hatırladığım şişe çevirmece anıları, yakın kız arkadaşımla sevgililerimizin önünde öpüşmemiz ve bir yandan gülüp bir yandan öpüşürken dişlerimizin çarpışması. sonrasında şişe bana döndüğünde de aynı kız arkadaşın erkek arkadaşının ayağını ağzıma sokmam. ağzıma soktuğum üçüncü ayak straight bir çocuğun olmuştur böylece.
seviştiğim çok insanı unutmuşumdur ama yaptığım üçlülerin hepsini hatırlarım (topu topu on defa filan olmasının da etkisi var tabi) ama akılda kalandır, yıllar sonra hatırlayıp yüze bir tebessüm getirendir. :)
daha gençken ay ben sayacak kadar yüzeysel bir insan değilim deyip saymamıştım ama sonradan keşke saysaymışım hatta bir liste yapıp her biri hakkında bir cümle bir şey yazsaymışım diyorum. tahminen 300 civarındayım, önceki yazılanları okuyup 300’ler 600’ler görüp mutlu oldum kendimi yalnız hissetmedim. sevişmek ne güzel şey.
iş seyahatiyle gidip bi aylık maaşımın yetmediği bi hotelde şirket parasıyla kaldığım anılarımda çok tatlı yer etmiş memlekettir. g-a-y adında bir klübü vardır hala var mı bilmiyorum, giriş için üye kartı çıkartırlar hatıra kalır ama kaybettim. bir cuma akşamı saat geceyarısını geçerken bu klübün önünde iki yakışıklıyla muhabbet etmişliğim vardır. benim asıldığım uzun boylu yakışıklı ve bana asılan kısa boylu yakışıklı. acaba bir üçlü çıkarabilir miyim bunun içinden derken uzun boylunun üçlülere sıcak bakmaması nedeniyle geceyi kısa boyluyla bitirmişimdir. hotele doğru yollanırken kenardan izleyen biri beni aktif yanımdaki kısa boyluyu pasif ilan ettiğinde hayatımda ilk defa dışarıdan da aktif olarak görüldüğümü farkettim. seviştikten sonra kısa yakışıklı bana beni sevdiğini söyle diyerek ağlamıştır… seneler…
aileme açılalı dokuz on yıl oldu. hiçbir zaman yabancıların “pride” dediği oğlum ibne olmanla gurur duyuyorum aşamasına gelmeyecekler, ne zaman eşcinsel, gay filan desem ay sessiz ol komşular duymasın tribine giriyorlar. olsun küçük yerde yaşıyoruz onları da biraz tolere etmek lazım. fakat en azından sen ne zaman evleneceksin ne zaman bi kız bulacaksın soruları bitti, onların yanında başkası sorarsa onlar da lafı değiştirmeye çalışıyor, sırf bu yüzden açılmaya değer derim.
ben. şu an boşanma sürecindeyim. üç yıl oldu ayrılalı, tembellikten şimdiye kaldı. evlenmek kolay boşanmak daha zor. bir daha yapacağımı sanmıyorum, zaten ülkemizde mümkün değil.
haftada üç dört kişiyle sevişen ben memlekete döndüğümden beri beş aydır sekssiz yaşıyorum. yirmi yaşından beri ilk defa sekse bu kadar ara verdim, insan ölmüyor. ilk karşıma çıkacak beyefendi pek şanslı olacak.
genç birinin yaşlı biriyle ilişki yaşaması, yaşlı birinin genç biriyle beraber olması neden ahlaksızlık, sapkınlık olsun yahu, kafan mı güzel senin. şu hetero kafanı bir kenara bırak diyeceğim ama yaş farkı olan ilişkileri artık onlar da ahlaksızlık olarak görmüyorlar. ortam ortam diyerek ötekileştirdiğin ve pislik olarak nitelendirdiğin eşcinsel ilişkilerde kaçırdığın bir nokta da yetişkin insanların kendi iradesi ile yaşadıkları ilişkiler. valla haklısın, çok zorladım kendimi ama dediğin gibi seni sevmek ve aynı alanı paylaşıp seni kabul etmek gerçekten zor. bu sözlüğe saçtığın homofobinin artık sabredilir bir yanı kalmadı, herkesin bir tahammül limiti var, kusura bakma.
tek sprey sıkımda bir kaç saniye içinde düz duvara tırmandıran, afrodizyak parfüm olarak geçinen çoğu parfümü donunda sallayan animalic parfüm.
tövbe est tek sıkımda insan kendi kendini sikmek istiyor. iç mimarisinde deri kullanılmış bir odada yüzlerce yakışıklı erkek seks yapıyor gibi bir his.
