antalyada 21 ocak'ta çift kol nakli yapılan hasta. ameliyat sonrası fonkisyonlarda sürekli iyileşme gösteriyordu ama bugün saat 16:00'da kalp ve böbrek yetmezliği sonucu hayatını kaybetmiştir. *
konu ile ilgili milli eğitim bakanımız yine tarihi bir açıklama yapmıştır (!) bazı çocuklarda süt ve süt ürünlerine karşı alerji olabileceğini söylemiş. yanlış hatırlamıyorsam okullarda süt dağıtımı yapılmadan önce bu konuda bir çalışma yapılmış ve süt ve süt ürünlerine alerjisi olan çocuklara süt dağıtımı yapılmayacağı konusunda bir karara varılmıştı...
yüzyılın projelerinden birisi daha, bugün yürürlüğe giren proje kapsamında şimdilik 600 öğrencimiz ihale yoluyla dağıtılan bu sütlerden zehirlenmiştir. yine bazıları gencecik bedenlerin sağlıklarını hiçe sayarak keselerini doldurmak için çalışmışlar anlaşılan...
geçtiğimiz günlerde bir müşterimin mail adresini istemem üzerine konu hakkında bilgi sahibi olduğum, bugün gazetede yayınlanan haberle beni sevindiren uygulamadır. bundan sonra sizin izniniz olmadan, kimden geldiği belli olmayan e-posta ve sms mesajı gönderen firmalara 1000 ila 5000 tl arasında değişecek para cezası verilecektir. bu da demek oluyor ki artık kol saati, enerji tasarruf cihazı, tuttuğum takımın formasını kazanamayacağım... şirket mailimde de v-pills ve viagra reklamları gelmeyecek... *
madem amaç sağlık o zaman bu vergi neden sağlığa zararlı olan bir maddeden alınıyor diye beni derin düşüncelere sokan vergidir. sigara zamları, vergiler, paket üzeri yazılar ve yasaklanan reklamlar ne kadar etkili oldu? bence verginin adını sağlık vergisi koymadan önce bunun istatistikleri araştırılmalı. sanırım tüm bu yasaklama girişimleri satışları azaltmak yerine yasak olan cezbedicidir mantığında olan insanlarımıza daha fazla alma isteği uyandırmıştır diye düşünüyorum.
son günlerde çevremdekileri tiny toons çizgi filmlerindeki elmyra karakteri gibi bunalttığımı hissediyorum. belki de sadece bana öyle geliyor ama tamamen istem dışı bir durum. umarım en kısa zamanda düzelecek...
bugün gazetelerde gördüğüm haberin başlığı, şu an yürürlükte olan yasa evli olanların kayıtları yapılmaz. öğrenciyken evlenenlerin kayıtları silinerek okulla ilişkileri kesilirdi. yeni yapılan düzenlemeyle evli olanların kaydı alınmayacak fakat öğrenciyken evlenenlerin kaydı silinmeyecek şeklinde değiştirildi.
02/05/1986 - birinci uluslararası asya-avrupa sanat bienali, ankara devlet resim ve heykel müzesi'nde açıldı.
02/05/1999 - fazilet partisi'nden merve kavakçı milletvekili yemin törenine başörtüsüyle katıldı. olay meclis'te protestolarla karşılandı.
01/05/2008 - türkiye'de 1 mayıs işçi bayramı'nı taksim meydanı'nda kutlamak isteyen işçi sendikaları ile onlara izin vermeyen yürütme organı arasında yaşanan gerginlik sokaklara yansıdı. sabah 06:30'dan itibaren şişli ve çevresinde toplanan gruplara, polisin müdahalesi biber gazı, gaz bombası, cop, panzer, sapan, ve tazyikli boyalı suyla oldu. chp milletvekili mehmet ali özpolat, sıkılan biber gazı nedeniyle kalp spazmı geçirdi. pek çok örgüt üyesi olan veya olmayan vatandaş ağır yaralarla hastaneye kaldırıldı, geçici sakatlıklar yaşadı. gün içinde disk(devrimci işçi sendikaları konfederasyonu), insanların ölmesinden korktuğu için, taksim hedefinden vazgeçti.
