ukrayna'nın yurovıjın* temsilcisi olmak için internet üzerinden yapılan oylamada birinciyken sitenin şaibeli çöküşü sonrası sonuncu olan ve buna dellenen ve kurula siktiri çeken kırım tatarı kökenli hanım ablamızdır.** ablamızın amy ve gaga benzerliği o kadar canına taketmiş ki artık " it s me jamala" türküsünü yakmıştır. kendisini dinlemeye başlamak isteyenlere tavsiyemiz orijinali bokum gibi olan " history repeating" şarkısıdır.
memleketin çok "gizli" meyvelerinden yememiş gaydır. o an buluştunuz mu buluştunuz yoksa bi daha karşınıza çıkmayacak elemanlar bulunur genelde... aslında ne güzeldir, sevgilisinden gizli kaçamak yapmak isteyen taş oğlanlar, karısını uyutup " acil p aranıyor" anonsu yapan yurdum evlileri falan... sorunsuzlardır da... işiniz bitince bi daha biyerde ayağınıza takılmazlar...
siz siz olun bu adamla iddialaşmayın... kumar oynamayın...!! ha kaybetmek işinize geliosa bilemem ama kaybetmeniz garanti... hadi oyunu kaybediyosunuz neyse de o kibarlık ve zerafetle bir de iyi davranıyor - özgüveninizi pansuman edip sarıp sarmalıyor falan... hiç sokak kedisi formundaki bana göre değil... resmen travmatik galibiyetler adamı!!
teşekkür ederim efem, bir kez daha yenilicem size, bu sefer daha iyi yenilicem...*
tkp yaptığı son kongresinde (9- 10 haziran 2012) sonunda homofobiyi programına almış ve eşcinselliğin hastalık olarak nitelendirilmesine karşı çıktığını belirtmiş.
(bkz: aferin)
hiv virüsü kapmamak için ağızda tutup tükürmek yerine tavsiye edilen davranıştır. fantazisi olanlara karışmak istememekle beraber merak edenler için tavsiye etmeyeceğim davranıştır. keza meninin tadı tuzlu-sirkeli gibi bişeydir ve öyle ağız yıkamayla falan o kekremsi tat kolay kolay geçmez. yani "ıyykkk" ***
anın rahatsız ediciliği ve geleceğin belirsizliğinden ötürü özellikle sanatçı ruhların sorduğu sorudur. en son leman sam güzelliğinin kafasına da takılmış olmalı ki o da 13 yıl aradan sonra çıkardığı albümüne bu ismi vermiştir.
ve içindeki cevherler:
mavi tango, söz: turgut uyar müzik: erol mutlu
taşra, söz: cezmi ersöz müzik: vedat sakman
nereye kadar,söz & müzik: aytekin ataş
sonsuz, söz: şevval sam müzik: engin arslan
şarkıcı, söz: leman sam müzik: vedat sakman
aşiyan, söz & müzik: erol mutlu
senden sonra, söz: mehmet teoman müzik: vedat sakman
bir rüya gibi, söz & müzik: bülent gümüş
var git ölüm, söz: karacaoğlan müzik: ayekin ataş
metris, şiir: enver karagöz söz & müzik: mehmet koç
gözlerini eksik yaşanmış bir bahar gibi kullan
gülüşünü as intihar koğuşlarına
çelimsiz ruhlarda erken yağmurlar biriktir
nasılsa taşra hep hazırdır aşka
nasılsa taşra hep hazırdır aşka
üzülme sakın dönme kendine
tesellisi ol cehennemin
cehennemin son meleği ol
gülüşünü as intihar koğuşlarına
çelimsiz ruhlarda erken yağmurlar biriktir
nasılsa taşra hep hazırdır aşka
nasılsa taşra hep hazırdır aşka
yazın kavurucu sıcakları yanında aşırı efor sarfedilen seksten ötürü dehidrasyon'dan ötürü olmuş olabilir... bu da bağışıklık sisteminin sıçırtır... bu yüzden kolileşirken bile yanımızdan biramızı - limonatamızı ayırmıyoruz.*
başa gelince de dertlenmeye gerek yokturdur. en yakın eczaneye gidip küçük vernik şişesine benzeyen ilaçtan alınır ve içindeki sıvı şişenin kapağındaki fırça yardımıyla sivilce taklidi yapan aft'a sürülür.. yarım saate geçer... geçmiş olsun.
