tunatuan

Durum: 3780 - 5 - 0 - 0 - 30.04.2025 17:50

Puan: 57032 - Sözlük Kevaşesi

15 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

YAŞARkolik, CD arşivcisi, konsergezer/yazar, blog sahibi çevirmen.
  • /
  • 189

poppers

hayatımda sadece bir kere denediğim, güya koklatınca insanın kendini rahat bırakmasına, daha fazla tahrik olmasına vs yol açtığı söylenen ama benim için hiçbir etkisi olmadığı gibi gereksiz bulduğum yardımcı seks aparatı.

100 years

yukarıdaki entiriyi görünce düşünmeden edemediğim, türkiye şartlarında işporta tezgahlarına düşmesi an meselesi olan film. türkün merakı yüz yıl beklemez. beklese bile kesinlikle mutlu olmayacak "yüz yıl bunun için mi bekledik" diye mutlaka bir kulp takacaktır izleme şansını yakalayan canım halkım. ama dediğim gibi, o filmin istanbul işportalarına düşmesi bizim gibi sinekten yağ çıkaran bir millette yüz yıl sürmez!

söylemesi zevk veren ingilizce sözcükler

bilhassa ingiliz aksanıyla "me" "indeed" ve "congratulations", (şimdi ingiliz aksanıyla okuyun: "follo meey", "endiiyd")

eşcinsellerin istanbul'a sevişme ve tanışma odası istemesi

iki gönül bir olunca her samanlık ve apartman boşluğu seyran olacağı için bence şu an gerekmeyen uygulama. zaten tanışıp sevişmek isteyen tanışıp sevişiyor.

rte'nin kemalist olması

benim yatakta aktif olmam gibi bir şey.

facebook profil fotoğrafını fransız bayrağı yapmak

facebook'un yarattığı yeni modanın bir diğer örneği olarak, sosyal olaylara dair desteğinizi göstermek adı altında gerçekleştirilen eylem. gey yürüyüşünde gökkuşağı renklerine boyanmıştı profiller, fransa olayında fransız bayrağına, ama her ne hikmetse ankara ve suruş olaylarında türk bayrağına boyanmış profil fotoları görmedik hiç. çok milliyetçi bir adam değilim, benim için insan, hayvan, bitki her canlı önemli ama böyle popülist eylemlerde hep bir çifte standart oluyor. ben de zaman zaman düşüyorum o tongaya. mesele charlie hebdo saldırısında ben de "je suis charlie" olarka değiştirmiştim profil resmimi, ama içimdeki isyanı göstermenin bir yolu olarak görmüştüm bunu çünkü. neyse insanlar çaresiz oldukları konularda ellerinden ancak bu kadarı geliyorsa onu yapıyor ama bu popülist bir eylem olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

soyunma odalarında frikik yakalama gerginliği

kendinizi yeni yeni tanımlamaya başladığınız ortaokul ve lisede beden derslerinde erkeklerle aynı sınıfta soyunup giyinirken hissettiğiniz duyguların bir tık ötesini hissettiğiniz gerginlik.

freddie mercury

bu dünyaya insanları duygudan duyguya savurmak, kafalarını karıştırmak, kendilerini sorgulatmak, şaşırtmak üzere gönderilmiş, hatta daha ileri gidip komplo teorisi yaparsam insanlar üzerinde müzik yoluyla deney yaparak insan türünü anlamlandırmaya çalışan uzaylılar tarafından gönderilmiş olduğunu düşündüğüm ikon, uzaylı. onun gibisi gelmedi gelmez!

hatırla gönül

gökçe bahadırın gene çok etkili oynadığı, iyi bulunan bir konu üzerine şimdilik güzel giden, ama bi yandan da bu kızı neden dizilerde hep böyle ağlatıyolar diye üzüldüğüm dizi. gökçe bahadır'ı aynı tip rollere sokuyorlar artık. bu bence son dram dizisi olmalı gökçe bahadır'ın ters köşe bir şey yapmasını bekliyorum.

