antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

kendinle sevişmek

eşcinsel kişilerin düşünebileceği bir fantazi.

kendinizin aynısından bir tane daha olsaydı, sevişmek ister miydiniz? kendi kendinizin tipi misiniz?

ben valla kendimin hiç tipi değilim, kendimi almazdım valla. erkek arkadaşıma bu soruyu sorduğumda, kendimle yatmak isterdim demişti. narsisist herif, nolcek :)

göte şişe sokmak

dildolar pahalı olunca başa gelen talihsiz olay...

şaka bir yana, gayet ülkemizde yaşanan birşey. yıllar önce götüne şişe sokup sonra çıkaramayan ve hastanelik olan, sorulunca da "banyo yapıyordum, ayağım kaydı, şişenin üstüne düşüverdim" diye bir adamın haberi çıkmıştı. acilde çalışan bir arkadaşımdan, gecenin bir vakti götü kan içinde gelen yaşlıca bir adamı ameliyata aldıklarını, adamın götünden kırık cam parçaları toplarken amcaya ne oldu diye sorup yanıt alamadıklarını, sonrasında adamın göt deliğinden ampul duyu çıkardıklarında olanı anladıklarını duymuşluğum var.

bence gene en sağlıklısı salatalık. hem kalorisi az, hem sağlıklı. ayrıca kırılma dökülme batma riski yok.

butt plug

bunların asıl tutma yeri domuz kuyruğu gibi spiral şeklinde dönenleri var, adamın götüne girince domuz gibi oluyor, komik bir görüntü veriyor. valla pornolarda gördüm, denemedim :)

ecnebistanda bunların yekpare şeffaf camdan olan değişik çeşitlerini görmüştüm, onlar da ilginçti.

noir desir

bertrand cantat adında zamanında daş gibin bir solistleri olan frenk grubu. müziklerini de çok severdim, ou veux tu que je regarde diye komik isimli bir albümleri çok sağlamdır mesela. öte yandan elbette le vent nous portera'yı çıkardılar, bütün genç kızlarımız öğrendi bu grubu. yine de büyülü bir şarkıdır o. sonra bertrand abi manitayı vurdu öldürdü mal, sıçtı kendisinin de grubun da ağzına.

cüneyt özdemir

bence fena halde gideri olan bir arkadaşımız. elbette söz basın sektörüne geldiğinde, mirgün cabas adlı taşlar ötesi arkadaşımızın yerini kimse tutamasa da, bu adam da gayet hoş bence. yanılmıyorsam mehmet turgut bunun güzel ve seksi fotolarını çekmişti, böyle ıslak tshirtlü falan, pek bi seksi gelmişti gözüme. islak tshirt olmyadabilir, ama böyle bi üstüne yapışmış bişiler vardı, o zaman demiştim işte vay be adam daşmış diye.

bir de 2001 yılı civarında ilk televizyona çıktığı yıllarda, programının kapanış müziği olarak le vent nous porterayı çalmıştı, ilk defa onun programında dinlemiştim bu büyülü şarkıyı klibiyle, sırf onun için de ayrı bir yeri vardır benim gözümde. romantik erkekim benimmm