kenan doğulunun sımsıkı sıkı sıkı albümünde yer alan durduk yere aklıma gelen, az bilinen eğlenceli şarkısının adı. sözleri ve müziği kenan doğuluya aittir bu parçanın.
ağlamışız daha doğarken
gün geçmemiş ki mutlu gülerken
yaranamadan gitmek mi varmış
şimdi gel de kızma be güzelim
seni görmek bana harammış
yalancı dünya seni bana yazmamış
son meteliğim sana sevgimdi
şimdi gel sen harca be nankörüm
hayat bu ya sen de uy buna
hayat bu ya sen de vur bana
seni içimden çaldılar güzelim
şimdi ben sensiz neyleyim
onno tunçboyacıyan 1948 istanbul doğumlu, türk pop müziğinin şimdiye kadar görüp görebileceği en iyi besteci ve aranjörü. 1996 yılında bursadan yalovaya dönerken, özel uçağının selimiye köyü yakınlarında düşmesi sonucu arkadaşı hasan kanık ile birlikte hayatını kaybetmiştir. sezen aksu ile birlikte çok güzel bir frekans yakalamış ve halen ilk günkü gibi dinlenebilen şarkılara imza atmıştır kendisi. gel gelelim ki sanırım ermeni asıllı olmasından dolayı ölümünün ardından yalova belediyesi tarafından yaptırılan panjin parkında bulunan anıtı belirli aralıklara tahrip edilmektedir. keşke insanlarımız biraz daha geniş açıdan bakabilse de müziğin evrensel bir dil olduğunu, dili, dini ve ırkı olmadığını anlayabilse *dedim haberi okuduğumda.
1977 yılında namco firması tarafından hazırlanmış arcade tarzındaki video oyunu. oyun japonyada puck-man adıyla piyasaya sürülmüştür fakat dünya pazarında p ve f harflerinin yer değiştirebileceği ve bunun da yanlış anlaşılmalar yaratacağını düşünen firma ürünü dünya pazarına pac-man olarak lanse etmiştir. ülkemizde ilk kez atari 2600 * kartuşlarıyla satışa sunulmuştur. piyasaya sürülmesinin üzerinden 30 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen halen popülaritesini sürdüren oyun.
ankara'da yaşayan yazarlara selam olsun 13 nisan 2019 tarihinde saat 15:00 - 16:00 civarında kızılayda birkaç eski yazar arkadaşlarla toplanıp sohbet edeceğiz ve eski günleri yad edeceğiz katılmak isteyen ve mekan önerisi olan yazarlar desteğinizi bekliyorum...
bu klişeyi yapmak istiyorum, belki bir gram farkındalık oluşur. eskiden çok güzel yazan insanlar vardı burda yazdıklarını okurken keyif aldığım okudukça öğrendiğim epey değerli insanlar.. eskiden dediğim 2-3 yıl öncesine kadar belki, daha sonra genç yazar arkadaşlar geldi kendi heyecanlarını acemiliklerini buraya yansıttılar(insan özenmiyor değil)
fakat yine de hiçbir şekilde eskilerin yerini tutmadı. birileri sinirlenecek belki beğenmiyorsan siktir git de diyebilirler yine de eski bir alışkanlık var. ara sıra bakmaktan hep keyif alıyorum buraya..
yaşadığım şehir.
son beş yılda çok yara aldı bu gri şehir.
peş peşe patlayan bombalardan yaka silkti. yüksel caddesinde, güvenpark'ta polisin saldırganlığından illallah etti. gezi parkı zamanında gaz bombaları ile darbe yedi, sisin pusun altına gömüldü.
yine de bozmadı düzenini.
trafik yine aynı saatlerde kilitlenmeye devam etti,
insanlar yine tandoğan'dan kızılay'a yürümeyi tercih etti.
ve ben, ne olursa olursun cuma akşamları kızılay'da bir kafede oturup kahve içmeyi ve ankara'nın kalbini izlemekten vazgeçmedim.
