antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

açılmak

vivienne cass'ın 1979 tarihli cass kimlik modeli adlı çalışmasında, lgbt açılma ve kimlik gelişmesi sürecini safhalara ayırıp modellemiştir. bunlar:

1. kimlik karmaşası: kişinin eşcinsel olup olmadığını sorgulaması, reddediş, kendinden nefret
2. kimlik karşılaştırması: kişinin etrafındaki başka lgbt kişiler ile kendini karşılaştırması, acaba olabilir miyim diye kendini sorgulaması
3. kimlik toleransı: lgbt kimliklerin çok da kötü olmadığını düşünmeye başlama, lgbt olma durumunu normal ve sıradan görmeye başlama
4. kimlik kabulü: kendi eşcinsel kimliğinin kişi tarafından kabülü. kimi durumlarda tümden bir kabul varken kimi durumlarda hayatının sadece belli kısımlarında bu kimliğini kabul eder (kimlik kompartmantasyonu).
5. kimlik gururu: lgbt kimliğinden gurur duyma, bunu herkese duyurmak isteme, lgbt durumlarını herkesin kabullenmesine çalışma, kimi zaman karşıcinselleri düşman olarak görme.
6. kimlik sentezi: kişinin eşcinsel kimliğiyle barışması ve hayatının sadece ufak bir parçası olarak görmesi, başkalarınca bilinip bilinmemesini umursamaması, lgbt durumların önemini kaybetmesi.

bu tür modellerin anlatıldığı türkçe bir kaynak olarak hacettepe üniversitesi'nden gökhan kabacaoğlu'nun pdr yüksek lisans tezi "gey ve lezbiyenlerde açılma süreci: nitel bir çalışma" adlı kaynağını inceleyebilirsiniz. http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/1805/bfa4105d-54ce-485c-9d38-b0e7103a087b.pdf?sequence=1

justin theroux

çok güzel bir vücudu olan oyuncu abimiz. olsa da yesek.

justin trudeau

kesinlikle yakışıklı bir adam, google'da shirtless diye resimlerini aratınca da kanada başbakanının vücudu hakkında fikre sahip oluyorsunuz zaten. ama yine de bir alexis tsipras değil. artık kan mı çekiyor nedir, gözlerimiz onu istiyor.

diyet

yakın gelecekte kapılara sığmaz duruma gelmeye doğru gittiğimi farkettiğimden dolayı geçen pazartesi günü, diyetisyen kontrolünde başladığım beslenme biçimi değişikliği durumu. üstelik ağırlık çalışması ile beraber böyle kombo paket halinde başladım. denilen şu ki, ağırlık çalışması kas kütlesini artırıp bazal metabolizma hızını yükselttiğinden, durduğun yerde kilo vermeye devam edecekmişsin. neyse, bu bana verilen diyette ıncık cıncık ne yiyeceğim tek tek yazılı, bir de sporcu diyeti tarzı olduğu için pek aç kalma durumları da yok, bilakis öğünleri tam yemeye çalışırsam doygunluk patlaması oluyor, genelde tamamlayamıyorum, ne biçim kilo verdirme diyeti anlamadım. diyetin genel içeriği sıfır karbonhidrat diyeti, dört hafta boyunca yapacakmışım, hızlı şekilde kilo verecekmişim, ondan sonra değiştirecekmiş teyze. kendimi kollarına teslim ettim bakalım, sabah 4 yumurta, aralarda badem ceviz, öğünlerde et ıspanak falan gidiyorum. yanına vitamin, mineral supplementları da verdi, onlar da ok, fakat en fenası şu bitki çayı denen olay, bu tür şeyleri içenleri aşağılarken kendim paket paket papatya çayı içmeye başladım, vallaha utanıyorum papatya çayı içmeye ama başkoyduk bakalım. ahaha, çok rezalet valla, ama bitki çayı olayı ayrı bir dünyaymış, passifloralı çay bile gördüm, gerçekten beni benden aldı. günde en az 4 kez bunlardan içiyorum, yakında çiçek açmaya başlayacağım sanırım

bitki çayı

binbir türlü, papatyalı, anasonlu, kuşburnulu, adını bilmediğim bir sürü otlu, kıllı tüylü çayların ortak adı.

erkek adam bunları içmez modundaydım ama diyet miyet sağlıklı yaşam ayağına, şu kilo verdiriyormuş, bu sakinleştiriyormuş, şu uykuyu düzenliyormuş diye şu sıralar bir dünya çeşidini eve doldurmuş durumdayım. passifloralısı bile var amk. özellikle üzerinde aerobik hareketler yapan kadın resimlerinin olduğu çayları içerken kıllanıyorum biraz. yakında iyice feminenleşicem bu gidişle. hayırlısı diyoruz.

