antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

bring me to life

bunun klibindeki abi, kızı düşürdükten sonra göklere bakıp yakarırken bana çok seksi gelmekteydi.

halil ibrahim dinçdağ

bu adamla tanışmışlığım var, kendisi iyi birine benziyor, ayrıca elbette kendisine karşı yapılanlar korkunç ve bunların karşısında ortaya çıkıp karşı koyabilmesi takdire şayan fakat kendisiyle röportaj falan yapıldığında söylemlerinde fena halde tutarsızlıklar yapıyor, öyle şeyler söylediği oluyor ki homofobik söyleme giriyor, kafa karıştırıyor. her eşcinsel kişiden, lgbt konuları hakkında süper bilinçli olmasını bekleyemeyiz elbette ama zoraki de olsa aktivizme itilmişsen ve medyaya çıkıp demeçler vereceksen, az biraz konular hakkında okuyup en azından kendi içindeki tutarsızlıklara düşmemeye çalışmak gerekir. yine de ortaya çıkıp açık açık benim hakkımı eşcinsel olduğum için gasbettiler diyebilme cesareti nedeniyle kendisini takdir etmekteyiz.

yürek burkan eşcinsel videosu

başlık çok başarılı olmayabilir ama bahsi geçen videoyu anlatacak daha iyisini akıl edemedim.

youtube'da dolanırken bir ara keşfetmiş olduğum ve ilk izlediğimde beni de ağlamaklı hale getiren, bir kısmınızın kendinden çok şey bulabileceği, eşcinsel bir türk gencin kendini anlattığı bir ropörtajı içeren video bu. maalesef ingilizce ama az buçuk anlıyorsanız, mutlaka bakın. videodaki adamı tanıyorsanız, ona en derin sevgilerimi iletin lütfen. burada olsa ona kocaman sarılırdım.

zee - i'm from driftwood (ingilizce altyazısı var)

http://youtu.be/XhMkuOp9-LA

pflag

1972 yılında new york’ta bir öğretmen olan jeanne manford'un, oğlu gey olduğu için dövülmesinin üzerine parents, families and friends of lesbians and gays (lezbiyen ve geylerin aileleri ve arkadaşları) adıyla kurduğu, bizdeki listag gibi ama amerika'da acaip derecede yaygın bir dernek. lgbt bireylere ve ailesinde lgbt birey olan başkaları ile dayanışmak üzere kurulmuştur. lgbt hakları mücadelesi için aşırı derecede önemli katkıları olmuştur.

www.pflag.org

benim çocuğum ankara gösterimi

22 kasım 2015 pazar günü saat 18:00'de, tayfa kitapkafe'de, listag annelerinden günseli dum ve ümmühan kıyan'ın katılımıyla gerçekleştirilecek olan gösterim. izlediyseniz de izlemediyseniz de, sırf o sohbet bölümü için bile kaçırmayın derim.

https://www.etkinankara.com/etkinlik/13795/detay/-benim-cocugum-gosterimi-ve-listag-ebeveynleri-ile-soylesi.html

tayfa kitapkafe: selanik caddesi 82/32, kızılay ankara

emre aydın

şarkılarını doğru dürüst dinlemişliğim yok ama ne zaman bir yerlerde izlesem, kilitlenip kalıyorum, çok acaip yakışıklı görünüyor gözüme. saçının sakalının şekli, yeşil gözleri, siyahlar içindeki üzgün halleriyle falan bence acaip seksi bir adam.

yalnız diğer ünlü türk erkekler gibi onun da şöyle bir sıkıntısı var şu entrymde belirttiğim: (bkz:#266755)

kemal doğulu

bence yakışıklı ve çekici. güzel de giyiniyor. muhtemelen karakter olarak süper uyumsuz olurduk ama televizyonda görünce izlemesi hoş geliyor bana. iç çamaşırı ile poz vermiş nadir türk erkeklerinden zaten kendisi, vücudu da fena değil, onu da gördük. konuşması falan da düzgün, o salak yarışmada dahi gayet efendi efendi oturuyor, efendi efendi yorumlar yapıyor. 1 yerde diye korkunç bir klibi olan bir şarkı yapmıştı, tam hande yener'in de nirvanayı bulduğu dönemde, o da gayet iyiydi, nedense nedense diye şarkısı vardı, o da çok iyiydi, uzayda aşk var diye şarkısı çıktı sonra o da iyiydi. hetero taklidi bile yapmıyor ya bu bile yeter. öykü serter'le reklam kokan hareketleri bile sevimli. bilmiyorum valla, benim gördüğüm kadarıyla, çektiği iğrenç klipler dışında bir falsosu yok bu abimizin.

