fiddy

Durum: 387 - 0 - 0 - 0 - 07.02.2013 22:38

Puan: 7522 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

-
  • /
  • 20

la piel que habito

izlerken jetonumun düşmeye başladığı anlarda mütemadiyen durup "yok artık!" dememe sebep olan muhteşem film.

son dönemlerde izlediğim en iyi film bu sanırım, şiddetle tavsiye ederim, ve sakın spoiler okumayın, filmin çarpıcı olmasının en büyük sebeplerinden biri anlatımı, bozmayın.

kadın denilmesini hakaret olarak alan kadın modeli

benim memleketimde pek yoktu bunlardan, hatta adana'ya taşınana kadar bunlardan birini canlı olarak hiç görmemiştim.

geçen yıl ayni yurtta kaldığım, 25 yaşındaki, artık "eşşek kadar olmuşsun" denilebilecek biri, konuşmanın bir yerinde ona "kadın" olarak hitap ettim diye, bana "aaa ne diyosun sen ya, ben kızım bi kere!!" şeklinde çemkirmişti.

kız - kadın ayrımının vajinanın birkaç cm içerisindeki ince bir zarın yerinde olup olmamasıyla yapılmasını ne kadar saçma bulduğumu anlatmam mümkün değil sanırım.

kendisine ibne diyen gay

kelimeleri sahiplenmekle alakalı bir durum bu. sonuçta "homo" kelimesi de, "gay" kelimesi de, "eşcinsel" kelimesi de hakaret olarak, aşağılama amaçlı kullanılıyor. "ibne" kelimesi de bunlardan farklı değil, zaten aynı anlamda*.

eğer biz bu kelimeleri sahiplenirsek, kelimenin oluşturduğu etkiyi hafifletebiliriz.

kullanılış şeklinden dolayı "kötü kelime" olarak düşünüyor insanlar, gay ve homo'dan farkı yok bence, insanların algısında bitiyor olay.


benzer bir durum için (bkz: kadın denilmesini hakaret olarak alan kadın modeli)

pasif olduğunu düşününce kendisini aşağılanmış hisseden aktif gay

bu başlıktaki konu aktif olan eşcinsellere laf atmak değil, pasif olmanın alçak bir şey olduğunu düşünen kişileri eleştirmek.

insanlar tabi ki sadece aktif veya sadece pasif olabilir * * * * *, fakat pasif olanı aşağılamak, pasif olmanın kötü, utanç duyulacak bir şey olduğunu düşünmek ve biri onun pasif olup olmadığını sorgulayınca bunu hakeret olarak algılamak sağlıklı insan davranışı değildir bence.

heteroseksüel insanların "homo, ibne, top, yumuşak" kelimelerini küfür olarak kullanmasından hiçbir farkı yoktur bu davranışın, ve içselleştirilmiş homofobi örneğidir.

mektup yazmak

teknoloji ilerledikçe yok olmaya yüz tutmuş olan fakat benim hayatta tutmak konusunda kararlı olduğum eylemdir.

20den fazla mektup yazdığım bir kadın vardı mesela *, 1-2 yakın arkadaşıma da mektuplar yolladım ki bu mektuplar ingiltere'ye yollandı, bir defa da tanımadığım bir mektup arkadaşı edinme çabasına girdim, bir iki defa yolladıktan sonra koptu ama aramız.

benim için internetten yollanılmış bir yazının kağıt üzerine kalemle yazılmış bir mektubun yerini alması asla mümkün değil.

bir kere "şu an elimde olan kağıt parçası, bir noktada onun elindeydi" düşüncesini seviyorum, ayrıca insanların el yazıları önemlidir. günümüzde 4-5 aydır beraber olduğunuz bir insanın bile el yazısını görmemiş olma olasılığınız var ki bence çok acı bir şey.

mektup yazın, gönderin, kağıt ve kaleme yeniden can verin!

sevgiliyi yatakta dildoyla basmak

mastürbasyondan ölümüne zevk alan biri olarak, buna pek tepki göstermezdim. genelde cinsel hayatımın düzenli olduğu dönemlerde pek mastürbasyon yapmam, ama sevgilimin yapması da beni rahatsız etmez açıkçası, vereceğim tepkiler "ben de katılabilir miyim?"den "oldu ben bir çay içip geleyim"e kadar değişebilir.

dünyayı kurtaran adam

en iyi parodi ödülünü kazanmış, daha sonra filmin parodi değil de gayet ciddi olduğu öğrenilince ödül geri alınmıştır.

