askerde bile bir köşeye çekilir gazozla birini ikisini götürür de salakça sevinirdim. dışardaymış hissi uyandırıyordu o zamanlar. daha sonra dışarıda yemiş yine başka yerlere götürmüştü beni.
top kek karamelli ile ciddi düşünüyorduk biz. hayın eti üretimini durdurdu. hayatımı zından etti. lanet olsun.
müessese pepsi satmaktadır; hem de bundan büyük bir gurur duyarak... siz kola istersiniz. bu kristal kola bile olur ama milliyetçiliğin, dindarlığın gözünü çıkarmış kişi size 'kola yok pepsi var' der. oturup da açıklamazsınız ikisinin de aynı bok olduğunu (yapmayın bence) 'getir' dersiniz.
not: ekşi tarzı başlık diye yırtındım durdum bak n'oldu şimdi. baktım bu varmış orada. neyse burada da olsun mübarek.
güney amerika kökenli bir dans türü. bir ada mada durumları var ama unuttum. bir tahta çubuk iki kişi tarafından tutulur ve başka biri de bunun altından (sırtı yere dönük şekilde) geömeye çalışır. tabi bu sırada dans, müzik, bağırış çağırış sorma gitsin.
amerikan filmlerinde sıklıkla görülür bu tarz zımbırtılar. ah amerikalılık yaman amerikalılık.
özal'ın gözdelerinden olan kahveci, parlak eğitim hayatı ve siyasi geçmişinin yanı sıra ölümüyle de dikkat uyandıracak bir kişiliğe sahiptir.
anap'lı yılların en göze batan figürü olan kahveci, ölümüyle bile hala konuşulmakta.
neden? hiç bilmiyorum. kendisinden önce partinin başına geçmesi muhtemel kişiler varken, neden birileri kahveci'yi öldürmek istesin? neden her türlü olay muhafazakar ve sağ görüşlü insanların başına gelsin?
bunlar benim aklıma gelen birkaç nedenden sadece ikisi. sosyal demoktrat, sosyalist ya da hadi diyelin muhafazakar olmayan bir bireyim ölümü sır olmazken neden bunun dışındakiler hemen şüpheli ölüm zannıyla değerlendirilsin anlamış değilim. sanırım bu ülkemizde bir gelenek.
bir gün ya burada bir internet var sömürüp duruyoruz denir, a kim o derken akrabanın soyadını bilmediğimiz ortaya çıkar ve sonuç ertesi gün netler kesik.
malumunuz sözlük olayı ayı ile başlamadı. hepimiz çoğu şeyi ekşi'de gördük ve diğer sözlüklere uygulaya uygulaya evrildik, buralara geldik. ekşi sözlüğü kategorilendirmek istemem ama, genelde ya bilgiye ya da duruma dayalı başlıkların açıldığını görüyoruz. trend o yönde diyebiliriz.
bu tarz başlıkların diğer sözlüklere de sirayet ettiği ortada. kimileri kapı, pencere, hıyar, güdük gibi başlıkları anlamladırmaya çalışırken kimileri de durumları anlamlandırmaya çalışıyor. bu sözlükte de ikincisi revaçta gibi. amerika'yı 85.877'inciye keşfeden ve ekşi sözlüğü sindirmiş kullanıcılar, başlık açmada cidden ustalaşmış. onları tebrik ediyorum. körler sağırlar birbirini ağırlar havasının estiği günümüz sözlüklerinde kerameti kendinden menkul kişilerin çıkması, bir şey sanılması komik.
neyse şimdi şu bahsettiğimiz ikinci tarz başlıklardan birkaç tane açmaya(yazmaya) çalışıp, örnek verelim. belki tıkanan yazarların da dimağlarına su serpmiş oluruz şu sıcak yaz günlerinde.
