2015 yılının en iyi albümü sen orda yoksun'a imza atarak, önceki enfes albümü bende bi aşk var'ın bile üzerine çıkabilmiş, albümden sen orda yoksun ve denize bıraksam hitlerinden sonra en son 12 kasım'da gittiğinde şarkısını kliplendirerek beni mutluluktan mutluluğa sürükleyen sanatçı, şarkıcı... klibin linki de burada:
her zaman barış içinde ve barış için yapılan, geçen sene ramazana denk geldiğinde kimsenin bi şey demediği ama bu yaz erk'in her ne hikmetse birden dincilik damarının hortlaması veya başka nedenlerle barış dolu gey yürüyüşünü "ramazan hassasiyeti" dolayısıyla izin vermediği, daha fenası, alışılageldiği üzere, tomalarla, biber gazlarıyla saldırılan yürüme eylemi. barıştan, sevgiden, kardeşlikten bu kadar mı korkuyosunuz be kardeşim dedirtmiştir. biz dört arkadaş gittik oraya ellerimizde bayraklarımız ve bir baktık ortalık savaş alanı istiklale sokmuyolar, bir arkadaşımı aradım arkasından polis anonsu geliyodu hemen dağılın diye, gitmek zorunda kaldık gazdan etkilenecek arkadaşımız var diye, noluyonuz kardeşim ya...
kendimce albüm analizleri, konser gözlemleri, sanatçı profillerini yazdığım müzik blogumdur. yazılarım uzundur, sabit bir yazı sayısı ortalaması olmamakla birlikte, aklıma geldikçe yazmaya değer bir albüm buldukça yazdığım, müzikle ilgili yazılar okumaktan hoşlanan kişiler varsa ilgileneceklerini düşündüğüm blogumdur. http://tuncasmusicbox.blogspot.com.tr/ adresinden bakabilirsiniz.
geyliğimi itiraf ettiğimde, beni "rahat ol, biliyordum zaten, benim için sıkıntı yok, bir sürü gey arkadaşım var, şimdiye kadar nasıl canımsan bundan sonra da böyle devam edecek" diyerek beni gözyaşlarına boğan sanatçı.
bugün çanakkale'de tesadüfen konserine denk geldiğim, sözleriyle melodileriyle beni benden alıp, içimdeki gizli mekanizmalara dokunan şarkılar yapan grup. sahne performansları ve seyirciyle etkileşimleri çok iyi. özellikle küs sevgilileri barıştırma atraksiyonu müthiş.
kamerada şov olayı çok hoşuma gitti, yorumlar çok tahrik edici. beğenilmek hoşuma gitti. ama bi yandan da korkuyorum aslında, kaydedilip internete verilmesi sonra bi şekilde ortaya çıkması ama sonradan bu düşünce de tahrik edici oluyor. hasta mıyım neyim?
aqp ile ilgili tüm kirli çamaşırları ortaya çıkmasıyla ülkede fenomen haline gelen, her dediği de çıkan, insanı aynı zamanda paranoyak da eden tivitır kişisi. o kadar çıkıyor ki söyledikleri, fuat avni bana tivitırdan senin adın tunca değil, öyle olduğunu sanmanı istiyolar, senin adın aslında aburizittin dese inanacak kıvama geldim. bi yandan fuat avninin tek bi kişi olmadığını ve bildiği şeylerle muhakkak sarayın içinde ya da rtenin çok yakınında olduğunu düşünüyorum. fuat avni'nin kimliğine dair çeşitli şehir efsaneleri arasında en güldüğüm, mesela düşünsenize fuat avni emine çıkarmış! eee adamın 7 haziran seçiminden sonra koltuğa yığılıp kaldığını ve namaza bile gitmediğini bilecek kadar kadar yakını başka kim olabilir? ya da bilal! bi düşünün, salağa yatıp aslında içten içe bilmediğimiz bi şeyin intikamını alıyor, ya da daha bombası, belki de fuat avni rte'nin kendisi! komik olmaz mı? adamın hasta olduğunu biliyoruz zaten, belki çift kişilik bozukluğu da vardır ve doktor jeckyll mr hyde gibi, gündüz tayyip gece fuat avni oluyordur! bu adamın bu kadar çok şey bilip hala yakalanamaması bu ihtimali akla getiriyor.
en sonunda adaleti gene geylerin kendisinin vermesi gerekeceğinden korktuğum, aslında bu adaletsizlikte hakları da olan, yılan hikayesine dönen dava.
