kimi türleri köpeklerden bile zeki olan taklitçi kuş türü. efenim bu puşt hayvanların büyük kısmı tek kişiye bağlanır. acayip zeki olmaları bir yana kırt diye bir yerinizi kapabilir ve isterse kopartır, acımaz. konuşmak ne kelime cümle kurar, cevap verir. çoook uzun yaşar. ülkemizde pek popüler olan gri papağanlar, iyi bakımla 40-50 seneye kadar yaşayabilir. sabahları çılgınca öter, bağırır ve cinnet geçirtir! ama dedim ya çok puştturlar... seversiniz, o da sizi çok sever...
kebap ve mandalina kokulu memleketim.... çevresindeki şehirlere nazaran daha gelişmiş ve medenidir. seçimlerde partilere giden oylar neredeyse eşit dağılır. bu yüzden her genel seçimde akp ve chp arasında çekişme yaşanır.
gelen gideni aratır derken ikinci sezon asylum, herkese şapkasını yedirmiştir! jessica lange sen bizim herşeyimizsin diyor ve kendisine tımarhanede başarılar diliyoruz. (bkz: american horror story asylum)
90'lı yıllarda bir hayli popüler olan, şimdinin muhafazakar tv ekranları içinse fazla feminen kaçan şarkıcı. aynı klasmandaki fatih ürek, aldo, kuşum aydın ve arto'da ekran yasağından nasibini almış durumda. hiç unutmam rahmetli defne joy foster, doktor bilal'in evini programı için ziyaret ettiğinde, yatak odasında kutu kutu ağda bulmuştu. ikisi de çok gülmüşlerdi. hey gidi 90'lar hey...
bir dönem bilkent üniversitesi'nde ders veren popüler tarihçi. dersine girmek her babayiğidin harcı değildi. ders sırasında konudan konuya atlar, güncel siyasetten, etimolojiye ne ararsanız tartışırdı. osmanlı'ya inanılmaz derecede hayrandı. aptal türkler, gerzek araplar gibi cümlelerde sık sık ağzından kaçardı. osmanlı'ya vakıf olduğu doğrudur ama tarafsız bir tarihçi olduğunu söylemek zordur.
sırbistan'ın başkenti. beklediğimden daha güzel, daha köhne, daha ucuz, daha medeni, daha faşist daha daha şehri. vizesizmiş ya diyerek aniden bilet alıp gidebilirsiniz. türkiye'den kat kat ucuza tatil yapabilimek olası. havaların sıcak olduğu dönem giderseniz çok renkli bir gece hayatı ve sokak yaşamı sizi bekliyor olacak. yemekler et -hamur işi ağırlıklı ve müthiş lezzetli. köfte, börek ve şiş kebap yaygın olarak yeniyor(isimleri de aynı). kulağınıza durmadan türkçe kelimeler çarpıyor. belgradlılar çok güzel ve atletik yapılı insanlar. avrupa ve abd'ye karşı öfkeliler. duvarlarda ab ve abd'ye küfürler var. türk olduğunuzu duyunca önce şaşırıp sonra konuşmaya başlıyorlar. çoğu insan yardımsever ve ingilizce biliyor. şehrin kenar semtlerinde neo-nazi ırkçılar var. bu manyaklar türklerden, boşnaklardan ve arnavutlardan tiksiniyor. ama genel itibariyle güvenli ve çok ucuz bir şehir. şehir halkı homofobik olmakla beraber tuna nehrinin kenarında gaylerin donsuz yüzdüğü alanlar bile mevcut. giderseniz republic square'e yakın bir yerde yani stari grad mahallesinde kalın ve bana teşekkür edin...
