senin ağzını yüzünü sikerim orospu çocuğu
s.a.y.s.o.ç. diye kısaltıldığında daha çok anlam ifade ediyor gibi. bir de neden kişiye kızılıp, anne taraf orospu oluyor onu anlamanın zor olduğu bir anlam karmaşasına sahip kelime birleşimi.
sabah kahvaltısı
ailelerin buluştuğu ortak zaman dilimlerinden biri. bir de pazar günleri sabah kahvaltıları meşhurdur.
panait istrati
zeze'den sonra tanıştığım bir kaç roman kahramanı hayatımda etkisini sürdürmeyi başardı. bu yüzden artık daha çok roman kahramanları üzerinden bir kitabı okumanın daha etkileyici olduğuna kanaat getirdim. en son okuduğum bu romanı, aslında tanımadığım bir arkadaşın önerisiyle okudum, iyiki de okumuşum. romandan alıntılar ile...
"adrian, hayatı nasıl anladığını annesine açıklamaya bir hayli çalışmıştı ama boşuna : edebiyatı ve güzel sanatları sevmek; yeryüzünün güzelliklerini tatmak; insanları ezenlerin saflarında yer almamak; onun için de maddi bakımdan azla yetinmek; doğruluktan ayrılmamak; insanlarla kardeşçe geçinmek; iyi bir arkadaşa bağlanmak; çevresine elinden geldiğince iyilik yapmak..."
bir kitaba bu cümlelerle başlamak çok klişe gelecekti okuyana ama bir klişeden daha çok şey ifade ettiğini kitabı okumayı bitirince anlayacaktı okuyucu...
"kime söylemeli bunu? sesimi duyup beni anlayacak dost nerede? yoksa ben dengesiz biri miyim?"
cevap gecikmedi :
"yaradanın kalbimize doldurduğu duygular arasında dostluk en az açıklayabildiğimiz ve insanı hayvandan ayıran tek duygudur. yalnız köpeği ayrı tutalım, çünkü bu hayvan karşılıksız sevgi duygusuna bazen sahibinin ölümünden sonra yaşamayacak kadar, özveriye fedakarlığa varan bir derecede sahiptir."
mihail, gözlerinin içine bakarak:
-... deli misiniz siz? dedi. sizi tanımıyorum, dedi.
- hala tanımıyor musunuz beni?
- nasıl "hala"? sizi hiç tanımıyorum...insan bir saatte tanınmaz.
adrian üzgün üzgün boynunu büktü:
-yazık! bense hiç olmazsa bir insanı sevmek için zamanın önemi olmadığını sanıyordum.
-evet ama, bir insanı sevmek için ilkin onu tanımak gerekir.
-tam tersini söylemeli: bir insanı tanıyabilmek için ilkin onu sevmek gerek. ilgilendiğimiz insanlar bize kendilerini sevdirirler, böylece onları tanımamıza olanak verirler. bütün kalpleri açan ancak sevgidir bence.
mihail, sıcak bir ilgiyle adrian'ı süzdü, sonra,birdenbire, nefes nefese sordu:
- kim öğretti size bu lafları?
- kimse.
- nerede okudunuz?
- her şeyden önce kalbimde.
merakla çevirdiğim her sayfada birinin, birilerinin izlerini, kokusunu arar gibiydim. okudukça yalnızlaştığımın farkına varsamda...
wong kar wai
aşkin bir çok halini anlatan yönetmen : wong kar wai
diğer filmlerine kıyasla türkçe'ye uyarlanan ismi gibi "benim aşk pastam" hafif kalsa da yine de izlenmeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. tabi aşk ve sevgiden wong kar wai gibi anlayana
*
öyküyü yazan wong kar wai, lawrence block ile de öyküyü senaryolaştırıyor. norah jones, jude law ve natalie portman gibi ödüllü yıldız oyuncularla çalışan wong kar wai, diğer filmlerine göre uzakdoğu'nun mekansal ifadelerinden sıyrılıp batı'ya özgü bir anlatımla kendi seyircisini biraz şaşırtıyor. ama bu wkw sevenler için çok da büyük bir yıkım olmayacaktır.