public sex

hayatımın en dip noktalarından birindeyken * çok sık gerçekleştirdiğim eylemdi. libidom neredeyse tamamen yok olmuştu ve artık kimse beni heycanlandırmıyordu, ben de çareyi barlarda/kulüplerde ölümüne alkol alıp tuvaletlerde yarı-bilinçli şekilde birileriyle seks yapmakta bulmuştum. pek zevk almıyordum aslında ama, toparlanmamın tek yolunun başkalarıyla beraber olmak olduğuna kendimi inandırmıştım, ama işe yaramadı.

olay sadece cinsellik olursa yapılabilitesi var *, ama sevdiğim/aşık olduğum biriyle yapabileceğimi sanmıyorum, aceleye getirilen sevişmeleri sevmem.

horoz

bir süredir nefret ettiğim hayvan türüdür.

son 3 haftadır her gece 2-4 arası öten bir horoz var mahallemde, dışarı çıkıp sesi takip ederek bulunduğu yeri bulup horozu kesmemek için kendimi zor tutuyorum.

çemberimde gül oya

açık ara en sevdiğim türk dizisidir. zamanında her cuma akşamı durur kendime bir tepsi hazırlardım * ve dizi başlamadan yatağıma yerleşir, bitene kadar kıpırdamazdım yerimden.

konusu ilginç, oyuncuları yetenekli, müzikleri güzel... seviyorum, bayağı seviyorum.

boş bir vaktimde * * * tekrar izlemeyi planlıyorum.

iç gıdıklayan çamaşır renkleri

beyaz ten üzerinde lacivert.

esmer ten üzerinde kırmızı.

adama koyan klipler

placebo - song to say goodbye

moby - dream about me

gorillaz - el manana

teoman - kupa kızı sinek valesi

mick jagger - visions of paradise

emmy the great - paper forest (in the afterglow of rapture)

anastacia - welcome to my truth

ayı sözlükçülerin ebeleri

fahri karagözlü.

kıbrıs'ta neslimin yarısını bu adam doğurtmuş resmen, kime sorsam ebesi bu adam çıkıyor.

aseksüel lezbiyen

eşcinselliğin beş şartı

bu başlığın alaycı mı yoksa ciddi mi olduğunu kestiremediğim için yorum yapmakta güçlük çekiyorum.

eğer espriyse: "ehehe evet ya, aynen."

eğer ciddiyse: "bu kadar kasıntı olmak kolay iş değil, ben yol yakınken eşcinsel olmaktan var mı geçsem ne yapsam?"

ayrıca;
(bkz: ayı sözlükte eşcinsel kelimesinin sadece eşcinsel erkek anlamında kullanılması)

seni çok özledim diyen eski sevgili

seni çok özledim diyen eski sevgili *: ilişkinin bitmesinin sebebi taraflardan biri değil de, şartların uygunsuzluğuysa, daha müsait bir zamanda kurulabilir bu cümle.

uzun yol otobüs yolculuğu

en sevdiğim şeylerden biridir.

yaptığım en uzun otobüs yolculuğu yaklaşık 11 saat sürmüştü ve inanılmaz keyif aldım.

gerek yolda tanışılan insanlar, gerek otobüs tatlı tatlı sallanırken müzik dinleyerek uyumak, gerek mola yerlerinde yenilen yemekler, içilen çaylar, çok sevdiğim ve keyif aldığım bir şeydir.

özledim be, bir eskişehir mi yapsam ne?

25 aralık

son eski sevgilimin ve çok yakın bir arkadaşımın doğum günü olan tarih.

bu iki insan birbirlerinin en yakın arkadaşı olduğu için, arkadaşımın doğum günü kutlamalarında da bulunamayacağım bundan sonra. *

bu beni isa'nın doğumundan daha çok etkiliyor açıkçası.

tıp fakültesinden her şey çıkar arada bir de doktor çıkar

doğruluğuna inandığım söz.

zaten fakülteye giren öğrenci ve mezun olan öğrenci sayısı belli, 250 kişi giriyor ortalama * ve 150 kişi falan mezun oluyor. arada verilen kayıplar ne oluyor belli değil.