dediği lafa bak; belki hataları çokmuş. hıh. pisliğin tekiydi. kimseyi aramda kan bağı var diye sevmek zorunda değilim. bana ahlak dersi vermeden önce 2-3 kez düşünmeniz gerekir. o namussuz hiçbir zaman arkamdaki duvar olmadı. başkasının aile hayatına burnunuzu sokmayın. gidin romantizminizi kendi babanıza yapın. herkes sizin toz pembe hayatınızı yaşamıyor.
en son sevgilimden ayrılma sebebim psikolojik ve maalesef en son noktada fiziksel şiddet. aynı zamanda birbirimizi tüketiyor olmamız ve en önemlisi kendimi sevmeye kendimi seçmeye başlamış olmam. en içimde kalan kavgamız; üniversitede staj gruplarına ayrılacağımız ve muhtemelen eskisi kadar sık bir araya gelemeyeceğimiz için son yaz arkadaşlarımla bir kamp tatili ayarlamıştık. ısrarla gelmek istedi. ben de herkesin tek geleceğini ve arkadaş arasında bir toplanma olacağını kişi sayısı olarak belli bir kişiye anca yer olduğunu söylemiştim. abartmıyorum 1 ay boyunca somurtmuştu. ağzını bıçak açmıyordu, tek kelime konuşmadık aynı evin içinde 1 ay. en son gideceğimiz sabahın gecesinde mide kanamam var kan kustum diyince telaşla acile götürmüştüm. tabii orada ng takılacak(burundan mideye bir boru), istemedi. imza attı istemiyorum diye. kan değerlerinde düşme yok, kanamayı düşündüren bulgu yok. yine de hocamız ricam üzerine endoskopi yaptı sonuç temiz. tabii bizim kamp iptal oldu. eve giderken arabada bana "kan kusmuştum ama kırmızı pancar yedim ondan herhalde" gibi dalga geçermiş gibi bir şey söylemişti. o an arabada sinir krizi geçirmiştim. epey tartıştık o gün kenara çekip. ağlamıştı ben seni herkesten kıskanıyorum diye. işte benim hiç arkadaşım kalmadı herkes evlendi yurtdışına gitti, ben de insanlara açılmak istiyorum yaşım geçti artık arkadaş olacak kimseyi bulamıyorum dedi. biraz üzülmüştüm orada, çünkü aptaldım. o an sen yalnızlığı dibine kadar hak ediyorsun şimdi de hayatındaki tek kişi olan beni kaybediyorsun diye çekip gitmemiştim. hala içimdedir.
alttaki yazar; hayatın boyunca tek bir kitap okuyacak, tek bir albüm dinleyecek ve tek bir film izleyeceksin. bunlar hangisi olurdu?
şiir fazlasıyla yazan biriyim. en kötüsü diyemem de basit bir tane yazayım.
geçer denilen ne varsa öylece kalakaldı yürekte zamanın içine hapsoldu anılar kaçış yolları kapandı ölümü arzulayan bir ruh bir kan lekesi yürekte dinmeyen acılara dair durulmuş vaziyette, kasvet sarılı dünya rüzgarlar durgun, çiçekler solmuş aşk tan eser kalmamış ölüme biat eder olmuş ruh.
altta ki yazar anlat bakalım ne istersen. mutlu bir anını anlat. anlat ki hatırlayıp tekrar mutlu ol.
“sexual desire discrepancy” türkçesini bulamayınca böyle çevirdim. ilişkilerde bir kişinin yüksek libidolu bir kişinin düşük libidolu olmasından veya bir kişinin diğerinden daha fazla seks istemesinden kaynaklanan durum.
aslında çok yaygın ve normalken, cinselliğin genel olarak tabu olmasından, utanç duygusunu çok kolay tetiklemesinden, ilişkilerimizde sağlıklı iletişim kurmayı bilmememizden dolayı bir çok ilişkiyi krize sürükleyen durumdur.
seks terapisine veya çift terapisine başvuran çiftlerin en sık şikayetçi oldukları durumken, başarılı bir şekilde tedavisi de o kadar zordur. hetero çiftlerde eşcinsel erkek çiftlerden daha sık görülür ve bir çok heteroseksüel ilişkinin ve evliliğin sekssiz bir ilişkiye dönüşmesinde rol oynar.
ilişkilerin başında bu durumun fark edilmesi daha zordur çünkü arada bir fark olduğu belli olsa da genelde her iki kişiyi de tatmin edecek kadar seks yapılır ilk iki yılda. genelde sorun ikinci yıldan sonra problem çıkaracak büyüklüğe ulaşır.
