bu sene 2-10 kasım tarihleri arasında yapılacak olan, türkiye'nin en büyük kitap fuarı. tüm yayınevleri ve yazarları okuyucuyla buluşturan imza günleri, konferansları ve söyleşileriyle kitap tutkunlarının bir senelik besinini sağlayan büyük fuar etkinliği. beni hiçbir şey değil de, o bitmek tükenmek bilmez yol zorluyor. eskiden tepebaşı'ndayken haftada 4 kere giderdim, aklım bir kitapta kaldığında gidip alırdım, şimdi tee anasının dininde. * ama gene de gidip oraları gezmek güzel. bir de eskiden kitaplarda indirim yaparlardı, şimdi normal kitapçıdan farkı kalmadı oradaki fiyatların, dolayısıyla espirisi kalmadı fuarın. pazar günü orada olacağım *
yarışmalardan şarkıcı çıkmaz tabusunu yerle bir edercesine 2004 yılında akademi türkiye'den çıkan ve yarışmadan çıkıp tutunabilen tek örnekken 2007 yılında bir trafik kazasında aramızdan ayrılan sürmeli gözlü, uzun saçlı, şahane insan, rock müzik şarkıcısı, tv oyuncusu (29 haziran 1979, bartın 4 temmuz 2007, bodrum).
zamanında dibine kadar yaşadığım ancak artık okullu olmadığım için benim için tatlı bir anı olarak kalmış, bütün öğrenciliği bitmişlerin en tatlı anılarında yer alan, mevcut öğrencilerin yaşadığı duygudurumu.
eğlenceli, dert dinleyen, derdi alıp götüren, fikir veren, akıl veren, sırdaş, kızların açısından da düşünebildikleri için iyi bir alışveriş arkadaşı olup, kızları tavlamaya çalışıp başarısız olan hetero erkekler nazarında ince bir kıskançlığa sebebiyet veren, bu yüzden özellikle kızların kendilerini rahat hissetmesini sağlayan, gerektiğinde ağlayacak bir omuz, gerektiğinde kahkahaları paylaşan yaren olup, bu yüzden pek revaçta olan arkadaşlardır. geyim diye söylemiyorum, ilkokuldan beri kızlarla aram hep iyi olmuş ve bu yüzden sınıfın erkeklerince sürekli bunun sırrını öğrenmek için sıkıştırılıp durmuşumdur.
armudun sapı üzümün çöpü derken evlerde kalmak, bir aşna fişna bulamamak, bunu ama ben seçiciyim avuntusuna dönüştürmek ve iç çekmek eylemlerinin bütünü.
sanırım bazı yabancı nickli yazarların adlarını okumakta güçlük çeken yabancı dili iyi olmayan yazarcanlar için açılmış başlık. yoksa adı atıyorum karpuzsever olan bir yazarın nicki başka nasıl okunabilir ki?
öncelikli amaç olmaması, öncelikli amacın lgbtt'lere ve gey dostlarına özel bir sözlük oluşturmak olduğunun unutulmaması gereken durum. bu haliyle sözlüğün, chat siteleri veya arkadaşlık sitelerinden farklı bir yapısı var. zaten yazarcanların birçoğuyla canciğer olduktan * ya da tanıdıktan bir süre sonra cinsel dürtüleri bırakıp paylaşımda bulunuyoruz * zaman içinde daha yakından tanışmak isteyen samimiyeti ilerletebilir ona da karışamayız *
aşırı elleşmenin yol açtığı olumsuz sonuçlardan biri. her tarafı ellemeye aşırı meraklı halkımın marmarayı da elle tacizi sonucu bozmasının müsebbibi olması durumu. *
bergamotlusu güzel olan, "ice tea"ye karşı "soğuk çay" olarak sunulup nihayet bir üründe türkçe bir isim görmemizi sağlayan, reklamında alakalı alakasız, hönkürerek (ahhahoalühooov) gülen itici bir teyzenin rol aldığı yerli malı soğuk çay markası.
fiziksel benzerliğini kullanarak ünlülerin tavırlarını taklit eden, ancak pleybek yapan * taksim?de sık sık görebileceğiniz, insanların fotoğraf çektirmek için yarıştığı, gey camiasınca sevilen performans animatörü.
halı yıkama şirketlerinin bu kadar yaygın olmadığı zamanlarda ve hala yaygın olmadığı bazı küçük mahallelerde halı temizlemek için kadınların yaptığı, görünümü küçük bir mahalle için sıcak ve sevimli, metropol içinse çirkin olan eylem. metropollerde artık her yerde halı yıkama şirketi var ve ekonomikler de.
arzunun, azmışlığın doruğa ulaştığı durumlarda tenleri bir an önce birbirine değdirmek için istemsizce yapılan eylem. halbuki kıyafetler aynı hızla çıkarılabilir. (bkz: israf)
bu akşamki bölümde baya iyi geldi. şennur teyzenin sözlerine ve gizemin saçmalamasına çok gülüyorum. sanki gülse birsel de nasıl yazabileceğini biraz daha göstermiş oldu bu bölümle. severek izliyoruz.
hiç de içim almıyor ama..
ben öyle demiyom oğlum
araya gideceğine canıma gitsin
çiğ silikon mu bu?
