rahatsız eder hale geldi. ve artık işyerinde de açılmasını istiyorsunuz. sabrınız yavaş yavaş tükenmeye başladı. bu akşam onla konuşmaya karar verdiniz ve erken geldiniz. onun işten gelme saatine yakın kanapeye oturdunuz ve bir sigara yaktınız. kapı açıldı ve erkek arkadaşınız içeriye girdi.

reel

"çok fazla elektronik ortamda yazışmaya gelemem, burada muhabbeti uzatmayalım, hemen buluşalım" anlamına geliyormuş bu hornet dili ve edebiyatında. öğrendim, rahatladım.

eşcinsel arkadaş çevresi

bir eşcinselin kendiyle barışık bir dünya kurabilmesi için elzem olan gerekliliklerden biri bence. halinden derdinden anlayacak, cinselliğinle ilgili durumlarda yardım alabileceğin, bu konular hakkında kakara kikiri yapabileceğin, kendin olmaktan çıkmadan, hislerinin bazılarını gizlemeden konuşabileceğin ve bunları konuşurken anlaşılmama riskinin çok az olduğu güvenli bir ortam bence fena halde önemli birşey.

hornetteki bazı profillerde görüyorum, "eşcinsel arkadaşı olmayan" kişiler aradığını özellikle belirten insanlar var. pek anlam veremiyorum bu duruma.

böyle bir arkadaş çevresi oluşturmak için uğraşıyorum ben de. önce en mantıklı ve en kolay yol olarak gördüğüm hornetten arkadaş bulmaya çalıştım ama çok garip şekilde dürüst olabileceğimi kimse düşünemedi, bazı konuşmalar iyi gitse de alakasız şekilde çat diye kesildiğini gördüm ve bu durumlar beni o tip uygulamalardan ciddi anlamda soğuttu. bu ülkede uygun bir platform değil sanırım. şu anda iyi kötü oluşan ve beni cidden rahatlatan arkadaş çevremi de sağolsun ayı sözlük ortamından, bir de dahil olduğum lgbt aktivizmi çabalarından edindim, mutluyum bu konuda. öte yandan benim için zor bir süreç oldu. bu ülkede oldukça zor süper rahat birisi değilseniz.

ayı sözlük itiraf

dün aylık açılma toplantısının yine moderatörü oldum, bu sefer co-moderatör kişi grup terapisi uzmanı bir arkadaştı ve onunla toplantı öncesi neler yapacağımızı planladık, böyle insan ve grup psikolojisinden anlayan birinden ilginç tüyolar öğrendim grup dinamikleri hakkında, bu da beni çok heyecanlandırdı. co-moderatör arkadaş bu işi oldukça ciddiye alıyor gözüküyor, önümüzdeki ayların toplantıları için planlar yapmış, onları konuştuk, iyice heyecanlandım. ankara'da da bu işin oturuyor olması harika bence. toplantı da çok güzel geçti, bir annemiz geldi, o kendi deneyimlerini paylaştı, ona sorular sorduk yine, sonra başkaları kendi deneyimlerini paylaştı falan. bana çok enteresan geliyor bu hikayeler, herkesin yaşadıkları şeylerin ana teması aynı gibi olsa da herkesin durumu farklı olduğundan farklı farklı deneyimler paylaşılıyor, o nedenle de ilgimi hiç kaybetmiyorum bu toplantılarda. kendi açılma deneyimimi de geçen hafta istanbul'da grup içinde anlattım, artık ben de paylaşmamış biri olmuyorum, o da rahatlatıyor. psikoloji okusaymışım olurmuş valla, cuk otururmuş bana.

eşcinsel olunduğunun ilk fark edildiği an

böyle başlıkları çok severim zira kendi geçmişime dönüp kazı yapmayı, bazı şeyleri yeniden hatırlayabilmeyi ve genelde şaşırmayı, bunları da paylaşmayı çok seviyorum. hele konu eşcinselliğim gibi çok bastırdığım bir konu olursa.

yalnız şimdi düşündüm taşındım, benim için böyle bir an hiç olmamış. garip şekilde ben eşcinsel olduğumun hep farkındaydım. ilkokuldaki oğlanların herhangi birine karşı cinsel çekim yaşamadım, o dönemlerde en büyük cinsel fetişim arnold schwarzenegger abiydi, bir de akrabalardan birine karşı cinsel çekim hissediyordum, bir şekilde erkeklerden hoşlandığımın bilincindeydim ve bu bir epifani gibi ani bir aydınlanma şeklinde olmadı. ilkokul 4. sınıf itibariyle "kız", orta 1 itibariyle "top" denilmeye başlandım ve bu lafların kastettiği şeyin doğru olduğunun her zaman bilincinde oldum.

