antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

eşcinsellerin rahat ettikleri üniversiteler

odtü genel olarak özgürlükçü, sol ideolojinin güçlü olduğu, genel havası olarak da kimsenin kimseye karışmadığı, rahat bir okul olsa da, son derece dingil bir yönetimi vardır, lgbt kulübüne de (diğer pek çok üniversite gibi) izin vermemiştir, lgbt namına da çok bir hareket görmemekteyim. bir aralar aktif olmaya çalışan bir lgbt grubu vardı, onlar da yokoldu. bahar şenliklerinde çok uzun yıllardır lgbt standı açılır, son birkaç yıldır da şenlik döneminde kampüs içi onur yürüyüşü yapılıyor, gökkuşağı bayrakları açılıyor, tepki falan da almıyor belki ama öyle muhteşem güçlü bir yapılanma, beraberlik vs. beklemeyin. yine de türkiye ortalamasına bakıldığında, lgbt'lerin hiç sorun yaşamadan okuyabilecekleri güzel bir üniversitemiz, yazmaktan çekinmeyin.

bu arada boğaziçi'li bir arkadaşımdan oranın da lgbt ler için acaip rahat olduğunu öğrenmişliğim var, ama orada dinci kesim de bayağı güçlü gerçi. işte her telden çalan bir okul, üstelik oranın yönetimi daha liberal, becrebiliyorsanız orayı da gönül rahatlığıyla yazabilirsiniz gibi duruyor.

beverly hills 90210

90'ların gençlik dizisi. ayıla bayıla izlerdim. kızları da çok güzeldi, oğlanları da, yaşadıkları da. brandon'ı severdim ama soranlara en güzeli kelly derdim.

bizimkiler

ilk yıllarında dizinin ana ailesinin babası şükrü'nün abisi şevket'in damadı rolünde cem adlı bir karakteri canlandıran, sarışın ve çok yakışıklı bir abi vardı, adı akın tunçmuş, çocukluğumun arzu objelerindendi kendisi. kimse hatırlamıyor ama bu adamı.

eşcinsel çocuğundan utanmak

sağolsun annemin durumu. geçende halama gittik, halamın da kızı boşandı, biraz üzgün. mutfakta konuşuyorlardı, ben de geldim salata hazırlıyorum, halam "artık kendimi üzmüyorum, olan oldu, napalım" dedi. bunun üzerine annem de "ben de artık kendimi üzmüyorum nuraycım, bakıyorum hiç değilse çocuklarım mongol değil, gerizekalı değil diyorum" dedi. bir de bunu bana bakarak dedi ya. inanamıyorum valla anneme. bir de ben yani, iyi bir işi, doktorası bilmemnesi olan, işinde gücünde kendi halinde, kimseye yük olmayan, kötü alışkanlığı olmayan, küfretmeyen, şiddete karışmayan, ailesine yardımcı olan, yemek falan yapan, yani zihinlerdeki hayırlı evlat imajının, torun vermek hariç olan kısımlarına ziyadesiyle uyduğunu düşündüğüm birine.

valla o kadar şoke oldum ki o anda, ne yapacağımı bilemedim, çıkıp gitsem mi, okkalı bir cevap mı versem (ki pek öyle cevap verebilen biri de değilim), hatta sinirime hakim olamayıp girişsem mi (aklımdan geçmedi değil bir an) bilemedim, şoke şekilde salatalıkları doğramaya devam ettim.

o kadar salak şeyler söylüyor ki annem, ne kadar kırıcı olabileceğini hiç düşünmüyor. eskiden, bir kaç ışık yılı önce, kendisine söylediği bazı şeylerin beni çok kırdığını belirtiyordum da beni hafife alıyor, "ne var canım bunda kırılacak" diyor ya da hiç hatırlamıyordu öyle birşey dediğini. sonra da gene kafasına geleni söylemeye devam ediyordu. annemin cidden salak olduğunu düşünüyorum. o değil, valla bu zamana kadar tuttum kendimi ama bi gün kendisine çok pis dalıcam yaşına başına annem olmasına falan bakmadan, kaç gün oldu hala yediğim bu lafın siniri geçmedi.

