caravaggio

Durum: 64 - 0 - 0 - 0 - 12.05.2020 19:02

Puan: 996 - Sözlük Kezbanı

4 yıl önce kayıt oldu. 10.Nesil Yazar.

0
  • /
  • 4

erdoğan'ın halktan para istemesi

yıllarca sosyal devlette yaşadık zannediyordum meğerse sosyal olan bizmişiz. sosyal halk olmak bunu getektiriyor belkide.

hükümetin covid-19 ile mücadele stratejileri

var olan gereksiz şeyler

annemin mutfak dolaplarını doldurduğu onca mutfak araç gereci. öyle tencereleri var ki senede sadece bir defa kullanmak için saklıyor orada o da kurbanda vs.

fatih portakal

bu da entetesan bir sunucu iste. tam halkimiza gore. muhalif ama politik değil politik ama muhalif değil. fatih altaylının daha avamı ama daha samimisi. ve evet şu an bu ülkede program sunarken kullandığı cümleleri kuracak sorduğu soruları soracak başka bir adam yoktur. halbuki öyle esaslı laflarda değildir ettikleri ama işte ülkenin durumu bu. kendisine helal olsun. ama bazı konuları haberleştirmede çok ağır davranıyorlar. örneğin fatihte intihar eden kardeşler. sanırım bazı olayları izleyip gelişimine göre haber yapıp kamuoyunun tavrına göre pozisyon alıyorlar. bu yüzden büyük bir haberci olamayacak. sadece haberci olarak kalacak.

kitap okuma alışkanlığı kazanmak

bu bi alışkanlık değildir. seversiniz ya da sevmezsiniz. kimse de kimseyi bu konuda yargılayamaz. evet kitaplar insanlara çok şey öğretebilir özellikle roman okumak insanın empati yeteneğini de geliştirir ama genelde kitap okumak hiç bir şey ifade etmez. ama okuyabilirsiniz tabi. güzel şey yani. kitap okumak bir şey ifade etseydi üniversiteler ya da tv lerde tartışma programları bu kadar eşşoğlueşşekkkkk kaynamazdı. belki de doğru yazarları okuma ya da okumama sorunudur bu. tabi bu da doğru yazarın kim olduğu sorusunu akıllara getirir ki herkes için de değişkendir. shakespear de tolstoy da klasiktir ama tolstoy ötekini yerden yere vurur. kutsal kitaplarda kitaptır hitlerin kavgamıda.

eşcinsel temalı filmler

çok bilinmez ama ghost böyle bir filmdir.

kadın cinayetleri

bu kavram gündemimizden çıkmadan asla muasır medeniyetler seviyesine çıkamıycaz. hatta bu kavram ile hep bir az gelişmiş ya da sıradan bir ortadoğu ülkesi olarak kalıcaz. bu kavram bu olgu bu gerçek görünen o ki daha uzun yıllar gündemimizde olacak.

namaz kılmak

bir çeşit ibadet. hemde oldukça evrensel formlara sahip. dünyanın heryerinde tanrıların önünde eğilir insanlar. namaz bunun prosedüre bağlanmış kesin kuralları olan bir şeklidir. ben hep islamiyet öncesi srap yarım adasında namaz benzeri bi ibadet şekli olup olmadığını merak ettim.

yemek yapan erkek

erkeğin yemek yapması hep bir ayrıcalık gibi algılanır pazarlanır da kadınların yapması doğal karşılanır sanki onların asli işleriymiş gibi. halbuki insanlık olarak avcı toplayıcı yaşam biçimini terk edeli 10 binlerce yıl geçti ama algımız değişmedi. yemek yapan erkek yapması gerekeni yapıyordur. bir de bunun araba kullanan kadın karşılığı var.