dildo

bir adamın evinde bunun koleksiyonunu görmüştüm, incesi kalını, uzunu kısası, ucu toplusu, top top olanı (bunun kesin özel bir adı vardır), butt plug denen şey, onun kuyruklusu, iplisi, süngerlisi, serti, yumuşağı, envai çeşidini görmüştüm. adam benden bunları ona sokmamı istemişti, şunla başla şunla devam et falan diye de söylemişti bir de, bana da enteresan gelmişti, denemeye koyulmuştum. adam da böyle ufak tefek biri ama acaip azgın, televizyona da porno koymuş zaten, oradan inleme sesleri falan geliyor, ortam çok fena. neyse, süngerlisi tırtırlısı derken giderek ebatlar büyüdü, en sonunda gösterdiği dildo valla oklava gibi iki-üç karış kadar falandı, ben korktum. dedim girmez bu, adam azmış iyice, sok diyor. iyi dedim, benden günah gitti, sokmaya başladım, yarısına falan geldim, adam iyice gaza gelmiş, ittir diye işaret ediyor, ilerletiyorum ama bir taraftan da korkmaya başladım, ya adamı öldürürsem diye. şimdi çok komik geliyor da, o sırada kafam allak bullak olmuştu. adam ittir diyor, ben de yapıyorum ama bir taraftan da bir göt daha ne kadar dildo alabilir diye de düşünüyorum. valla adam kendinden çok emin olduğu için sonuna kadar soktum, boğazından çıkacak mı acaba diye de bakıyorum, inanılır gibi değil, adam o üç karış dildoyu içine alabildi, zevkten de öldü geberdi, ben de olan bitene hayret ettim. adam o kadar dildo içindeyken boşaldı sarsıla sarsıla, sonra çıkardım ben yavaşça, dildo aynen çıktı valla. hala hayret ediyorum, adam da sonra mutlu mutlu kalktı banyoya gitti, öyle yamulmuş bir hali de yoktu. kimilerinde sağlam göt var dedikleri böyle oluyor sanırım.

sex shop

ilk defa bir sex shop'a almanya'da gitmiştim. içerisi dev gibiydi, ne ararsan vardı, satılan pek çok malzemenin ne olduğunu ve ne işe yaradığını anlayamamıştım ama fena halde enteresan gelmişti. mağazanın eşcinsellere yönelik bir bölümü de vardı, oraya da girmiştim ama oradaki çoğu malzemeyi daha da anlamamıştım. yaşım biraz toydu ve pornografi kültürüm böyle gelişmiş değildi tabii, anlamamam normal.

enteresan olarak, dükkanın içinde bir takım kabinler gördüm, böyle tuvalet kabinleri gibi yanyana ama dükkanın bir yanında duruyor açıkta. çok merak edip bir tanesinin içine bakayım dedim, kapısını açtım, minik bir oda, tam karşıdaki bir ekranda bir çıplak kadın gördüm belli belirsiz, o sırada daha ne olduğunu anlamadan kapının kenarından çıplak bir kol uzanıp şak diye kapıyı suratıma kapamıştı. utanmıştım, oranın da mastürbasyon kabini olduğunu anlamamışım.

bir de dergiler bölümü vardı devasa. dergileri inceliyorum, aklınıza gelebilecek her türlü fantazinin dergisi var (internet pornosu öncesi bu, yıl 2001). dergilerden birinin kapağında çamurların içinde çıplak şekilde güreşen iki kız vardı, yanımdaki alman arkadaşıma "ya çamur fantazisi bile var, ne ilginç" demiştim. markuscuğum dergiye eğildi (bu markus da daş gibin bir ginger alman arkadaşımızdı, onla da maceram var da başka entrye), biraz bakıp okuduktan sonra "o çamur değil" dedi. sonra ben dergiye bir daha baktım, sonra da burası beni aşıyor hakkaten deyip hadi markuscuğum çıkalım diyip çıktık.

işte türk gencinin alaman seks şoplarıyla ilk imtihanı sayın seyirciler

lubunca

evet bu jargon, toplumdan soyutlanmış ve kendi kapalı komünitesi içinde yaşayan, genelde fuhuş veya yasadışı işlerde çalışan lgbt kişilerin yaygınlıkla kullandığı, tarihsel süreç ile birlikte şekillenmiş bir jargondur, oradan diğer genel lgbt kitlenin kullanımına geçmiştir. zaten böyle bir jargona ihtiyaç duyulmasının nedeni de bu şekilde bir gettolaşma sürecidir, o yüzden hem çok garipsememek hem de ülkedeki her lgbt bunu anlamak/kullanmak durumundaymış gibi bir dayatma olmaması lazım.

istanbulda paso bu şekilde konuşan bir tanıdığım olmuştu, ondan öğrenmiştim biraz bu lafları ama kültürel olarak enteresan gelmişse de, kullanmak hiç hoşuma gitmemişti. "gacılarla güllüme giderken alıkınca karşıdaki laçonun but similyasını naşladık" falan diye gider.

eşcinsel jargonu

nam-ı diğer lubunca.

