dalyandeltasi

Durum: 643 - 0 - 0 - 0 - 12.02.2013 00:28

Puan: 8162 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

bear-bondage :D
  • /
  • 33

yalnızlık

zaman zaman onunla hesaplaştığımı duyumsuyorum kirli, tozlu lambamın sarı, puslu ışığı altında; cevaplar bulmaya çalıştıkça benden daha da uzaklara kaçmasını beklediğim halde daha da yaklaşıyor bana, daha da içime nüfus ediyor, daha da benliğimi kendisiyle yoğuruyor, daha da ben oluyor, daha da o oluyorum, daha da bütünleşiyor ve kayboluyorum sonunda. hedef ettiği tek bir nokta varsa o da akıl sağlığım; biliyorum; yalnız olmadığımı ve bunun karamsar bakış düzlemimin kısıtlı boyutsal analiz yeteneğinden geldiğini. * * günleri günlere ekliyor, hayatımda olduğunu varsaydıklarımı başkalarına ilikliyor, düğmeliyor ve yine ben kalıyorum ortada; kendimle, kendi benimle, benim diğebileceğim başka benler yarattığımı düşünüyorum ve sonra soruyorum kendime: -benim içimde kaç tane ben var? içimde varlığını sürdürmesine devam etmesine izin verdiğim daha kaç benin birbirini düzmesiyle piç olan yeni benler yaratmama izin vereceğim? bedenimi ele geçirmeye çalışıyorlar sırayla, başaramadıkça birlik olmayı da öğreniyorlar; birken üç, üçken beş, beşken yedi olup kuşatıyorlar etrafımı; köşelerim keskin, köşelerim uçsuz. bakışlarım yorgun bir martının seyir günlüğü gibi, denize dargın bir balığın solungaçlarına benziyorum çoğu zaman; su yerine zehir aksın istiyorum içimden. -acaba yalnızlık böyle birşey mi? sorusu beynimde dolanan bir kıymığın verdiği acı zevki bana tattırırken içimden bir gemi daha kalkıyor rotası belli olmayan yolculuklara ki liman da yok ortada soluklanabileceği; şimdi sen; toprağım olur musun?

kokoreç

istanbulda kokoreç diye içinde domates, biber ve bol yağ olan ekmek arası birşey yedikten sonra güzelim izmir'e dönüşümün ardından hemen kendimi seyyar bir kokoreç cinin önüne atmamla büyük bir ''ohhhh bee!!!'' çektiğimi bilirim. kokoreçin içine biber ve domates mi girer yahu; melemen yada göveç mi yapıyoruz n'oluyor. *) kokoreç mangalda odun ateşinde ve ağır ağır pişer, sen tezgaha yaklaşınca satıcı bir sarmal keser ve mangalın üzerindeki tel ızgarada içini de pişirir, ekmeğin içine koyar ve bıçakla parçalar ve sonra da baharatlar o kadar.
kokoreçin içine girebilecek üç şey;

tuz
kimyon
acı toz biber

gerisi hikaye.

*
(bkz: kokusunda davet var)

the smiths

keder ve ümit tohumlarının aynı yere düşmesiyle toprağı huzursuz eden hüzün meyvesinin ilk filizi; köklerinin her bir hareketi toprağı un ufak ederken yüreğimdeki tarifsiz acıyı resmetmemin kolay yolu, kulağıma gelen sesin berraklığıyla gitarın loş ışıklar saçan yolu üzerinde baterinin ritmine ayak uydurmaya çabalayan biyolojik saatimin tüm hareketi, ... *

mono

ilk albümleri 2001 yılında yayınlanan 1999 yılında kurulmuş japon müzik topluluğu. etkilendiği ana akım enstrümantel rock olsa da bünyesinde experimental rock, post rock ve shoegazing i de barındırır; noise ve minimalist yaklaşımla classic music i de parçalarına güzelce yedirip bambaşka bir sound elde eden topluluk reverb, distortion ve delay efektleriyle dinlyenin kulağında tarifi zor etkiler yaratır. şu ana kadar altı stüdyo albümü, bir tane canlı konser kaydı olmak üzere toplam ondört cd ve iki dvd ile raflarda dinleyecilerini / izleyicilerini bekler.