kadıköy rexx sinemasının kapanması

kadıköyün önemli bir kültür parçasıydı. popüler filmlerin yanında festival gösterimleride göz doldururdu hele büyük salonda izlenebilen filmler insanın aklına değerli bir mücevher gibi kazınırdı. avm sinemalarının suni modern dizaynından uzak hep kendisi olabilmiş nevi şahsına münhasır bir mekandı. salonunda beklerken godard dayı yada bertolucci amca sanki bir köşeden çıkacak gibi hissedebilirdiniz...anlatmakla bitmez bir değeri vardı yani. ve hala da var. rexx olsun akmar pasajı olsun bu gibi mekanlara iksv ya da büyükşehir belediyesi sahip çıkmalı aslında. istiklal talan oldu sanki şimdi de kadıköye yaklaşan bir şeyler var.
sinemaseverler üzülüyor.

selanın her akşam okunmaya başlanması

acaba öldük de haberimiz mi yok?
.....
herkes aynı maneviyatı paylaşmak zorunda değil, camiden sela okunması yerine bilimsel önlemler alınıp diyesim var ama bi gülme geliyor içimden

anlamlı şarkı sözleri

tarkan/adımı kalbine yaz

kitap okumayan biriyle sevgili olmak

düşünün ki hitlerin kavgam kitabını ya da benzerini severek tekrar tekrar okuyan bir sevgiliniz olduğunu, ben istemezdim.

ayı sözlük yazarlarının yaşamak istediği ülkeler

finlandiya harika olabilirdi.

cinsel yönelim

hayatta hiç bir şey ifade etmez ve kimse tarafından sorgulanabilir değildir.

ötekileştirilmek

çocukluğumdan beri hep maruz kaldım bu lanet duruma. şimdi geriye dönük düşünüyorum da ne ağır şeylermiş bir çocuk için. insanlar böyleler işte hele bizim insanımız. çocukluğunu mahfederler ilk gençliğinde ölmek istersin gençliğin bunlarla uğraşmayı öğrenmekle geçer ve yetişkin olduğunda hayatına öteki olarak devam edersin.

tutunamayanlar

trt için artık kısır bir tarzdır bu. leyla ile mecnun dizisi iyiydi hoştu, dizi senaryolarında ufuk açtı tamam fakat artıkkendini tekrar eder bi hal aldı bu. bu aklı size vereni de biliyorum ben. onur ünlü bence. ama artık yeter. maalesef senin kitlen nargile cafe kubbealtı bilimsanat ve birazda mefisto arasında ufalandı gitti. güzel olan herşeyi tüketmek sömürmek gibi bir huyumuz var. tutunamayanları bari oğuz ataya bırakalım. biz artık tutturamayanlarız.

kendinizle çıkar mıydınız

yolda görsem yolumu değiştirirdim

ayı sözlük yazarlarının hobileri

fobilerimle yüzleşmek hobim olmaya başladı sanırım.

umreden dönenlerin karantinaya alınması

gerçekten tamamının karantinaya alındıklarını düşünmüyorum. çünkü daha geçen haftaya kadar gelmiş olanların sosyal medyada "mübarek olsun ziyareti" paylaşımları dolaşıyordu. belki bir kısmını almış olabilirler ancak. olması gereken yurtdışından gelen herkesin kişisel bir karantina uygulaması. kaldı ki dindar hassasiyetleri olan umre ziyaretçilerinin başta kendilerinin kul hakkı kamu hakkı diye önlem almaları ve bu ülkenin gariban ve aziz öğrencilerinin kaldığı yurtlara ahır benzetmesi yapmamaları gerekirdi.
  • /
  • 4

çirkin gaylere tavsiyeler

öncelikle ölüp bittiğiniz kişiler tarafından her görmezden gelindiğinizde depresyona girmeyin beklentinizi düşürüp yalnızlığı kabullenin.
kariyerinize odaklanın çirkinliğiniz konusunda yapabilecekleriniz sınırlı olsa da iyi bir kariyer ve maddi güç en azından daha konforlu bir hayat yaşamanızı sağlar.
hobiler edinip kendinizi belli konularda geliştirerek özgüveninizi arttırabilirsiniz. üstüne düzenli sporla en azından sağlam kafa ve dinç bir vücuda sahip olursunuz.
yakışıklılık dışında tüm artı puanları topladıktan sonra kültürlü ve bakımlı biri olarak çirkin sevenlerin ilk tercihi olacağınız için sosyal ortamlarda çirkin seven yakışıklı ayı avına çıkabilirsiniz.