uluslararası cinsiyet çeşitlilik ve sosyal içerme konferansı

dün ilk oturumu yapılmış, bugün de devam edecek olan konferans. kamu denetçiliği kurumu bile katılmış, devletin kurumlarının böyle toplantılara katılabiliyor olması enteresan bir gelişme olmuş. gerçi avrupalılar üst düzeyde katılım sağlıyorlar diye bunlar da katılıyor ama, yine de katılım olmuş. üstelik akp ile yakınlığı bilinen rixos otel'de yapılıyor olması da enteresan. öte yandan lgbt sorunlarına ve hak taleplerine herhangi bir etkisi olur mu, pek sanmıyorum.

mehmet ali ılıcak

nazlı ılıcak'ın oğlu. o kadar çıtır, o kadar güzel bir suratı vardı, rick moranis gibi bir başka çok tatlı ve seksi bulduğum adama benzerdi, tercüman gazetesi reklamlarına çıkar, saçma sapan birşeyler söylerdi ama çok tatlıydı, içim giderdi evet...

şimdi baktım, adam hala tatlı ve çıtır. yaşlanmıyor galiba.

tarkan tevetoğlu

bu arkadaş ilk çıktığı zamanlarda, milliyet gazetesi aşağıdaki linkte görebileceğiniz, şimdi internette bulduğuma inanamadığım, devasa posteri vermişti. o postere sanırım o kadar çok baktım ki, tarkan'ı moleküllerine kadar ezberlemiş olabilirim. sağolsun tarkan ve milliyet işbirliği, bana beni bir kaç sene idare edebilecek otuzbir malzemesi vermişti.

http://ayisozluk.com/lnk/a9cb7a

emre matraş

1995 civarı haydi çal adlı sikindirik şarkısı ile ortaya çıkmış, matraşgillerden popçu. kendisinin kişisel tarihimdeki önemi, sürekli üstü çıplak şekilde etrafta imaj adına cıbıl dolanan, çok da güzel bir vücudu olup bunu o dönemler sergilemekte beis görmediğinden beni cidden tahrik eden bir abimiz olmasıydı. sınıfta yanımda oturan kız defterine bunun o çıplak halinin olduğu bir sticker yapıştırmıştı, kız gittiğinde ben defteri alıp stickera bakarak dalıp gidiyordum. durumum rezilmiş o sıralar yav...

edit: açtım şimdi youtube'dan izledim mevzubahis videoyu, allahım adamda vücut falan da yokmuş, şarkı zaten çok iğrenç, klip desen korkunç... allahım yokluktan neler izliyormuşuz ya, daha da acıdım kendi o hallerime.

çılgın bediş

aslında kötü bir diziydi ama oyunculuklar falan sempatikti, izliyorduk mutlu mutlu. dizideki erkek arzu objesi (gerçi dizide kadın arzu objesi yoktu) olarak bulunan oktay rolündeki cenk torun, cidden çok güzel bir vücudu olan bir abimizdi ve laf aramızda ben de çok beğeniyordum kendisini. kendisini dizide maalesef hiç vücut şov yaparken göremedik ama giydiği dar t-shirtlerden biçimli vücudu hep belli oluyordu. o zamanlar yoktu internet minternet tabii, ancak bunlarla idare ediyorduk napalım.

sarp levendoğlu

kendisi taş bir abimiz olsa ve muscle and fitness dergisine güzel vücuduyla kapak olup dikkatimi çekmiş olsa da, oynadığı bir dizideki oyunculuk performansını gördüm, o kadar rezaletti ki, adamın karizma gözümde sıfırlandı gitti. ama olsa yer miyim, yerim valla.

muscle and fitness

bir süredir türkçe de yayınlanan amerikan menşeili sporcu erkek dergisi. her sayıda aynı teraneleri anlatır durur, bir başka iç bayıcı erkek dergisidir. öte yandan güzelliği elbette kapağına çıkan vücut yapmış taş abilerdir. hatta bu dergiye kapak olmak çok büyük bir onur addedildiği için, amerika'da yarışmalar ile kapak güzeli seçildiğini biliyorum.