kel alev öldü bugün. bunu bir ben biliyorum bir de kadim dostu olan selay su biliyor. bana da o söyledi, ölmüş! . kel alev öldü diye hiç kimse saygı duruşunda bulunmayacak ya da hiç fatiha okuyanı bile olmayacak. ne acı gerçi ben de ölünce öyle olacak ya da olmalı. size kel alev hakkında bildiklerimden söz etmek istiyorum. herhalde 65 yaşlarında filandı sanırsam; sanırsam kendisi de bilmiyordu yaşını. çok küçük yaşta evlendirilmiş işte filan filan. hikaye hep aynı... kocası birkaç çocuktan sonra kumar borcu yüzünden kerhaneye satmış. işte ordan kaçmış... zaten o kadar çirkindi ki kerhanede de iş yapamamış. tekrar aynı adama gitmek yerine ankara'ya kaçmış o kadar güzel olmadığı için de kerhaneciler çok ta peşine düşmemiş, keldi çünkü ne garip ben de kelim aslında. daha hazin sorunlar ilerlerde daha hayatının en güzel yıllarıymış alevin. daha sonra sokaklarda terminalde filan yatarken otostopu öğreniyor. travesti kadınlar izin verirlerse tabi sonra da travesti kadınlar çalışma alanımızda biyolojik kadınla çalışmak istemiyoruz diyerek zaten çok aşağılarlardı o salak her zaman ki espiriler kan kovası diyerek aşağılarlardı. o da az orusbu değildi ben onlar gibi değilim aslında orijinal kadınım diyerek bağırırdı. ucubelerin kraliçesi kel alev travestilerin yanında gerçek kadınım diyerek ve çok ucuza çalışarak zaten ölene kadar çalıştı ve sikildi. artık davranışları koliyle (müşteriyle) ilişkilenme biçimi filan tam bir travesti gibiydi. halbukisi travestiler maalesef çok biyolojik kadın sevmezler ama kel alevin ucubeliği travestilerin içinde abesle iştigal değildi. neyse her orusbu gibi kel alev de o aşkı yaşadı. hem de herkesten çok daha fazla şeyler verdi. öyle verdiki sevdiği, taptığı adama 2 tane ticari damalı taksi aldığı adam kel alevin kendi öz kızıyla da cinsel ilişkiye girerek ve kızından da aynı adamın bir çocuğu olarak, kocasının çocuğunun anneannesi olarak anneanneliğini bile kabul etti. yine de erkek sevgilisinden ayrılmadı. erkekler kel alevi sadece sikerlerdi. hatta kel alevin kızını bile sikerlerdi. sikilerek yaşamayı öğrendi. kel alev sikilmeyi kabul etmediğinde zorla döverek tecavüz ederek satarak hatta çok değerli olan yavrusunu bile siktirmişti. artık travestilerde o kutsal ahlak bilgileriyle
kızını da satan kadınla biz konuşmayız diyerek son 10 yıldır dışlamışlardı zaten. işte onunla konuşan deli selay, kırık gani gibi bir iki isim vardı. hiç kızını bile beçerttiren bir kadınla konuşulurmuydu? kendisi de çok utanırdı, yalan filan olduğunu sölerdi. hahahaııı bir de oğlu vardı. kel alevin orusbu olduğunu öğrenince her türk erkeği gibi namusunu temizlemek istedi, 7-8 yıl önce kel alevi bıçaklamıştı, komada filan yattı ama yine de ölmemişti. tanıdığım en çok tecavüz edilen kadın oydu sanırsam. bağırarak gelirdi cadde de yanıma, yine 4 kişi tecavüz etti paramı vermedi diye aslında tecavüz edilmeye çok ta bozulmazdı. dövmeseler gasbetmeseler bir de aldıkları yere bıraksalar o kadar da kızmayacağını sanıyorum, hayatı sikilmekten ibaret olduğu için fark yapmayacaktı yaşamında. ölene kadar sikilerek satılarak çalıştı. ne yaşamıştı ki dünya da, sikilmekten dövülmekten satılmaktan hiç fırsat olmadı. kızının da çocuğunun babası olan sevgilisiyle bir de selay defnetmişler. belediyenin imamı kuran filan okumuştur belki. bilmem ki tek yapılan buydu herhalde ümit ederim morgta filan ölüseven birisiyle karşılaşmamıştır.
allah rahmet eylesin ucubelerin kraliçesi kel alev
ben de dua filan inanmam bilmem eee cenaze işlemlerinde bitmiş para gerekmez saygı duruşuna da kalkmıycam.
''sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. ve hepsine haykırmak istiyorum. onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. hem de hiç bir çaba harcamadan. belki de hiç istediğim gibi çalışmadan.istediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum.sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok.aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. iyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. içgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için.hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.''
"em rojên nexweş ên dawî dijin belkî
belkî em rojên pêşî yên xweş jî bijin
tiştekî tehlok heye di vî hewayî de
di navbera dahatû û rabirdûyê de
di navbera êş û dilşahiyê de
di navbera hêrs û bexşînê de
dm şikestin hê jî em ê bên şikestin
ji rojhilat ber bi rojava di hemû cîhanê de"
"son kötü günleri yaşıyoruz belki
ilk güzel günleri de yaşarız belki
kekre bir şey var bu havada
geçmişle gelecek arasında
acıyla sevinç arasında
öfkeyle bağış arasında
biz kırıldık daha da kırılırız
doğudan batıya bütün dünyada"
1971'de doğup iyi bir lisans öncesi eğitim aldıktan sonra akademik başarılarını mimar sinan üniversitesi* sosyoloji bölümünde devam ettiren ve şu sıralar yurt dışında olan sosyolog, feminist ve yazardır. 1998de yedi kişinin hayatını kaybettiği mısır çarşısı patlaması davasından o günden beri yargılanan ve hakkında bir türlü nihayi karara varılamayan insandır. iki kez bu davadan beraat etmesine rağmen yargıtayda sürekli kararların bozulması süreci bugün itibariyle türkiye cumhuriyeti hukuk tarihine geçicek saçmasapan bir kararla tekrar bozulmuştur. kendi kararını bozan yargıtaya karşı kararında direnme kararı veren yerel mahkeme "ay biz vazgeçtik" demek suretiyle yargılama sürecini sil baştan ele almaya karar vermiştir. işin ilginç tarafı bu duruma eski kararda direnme fikrindeki savcı bile şaşırmış ve mütaalasını "iyi madem, suçlu, hadi yargılayak bari" şeklinde vermiştir...
kanıtsız, tanıksız şekilde yargılanıp hakkında müebbet hapis istenen selek'in davasından bir gün önce bir ülkeyi 30 yıl geriye götüren darbeyi yapan bir çok insanın ölümünden, kaybolmasından, sakatlanmasından sorumlu olan insanların ellerinde kahveyle talk show'a çıkarılmışçasına ifadesini alan mahkemeyle selek'in durumunu bu şekilde yargılamayı uygun bulan mahkemenin aynı anayasa ve yasalarla işlediğine inanmak güçleşmiştir.
son karar haricindeki yargılama süreci için bakınız: http://www.pinarselek.com/
yazarların dertlendikleri her ne ise o konuda yazabildikleri; bunu yaparken de neredeyse istedikleri her formatta başlık açıp üzerinden muhabbet döndürebildikleri bir sözlük olmuştur. insanların çok ve çeşitli oldukları düşünülünce insan sayısı kadar entry yazım şekli ve içeriğinin olması düzeylilik-düzeysizlik tartışmasından çok daha öte bi yerde "zenginliktir". zaten burada söz konusu olan yaşanan cinsel deneyimleri ballandırarak anlatmaktan ziyade hayatın, bizim durduğumuz yerden nasıl göründüğünü kelimelere aktarmaktır.
arada bikaç ayının sik boyunu; göt deliği çapını öğrenmenin ve bunların toplamda kaç farklı kişininkiyle ilişkilenmiş olduğunu bilmenin zararı yoktur. kaldı ki her birimizin bir cinsel birleşme sonucu burada olduğumuzu düşününce, bizi var eden "sikişmek" eyleminin sokakta neredeyse hiç kullanılmayan kullanılsa da kötü bir anlamı varmış gibi kullanılan bir ifade olmasının önüne geçip bu eylemi yemek yemek, uyumak...vs diğer insani eylemler şeklinde insanlara düşündürtmek bu sözlüğün asli görevlerindendir. sikişmek eylemi insanların kafasında normalleşmezse eşcinsel ilişkiler sapıklık olarak değerlendirilecek; kadının bedensel özgürlüğü hiç bir zaman var olamayacaktır.
yakın gelecekte biyoloji ve fiziksel antroploji bölümlerinde; uzak gelecekte ise paleantropoloji bölümlerinde homo kemalismus vajinismus ismiyle anılacak olan primat türüdür.