http://c11.incisozluk.com.tr/res/incisozluk/11000/4/71574_o42f6.jpg

bullying

olgun erkek

bence gayet tercih edilesi erkek türü. tabii burada kendini salmış, sıradan mahalle amcalarından bahsetmiyorum. 40 yaş üstü, hayatta belli yere gelmiş, sakin, ne istediğini bilen, ota boka heyecan yapmayan, güzel zevkli bir evi, rafine zevkleri olan, örneğin şarabın veya müziğin güzelinden anlayan, zevkli yemekler yapan, sohbeti pek keyifli olan ve sizi kendi güvensizliklerinizden sıyırabilen, yatıştıran, onlayken anlamsız şekilde bir güven, bir herşeyin yolunda gideceği duygusuna kapılarak tüm kontrolü ona vermekte tereddüt hissetmeyeceğiniz bir adam bahsettiğim. çok da keyifli herhalde böyle bir adamla hayatı paylaşmak. benim bunun kıyılarında dolaştığım bir deneyimim olmuştu, içindeyken çok da keyif almıştım, hayattan keyif almak, hayatın tadına varmak konusunda değişik bir deneyim yaşamıştım. adam biraz da keyif pezevengiydi tabiri caizse, o yüzden hem kendisi dolce vita yaşıyor hem de yanında bulunanlara yaşatıyordu. adamla aynı ligde olmadığımızı farkettiğim halde, görüşe görüşe kendimi kaptırıp duygusal açıdan iyice bağlanmaya başlamasaydım, bitmeyecekti de, yani bir süre daha giderdi de, işte maalesef benim karakterime de bağlanmamak uymuyor, sonunda cozurdayıp kaçtım. ama benzer kafa yapılarına sahip olunsa, valla bence çok keyifli böyle biriyle beraber olmak derim.

öykü özen

kendisini çok yakından tanıyan bir arkadaşımdan, dudak uçuklatan öyküsünü dinlemiştim bu trans kadının. içinde uyuşturucu, şiddet, fuhuşa zorlama vb. pek çok mafyatik iş vardı ve anlatan arkadaşım bu kadının son derece tehlikeli ve özellikle müşkül duruma düşmüş lgbt bireyler için fena halde zararlı olduğunu, zaten en sonunda ülkede yaşayamayacak denli çok düşman edinerek brezilya'ya kaçmak durumunda kaldığını anlatmıştı. aktivist, lgbt hakları savunucusu kimliği altında etmediğini bırakmamış kendisi. başkasının yalancısıyım ama arkadaşım pek yalan konuşacak biri değildi.

emin çapa

yakından izlediğim, hareketlerinde ve konuşmasında feminenliğin hasını gördüğüm, cnn türk'te çalışan ekonomici amca. tatlı bir adam aslında, güzel de konuşuyor ama öyle bir hareketleri var ki, benim gaydarlar çok fena alarma geçmişti.

rüzgar erkoçlar

son fotolarını görünce ağzım açık kaldı. kendisi yakışıklı piç kategorisine girmiş iyice. kadınken güzelken erkek olunca da güzel olmak haksızlık mi bize yoksa çok doğal bir sonuç mu karar veremedim ama bayağı havalı, bağdat cadddesi tikican gençliği olmuş kendisi. halinden de rahat olduğu belli oluyordu, ne mutlu ona. yalnız f2m durumlarında dönüşmek sanırım çok daha kolayken, testesteron hormonunun geri dönülmez şekilde aşırı dönüştürücü etkisi nedeniyle, m2f durumları görüntusel olarak bu kadar başarılı sonuçlar vermiyor çoğu zaman. valla kendisine başarılar ve mutluluklar diliyorum, üstesinden geldiği şey, bu kadar ünlüyken hele, oldukça cesaret gerektiren birşeydi, başarıyla geçirmiş gözüküyor. umarım ileride bu ülkedeki lgbt farkındalığı için çabalar kendisi, bülent ersoy'un hallerine düşmez.