eurovision 2016

nihayet bu sene türkiye'nin de katılacak olmasıyla benim için heyecan çanlarının yeniden çalmaya başladığı, gönlümden geçen yarışmacının edis görgülü olduğu, yeniden elimde kağıt kalem yarışmayı izleyeceğim için ayrı bir mutluluk duyduğum, insanların "aman o müzik yarışması değil, politik yarışma" çemkirmelerinin benim için zerrece önemli olmadığı ülkeler arası müzik yarışması.

avrupa'da gay olmak

her ne kadar sonsuz bir rahatlık ve özgürlük hissi verse de, her şey o kadar açık yalanıyor ki bir süre sonra nerde gizem, nerde o büyü deyip sıkılıyorsunuz. hollanda'da yaşadığım beş ay boyunca hayatımın en cennet, en mutlu ve en özgür anlarını yaşadım, gazete bayilerinde gey dergilerine hiçbir baskı ve kıkırdama olmadan bakarken ya da bir erkeğin elini tutarken ya da bir seks shopta dolanırken gey bölümünü incelerken, ama yer yer de bu özgürlük o kadar bazı büyüleri kaçırmış hissettim ki, biraz gizemli olan biraz gizleyin bazı şeyleri diyerek içten içe isyan ettiğim de oldu. ama her şeye rağmen müthiş bir rahatlık * *

orgazm olmuş erkeğe oral yapmaya devam etmek

erkeklerimin önce isteyip sonra penis hassaslaştığı için zevk değil rahatsızlık verdiğini söylediği eylem. o noktada hadi salona geçelim bari oluyorsunuz.

ayı sözlük 2016 erken yılbaşı zirvesi

etkinliklerin hep ben şehir dışındayken olması sorunsalı... ankara'ya giderim istanbul'da etkinlik olur, istanbul'a gelirim ankara grubu toplanır, neyse umudum sürüyor bir tanesine denk gelicem ahir ömrümde. bu etkinlikte de bursa'da olucam ne yazık ki.

homojen dergi

dark bear 'ın büyük bir nezaket göstererek müzik köşesini bana emanet ettiği, her ay daha iyisini yapma sorumluluğu duyduğum dergi. bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

tuvalet aynasının karşısında cep telefonuyla fotoğraf çekmek

hele bir de duş kabinine bakıyorsa ayna çok seksi fotoğraflar ortaya çıkmasını sağlayan etkinlik. çok hoş fotolar çektim zamanında.