ayı sözlük itiraf

ya her aksam ona çeyrek kala bu allahumme salli ala faslı benim ruhumu emiyo

yurtdışında yaşamak isteyenler için tavsiyeler

ne yazık ki en son durumlardan sonra beklediğim, ihtiyacım olan tavsiyeler. artık tükendim.

her gün intiharı düşünüyorum. birilerinin hak ettiğimiz hayatları hak etmeden yaşadıklarını görmek psikolojimi bozuyor. kendi ülkemizde 5. sınıf insan muamelesi görmek çok zoruma gidiyor. 5 sene önce mezun oldum, ingilizce fransızca biliyorum. 5 senedir çağrı merkezi ve avmde çalıştım. toplam 2 sene çalışamamışımdır. iş bulamıyorum. öğrenim kredimi ödeyemiyorum. param yok. her yer tecrübe istiyor kimse şans vermiyor. hiv+im. artık tükendim. ailemin yüzüne bakamıyorum, acınacak haldeyim. ne hayallerle, borç harç ha bitti ha bitecek diye diye okudum, ama birilerinin torpillileri hayallerimizi, dünümüzü, bugünümüzü çaldılar geleceğimiz de yalan oldu. onu da yediler!

bu ülkeden artık gitmem lazım. dediğim gibi param da yok üstüne üstlük hiv+im. gerçekten yardımcı olabilecek, fikir verebilecek birileri varsa çok sevinirim.

tutunamayanlar

oğuz atay'ın disconnectus erectus tanımını yaptığı enfes romanıdır. peki nedir bu disconnectus erectus? beceriksiz ve korkak bir hayvandır. insan boyunda olanları bile vardır. ilk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer. yalnız, pençeleri ve özellikle tırnakları çok zayıftır. dik arazide, yokuş yukarı hiç tutunamaz. yokuş aşağı, kayarak iner. (bu arada sık sık düşer). tüyleri yok denecek kadar azdır. gözleri çok büyük olmakla birlikte, görme duygusu zayıftır. bu nedenle tehlikeyi uzaktan göremez. erkekleri, yalnız bırakıldıkları zaman acıklı sesler çıkarırlar. dişilerini de aynı sesle çağırırlar. genellikle başka hayvanların yuvalarında (onlar dayanabildikleri sürece) barınırlar. ya da terk edilmiş yuvalarda yaşarlar. belirli bir aile düzenleri yoktur. doğumdan sonra ana, baba ve yavrular ayrı yerlere giderler. toplu olarak yaşamayı da bilmezler ve dış tehlikelere karşı birleştikleri görülmemiştir. belirli bir beslenme düzenleri de yoktur. başka hayvanlarla birlikte yaşarken onların getirdikleri yiyeceklerle geçinirler. kendi başlarına kaldıkları zaman genellikle yemek yemeyi unuturlar. bütün huyları taklit esasına dayandığı için, başka hayvanların yemek yediğini görmezlerse, acıktıklarını anlamazlar. (bu sırada çok zayıf düştükleri için avlanmaları tavsiye edilmez). içgüdüleri tam gelişmemiştir. kendilerini korumayı bilmezler. fakat -gene taklitçilikleri nedeniyle- başka hayvanların dövüşmesine özenerek kavgaya girdikleri olur. şimdiye kadar hiçbir tutunamayanın bir kavgada başka bir hayvanı yendiği görülmemiştir. bununla birlikte, hafızaları da zayıf olduğu için, sık sık kavga ettikleri, bazı tabiat bilginlerince gözlemlenmiştir. (aynı bilginler, kavgacı tutunamaynların sayısının gittikçe azaldığını söylemektedirler). din kitapları, bu hayvanları yemeyi yasaklamışsa da gizli olarak avlanmakta ve etleri kaçak olarak satılmaktadır. tutunamayanları avlamak çok kolaydır. anlayışlı bakışlarla süzerseniz hemen yaklaşırlar size. ondan sonra tutup öldürmek işten bile değildir. insanlara zararlı bazı mikroplar taşıdıkları tespit edildiğinden, belediye sağlık müdürlüğü de tutunamayan kesimini yasak etmiştir. yemekten sonra insanlarda görülen durgunluk, hafif sıkıntı, sebebi bilinmeyen vicdan azabı ve hiç yoktan kendini suçlama gibi duygulara sebep oldukları, hekimlerce ileri sürülmektedir. fakat aynı hekimler, tutunamayanların bu mikropları, kasaplık hayvanlara da bulaştırdıklarını ve bu sıkıntılardan kurtulmanın ancak et yemekten vazgeçmekle sağlanabileceğini söylemektedirler. hayvan terbiyecileri de tutunamayanlarla uzun süre uğraşmış ve bunları sirklerde çalıştırmak istemişlerdir. fakat bu hayvanların, beceriksizlikleri nedeniyle hiçbir hüner öğrenemediklerini görünce vazgeçmişlerdir. ayrıca birkaç sirkte halkın karşısına çıkarılan tutunamayanlar, onları güldürmek yerine mahzun etmişlerdir. (halk gişelere saldırarak parasını geri
istemiştir). filden sonra, din duygusu en kuvvetli hayvan olarak bilinir. öldükten sonra cennete gideceği bazı yazarlarca ileri sürülmektedir. fakat toplu, ya da tek gittikleri her yerde hadise çıkardıkları için, bunun pek mümkün olmayacağı sanılmaktadır. başları daima öne eğik gezdikleri için, çeşitli engellere takılırlar ve her tarafları yara bere içinde kalır. onları bu durumda gören bazı yufka yürekli insanlar, tutunamayanları ev hayvanı olarak beslemeyi denemişlerdir. fakat insanlar arasında barınmaları -ev düzenine uyamamaları nedeniyle- çok zor olmaktadır. beklenmedik zamanlarda sahiplerine saldırmakta ve evden kovulunca da bir türlü gitmeyi bilmemektedirler. evin kapısında günlerce, acıklı sesleriyle bağırarak ev sahibini canından bezdirmektedirler. (bir keresinde, ev sahibi dayanamayıp kaçmışsa da, tutunamayan, sahibini kovalayarak, gittiği yerde de ona rahat vermemiştir). şehirlere yakın yerlerde yaşadıkları için, onları şehrin içinde, çitle çevrili ve yalnız tutunamayanlara mahsus bir parkta tutarak, sayılarının azalmasını önlemeyi düşünmenin zamanı artık gelmiştir.