türkiye versiyonunda şimdiye kadar iki ünlü dikkatimi cezbetti, biri murat boz diğer ise sarp levendoğlu. her ikisi de taş gibi halleriyle poz vermişlerdi. maşallah diyoruz buradan kendilerine.

murat boz

bu arkadaş evet yakışıklı biri. ve şu paparazzi fotoğrafındaki vücudu salmış haliyle olay olmuştu hatırlarsanız. sonra kendini kapattı, antrenörlerle falan çalıştı etti, gene taş oldu, sarkık meme imajından kurtulabilmek için de soyunması ve yaptığı vücudunu sergilemesi gerekiyordu, bunun için de kliplerini değil, muscle and fitness dergisine kapak olmayı tercih etti, belki hatırlarsınız. bu dergi için yaptığı çekimleri youtube videosu halinde bulmak mümkün. daha ilginç olanı ise, bu derginin kapağına, derginin formatı gereği, üstü çıplak olarak kapak oldu gerçekten kendisi. öte yandan daha önceden hiç örneğini görmediğim üzere, o dergi bayilerde, muratcığımızın tam memelerinin üzerinden geçecek şekilde duran kırmızı bir şerit şeklinde kağıt ile yerini almıştı. dergi bir de şeffaf poşetin içinde olduğundan, adamın tüm göğsünü o şeritten dolayı göremiyorduk. eh, murat boz'un memelerini göreyim diye de o dergiye para vermek istemediğimden, çok fena içimde kalmıştı. neyseki aradan bir ay geçtikten sonra gittiğim spor salonundaki bir masanın üzerinde görmüştüm de tam halini, bir tarafım şişmemişti. adam herhalde özellikle kapattırdı, bütün türkiye dergiyi almadan benim memeleri seyretmiş olmasın diye. çok enteresan.

ünlü türk erkekler

aralarında pek çok yakışıklı kişi olsa da, bu popülasyonun benim için en büyük sıkıntısı, internette adlarını arattığımda karşıma google görsellerde genelde hiç yarı çıplak,mayolu, seksi pozlarının çıkmaması. oysa durum yabancı ünlülerde hiç de öyle değil. yabancı erkek ünlüler, hele bir de yakışıklı ve güzel vücutluysalar, internet istemediğiniz kadar ister plajda, ister stüdyo ortamlarında çekilmiş bir sürü seksi fotoğrafı ile dolu. sonuçta bu adamlar bir nevi fiziksel görünümlerini satarak para kazanıyorlar, dolayısıyla herhalde bundan normal birşey yok.

gel gelelim ünlü türk erkeklerinin en taşı dahi olsa, böyle resimler bulmak çoğunlukla çok zor, olanlar da çok kötü kalitede.

mesela son dönemlerin en taşlarından birini alalım: burak özçivit.

kendisini arattırıyoruz: https://www.google.com.tr/search?q=burak+%c3%b6z%c3%a7ivit&rlz=1c1chnv_trtr472tr472&es_sm=122&source=lnms&tbm=isch&sa=x&ved=0cacq_auoawovchmi3plfuzn6yaivh7guch0gnq6n&biw=1366&bih=667

görüldüğü üzere bi bok yok.

"burak özçivit vücut" diye arattığımızda: https://www.google.com.tr/search?q=burak+%c3%b6z%c3%a7ivit&rlz=1c1chnv_trtr472tr472&es_sm=122&source=lnms&tbm=isch&sa=x&ved=0cacq_auoawovchmi3plfuzn6yaivh7guch0gnq6n&biw=1366&bih=667#tbm=isch&q=burak+%c3%b6z%c3%a7ivit+v%c3%bccut

hadi gene bir iki poz çıktı paparazziler tarafından hasbel kader çekilmiş ama görüntüler gayet boktan. ama o boktan karelerden görebildiğimiz kadarıyla adamın vücut şahane. e peki bu adam ne diye playgirl'e, tempo'ya aktüel'e, hadi en kötü muscle and fitness türkiye gibi dergilere falan sayfa sayfa poz vermiyor. vallahi satış rekorları kırar. ama nedenini bilmiyoruz. muhafazakar aile yapımız mıdır nedir.

