antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

gaylerin bittiği yaş

elbette toplumsal dayatmalar da var ama belli yaşlara o anlamları yükleyen gene insanın kendisi. 30 yaş evet, çevrenizdeki herkesin evlendiği yaş, o nedenle eşcinselliğinizden dolayı yaşadığınız ayrışma, o dönemle beraber iyice ayan beyan ortaya çıkıyor, kendinizi bir şekilde çoğunluk arasında kaynayıp gitmiş olarak görebilirken, artık azınlıktakiler konumuna iyice düşüyorsunuz. bunun getirdiği bir stres, dışlanmışlık hissi vs. yaşanabiliyor. ama bence 30 güzel bir yaş, geyler için de. o yaştan sonra kurulan ilişkiler de daha doygun, daha keyifli, daha sağlam bence.

jack dorsey

genç yaşında çok başarılı bir fikir ile zengin olmuş, fena halde yakışıklı, gerçekten bakmaya doyulmayan bir yüzü olan amerikalı girişimci şahsiyet. kendisi ideal yakışıklılıkta olabilir benim için. utanmasam bilgisayarıma wallpaper yapıcam kendisini, o kadar.

seven kaptan

lgbt konusunda olumlu çalışmalarıyla tanınan bir başka psikiyatrist.

koray başar

lgbt alanında güzel çalışmaları olan bir psikiyatrist.

ayı sözlük'ten beklenen hizmetler

yazdığımız bir entryde sözlük içerisindeki bir başka entrye link vermek istiyorsak, gördüğüm kadarıyla bunu sadece entry id numarası ile yapabiliyoruz ve bu sistem ve yazarın id numarası aramasını gerektirmesi, hem de okuyucunun linkin hangi başlıktaki bir entryi refere ettiğini görmemesi yüzünden zorlayıcı. başka sözlüklerdeki gibi "(bkz: başlık/@mimar)" şeklinde her iki tarafın da hayatını kolaylaştırıcı, sözlüğün eskiden yazılmış entrylerine ulaşmayı da kolaylaştırıcı bir yöntem olsa iyi olur. var da ben bilmiyorsam kusura bakmayın ama sözlükte ben başka entrylerde de rastlamadım. naçizane fikrim.

heteroseksüellerin cinselliklerini ilan etmemesi

eşcinsellerin eşcinsel kimliklerini başkaları ile paylaşmamaları, ne yaşıyorlarsa gizli kapaklı yaşamaları, cinselliğin dört duvar arasında kalması gereken birşey olduğu, başkalarına açılmanın anlamsızlığını savunan kimselerin, bu argümanlarına altlık olarak kullandıkları kuyruklu yalan. işin daha vahimi, bu görüşün eşcinsel bireylerin bir kısmı tarafından da benimsenmiş olması. "heteroseksüeller kimle seviştiklerini anlatıyorlar mı canım, sen de kimseye birşey anlatmak zorunda değilsin, o senin özel hayatın, kime ne kiminle yattığından, kimseyi ilgilendirmez" şeklinde bir sözümona eşcinsel bireyi rahatlatma argümanı ile ortaya çıkıyor bu durum.

bu konu hakkında psikologa gittiğimde, ingiltereden bu konular üzerine doktoralı, kendini uzman ve anlayışlı bir kimse kabul eden sayın ünlü psikologumuz da bana aynen bunu demişti: "4 duvar içerisinde yaşananlar orada kalır, başkaları kimle yattıklarını anlatıyorlar mı? sen de anlatma". (bkz:#252938)

oysa sevgili heteroseksüeller cinselliklerini her yerde bangır bangır ilan ediyorlar. cinsellik sadece seks demek değil, sokakta elele tutuşmak, öpüşmek, karı-kız muhabbeti yapmak, beğendiğin-hoşlandığın birini beğenini başkalarıyla paylaşmak, duygusal/romantik sıkıntılarını arkadaşlarınla ve ailenle paylaşmak, ve en sonunda birini sevgilin, eşin diye başkalarına tanıtmak ve evlenmek, bunların hepsi aynı zamanda cinselliğinin, heteroseksüelliğinin birer ilanı oluyor. cinsellik hiç de sadece dört duvar arasında kalan birşey değil.

bu nedenle eşcinsellere "kimseye ilan etmene gerek yok" demek, sanki koruyormuş kisvesi altında homofobinin bir tezahürü, eşcinselliği sadece yatak odasına hapsetmeye çalışan, cinselliğin kocaman toplumsal boyutunu yok sayan hastalıklı bir zihniyetin yansıması. eşcinseller olarak bu lafa hak vermeyiniz.