fikri olmamak ama zikri olmak, elde tespih, ağızdan çer çöp kürdan sigara vb bir nesne düşürmemek, dilden erkeklik adamlık delikanlılık ve racon derslerini eksik etmemek, ahlak bekçiliği yapmak ama ahlaksızlığın müptelası olmak, cin olmadan adam çarpmak, medeniyet seviyesinin altında kalmak, kültür ve bilgi birikimi edinmemek, hayat üniversitesinden mezun olmak, yobazlık, kaba davranışlar sergilemek, hoşgörü ve nezaketten uzak olmak, kafasını kullanamadığı için yumruklarını kullanmaktır.
ayyhhhh dün gece son dakkalarda gerim gerim gerdiler. yani bir gerilim filmlerinde böyle gerildiğimi hatırlarım bir de bunun dünkü bölümünün son sahnesinde. allah sizi bildiği gibi yapsın e mi son anda dedim bunu göstermeyecekler, haftaya bırakacaklar ki öyle de oldu zaten. şu senarist arkadaşlar da oya karakterine daha anlamlı ve okkalı laf sokan replikler yazsalar da azıcık içimizin yağları erise ayol. o kadar sinirleniyor, atarlanıyor ama iş merve'nin karşısında konuşmaya gelince pıssssss balon gibi sönüyor. vallahi içim şişti yemin ederim yeter diye bağırasım geldi.
en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...
ilayda efsane... deniz cengiz harikalar yaratıyor. ben güldüm, annem bile güldü, insanların beklentisi o kadar yüksek ki gülse birsel titanic'i yazsa gene beğenmeyecekler kulp takacaklardı, ben sevdim ve izlemeye devam edicem.
tuna kiremitçi ile şapşahane bir düete imza atarak müzikal yönüyle de kalbimin kıvrımlarında taht kurmuş, ne yapsa izlerim oyunculardan... bu sıralar izlediğim tek dizi olan (bkz:ufak tefek cinayetler) 'de tersi pis doktor oya'yı oynuyor.
1) sürekli bir yalan dünyasında yaşamak zorundasınızdır, gizliyseniz hele aileye, iş arkadaşlarına, normal arkadaşlara (tabi gey dostu olmadığını bildiklerinize) yalan söylersiniz
2) homofobik bir toplumda yaşamanın getirisi, aşağılanır, hakarete uğrar, dövülür, tecavüze uğrar hatta öldürülürsünüz, ve o homofobik toplumun homofobik polislerince insan yerine konmazsınız, hatta onlar da size aynı muameleyi yapar
3) çoğu zaman iç dünyanızla ilgili karmaşaları kendi başınıza çözmeniz gerekir, dışarı anlatamazsınız, diğer geylerin de kendi dertleri olur onlar da bi yere kadar dinler
4) aileniz ve toplum tarafından ağır ithamlarla cezalandırılırsınız
5) size herkese g.tveren potansiyel muamelesi yapılabilir, gece s.ken adam gündüz size bir paçavraymışsınız gibi davranabilir, veya sarhoş muhabbetlerine meze yapar.
6) başınıza bir şey geldiğinizde, tecavüze uğradığınızda polise gidemezsiniz, zira polisin aklında sizin bu halinizle zaten davetiye çıkarmış olduğuna dair bir önyargısı vardır
offf bu kadar yazdım içim şişti, gerisini siz tamamlayın.
eve gidip duş almak, sonra gerizekalıya bağlamak, "aneeeymm hasta oldum ben aids oldum" diye kendini kahretmek, adama mesajlar atmak, "bir daha sikilmek için yalvarsam da gebersem de bana yazma, mesaj atsam da cevaplama" gibi saçma sapan mesajlar atmak, sonra adam gerçekten mesaj atmadığında neden mesaj atmıyorsun diye evine gitmek ve bir daha kendini siktirmek. sonra alışıyorsun tabi.
müslümanlık ve islam özünde -aslında her dinde olduğu gibi- kardeşlik, hoşgörü, barış gibi güzel mesajlar içeren bir din. insanoğlunun elinde oyuncağa çevrildiği için sürekli kötü ve berbat bir din izlenimi yaratılan ancak insanların amellerinden dolayı bütün bir dinin alaşağı edilmesini doğru bulmuyorum, sonuçta ortada ortak ve güzel bir mesaj var ve sorun bu mesajı insanların kendilerine yonta yonta saçma sapan ve müslümanlıkla bağdaşmayan uygulamalara giderek yanlış bir müslümanlık izlenimi oluşturmasıdır. kulaktan dolma bilgilere pabuç bırakmamak için herkesin bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.
seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.
ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!
gerizekalıdır, komplekslidir, derdi varsa yüzleşmek yerine bu şekilde derdini anlatabileceğini sanandır, siktir olup gitsindir, sözlükten uzaklaşma nedenidir. böyle şeyler yapmamalıdır!!! hadi bunu da eksile gerzek dingil!
erkek dölünü içmek. meninin tadı insanın yediklerinden etkilenirmiş; hakkaten doğru, kocamınki zaman zaman çok tatlı zaman zaman baharatlı oluyor. menilerini yutmam erkeklerimin de hoşuna giderdi. ilk kez moda kayalıklarında ilk sevgiliminkini yutmuştum.