vladimir nabakov

1899’da st. petersburg’da doğdu. varlıklı, liberal bir ailenin en büyük oğluydu. bolşevikler iktidara geldiğinde aile rusya’dan ayrılarak önce londra’ya, sonra berlin’e gitti. nabokov, öğrenimini cambridge, trinity college’da tamamladı. 1923 ile 1940 arasında anadilinde romanlar, hikâyeler, oyunlar, şiirler yazdı ve kuşağının seçkin rus göçmen yazarlarından biri olarak ün kazandı. 1940 yılında karısı ve oğluyla abd’ye göç etti, 1941’den 1948’e kadar wellesley college’da dersler verdi. 1955’te yayımlanan lolita’nın (iletişim, 1999) dünya çapındaki başarısından sonra, 1959’da cornell üniversitesi rus edebiyatı profesörlüğünden emekli olarak isviçre’ye yerleşti. nabokov, ingilizce yazdığı ilk romanı the real life of sebastian knight’ı (sebastian knight’ın gerçek yaşamı, iletişim, 2003) 1941’de yayımladı ve ondan sonra bu dili şaşırtıcı bir yaratıcılıkla kullanarak eserlerini ingilizce yazmaya devam etti. vladimir nabokov 1977’de, isviçre’nin montreux kentinde öldü.

babanın koyu akp'li olması

içinde bulunduğum beni çok etkileyen durum. artık gerçekten dayanılmaz bir hal almaya başladı. ailecek oturup televizyon izleyemiyoruz bu durumdan sebepli. bütün tv kanallı yandaş zaten. nereyi açsa konuşmaya başlıyor ileri geri. daha önce çok tartışıp laf anlatmaya çalıştım ama nafile. bir iki senedir sessiz bir şekilde duymazlıktan geliyorum konuştuklarının. yalnız bazen o kadar kamçılıyor ki bu sözleri kendimi zor atıyorum odama. çoğu zaman eve giresim gelmiyor bu yüzden. az önce bile chpliler yok içki içmişler de bilmem ne yapmışlar. onlar kazanırsa herkes içermiş vs deyip gitti. gerçekten yoruldum bundan...