yaşar

sene 1996... yaşım 13... sislerin arasından çıkan adam mektupları etrafa saçarken, dikkatimi çeker, ne kadar farklı ve ne kadar sıcak bir sestir o, bir hafta sonra walkmanimin daimi kasetidir, gel benimle ise izmit değirmendere günlerimde kanıma giren ilk şarkı...
sene 1998... yaşım 15... etme bulma dünyası 15 yaş rüyası olmayan bir dünyayı keşfetme sürecinde sislerin arasından gelen adam bu defa kuşların kanadında gelir gönül yuvama konar, (1999 gölcük donanma konserine girememek ise izmit'e dair belleğimin en güzel anlarını yaşamamı sağlamıştır, zira o konsere giremediğim için değirmendere'yi boylu boyunca gezmiş ve birkaç ay sonraki depremin yarattığı enkaz halinden önce son kez en güzel halini görebildim) sebepsiz fırtına şarkısı çıkar ve orada kendi doğum tarihimi görürüm 5 nisan... ve bir satır, sonraları 2005'te şarkıların var'a nakarata olan o satırları :
"gel de al,
bende kalan şarkıların var"
sonra alelade atılmış bir tarih olduğunu düşündüğüm 5 nisan'ın yaşar'ın da doğum günü olduğunu öğrenirim...
sene 2001... yaş 18... çanakkale... bir müzikmarketin vitrininde tabloyu andıran, deniz kenarında bir fotoğrafını içeren masal posterini görürüm... yaşar kanı daha deli akmaya başlar içimde... altınoluk konserinde konser sonrası kılpayı görememem...
sene 2003... yaş 20... aylardan ocak, soğuk bir kış... istanbul bahariye caddesi, penguen kitapevi önü, sevdiğim şarkılar posteri... daha kapağı kışın en sevdiğim içecek olan sıcak şarap hissinde... yaşar.mu ile tanışırım, yaşar'a - cevap alamasam da - mesaj atma şansı yakalarım ve birkaç hafta sonra yasar.mu kapanır, olsun yaşar'a yazmışımdır yazacağımı... derken yalnızlık dört bin perde ve tüyap'ta yaşar'la ilk kez konuşma fırsatı...
sene 2005, aylardan mayıs, yaş 22... istanbul beyazıt, üniversite bitmek üzere... bir fotokopicinin raflarından birinde yeşil kapaklı hatırla albümü... yıllar sonra kapağında adeta mona liza tablosu gibi, yüzünün bir yarısına elimi kapadığımda gülen, diğer yarısına kapadığımda ağlayan yaşar'ı gördüğüm o müthiş kapak... bgm'de albüm tanıtım konseri...
sene 2006, yaş 23 ankara genelkurmay, askerdeyim, koridorda yankılanan hayırdır inşallah ile yerimde kalakalmam... yaşar'la daha tanışamadığım son zaman... 9 şubat 2007 yılında bgm albüm tanıtım konseri için askerden izin alışım... yaşarfan.com zamanları... bir buçuk saat soğukta bekleyip kulise girememek... ve yaşar kapıdan çıkar çıkmaz, ilk temas "bu yüze iyi bak, artık sık sık göreceksin"
sene 2008, yaş 25, istanbul, okul bitmiş işe girilmiş, ekonomik bağımsızlık artık cepte... yaşar konserlerine gitmeme artık hiçbi şey engel değil... dem zamanları, tonmayster üstat ender balci 'nın part time çalıştığım organizasyon şirketinin de tonmaysteri olması, bir süre açık kalan ağzımın kapanmaması, sonra o sene gerçekleşmeyen doğum günü organizasyonu amacıyla ender'in beni burak akçaoğlu'na yönlendirmesi... o doğumgünü o zaman gerçekleşmese de, samimiyetime inanan burak'ın izmit konserinde beni yaşar'la tanıştıracağını söylemesi... benim ikinci bir ağzımı kapayamama sendromum... izmit'e gidişim, bir türlü yaşar'la konuşamayışım, kulise sızdığımda yolda yaşar'a çarpıp kitlenip kalmam... sonra artık umudumu kaybetmişken, burak'ın tam yaşar arabaya bineceği sırada "yaşar bey, tunca" diyerek beni tanıştırması ve yaşar'ın "vaayy o tunca sen misin" diyerek beni tanıması ve dumurlardan dumur beğendirmesi, üstelik gel seni bir alnından öpeyim diyerek öpmesi, yetmedi, gel bir de fotoğraf çekilelim demesi (o fotoğrafta yaşar'ın adımı biliyor olması, alnımdan öpmesi ve dahi fotoğraf çekileli demesiyle ağzım yüzüm birbirine karışmış halde çıkışımı da eklemem gerekir)
yaşar: nerden geliyosun?
ben: istanbul'dan
yaşar: sırf bu konser için mi geldin?
ben: evet, hatta burayla kalmayacak, mersin ve antakya'ya da geliyorum, biletlerimi aldım...
yaşar: bu çocuğa dikkat edin, bu çocuk çok özel bi çocuk, bu çocuğu o konserlerde görmek istiyorum
diyalogu... ve bütün bir nisan ayı boyunca elimde hediyelerle yaşar kazan ben kepçe il il dolaşmalarımın başlaması... sahne önlerinde yaşar'ın artık beni görünce tanıması, selam vermesi... benim aktif olarak yaşar fan sitesiyle ilgilenmeye başlamam... forumlar..
sene 2010... yaş 27... hollanda... eski yazlar henüz çıkmamış... erasmus öğrencisiyim... bir facebook mesajı ile sanatçı ile fanlarını buluşturan bir program ilanı ve derhal başvurmamla kabul edilmem, ikisi fransız biri hollandalı üç kıza yaşar şarkısı söyleterek kral tv vasıtasıyla yaşar'a taa oralardan ulaşmak, bir de yıllardır aradığım masal plağından iki tane bulmak... yaşar'ın bunun karşılığında bize (görkem'le bana yani) henüz çıkmamış olan eski yazlar'ı herkesten önce dinletmeye söz vermesi, bu gerçeğe dönüşmese de, yaşar'ın aklında artık bir isim bir yüz olarak tanındığımı bilmenin mutluluğu...
sene 2011... ocak ayı... yaşar eski yazlar'ı denizin tuzu'nu ekleyerek ve birkaç şarkıyı değiştirerek yeniden çıkaracağını öğrenmek... yaşar'ın evlenmesi... 2012 keremciğin doğumunda orada olabilmek...
sene 2013 ve sonrası... yaşar'la dolu dolu paylaşılmış, kimi zaman dert ortağım olan, kimi zaman sırdaşım olan, kimi zaman sevincine eşlik ettiğim, kimi zaman hastalıklarla üzüldüğüm, bu sayfanın isim babası olan ikinci ailem her demcanlarımın yuvası her dem yaşar'ıyla... 19 yıl... yazması on beş dakika sürse de, ne hatıralar, ne yaşanmışlıklar, ne güzellikler var o 19 yılda... yaşar gunacgun bu doğum gününde sana farklı bir mesajla bütün bu yaşadığımız süreçleri biner kez -ayrıntıları dün gibi, cam gibi aklımda olan- hatırlayarak seslenmek istedim... sen benim hayat şansımsın... renksin... mutluluksun... heyecansın... içimdeki daha iyi şeyler yapma isteğisin... hayatımın tamamı değil ama en önemli kısmısın... ve ben kendimi şanslı hissediyorum, varlığını tanıyabildiğim için... hayatımın ışığı olduğun, bilsen de bilmesen de yolumu aydınlattığın, beni dinlediğin, beni ağlattığın, beni güldürdüğün, yaşadığımı hissettirdiğin, mükemmel dostlar kazandırdığın, şarkılarınla benim de adeta hikayemi yazdığın, geniş yüreğin, mütevaziliğin, gülümsemen (yüzündeki bir anlık gülüseme benim için bin ömre bedel), bana yeni şeyler öğrettiğin, ilgi alanlarımı ufkumu genişlettiğin için bin teşekkür azdır... hep varsın ve var olacaksın... allahım seni benden uzak etmesin, eksikliğini göstermesin... önümüzdeki sene 20. senesi olacak seni tanımamın/tanımamızın ve ben senin için şahane sürprizlerle oldu bir gece organize edeceğim...