coqueteria nickli has hanım ablanın "emekli cami hocaları yardımlaşma derneği" olarak nitelendirdiği bir grup insanın türkiye'de olan bitene kafa yormaya başlaması; dahası kafalarını yoran meseleler için sokaklara dökülmesidir.** öncelikle söz konusu gürühun eşcinsel evliliği ile ilgili yasanın geçmesi için bdp ve chp'nin kıçlarını yırtmalarının bile işe yaramayacağını düşününce dertlendikleri şeyin müslüman kürt camia'nın bdp ile ilgili bağlatılarını zayıflatmak olduğu düşünülebilir. dahası bu video bir kez daha göstermiştir ki eşcinselliğin ismi türkiye'de hala "ibnelik"tir.** vidyonun devamında başka konulara da değilinilmiş olunmasına karşılık değinilmeyen konular kendilerine "insan hakları savunucusu" diyen bu taşakları topuklarına değen elemanların aslında ne kadar samimiyetsiz olduğunu göstermektedir. samimiyetsizliğin ölçüsü için elemanların "insan" kategorisine neyi alıp neyi almadıklarını bir kez daha düşünmek gerekir.
son olarak da bu vidyonun ve bu tür amcaların ellerinde bu pankartlarla sokaklarda bulunmalarının, türkiye'deki eşcinsel hareketin artık ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren bir geribesleme olduğunu düşünüyorum. normal şartlarda "yok saydıkları bir kesimin" varlığını kabul etmiş olmaları üzerinde de bu kesim için canlarının bu denli sıkılması eşcinsel görünürlük için - eşcinselliğin bir mücadele alanı yarattığını göstermesi açısından gayet kıymetlidir.
evrensel iletişim ve bilim dili olan ingilizce'nin hakkının teslim edilmesidir. toplasan 70 milyon tarafından konuşulan bir dilin yerine 4 milyar insanın bildiği ve konuştuğu dille iletişim kurulması gerekliliği kuşku götürmez bir gerçektir. orta okuldayken tarih kitabında gördüm. bir dağın içine sıkışmış bir grup insanın köpekgillerden bir hayvanın lütfuyla o dağdan kurtulmaları*** sonra da üreyerek koskocaman orta asya'ya sığmayıp dünyanın dört bir yanına barbar olarak gitmesi, gittikleri yerlerde taş üstünde taş bırakmayan ve varolan kültürleri yok eden torunlarının biraz medenileşmesi için şarttır. devletin kurucu milletler arasında ingilizce konuşanların olmaması önemli değildir. ne de olsa devlet ne derse o olur. ingilizce konuşmayanlar hastanede tedavi edilmezlerse; askerde, okulda, karakolda...vs. aşağılanırsa seve seve ingilizce öğrenip medenileşirler zamanla ne de olsa...
ana dil başlığına yazmış olduğum "the language that a person can have; but not a state" girdisini 5 kere silen ve 4. kez bu işlemi yaparken bana nedenini "aynı entryi tekrar tekrar yollamana gerek yok aslında. türkçe meailini ilave etmen gerekecek, herkesin anlayabilmesi için" şeklinde bir açıklamayı nihayetinde lütfeden ayı sözlük yöneticisidir. kendisine "böyle bir kural olmadığını" belirtmiş olmama rağmen "böyle bir kurala gerek yok, herkesin ruhen ve beyinen bilmesi gereken birşey." diyerek beni dumura sürüklemiştir.
kurallarda herhangi bir ifadenin olmadığı sözlükte alıp başını giden seri eksileme olayına ruhunun ve beyninin ne dediğini çok merak etmekteyim.
yakın gelecekte biyoloji ve fiziksel antroploji bölümlerinde; uzak gelecekte ise paleantropoloji bölümlerinde homo kemalismus vajinismus ismiyle anılacak olan primat türüdür.
1 mayıs 2011 tarihinde gündoğdu meydanında toplu halde rastladığım teyzeler gürühudur. sayıca hayli kalabalık olmalarına rağmen birbirlerine tıpatıp benzemeriyle akılda kalmışlardır.* neyse chp deki değişim dalgalarının sonucu olarak 1 mayıs meydanlarına doluşturulan bu hanım teyzelerin ortamı pek garipsemiş olmaları gözden kaçmamıştır. bu teyzelerden birinin polis arama noktasında "evladım bizi neden arıyorsunuz, biz chp'li kadınlarız" cümlesi ve polisin bu cümleyi sikine takmadan işine devam etmesi üzerine ahretliğine destekte bulunmak isteyen sarı-kısa-fönlü saçları ve kırmızı şapkası olan bir başka teyzenin "akp'nin polisleri bunlar zaten" cümlesi bu gürühu anlamak için yetmiştir.