gaydar

o kadar garip birşey ki...

eşcinselliğimi kabullenmeden önce bende zerre yoktu.

sonra sonra gelişti ve gayet çalışır duruma geldi.

birkaç ay önce bir konferansa dinleyici olarak katılmıştım. yanıma yakışıklı bir arkadaş oturdu. yemin ederim daha otururken hissettim birşey. oysa elemanda feminen bir taraf yok, herhangi bir abartı giysi, saç şekli vs. yok, hareketleri farklı değil, yani dışarıdan hiç ama hiç bir farkı yok, dümdüz bir arkadaş.

çok az sohbet ettik, konuşmasında da bir değişiklik yok. ama sadece yanımda oturmasından dolayı zangır zangır sinyal alıyorum. bu duygunun nereden geldiğini tespit etmeye çalıştım, cidden kendimi yokladım, bu gaydar olayını sorguladım orada, bu saçma sapan elektriği nereden alıyorum acaba dedim, ama bir türlü çıkaramadım. çocukla konuşmak için yanıp tutuştum, saçma sapan şeylerden muhabbet açtım, kibar şekilde yanıtladı falan, bir noktada "ya kusura bakma da gey misin?" diye sormamak için kendimi zor tuttum. neyse sonra bu rahatsız edici düşüncelerden sıyrılmak için kendimi sunuma verdim falan. konferans sonunda çocuğun adını soyadını email adresini istedim, verdi, vedalaştık vs. sonra da o koşturmacanın içinde aklımdan çıktı.

türkiye'ye döndüğümde notlarımı karıştırırken bu arkadaşın emaili çıktı. adını google'da bildiğim stalklama yöntemlerini kullanarak arattırdım. çok bir bilgi çıkmadı özel hayatı ile ilgili, facebook likelarına kadar baktım ama birşey bulamadım. fakat sonra iyice ıncık cıncık araştırınca, bir dil öğretme sitesinde bir ilanını buldum, eleman "erkek arkadaşım brezilyalı, portekizce öğrenmek istiyorum, yardımcı olur musunuz?" diye kabak gibi bir ilan yazmış olduğunu gördüm. o an hem muvaffak olmanın mutluluğunu yaşadım, hem de zaten bir şekilde manyak gibi sezinlemiş olduğum şeyin doğrulanmasının verdiği şaşkınlığı da yaşadım. çok garipti.

gaydar olayını en çok kurcaladığım vakit bu deneyim oldu. sonuç ise arada telepatik birşeylerden kaynaklanma olasılığı. yine her geyi anlayabiliyorum diye birşey söylemem elbette mümkün değil, ama bazen de ortada hiçbir elle tutulur sebep olmadan farkedebileceğinizi bizzat yaşadım.


kaan girgin

cocuklugumuzun yakisiklisi bay pardondur kendisi.

american beauty

hayatimda seyrettigim en iyi film olabilir. filmdeki tek sikintisiz insanlarin gey cift oldugu yonundeki bir elestiriyi baska bir yerde daha okumustum ama filmde gey ciftin hikayesi neredeyse hic islenmemis oldugundan, fazla yuzeysel bir elestiri olur bu. sam mendes'in bakis acisindan o gey cift de incelense kimbilir altindan neler cikardi onlarin da.

bu filmde cok basarili bir sinematografi, anlatimi zenginlestiren cok yaratici sahneler vardir. mesela filmin afisine de ilham veren, kevin spacey'nin sarisin kizimizi gul yapraklari arasinda ciplak yatmasini ruyasinda gordugu sahne cok carpicidir. bunun gibi baska enteresan sahneler de var ama bence en iyisi mavi gozlu oglanin kamerasiyla bir torbanin ruzgarda donusunu cektigi ve kiza bunu gosterdigi sahne ve o sahneye yapilan yorumlar. tek kelimeyle buyuleyiciydi.

