90'lı yıllarda bir hayli popüler olan, şimdinin muhafazakar tv ekranları içinse fazla feminen kaçan şarkıcı. aynı klasmandaki fatih ürek, aldo, kuşum aydın ve arto'da ekran yasağından nasibini almış durumda. hiç unutmam rahmetli defne joy foster, doktor bilal'in evini programı için ziyaret ettiğinde, yatak odasında kutu kutu ağda bulmuştu. ikisi de çok gülmüşlerdi. hey gidi 90'lar hey...
halk müziğine yeni bir arayış ve nefes getirmek istediklerini söyleyen enfes grup. tüm türküleri incelikle ve duygu dolu söylemişler. öyleki dinlerken gözleriniz doluyor... ezim ezim eziliyor yüreğim türküsü bundan daha iyi söylenemezdi...
habertürk'te öteki gündem programına çıkan ismet özel'in gündeme bomba gibi düşen açıklamasıdır. trollük müessesinin şairlere kadar indiğini göstermesi açısından da eşşsizdir. hazarlar ve gagavuzlar gibi musevi ve hristiyan türkleri ne yapacağız desem onlar türk değil diyecek demekki! peki göktürkler'i falan ne yapacağız hacı desem nafile. zat ayrıca harf inkilabıyla geleceğimizin çalındığını ve türkçe diye bir dil olmadığını da belirtmiş. şahsen ben namaz kılmıyorum ve gayet türküm. ama önce insanım...*
islamiyet, toptan tu kaka ilan edilebilecek ya da hoşgörü öznesi olarak sunulabilecek yekpare bir din değildir. tıpkı hristiyanlık, musevilik ya da diğer dinler gibi. diğer ülkelerdeki( özellikle de hristiyan coğrafyadaki) yaygın özeleştiri yapabilme hakkının nasıl doğduğu ve hangi ortamlardan geçerek bu noktaya kavuştuğunu anlamak karmaşık ve zor bir süreçtir. islam coğrafyası 12. yüzyıla kadar bilim ve sanatta tüm dünyadan daha ileri ve saygın bir durum sergilerken endülüs emevilerinin çöküşüyle tersi bir sarmala girmiş ve tıkanmıştır. ispanya'da kurulan islam medeniyeti kadınların eğitim gördüğü üniversiteleriyle, başarılı siyasi yapısıyla islamiyete yöneltilen eleştirilerin aksini ispat edebilen yegane örneklerden biriydi. şu an yücelttiğimiz hristiyan ittifakın bu medeniyeti yok etmesiyle islamiyet aşağıya doğru yuvarlanmaya başlamıştır. ilginç ve tartışmaya açık iddialardan biri de osmanlı imparatorluğu'nun tüm arap ve asya coğrafyasını emperyal nedenlerle sömürmesi ve bu nedenle islamiyetin gerilemesinin hızlanmasıdır. bu iddia tartışmaya açıktır ama üzerinde düşünmeye değerdir. hristiyan batının şu an içinde bulunduğu özgür ve liberal ortamın dinlerinin islamiyetten daha hoşgörülü olmasıyla alakası yoktur. kilise ile uzun üren ve milyonların ölümüyle sonuçlanan uzun ve kanlı mezhep savaşları, ardından gelen reform dalgası hristiyan erki durdurmuş ve seküler düzeni yaygınlaşmıştır. islami toplumlar ise bu esnada yerinde saymış ve kibirli vaziyette elindekiyle yetinmiştir. her dinin kendine has olumsuzlukları ve bazı olumlu özellikleri vardır. islamiyetin diğer dinlerden ne çok matah ne de daha fazla kötü özelliği vardır. islam coğraftasının genelinin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal çöküntü müslümanlıkla ilgili imaja da yansımakta, malesef doğu medeniyeti eşittir yamyamlık gibi bir sonuç çıkmaktadır. kişisel görüşüm dinlerin misyonunu tamamladığı yönünde. herhangi bir dinin yaşadığımız dönem itibariyle bize bilgi ve ahlaki gelişme sağlaması çok zordur.
sokak hayvanlarına gulyabani muamelesi yapan kızdır. çoğu çevreden ilgi görmek ya da sevgilisine poz yapmak için böyle tavırlar sergiler. mırıl mırıl gezen bir sokak kedisi ya da size mahsun gözlerle bakan bir köpek bu kız için potansiyel bir seri katildir. klasik sözleri bu kedi burdan gitçek ozaan, ıyyy oturamam ben buraya gibi sevgi sözleridir. böyle insanları görünce çekinmeden ağızlarına kürekle vurunuz.
8 mart dünya kadınlar gününü sayfasında yazdığı bu güzide sözlerle kutlayan akp kırıkkale il başkanı mehmet demir'in beyanatı. memleketimi yöneten akp zihniyeti için emekçi kadınlar günü işte bunu ifade ediyor... zatın sözlerini değiştirmeden aktarıyorum:
" eğer onlar sizden izinsiz razı olmadığınız kimseleri aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise örfe göre her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir..."
sözlükte yeniyim. lakin bazı şeyleri hayretle izliyorum. biraz eğlenmek, biraz bilgilenmek, biraz sosyalleşmek için kurulduğuna inandığım bir sözlükte böylesine gruplaşmaların olması ve kişilerin birbirinden bu denli huzursuz olması çok tuhaf. sosyal medya ve internet bazen insanın içindeki canavarı ortaya çıkarıyor. daha önceki entrylerimde söylediğim gibi nefret söylemi içermediği sürece herkes herşeyi söyleyebilmeli. aynı fikirde olmadığımız ve karakteri bizimkiyle taban tabana zıt insanlara aşık olabiliyorsak, arkadaş niye olamayalım?
bütün şarkıları aynı ton ve nağmeyle söyleyen hacı şarkıcı. yüzüne baktıkça içim sıkılıyor. kezban'ların sevdiği romantik şarkılar genelde mustafa ceceli ve farhat göçer'den çıkar. nice hanzo düğün töreninde gelin ve damatın ilk dans şarkısını ceceli ağabeyimiz söylemiştir.
emek sineması, istanbul'un önemli tarihi binalarındandı. malesef yıkımından önce kötü işletmecilik yüzünden can çekişiyordu. yenilenmeyen iç ve dış cephesi yüzünden mekan küf kokuyor, cicili bicili avm sinemaları yüzünden de seyirci kaybediyordu. lakin çok önemli bir tarihi değeri vardı. sinema olarak değil ama müze ya da istanbul film festivali için kurumsal bina olarak değerlendirilebilirdi. emek için yıkım kararı alınmadan önce tüm sinema yazarlarına mail atmış, o zamanlar ön gösterimlere katıldığım için hepsiyle konuşmuştum. bakın bu sinema çöküyor başına bir iş gelecek dediğimde hiçbiri ilgi göstermemişti. şimdi günah çıkarır gibi röportajlar veriyor, festival açılışında protesto konuşmaları yapıyorlar. emek sineması'nı sinemacılar da istanbul halkı da el birliğiyle yıkıma itti. hafızası olmayan, kültürel ve tarihi değerlerine sahip çıkamayan bir halktan bir cacık olmaz. şu an yapılan eylemleri de samimiyetsiz buluyorum... ben en azından arkadaşlarımla o sinemada festival filmlerini izledim. siz avm'lerde patlamış mısırlarınızı yiyin...