habertürk'te öteki gündem programına çıkan ismet özel'in gündeme bomba gibi düşen açıklamasıdır. trollük müessesinin şairlere kadar indiğini göstermesi açısından da eşşsizdir. hazarlar ve gagavuzlar gibi musevi ve hristiyan türkleri ne yapacağız desem onlar türk değil diyecek demekki! peki göktürkler'i falan ne yapacağız hacı desem nafile. zat ayrıca harf inkilabıyla geleceğimizin çalındığını ve türkçe diye bir dil olmadığını da belirtmiş. şahsen ben namaz kılmıyorum ve gayet türküm. ama önce insanım...*
8 mart dünya kadınlar gününü sayfasında yazdığı bu güzide sözlerle kutlayan akp kırıkkale il başkanı mehmet demir'in beyanatı. memleketimi yöneten akp zihniyeti için emekçi kadınlar günü işte bunu ifade ediyor... zatın sözlerini değiştirmeden aktarıyorum:
" eğer onlar sizden izinsiz razı olmadığınız kimseleri aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise örfe göre her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir..."
islamiyet, toptan tu kaka ilan edilebilecek ya da hoşgörü öznesi olarak sunulabilecek yekpare bir din değildir. tıpkı hristiyanlık, musevilik ya da diğer dinler gibi. diğer ülkelerdeki( özellikle de hristiyan coğrafyadaki) yaygın özeleştiri yapabilme hakkının nasıl doğduğu ve hangi ortamlardan geçerek bu noktaya kavuştuğunu anlamak karmaşık ve zor bir süreçtir. islam coğrafyası 12. yüzyıla kadar bilim ve sanatta tüm dünyadan daha ileri ve saygın bir durum sergilerken endülüs emevilerinin çöküşüyle tersi bir sarmala girmiş ve tıkanmıştır. ispanya'da kurulan islam medeniyeti kadınların eğitim gördüğü üniversiteleriyle, başarılı siyasi yapısıyla islamiyete yöneltilen eleştirilerin aksini ispat edebilen yegane örneklerden biriydi. şu an yücelttiğimiz hristiyan ittifakın bu medeniyeti yok etmesiyle islamiyet aşağıya doğru yuvarlanmaya başlamıştır. ilginç ve tartışmaya açık iddialardan biri de osmanlı imparatorluğu'nun tüm arap ve asya coğrafyasını emperyal nedenlerle sömürmesi ve bu nedenle islamiyetin gerilemesinin hızlanmasıdır. bu iddia tartışmaya açıktır ama üzerinde düşünmeye değerdir. hristiyan batının şu an içinde bulunduğu özgür ve liberal ortamın dinlerinin islamiyetten daha hoşgörülü olmasıyla alakası yoktur. kilise ile uzun üren ve milyonların ölümüyle sonuçlanan uzun ve kanlı mezhep savaşları, ardından gelen reform dalgası hristiyan erki durdurmuş ve seküler düzeni yaygınlaşmıştır. islami toplumlar ise bu esnada yerinde saymış ve kibirli vaziyette elindekiyle yetinmiştir. her dinin kendine has olumsuzlukları ve bazı olumlu özellikleri vardır. islamiyetin diğer dinlerden ne çok matah ne de daha fazla kötü özelliği vardır. islam coğraftasının genelinin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal çöküntü müslümanlıkla ilgili imaja da yansımakta, malesef doğu medeniyeti eşittir yamyamlık gibi bir sonuç çıkmaktadır. kişisel görüşüm dinlerin misyonunu tamamladığı yönünde. herhangi bir dinin yaşadığımız dönem itibariyle bize bilgi ve ahlaki gelişme sağlaması çok zordur.
sokak hayvanlarına gulyabani muamelesi yapan kızdır. çoğu çevreden ilgi görmek ya da sevgilisine poz yapmak için böyle tavırlar sergiler. mırıl mırıl gezen bir sokak kedisi ya da size mahsun gözlerle bakan bir köpek bu kız için potansiyel bir seri katildir. klasik sözleri bu kedi burdan gitçek ozaan, ıyyy oturamam ben buraya gibi sevgi sözleridir. böyle insanları görünce çekinmeden ağızlarına kürekle vurunuz.