macarena

ymca bir bu iki, dansıyla beraber yapması çok eğlenceli iki şarkıdır. klibi de çok nefistir, bayağı eğlenceli bir ortam şarkısıdır. ama bu özelliklerinden dolayı fazlaca çalınırsa, çok fena da beyin sikme özelliği var. aaaayyyy....

ymca

young men's christian association. amerika'da köklü bir genç erkekler kulübü. her bi yerde şubesi vardır. eşcinsellikle doğrudan pek alakası olan bir yer olmasa da, "men only" yapısından dolayı sikiş sokuşa müsait bir yerdir. havuzuna falan gitmiştim ben, çok güzel tesisleri var, öyle mutlaka hıristiyan olucan falan da demiyorlar (en azından benim gittiğim yer öyleydi).

şarkı olanı için konuşursam, müzikal açıdan bence gayet bok gibi bir şarkı olsa da, kafa güzelken ortamda başka eşcinsel erkeklerin de olduğu bir yerde dansıyla beraber yapması herhalde dünyanın en eğlenceli şeyi olabilir. yaptım, aşırı eğlendim, sabaha kadar yapardım herhalde. bir de böyle dansıyla yapması eğlenceli macarena var ama o eşcinsel exclusive bi şarkı değil. gene de o dansı yapan erkeklerin herhalde hepsi geydir...

seth rogen

beni bu adama benzetiyorlar. gözlüklerle falan aslında andırmıyor değilim gibi geldi bana da. hiç benim tipim değil ayrıca. zaten belirtmiştim (bkz: kendinle sevişmek)

prayers for bobby

filmlerden kolay etkilenen, duygusal bir tip değilim. bu filmin eşcinsel sinemada ünlü olduğunu, etkileyici olduğunu duyup, bir yerlerden bulup izlemeye başlamıştım ama daha yarım saat olmadan filmi izlemeye dayanamadım ve kapattım. benim yaşadığım sıkıntıların hepsini filmde buldum ve tekrar o buhranları görmek istemedim. bu film bana çok ağır geldi.

tom of finland

çizdiği erkeklerin memeleri genelde çok büyük olan bir çizer. eğer böyle büyük meme fantaziniz varsa kesinlikle daha bir tahrik edici oluyor çizimleri. keşke çizgi filmi de olsaydı.

penis

ne garip bir dilimiz varsa, cinsel organların bütün türkçe karşılıkları küfür/ayıp oluyor, kibar bir dil kullanırken sadece yabancı dildeki karşılığını kullanabiliyoruz, bu bana hep garip gelmiştir.

bir de ne biçim geysem, oldum bittim ne görmekten ne dokunmaktan hoşlandığım organ türü. oral seks konusuna hiç girmiyorum bile. böyle bir eşcinsellik ne kadar yaygın bilmiyorum ama olabiliyor demek ki. pornolarda falan da baktığım veya tahrik olduğum bir yer olmadı hiç. seks yaparken de ilgi göstermek içimden gelmiyor. ayrıca belirteyim, vajinayı da çekici bulmuyorum. aseksüel de değilim, muhafazakar da değilim. öyle. değişik.

yaşam koçu

yaşam koçluğu eğitimi alan bir arkadaşım bana bir seans yaşam koçluğu yapmıştı, kabaca sana doğru soruları sorarak senin kafandaki isteklerini, heveslerini, korkularını, dertlerini açığa çıkartarak, senin kafana, düşünce yapına bir ayna tutmak. aslında fena birşey değil, azıcık psikoterapi, azıcık mentorluk karışımı birşey, ama mucizevi değil, öyle bir seansa gittim, hayatı sorguladım olmuyor.

benim de eşcinsellere yaşam koçluğu yapma hevesim var, niş bir alan, bu konulara ilgi duyuyorum, insanlara yardım etmekten de hoşlanıyorum, bi ara zaman ayırıp yapmaya niyetliyim. yolunu arayan gey kardeşlerimize yardım edeceğim inşalla

sarışın

çocukken bir bodybuilderlara bir de sarışınlara acaip yanıktım, bütün fantazilerim bu iki grup erkek üzerineydi. emilio estevez, james spader gibi o dönemin ünlü sarışın aktörlerinin yanında dolph lundgren gibi bodybuilder sarışınlara da hastaydım. bu sarışın sevdamın nedenlerinden biri de sarışınların bana daha saf, daha temiz, iyi insanlar gibi gelmesiydi sanırım. sonrasında bodycilere olduğu gibi sarışınlara olan takıntım da azaldı zamanla ama güzelinin gerçekten çok güzel olduğu bir özellik bu sarışınlık.