Toplam entry sayısı: 64

her şeyi siktir edip bir köye yerleşmek

biliyormusunuz ben bunu yaptım. yaşadığım kimi şeyler çok ağrıma gitti ve yıllar yıllar sonra yapmayı planladığım şeyi yaklaşık üç ay önce yaptım. tabi bu kararı bu kadar hızlı ve kolay almama sebep hali hazırda gidebilecek bir köyümün olmasıydı. pılımı pırtımı topladım ve başta ailem olmak üzere pek çok yakınımın hayretle dolu bakışları arasında istanbul kariyerimi "s.kerler" deyip bırakıp köye taşındım. tam da virüs salgınına denk gelince az çok doğru bir karar aldığıma iyice inandım. boş bir ahırımız vardı. oraya kör topal bir kaç koyun koydum. önümde ki ilk bir kaç ay içinde nelerin dikimini vs yapıcam onları planladım.şimdi inek alsam mı almasam mı diye düşünüyorum.
velhasıl kendime yeni bir hayat tasarladım ve hala tasarlanma süreci içinde.
ama köylü neredeyse bitmiş ve tükenmiş. öyle şeylere şahit oluyorum ki ağlasam mı ne yapsam bilemiyorum. türkiye köylüsü çökertilip elindeki her türlü üretim imkanı sınırlandırılmış, gaspedilmiş ve değersizleştirilmiş.
fikir ve yorumlarınıza açığım.

edit: nazar mı değdirdiniz la? bu sabah keçilerimden biri öldü :( bir kaç gündür hasta gibiydi ilaç ve vitamin takviyesi yaptık ama kurtaramadım. başımız sağolsun.

giorgio vasari

ben bu dayının şu ünlü kitabını okudum ama bana sanatçılarla ilgili çok da ufuk açıcı bilgiler sunmadı. ama o dönemde yaşayan biri olarak sanatçılar ve eserleri hakkında değindiği söylenceler ilgi çekiciydi. kim bilir belki kitabı tam sindirebilecek bir donanıma sahip olmadığım için öyle hissettim. yani kitabı okurken sıkılmıştım bile diyebilirim. bir daha okusam belki daha istifadeli olur.

insanı kahreden anlar

bir keresinde çok uzaktan annemin hüngür hüngür ağladığını görmüştüm. o kadar uzaktaydı ki sesi hiç gelmiyordu bana ama ben onun her bir hıçkırığını ta kalbimin ortasında hissetmiştim. bazen bazı çaresizliklerin bir yunan tragedyasındaki kaçınılmaz kader gibi omuzlarımıza çullanabildiğini ilk orada idrak etmiştim. çok mutlu olanları tanrılarda kıskanır insanlarda ve bütün şehirler senin için tebai oluverir.

kitap okuma alışkanlığı kazanmak

bu bi alışkanlık değildir. seversiniz ya da sevmezsiniz. kimse de kimseyi bu konuda yargılayamaz. evet kitaplar insanlara çok şey öğretebilir özellikle roman okumak insanın empati yeteneğini de geliştirir ama genelde kitap okumak hiç bir şey ifade etmez. ama okuyabilirsiniz tabi. güzel şey yani. kitap okumak bir şey ifade etseydi üniversiteler ya da tv lerde tartışma programları bu kadar eşşoğlueşşekkkkk kaynamazdı. belki de doğru yazarları okuma ya da okumama sorunudur bu. tabi bu da doğru yazarın kim olduğu sorusunu akıllara getirir ki herkes için de değişkendir. shakespear de tolstoy da klasiktir ama tolstoy ötekini yerden yere vurur. kutsal kitaplarda kitaptır hitlerin kavgamıda.