(bkz:kurşuni renkler) babam gelir aklıma hep. (bkz:fikrimin ince gülü) babam hastayken bu şarkıyı televizyonda gördüğünde ağlamıştı. bi hastalığın bi insanı nasıl çaresiz hale getirdiğini gördüm. içim parçalandı. belki de yaşadığı yılları, geçmişte yaptıklarını, yapmak isteyip yapamadıklarını düşündü. bu iki şarkıyı duyunca içim gidiyo. gözlerim yaşarıyor. kendimi bi garip hissediyorum.
(bkz:we found love) üsteki kadar beni etkilemesi imkansız olsa da bunu duyunca da italyanın teki geliyor hala aklıma. bi adam 1 haftada nasıl bu kadar derine kazınır anlamam.
2 bölümünü de izlediğim dizi. televizyondan olsa hayatta izlemem. türk dizisini televizyonda izleyen arkadaşlara da helal olsun diyorum. 3 saat boyunca imkanı yok oturamam bi dizi için. youtubeda açıyorum, saçma sapan yerlerini geçerek 1 saatte bitiriyorum. yabancı dizi tadında izlemek bu olsa gerek.
neyse gelelim dizinin konusu ve oyuncularına.
gayet kaliteli bi ekip var görünürde. tek tek anlatacak olursak ( of be ne yazasım varmış ha)
(bkz:gökçe bahadır) : (oya) benim taaaa hayat bilgisi zamanından sevdiğim oyuncudur kendisi. insanlar o dizide barbie denen kızı severken ben hep törpü törpü derdim. oyunculuk olarak gerçekten çok beğeniyorum ama o da benim yaşlarda olduğunu belli etmiş. ne kadar makyaj olsa da kırışıklıklar belli oluyor. sorun yok gayet güzel bir kadın, iyi bir oyuncudur.
(bkz:bade işçil): karşımıza pelin olarak çıkan sarışın güzelimiz. ezelde şebnem olarak izlemiştim. ben nedense bu hatuna kısa saçı daha çok yakıştıranlardanım. gayet güzel oynamaktadır.
(bkz:aslıhan gürbüz): merve karakterine hayat veren bu hanımefendi dizinin yılanı, pelinin en yakın arkadaşıdır. uzak durulması gereken psikopat hatun profili. serhanı nasıl kafeslemiş benim için bi muamma. gerçek hayatta serhan gibi bi karakterin böyle bir kadınla evlenmesinin imkanı yok.
(bkz:tülin özen) şirin arzu karakteri. ben bu kadına meryemce zamanı hastaydım. mehmet günsüre mustafam deyişleri kulaklarımda çınlardı. nasıl naif, güzel ve tatlı bi kadınsa artık, heteroseksüel bi ilişkiye resmen gıpta etmiştim. yeniden bi dizide görmek fazlasıyla mutlu etti beni.
şimdi bu kadınlar çok iyi arkadaşlar lisede. pelin ve merve aşırı kıskanç tipler ve oyayı kıskanıyolar. 96 yazında pis bi iftirayla hem oyanın hem edip öğretmenin başını yakıyolar. 20 yıl sonra filan oya büyüdüğü mahalleye geri dönüyor ve olaylar olaylar.
biraz geriden gelsem de zirvenin anahtardan sonra 2. ağır topu olarak benim de zirve ile ilgili yorumlarımı yazmadan geçeceğimi düşünmediniz herhalde...
öncelikle zirvenin organizasyonunu sağlayan sevgili hazineciye çok teşekkür ederim uzun zamandır böyle keyifli bir zirveye katılmamıştım çok iyi geldi.