sevgiye

az önce izlediğim ve konusu her ne kadar her gün yaşanan/yaşadığımız olaylar olsa da, her seferinde aynı acıyla ve içimin yanarak izlediğim hayatlara dokunmasıyla, her izlediğimde aynı küfürlerle sisteme lanet ettiğim haberleri hatırlatmasıyla çok etkilendiğim kısa film. sonu güzel bitsin bari bir defacık diye diye izledim.

ayı sözlük tiyatro kulübü

tiyatro oyunculuğunda kısmen deneyimli * bir yazar olarak canu gönülden destekleyeceğim ama mevcut işlerimin yoğunluğundan dolayı bilfiil iştigal edemeyeceğim güzel etkinlik.

ayı sözlük check-in servisi

@bursa çeviri yapıyoree..

o ses türkiye

yarışmacılarının jürisinden çok daha başarılı olduğu müzik yarışması.
  • /
  • 189

jet sosyete

senaryosunu gülse birselin yazdığı oyuncuları arasında çağlar çorumlu, cengiz bozkurt, hasibe eren, derya karadaş, sarp apak, deniz cengiz, ecem uzun ve bartu küçükçağlayan gibi isimlerin yer alacağı konuşulan yeni komedi dizisi.ocak sonunda star ekranlarında yayına başlayacakmış.