her alt kültürün, birbirleriyle aidiyet kurabilmek, kendilerini ötekileştiren toplumun geneline bir karşı çıkış olarak kendilerine ait jargon geliştirmesi gibi, eşcinsellerin de böyle bir jargonu var.

meme ucu piercingi

kesinlikle fena halde seksi birşey. neden seksi geliyor o kısmını bilmiyorum ama.

mesela:

kız nickiyle erkeklerle chat yapmak

evet bu benim maalesef.

tabii şimdi böyle birşey yapmak oldukça zorlaştı, hemen facebook istenir, kamera açtırılır, sesini kaydet gönder denir, öyle zevki çıkacak şekilde uzun soluklu muhabbet yapılamaz.

ama 2000'li yılların başında, icq, irc devrinde böyle şeyler mümkündü zira internet öyle resimdi bilmemneydi göndermek için oldukça yavaştı, uzun süre (ki bayağı uzun süre, becerebilirseniz aylarca belki) sadece yazışarak muhabbeti devam ettirmek mümkündü. chat ortamını erkekler domine ettiğinden ve hepsi de kızlarla konuşmak istediklerinden, kızlarla konuşmak isteseniz dahi sizinle konuşacak düzgün bir kız bulma ihtimaliniz oldukça düşüktü. dahası bulsanız bile, kızların seçenekleri çok fazla olduğundan, onların gönlünü hoş tutmak falan zordu.

ben zaten kızlarla falan konuşmak istemiyordum. bir erkek olarak erkeklerle konuşmak istesem de kimse konuşmazdı. buna çözüm olarak da kız taklidi yaparak muhabbet ederdim, çok da zevkli geçerdi. zaten kız nickiyle ortama girince binbeşyüz tane mesaj alınca, aralarında muhabbeti sağlam olan, akıllı tipleri seçme şansım da oluyordu. muhabbet öyle fazla cinsel bir tarafa kaymıyordu, çok fena muhafazakar türk kızı taklidi yapabiliyordum, ama bu şekilde bayağı bi ilginç muhabbeti olan adamla tanışmışlığım vardır. tabii benimkisi fake ad-soyad ve çok ısrar ederlerse gönderdiğim fake resim ile falan. hiç biriyle buluşmadım elbette. ha ne kazancım oldu bundan bu kadar vakit harcayarak? işte kendimi eğlendirdim herhalde, gerçi muhabbet eğlenceliydi, karşı taraflar da eğlendi (eğlenmeseler o kadar uzun konuşmazlardı, en azından buluşamadıkları birine bu kadar vakit harcamak istemezlerdi) ama bu davranışımın asıl nedeni büyük ihtimalle, içimdeki açılamamış eşcinsel kimlikti, bu şekilde bir tatmin yolu güdüyordum herhalde. yani aradan geçen onca yıldan sonra dönüp baktığımda yapabileceğim en mantıklı açıklama bu şekilde.

açılamamak kötü birşey, bu kadar baskı ortamında yetişmek de kötü birşey, bastırılan duyguların da böyle garip şekillerde ortaya çıkması da enteresan birşey. psikoloji okusam mutlu olurmuşum ben

conchita wurst

bunun kaslı hali için de elimizde şu var (bkz: pavel petel)

gender bender

ing. cinsiyet bükücü.

evet david bowie ile başlayıp 80'lerde iyice moda olup boku çıkan, şu sıralar en iyi örneğini azis yanında pavel petel ile de görebileceğiniz, cinsiyet kalıplarını, en azından görünüşle bile olsa yıkan akım ve insanlar. ülkemizden de bu akıma en büyük katkı zeki müren ile olmuştur.

pavel petel

bu adamın başlığı bu sözlükte nasıl olmazzzz????

kendisi ukraynalı olup, ukraynanın verka serduchka ile birlikte yetiştirdiği en mühim gender bender kişilerindendir. esmer kılsız sakallı oldukça kaslı ayı gibi bir herif olup, minik silip ve pembe topuklu ayakkabılarıyla sokaklarda yürüdüğü fotoları vardır. daha başka şeyleri de vardır herhalde ama ben sadece fotolarıyla kendimden geçtim. conchita wurst un kaslı hali de diyebiliriz herhalde. mutlaka bakın.

