kadınsı olmayı kusur sanmak
kişi her hangi birini sevmek ya da sevmemek zorunda değildir. her hangi bir eğilimi yönelimi beğenmek ya da beğenmemek zorunda değildir. örneğin ben, saygı duymadım da ne yaptım yoldan geçerken saldırdım mı? ya da hoşlanmadım da ne yaptım. bu benim hayatım, beğenmediğim herhangi bir şeyle temas kurmamak ta benim seçeneğim. "kıllı götlü göbekli adamlar utanmadan sevişiyorlar" lafı az duyulmadı. pasif olandan bana ne, aktif olandan bana ne. kimin neresine ne girer çıkar bana ne. ayı olmak benim için özel bir durum, kadınsı olmak ise bir kusur. ben eşcinsel olmayı üçüncü bir tercih olarak görmüyorum. benim için ya kadın ya erkek var. erkeksi ya da kadınsı olmak kusur. kusur da, bana ne yine. seks yapmam o kadar. hayatımı tehdit eden bir kusur değildir. bu konuların tekrar tekrar açılması kendi içini anlayamayan, yüksek ihtimalle ya yaşı ya da zeka yaşı yetersiz kalan arkadaşlara ve şakşakçılarına malzeme olsun diyedir. bana iki yüzlü, riyakar diyen şahsı bekliyorum. neden üstüne alındın diyecekler için, benim yazdıklarımdan alıntılarla dolu. merak ediyorum, cidden merak ediyorum. bu sanal cesaretliler ne kadar gerçek cesaretlidir. istediğime istediğimi söylerim. bana göre kadınsı olmak kusurdur. bu kadar. çirkin demem. herkes kendine göre güzeldir. ama kusurdur.
pasif yönelimli olmayı hakaret olarak gören sözlük yazarları
bu başlığın gereksiz bir tartışma olur umuduyla açıldığı belli. aktif ya da pasif ne fark eder ki. erkeklerle seks yapıyoruz, olan budur. herkes keyfini aldığını yaşar, istemediğini yaşamaz. benim için önemli olan pasif olurken bile erkek gibi olunmasıdır. s.k beni kocacım şeklindeki şok edici diyaloglar hayattan soğutur. uzun boyluların kadın olması şeklindeki önermenin bir kaç açıklaması olabilir.
1. kendi kadınlığını ortama yayma çabası
2.uzun boyluları şiddetli şekilde kıskanma
3.tamamen entry girişi olsun, ortam şenlensin
ben 3. seçeneğin geçerli olduğunu düşünüyorum
ayı sözlük yazarlarının profilleri
istanbul' da yaşayan bilmem kaç tane yazar devamlı zirvelerde buluşup tanışıp kaynaşırken, orada olamayanlar üzülüyor haliyle. amaç kasap için et bulmak değil, insanları tanımak. yazarların facebook sayfaları diye başlık da var; ama oraya da ilgi yok. tamam siz istanbullular tanıyın birbirinizi, biz de öyle dışarıda kalalım.
futbol muhabbeti
nedir bu şimdi. bir başlarlar konuşmaya, bilmem kaç sene önceki bir maçta skor ne, kim ne zaman nasıl gol attı diye devam ederler. sadece kendi tuttukları takımı değil, rakiplerinde maçlarını bilir bunlar. maçla yatar, kalkar ve yaşarlar. hayatlarını maçlara göre organize ederler. sesleri gidinceye kadar bağırır tezahürat yaparlar. kesinlikle kendi ya da diğer takımlarının hocaları ve veya oyuncuları ve veya yönetimleri ile ilgili fikirleri vardır. bu fikirler muhattapları tarafından nasıl fark edilmez ona da şaşırırlar. tek ve tüm dertleri maçlardır. hiç olamadım böyle. eski sevgilim maç seyrederken kendinden geçerdi mesela. inanılmaz konsantre olurdu, ağzı yüzü garip şekiller alırdı. ilginç alışkanlıklar.
eksi oy verenlerin ayaklarına sıktırmak
merak edilesi bir durum. yıkanırken hangi şarkıyı söylediğim kime neden dokunur ki? beraber mı yıkanıyoruz arkadaşım? hem nerden biliyordun nasıl söylediğimi. belki de çok iyi söylüyorum. yok artık kesin karar verdim. seri eksi oy veren ipne kod adlı bu eşcinsel arkadaşları tespit ettireceğim, hacklettireceğim, telefonlarını dinleteceğim olmazsa. o derece yani durumlar.
senin için
aslında yapılan her neyse onun için değil de, ilişki için yapılmıştır. biraz bencilce de olabilir bu durum. zira sevdiğimi mutlu etmek beni de mutlu etmeli. garip bir çizgisi var bu durumun. bir taraf bu şefkatli yaklaşımı kötüye kullanmaya başlayabilir. işte o zaman sorgulamalar başlıyor. tamamen iyi niyetle yapılanlar, giderek sorumluluk haline geliveriyor. neticede hepimiz az ya da çok benciliz. asıl mesele bunu sınırlayabilmekte.
