herkesin ap olduğuna inanıyorum,pasif oldugunda aldığın zevki oluşturan etkenler herkeste var,o yüzden full aktif takılan abilere kendinizi sınırlandırıyorsunuz diyorum,daha çok zevk alınabilir bu hayattan
başrolünde the office'ten hatırlanabilecek ellie kemper'ın oynadığı 2015 yapımı komedi dizisi.
konusu ise: kimmy, 15 yaşındayken evinin önünden, kıyamet günü geldiği ve artık kimsenin hayatta kalmadığını iddia eden papaz tarafından kaçırılır ve kendisi gibi 3-4 kadınla bir yer altı sığındağında yaşamaya başlar. tabi bu hapsedilen kadınlar, 1800lü yıllardaki gibi bir hayat sürmeye mahkum kalıp dışarıdaki hayattan mahrum kalırlar. 15 sene sonra fbi tarafından kurtulan bu "köstebek kadınlar"dan olan kimmy, kendisini büyük bir pozitiflikle new york'a atar ve olaylar gelişir.
gerek kimmy ve ne kadar kötü olursa olsun durum her şeye pozitif yaklaşımı, gerek kimmy'nin ev arkadaşı titus'ın mükemmelliği ile epey komik, eğlenceli bir yapım. öyle ki, 13 bölümlük netflix yapımı olmasına rağmen hemen 2.sezon onayını almış bulunmakta. bu kadar iyi bir senaryoda herhalde tina fey'in de olmasının etkisi büyük. ayrıca inanılmaz komik, anında insanın beynine kazınan bir açılış müziği bulunmakta, izlenilesi!
benim için en önemli olan müzisyen. ayrıklığıyla, background'ıyla, söyledikleriyle, ilk çıktığında ve daha sonraları kendisini hazmetmekte zorlanan bu endüstri de herşeye rağmen taviz vermeden ayakta duruşuyla, yazdıklarıyla, aktivisit kişiliğyle, yaptığı kötü albümlerle idol alınacak bir insan.
şu an under the pink isimlii ikinci albümünü dinledim tekrar, yes anastasia'yı dinlerken, 15 yıl önce ilk dinlediğin anki gibi tüylerimi diken diken edebiliyor. spark hala daha rahatlatıyor, ın the springtime of his voodoo hala daha dinlediğim en çarpıcı ve deneysel işlerden biri.
iyi ki çıkmış karşıma müzikleri. crucify'daki kendini cezalandırmak için dini seçmesi beni korkutsa da ilk başta, öyle bağlamıştı kendisine.
ve sözlerimi de yes, anastasia'nın son kuplesiyle bitirelim.
"we'll see how brave you are
we'll see how fast you'll be running"
horde ve allience'ın ittifaka varıp orgrimmarı kuşatmasında yaptığı talihsiz açıklamalar sonucunda horde'un kendisine biat etmiş kısmını da aleyhine döndürdü hatun.zaten teldrassil'i ateşe veren bir dengesizden ne beklenirdi ki.
ama esasen ne kadar tehlikeli olduğunu frozen throne'da lich kingi döverek gösterdi. ben şahsen helm of domination'ı kendisi için almasını ve lich queen olmasını bekliyordum ama tuttu miğferi ortadan ikiye yardı ırıspı.
bakalım şimdi ne olacak, sylvannas'ın ortaklık kurduğu shadowlands efendisi kim? ne üzerine ortaklık kurdu? bwonsamdi'nin patronunun slvannas ile ne alıp veremediği var?
ve hepsinden de önemlisi nzoth'u neden bu kadar kolay harcadın ey blizzard, bok gibi şirketsin vallaha.
star wars evrenine bir türlü ısınamamış kişilere bile kendini sevdirebilecek 8 bölümlük disney+ dizisi.başrolde de game of thrones ve narcos dizileriyle tanınan pedro pascal var.
feminen olduğu için mi eşcinsel etiketi vurulmuş hemen. feminenlik = eşcinsellik mi? ilk bölümde eşcinsel olduğuna dair bir diyalog görmedim ben. karakter modacı ve stilist sanırım. her ne olursa olsun feminen olması eşcinsel olduğunu göstermez. bu kafaya göre her sert tavırlı kadın da lezbiyen zaten.
iş görüşmem olumlu sonuçlanmıştı. virüs sebebiyle kaynadı gitti. ayrıca son üç aydır evdeydim. askerden yeni gelmiştim. 80 kişilik koğuşlarda yattıktan ve o 80 kişinin problemleriyle komutanım diğer komutanlarla çay içip, muhabbet edebilsin diye ben bizzat kendim ilgilendiğim için* pek insanlarla görüşmek istemedim. erkek görmek hiç istemedim. sadece iş arıyor, iş görüşmelerine gidiyordum. zaten karantinada gibiydim. insanların daha 1 haftada benim yaşam stilime karantina demesi bana koymuyor değil*. eminim benden daha kötü durumda olan insanlar vardır. o yüzden bunları kafamda büyütüp de şımarıkça davranmak istemiyorum. sağlık çalışanlarının hala bizim için kendilerini tehlike atıyor olmaları bile bunu yapmamak için yeterli bir sebep. herkes için zor bir süreç bunu anlıyorum ama yine de bir şekilde kendimizi motive etmek zorundayız.
ablamla asansörün kalacağından çok korkardık onun için daha az ağırlık binsin diye tek ayak üstünde dururduk hep ta ki bir komşu görüp salaklığımızı düzeltene kadar.
devlet tarafından koronavirüsten korunmak ve yayılımını azaltmak için dağıtılan tıbbi malzeme, çok güzel, dağıtılsın, insanlar kullansın, kimse hasta olmasın, hersey yakın zamanda normalde dönsün, ama anlamadığım bir nokta var, belki benim aptallığımdandır , bu maskelere neden "ücretsiz" deniyor, bunlar vergilerle alınmıyor mu, sonuçta zaten bana bakmakla yükümlü bir kurum neden buna ücretsiz diyip bir lütuf bahsediyormus gibi davranıyor, tabi bunlar kişisel fikirler, belki bu günlerde evde kalmanın sıkıntısını yasıyor olabilirim, düşüncelerim saçma olabilir
bugünlerde kendilerini dindar sanıp adam kesmek için kullanan insanların elinde görülürler,bu silahı kullanırken görülen en önemli değişim kişinin şuurunu kaybetmesi ve 'allah' diye bağırmasıdır,bunu yaparken birilerini kesebilir,ikiye bölebilir belki,veya bağırsaklarını dışarı çıkartabilir,ama bunu yaparken hiç birinin farkına varmaz çünkü çok sinirlenmiştir ve gözü dönmüştür ,bu da onu haklı kılar sanar,yapılması gereken bu palaları tutacak yerinden sert bir zemine sabitleyip bunu kullanan insanları üstüne oturtmaktır,belki acıyla birlikte şuuru açılır *