- yanından geçen çocuğun kulağına bakmak
- göte gelmemek için tencere taşımak
- lokantada garson müşteri münasebetleri
- ters ilişki sonrası anırılacak 100 kelime
- göğüs kılı üzerinde uyuya kalan ninja
- bir sahte peygamberin ayetleri
- otobüste hoşlandığın erkeğin kastamonulu travesti çıkması üzerine alınacak tedbirler silsilesi (sütunlara sığmayan başlık, oha dedirten başlık)
not: nasıl da anladın kendini hemen bastın eksiyi, seni seni...
bir kurumdan insanlar ayrılabilir, girebilir, çıkabilir... kısacası her türlü durum söz konusu.
beni en çok şaşırtan; kanalın sanki uğur dündar'ınmış gibi lanse edildikten sonra bu hale gelmesi. meğer değilmiş. e neydi o zaman bu kanal?
bunun üzerine çok düşündüm. geleneksel ikili cinsiyet sistemine ait değilim. ve bu benim için sorun değil.
keşke ailem ve bu ülke için de aynı şey söz konusu olsa.
burada pek çok kez saçmaladım. bana katlandınız. teşekkürler.
ancak bu konuda samimiyim. cinselliğim her geçen gün değişiyor.
ve bazen buna yetişmekte zorlanıyorum.
şunu farkettim. ben artık erkek olarak tanımlanmak arzusu taşımıyorum. şimdilik dolaptayım. ama bir gün umarım bu dolaptan çıkarım.
sözün özü, beni anlayacağınızı umuyorum. anlayışınız için hepinize teşekkürler.
ben bugun deneyimledim. yukaridaki yazarin dediği gibi, tost bastik. bence cok güzeldi... keçapli ve rus salatali.
tostumu yedim bekliyorum.
tabiiki de seni.
tostumu yedim bekliyorum.
tabikii de seni...
ay faşist actual yine faşistliğine devam ediyor. esad bum bum gitti ama bu insanların evleri yıkıldı nereye gidecek hiç düşünmedin tabi demi bahçeşehir’deki dublexinden klavye faşistliği yapmak kolay geliyor.
bir kaç eylemde gaz yiyip tutuklandıktan sonra avrupa’ya iltica edip biz geride kalanlara akıl veren bireylerdir. kendi dünya görüşlerine aksi bir şey söylediğinizde fobik ve cis diye sizi ötekileştirirler
uzun zamandır yazmak istediğim başlık. kısmet bugüneymiş. konu erkekler olunca tipim yok. genç-yaşlı-ten rengi-zayıf-şişman-kaslı demeden çoğundan hoşlanıyorum, kısacası bir tipim yok. birlikte oluğum erkeklerin yaşı 17-72 arasında boy 150-210 arasında kilo 50-200 arasında, pasaport 50'den fazla şekline. hayatımın bir kısmını da tam bir slut olarak yaşadığım da bir giz değil. neyse, konu bu değil, gel-git 30lu yaşlarımın sonunda kendimden 20 yaş büyük bir adama aşık oldum, hadi bu yetmedim, herifin evlenme teklifine de salya sümük evet dedim. burada yazacamayacağım kadar özel bir teklifti.
eşime 2016'da montreal'de geçirdiğim kısa 3 günde tanıştığımızda aşık olmadım. kinky yanlarıma iyi geliyordu. neyse. hayatımın en güzel yılı olan 2016'dan sonra en zorlu yıllarından 2017'in geleceğinden hiç haberim yok. rené ben hiç bırakmadı. o zorlu zamanımda hep yanımda oldu. mozambik'te yaşadığım 1.5 yıl boyunca hep bir telefon uzağımdaydı. beni dinledi. neyse gel zaman git zaman kanada'ya geldim yerleştim. covid oldu falan. adam beni yavaş yavaş kendine aşık etti. onun olmadığı bir hayatı, ona sarılıp uyumadığım bir geceyi hayal bile etmek istemiyorum.
ancak bir gerçek var, benden 20 yaş büyük. tip 1 diyabet hastası. 61 yaşında. benimle ne kadar birlikte olacak? neyse ki sağlığı 55 yıldan uzun süredir tip 1 diyabet hastası olan biri için çok iyi olsa da, iç organları 61 değil belki 81 yaşında biri kadar tahribat görmüş. bunlar yadırgayamayacağım gerçekler. onu o kadar çok seviyorum, ona o kadar çok bağımlıyım ki... minicik bir adada, dağ başında yapayalnız yaşıyoruz. şu an ondan başka kimsem yok. en yakınmdaki ablam, arkadaşlarım toronto'da benden 2000 km uzakta. ha bu adaya taşınma fikri tamamen benim, yavaş yavaş kafasına işleyip de ikna ettim. hayatı yavaşlattım. çünkü onunla geçireceğim zaman maalesef sonsuz değil. toronto'nun saçma sapan hayhuyuyla, aptal şehir kaosuyla onunla geçireceğim kısıtlı zamanı katletmek istemedim. cennet parçası bir yere aldım getirdim, kısacası pamuklara sardım.
bu entari istediğim gibi olmadı. kafamda beylik paragraflar kurmuş olsam da, olduğu gibi parmaklarıma geleni yazdım onlar yerine.