* * grubun en sevdiğim albümü 2006 yılı çıkışlı ''you are there'' dir.

örnek dinleti şeysi:


side effects of mono: yalnızlık hissi, dumanlı yollar, gözlerde kaşıntı ve sulanma, hazımsızlık, çarpıntı, nefes almada zorluk, halsizlik ve uyuşukluk. *

ayı sözlük itiraf

yaptığım her kötü deneyim sonrası uyku tutmuyor sözlük ve sabaha kadar bir parçayı dinliyorum aralıksız; en son piç ettiğim parça:

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

yok sayılmak

avrupa yakasında burhan karakteri bütün yazı balkonda geçirmeye karar verdikten sonra karşı binada ikamet eden adamla yaptığı şizofrenik bölümün esas cümlelerinden; ben aslında yoğğğhum, yoğğğhum leeeaaaynn.

sıcak süt

bana ister istemez erkeğin orgazmı sonunda üretra ağzından dışarıya atılan sıvıyı hatırlatır.

(bkz: meni)

sıcak süt

hülyalanmak

anlamlı şarkı sözleri

the cure - plainsong

"i think it's dark and it looks like rain," you said
"and the wind is blowing like it's the end of the world," you said
"and it's so cold it's like the cold if you were dead," and then you smiled for a second.

"i think i'm old and i'm feeling the pain," you said,
"and it's all running out like it's the end of the world," you said
"and it's so cold it's like the cold if you were dead," and then you smiled for a second.

sometimes you make me feel like i'm living at the edge of the world, like i'm living at the edge of the world.
"it's just the way i smile," you said

dinlemek isteyene kısa yol:

en muhteşem üçlü

ben-müzik-hayaller

yada

vedat sakman-zuhal olcay-leman sam

yada

ben-bir pasif ayı-bir aktif pasif ayı *

yada

robin guthrie-elizabeth fraser-simon raymond

yada

sabun-elllerimden herhangi biri-bacak aramdaki uzun şey

yada

bol yağlı kızarmış ekmek-tuz-karabiber

...

neyi ne zaman istediğine göre değişen karmaşık duygu travması.

hamamcı olmak

günümüz ayılarının bir toplanma mekanı olarak cazibe merkezi haline gelen açık banyoda tellak olarak başarı sağlanabilinecek meslek türü.

(bkz: bir ayı için en iyi on meslek)
(bkz: tellak)

yada

(bkz: rüyalanmak)
(bkz: hülyalanmak)

homofobi

bu olayı da öğrendikten sonra bu tip insanların; adeta; ağızlarından salyalar çıkartarak ne söylenilirse söylenilsin, ne yapılırsa yapılsın değiştirelemeyeceğine inandığım o çarpık bakış açıları ve görmekten yoksun olarak yaptıkları etrafa bakınmaları arasında iyice ufaldığımı hissediyorum artık günden güne. * *

http://gundem.milliyet.com.tr/bez-bebekl...

yastığa sarılmak

yaptığım bu eylemin ardından yastığın kendini bacak aramda bulup o bol yıldızlı rüyalar geçidinden geçerek sular seller arasında kaldığı mağrur geceyi bana hatırlatan illet ayısözlük başlığı. * * *

seyrek git dostuna kalksın ayak üstüne

doğru tespitte bulunan bir atasözü.

anlamı: dostların birbirini ziyaret etmesi istenilen bir durumdur; ancak ziyaretler çok fazla sıklaşırsa aradaki sevgi ve saygı azalır, yok olur.

meali: insan fazla yüz göz olmaya gelmez, amman diyim. *

(bkz: besle ayıyı oysun götünü)

çok muhabbet tez ayrılık getirir

çok muhabbet tez ayrılık getirir

hızlı tüketim alışkanlığının toplumun sosyal hayatı üzerine yasımaları serisi bölüm 9.