zevk alınan ufak sapıklıklar

yemekhanede yemekleri tabaklara koyan, ağzı ve saçları hijyen gerekçesiyle maskeli genç adamın muhteşem güzellikte mavi gözleri var, nasıl anlatsam bilmiyorum, hakkaten çok güzel bir mavi, ne zaman onu orada görsem gözlerinin içine dik dik bakmaktan, adamı kesmekten kendimi alamıyorum. adamla habire gözlerimiz kesişiyor, adam muhtemelen fena halde farketmiş durumda ona öküz gibi baktığımı, ama tabii yapacak birşey yok, gözlerimiz kesişince hemen kaçırıyorum gözlerimi. sonra tekrar bakıyorum ama. bu durum 1 dakika içinde oluyor bitiyor ama her hafta ayrı heyecan oluyor. bi gün bişi diyecek "ne bakıyon" diyecek diye tırsıyorum ama mülayim bir tipi var, demez öyle, zaten ben de hep mülayim tiplere meyil ediyorum.

çok sapıklık olmadı ama, idare ediverin işte.

sevgilinin ailesiyle tanışmak

valla başlığı gördüğümde sevindim ama okuyunca, evli birinin ailesi ile tanışmanın kastedildiğini görünce gerildim. valla iyi dayanıyor hakkaten evli biriyle ilişkide olanlar, nasıl tahammül edilir ben kestiremiyorum, adamdaki rahatlığa da bak, evine alıp salonda yatırıyor, kendi içeride karısıyla yatıyor, çok ilginç kafalar valla. kimseyi yargılamak istemem ama valla bu hikaye de çok fantastik geldi.

neyse, benim aklıma gelen, daha sıradan bir "sevgilinin ailesiyle tanışmak" olayı. yapabilenlerin de hem kendilerini hem ailelerini takdirle karşılıyorum. sema yakar anlatmıştı, oğlunun sevgililerini çok merak ettiğinden (aslında kimlerle takıldığından endişelendiğinden) boysan'dan sevgilisini de eve çağırmasını istediğini, sevgilisiyle tanıştığını, çocuğu sevdiğini vs.

benim durumumda, valla şimdiye kadar bir kez, sevgilimi evinin önünden almaya gittiğim, annesini 10. kattan pencereden bakarken gördüm. ailesi bu ilişkiyi onaylamıyor ama sevgilim beni onlara anlattığı için beni de biliyorlar. kadını pencerede gördüğümde, uzaktan da olsa elimi sallasam mı, ne yapsam, karar verememiştim, sonra da kafamı indirdim, birşey yapmadan arabaya bindim. bilmiyorum o sırada kadın beni gördüğünde ne hissetti. gerçi sevgilimin anlattığı kadarıyla, aslında içten annesi beni belki sevmese de, takdir ediyormuş, zira oğlunun bayağı bi kıçını toplamışlığım, ona yol göstermişliğim var, o çabaları takdir ediyormuş. "bizim lafımızı dinlemiyorsun, ama o diyince yapıyorsun" diye hatta ufaktan kıskançlık da yapıyormuş annesi.

bu ilişkiler neye evrilecek ileride bilmiyorum, bakalım, zaman gösterecek.

jamie raines

3 yıl boyunca her gün selfie çekerek toplam 1400 fotoğraf ile cinsiyet geçişini belgeleyip, bunu da video haline getirip yayınlayan 21 yaşındaki amerikalı trans erkek, f2m.

http://www.techinsider.io/trans-teen-took-1400-selfies-of-his-transition-2015-10

bana ilginç gelen kısmı, kadın hali bana hiç çekici gelmezken, erkek hali gayet hoş gözükmesi. ama sonuçta aynı insan, sadece hormon takviyesi ile değişime uğruyor. bu bana çok ilginç geldi zira eşcinsellikte çekici gelen hakkaten o biraz erkeklik hormonu. ne bileyim çok basit geldi. yani hangi kadın olursa olsun, biraz hormon takviyesi yap, hooop hoşlanmaya başlıyorum, ne kadar kolay. gerçi tabii "biraz"dan biraz daha fazla hormon almış olmalı.

oyuncak

çocukların oyuncak tercihinin toplumsal bir yönlendirmeyle çok da alakalı olduğunu düşünmüyorum, bence evet erkek çocuklar silahlar, arabalar türü oyuncaklara, kız çocukları bebekti, ayıydı, ev setiydi gibi oyuncaklara meyilli. bunu söylerken rahatım zira kendimden biliyorum. çocukluğum tipik bir erkek çocuğun seçeceği oyuncaklarla geçti, oyuncak arabalar, küçük askerler, top oyunları, misketler, yakalamaca vs. kız kuzenlerimde oyuncak bebekler, evler bilmemne vardı, ne o oyuncaklara ilgi duydum, ne de onlara gittiğimde oynadıkları, beni evin babası falan yaptıkları evcilik oyununa ilgi duydum. eşcinsel çocukların yüzde kaçı karşı cinsin genelde oynadığı oyuncakları tercih ediyor bilmiyorum ama böyle birilerinin olduğunu da okumuşluğum var, bu çocuklar genelde eşcinsel çıkıyorlar büyüyünce herhalde.