öldürülen kişi eşcinsel olmasaydı, ya da varlıklı bir ailenin oğlu olsaydı şimdiye kadar katilin hapislerde süründürüldüğü bir dava olacakken, törelere göre errkekler tarafından öldürülmesi caiz görüldüğü ve eşcinsellerin öldürülmesine hoşgörüyle ve hatta oh iyi oldu bir leş ibne daha geberdi diye bakıldığı için sonuçlanması daha çok zaman alacak davadır.
ama bu ülkede ne katiller hapse girdi de krallar gibi karşılandı, korkarım katil bulunup hapse atıldığında bu da öyle olacak bence. hatta adam keşke dahaönce girseydim buraya bile diyebilir. tek umudum bu olayın medyada çok yer almasından dolayı, unutulup gitmeyecek olması. bir cem garipoğlu bile o kadar paraya pula rağmen -medyanın işin peşini bırakmaması sayesinde- bulunup hapse tıkıldıysa ve orda geberdiyse, ahmet yıldız'ın katili de aynısını yaşayacak diye umuyorum.
rte'nin son söylemlerinden edindiğim izlenim doğrultusunda sıçtım, sıvadım ama bundan da kurtuldum diye geh geh gerindiği, sonuçta gene elini yıkayıp işin içinden sıyrıldığı, bir kesimin yemediği ama çok büyük bir kesimin yediği, türkmenlere yardım adı altında işide silah taşındığının ayan beyan ortada olmasına rağmen, adamın gene kendini kurtarabildiği ve artık hiçbir şeye şaşırtmam dedirten, en iyisi sadece izdivaç programlarını izleyeyim en azından gerçekten kurgu olduğunu biliyorum şeklinde beyin dumurları yaşatan, beyin uyuşturucu haber.
klasik kompleksli, kendiyle barışık olmayan, büyük olasılıkla homofobik bir ailede yetişirken kendini homoseksüel olduğu için suçlayarak, bunun nefretini içinde biriktirip bunu diğer eşcinseller üzerinde öfke ve nefret olarak dışavuran ruh hastası ve patolojik olarak rahatsız bir kişinin iç çatışmasını gözler önüne seren eylemi.
bin cefa çekip bir sefa süremeyen, bir harf öğretmek için canını dişine takan ama ne okula, ne veliye, ne öğrenciye yaranabilen, özellikle son zamanlarda bilhassa özel okullardaki şımarık öğrencilere verilen imtiyazlar nedeniyle öğrenciye tek bir uyarıda bulunma hakkı elinden alınan, saldırıya uğrasa bile karşılık verme yetkisi elinden alınan, sabır timsali eğitim mesleği grubu üyeleri için sembolik olarak verilen kutlama günü. yarın yine saldırıya uğrayacaklar... bir günleri değil her günleri kutlu olsun...
ota bota söylenerek içi boşaltılan ve bir yakarıştan çok artık gereksiz bir protesto nidasına dönüşen, aslında allah yücedir anlamına gelen slogan. he canım he, allahu ekber diyerek karını, kızını, çevrendeki herkesi kes, biç, öldür kesin cennete gidersin, yaw he he.
her duygunun dibine kadar samimi, sarsıcı kadını... gelsin, üç köşe yetmez karelere bölsün beni... benim için sertab gibi kusursuz, teknik ama duygudan yoksun sesler yerine, hafif çatallanan sesiyle bana bir şeyleri daha derinden hissettiren nevi şahsına münhasır şarkıcı. bu gece naylon albümünü dinlerken bir kez daha saygı duruşuna geçtim.
bu akşamki bölümde baya iyi geldi. şennur teyzenin sözlerine ve gizemin saçmalamasına çok gülüyorum. sanki gülse birsel de nasıl yazabileceğini biraz daha göstermiş oldu bu bölümle. severek izliyoruz.
hiç de içim almıyor ama..
ben öyle demiyom oğlum
araya gideceğine canıma gitsin
çiğ silikon mu bu?
fikri olmamak ama zikri olmak, elde tespih, ağızdan çer çöp kürdan sigara vb bir nesne düşürmemek, dilden erkeklik adamlık delikanlılık ve racon derslerini eksik etmemek, ahlak bekçiliği yapmak ama ahlaksızlığın müptelası olmak, cin olmadan adam çarpmak, medeniyet seviyesinin altında kalmak, kültür ve bilgi birikimi edinmemek, hayat üniversitesinden mezun olmak, yobazlık, kaba davranışlar sergilemek, hoşgörü ve nezaketten uzak olmak, kafasını kullanamadığı için yumruklarını kullanmaktır.
ayyhhhh dün gece son dakkalarda gerim gerim gerdiler. yani bir gerilim filmlerinde böyle gerildiğimi hatırlarım bir de bunun dünkü bölümünün son sahnesinde. allah sizi bildiği gibi yapsın e mi son anda dedim bunu göstermeyecekler, haftaya bırakacaklar ki öyle de oldu zaten. şu senarist arkadaşlar da oya karakterine daha anlamlı ve okkalı laf sokan replikler yazsalar da azıcık içimizin yağları erise ayol. o kadar sinirleniyor, atarlanıyor ama iş merve'nin karşısında konuşmaya gelince pıssssss balon gibi sönüyor. vallahi içim şişti yemin ederim yeter diye bağırasım geldi.
en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...