evet bugünkü first world problems bölümümüzün sonuna gelmiş bulunuyoruz, esen kalınız.

ilgilenenler için derdini sikeyim butonu hemen aşağıda sağda.

damla meme

kadınlarda, alt kısımları dolgun olup meme ucuna doğru sivrileşen, meme uçları oldukça dik olan meme türü. yuvarlak memeye kıyasla daha çekicidir.

erkeklerde de görülebilir. ülkemizde en bilinen damla memeli erkek olarak emre altuğ'yu, sıcak klibindeki haliyle örnek verebiliriz mesela.

iç çamaşırı

sanırım en enteresan erkek iç çamaşırı, porno filmlerden aşina olduğumuz, adına jockstrap denen, ön kısmı kapalı olup siki taşağı korumaya yarayıp, arka tarafı tamamen açık olup götün kabak gibi gözüktüğü model. genelde futbolcular kullanıyor ama ben daha çok pornolarda gördüğüm için pornocu kıyafeti gibi gelmeye başladı.

sevgili olmak

birbirinden hoşlanan iki insanın bir araya gelip romantik bir ilişki başlatması durumu.

genelde ilk öpüşme ile resmiyet kazanır. eğer öpüşülmediyse "ama ben seni arkadaşım olarak görmüştüm" ayağı çekilme olasılığı hala mevcuttur. arkadaşlarınızla normal koşullar altında öpüşmediğiniz için ilk öpüşme önemlidir.

çıkmak

sevgili olmak anlamında kullanılıyor. annelerimizin zamanında adı konuşmak imiş zira o zaman nişanlanmadan önce sadece konuşurmuşun. şimdi beraber dışarı çıkıp bir yerlere gittiğin için adı çıkmaka dönüşmüş.

hayat ağacı

valla bu dizinin izlediğim bütün dizilerden farklı bir yeri var bende. hiçbir bölümünü kaçırmadığım tek dizi olabilir. konusu acaip sürükleyiciydi, yalan rüzgarı ve türevlerinin bayıklığı yoktu. sam'in sınıfını geçsin diye okuldaki öğretmenine vermesi ekseninde dönen heyecanlı bir muhabbet vardı, kyle masters'ın itfaiye binasından devşirdiği süper seksi evi vardı, iğrenç halanın geyik kafası içine koyduğu elmaslarla ilgili muhabet vardı vs. hatta bu elmas muhabbetinde bilmemne hala, dizinin en yakışıklı karakteri (benim de hastası olduğum) monik'in sevgilisi jason'u öldürmüştü de içim gitmişti. ne yakışıklıydı yauw jason, olsa da yesek...

cesur ve güzel

benim bunu ananemle ayıla bayıla seyrettiğim, star kanalında trt'deki yalan rüzgarına rakip olsun diye pazarlandığı, dizi sonunda güler kazmacının programının başlayıp diziyi izleyi izlemediğimizi ölçen bir soru sorup (örneğin burukun giydiği pantolon ne renkti?) telefonla bağlanıp doğru cevabı veren kişiye çamaşır makinesi verilen dizi.

yalan rüzgarı ile benzer muhabbetler dönerdi ama olay moda dünyası ekseninde döndüğünden az biraz daha janjanlıydı bu dizi. sally spectra adlı şişman kötü teyze, bu forresterlara etmediğini bırakmazdı falan filan.

