bunun ötesine geçip kanka bile olabildim ben önceki üç sevgilimle. duygular soğuyunca onları artık eski sevgili gibi görmüyorsunuz, ya da ben görmüyorum. hatta öyle bir noktadayız ki, hayatımıza girip çıkan insanları birbirimize anlatıyoruz, ben onlarla belli bir zamanı paylaşmışım, her şeylerini tanıyorum biliyorum ve insan olarak çok seviyorum, sevgili olmayı ebceremedik şu veya bu nedenden diye neden hayatımdan çıkarayım ki, onların mutlu olması beni de mutlu eder, benim için de aynısını düşündüklerini biliyorum. ben biraz sezen aksu ruhluyum bu konuda, sevgililik bitse bile ben bu yüzden hiçkimseden gidemem gitmem, unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir.
sizin de vardır çevrenizde, bu tipler haftanın altı günü size orospuya atar gibi mesajlar ve olabilecek en edepsiz cinsel içerikli mesajlar atar, sikinin bin türlü halinin fotoğrafını atar ama cuma (veya herhangi bir dini gün) gelir ve birden bire o hafta boyu götünüzü sikmek isteyen o değilmiş gibi hayırlı cumalar ve/veya mübarekli kutsallı vs. mesajlar atar böyle gül ve cami resimli görsellerle. bilmiyorum bana ilginç geliyor.
dizinin esas fionası bile "bu ne la, bu mu fiona, bu mu steve, bu mu liam bebek" diye tivit atmıştır. hakkaten bu ne la, shameless uyarlaması değil "adını feriha koydum, feriha'nın yolu" olmuş bu, dizinin adını böyle koyabilirlermiş. türk aile yapısına aykırı diye eşcinsel karakteri, türk aile yapısına "gerçekten" uyan(!) "evli kadınla aşk yaşayan" çocuğa dönüştürmeleri ise çok yerinde(!) olmuş. bu ülkenin gerçeği bu çünkü, türk aile yapısına uygun olmuş böyle gerçekten.
erkeğin göğüs dekoltesi kıllarıdır, nasıl ki kadınlar dekoltelerini gösterince seksi olur derler, aynı şekilde erkeğin "dekoltesini" göstereni de seksidir. takdir edilesidir, yalanıp yutulasıdır. *
bu sene 21. sanat yılını kutlayan (bkz: yaşar)'ın mayıs ayında yayınlanan 10. stüdyo albümünün adı. albümün tamamında (son iki şarkı hariç) söz müziklerde murat güneş'in imzası var. albüm 7 hafta d&r'ın ilk üç en çok satanlar listesinde kalarak yaşar'a ikinci baharını yaşatıyor. nilüfer'e verdiği ölmek var dönmek yok da bu albümde. dinleyin dinletin. homojen dergi'de kritiğini okuyun.
şarkılar:
-şehir yalnızlığı
-nara
-aşk bozumu
-anca
-nevizade sokağı
-markiz
-şerbet
-son göz ağrım
-seni sevmeyi sevmiyorum
-ölmek var dönmek yok
-şakası yok
-markiz flamenko
son albümü (bkz: şehir yalnızlığı)'nda 4 sene sonra muhteşem bir dönüş yapmış ve bu albümünde ilk kez kendi şarkıları dışında albümün tamamında başka bir bestecinin şarkılarını seslendirmiştir.
her şeyimi anlattığım, "ayrıldığım sevgilim erkekti" dediğimde "sıkıntı yok, ben zaten biliyordum, ama ne önemi var ki, sen her zaman benim canım tuncamsın, dert etme" diyerek kelebekler uçuran, benim için sırdaşlık mertebesine de ulaşan sanatçı.
homojen dergi için röportaj yaptığım şahane sanatçı kişilik, can tatlısı, can parçam, şimdiye kadar lgbtler konusunda herhangi bir beyanını görmemiştik (daha doğrusu ben görmüştüm de, lgbtlere ilişkin düşüncesini açıkça dile getirmemişti hiç), lgbtler için "biz biriz ve beraberiz, bizi ayıranlar utansın" diyerek gönlümün topraklarına güzel güzel yeni çiçekler ekmiştir.