çok mu enteresan bu durum bilmiyorum. öte yandan bende de uzun bir süre, erkeklere cinsel istek, kızlara duygusal istek şeklinde gitti. bu durumun kültürel bir şartlanma mı olduğunu bilmiyorum, ilkokulda sıra arkadaşı hemcinsine aşık olan insanlar varsa, benim durumum kültürel bir şartlanma olmayabilir. ama aklım almıyordu erkeklerle duygusal birşey yaşayabilmeyi. aklımın alması için 27 yaşına kadar beklemem icap etti gerçi. mal mıyım neyim?

ayı sözlük itiraf

geçen haftasonu bir sürü insanın içinde, bana çok doğal gelen bir şekilde, çok rahatlıkla cinselliğim hakkındaki herbirşeyi konuşabildim. o kafa rahatlığına hele şükür ulaşabilmişim.

gel gör ki, hala en yakın arkadaşıma nasıl açılacağımı kestiremiyorum. hala o nokta için gelmesi gereken kafa rahatlığına ulaşamadım demek ki. ona açılmanın ciddi bir dönemeç olacağını düşünüyorum, bir çok bakımdan beni rahatlatacak, bana, eğer herşey yolunda giderse, büyük bir psikolojik ve sosyal destek olacak. olacak da, işte hala nasıl yapacağımı bilmiyorum. bir anda patlayacak galiba bu gidişle. çok drama olmaz umarım.

bu arada bu cumartesi de kendi açılma toplantımızda moderatör olacağım. bakalım o nasıl geçecek, bir de orada konuşabilecek miyim?

özgüven

ben bunun eksikliğinin sıkıntısını çok çektim hayatım boyunca ve nedeni eşcinselliğim olabilir mi bilmiyorum. eşcinselliğimle süper barışık, süper rahat bir insana dönüşsem bu sorunu da aşabilir miyim bunu da bilmiyorum. hayatımın bu döneminde bununla uğraşıyorum ve belli bir aşama kaydetmiş sayılırım.

şöyle bir durum oldu. geçen haftasonu spod'un bir eğitimine katılmak üzere istanbul'a gittim. 20 kişilik bir gruptuk, bazıları arkadaşlarıyla gelmiş, bazıları bazılarını zaten başka vesilelerle tanıyan kişiler. onların arasında ilk başta tek başıma kaldım. eskiden böyle durumları çok dert eder, böyle bir ortamda iyice tedirgin olurdum. biraz özgüvenim artmış olması biraz da artık yaşımın verdiği bir duruş herhalde, kendime kimseyi tanımıyor olmamın çok doğal olduğunu, birileriyle hemen kaynaşmak zorunda olmadığımı, etrafımda gülüşenler konuşanlar olmasına rağmen benim orada tek başıma sakince kahvaltı etmemin sıkıntı olmadığını, zamanla zaten hepsiyle tanışacağımı, kasmanın anlamının olmadığını söyledim ve çok rahat ettim. kimseyle de konuşmadan o sabah kısmını bitirdim ve eğitime gittik, eğitimde de zaten hemen kaynaştık.

bu konuda gelmek istediğim nokta, birisi bana eşcinsel veya türevi laflar edince bunu özgüvenle ve sakinlikle karşılayabilmek, panik yapmamak, sikinde bile olmayacak seviyeye gelmek. olur mu bilmem, bunun için uğraşıyorum. sanki olurmuş gibi geliyor.

wapa

yeni ogrendim, hemen indirdim, kim varmis nasil birseymis diye baktim. hornette nasil trans kadinlar varsa bunda da trans erkekler var. ayrica profillerde hornette oldugu gibi, onlar yazmazin, bunlar siktirsin, sunlar gebersin tarzi negatif tonda yazilar yok. genelde herkes kendinin nasil biri oldugundan kisaca bahsetmis. aciklama yazilari yalniz cok kisa, fazla birsey ogrenilmiyor sadece profile karistirarak.

lambdaistanbul

kadıköy'deki yerinden de çıkmış olan, şu an yersiz yurtsuz, yazık olmuş bir durumda olan güzelim dernek, derneğimiz. umarım kısa zamanda kendilerine bir yer bulurlar. taksim'in dönüşümünün sillesini yedi maalesef yılların lambdası.

