bugün izlediğim avusturalya abd orta yapımı komedi korku gerilimin harmanlandığı garip bir film kesinlikle şans vermeniz gereken bir film funny games seven varsa eminim bunuda sevecekler ilk 20 dakika çok sıkıcı bu arada 20 dakika şans verin derim
film’e cuma günü gitme fırsatım oldu uyarlama olmasına rağmen kötü bir film diyemem film tek bir mekanda çekilmiş serra yılmaz’ın ilk denemesi için gayet yerinde sahneler ve planlar kullanılmış tabiki bunun arkasında ferzan özpetek başarısı da var ama şu varki hangi cinsten olursanız olun ( bu gayncamiasına özgü değil) herkes birbirini aldatıyorun filmleştirilmiş hali cebimdeki yabancı filmi izlerken dediğim şey daha en başından şu oldu çağlar çorumlunun rollü kesin gay karakter demiştim ve öylede
skype fotoğraf göndermekten güvenlidir diye düşünüyorsunuz ama ondada yüzlerini göstermeden soyunup siz izlerken görüntünüzü kaydediyorlar.sonrada tehditler başlıyor.temkinli olmak lazım.
gizli eşcinsel olupta böyle bir oyunun parçası olmayı kabul etmekte pek mümkün değil hangi kafayla kabul etti acaba.izlemek lazım.çağlar çorumlu nun karakterinin gay olduğu filmin fragmanından belliydi zaten.bu canlandırdığı kaçıncı gay karakter, yakında içindeki ayı canlanırsa şaşırmam,varsa tabi.
cem başeskioğlu'da cenazeye katıldıktan sonra sosyal medya hesabından şöyle yazmış;
"bugün bir cenazeye katıldım, merhum bir cinayete kurban gitmişti. amma ve lakin ortam sanki yaşı kemale ermiş biri uykusunda eceliyle ölmüş, herkes zaten bekliyormuş gibi sessizdi. caminin önündeki caddeden içeride yatanın neden öldüğünden habersiz,sırada ki ben miyim endişesinden uzak ellerinde gucci mucci torbalarıyla kırıtarak geçen lubunyalara takıldı gözüm. caminin avlusunda gidenin cinsel kimliginden hala utanan ,konusurlarsa konu oraya gelecek diye korkan merhumun yakını ama homofobik olduklarından habersiz tiplerle doluydu. bir çoğu bana yaratık mışım gibi baktı. sanki varlığım bir ayıbı (ayıp neyse) deşifre etmişti. sizi bilmem ama caminin içindekiler için ibne ,caminin önünden geçen lubunyalardan daha hisli ve sorumlu olduğum için tam şükredecektim ki kim olduğum aklıma geldi. bir fatiha okudum,cami duvarına çöktüm bir sigara yaktım bir eşcinsel daha yalnız göçtü buralardan diye düşündüm bakmayın avludaki kalabalığa kaçı gerçekten tanıdı onu acaba ...hayat işte"
hey you, out there on the road
always doing what you're told
can you help me?
hey you, out there beyond the wall
breaking bottles in the hall
can you help me?
hey you, don't tell me there's no hope at all
together we stand, divided we fall
yaşayan bilir ne bok bir durumun içinde olduğunu. ilk önce sinsice yanına gelir, sana farklı olduğunu söyler ! sonra sinsice hayatına girer. evli olduğunu en başında söylemiştir ama aşık olmuşsundur bir kere. aşık olacağımız adamı ne yazık ki seçemiyoruz. sürekli bir bahane bulup evine gelir kalır, kendini sana iyice bağlamıştır. artık kalkıp eve gitmesini bile söykersin, iyi niyetinden. karısını sevmese bile evde ilgilenmesi gereken bir kızı vardır çünkü! ondan sonra arada o şüphe içini kemirir (karısını aldatan adam beni rahat atdatmaz mı dersin kendi kendine bu arada geçen zamanda senden defalarca ayrılıp barışmıştırda laflar klasiktir (sen benden daha iyilerine layıksın, keşke evli olmasaydım, kimse beni senin sevdiğin kadar sevemez!!!) yalandır dolandır laf salatasıdır bunlar sevmişsindir bir defa hırsızda olsa it uğursuzda olsa kalbin teslimdir... celladına sığınırsın sonra yine döner gelir bir zaman sonra farkedersin ki evde sorun varsa senin yanında evde herşey yolunda gidiyorsa karısıyla arası iyiyse evindedir... sonra tekrar ayrılır kalbin köpeğe atsan yemeyecek durumdadır artık burada tek gerçek vardır sen dış kapının dış kulbusundur... sonra sana bu piyasadan elimi ayağımı çekiyorum der yeni kurbanlarına yönelir o zavallı karısıda hiçbirşeyden haberi olmadan yaşar gider...