banyoda söylenen şarkılar
profil fotoğrafı en çok merak edilen yazarlar
içerik başlıkta yazılı zaten. ben en çok kimi merak ettiğimi yazayım. -martı-
mutluluk veren küçük şeyler
ayı sözlük itiraf
ölmek değil endişem. acı çekmek, sürünmekten korkuyorum. her gün yeni bir sıkıntı ile uyanmak yoruyor artık direncim azalıyor. hepsinin üstüne olmayacak birini seviyorum. olmayacağını bile bile, ama geçemiyorum işte. en salakçası da bunu söyleyemiyorum bile ona. ne kadar özlediğimi hep aklımda kalbimde olduğunu söyleyemiyorum. içimde tutuyorum dayanmaya zorluyorum. ama yok işte. olmayacak biliyorum. olmaması lazım. kendime en çok zararı kendim verdim, çok başarılı bir şekilde devam ediyorum buna.
sbarro
her şeyin tadı aynı geliyor bana orada. pizza yemeye karar verdiysem gider dominos ta yerim. hadi olması pizza house ta. makarnayı dışarıda yemem zaten kesinlikle. ben daha iyisini yaparım. en iyisi makarna yemeye bana gelin siz. chaserlar önden buyursun
lezbiyen pornosu izleyemeyen gay
erkek eşcinsel için seks odağı erkek bedeni, duruşu ve ruhudur. bu durumda bir erkek eşcinselin iki kadının sevişmesinden hiç bir şekil de keyif almaması da doğaldır.
prensip sahibi elit bir gay olmak
hayat yeterince uzun değil. zaman şaşırtıcı bir hızla ilerliyor. keşke demek çare değil. prensipler elit olmayı sağlamıyor her zaman. önemli olan ne yaptığını bilmek ve ne yapmadığını bilmek.
uzun boyluların ekseriyetle kadın olması
yeterince uzun 193 cm ve fazlasıyla erkek olduğuma göre, başlıktaki önerme tamamen asılsızdır. hatta kısa olmanın verdiğin yoğun kıskançlıkla ilgili olduğu fark edilebilir.
ayrılığa dair
ayrılmak garip bir durum. sabah beraber uyandığın, akşam hayatında olmuyor. eve geliyorsun ki her yerde izleri var. her yerde kokusu var. yastığında, eşyalarında...her yerde. diş fırçası bardakta duruyor. kirliler arasında dün giydiği gömlek var. kahvaltıda kullandığı çatal duruyor en son onun dudakları değmiş. ama o yok. yatak ısınacak mı bir daha, buzlar içinde uyunabilir mi. masaya nasıl oturulacak kahvaltı yapılacak. onun hazırladığı kahve yokken kahve mi içilir. neden gitti ki, neden bitti ki. daha sabah canım iken, şimdi zaman geçer mi?
hasta olmak
bir baktım ki 24 yıldır sağlık sektöründeyim. sayısız hasta gördüm ve tedavi ettim. kimisinin basit sıkıntıları vardı, kimisinin ise çok ciddi hastalıkları. işimin izin verdiğince empati yapmaya çalıştım yıllardır. hasta ve yakınlarına olabildiğince ilgili davranmaya çalıştım. son iki haftadır yaşadığım sıkıntı bana bir kez daha hatırlattı hasta olmayı. ilk rahatsızlığım değil elbette koca 40 yıl içinde. ama bu sefer ciddi sarsıldım. birilerinin durmadan gelip özelini aşmaları, sorular sorması, her yerine bir şeyler sokmaları ve bunu tekrarlamaları sıkıntılı. tahammül sınırları zorlanıyor, hasta yatağında yatmak sabrı bitiriyor. kesinlikle duygusallaştırıyor, tepkiler anormalleşiyor. zor hasta olmak, çok zor. hasta olmak ta hasta yanında olmakta.
söylenebilecek en acımasız sözler
erkeğin malı meydandadır
kim dedi bilmiyorum "boyu değil işlevi önemli" diye. boyut kesinlikle önemli zira gösterişli. bir de işlev eklenirse tam oluyor işte.
biscolata
reklamda oynayanlar kadın cinsine ve klasik gay zevkine sahip olanlara hitap ediyor. bana göre ise iki ayaklı solucana benziyorlar. kılsız sakalsız ıyy. kaslı olmakla bitmiyor o iş. başlamıyor bile.
adele
bilmiyorum neden, her seferinde ağlatıyor beni. kafamın içinde dönüyor. ruhum zayıfladı belki de