yaşı 20 civarında olanların artık sadece belgesellerde ya da bazı dokümanlarda izleyip, okuyup, anlayacağı oluşumdur. sendikaların elbette bir siyasi görüşü vardır ama bizdeki gibisi artık mazide kalmıştır. taşeron belediye işçilerinin sendika mücadelelerini biraz google'lasanız ne dediğimi anlarsınız. her şeyin olduğu gibi şu işçi örgütünün de ne güzel bokunu çıkardınız.
bu mahlukattaki mühendislik bilgisi ve yeteneği bende olsa şimdi ali ağaoğlu olurdum ki o da mühendis filan değil şimdi aklıma geldi. neyse. sevimli, kürkü pek hoş bu hayvan aslında ülkemizde de yaşamakta. kışın doğa ile bütünleşirseniz istanbul çevresinde bile görebilirsiniz. tabi taksim'de filan aramayın. bu şirin hayvanları alıp evinde besleyen manyak amerikalıları görüp bunu yazmak istedim. bu amerikalıların evcil hayvan besleme manyaklığının cidden bir sınırı olmalı.
organizatör, jüri ve şarkıcı adayları arasında dönen hikaye.
sanırım nazarımda en ünlü şarkı yarışması muhsin bey'deki ali nazik'in katakulliyle kazandığıdır. ayrıca gazetelerimizin vakti zamanında yaptıklarını da unutmayalım.
şimdilerde tekel acun'un elinde. daha oradan çıkıp da yeri göğü inleten, piyasayı alt üst edeni görmedim.
rahmetli kayahan abimizin bir parçası. sanırım o sıralar orta yaş bunalımıyla beraber bir sarışın genç kıza kaptırmıştı gönlünü ve hatta bu şarkıya klip de çekmişlerdi. rahmet istedi sanırım rahmetli.
koşun kara kartallar, gelin beşiktaş'a gönül verenler; işte bir beşiktaş başlığı daha. metin tekin'in namı olan sarı fırtına şimdilerde ntv'lerde filan esiyor. gönlüm bir gün o efendiliğini, modern beynini beşiktaş'ta göstermesinden yana.
her ne kadar olayda sex unsuru über seviyede olsa da aslında işin aslı farklıdır. becerilemeyen bir iş sonucu ya da bir çuval incirin berbat olması gibi durumlarda söylenen bir sözdür. söyleyenlerin mazisinde apartman önünde kadrolu olarak beklediği görülmüştür.
murat bardakçı kendisine fesli tanzimat soytarısı diyor. belli kesimin ilber ortaylı'sı gibi olmuş durumda. hastalıklı '2023'te lozan sona erecek' gibi düşüncelerin de çıkış noktası bu zat. inönü savaşları hiç yapılmadı, yedi düvelde neymiş, atatürk'e saygı duymam (tabi saygı duymayabilirsin, o da bir özgürlük) gibi fikir bile olamayacak nöron ziyanlarının da sahibi bu kişi. üstad diye anılıyor. kaçaksaray'a da hatırlarsanız davet edilmişti. nedense zatın huzurunda fesini çıkarmıştı. daha da fazla yazacağım da kendimi tutmalıyım; şeker var, tansiyon var, dalak var, böbrek var.
yanılıyorsam düzeltin; normal şartlar altında diye açılıyordu galiba. kimya ve türevi olan derslerde sıkça geçen bir tanımdı. hoca sorduğu sorunun kıçına ekletirdi bunu. anormal şartlar altında bile çözemezdim zaten soruyu; normalini nasıl çözeyim...
iki türlü oluyor birincisi manuel yani fısfıslı steteskoplu olan diğeri ise mutlaka braun markalı olan. gerçi braun'dan sonra envai çeşit marka girdi evlere tansiyon aleti olarak.
bana kalsa bu aletin zararı büyük. evdeki yaşlı zevat ilk alındığı zaman deli gibi sarılıyor bu aletlere. hastalık hastası filan da değiller bence bu arkadaşlar. nedense çok sevilen şarkıyı sömürene kadar dinlemek gibi bir şey bu yaptıkları. sonrasında ise bir köşeye atılıp kalıyor boynu bükük cihazlar.
unutmadan, kahvelerde tansiyon ölçen amcaları gören kaç kişi kaldık?