yaşayan bilir ne bok bir durumun içinde olduğunu. ilk önce sinsice yanına gelir, sana farklı olduğunu söyler ! sonra sinsice hayatına girer. evli olduğunu en başında söylemiştir ama aşık olmuşsundur bir kere. aşık olacağımız adamı ne yazık ki seçemiyoruz. sürekli bir bahane bulup evine gelir kalır, kendini sana iyice bağlamıştır. artık kalkıp eve gitmesini bile söykersin, iyi niyetinden. karısını sevmese bile evde ilgilenmesi gereken bir kızı vardır çünkü! ondan sonra arada o şüphe içini kemirir (karısını aldatan adam beni rahat atdatmaz mı dersin kendi kendine bu arada geçen zamanda senden defalarca ayrılıp barışmıştırda laflar klasiktir (sen benden daha iyilerine layıksın, keşke evli olmasaydım, kimse beni senin sevdiğin kadar sevemez!!!) yalandır dolandır laf salatasıdır bunlar sevmişsindir bir defa hırsızda olsa it uğursuzda olsa kalbin teslimdir... celladına sığınırsın sonra yine döner gelir bir zaman sonra farkedersin ki evde sorun varsa senin yanında evde herşey yolunda gidiyorsa karısıyla arası iyiyse evindedir... sonra tekrar ayrılır kalbin köpeğe atsan yemeyecek durumdadır artık burada tek gerçek vardır sen dış kapının dış kulbusundur... sonra sana bu piyasadan elimi ayağımı çekiyorum der yeni kurbanlarına yönelir o zavallı karısıda hiçbirşeyden haberi olmadan yaşar gider...
yakalanma anında anne ile 10 saniye boş boş bakma eylemi gerçeklesir. iğrenç bir durumdur anne odayı terk ettiği zaman oğlum erkek oldu diye sevinmiştir. ama oğlunun bakkal osman amcayı hayal edip, nirvananın doruklarına çıktığından habersizdir
1.bölüm (kumdan kaleler)
hayatımda hep kendime sorduğum bir bir günah gibi sakladığım “ben neyim” sorusu yaşım ufak 5 yada 6 televizyonda bruce willis içimde bir ürperti ama okulda evde öğretilenler içimde yaşadığım durumun tezatlığı hepimiz yaşamışızdır. bu durumu bir an’a ait olma hissi kaçımız ufakken bir an’a ait olabildik. ilk okulda bir arkadaşım birgün yanıma gelip 4c’den demet’in çok güzel olduğunu o’na tenefüste açılacağım demişti. onun aklı demette benim aklım okul müdürü ismailde.
kilo sorunum başladığı zamanlar 10 yaşlarındaydım annem elimden tutar sürekli hastaneye götürürdü. okuldan izin aldığımız zamanlar bile oldu. bir sürü kanlar bir sürü tahliller bir soru sorduğum vakit kilo vermem gerektiğini söyledi durdu bir süre sonra hastaneden gülerek sanki bir zafer kazanmış gibi çıktığımızı hatırlıyorum. ileryen zamanlarda hastaneye gitmeye devam ettik ama ben kilo verememiştim.
günler geçip giderken tarih 1998’de ev’e masaüstü bir bilgisayar geldi. bende bir mutluluk bir sevinç oyun oynuyorum internet’e giriyorum bugünkü bağlatılarla o günkü bağlantı arasında uçurum var 56 k bir bağlantı bir mp3 bağlantınız kesilmezse 2 saatte iniyordu. bilgisayarlar da bugünkü gibi donanımlı değil yaptığınız şeyler bir zaman sonra beni sıkar hale gelmişti o zamanlar yahoo revaştaydı yazdım nonoşu bastım enter’a bir sürü sonuç vs tam hatırlayamıyorum şimdi ama o sonuç bana o gün bana bir terim kazandırmıştı. ve o üç sihirli harfi yazdım arama motoruna “gay” o şimdiki gibi görsele basınca görsel şak diye gelmiyor ama önüme çıkan siteyi açtığım zaman kalbimin ağzımdan çıkacağını hissettim ellerim terlemiş sürekli yutkunuyordum aradığım şey karşımdaydı.
1. bölüm sonu
kesinlikle bir erkek size 5 saniyeden uzun baktıysa o kişi eşcinceldir bazen annemle yanyana yürüdüğümde annemden ibneye bak nasıl uzun uzun baktı benden de utanmıyorlar diye hayıflandığını bilirim.