kendinizle çıkar mıydınız

yolda görsem yolumu değiştirirdim

her şeyi siktir edip bir köye yerleşmek

biliyormusunuz ben bunu yaptım. yaşadığım kimi şeyler çok ağrıma gitti ve yıllar yıllar sonra yapmayı planladığım şeyi yaklaşık üç ay önce yaptım. tabi bu kararı bu kadar hızlı ve kolay almama sebep hali hazırda gidebilecek bir köyümün olmasıydı. pılımı pırtımı topladım ve başta ailem olmak üzere pek çok yakınımın hayretle dolu bakışları arasında istanbul kariyerimi "s.kerler" deyip bırakıp köye taşındım. tam da virüs salgınına denk gelince az çok doğru bir karar aldığıma iyice inandım. boş bir ahırımız vardı. oraya kör topal bir kaç koyun koydum. önümde ki ilk bir kaç ay içinde nelerin dikimini vs yapıcam onları planladım.şimdi inek alsam mı almasam mı diye düşünüyorum.
velhasıl kendime yeni bir hayat tasarladım ve hala tasarlanma süreci içinde.
ama köylü neredeyse bitmiş ve tükenmiş. öyle şeylere şahit oluyorum ki ağlasam mı ne yapsam bilemiyorum. türkiye köylüsü çökertilip elindeki her türlü üretim imkanı sınırlandırılmış, gaspedilmiş ve değersizleştirilmiş.
fikir ve yorumlarınıza açığım.

edit: nazar mı değdirdiniz la? bu sabah keçilerimden biri öldü :( bir kaç gündür hasta gibiydi ilaç ve vitamin takviyesi yaptık ama kurtaramadım. başımız sağolsun.

insanı kahreden anlar

bir keresinde çok uzaktan annemin hüngür hüngür ağladığını görmüştüm. o kadar uzaktaydı ki sesi hiç gelmiyordu bana ama ben onun her bir hıçkırığını ta kalbimin ortasında hissetmiştim. bazen bazı çaresizliklerin bir yunan tragedyasındaki kaçınılmaz kader gibi omuzlarımıza çullanabildiğini ilk orada idrak etmiştim. çok mutlu olanları tanrılarda kıskanır insanlarda ve bütün şehirler senin için tebai oluverir.

akp

ayı sözlük itiraf

ne göründüğüm kadar mutluyum ne de psikolojik olatak normal. kendi kendimi tahkik edecek bir alt yapım olduğunu düşünüyorum. bütün bu gece yarısı nefes nefese uyanmalarımın ya da kafamın içinde dönüp duran dip akıntıların sebebi bu.muhtemelen etrafımda bunun fatkında olan insanlar da var fakat onlar da bu gerçeklerimle yüzleşmek istemiyorlar.başımdan bazı şeyler geçti ve beni çok yıprattı tüm bunlar. sevdiklerim hep yanımda oldu kaldı ki bu zarfta onlar elene elene bir elin parmakları kadar kaldılar. ama en sevdiğim ve canımın içi olmasaydı herşey daha kötü de olabilirdi. hayatımızı paylaştığımdan beri pek çok şeye sadece onun için tahammül ediyorum. biliyorum o da sık sık ağlıyor. ama varız işte bir şekilde.

grave of the fireflies

bu filmi hala yaşayan milyonlarca çocuk var bu ülkede ve dünyada. herkes gidip birisine yardımcı olsun. çünkü bir hayatın kurtarılması kurtarılan hayat açısından çok önemli.gidin bi sokak çocuğuna bot alın ya da bir mülteci çocuğuna kaban. sıcak bir çorba bir kaç meyve insanları mutlu etmeye yeter. bu çocukların hayatı kaybetmesine izin vermeyin.

hornet

ben hayatımın en değerli parçasını burada buldum ve ilk buluşmadan sonra yani bundan tam 2 yıl önce hesabımı kapattım. yani işe yarıyor aslında.
Henüz takip eden biri yok.