gay olma ihtimali ultra düşük erkek. malum tüm gayler bulunmaz hint kumaşı ve best model'dir türkiye'de. sanırsın karınlar baklava, kıç desen pascal nouma. belki de başlığı çirkin olduğunun farkında olmayan erkek koymalıydım...
bütün şarkıları aynı ton ve nağmeyle söyleyen hacı şarkıcı. yüzüne baktıkça içim sıkılıyor. kezban'ların sevdiği romantik şarkılar genelde mustafa ceceli ve farhat göçer'den çıkar. nice hanzo düğün töreninde gelin ve damatın ilk dans şarkısını ceceli ağabeyimiz söylemiştir.
türkiye kıyılarında envai çeşit sahil kenti ve kasabası dururken gidilmesi gereksiz adadır. hatta ada romantizmi yaşamak istiyorsanız mis gibi bozcaada varken bahis konusu yapmak bile saçmadır. ama bazı pozitif yönleri de yok değildir. kendi deyişleriyle gıprıs şiveşi pek sevimli pek hoştur. yerli tanıdıklarınız da varsa ada mutfağını deneyebilir orgazmik tatlarla haşır neşir olabilirsiniz. girne en güzel şehirdir(kale ve çevresini mutlaka gezin). diğer şehirleri(ki şehir demeye bin şahit ister) turisitik açıdan gezmek için ideal değildir. hele başkent lefkoşa faciadır. ada suyu sıcaklığı bir hayli sıcaktır. güneyde olmasının etkisiyle su sıcaklığı mersin, antalya kırması bir derecede sabittir. gelelim negatif yönlerine. kıbrıs çok pahalı bir yer. ev kiraları, markette satılan şeyler, otel fiyatları herşey abartılı bir fiyata sahip. genelleme yapmak istemem ama ada halkı da tembel. dolayısıyla hizmet sektörü de çoğu zaman vasat ve vasat altı. adada su sıkıntısı var. musluktan akan suya da güvenmeyin. türkiye'den gelen türklerle ilgili inanılmaz bir önyargı var. türkiye'nin türk nüfusu artırmak için mersin, adana ve hatay'ın varoşlarından gönderdiği yığınlar malesef ada kültürüne uyum sağlayamamış. adalıların da kibirli ve tuhaf ayrımcılığı garip bir kontrast oluşturuyor kıbrıs'ta. birde yerliler uyduruk işlerde çalışmak istemiyorlar ama inşaatlarda ve diğer basit işlerde çalışmak için gelen vatandaşlara da laf ediyorlar. işin ilginci yerlilerin bu biz ve siz kavgasının temeli pekte sağlam değil. ada kültürüne uyum sağlayamayan yığınları anlıyorumda kendilerine mal ettikleri o kültüre ait pek birşey göremedim. gördüğüm şey müthiş bir ingiliz hayranlığı ve para hırsı oldu. güney kısmına geçme şansı da yakaladım. türk tarafından tamamen farklı yer güney kıbrıs. ab'den gelen yardımlar ve kara para güneyi resmen ihya etmiş. aynen türk tarafında olduğu gibi kumarhane turizmi burda da geçerli. türklerden nefret ediyorlar. işin en acıklı yönü adada beraber yaşama deneyimi olan yaşlılar türklere karşı daha normal hisler beslerken genç nüfus türklerden hem korkuyor hem de tiksiniyor. larnaka en büyük kentleri. turizmden ciddi olarak faydalandıkları belli. lakin aynen yunanistan gibi iflas ettiler. akıbetleri şimdilik belirsiz. demem o ki kumarhane, temiz deniz ve bazı lezzetli seçenekler dışında kıbrıs'ın pek bir numarası yok. illa gideceğim diyenler aşırı sıcak olan temmuz-ağustos yerine haziran-eylül aylarını tercih etsin...