dizinin benim için asıl olayı ridge forrester adlı, yaklaşık üç bölümde bir havuzda yüzen, üçgen köşeli çenesi olan abiydi. abimizin vücudu hakkaten daş gibin olduğundan, dizi de kadınlara hitap ettiğinden, izleyen kadınların ağzı (ve başka yerleri) sulansın diye bu abimizi habire yüzdürürlerdi. ekmek parası olduğu için direktiflere uyan ridge abi, slip mayosunu giyer, evin havuzuna girip iki yüzer, sonra havuz başına gelen kah buruk olur kah stephanie olur, kadınlardan birinin havuz başında bu abiye dırdırlaması nedeniyle havuzdan çıkar, kurulanırken bu kadınlara laf yetiştirir ("ama ben ona değil sana aşığım burukcum" tadında laflar), bu sırada da ister istemez bol bol vücudunu sergilemek durumunda kalırdı. valla kimbilir bu sahneleri orada kaç kere çekiyorlardı, adamı bi doğru dürüst yüzdürtmediler, bu abi de habire ıslak ıslak bu karılara laf yetiştirdi durdu, iyi zatürre olmadı valla dizi boyunca. ama bu sahneleri nedeniyle yalan rüzgarındaki paul abi bir, bu ridge abi iki, çocukluk fetiş objem olmuşlardır, hey gidi günler...

yalan rüzgarı

bu dizinin trt2'de ilk yayınlanmaya başladığı tarihlerde (1988) çocuktum ve ananemle beraber oturur her akşam seyrederdik. izlemesi feci derecede zevkliydi o dönem, muhtemelen şimdi izlesem sıkıntıdan patlarım ama o dönem bu sonsuzluğa kadar bir döngü şeklinde süregelen "kim kimi sikecek acaba?" muhabbetini takip etmek acaip zevkliydi. dizi esnasında da ananemle "buruk victoru sevmiyor ama parası için onla birlikte olmak istiyor vs" tarzı akıl yürütme muhabbetleri çok zevkliydi.

diziden hatırladığım en enteresan şey, victor ketrin teyzenin evine geldiğinde, evin hizmetçisi ester'in " buzlu çay almaz mıydınız?" teklifiydi. o dönemde türkiye buzlu çay kültürüyle tanışmadığı için, buzlu çayın dünyanın en esrarengiz içeceği olduğunu düşünür ve çok merak ederdim. ama genelde victor onun yerine bir bardak buzlu viski alır ve kameraya dönüp içkisini yudumlarken konuşur, ketrin abla arkada endişeden endişeye gark olurdu.

öte yandan beni cinsel olarak daha o yaştan etkileyen bir olay olmuştu. bu dizide paul williams diye taşlar ötesi, acaip yakışıklı bir abi vardı. bir bölümünde ne hikmetse soyunmuş ve eşi mi sevgilisi mi neydi nikki diye bi abla bu abinin sanatsal çıplak pozlarını çekmişti. abi niye böyle bir işe kalkışmıştı o kısmını hatırlamıyorum ama sonra işgüzar nikki abla bu fotoğrafları paul abiden habersiz bir kadın dergisine yollamış (oha!), onlar da basıp bütün amerikaya paul abinin çıplak vücudunu ifşa etmişlerdi. bu nedenden dolayı paul abi nikki ablaya bir dönem çok kırgındı. böyle saçma sapan bir muhabbet dönmüştü işte ama o çıplak çekimin yapıldığı bölüm benim o bacak kadar veletkenki hafızama feci kazınmıştı, paul abi bir süre fantazi objem olmuştu.

şimdi açtım baktım, paul abiyi oynayan abi amca olmuş, hala yakışıklı sayılır ama daha ilginci hala dizide oynamaya devam ediyormuş. bu ne manyak bir olay yarabbi, memuriyet gibi birşey bu dizi, emekli oluyorsunuz diziden sonunda. adı doug davidson imiş, o dönemki taş fotolarını da buldum google amcadan, küçükkenki sarışın manyaklığımla birleşince, o dönem adama niye ölüp bittiğimi tekrar hatırladım.

ayrıca yakın dönemden cesur ve güzel de vardı, oradaki arzu objem de üçgen çeneli ridge abiydi, slip mayosuyla havuzlardan çıkardı, ay ay ayyy...
  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).

yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.

kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

salatalık

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.