mekana kadim dostum anahtarla birlikte buluşup geldik, mekanın üst katına çıktığımızda bir portatif yazı tahtasında birşeyler anlatan birisi ve dinleyen bir grup gördük ilk olarak doğal olarak biraz şaşırdık zirveler artık sunum tarzı mı yapılıyor diye birbirimize anlamsız bir bakış attıktan sonra en köşedeki masada oturan eski bir tanıdığı*aknarazı gördüm selamlaşmak için yanına gittiğimde kendisinin de sözlükte yazdığını ve zirve için geldiğini öğrendiğimde kısa süreli bir şaşkınlık* yaşadıktan sonra masaya oturup sohbete başladık. kısa bir süre sonra çekingen bir tavırla masaya * yaklaştı ve daha önceki zirveye ilk katılımdaki çekingenliği bildiğimden "evet düşündüğün kişiler biziz dedik ve sohbete devam ettik. daha sonra senseisplinter ve pena da aramıza katıldı* ve çok keyifli, vaktin nasıl geçtiğini anlamadığımız bir zirve daha geçti. katılan herkese çok teşekkür ederim, keyifli ve mutlaka en kısa sürede tekrarlamamız gereken bir akşam oldu...
geçen hafta çocukluk arkadaşlarımın olduğu bir gruba açıldım ve 3 senelik bir birlikteliğim olduğunu söyledim. başta çok gerilmiştim ama sonra neden şimdiye kadar tuttun kendini dediler ve hepsi ilk etapta çok anlayışlı karşıladılar. üzerimden bir yükü daha attım bakalım önümüzdeki günlerde neler değişecek...
en sevdiğim eurovision parçalarındandır, nilüfer de albümünde yorumlamıştır bu şarkıyı,
sözleri ;
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
ellerim yüzümde, susmuş dudaklarım
isyanlarda gönlüm, zaman gardiyandir
ah... ben yine gözlerinin hapsindeyim
aman vermez hasretin, ay ay ay...
ay la la la la... la la la la... içimde martılar
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
ellerim yüzümde, susmuş dudaklarım
isyanlarda gönlüm, zaman gardiyandır
ah... ben yine gözlerinin hapsindeyim
aman vermez hasretin, ay ay ay...
ay la la la la... la la la la... içimde martılar
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
ay la la la la... la la la la... akşam firarları
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
19. bölümde tülayın selahattin çakaler'e söylemesi için yaptığı şu benzetmelerle beni benden alan yalan dünya karakteri.
- sen insanı silikon askısı kopan sutyen gibi yarı yolda bırakan bir tipsin de...
- sen adeta yaz başı beyaz bıngıl vücuda bikini denediğimde yaşadığım hayel kırıklığı, ümitsizliksin de...
- basen genişleyince small beden külotun yanlarda bıraktığı iz gibi sadece bende geçici bir iz bıraktın de...
- selülit gibisin, senden kurtulmak istiyorum de...
zaman zaman başıma gelen hadise. sanırım çevresel koşullardan ziyade kendi iç meselelerimle ilgili oluyor bazen bana da. ama "her zaman söylüyorum sözlükte kimseyi zorla tutmuyoruz, kimseye "nooolur kal" demiyoruz. birileri daha iyisini yapana kadar şuan en iyisi budur yavrular. susun ve yalamaya devam edin. daha iyi bir sözlük kurucusu ortaya çıkana kadar da benimkiyle idare edeceksiniz, yada çekip gideceksiniz. net." olayın tam olarak ne olduğunu bilmemekle birlikte tarzında bir yaklaşımın bir sözlük admini tarafından düşülmüş ve dile getirilmiş olması beni çok üzdü. iyi günlerim de kötü günlerim de oldu burada paylaştığım... bu kadar...
zirveye giderken kafamda bir ton soru işareti olmasını sağlayan ve içten içe korkutan yazar. acaba gerçek hayatta da mesajlarda olduğu gibi anlaması zor cümleler kurup beynimi yakmaya çalışacak mı diye derin düşüncelere dalmış olsam da garson çağırır gibi işaretler yapıp beni masasına davet eden ve sonra da zirve sonunda ayrılana kadar yalnız bırakmayan yazarcan. bayağı uzun ve derin mevzularda uzun uzun sohbet ettiğimiz* aynı okulun aynı mekanlarında çok özel anılarımızı paylaştığımız ve zirve haricinde de sık sık görüşeceğimizin sinyallerini verdiğimiz keyifli, zeki, hazırcevap ve espirili adam. böyle bir zirve organize edip yüksek katılım sağlamak için çabaladığın ve bu kadar güzel ev sahipliği yaptığın için ayrıca teşekkürler... tanıştığıma çok memnun oldum...