my blueberry nights (2007)
izlediğim diğer filmleri:
*chungking express (1994)
*happy together (1997)
*in the mood for love (2000)
beautiful thing
kendi tiyatro oyunundan böylesi bir film ortaya çıkaran jonathan harveyi ne kadar övsem azdır. elbette yönetmenin ve oyuncuların payı büyük ama tiyatro oyununu bir de senaryolaştırıp izleyiciye bu kadar samimi sunan bir senaristi sevmemek mümkün değil. tiyatroyu sinemadan daha çok önemsediğim bir gerçek ancak hayatın zorluklarından-zaman sorunu- tiyatroya gidememek sinir bozucu. tiyatro öyle bir şey ki oyuncunun nefesini ensenizde hissedebilecek kadar yakınlaşabiliyorsunuz ve bu sizi daha yakınlaştırabiliyor hikayeye. sinemadaki perde de biraz daha farklı ama bu filmde de aynı duyguyu yakalayabiliyor insan. yönetmen hettie macdonaldin 1996 yapımı filmi, glen berry, linda henry ve meera syal çok doğal oyunculuklarıyla beni müthiş büyüledi. eşcinsel temalı bir film olsa da aile, komşuluk ve arkadaş ilişkileri üzerine de göndermeleri olan film her şeyden önce insanlığı insan olmaya davet ediyor.
prayers for bobby
filmin ilahi sözleri: "tanrım sana ihtiyacım var. beni seni aramaya itiyor. duy beni lütfen. bir cevap ver lütfen. beni bir kenara fırlatma. tanrım, benden vazgeçme."
prayers for bobby
filmden en önemli alıntı :
"eşcinsellik, bir günahtır. eşcinseller sonsuza kadar
cehennemde yanacaktır. değişmek isterlerse,
kötülüklerden arınabilirler. günaha sırtlarını dönerek,
tekrar normal olabilirler. işe yaramazsa tekrar
tekrar denemeleri gerekir. tüm bunlar, oğlum bobby'nin eşcinsel
olduğunu öğrendiğimde ona söylediklerimdi. bana eşcinsel olduğunu söylediğinde,
dünyam yerle bir oldu. hastalığını tedavi etmek için
yapabileceğim her şeyi yaptım. sekiz ay önce, bir köprüden
atlayarak intihar etti. eşcinsellik hakkındaki bilgisizliğimden
ötürü çok pişman oldum. bana öğretilen ve söylenen her şeyin bağnazlık
ve insanlıktan çıkarma olduğunu biliyorum artık. bana söylenenlerin ötesinde
biraz araştırma yapmış olsaydım... eğer yalnızca... oğlumu dinlemiş olsaydım... bana içini döktüğünde... şu an burada pişmanlıklarla dolu
olarak bulunmazdım. tanrı'nın, bobby'nin nazik ve sevgi dolu
ruhundan memnun olduğuna inanıyorum. tanrı'nın gözünde iyi yüreklilik
ve sevgi her şeydir. bunu, eşcinsellerin sonsuza kadar lanetlendiğini
tekrar tekrar söylerken bilmiyordum. bobby'e hasta, sapık ve çocuklarımız için
tehlike oluşturuyormuş gibi davrandığım zamanlarda haysiyetini ve
onurunu yok etmiş oldum. son olarak, ruhu paramparça oldu. bobby'nin üst geçite tırmanıp doğrudan yola kamyonun altına atlaması,
tanrı'nın istediği değildi. bobby'nin ölümü, ailesinin cehaletinin ve "eşcinsel"
kelimesinden korkularının sonucudur. yazar olmak istiyordu. umutları, rüyaları ondan alınmamalıydı ama onlar aldılar. cemaatlerde, bobby gibi
size yabancı gelen çocuklar var. "amin" dediğinizde,
sizi dinliyor olacaklardır. yakında dualarında sessizlik olacak. tanrı'ya yakarışları, anlayış için,
kabul görmek için ve sevginizi hak etmek için. ama sizin kininiz, korkunuz ve "eşcinsellik" kelimesine olan
bilgisizliğiniz bu duaları susturacaktır. bu yüzden, evinizde ya da ibadethânelerde
"amin" demeden önce, düşünün. düşünün ve hatırlayın. bir çocuk sizi dinliyor.