çok uçuk örnekler var, tıp fakültesini bitirip müzisyen veya oyuncu olanlar var ferhat göçer ve cüneyt arkın gibi, tıp fakültesini son yılında bırakıp yazar olanlar var ender emiroğlu gibi, tıp fakültesini bırakıp kütüphaneci olmayı planlayanlar var *. her sınavdan sonra fakülteyi bırakıp tıp sekreterliği kursuna yazılmayı planladığını söyleyen arkadaşlarım var.

ağır etkileri oluyor bu fakültenin üzerimizde.

çok güzel özetlemiş marmara tıp'taki meslektaşlarım, dert ortaklarım, izleyin efenim:
ve

tıp fakültesi

  • /
  • 20
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 387

hobisi gizli pasiflik olan heteroseksüel

benim yakın bir hetero arkadaşımla konuşmuştuk bunu, kendisi anal uyaranlardan zevk aldığını kabul ediyor, kız arkadaşlarıyla da çeşitli deneyimleri olmuş * henüz denememiş ama sevgilisine strap-onla pasif olabilirmiş dedi mesela, ama bu adam hetero yani. ben özellikle konuştum, beni de biliyor, açık görüşlü de bir arkadaş, gizlemezdi yani benden eğer eşcinsel olsaydı. sorduğumda söylediği şey:

"bana erkekler çekici gelmiyor, kadınlar beni tahrik ediyor, öyle erkekliği göt deliğiyle bağdaştıranlardan da değilim, zevk alacağım bir şeyse niye yapmayayım?" dedi bana, ki haklı. *

böyle de bir versiyonu var yani bunun.

kıbrıs

memleketim. oradayken rahat edemediğim, orada değilken özlediğim, akdeniz'in 3. büyük adası.

fahiş fiyatlardan bahsedilmiş, haklısınız çok pahalı kıbrıs'taki fiyatlar, bunun sebebi de ticaret yapabildiğimiz tek yer olan tc'nin %50 gümrük vergisi alması. gazetelerde, dergilerde falan görmüşsünüzdür, kktc fiyatı neredeyse 2 kat daha pahalı her şeyin.

ingiliz hayranlığı konusuna gelince, böyle bir durum yok. varolan durum şu: kıbrıs'taki savaş ve politik belirsizlik sebebiyle yüzbinlerce kıbrıslı ingiltere'ye göç etti, kıbrıs'ta yaşayan kıbrıslı türk sayısı, ingiltere'de yaşayan kıbrıslı türk sayısından daha az. yurtdışında yaşayan bu insanların çoğu, gayet anlaşılabilir bir şekilde, bir süre sonra memleketlerine dönmek istediler, 20-30 sene ingiltere'de yaşadıktan sonra ister istemez ingiliz kültüründen alışkanlıklar kalıyor.
kıbrıs'taki eğitim sistemi zamanında ingilizlerin kıbrıslı rum ve türk öğrenciler için ortak olarak hazırladığı eğitim sistemiydi, kktc'nin en iyi okulları türk maarif kolejleri (eski adıyla, ingiliz koleji), 100% ingilizce eğitim veriliyor bu okullarda, üniversite başarı oranı da inanılmaz yüksek. doğal olarak, pek çok genç bu okulları kazanmak için çabalıyor ve ingiliz sisteminde eğitiliyor. ben öss öğrencisiydim, lisenin son 2 yılında farklı şekilde ders almaya başladım ve açıkça söyleyebilirim ki türkiye'nin sisteminden en az 4 kat daha iyiydi o sistem.
ada ingiliz sömürgesiyken ingilizler buraya kendi sistemlerini oturtmak için bayağı uğraşmışlar, hala daha devlet okulları dahil tüm okullarda 1. sınıftan itibaren ingilizce dersi veriliyor, turizm açısından da önemli bir yer olunca, aşağı yukarı herkes rahatça ingilizce konuşabiliyor.
bu tarz sebeplerden ingiliz kültürünün etkileri görülüyor kıbrıs'ta (trafik de soldan mesela) fakat bu hayranlıktan değil, yerleşmiş ve mantıklı sistemler olduğu için.

ayrıca, yavru vatan tanımını sevmiyorum, sevmeyeceğim.

iz bırakan kitap cümleleri

"one day i will find the right words, and they will be simple." * demiş jack kerouac dharma bums * kitabında.

benim için dövmesini yaptırmayı düşündürecek kadar değeri olan bir sözdür.

ablaların kardeş sevgisi

iki küçük kardeşi olan bir abla olarak, onlar için ölebilirim bile. küçük olan 2 yaşında, büyük olan 8; bayağı yaş farkımız var yani, hele ufaklık çocuğum gibi.