birinden maddi bir şey beklemek için çok erken 2 3 buluşma, şahsen ben de bana daha dakka bir gol bir bana borç verir misin derse altında artniyet ararım, tedirgin olurum yani. tabi beklenen maddi büyüklüğe de bağlı, geldi ya da ben gittim güzel vakit geçirdik, bi şeyler de olucak gibi, ama gidicekken yanında yol parası yok mesela, ya da benim yok, o tip durumlarda sıkıntı olmaz. ama büyük meblağlar, 100 liralar filan olmaz ilişkinin ilk zamanlarında.
gene kalıplardan kendini kurtaramamış gey önermesi, şu işin duygularla hislerle bağlantılı olduğunu bir anlatamadık. gerçek gey sahte gey ayrımının komikliğine değinmiyorum bile. aynı cinsle yatıyorsan veya aynı cinse duygular besliyorsan geysindir, yatmıyorsan gey değilsindir. bu kadar basit. gerçek gey sahte gey gibi bir saçma ayrım olabilir mi?
yürüyüşüyle, bakışıyla, gülüşüyle, seksapeliyle, elinizi sıkışıyla, konuşmasıyla, konuşmamasıyla, selam verişiyle, kendi seksapelinin farkında olmanın getirdiği özgüveniyle, aurasıyla, varlığıyla, cinsel cazibesiyle, mesajıyla ya da hiçbir şey yapmadan insanın içinde ılık erotik rüzgarlar estiren, hayaller kurdurtan, insanı kudurtan, ben de böyle sevgili/koli istiyorum dedirten, yanınızdan geçip giderken başınızı çevirip defalarca bakma isteği yaratan, bakarken vaauuuuv olduğunuz, içinizin gittiği, eriyip bittiğiniz, ölüp gittiğiniz, alıp vitrine konulup seyredilesi ya da çerçeveletip duvara asılası erkeklere ilişkin bir arkadaşımın bulduğu tanımlama. tuna kiremitçi ve yaşar için kullanıyorum ben de bunu.
1) sürekli bir yalan dünyasında yaşamak zorundasınızdır, gizliyseniz hele aileye, iş arkadaşlarına, normal arkadaşlara (tabi gey dostu olmadığını bildiklerinize) yalan söylersiniz
2) homofobik bir toplumda yaşamanın getirisi, aşağılanır, hakarete uğrar, dövülür, tecavüze uğrar hatta öldürülürsünüz, ve o homofobik toplumun homofobik polislerince insan yerine konmazsınız, hatta onlar da size aynı muameleyi yapar
3) çoğu zaman iç dünyanızla ilgili karmaşaları kendi başınıza çözmeniz gerekir, dışarı anlatamazsınız, diğer geylerin de kendi dertleri olur onlar da bi yere kadar dinler
4) aileniz ve toplum tarafından ağır ithamlarla cezalandırılırsınız
5) size herkese g.tveren potansiyel muamelesi yapılabilir, gece s.ken adam gündüz size bir paçavraymışsınız gibi davranabilir, veya sarhoş muhabbetlerine meze yapar.
6) başınıza bir şey geldiğinizde, tecavüze uğradığınızda polise gidemezsiniz, zira polisin aklında sizin bu halinizle zaten davetiye çıkarmış olduğuna dair bir önyargısı vardır
offf bu kadar yazdım içim şişti, gerisini siz tamamlayın.
eve gidip duş almak, sonra gerizekalıya bağlamak, "aneeeymm hasta oldum ben aids oldum" diye kendini kahretmek, adama mesajlar atmak, "bir daha sikilmek için yalvarsam da gebersem de bana yazma, mesaj atsam da cevaplama" gibi saçma sapan mesajlar atmak, sonra adam gerçekten mesaj atmadığında neden mesaj atmıyorsun diye evine gitmek ve bir daha kendini siktirmek. sonra alışıyorsun tabi.
seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.
ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!
müslümanlık ve islam özünde -aslında her dinde olduğu gibi- kardeşlik, hoşgörü, barış gibi güzel mesajlar içeren bir din. insanoğlunun elinde oyuncağa çevrildiği için sürekli kötü ve berbat bir din izlenimi yaratılan ancak insanların amellerinden dolayı bütün bir dinin alaşağı edilmesini doğru bulmuyorum, sonuçta ortada ortak ve güzel bir mesaj var ve sorun bu mesajı insanların kendilerine yonta yonta saçma sapan ve müslümanlıkla bağdaşmayan uygulamalara giderek yanlış bir müslümanlık izlenimi oluşturmasıdır. kulaktan dolma bilgilere pabuç bırakmamak için herkesin bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.
gerizekalıdır, komplekslidir, derdi varsa yüzleşmek yerine bu şekilde derdini anlatabileceğini sanandır, siktir olup gitsindir, sözlükten uzaklaşma nedenidir. böyle şeyler yapmamalıdır!!! hadi bunu da eksile gerzek dingil!
erkek dölünü içmek. meninin tadı insanın yediklerinden etkilenirmiş; hakkaten doğru, kocamınki zaman zaman çok tatlı zaman zaman baharatlı oluyor. menilerini yutmam erkeklerimin de hoşuna giderdi. ilk kez moda kayalıklarında ilk sevgiliminkini yutmuştum.