the object of my affection

jennifer aniston erkekler konusunda pek baymış, yalnız yaşayan güzelce bir abladır. en yakın yakışıklı gey arkadaşı sevgilisinden ayrılır, evsiz kalır, jennifer abla buna evini açar. bunlar kız kıza günlük gülistanlık yaşarlarken, jennifer abla bu hem yakışıklı, hem kibar, hem tatlı, hem elinden ev işi gelen, arada kurabiye, börek, sarma yapabilen abiye hafiften abayı yakar. sonra adamı yatakta yakalar, üstüne çıkar, kafaya koymuştur, öpecek, koklaşacaktır. tabii jennifer abla madonna kızımız kadar akıllı olmadığından, herifi önceden sarhoş etmek aklına gelmez, sarhoş olursa kuşu kalkmaz belki diye düşünmüştür kimbilir. sonra olaylar olaylar...

bu film de pek sıkıcıdır aslında ama madonna'nınkinden gene iyidir. en azından jennifer abla rol yapabiliyor.

madonna'nın aynı konseptli filmi için (bkz: the next best thing)

the next best thing

madonna kızımız erkeklerden yana pek şanslı değildir, hayal kırıklıkları yaşamaktadır. bundan bunalmıştır ve sıkıntılarını unutmak için en yakın gey arkadaşı rupert everett ile içelim coşalım gecesi yapar. ikisi de sarhoşken pek bi yakınlaşırlar, bi bakmışın pompiş. sonra madonna hamile kaldığını farkeder, rupertciğim baba olacaktır ama bu bebek nasıl büyüyecektir?

madonna'nın oyunculuk konusunda tam bir kazma olduğunu ayan beyan açık ettiği iç bayıcı bir filmdir bu.

bir de bu var (bkz: the object of my affection)

rupert everett

fena olmayan bir kariyeri varken, 90'ların ortasında eşcinsel olduğunu açıklayınca (gerçi pek de saklamıyordu), kendisine verilen başrol teklifleri geri çekilen, sadece eşcinsel rolleri verilmeye başlandığından yakınmış, madonna'nın salak filmi the next best thing de kadının gey arkadaşını oynayan, yakışıklı ingiliz oyuncu.

ünlü olmak

valla çok hırslı veya ilgi manyağı (bkz: attention whore) birisi değilseniz bence bok gibi birşey, özel hayat bırakılmıyor, sürekli ilgi üzerinizde olduğundan yaptığınız sıradan hatalar insanların gözüne sokulabiliyor, çok kolay toplum nezdinde yargılanıp infaz edilebiliyorsunuz. hele eşcinselseniz ve bunu bütün dünya duysun istemiyorsanız daha da sıkıntılı birşey. öte yandan önemli bir güç de veriyor insana zira yaptıklarınızla ve davranışlarınızla insanları etkileme, önder olma şansınız oluyor. ünlü ve sevilen birisi kamuoyuna açılsa, bu kariyer açısından riskli olsa da özellikle bu ülkede lgbt görünürlüğü ve hakları konusunda ciddi bir adım olurdu, başkalarının da önünü açardı. rupert everett'in kariyeri kötü gitti, ellen degeneres ise önce tökezlediyse de sonra acaip toparladı, en önde gelen lgbt yüzü oldu ülkenin. bizde ise rüzgar erkoçlar vakasında olduğu gibi ancak kaçıp saklayamayacağın bir trans kimliğin varsa kamuoyunda bu kimliğinle var oluyorsun. yakında çıkar ama diye bekliyorum açık eşcinsel ünlüler (fatih ürek, cemil ipekçi gibi kişiler klasman dışı).

mavi gözlü erkek

mavi göz genelde tek başına birşey ifade etmiyor fakat adamın tipi düzgünse, mavi gözler güzelliği x100 yapıyor.

serkan altunorak

ileri derecede yakışıklı bir oyuncu, üstelik gey. evine aldığı iki adam tarafından soyulmuştu da haber olmuştu. beni çağırsaydı keşke diye düşünmüştüm o haberi okuduğumda, gerçi nasıl tipler seviyor bilmiyorum ama gönlünü ederdim ben o adamın. allah özene bezene yaratmış bu arkadaşı. umarım mutludur, iyi anlaştığı bir sevgilisi vardır. çok kibar, çok beyefendi ve bir içim su kendisi. olsa da yesek...

https://www.milliyet.com.tr/gundem/dizi-...