eline geçirdiği bütün güzel kozları hiç edebilen chp genel başkanı. tam bir atak yapıyor, insanlara vaav dedirtiyor, sonra devamı gelmiyor. adalet yürüyüşünde de çok güzel bir fırsat geçmişti eline, öyle kaldı. bakalım bu defaki hamlesinde istikrar olacak mı.
yaw bi de aklıma geldi bi detay, bu bütün ülkeyi dolandırmış ya, ebru gündeş ile kardeşi de "babaanneme para lazım" filan diyerek bundan para tırtıklamış, sonra o parayla iş kurmuşlar, kim kimi düdüklüyor belli değil, otuz iki tekmili birden üçüncü sınıf bir pembe diziye döndü iş.
aldık çekirdeklerimizi, masa tenisi gibi izler gibi izliyoruz olayları. bu defa pabuç pahalı, baksana hönküre hönküre sahte bu belgeler filan dediklerine göre işler ciddi. sahte olsa bu kadar yusuflanmazlardı. gerçi bin senedir yaptıkları her şeye bi kılıf buluyorlar, minareyi çalan kılıfını hazırlar, bundan da sıyrılırlar bi şekilde.
özellikle şifreli cıne5 ve/veya o zamanki show tv döneminin kırmızı noktalı filmlerine denk gelen bir kuşaktaysanız ve pasifseniz, ordaki kadınları görerek ve kendinizi öyle konumlandırarak edindiğiniz bir alışkanlık oluyor, kendini daha kadınsı mı hissettiriyor bilemem ama o kadınları rol model alıp, demek ki yolu buymuş diye beyne kazınan bir alışkanlığın tezahürü.
bu akşamki bölümde baya iyi geldi. şennur teyzenin sözlerine ve gizemin saçmalamasına çok gülüyorum. sanki gülse birsel de nasıl yazabileceğini biraz daha göstermiş oldu bu bölümle. severek izliyoruz.
hiç de içim almıyor ama..
ben öyle demiyom oğlum
araya gideceğine canıma gitsin
çiğ silikon mu bu?
fikri olmamak ama zikri olmak, elde tespih, ağızdan çer çöp kürdan sigara vb bir nesne düşürmemek, dilden erkeklik adamlık delikanlılık ve racon derslerini eksik etmemek, ahlak bekçiliği yapmak ama ahlaksızlığın müptelası olmak, cin olmadan adam çarpmak, medeniyet seviyesinin altında kalmak, kültür ve bilgi birikimi edinmemek, hayat üniversitesinden mezun olmak, yobazlık, kaba davranışlar sergilemek, hoşgörü ve nezaketten uzak olmak, kafasını kullanamadığı için yumruklarını kullanmaktır.
ayyhhhh dün gece son dakkalarda gerim gerim gerdiler. yani bir gerilim filmlerinde böyle gerildiğimi hatırlarım bir de bunun dünkü bölümünün son sahnesinde. allah sizi bildiği gibi yapsın e mi son anda dedim bunu göstermeyecekler, haftaya bırakacaklar ki öyle de oldu zaten. şu senarist arkadaşlar da oya karakterine daha anlamlı ve okkalı laf sokan replikler yazsalar da azıcık içimizin yağları erise ayol. o kadar sinirleniyor, atarlanıyor ama iş merve'nin karşısında konuşmaya gelince pıssssss balon gibi sönüyor. vallahi içim şişti yemin ederim yeter diye bağırasım geldi.
en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...
tuzun kuru olunca saçmakta beis görmeyeceğin söz öbeği. bilhassa yeni türkiye sanatçısısıysan bol keseden sallayabilirsin. zira sana giren çıkan yoktur. bu senin fotosentez yaratığı olduğun gerçeğini değiştirmez, ancak unutma bir gün gelir, o fazla fazla bulduğun özgürlük bir palalının elinde senin canına dayanabilir, o yüzden ne dediğimize dikkat etmek lazım. zira yarın öbür gün başkanlık gelirse ilk okkanın altında bu yalak şarlatanlar gidecek.