özetle. kendinizden büyük bir herifi sevin, beraber olun, ama o herifin, o hiç istemese de bir gün sizi bırakıp gideceği gerçeğine, 50'li yaşlarınızda yalnız kalacağınız gerçeğine kendinizi hazırlayın.
hayat, ilişkiler, sürprizler. kimin ne zaman öleceği hiç belli değil, kiloluyum, bakarsın yarın ben kalp krizi geçirip onu yalnız bıramışım. olur mu olur.
o yüzden eğer seviyorsanız arkanıza bakmayın. öününüze bakın ve o adamla birlikte olun. ama önünüzdeki yılların yaşıtınız biriyle olacağından çok daha kısa olduğunu bilincinde, hayatı her anının dolu dolu yaşayarak onunla birlikte olun.
benim için dolu dolu yaşamak, uzak bir adaya taşınıp doğayla iç içe sessiz bir yaşamı seçmek oldu, siz kendinizin ve onun ne istediğini düşünerek yapın seçimlerinizi.
malumunuz cb seçimi 2'inci tura kaldı. başlığımızı açıp siz değerli yazarlarımızın isabetli yorumlarını alalım derim.
ayrıca bugünün bir özelliği var sayın okuyucular. 28 mayıs 2013, gezi parkı direnişinin başlangıcıdır. şimdi tam 10 yıl sonra bizi bir sınav daha bekliyor. hadi bakalım!
korhan futacı ve kara orkestra'ya yasemin mori eşlik ediyor. seviyorum bu parçayı lakin babayı diyorum. aslında parça da size babayı diyor. kısmet diyoruz. yine buluşuruz.
yine buluşuruz günler geçer
aldıklarımız yeter
yine karmaşık geceler bekler beni
bekler bekler yine varoluş
dimdik yokuş yıldızlar ağlıyor kıyılar boyunca
dalgalarla avunuruz sığmıyor aklıma
çekip alsam seni ıssız rüyalarıma
günlerim sensiz düne düşüyor
yine buluşuruz yine amansız
kor ateşler cepheler bekler
zırhını parlatıyor zaman
delip geçmemi bekler
simsiyah atlar çekiyor arabamı
sapsarı ayçiçek tarlaları mızraklar deliyor
okyanus burada bitiyor
bir zaman sonra not: buluşamazsınız. geçin o işi!
çok zaman sonra: ulan acaba o buluşmayı beklediğiniz bir başkası mı? hadi bakalım.
eskiden hafta sonlarında liselerin ortaokulların kursları vardı. cüzi miktarda ücrete ya da durumu olmayanlara ücretsiz verilirdi bu kurslar.
bendeniz de bu kurslara gitmiştim. o kursların birinde, matematik dersinde başımıza hoş olmayan bir şey geldi. hafta sonu çalışmaktan hoşlanmayan, dolayısıyla hafta sonu tatili yenen matematik hocamız garip bir uygulamaya imza atmıştı. kurs sırasında hoşlanmadığı ya da soruları bilemeyen öğrenci oldu mu defterini çıkarır sözlü notunu basardı.
hafta içi yetmiyormuş gibi bir de hafta sonu eksi notları almaya başlamıştık. bir iki şikayet ile hocamız bu uygulamadan vazgeçti. vazgeçti ama defterine geçtiği notlar aynen kaldı ve dönem sonu notlarımızı etkiledi.
ayı sözlük'te de duyduğumuz kadarıyla burasıyla alakasız bir ortamda yapılan muhabbetler yazarların uçurulmasına, banlanmasına sebebiyet vermekte. çok zor bir dönemden geçtiğimiz aşikar. bu yazar yoğunluğunun yarın öbür gün biteceği sözlüğün bekleme salonunda yeller eseceği günler yakın. şu kısa dönemde kişisel buhran ile yazar banlamak çocukçadır. ayrıca tüm bu olanlara rağmen böyle yerlere fazlaca anlam yüklemek de bana göre çocukluğun dik alasıdır. tarafsızlığımızı bir kez daha sorgulamaya davet etmekle beraber canları sıkılan yazarlarımıza her zaman bir yolun olduğu, yeni bir yolun açılacağını da hatırlatmak isterim. saygılar.
bir entry'de anne olurken diğerinde baba olabiliyor. mutlaka 2 çocuğu var. şimdilik gay gibi göründüğü ve 18 cm alete sahip olduğu da söylenebilir. allah şifa versin. az pide bol su.