lambda

grek alfabesi harfi, l sesine karşılık gelir.

ayrıca (bkz: lambdaistanbul)

açılma toplantısı

  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).

yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.

kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.

ayı sözlük itiraf

sadece iki gün önce bir avrupa ülkesinde, etrafımda beş yüz tane gey lesbiyen trans interseks falan takılıp, havuz kenarında entellik seviyesi arşa çıkmış, bol fularlı konuşmalar yapıyorken, şu anda kendimi doğu anadolu'nun ücra bir köşesindeki bir otel odasında, az önce bir grup inşaatçının birbirlerine anlamadığım bir dilde (sanırım zazaca) küfrettiği hararetli bir toplantıdan beyin amcıklaması yaşayarak çıkmış dinlenmeye çalışırken buldum. yaşadığım kültür şoku öyle böyle değil. mimarlığı fularlı bir iş olur diye seçtiydik oysaki, peh...

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.

ak parti lgbti bireyleri

bence ülkenin lgbt hak ve özgürlükleri hareketi için sağlıklı çalışması son derece elzem olan, görünürlüklerinin artmasını ve daha çok ortalarda seslerini çıkarmalarını can-ı gönülden dileyeceğim bir oluşum bu ak lgbt grubu. açıklamalarını okudum, hem bu ülkenin muhafazakarı hem de lgbt kişiler olarak tam da söylenmeleri beklenecek herşeyi söylemişler adamlar. eşcinselliklerini kabul ederek muhafazakar kimlik ile bağdaştırabilmeleri bile bence başlıbaşına çok olumlu bir gelişme. eminim ki bu ülkenin eşcinsellerinin ezici çoğunluğu, kendilerini anlamlandırma evresinde bu gurubun retoriğini görerek inanılmaz rahatlayacaklardır.

söylemlerinde çok da rahatsız edici birşey göremedim ben. en kötü tarafları, kendilerinin bu şekilde bir "ak lgbt" hareketi yapabilecek kadar cesaretlenebilecekleri bir ortamı hazırlayan bu ülkede 20 küsür senedir fena halde zor bir mücadele veren halihazırdaki anaakım lgbt hareketini "onlar terbiyesizler, onlar ahlaksızlar" şeklinde dışlamaları. ama bu tarzın da, destekleyicisi oldukları sağ hareketin sürekli yaptığı atatürk saldırıları ve "cehape zihniyeti" ötekileştirmelerinden temel olarak bir farkı olmadığı için, savundukları politik görüşle gayet tutarlı.

öte yandan şöyle bir paragraf açıklamaları da aslında bu ülkenin lgbt hareketi için hiç de fena gelmedi bana:

“bizler; cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan’ı ve ak parti’yi, ülkemiz ve geleceğimiz bakımından daima destekleyeceğiz. bundan kimsenin şüphesi olmasın. ülkemiz açısından yapılan onca yatırımı görmezden gelecek kadar nankör değiliz. lgbti hak ve özgürlükleri’nin, ak parti hükümeti tarafından mutlaka anayasada olacağından eminiz. gerekiyorsa hükümet ile anayasal hak ve özgürlükleri düzenleyen maddeler için çalışmaya da hazırız. eşcinselliğin, ülkemizde yeteri kadar anlatılmadığının ya da yanlış anlatıldığının farkındayız. insan olduğumuzun unutulup, özellikle tv kanallarında, eşcinsellerin bir komedi unsuru olarak işlenmesi, hakarete varan söylemlerin, onur kırıcı davranışların, ayrımcılığın, bir son bulması ve cinsel kimliğe bakılmaksızın kişisel hakların korunması, eşcinsellikten çok, insani bir hak olduğunu vurgulamak gerekir. 80 milyon insanın arasında lgbti bireyleride vardır. dışlamak, ötekileştirmek, hiç bir insani duygu ile bağdaşmamaktadır. lgbti bireyleri hak ve özgürlükleri bir lütuf değil. bir hak olduğunu bilmek gereklidir. bu sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde bu tür olaylara rastlamak mümkün. ben bunların, 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerleyen türkiyemiz de çözüleceğinden eminim."

yine de gerçek ilerlemeyi bugüne kadar yaptığı gibi, bunların ahlaksızlar diye suçladığı halihazırdaki lgbt hareketi yapmaya devam edecektir. bu arkadaşlar onların açtığı yolu genişletirler ancak. ama halktaki geniş kitleler lgbtleri kabul edecekse de bu ak lgbtciler sayesinde olacak o da.

salatalık