orta dünya

j.r.r. tolkien'in kurguladığı evrende bu dünyaya adını veren arda'nın bir kıtasıdır. arda'da daha pek çok kıta vardır; aman, karanlık diyarlar, numenor ve ismi yazar tarafından söylenilmemiş birkaç tane daha. ancak orta dünya'daki olayların büyük bir kısmı orta dünya kıtasında geçer.

yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar

  • /
  • 33
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 643

son defa

kargo grubunun ''yarına ne kaldı?'' adlı albümünde bulunan parça; tracklist olark ikinci parça idi; yıl 1996.

hunharca kuyruk yağı sikmek

yağlı ve büyük kuyruklu koyun ırklarımız;

(bkz: mor karaman)
(bkz: ak karaman)
(bkz: dağlıç)
(bkz: ivesi)
*
(bkz: serbest çağrışım)


yıllardır aynı tarz müzik yapan insan

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

akif pirinçci - felidae

beş kitaplık bir serinin ilk ayağı olan felidae'de yazar, * * * * polisiye romanların tüm sıradan yapılarını kendine özgü alaycı üslubuyla harmanlayıp okuyucuya sunuyor; üstelik bunu yaparken romanın baş kahramanlarının hepsinin de kedi olduğunu düşündüğümüzde ortaya fabl türüne benzer; ama esasında polisiye masal görünümünde bir başyapıt çıkıyor. sabırlı okurlar için ki sürekli gerilim ve heyecanın alt üst edildiği bir anlatım mevcut sayfa aralarında, pek de o sabrı göstermek zorunda olduğunuz bir durum oluşmuyor okurken; sizi sürprizi bol bir son bekliyor.

not:

1. şu an okuduğum kitaplar bölümüne yazdığım halde sonunu biliyor izlenimini verdiğim bir yazı oldu farkındayım; biliyorum zira ki ilk okuyuşum değil bu eseri. hani beğendiğin bir parçayı tekrar dinlemek ya da sevdiğin bir filmi tekrar izlemek gibi bir eylemdir kitap okumak benim için.

2. kedileri seven bir yakınınız varsa mutlaka tavsiye edilesi türden bir romandır.

3. kitabı okuduktan sonra kedilere eskisi gibi değil de anormal gözlerle bakacağınızdan emin olun!

güzelliğin on par'etmez bu bendeki aşk olmasa

enteresan bir şekilde varlık bilimini ve onun gerçekte ne olduğunu açık bir şekilde gözler önüne seren bir sözdür. varlık bilimine; ontolojiye; göre temel sorun varlığın ne olduğu, varoluşun nedenselliği ve bu iki kavram arasında oluşturulan ayrım-birleşim köprüleri vasıtasıyla temelde varolan sorunsala tekrar vurgu yaparak varlığın mahiyetinde düşünerek varoluşsal süreçler içerinde varlıkları incelemektir.

şimdi bu yargıya göre söze tekrardan dönecek olursak; güzellik diye nitelendirdiğimiz olguya baktığımızda karşımıza çıkacak olan ana sorgu ''güzel''in ne olduğudur. varlığı güzel diye sıfatlandırmamızdaki etken nedir veya güzel sıfatını yanına koyarken seçtiğimiz o varlık ne gibi varoluşsal süreçlerden geçmektedir. temelde güzel dediğimiz, güzel diye nitelendirdiğimiz varlık bu sıfatı gerçekte/n/ güzel olduğu için değil onu gören başka bir varlığın görüşünde böyle bir anlamı kazandığı için güzel olma durumuna erişmiştir. kısaca güzel olmak varlığın içinde barındırdığı bir özelliği olmaktan ziyade ona dıştan bakan başka bir varlığın içerinde yarattığı bir illuzyondur.

bu düşünce yapısını kişiselleştirirsek söze göre; kişilikler atfedersek temel manada; ortaya çıkacak sonuç oldukça basittir aslında. birini güzel görmemiz onun gerçekte/n/ güzel olduğunu ve bu yüzden sevdiğimizi ifade ettiğimiz durumunu anlatmaktan çok o kişiyi gerçekte/n/ sevdiğimizi ve bu nedenle o sıfatla gördüğümüzü irdelemektedir.