2 mart 2016 itibariyle (kıvılcım 1 mart 2016'da atılmıştır aslında) atışmaya başlayan ikili, eğitim sistemi üzerinden ilerliyor şimdilik.
araya troll ve trollük kavramları sokuşturularak kavga çeşitlendiriliyor. miacaba green apple'ı sığ ve gerici olmak ile suçluyor ve özelde atıştıklarını alenen ortaya dökmekle itham ediyor. (modlar göreve de dedi)
green apple'ın karşı atakları beklenmekte.
editler editi: green apple dün kendisine salvo yapmış zaten nickaltından. atanamayan öğretmenlerden kadrolu öğretmenlere kadar geniş bir yelpazee çakmalar olmuş. samimiyetsizlikle miacaba suçlanmış ve aman derdinizi filan anlatmayın oradan size çakar denmiş.
miacaba editi: miacaba tdk şubesi gibi çalışıyor. sağlı sollu noktalı virgüllü yapıştırıyor. güzel türkçemiz mahvolmasın diyor (yazar burada acaba mahfolmasın mı diye de düşünüyor)
sözlük yeniden açıldıktan sonra yazan çok az kişi var. belki de yazma motivasyonunu bulamıyorlar bilemiyorum.
ask olsn'u tanımam etmem. fakat gözüme çarptı seri eksilenmiş. ne bok yedi diye baktım. bir halt yediği de yok. fikir belirtmiş ki bu arkadaş 8 senedir hemen hemen aynı şeyleri yazıyor.
mütedeyyin biri; inanan biriyim demiş bir yazısında. akp'yi övmüş ve bunu geri durmaksızın çeşitli mecraları örnek göstererek yapmış; bu da olabilir beni ilgilendirmez.
benim durduğum yer ile ask olsn'un durduğu yer çok farklı. e mübarekler sizin de öyle muhakkak. ask olsn arkadaşımız seneler önce bu kadar göze batmamışken, sözlük içinde bir renk olup gitmişken bu tahammülsüzlük neden? iktidarın hıncını ask olsn'u eksileyerek mi çıkarıyorsunuz? relax!
sizi anlıyorum ve derhal hollywood filmlerinden uzak durmalısınız diyorum. ayrıca artık ilkokul arkadaşlarınızla bu muhabbetleri yapmayın, coin filan konuşun.
oo belalım gelmiş. yoktun kanka kokumu mu aldın? hoş geldin.
hatrı sayılır online yazar görünüyor orada. acaba off olmayı mı unuttular. kim bilir? eskiden gak deseniz eskiyi basan bir ekip vardı. onlar da yok, özledim cidden. arkadaşlar arada hayat belirtisi gösterin. sex yine yaparsanız, ben yapmayın demiyorum. fakat sözlüğü de canlı tutalım yahu.
1977 yapımı 2. dünya savaşı konulu film. yönetmeni richard attenborough ( kardeşi david attenborough).
market garden operasyonunu konu alan film yıldızlar geçididir. james caan, michael caine, sean connery, elliott gould, anthony hopkins, gene hackman, laurence olivier, ryan o'neal, robert redford filan allah ne verdiyse filmdedir.
evet dedem de militarist filandı. eksileyin.
eksileyenler köprüye uzak olanlar. hasetlenmeyin be kardeşim.
youtube'daki önerilen videolarda ido çıktı karşıma. 20-25 cm'den kendisine bakıyorum. 4 küsur milyon kişi izlemiş. bu 4 milyonun en az 500 - 1 milyon arası tekrara girmiştir. diyorum kendi kendime 'ulan toplu ölüm olması lazım şimdiye kadar. olsa duyardık yani'. 4 küsur milyon artı 1 ben mi olayım derken kendimi serdar ortaç'ta buluyorum. bunun izleyen sayısı beni daha ürkütüyor. dna'mdaki yapı taşları lise 2 fen bilgisiyle çatışıyor. ölüyorum ulan kurtarın beni.
not: lan mal bunun neyini beğenmedin? ido ya da serdar ortaç fanı mısın?