ingilizce

bence öncelikle herkesin ama özellikle de eşcinsellerin öğrenmesinin acaip derecede önemli olduğu dil. ingilizce sizi dünyaya açacak kocaman bir penceredir, dünyada olan biteni türkçeye çevirenlerin süzgeçlerine maruz kalmadan okuyabilirsiniz ve bu fena halde önemli birşey, özellikle de eşcinseller için. ingilizce bilmezseniz, türkçe kaynakların çoğu önyargılı, yobaz, cahil cühela tarafından din sosuna batırılarak yazılmış saçmalıklar olduğu ve nefret kustuğu için, lgbt konuları hakkında düzgün türkçe bilgiye erişmek çok zor olduğu için, lgbt konuları hakkındaki çoğu şey türkçeye hiç çevrilmediği için, kendinizi geliştirmek, içinde bulunduğunuzu hissettiğiniz dar çerçeveden çıkıp biraz nefes almak için ingilizce çok elzem birşey. bunun yanında size yurtdışının anahtarını da verir, kendinize güveninizi artırır. napın edin, hiçbirşey öğrenmeseniz de ingilizce öğrenin.

yurtdışı

lgbt bir bireyseniz, batı kısmına gitmenin ve yerleşmenin faydalı olacağı bir yer. aslında lgbt olmasanız da batı kısmına gitmek faydalı. siz iyisi mi bi master falan ayarlayın gidin, gidince de iş bakın, bazı yerlere kasiyer olmak bile buradaki ortalama bi maaştan fazla ödeme yapıyor. sonra sarı kafalı bi daniel, bi hans bulur, samanlığı seyran edersiniz. mesela yani.

ayı sözlük itiraf

ilk defa hornet benzeri bir online dating sitesine girdiğimde, sayfalarca ve sayfalarca profil görünce başım dönmüş, şehrimdeki eşcinsel sayısına inanamamış, ondan sonra da "e amk, madem bu kadar adam var, bu insanlar neden bir araya gelip hak talebinde bulunmuyorlar, neden sindirilmeye, yok sayılmaya razı oluyorlar? madem bu kadar çokmuşuz, neden birleşip hak aramıyoruz, kendimizi bu kadar izole tutuyoruz, niye saklanıyoruz??" diye sinirlenmiş, hiddetlenmiştim. çok safmışım.

gerçi aslına bakarsanız o kadar gördüm geçirdim, hala şu ilk sorduğum sorulara yanıt bulabilmiş değilim. hakkaten ne sikime birleşip haklarımız için savaşmıyoruz, mıymıntılar?

internet

eşcinsel insanların başına gelen en talihli icattır. işin doğası itibariyle kendini evrendeki tek eşcinsel zanneden, kimseye derdini anlatamayan, benzer durumdaki başkalarını eşcinsellerin görünmezliği nedeniyle farkedemeyen, önünde yol gösterecek kimsesi olmayan genç lgbt bireyler için hem bilgi edinme hem birbirini bulma konusunda devrim yaratmıştır. olmasa napardık hiç bilmiyorum.

ay

ortaokul-lise döneminin en siktiriboktan dönemlerinde, ağzımdan çıkacak diye en ödümün patladığı kelimeydi bu ay. zira ay demek kızların diyeceği birşeydi, erkek adam ay demezdi. bazen ay lafı yanlışlıkla çıkıyordu ağzımdan, hemen geçiştiriyordum, öksürüyordum falan. daha sonra daha dahiyane bir fikir bulmuştum, ay ingilizce "i" (ben) demek ya, ağzımdan ay çıkarsa, devamını ingilizce getiriyordum, sözümona çok zekiyim. keşke ingiliz olsaydım da ay kelimesi günlük yaşantının temel kelimesi olsaydı da hiç batmasaydı diye naif, çocuksu düşüncelerim vardı. ulan amınakoyim ne zor geçmiş bu amınakoduğumun okul dönemi. allah belasını versin o gittiğim okulun da, oradaki piçlerin de, bu ikiyüzlü toplumun da, benim sıkıntılarımı hiç dinlememiş anne-babamın da... saçmalığa bak, ay demişim, kız olmuşum, ibne olmuşum, bilmemne, bunlardan korkutmuşlar küçücük çocuğu. korku içinde geçti o dönem ansını skym...

eduardo capetillo

ay bu adam nasıl yakışıklıydı, nasıl taştıııı... önce alcanzar una estrellada tıfıl hali vardı, sonra manuela'da iyice taş olmuştu. bebek yüzüne göre oldukça tezat duran aşırı kıllı bir göğsü vardı bu adamın, kıllar gömleğinden taşar giderdi. yaş aldıkça iyice taş oldu, katılıyorum. tam bir kıllı ayı şimdi ve yüzü hala çok güzel. burak kutu buna benzetiolardı ama burakcığım tırnağı olamaz, yemişim burak kutu.

burak kut

çocukluğumun şarkıcısı. bebek yüzlüydü, aynı zamanda zengin piçi havaları vardı. hani hem böyle tatlı hem de üstten bakarmış gibi. kızlar hoş bulurdu, hani belki hoş olabilirdi ama benim için sıfır seksapeliteydi. o dönem türkiye'de meşhur olan eduardo capetilloya benzetiliyordu ama eduardo bu arkadaşa basardı bence her türlü.

salatalık

  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

salatalık

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.