1) sürekli bir yalan dünyasında yaşamak zorundasınızdır, gizliyseniz hele aileye, iş arkadaşlarına, normal arkadaşlara (tabi gey dostu olmadığını bildiklerinize) yalan söylersiniz
2) homofobik bir toplumda yaşamanın getirisi, aşağılanır, hakarete uğrar, dövülür, tecavüze uğrar hatta öldürülürsünüz, ve o homofobik toplumun homofobik polislerince insan yerine konmazsınız, hatta onlar da size aynı muameleyi yapar
3) çoğu zaman iç dünyanızla ilgili karmaşaları kendi başınıza çözmeniz gerekir, dışarı anlatamazsınız, diğer geylerin de kendi dertleri olur onlar da bi yere kadar dinler
4) aileniz ve toplum tarafından ağır ithamlarla cezalandırılırsınız
5) size herkese g.tveren potansiyel muamelesi yapılabilir, gece s.ken adam gündüz size bir paçavraymışsınız gibi davranabilir, veya sarhoş muhabbetlerine meze yapar.
6) başınıza bir şey geldiğinizde, tecavüze uğradığınızda polise gidemezsiniz, zira polisin aklında sizin bu halinizle zaten davetiye çıkarmış olduğuna dair bir önyargısı vardır
offf bu kadar yazdım içim şişti, gerisini siz tamamlayın.
eve gidip duş almak, sonra gerizekalıya bağlamak, "aneeeymm hasta oldum ben aids oldum" diye kendini kahretmek, adama mesajlar atmak, "bir daha sikilmek için yalvarsam da gebersem de bana yazma, mesaj atsam da cevaplama" gibi saçma sapan mesajlar atmak, sonra adam gerçekten mesaj atmadığında neden mesaj atmıyorsun diye evine gitmek ve bir daha kendini siktirmek. sonra alışıyorsun tabi.
müslümanlık ve islam özünde -aslında her dinde olduğu gibi- kardeşlik, hoşgörü, barış gibi güzel mesajlar içeren bir din. insanoğlunun elinde oyuncağa çevrildiği için sürekli kötü ve berbat bir din izlenimi yaratılan ancak insanların amellerinden dolayı bütün bir dinin alaşağı edilmesini doğru bulmuyorum, sonuçta ortada ortak ve güzel bir mesaj var ve sorun bu mesajı insanların kendilerine yonta yonta saçma sapan ve müslümanlıkla bağdaşmayan uygulamalara giderek yanlış bir müslümanlık izlenimi oluşturmasıdır. kulaktan dolma bilgilere pabuç bırakmamak için herkesin bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.
seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.
ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!
gerizekalıdır, komplekslidir, derdi varsa yüzleşmek yerine bu şekilde derdini anlatabileceğini sanandır, siktir olup gitsindir, sözlükten uzaklaşma nedenidir. böyle şeyler yapmamalıdır!!! hadi bunu da eksile gerzek dingil!
halka açık yerde duş perdesi açık duş almak, pisuvarda çaktırmadan yanımdakine bakmak, otobüs mola yerlerindeki tuvaletlerde tenha bir pisuvar bulup birinin beni izlediğini düşünerek boşalmak.
sanırım bazı yabancı nickli yazarların adlarını okumakta güçlük çeken yabancı dili iyi olmayan yazarcanlar için açılmış başlık. yoksa adı atıyorum karpuzsever olan bir yazarın nicki başka nasıl okunabilir ki?
kocamın sevmediği benim de rahat bulduğum iç çamaşırı. yazın hiçbi şey giymiyorum o ayrı. saranı güzel hissediyor, sanki kalçalarımda kocamın elleri varmış gibi.