jet sosyete

ilayda, tony, gizem ve pelin karakterlerine haykırarak gülüyorum.

jet sosyete

bu akşamki bölümde baya iyi geldi. şennur teyzenin sözlerine ve gizemin saçmalamasına çok gülüyorum. sanki gülse birsel de nasıl yazabileceğini biraz daha göstermiş oldu bu bölümle. severek izliyoruz.
hiç de içim almıyor ama..
ben öyle demiyom oğlum
araya gideceğine canıma gitsin
çiğ silikon mu bu?

kolinin oğluyla arkadaş olmak

bazı arkadaşlarımın yaşadığı bir durumdur. yaşamayı hayal bile edemiyorum.

kolinin oğluyla arkadaş olmak

daha dramatik versiyonu için (bkz: oğlunun kolisiyle arkadaş olmak)

yaşasın hoşgörülü aileler..

ayrıca (bkz: geçen yine başımdan geçen olayda)

tunatuan

hafta içi olmayaydı iyiydi. iyi eğlenceler.

acıyor ama devam et

zevkle acının kesiştiği o eşsiz anda seçimini zevkten yana kullanan sosyal alıcı repliği. iyi bilir ki; acısa da öldürmez.

acıyor ama devam et

doyumsuz dar kıçlı ayıların mottosu.

kanırtmaya başladıysa da devam edilir.

kıro erkeklerin ortak özellikleri

fikri olmamak ama zikri olmak, elde tespih, ağızdan çer çöp kürdan sigara vb bir nesne düşürmemek, dilden erkeklik adamlık delikanlılık ve racon derslerini eksik etmemek, ahlak bekçiliği yapmak ama ahlaksızlığın müptelası olmak, cin olmadan adam çarpmak, medeniyet seviyesinin altında kalmak, kültür ve bilgi birikimi edinmemek, hayat üniversitesinden mezun olmak, yobazlık, kaba davranışlar sergilemek, hoşgörü ve nezaketten uzak olmak, kafasını kullanamadığı için yumruklarını kullanmaktır.

ufak tefek cinayetler

ayyhhhh dün gece son dakkalarda gerim gerim gerdiler. yani bir gerilim filmlerinde böyle gerildiğimi hatırlarım bir de bunun dünkü bölümünün son sahnesinde. allah sizi bildiği gibi yapsın e mi son anda dedim bunu göstermeyecekler, haftaya bırakacaklar ki öyle de oldu zaten. şu senarist arkadaşlar da oya karakterine daha anlamlı ve okkalı laf sokan replikler yazsalar da azıcık içimizin yağları erise ayol. o kadar sinirleniyor, atarlanıyor ama iş merve'nin karşısında konuşmaya gelince pıssssss balon gibi sönüyor. vallahi içim şişti yemin ederim yeter diye bağırasım geldi.

Toplam entry sayısı: 3780

ilk eşcinsel deneyim

en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...

biseksüel

zeki müren "ruh zenginliği" olarak tanımlamıştı bir keresinde.

evli ayı sözlük yazarları

annemle oturduğumuz ev kendimizin, yani ev'liyiz, ama bahsedilen evlilik bu değil galba.

sözlük yazarlarının favori porno kategorileri

bear guy fucking twink... götlü göbekli kıllı bir alfa erkeğinin/daddy'nin, bir twink'i/chaser'ı hunharca siktiği pornolar.

daddy mugs bu türden favorimdir.

gökçe bahadır

tuna kiremitçi ile şapşahane bir düete imza atarak müzikal yönüyle de kalbimin kıvrımlarında taht kurmuş, ne yapsa izlerim oyunculardan... bu sıralar izlediğim tek dizi olan (bkz:ufak tefek cinayetler) 'de tersi pis doktor oya'yı oynuyor.