berksan

"haberi var mı" adlı şarkısı hem çok güzel, hem bedük'ün çektiği klip çok göz alıcı, hem de bu abi o klipte acaip taş gözüküyor. çıplak omuzlarının göründüğü sahneler heyecanlandırıyor fakat geri kalanını göremiyoruz maalesef. güzel güzel soyunduğu kliplerini izlemek nasip olur umarım.

samantha fox

80'lerin en iri memeli ablası. touch me diye şarkısıyla ünlüydü. millet de "elleyelim anam" modunda dinlerdi zaten.

playboy

çocukluğumuzun efsane dergisi. tabii o zaman playboyu porno dergi zannediyorduk, sadece adını ve ününü duymuştuk, bizim için çok efsane birşeydi. " bilmemkim de (mesela samantha fox) playboya soyunmuş, vaauuww" falan. sonra 12-13 yaşlarında, bir arkadaşımızın abisi rusya'dan bu derginin rus baskısını getirmişti. amanın o dönem için ne müthiş bir gelişme. açtık baktık dergiyi, her taraf yazı, üstelik rusça bir de. çıplak kadın resmi oranı bayağı düşük. o biraz hayal kırıklığı olmuştu. yine de arkadaşlar varolan çıplak kadınlar için sevinmişlerdi, bakıp bakıp iç geçiriyorlardı. ben de iç geçirmek için bakıyordum ama iç geçirecek bir heyecan oluşmuyordu maalesef. karı-meme-göt, karı-meme-göt... kendimi kassam da herhangi bir cinsel şehvet uyandırmadı bana playboy, ama tabii ki de uyandrmış taklidi yaptım arkadaşların yanında. öte yandan gene arnold schwarzenegger ile sevişmek için resimlerini görmeme gerek yoktu, gözlerimi kapayıp hayal edince geliyor, her türlü pozisyona da giriyordu. o günden sonra playboy efsanesi benim için bitti. ta ki 1998 yılında cine5 yanında playboy tv görene kadar...

cosmopolitan

sikindirik bir başka kadın dergisi belki ama çok eskiden annemin aldığı bir kaç tanesi, benim ergenlik dönemimde cinsellik hakkında ufkumu açmıştı. bayağı bi sikiş sokuş muhabbeti geçen bir dergiydi, ya da ben o kısımlarıyla ilgilenmiştim daha çok. seks oyunları, hangi pozisyondan nasıl zevk alınır, sevgilizini baştan çıkarmanın yolları falan, bayağı bir öğretici olmuştu. testlerine ayrı hastaydım, çok zevklidir bu sikimsonik testleri çözmesi. a'lar çoğunluktaysa bilmemnesiniz, b'ler çoğunluktaysa bilmemnesiniz falan, içimdeki gey pörtlüyordu vallahi.

neyse sonra allahtan sex and the city dizisi çıktı da, cinsellik hakkında eksik kalan öğrenimimizi de orada tamamladık.

emre altuğ

"sıcak çok sıcak daha da sıcak olacak" şeklinde boktan bir şarkısı vardı yalnız klibinde gayet üstsüz şekilde gezip vücudunu gösteriyodu, o nedenle sadece bu şarkısıyla hafızamda yer etmişti bu abi. o klipten gördüğümüz kadarıyla çok güzel dudaklarının yanında çok da güzel memeleri vardı, çok fena tahrik ediciydi bu abi. o nedenle severim kendisini. olsa da yesek.

kaşık pozisyonu

bu pozisyonda benim için en önemli husus maksimum temas yaratması, bunun için de mutlaka öndekinin kalçasının arkadakinin kasıklarının içine gömülmüş olmasını önemsiyorum, bunun için de biraz kıvrık uyumak gerekiyor ki bu da gayet rahat. hem sarılınan hem sarılan pozisyonunda olmak bana eşit derecede mutluluk veriyor. sevgiliyle yapılacak en güzel şeylerin başında geliyor bence.
  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

salatalık

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.