videonun kendi açımdan şu ışid'in insanlık dışı videolarından farkı yok. neden izledim sonuna kadar onu da anlamadım gitti. şunlar bunlar diye ayırmıyorum. lanet olsun. diğer bir gerçek ise yurtdışındaki vatandaşların her türlü duyguyu bizden daha yoğun yaşadığı gerçeği. öyle böyle bir yoğunluk değil ama bu yoğunluk. yazın tatilde göreceğiniz bir alamancıyla bunu tecrübe edebilirsiniz. başka bir türkiye'de yaşıyorlar sanki.
lili elbe'nin hayatını anlatan film, ayrıca biyografik romanın ismi. kimdir lili. lili ilk cinsiyet değiştirme operasyonu geçiren kişidir. kaynakların yalancısıyım. 2016'da türkiye'de gösterime girecekmiş. merakla bekliyorum
oğuz aral'ın kardeşi, arap kadri'nin yaratıcısı rahmetli karikatürist. sanırım ölmeden önce hürriyet'te bir köşesi vardı. politi karikatür yapanların hatır sayılır yer alanlarındandı.
turizmin başkentidir bence. doğusuna değil de batısına doğru ilerlenmeli ve oralarda tatil yapılmalıdır. ruslar azalmış ya da artık tam pansiyon tatil köylerine hücum etmiştir. çarşı pazar hep mutsuzdu bu sene. eski 'çok da skimde' tipinde esnaflar pek kalmamış. size de bakmıyorlar, kendilerine de... ayrıca belediye başkanı (menderes türel) bir a-acayiptir. halihazırda muğla yolu üzerinde karayollarının yaptığı tüm tamir, kavşak vb. şeylere ben yapıyorum demekte, algı yaratmaya çalışmaktadır. kemer tarafına gidenlerin kemer belediye başkanı ile olan pankart atışmasını görmeleri bile bir turistik gezi sebebi olabilir. neyse halk yine de yiyor bu numaraları.
ekseriyetle kelimesinden dolayı buralara geldim. fransız tanıdığım yok, gençlerini de bilmem, fakat rahmetli dedem 'ekseriyetle, ekseri' filan derdi. dedem yakışıklı biriydi, fransızları halen bilmiyorum.
bunun üzerine çok düşündüm. geleneksel ikili cinsiyet sistemine ait değilim. ve bu benim için sorun değil.
keşke ailem ve bu ülke için de aynı şey söz konusu olsa.
burada pek çok kez saçmaladım. bana katlandınız. teşekkürler.
ancak bu konuda samimiyim. cinselliğim her geçen gün değişiyor.
ve bazen buna yetişmekte zorlanıyorum.
şunu farkettim. ben artık erkek olarak tanımlanmak arzusu taşımıyorum. şimdilik dolaptayım. ama bir gün umarım bu dolaptan çıkarım.
sözün özü, beni anlayacağınızı umuyorum. anlayışınız için hepinize teşekkürler.
ben bugun deneyimledim. yukaridaki yazarin dediği gibi, tost bastik. bence cok güzeldi... keçapli ve rus salatali.
tostumu yedim bekliyorum.
tabiiki de seni.
tostumu yedim bekliyorum.
tabikii de seni...
ay faşist actual yine faşistliğine devam ediyor. esad bum bum gitti ama bu insanların evleri yıkıldı nereye gidecek hiç düşünmedin tabi demi bahçeşehir’deki dublexinden klavye faşistliği yapmak kolay geliyor.
bir kaç eylemde gaz yiyip tutuklandıktan sonra avrupa’ya iltica edip biz geride kalanlara akıl veren bireylerdir. kendi dünya görüşlerine aksi bir şey söylediğinizde fobik ve cis diye sizi ötekileştirirler
uzun zamandır yazmak istediğim başlık. kısmet bugüneymiş. konu erkekler olunca tipim yok. genç-yaşlı-ten rengi-zayıf-şişman-kaslı demeden çoğundan hoşlanıyorum, kısacası bir tipim yok. birlikte oluğum erkeklerin yaşı 17-72 arasında boy 150-210 arasında kilo 50-200 arasında, pasaport 50'den fazla şekline. hayatımın bir kısmını da tam bir slut olarak yaşadığım da bir giz değil. neyse, konu bu değil, gel-git 30lu yaşlarımın sonunda kendimden 20 yaş büyük bir adama aşık oldum, hadi bu yetmedim, herifin evlenme teklifine de salya sümük evet dedim. burada yazacamayacağım kadar özel bir teklifti.
