bugün neden gelmedin
hah tam da bu akşam sevgilimle kavga nedenim olan başlık!
greenday
hollandadayken open stage night a the time of your life şarkısına yaptığım yorumla büyük alkış aldığım amerikalı grup
*
greg grunberg
hastasıyım, tapıyorum, bayılıyorum adama yahu, dediğim aktör!
*
eski sevgiliyi görmezden gelmek
eski sevgililerim (zaten bir elin parmaklarını geçmez) ile hala görüşüyorum, ve ben şanslıyım ki ikisi de ne zaman sıkıntıya düşsem koşup gelirler, ben de aynı şekilde, onlarla ilişkilerimiz medenice bitti ve saygı sevgi çerçevesinde hayatımın baş köşelerine hiç çıkmamacasına kuruldular...
aysel gürel
seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.
ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!
artik yok!! diyemiyorum; iyi ki vardi! diyorum...
en sevilen çizgi filmler
listede ilk sırada tabi ki spongebobbbbb, karakterler gaddarlaşmanın dibine vurmadan önce south park, eskilerden charlie brown, ninja kaplumbağalar, duck tales (varyemez amca diye çevrildi galba), ayı yogi, geniş bir yelpaze yani
* daha vardır muhakkak aklıma ilk gelenler bunlar olduğuna göre en çok bunlar iz bırakmış bende.
bugün ayı sözlük için ne yaptın
yazar oldum, var mı ötesi?
*
yiyişmek
moda kayalıklarının sote yerlerinde gerçekleştirilen eylem, tabi önce fizibilite çalışması, yer keşfi, uygun ruh hali lazım.
bottom
kevin james
evet tam benim kalemim gibi ama fazla şirin olduğu için hani fantezilerimde canlandıramıyorum, yani onun göbeğine yatarsın mıncıklarsın saatlerce konuşursunuz tv izlersiniz ama yatağa giremezsiniz gibi gelir hep.
elele yürüyen iki erkek
kadıköy'de gördüm ama çift oldukları belliydi. uzun uzun arkalarından baktım imrenmeyle birlikte, ne güzel dedim özgürce yaşayabiliyorlar, dediğim durum!
nah çekmek
deniyorum deniyorum bir türlü şaklatamıyorum, bazı arkadaşlarım var, şaklatmaları kaç metre öteden duyuluyor, ben yapamıyorum, elim kayıyor, güzel ses çıkmıyor, halbuki ben de şaklatmak isterdim, dediğim eylem!
sevişmek
bir de seks öncesi eylemden bağımsız olarak, özellikle türkçede karşılılıklılık anlamı veren, biz karşılıklı birbirimizi çok severiz anlamına gelen işteş fiilere örnektir ki, amcalarımız veya türk filmlerindeki babalar tarafından sıkça dile getirilir.
filmde bir amca çocuğa veya esas kıza söyler: "biz babanla çok sevişiriz yavrum"
ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar
sevişmek
aynı anda her duyguyu yaşayabildiğin eylem, için gıcıklanır, bulutların üzerinde uçarsın, ağlayacağın gelir o trans haliyle, sevgi duyarsın, ağlayacağın gelir mutluluktan, sevgilinin/partnerin kollarında keşfedilmemiş bölgelere yolculuğa çıkarsın sonrası zaten son nokta....
the sum of us
başrollerinde russell crowe ve jack thompsonın oynadığı, 1994 yapımı konulu eşcinsel temalı film, tavsiyedir.
heteroseksüel bir baba ve eşcinsel oğlu kendileri için bayan doğru ile bay doğruyu aramaktadır. film bu baba oğulun birbirleri ile ilişkisini ve yaşadığı trajedilerle başa nasıl çıktıklarını anlatır. filmde açık bir mesaj yok, güzel vakit geçirten ve bu durumu yaşayanlara daha anlamlı gelebilecek bir öykü var. jack thompson, şefkat dolu ve açık fikirli ve neredeyse oğlu ile "kanka" muhabbeti yapan hatta sinir bozucu denecek kadar açık fikirli, oğluna iyi niyetle de olsa çok fazla müdahale eden bi baba figürü çiziyor. russell crowe, babasının sürekli ona yol göstermesinden bunalmış, umutsuzca gerçek aşkı arayan ancak bir türlü başarıya ulaşamayan genç rolünde.
ayrıca russell croweun poposunu kısa bir an görmek için bile izlenir.
*
filmin linki şudur:
http://www.imdb.com/title/tt0111309/
bear cub
film başındaki seks sahnesi ile başta bambaşka bir imaj çizmekteyken (itiraf ediyorum o sahneyi birkaç defa başa alıp izledim) (2. parantez: film hakkında hiçbir bilgim yoktu ne yapayım, yanlış anlamakta haksız mıyım?) filmin devamında beni üzüntüden sevince çeşitli duygudurumlarına gark ettirmiş ve benim için önemli filmlerden olmuştur. izlenesidir.
tunatuan
insanın kendini evinde hissetmesi gibi bir şey burda yazdıklarının birileri tarafından okunacağını ve en önemlisi anlaşılacağını, yargılanmayacağını bilmek, dedirten durum!
tunatuan
mutlu oldum mesut oldum bahtiyar oldum dedirten durum... sağolun varolun da denilir zaman zaman...
*
öpüşürken gözleri kapatmak
duygu akışı... aşkla yapılıyorsa sana kendini özel hissettiriyor, sen de karşıdakine o hissi veriyorsun, yoğun konsantrasyon... kalpler arası yol hiç bu kadar kısa olmamıştı! hele bir karşıdaki öpüşmeyi iyi biliyorsa, uçuran durum...