içine atmak

eşcinsellerin çok yaptığına inandığım durum. yaşadığı duyguları, sıkıntıları, üzüntüleri ve sevinçleri, eşcinsellikle alakası olduğunda çevresiyle paylaşamamak koyar insana. içine atarsın, konuşmazsın, neyin var diye sorarlar, iyiyim dersin, bişi yok dersin, oysa ayan beyan bellidir birşeyin olduğu. yine de kimse ısrar etmez söyle diye. anlatılamayan şeyler birikir de birikir. bi dökülse rahatlayacaktır ama dökülecek kimse yoktur. derdini söylemeyen derman bulamaz derler, haklı bir laftır da, ama söyleyince alacağın tepkiyi kestiremezsin, riski almak istesen dahi anlatmaya olayın neresinden başlayacağını bilemezsin, kafan karışır. gaz ve toz bulutundan mı başlayayım, ilişkimin başından mı alayım, yoksa doğrudan "birini çok sevdim ama o gitti" mi diyeyim? sadece bu karışıklık bile anlatmaktan vazgeçirir adamı. içine atmaya alışmışındır, bunu da atarsın.

bodybuilder

çocukken bütün fantazilerimi üzerlerine kurduğum kişiler. hatta ciddi bir arnold schwarzenegger manyaklığım vardı o dönem, adamla binbir çeşit fantaziler kuruyordum. fantazilerin çoğu da dominance (bunun türkçesi ne, baskınlık falan mı diyelim?) üzerine, adama istediğimi yaptırıyorum falan. sanırım bu bodybuilder fantazisinde beni heyecanlandıran nokta, benden büyük, iri ve güçlü bir adam üzerinde güç sahibi olmaktı. cinsel ilişki biraz da böyle güç ilişkisi üzerinden psikolojik tatmin olduğu için şaşırtıcı değil.

bu manyaklığım zamanla azaldı, artık böyle çok fazla kas fantazisi olan biri değilim, ama hala severim. bazılarına böyle büyük ve kaslı, arnold gibi tipler hiç çekici gelmeyebiliyor da tabii. öte yandan hayatımda sadece bir kez bir bodybuilder ile beraber oldum, evet güzeldi, değişikti, hoştu, adam zaten çok iyi bir adamdı, beraber koyun koyuna film seyretmiştik, o kadar kasın, pazunun falan arasında olmak hoş bir duyguydu benim için. dehşetengiz bir sırtı vardı, böyle kapı kadar, en çok o sırtı hatırlıyorum. yalnız adamı alıp sarılıp sarmalayıp rahatça koynuna almak imkansızdı, ki ben severim öyle şefkat gösterilerini, o kısımda sıkıntı çekmiştim :) neyse bunu da yaşamış olmaktan memnunum, çocukluk fantazimi gerçekleştirmiş oldum biraz da.

ayrıca bence çok saygı duyulası insanlar zira kolay değil o kadar vücut yapmak, yıllar boyu süren bir disiplin ve azim gerektiriyor. sonuç da bence gayet çekici :)

açık ilişki

gayet de oldum bittim tek eşli yaşayan biri olarak söylüyorum, taraflar öyle istiyorlarsa neden olmasın dediğim ilişki türü. böyle basmakalıp ahlakçılık yapmanın bir anlamı yok bence, gördüğüm kadarıyla karşıcinsel erkekler de çok aldatıyorlar, aldatmak yerine açıkca bunu canım, sevgilim dediğin biriyler paylaşmak, gizli kapaklı işler çevirmemek için kullanılabilecek bir ortak yol olabilir. karşılıklı rızayla elbette, ama ilişki bu, aradaki güç dengeleri farklı olabilir, bir taraf diğerinden güçsüz, hatta bağımlı durumda olabilir, o zaman böyle bir açık ilişki teklifine, istemese dahi katlanıyor olmak durumunda kalabilir vs. genel olarak açık ilişki iyi mi gider, ilişkiyi mi bozar, sanırım bunlar da her bir ilişkinin kendi doğasına göre cevaplanabilecek sorular, bozmadan da götürülebilinir herhalde. önemli olan o ilişkiden ve karşı taraftan ne beklediğin. bu konuda önce kendine, sonra karşındakine karşı dürüst olabiliyorsan, sorun yok bence.

genel olarak bu konuda böyle düşünüyorum ama kişisel olarak sanırım bana hiç uymayacak bir ilişki tarzı. ama yaşayanları hiç bir şekilde yargılamam, herkes keyfine göre yaşasın.
  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).

yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.

kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

salatalık

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.