eşime 2016'da montreal'de geçirdiğim kısa 3 günde tanıştığımızda aşık olmadım. kinky yanlarıma iyi geliyordu. neyse. hayatımın en güzel yılı olan 2016'dan sonra en zorlu yıllarından 2017'in geleceğinden hiç haberim yok. rené ben hiç bırakmadı. o zorlu zamanımda hep yanımda oldu. mozambik'te yaşadığım 1.5 yıl boyunca hep bir telefon uzağımdaydı. beni dinledi. neyse gel zaman git zaman kanada'ya geldim yerleştim. covid oldu falan. adam beni yavaş yavaş kendine aşık etti. onun olmadığı bir hayatı, ona sarılıp uyumadığım bir geceyi hayal bile etmek istemiyorum.
ancak bir gerçek var, benden 20 yaş büyük. tip 1 diyabet hastası. 61 yaşında. benimle ne kadar birlikte olacak? neyse ki sağlığı 55 yıldan uzun süredir tip 1 diyabet hastası olan biri için çok iyi olsa da, iç organları 61 değil belki 81 yaşında biri kadar tahribat görmüş. bunlar yadırgayamayacağım gerçekler. onu o kadar çok seviyorum, ona o kadar çok bağımlıyım ki... minicik bir adada, dağ başında yapayalnız yaşıyoruz. şu an ondan başka kimsem yok. en yakınmdaki ablam, arkadaşlarım toronto'da benden 2000 km uzakta. ha bu adaya taşınma fikri tamamen benim, yavaş yavaş kafasına işleyip de ikna ettim. hayatı yavaşlattım. çünkü onunla geçireceğim zaman maalesef sonsuz değil. toronto'nun saçma sapan hayhuyuyla, aptal şehir kaosuyla onunla geçireceğim kısıtlı zamanı katletmek istemedim. cennet parçası bir yere aldım getirdim, kısacası pamuklara sardım.
bu entari istediğim gibi olmadı. kafamda beylik paragraflar kurmuş olsam da, olduğu gibi parmaklarıma geleni yazdım onlar yerine.
özetle. kendinizden büyük bir herifi sevin, beraber olun, ama o herifin, o hiç istemese de bir gün sizi bırakıp gideceği gerçeğine, 50'li yaşlarınızda yalnız kalacağınız gerçeğine kendinizi hazırlayın.
hayat, ilişkiler, sürprizler. kimin ne zaman öleceği hiç belli değil, kiloluyum, bakarsın yarın ben kalp krizi geçirip onu yalnız bıramışım. olur mu olur.
o yüzden eğer seviyorsanız arkanıza bakmayın. öününüze bakın ve o adamla birlikte olun. ama önünüzdeki yılların yaşıtınız biriyle olacağından çok daha kısa olduğunu bilincinde, hayatı her anının dolu dolu yaşayarak onunla birlikte olun.
benim için dolu dolu yaşamak, uzak bir adaya taşınıp doğayla iç içe sessiz bir yaşamı seçmek oldu, siz kendinizin ve onun ne istediğini düşünerek yapın seçimlerinizi.
korhan futacı ve kara orkestra'ya yasemin mori eşlik ediyor. seviyorum bu parçayı lakin babayı diyorum. aslında parça da size babayı diyor. kısmet diyoruz. yine buluşuruz.
yine buluşuruz günler geçer
aldıklarımız yeter
yine karmaşık geceler bekler beni
bekler bekler yine varoluş
dimdik yokuş yıldızlar ağlıyor kıyılar boyunca
dalgalarla avunuruz sığmıyor aklıma
çekip alsam seni ıssız rüyalarıma
günlerim sensiz düne düşüyor
yine buluşuruz yine amansız
kor ateşler cepheler bekler
zırhını parlatıyor zaman
delip geçmemi bekler
simsiyah atlar çekiyor arabamı
sapsarı ayçiçek tarlaları mızraklar deliyor
okyanus burada bitiyor
bir zaman sonra not: buluşamazsınız. geçin o işi!