- bobby sevgiden vazgeçti.
umarım siz vazgeçmezsiniz!
başlıkları alt alta okumak
· kız olsam verirdim ....
· hande yener (3)
oğuz atay
"korkuyu beklerken" okuduğum ve etkisinden bir süre kurtulamadığım, karanlığa başka bir perdeden baktığım romanının yazarı, sen çok yaşa emi.
tutunamayanlar
lisede satın almak için para biriktirdiğim ancak alamadığım, üniversitede bir çırpıda aldığım ama yaklaşık 5 yıldır hala inatla okumadığım oğuz atay romanıdır
akira kurosawa
rashomon filmiyle insanı tokatlayan yönetmenin ta kendisidir.
900 katlı insan
dr. mustafa merter'in meditasyon ve yoga gibi yeni çağ akımlarını deneyimledikten sonra tasavvufu bir yaşam biçimi olan benimsemiş ve bu deneyimlerini freud, jung, maslow pskilogların süzgecinden geçiren yazarın mevlana, ibn arabi içselleştirmeleri sonucunda ortaya çıkan kitabıdır. daha hepsini okuyamamış ve yarıda bırakmış olsam da tasavvuf ve benötesi psikolojisi ile ilgilenenlere önerilir
weekend
week ile end'in birleşiminden meydana gelen ve genelde eğlenmeyi, gezmeyi hatırlatan kelime.
weekend
bizi hiç şaşırtmayan ve yine mutsuz sonla biten eşcinsel temalı film.
dark bear aktif mi pasif mi
daha yeni olmama rağmen bir an sözlükten soğumama vesile olan soru türü.
hey gidi hey
lisede rol aldığım şerafettin karadağ'ın yazdığı "hey gidi günler" adlı tiyatro oyunudur.
salaklar sofrası
türkçe ismiyle "salaklar sofrası" olan bir fransız komedisi. öyle böyle değil. fransız film yönetmeni, senarist ve tiyatro yazarı francis veber'in yönettiği film, istanbul'da tiyatrokare tarafindan müşfik kenter yönetiminde yine aynı adla sahnelenmiş. tiyatrosunu izleyemedim tabi ki ama film için hala geç kalmış sayılmazsınız.
le dîner de cons
türkçe ismiyle "salaklar sofrası" olan bir fransız komedisi. öyle böyle değil. fransız film yönetmeni, senarist ve tiyatro yazarı francis veber'in yönettiği film, istanbul'da tiyatrokare tarafindan müşfik kenter yönetiminde yine aynı adla sahnelenmiş. tiyatrosunu izleyemedim tabi ki ama film için hala geç kalmış sayılmazsınız.
baba özlemi
dr. beth m. erickson bir aile psikoloğudur. baba özlemi psikoloğun dharma yayınlarından çıkan kitabıdır. kitabın isminde de anlaşılacağı gibi çocukların yaşamında babaların önemine ilişkin paylaşımlar vardır. sadece çocukların değil büyüyemeyen çocukların ve baba olamayan babaların da okuması gereken bir kitaptır.
mutlu prens
daha çok dorian gray'in portresi romanıyla bilinen oscar wilde'ın seçme hikayelerinden oluşan bir diğer kitabı. anlatım bakımından çocuklar için yazıldığını düşündüren kitap, hikaye kahramanlarının sıradışılığı ve anlatım derinliği büyüklerin dahi kavramakta zorluk çektiğini gösteriyor.