tuna kiremitçi düeti için link burada:

eşcinsel olmanın kötü yanları

1) sürekli bir yalan dünyasında yaşamak zorundasınızdır, gizliyseniz hele aileye, iş arkadaşlarına, normal arkadaşlara (tabi gey dostu olmadığını bildiklerinize) yalan söylersiniz
2) homofobik bir toplumda yaşamanın getirisi, aşağılanır, hakarete uğrar, dövülür, tecavüze uğrar hatta öldürülürsünüz, ve o homofobik toplumun homofobik polislerince insan yerine konmazsınız, hatta onlar da size aynı muameleyi yapar
3) çoğu zaman iç dünyanızla ilgili karmaşaları kendi başınıza çözmeniz gerekir, dışarı anlatamazsınız, diğer geylerin de kendi dertleri olur onlar da bi yere kadar dinler
4) aileniz ve toplum tarafından ağır ithamlarla cezalandırılırsınız
5) size herkese g.tveren potansiyel muamelesi yapılabilir, gece s.ken adam gündüz size bir paçavraymışsınız gibi davranabilir, veya sarhoş muhabbetlerine meze yapar.
6) başınıza bir şey geldiğinizde, tecavüze uğradığınızda polise gidemezsiniz, zira polisin aklında sizin bu halinizle zaten davetiye çıkarmış olduğuna dair bir önyargısı vardır


offf bu kadar yazdım içim şişti, gerisini siz tamamlayın.

ilk eşcinsel ilişkiden sonra yapılanlar

eve gidip duş almak, sonra gerizekalıya bağlamak, "aneeeymm hasta oldum ben aids oldum" diye kendini kahretmek, adama mesajlar atmak, "bir daha sikilmek için yalvarsam da gebersem de bana yazma, mesaj atsam da cevaplama" gibi saçma sapan mesajlar atmak, sonra adam gerçekten mesaj atmadığında neden mesaj atmıyorsun diye evine gitmek ve bir daha kendini siktirmek. sonra alışıyorsun tabi.

sikmek kelimesi iyi mi yoksa kötü anlamlı mı

bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım yakışıklı mı diye.

aysel gürel

seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.

ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!

artik yok!! diyemiyorum; iyi ki vardi! diyorum...

müslümanlığı güzel bir din sanmak

müslümanlık ve islam özünde -aslında her dinde olduğu gibi- kardeşlik, hoşgörü, barış gibi güzel mesajlar içeren bir din. insanoğlunun elinde oyuncağa çevrildiği için sürekli kötü ve berbat bir din izlenimi yaratılan ancak insanların amellerinden dolayı bütün bir dinin alaşağı edilmesini doğru bulmuyorum, sonuçta ortada ortak ve güzel bir mesaj var ve sorun bu mesajı insanların kendilerine yonta yonta saçma sapan ve müslümanlıkla bağdaşmayan uygulamalara giderek yanlış bir müslümanlık izlenimi oluşturmasıdır. kulaktan dolma bilgilere pabuç bırakmamak için herkesin bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.

seri eksi oy veren ezik

gerizekalıdır, komplekslidir, derdi varsa yüzleşmek yerine bu şekilde derdini anlatabileceğini sanandır, siktir olup gitsindir, sözlükten uzaklaşma nedenidir. böyle şeyler yapmamalıdır!!! hadi bunu da eksile gerzek dingil!

göt deliği

sermayem, erkekleri tavlama aracım, erkeğimin fişini takacağı priz...

ayı sözlük yazar nicklerinin okunuşu

sanırım bazı yabancı nickli yazarların adlarını okumakta güçlük çeken yabancı dili iyi olmayan yazarcanlar için açılmış başlık. yoksa adı atıyorum karpuzsever olan bir yazarın nicki başka nasıl okunabilir ki?

ayı sözlük yazarlarının yaşları

4 ay sonra otuz, olgun seven aktifleri özele beklerim.

seri eksi oy veren ezik

hah geldi gene eksileme düşkünü gerzek, canım sen orda herkesi eksilerken, insanlar senin götünden girip ağzından çıkıyor haberin olsun... hadi gelsin eksi...