çok zaman sonra: ulan acaba o buluşmayı beklediğiniz bir başkası mı? hadi bakalım.
malumunuz cb seçimi 2'inci tura kaldı. başlığımızı açıp siz değerli yazarlarımızın isabetli yorumlarını alalım derim.
ayrıca bugünün bir özelliği var sayın okuyucular. 28 mayıs 2013, gezi parkı direnişinin başlangıcıdır. şimdi tam 10 yıl sonra bizi bir sınav daha bekliyor. hadi bakalım!
bir entry'de anne olurken diğerinde baba olabiliyor. mutlaka 2 çocuğu var. şimdilik gay gibi göründüğü ve 18 cm alete sahip olduğu da söylenebilir. allah şifa versin. az pide bol su.
2 mart 2016 itibariyle (kıvılcım 1 mart 2016'da atılmıştır aslında) atışmaya başlayan ikili, eğitim sistemi üzerinden ilerliyor şimdilik.
araya troll ve trollük kavramları sokuşturularak kavga çeşitlendiriliyor. miacaba green apple'ı sığ ve gerici olmak ile suçluyor ve özelde atıştıklarını alenen ortaya dökmekle itham ediyor. (modlar göreve de dedi)
green apple'ın karşı atakları beklenmekte.
editler editi: green apple dün kendisine salvo yapmış zaten nickaltından. atanamayan öğretmenlerden kadrolu öğretmenlere kadar geniş bir yelpazee çakmalar olmuş. samimiyetsizlikle miacaba suçlanmış ve aman derdinizi filan anlatmayın oradan size çakar denmiş.
miacaba editi: miacaba tdk şubesi gibi çalışıyor. sağlı sollu noktalı virgüllü yapıştırıyor. güzel türkçemiz mahvolmasın diyor (yazar burada acaba mahfolmasın mı diye de düşünüyor)
sözlük yeniden açıldıktan sonra yazan çok az kişi var. belki de yazma motivasyonunu bulamıyorlar bilemiyorum.
ask olsn'u tanımam etmem. fakat gözüme çarptı seri eksilenmiş. ne bok yedi diye baktım. bir halt yediği de yok. fikir belirtmiş ki bu arkadaş 8 senedir hemen hemen aynı şeyleri yazıyor.
mütedeyyin biri; inanan biriyim demiş bir yazısında. akp'yi övmüş ve bunu geri durmaksızın çeşitli mecraları örnek göstererek yapmış; bu da olabilir beni ilgilendirmez.
benim durduğum yer ile ask olsn'un durduğu yer çok farklı. e mübarekler sizin de öyle muhakkak. ask olsn arkadaşımız seneler önce bu kadar göze batmamışken, sözlük içinde bir renk olup gitmişken bu tahammülsüzlük neden? iktidarın hıncını ask olsn'u eksileyerek mi çıkarıyorsunuz? relax!
sizi anlıyorum ve derhal hollywood filmlerinden uzak durmalısınız diyorum. ayrıca artık ilkokul arkadaşlarınızla bu muhabbetleri yapmayın, coin filan konuşun.
oo belalım gelmiş. yoktun kanka kokumu mu aldın? hoş geldin.
youtube'daki önerilen videolarda ido çıktı karşıma. 20-25 cm'den kendisine bakıyorum. 4 küsur milyon kişi izlemiş. bu 4 milyonun en az 500 - 1 milyon arası tekrara girmiştir. diyorum kendi kendime 'ulan toplu ölüm olması lazım şimdiye kadar. olsa duyardık yani'. 4 küsur milyon artı 1 ben mi olayım derken kendimi serdar ortaç'ta buluyorum. bunun izleyen sayısı beni daha ürkütüyor. dna'mdaki yapı taşları lise 2 fen bilgisiyle çatışıyor. ölüyorum ulan kurtarın beni.
not: lan mal bunun neyini beğenmedin? ido ya da serdar ortaç fanı mısın?
öncelikle şimdiden kendisine hayırlı teskereler diliyorum.
bence bundan sonraki tüm askerlik güncellemelerini bu başlık altına yapın. hem daha kolay olur, hem de ileride belki kitaba falan dönüştürmek isteyebilirsiniz. bazen düşünüyorum biz askerlik yaptıysak astral ne yapıyor, ya da astral'inki askerlikse biz ne bok yedik?
hatrı sayılır online yazar görünüyor orada. acaba off olmayı mı unuttular. kim bilir? eskiden gak deseniz eskiyi basan bir ekip vardı. onlar da yok, özledim cidden. arkadaşlar arada hayat belirtisi gösterin. sex yine yaparsanız, ben yapmayın demiyorum. fakat sözlüğü de canlı tutalım yahu.