mahallenin bakkalının veresiye defteri

müjde ar bakkal alışverişinde! * *



not:

görüldüğü üzere
bir kalçaya büyük boy rakı
bir göğse büyük boy sana margarini
iki göğüs olunca konserve ve makarna da ekleniyor listeye

dip not:

bakkalın elinin çıplak memesine değmesiyle kirlendiğinin farkına varan sevgili müjde ar hemen listeye sabunu ekliyor ve ardından listenin vazgeçilmezi kaşar geliyor; hem de eski kaşar!

pazar

tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.

tezer özlü pazar günleri için şunu der;

"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri

cumartesi anneleri

cumartesi günleri içimde duyduğum burukluğun nedeni onlar. onları gördüğüm ilk günü; hatta ''an''ı hiç unutmuyorum, yine böyle soğukların tenimizi kavurmaya, yüzümüzü kesmeye başladığı zamanların birindeydi; o soğuğa rağmen bunca insan neden burada toplanmış diyordum kendi kendime; çünkü erken sayılabilecek saatlerdi meydan için. fark etmemek mümkün değildi onları, ki ortalık savaş alanını da andırıyordu bakıldığında; bir sürü polis ve onların sayısıyla yarışabilecek derecede köpek vardı etrafta, bir yandan da kimlik kontrolü yapılıyordu onlara yakın duranlara ve anlam vermeye çalışıyordum tüm bu olanlara. o zamanki aklımla uzaktan seyre durdum olan biteni, konuşmalarını dinledim, feryatlarını işittim, acılarını duyumsadım, yaslarını tattım... diğer yandan polislere ilişti gözlerim ve yanlarındaki boyu dizimi geçen köpeklerine; aç kurtlar gibi geldi o an hepsi bana, ağızlarından yere damlayan salyalarının kokusunu duydum sanki; polisler de çok tuhaf gelmişti baktığımda, sanki bir olay çıkacağının bilincindelermiş ve bu her zaman gerçekleşen kısır döngüsel bir süreçmiş gibi duruşları, bakışları ve davranışları vardı... bunları düşünürken olan oldu tabii...

şimdi biliyorum ki;
onlar terörist annesi değil!
onlar faşistlerin yandaşları değil!
onlar ''anne'' işte adı üstünde...

onların istedikleri tek şey sarılabilecek, ağlayabilecek oldukları bir mezar taşı. *
onlar sadece ''anne''...
bunun cumartesi, pazarı olur mu?
bunun ırkı, soyu olur mu?
bunun doğusu, batısı olur mu?

ama

konulduğu yere göre tüm cümleyi ve düşünceyi baştan sona değiştirebilir:

- seni seviyorum, ama...

+ ... ama seni seviyorum.

mahallenin bakkalının veresiye defteri

dünya kadar malın olacağına fındık kadar amın olsun mottosunun gerçek olduğunun bir kanıtı daha.

http://ayisozluk.com/lnk/a8bc8e

not:

adam mı kadını sikti yoksa kadın mı adamı sikti tartışmaya açık bir konu olarak günümüze değin uzanmıştır.

sakızın olayım, çiğne beni dememek için kendini zor tuttuğun anlar silselesi. *

heteroseksüel

karşı cinse ilgi duyan, hasta olan, elde etmek için binbir taklayı geçtim üçlü salto çift burgu yapabilen birey.

(bkz: straight)
(bkz: str8)

yeni sözlük yazarları

göt

bazılarınınkinin karadelikten farkı olmayan, cinsel ritüellerin yapıldığı yer; mabet

müslüman eşcinsel

cenabet

kamyonu devirmek.

cinsel münasebette bulunma durumu sonrasında girilen hal-i ahval.

yakınında bulunulduğu takdirde etrafındaki tüm uğursuzluklara ve kara perşembelere göğüs gerilmesi gereken kişi ya da kuruluş.

bu hale erişmiş olan bireyin bütün kötü enerjileri içine çeken bir karadelik olduğuna inanılır.
Henüz takip ettiği biri yok.