“yüksek istek” (high desire) kişi sürekli seks isteyen taraf olmaktan bunalır, seks istekleri olumsuz yanıt aldıkça kendisini sevilmiyor ve istenmiyor hisseder.
“düşük istek” (low desire) kişi sevgilisinin cinsel ihtiyacını anlayışla karşılayıp kendi isteksizliğini de normal olarak kabul etmelidir. ne yazık ki bir çok ilişkide düşük istek duyan kişi partnerini sekse düşkünlükle ve seks bağımlısı olmakla suçlayıp işi daha da yokuşa sürebilir.
olayın çözümü dediğim gibi zor… anlayışlı olmak, sağlıklı iletişim kurmak, her iki kişinin de çaba göstermesi ve birbirinin ihtiyaçlarını önemsemesi vs vs… bana sorarsanız en iyi çözümü daha işin en başından sekse sizinle benzer oranda önem veren biriyle birlikte olmanız.
sevgililerime sorsan beni pek soft görmediklerini söylerler ama aslında çok seviyorum softken emilmeyi çoğu sevgili ancak o zaman hepsini ağzına alabiliyor
emen taraf ben olduğumda en canımı sıkanlar bi türlü sertleşmeyenler bakalım allah büyük inşallah bir yirmi otuz yıl daha o günleri görmeyiz
seks için bir buluşma kuralı yoktur. ilişki arayanların da illa ki beklemesi gerekir gibi düşünmüyorum. 7 yıl birlikte olduğum eski kocam ile de ilk buluşmada seks yapmıştık.
benim en sevdiğim ilk buluşma: önce seks, sonra birer içecek ve muhabbet, sonra yine seks. eğer muhabbet sıkıcıysa ya da canınız ikinciye istemiyorsa oradan anlarsınız tekrar buluşma potansiyeli var mı yok mu.
“sexual desire discrepancy” türkçesini bulamayınca böyle çevirdim. ilişkilerde bir kişinin yüksek libidolu bir kişinin düşük libidolu olmasından veya bir kişinin diğerinden daha fazla seks istemesinden kaynaklanan durum.
aslında çok yaygın ve normalken, cinselliğin genel olarak tabu olmasından, utanç duygusunu çok kolay tetiklemesinden, ilişkilerimizde sağlıklı iletişim kurmayı bilmememizden dolayı bir çok ilişkiyi krize sürükleyen durumdur.
seks terapisine veya çift terapisine başvuran çiftlerin en sık şikayetçi oldukları durumken, başarılı bir şekilde tedavisi de o kadar zordur. hetero çiftlerde eşcinsel erkek çiftlerden daha sık görülür ve bir çok heteroseksüel ilişkinin ve evliliğin sekssiz bir ilişkiye dönüşmesinde rol oynar.
ilişkilerin başında bu durumun fark edilmesi daha zordur çünkü arada bir fark olduğu belli olsa da genelde her iki kişiyi de tatmin edecek kadar seks yapılır ilk iki yılda. genelde sorun ikinci yıldan sonra problem çıkaracak büyüklüğe ulaşır.
“yüksek istek” (high desire) kişi sürekli seks isteyen taraf olmaktan bunalır, seks istekleri olumsuz yanıt aldıkça kendisini sevilmiyor ve istenmiyor hisseder.
“düşük istek” (low desire) kişi sevgilisinin cinsel ihtiyacını anlayışla karşılayıp kendi isteksizliğini de normal olarak kabul etmelidir. ne yazık ki bir çok ilişkide düşük istek duyan kişi partnerini sekse düşkünlükle ve seks bağımlısı olmakla suçlayıp işi daha da yokuşa sürebilir.
olayın çözümü dediğim gibi zor… anlayışlı olmak, sağlıklı iletişim kurmak, her iki kişinin de çaba göstermesi ve birbirinin ihtiyaçlarını önemsemesi vs vs… bana sorarsanız en iyi çözümü daha işin en başından sekse sizinle benzer oranda önem veren biriyle birlikte olmanız.
nereden geliyor bilmiyorum belki benim dişlerim düzgün olduğundan, böyle çarpık dişli ya da tavşan dişli tipler hoşuma gidiyor tabi diğer tarafları da biraz yakışıklı olduğunda mesela bu tatlı şey
“one of your girls” son videosunda karşımıza drag içinde çıkıyor müthiş güzel olmuş. “face card, no cash no credit” gibi bir şarkı sözünün hakkını vermiş.
şarkı bizde çok bulunan eşcinsel olmayan aktiflerden birine aşık olan birisi hakkında yazılmış gibi, diyor ki canın sıkıldığında ara beni senin öteki kızların gibi olurum, aramızda kalır kimseye söylemem.