ne zaman onları ziyarete gidecek olsam, üç gün aç gezmem gerekse bile mutlaka sevecekleri bir şeyler alıp götürürüm. gurur duyacakları, arkadaşlarına hava atacakları bir abla olmak için elimden ne geliyorsa yapıyorum yani. parkta saatlerce oynamaktan tut, enstrüman çalmayı öğretmeye, muhteşem kitaplar önermeye kadar aklıma ne geliyorsa yapıyorum.

cüzdanımda ikisinin de fotoğrafı var, hep yanımda taşıyorum. ikisine de ne kadar düşkün olduğumu anlatmam mümkün değil yani.

bir farklıdır kardeş sevgisi.

eski başlıkları hortlatmak

yeni başlıklar beni açmadıkça "rastgele"ye tıklayıp gerçekleştirdiğim hadisedir.

kimse küfretmiyor efenim, en azından öyle ummaktayım.

eşcinsel olduğunu belirtmenin yolları

mekana beğendiğim bir kadın girince jim carrey'in maske filminde yaptığı gibi gözlerimi yuvalarından çıkarıp, dilimi yerlere serip, kurt gibi uluyorum, anlamayan kalmıyor.

görsel için bakınız:

kadın kadına seks

çok iyidir, güzeldir, dünyada daha çok olması gereken şeylerden biridir kesinlikle.

mitlerin aksine, "yapay bir girme çıkma" o kadar yaygın değildir, hatta oran olarak gayet azdır. penisimiz olmasa da çok şükür ellerimiz, bellerimiz, kollarımız, bacaklarımız mevcuttur, ve cinsellik - kadın erkek ayrımı olmadan - sadece tek bir organ temelli olmamalıdır zaten.

uzun tırnaklı lezbiyen olmaz, olmamalı, olmasın. travmatik deneyimlerim oldu.

oyuncak kullanmayı ben şahsen tercih etmem, fakat benim de bir strap-on'um var, adı recep, kendisi bir süredir dolabımda duruyor, fazla aksiyon görmedi. böyle "aksesuar" kullanan kadınlar tabii ki vardır, benim de arada bir canım çeker yani, ama bu tamamen roleplay şeklinde olur, en azından benim için. "yapay penis kullanacağına gerçeğini alsana işte!" diyen her adamı "benim yapay penisim 23cm ve ereksiyon problemi yok" diyerek itinayla morartıyorum. ayrıca, önemli olan genital organlar değil sadece.

en büyük bir diğer sıkıntı, lezbiyenlerdeki aktif - pasif dinamiğinin anlatılmasıdır. ben de bu konuda çok yardımcı olamayacağım.

cennetin ırmakları

ceyl'an ertem'in ütopyalar güzeldir albümün 5. parçasıdır. "mabel'in şarkısı" olarak da geçer. albümdeki en sevdiğim şarkıdır.

bir hayatın tükürüldüğü yerde,
aktı şol cennetin ırmakları
bir bezden gördüm ben orda
ahla boyalıydı tırnakları

gözlerinde uykusuz masallar
dizlerinde hala kendi çocukluğunu sallar

ah beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı henüz, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

bir rüyanın büküldüğü yerde
yosun tuttu oyunun yorgun taşları
kapkara sürgüler çekildi sonra
çatıldı cennetin o şen körpe gül kaşları

gözlerinde uykusuz masallar
dizlerinde hala kendi çocukluğunu sallar

ah beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı henüz, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

kürk mantolu madonna

kitap okumayı çok seven, 3 yaşından beri sayısız kitap okumuş olan biri olsam da, türk yazarlara 13-14 yaşlarımda geçiş yaptım. bu kitabı bana çok sevdiğim bir arkadaşım önerdi, okudum ve aşık oldum. sabahattin ali'yle tanışmam, türk edebiyatı'yla tanışmam oldu aynı zamanda.

konusu da, dili de, anlatımı da ayrı güzeldir. benim gibi alıntı koleksiyonu yapanlar için müthiş bir hazinedir aynı zamanda, şiddetle tavsiye edilir.

"bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? fakat hep böyle değil midir? birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?"

lezbiyen pornosu izleyemeyen lezbiyen

lezbiyen pornosu genelde hetero erkeklere yönelik yapıldığı için, sahte göğüslü, kırmızı stiletto giyen, silikonlu dudaklı, uzun tırkanlı kadınlar yer alıyor çoğu zaman, izleyemiyorum midem kaldırmıyor.

ayrıca uzun tırnaklı lezbiyen olmaz arkadaşım! olmaz yani! * ağrıyor yahu! *

bir de malum, sürekli araya katılan erkekler oluyor. *

düzgün lezbiyen pornosu nadirdir, ve hepsi ücretlidir. * suicide girls tavsiye edilir.

homofobik homoseksüel

kendileri de gayet eşcinsel * * * * * olmalarına rağmen, eşcinsel insanlar arasında sınıf ayrımı yapıp, kendileri kadar "üst seviyede" olduğunu düşünmedikleri kişileri (bkz: elit gay) küçümseyen kimselerdir.

günlük hayatta en çok gördüğüm, kendileri dışardan anlaşılmayacak kadar maskülen olan eşcinsel erkeklerin, daha feminen olanlara bu şekilde davranmalarıdır.

+ lan bu x de tam bir puşt.
- abi ne diyorsun, sen de eşcinselsin işte.
+ ben eşcinselim oğlum ama puşt değilim.

şahsen duyduğum bir konuşmadır kendisi.

bu gibi insanların hızlıca nesilleri tükenmelidir, zira heteroseksüellerden gelen baskılara bir de homoseksüellerden gelen baskılar eklenince olay biraz sıkıntılı oluyor.

mortal kombatta hangi karakter

scorpion, kesinlikle scorpion, ama sub-zero'yu da severdim.

diş hekimi

lisedeyken tıp isteyen pek çok gencin mottosu "tıp olmazsa diş yazarım"dır, bu sebepten ötürü asıl isteği hekim olmakken dişçi * olan pek çok kişi "dişçi değil, diş hekimi!" şeklinde düzeltmeler yaparak, "tüm derslerimiz aynı zaten, bir de bizde el becerisi çok önemli" diyerek kendilerini iyi hissetmeye çalışır. tıpçılar ise kendilerini onlardan üstün hissettiği için * onları küçümser.

tıpçılar ve dişçiler arasında gerek üniversite süresince, gerek iş hayatında bu gerilim sürer. tabi ki herkes böyle yaklaşmaz, fakat her tıpçı ve her dişçi bunun bilincindedir.

büyük hastanelerde dişçileri kimse adam yerine koymaz çünkü hastanelerde inanılmaz bir hiyerarşi mevcuttur, ve bu düzende dişçiler gerçek hekimler olmadığı için en altlarda yer alır, en üstlerde ise cerrahlar bulunmaktadır.


edit: bir tıpçı olarak dişçilerle bir alıp veremediğim yok, pek çok diş öğrencisi arkadaşım var ve onların işi de gerçekten zor, bir yere kadar eğitim yakın olsa da 2. sınıftan itibaren yollar ayrılıyor ve farklılaşıyor, hekim değiller ve öyle olduğunu iddia edenler beni geriyor.

ekonomi üniversitesi

aynı özellikte bir diğeri için (bkz: yakın doğu üniversitesi)



edit: lisede eşit ağırlık öğrencisi olan, benim şahsen tanıdığım gerizekalı adamın biri şu an tıp 3. sınıf ise, ben o okula okul demem. şu an ydü diploması sahibi olan, veya sahibi olacak olan en az 100 moron örnek verebilirim, hangi ydü öğrencisi yazdığıma alındı bilmiyorum ama kader kahpe kader, okulun hali bu.

dipnot: okulun sahibini şahsen tanıyorum, eski sevgilim de orada çalışıyor, parayı vereni okula kabul ediyorlar (özellikle yabancı öğrencileri) ve para ödendiği sürece o diploma alınıyor.

kendisine ibne diyen gay

kelimeleri sahiplenmekle alakalı bir durum bu. sonuçta "homo" kelimesi de, "gay" kelimesi de, "eşcinsel" kelimesi de hakaret olarak, aşağılama amaçlı kullanılıyor. "ibne" kelimesi de bunlardan farklı değil, zaten aynı anlamda*.

eğer biz bu kelimeleri sahiplenirsek, kelimenin oluşturduğu etkiyi hafifletebiliriz.

kullanılış şeklinden dolayı "kötü kelime" olarak düşünüyor insanlar, gay ve homo'dan farkı yok bence, insanların algısında bitiyor olay.


benzer bir durum için (bkz: kadın denilmesini hakaret olarak alan kadın modeli)
Henüz takip ettiği biri yok.