hala izlemediyseniz mutlaka izleyin. 1999 yili oscarini kazanmistir.

cem adler

bulent ersoy'un kendinden bilmemkac yas kucuk, citir eski kocasi. 1990'larda evlendiklerinde bayagi olay olmustu. damadin ailesi bulent ablayi istemeye falan gelmislerdi diye hatirliyorum. sonra bu adam bulent ablayi baska kadinlarla aldatti diye bosanmislardi kisa sure icinde. bir de itiraf edeyim, ben bu elemani acaip yakisikli buluyordum, valla billa. utansam mi bilmiyorum.

angels in america

ben bu diziyi, acaip popüler olduğu 2004 yılı civarında cnbce kanalında izlemiştim, o zaman da pek beğenmemiştim. sonradan aradan on yıl geçti, ben coming out oldum falan, acaba bu durumlar diziyi izleme perspektifimi değiştirmiş midir, ben de diziye bayılacak mıyım diye tekrar izleyeyim deim (tamam itiraf ediyorum, bir de taş bir adam vardı, onu tekrar görmek istedim). efendim taş adam hakkaten hala taş gözüktü, adı patrick wilson ve çok güzel bir vücudu var. bunun dışında bir de emma ablanın melek olarak gelip, "ay, ay, ay, ay bring you the word" dediği kısımlar çok etkileyici çekilmiş. harper kzımızın halisünasyonları da iyiydi. al pacino'nun kısımlarının hepsinde çok sıkıldım ama adamın oyunculuğu çok iyi. bunun dışında genel olarak bana gene bayık geldi bu dizi, herkesin ayılıp bayıldığı ama benim görmediğim ne var bilmiyorum. 1985'te tiyatro oyunu olarak daha etkileyicidir herhalde.

cinsel ilişki teklifini reddetmek

erkek milletinin her daim abazan ve sekse aç olduğu varsayımı ile erkeklerin asla yapmayacağı varsayılan, öte yandan benim de kaç kere yaşadığım ve yaşattığım üzere, geyler arasında da gayet olması çok normal durum.

eşcinsellere kariyer önerileri

ian mckellen bir röportajında, eşcinsel kimliğini 1960'lar ingiltere'sinde özgürce gösterebileği tek alanın sinema ve oyunculuk olduğu için bu alanı seçtiğini söylemişti. 2015 türkiye'sinde elbette her işte lgbtler çalışıyor ama hakikaten açık kimlikleriyle olabildikleri yerler gene bu sanat sepet işleriyle sınırlı gibi. tabii göstermek isteyen, kırkpınarda yağlı güreşçi olsa bile gösterir de, işte biraz rahat etmek konusuna gelirse alan daralıyor.

benim kişisel önerim, ne olursanız olun, o alanın en iyisi olmaya bakın olur. bunun yolu da yaptığınız işi sevmekten geçiyor, sevmediğiniz birşeyi okumayın derim. algoritması basit bu işin, seven insan çok çalışır, çok çalışan başarılı olur, başarılı olanın da önünde özgürlük alanı açılır. bunun dışındaki kriteriniz, kendi başınıza işinizi açabileceğiniz, sürekli maaşlı çalışan pozisyonuna mahkum olmayacağınız bir alan seçmek olabilir. bir de akademisyen olmayı seçebilirsiniz, bu ülkede görece özgür sayılabilecek bir ortamları var. hele sanat sepet fakültelerinde akademisyen olsanız, gördüğüm kadarıyla götünüzü de açsanız sıkıntı olmuyor (bakınız mimar sinan üniversitesi)

lgbti ruh sağlığı sempozyumu

ben buna katılmak istiyorum fakat web sitesinde yazan kimler katılabilir kısmında psikolog, sağlık çalışanı, lgbt örgüt çalışanı, psikoloji öğrencisi vs. olmak gerektiği yazıyor ve hiçbiri değilim. ayı sözlük lgbt derneğinden sayılırsa gerçi durum değişebilir. ön kayıt yaptırmadım dolayısıyla, buradan birilerinin içimi rahatlatmasını bekliyorum *

ps. aslında özlem çolak'ı tanıyorum, ona mı sorsam.
  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).

yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.

kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.

salatalık

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri