2002 amerikan yapımı, yönetmenliğini todd haynes'in yaptığı ve oyunculuğuyla julianne moore ablanın ön plana çıktığı filmdir. türkçe'ye cennetten çok uzakta şeklinde çevrilen film, 50'lerin kiyafetlerini çok güzel yansıtması ve bir çok sekansının sonbahar tablosu gibi olmasından ötürü görsel olarak gayet estetiktir. o sahneler cidden huzur vericidir. filmi asıl çekici yapan ise konusudur ve bu konuyu işleyen sakin sakin akan kurgusudur. öyle marjinalize etmeden bir ev kadınının kocasının eşcinselliğinden ötürü onu terketmesi ve kadının da o günlerin en büyük tabusu olan siyahi birine aşık olmasını anlatır.
filmde ilginç olan gizliden karşılaştırılan eşcinsellik ve siyahi ayrımcılıklarından siyahilerin ötekileştirilmesinin çok daha korkunç boyutta olduğunu göstermesidir. gerçi buna neden olarak da yine alt metinden eşcinselliğin daha gizlenebilir bişiyken siyah olmanın saklanılabilir bişi olmamasını göstermesidir. bu yönüyle konu bana eşcinseller arasında yaygın olan "feminen ötekileştirmesini" anımsatmış ve kendilerini gizleyemeyen feninenlerin toplumsal baskıların daha büyüğünü yüklendiklerini hissettirmiştir.
sezen ablanınki zaten üstüne laf edilemez ama bir de sözünü müziğini hüsnü arkan abimizin yaptığı "küçüğüm" vardır... sözleri aşağıdaki gibi olan şarkıyı dinlemek için tıklayınız: (bkz:#71091)
ismi eşşek kadar puntolarla her yere yazılmasına ve herkese söylenmesine rağmen haberlerde "odtü'lülerden maskeli eylem" şeklinde kendine yer bulmuş eylemdir. eyleme odtü'den aft dksk ekonomi topluluğu lgbt dayanışması sbt sitop - sosyoloji topluluğu - ugt - üniversiteli kadınlar mimarlık topluluğu todaplı öğrenciler müzik toplulukları yapı topluluğu gülmece topluluğu psikoloji topluluğu çevre topluluğu gibi öğrenci külüpleri destek vermiştir ve eylemde okunan metin şöyledir:
biz 18 aralık günü odtüde kötülüğün vücut bulmuş hali olan odtü öğrencileri, öğretim elemanları ve çalışanlarıyız.
bütün türkiye ve dünya kamuoyuna alenen deklare ediyoruz ki; kötülüğü bedenlerinde ve ruhlarında barındıran teröristler, bilim düşmanları, demokrasi karşıtları, vatan hainleri ve şiddetten yanıp tutuşan hastalıklı odtülüler olarak bu topraklardaki tüm kötülüklerin failleri biziz.
biz kötüyüz, çünkü geçen sene bugün roboskide 34 insanı biz katlettik. faillerini biz örtbas ettik.
biz kötüyüz, çünkü bilimin ve üniversitenin özgürlüğünü savunan, yöksüz, polissiz, parasız üniversite isteyen öğrencileri gördüğümüz yerde biz gaza boğduk, biz soruşturmalara boğduk, biz copladık, biz tutukladık.
biz kötüyüz, çünkü bizim gibi düşünmeyen, 72 medya mensubunu, yüzlerce öğrenciyi, on binlerce kürt siyasetçiyi biz tutukladık.
biz kötüyüz, çünkü adalet ve demokrasi kisvesi altında ortadoğu halklarını siyasi nesnemiz yapıp onların kanları üzerinden biz zenginlik hayalleri kurduk.
biz kötüyüz, çünkü temel insan hakları olan anadilde eğitim hakkını ve anadilde savunma hakkını biz yok saydık.
biz kötüyüz, çünkü 17 yaşında idam edilen erdal eren için timsah gözyaşları döküp, 12 yaşında taş atan çocukları biz hapishanelere tıktık, biz onları tacize ve tecavüze terk ettik.
biz kötüyüz, çünkü hrant dinki katleden çocuk da bizdik, metin lokumcuyu katleden polis de.
biz kötüyüz, çünkü kadının bedenini, çalışanın emeğini, müslümanın değerlerini, köylünün toprağını suyunu, lgbtlerin kimliklerini, alevinin inancını, kürt halkının haklarını, insanın onurunu ve yaşamını, sanatın, akademinin, medyanın özgürlüğünü biz iktidarımıza tabi kıldık ve biz yok saydık.
biz kötüyüz, çünkü bizim elimiz kanlı, gözümüz yaşsız, sözümüz cinayet.
biz kötü olduğumuz kadar aptalız da, çünkü biz iyiliğin katı halini polis coplarından, sıvı halini panzer sularından, gaz halini biber gazlarından, psikolojik halini tayyip erdoğanın tehditlerinden, sosyolojik halini karaktersiz üniversite rektörlerinden öğrenemedik.
biz kötüyüz, çünkü odtüde 3600 polis, 20 zırhlı araç ve 8 toma ile biz terör estirdik.
tüm türkiye ve dünya kamuoyuna sesleniyoruz. gözlerinizi kapayın! kulaklarınızı tıkayın!
kötüler direnişe devam ediyor!
orhan pamuk'un kitaplarında beş yüz sayfanın rahat üç yüz sayfasında kahramanların neden takılmış plak gibi sürekli aynı şeyleri yapıp durduğunu şimdi daha iyi anlıyorum... sırrını çözdüm lan hayatın!!!
kimliğini açık yaşamasının yanı sıra popüler olması sorun değilken kimliğini ve haklarını savunmaya başladıktan sonra saldırıya uğramış olması saldırının gayet "siyasi" olduğunu gösterir. ayrıca kendisinin de beyan ettiği gibi saldırganların "allah allah" nidalarıyla üzerine gelmesi de bu siyasi tosuncukların kimler olduğunu daha da netleştirmiştir. konuyu "gecenin o saatinde taksimde ne işi vardı" zemininden görmek gerizekalılıktır! türkiye'de 24 saat hayatın devam ettiği bi yerde hem de etrafında 2 büyük karakol olan bi yerde saldırıya uğramış olması kolluk kuvvetlerinin de işlerini doğru düzgün yapmadığını gösterir.**
en az üç çocuk yapın demek kolay. peki bu çocukları yapmakla ve yetiştirmekle mükellef kılınan kadınların hükümetten ne aldığını ya da alamadığını; bu kadınların hükümetler için önemini hiç merak ettiniz mi? evrensel gazetesinde yayımlanmış harika bir röportaj-yazı bu türlü meraklarınızı gidermek için kaleme alınmış. özellikle toplumsal cinsiyet, feminizm, sosyal politikalar gibi alanlara ilginiz varsa mutlaka okunmalı. röportajın diğer bir güzel tarafı ise "bütçe" ismi verilen teranenin aslında ne kadar politik bir metin olduğunu ve hükümetlerin zihniyet haritasını gözler önüne serebileceğini ima ediyor oluşu. bu anlamda da tarihçiler, siyaset bilimciler ve sosyologların da ilgisini çekebilir. yazının bence yapılabilir yorumları buyken sizin hangi farkındalıklarınıza seslenip metnin size ne söyleyeceğini anlamak isterseniz: adin
feysbukta event te oluşturmuş tosuncuklar. ancak odtü'lüleri davet etmeyi unutmuşlar. arkadaşlarının bu hatasını telafi etmek isteyen bir grup odtü'lü evente "geliyom lan lanet olsun" diyerek katılmış ve event sayfasında tam bir aydınlanma yaşanmıştır: http://www.facebook.com/events/542036935...*
diyarbakır'ın merkez sur ilçesi cemal yılmaz mahallesi'nde, polisler, mehmet şirin çiftçi (20) adlı yurttaşı kapısının önünde ateş ederek... http://www.evrensel.net/news.php?id=1080...
uyuyamayacaksın
memleketin hali
seni seslerle uyandıracak
oturup yazacaksın
çünkü sen artık o sen değilsin
sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
durmadan sesler alacak
sesler vereceksin
uyuyamayacaksın
düzelmeden memleketin hali
düzelmeden dünyanın hali
gözüne uyku girmez ki...
uyuyamayacaksın
bir sis çanı gibi gecenin içinde
ta gün ışıyıncaya kadar
vakur metin sade çalacaksın....
odtü'nün bilimsel özgürlük, gerçek demokrasi, insan haklarının teslimi, anadolu coğrafyasına ve insanlarına sevgisi için üklesini parsel parsel satan, bilimi güdük bırakan, insanlarının hayatını değersizleştiren akp yönetimine karşı yaptığı şeydir.
odtü'lü "kardeşlerine nasıl protesto yapılacağını" öğretmeye niyetlenmişler. uzaya uydu yollayamadıkları için şimdilik balon uçuracaklarmış, dilek balonu. odtülülere "insanlık" dersi vermek için... sonra da allaha dua edeceklermiş. zekasında bariz bir sorun olduğunu düşündüğüm için "engellilere karşı pozitif ayrımcılık" mantığından eleştirel yorumda bulunmayacağım bu "sevimli oğlan çocuğu" için ancak teki piyasada 8 tl olan (en az- şimdi araştırdım) o dilek balonlarından 3000 tanesini (toplamda 24 bin ediyor) nasıl finanse edeceklerini de merak etmedim değil...
kendisinden gelen şu açıklamayla buz gibi soğudum... eurovision zaten beste ve şarkı yarışması değil, geylerin yarışması! katılmadığımız isabet olmuş. yarışma hangi ülkede yapılırsa yapılsın, geyler gidip birinciyi belirliyor. böyle olmaz ki
noluyo lan bu sanatçı kesimine... yok mu bunların gündemde kalabilmek için yapabilecekleri başka bişiler! sibel can gibi kilo alıp verseler ya sadece!
resmi sitesinin duyurular kısmında bu akşamdan itibaren şu ilan yapılmıştır. insanların zaten bu hakları varken rektörlük sanki kendi veriyormuş gibi davranması komik olmuş... " orta doğu teknik üniversitesi'ndeki olaylar nedeniyle, yerleşkelerimiz sınırları içinde şiddet içermeden yapılacak olan her türlü gösteri, yürüyüş... vb. protestolar serbest bırakılmıştır. rektörlük"
muş alparslan üniversitesi rektörüdür. bugün yayımlanan tarafsız bölge adlı programda güler misin ağlar mısın hissiyatı yaratan tayyip yalakasıdır. programda saatlerce sustuktan sonra odtü'lü hocaların "okulu işgal ettiğimiz falan yok" demesine rağmen "internetten okudum işgal etmişler okulu" diyebilen ileri demokrasininin ileri zekalı bilim bişiysidir. dahası "düşünebiliyo musunu öğrenciler amfide film gözterimleri, tiyatrolar, konserler düzenliyorlar" cümlesini sarf etmiş dumurun allahını yaşatmıştır. bütün bu sözlerinden sonra da "çocuğumun odtü'ye gitmesini istiyorum" diyip gülmekten yarmıştır.
"em rojên nexweş ên dawî dijin belkî
belkî em rojên pêşî yên xweş jî bijin
tiştekî tehlok heye di vî hewayî de
di navbera dahatû û rabirdûyê de
di navbera êş û dilşahiyê de
di navbera hêrs û bexşînê de
dm şikestin hê jî em ê bên şikestin
ji rojhilat ber bi rojava di hemû cîhanê de"
"son kötü günleri yaşıyoruz belki
ilk güzel günleri de yaşarız belki
kekre bir şey var bu havada
geçmişle gelecek arasında
acıyla sevinç arasında
öfkeyle bağış arasında
biz kırıldık daha da kırılırız
doğudan batıya bütün dünyada"
heteroseksistliğinden geberen ataerkilliğin ibne dünyasına yansımasıdır... hani şu " gelin ata binmiş ya nasip demiş" kafasıdır resmen... ama madem retrosun** al sana eskiden kalma başka bi adet daha: gelin hamamı; gönder kocanı biz ayı sözlük ailesi olarak soyup edip bi halta yarar mı diye test edelim sonra sen istediğini ol adamla...*
1971'de doğup iyi bir lisans öncesi eğitim aldıktan sonra akademik başarılarını mimar sinan üniversitesi* sosyoloji bölümünde devam ettiren ve şu sıralar yurt dışında olan sosyolog, feminist ve yazardır. 1998de yedi kişinin hayatını kaybettiği mısır çarşısı patlaması davasından o günden beri yargılanan ve hakkında bir türlü nihayi karara varılamayan insandır. iki kez bu davadan beraat etmesine rağmen yargıtayda sürekli kararların bozulması süreci bugün itibariyle türkiye cumhuriyeti hukuk tarihine geçicek saçmasapan bir kararla tekrar bozulmuştur. kendi kararını bozan yargıtaya karşı kararında direnme kararı veren yerel mahkeme "ay biz vazgeçtik" demek suretiyle yargılama sürecini sil baştan ele almaya karar vermiştir. işin ilginç tarafı bu duruma eski kararda direnme fikrindeki savcı bile şaşırmış ve mütaalasını "iyi madem, suçlu, hadi yargılayak bari" şeklinde vermiştir...
kanıtsız, tanıksız şekilde yargılanıp hakkında müebbet hapis istenen selek'in davasından bir gün önce bir ülkeyi 30 yıl geriye götüren darbeyi yapan bir çok insanın ölümünden, kaybolmasından, sakatlanmasından sorumlu olan insanların ellerinde kahveyle talk show'a çıkarılmışçasına ifadesini alan mahkemeyle selek'in durumunu bu şekilde yargılamayı uygun bulan mahkemenin aynı anayasa ve yasalarla işlediğine inanmak güçleşmiştir.
son karar haricindeki yargılama süreci için bakınız: http://www.pinarselek.com/
yakın gelecekte biyoloji ve fiziksel antroploji bölümlerinde; uzak gelecekte ise paleantropoloji bölümlerinde homo kemalismus vajinismus ismiyle anılacak olan primat türüdür.
yazarların dertlendikleri her ne ise o konuda yazabildikleri; bunu yaparken de neredeyse istedikleri her formatta başlık açıp üzerinden muhabbet döndürebildikleri bir sözlük olmuştur. insanların çok ve çeşitli oldukları düşünülünce insan sayısı kadar entry yazım şekli ve içeriğinin olması düzeylilik-düzeysizlik tartışmasından çok daha öte bi yerde "zenginliktir". zaten burada söz konusu olan yaşanan cinsel deneyimleri ballandırarak anlatmaktan ziyade hayatın, bizim durduğumuz yerden nasıl göründüğünü kelimelere aktarmaktır.
arada bikaç ayının sik boyunu; göt deliği çapını öğrenmenin ve bunların toplamda kaç farklı kişininkiyle ilişkilenmiş olduğunu bilmenin zararı yoktur. kaldı ki her birimizin bir cinsel birleşme sonucu burada olduğumuzu düşününce, bizi var eden "sikişmek" eyleminin sokakta neredeyse hiç kullanılmayan kullanılsa da kötü bir anlamı varmış gibi kullanılan bir ifade olmasının önüne geçip bu eylemi yemek yemek, uyumak...vs diğer insani eylemler şeklinde insanlara düşündürtmek bu sözlüğün asli görevlerindendir. sikişmek eylemi insanların kafasında normalleşmezse eşcinsel ilişkiler sapıklık olarak değerlendirilecek; kadının bedensel özgürlüğü hiç bir zaman var olamayacaktır.
coqueteria nickli has hanım ablanın "emekli cami hocaları yardımlaşma derneği" olarak nitelendirdiği bir grup insanın türkiye'de olan bitene kafa yormaya başlaması; dahası kafalarını yoran meseleler için sokaklara dökülmesidir.** öncelikle söz konusu gürühun eşcinsel evliliği ile ilgili yasanın geçmesi için bdp ve chp'nin kıçlarını yırtmalarının bile işe yaramayacağını düşününce dertlendikleri şeyin müslüman kürt camia'nın bdp ile ilgili bağlatılarını zayıflatmak olduğu düşünülebilir. dahası bu video bir kez daha göstermiştir ki eşcinselliğin ismi türkiye'de hala "ibnelik"tir.** vidyonun devamında başka konulara da değilinilmiş olunmasına karşılık değinilmeyen konular kendilerine "insan hakları savunucusu" diyen bu taşakları topuklarına değen elemanların aslında ne kadar samimiyetsiz olduğunu göstermektedir. samimiyetsizliğin ölçüsü için elemanların "insan" kategorisine neyi alıp neyi almadıklarını bir kez daha düşünmek gerekir.
son olarak da bu vidyonun ve bu tür amcaların ellerinde bu pankartlarla sokaklarda bulunmalarının, türkiye'deki eşcinsel hareketin artık ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren bir geribesleme olduğunu düşünüyorum. normal şartlarda "yok saydıkları bir kesimin" varlığını kabul etmiş olmaları üzerinde de bu kesim için canlarının bu denli sıkılması eşcinsel görünürlük için - eşcinselliğin bir mücadele alanı yarattığını göstermesi açısından gayet kıymetlidir.
evrensel iletişim ve bilim dili olan ingilizce'nin hakkının teslim edilmesidir. toplasan 70 milyon tarafından konuşulan bir dilin yerine 4 milyar insanın bildiği ve konuştuğu dille iletişim kurulması gerekliliği kuşku götürmez bir gerçektir. orta okuldayken tarih kitabında gördüm. bir dağın içine sıkışmış bir grup insanın köpekgillerden bir hayvanın lütfuyla o dağdan kurtulmaları*** sonra da üreyerek koskocaman orta asya'ya sığmayıp dünyanın dört bir yanına barbar olarak gitmesi, gittikleri yerlerde taş üstünde taş bırakmayan ve varolan kültürleri yok eden torunlarının biraz medenileşmesi için şarttır. devletin kurucu milletler arasında ingilizce konuşanların olmaması önemli değildir. ne de olsa devlet ne derse o olur. ingilizce konuşmayanlar hastanede tedavi edilmezlerse; askerde, okulda, karakolda...vs. aşağılanırsa seve seve ingilizce öğrenip medenileşirler zamanla ne de olsa...
ana dil başlığına yazmış olduğum "the language that a person can have; but not a state" girdisini 5 kere silen ve 4. kez bu işlemi yaparken bana nedenini "aynı entryi tekrar tekrar yollamana gerek yok aslında. türkçe meailini ilave etmen gerekecek, herkesin anlayabilmesi için" şeklinde bir açıklamayı nihayetinde lütfeden ayı sözlük yöneticisidir. kendisine "böyle bir kural olmadığını" belirtmiş olmama rağmen "böyle bir kurala gerek yok, herkesin ruhen ve beyinen bilmesi gereken birşey." diyerek beni dumura sürüklemiştir.
kurallarda herhangi bir ifadenin olmadığı sözlükte alıp başını giden seri eksileme olayına ruhunun ve beyninin ne dediğini çok merak etmekteyim.
yakın gelecekte biyoloji ve fiziksel antroploji bölümlerinde; uzak gelecekte ise paleantropoloji bölümlerinde homo kemalismus vajinismus ismiyle anılacak olan primat türüdür.
1 mayıs 2011 tarihinde gündoğdu meydanında toplu halde rastladığım teyzeler gürühudur. sayıca hayli kalabalık olmalarına rağmen birbirlerine tıpatıp benzemeriyle akılda kalmışlardır.* neyse chp deki değişim dalgalarının sonucu olarak 1 mayıs meydanlarına doluşturulan bu hanım teyzelerin ortamı pek garipsemiş olmaları gözden kaçmamıştır. bu teyzelerden birinin polis arama noktasında "evladım bizi neden arıyorsunuz, biz chp'li kadınlarız" cümlesi ve polisin bu cümleyi sikine takmadan işine devam etmesi üzerine ahretliğine destekte bulunmak isteyen sarı-kısa-fönlü saçları ve kırmızı şapkası olan bir başka teyzenin "akp'nin polisleri bunlar zaten" cümlesi bu gürühu anlamak için yetmiştir.
türkiye usulu neo-nazilerdir. nasyonel sosyalizmi savunan ne isa'ya ne musa'ya yaranamayan doğu perinçek taifesinin marifetir. chp ye kabul edilmeyen doğu perinçek'in partisinin isminden de vazgeçmeyerek kurdurduğu bu oluşum özellikle türk bayrağı ve atatürk posterlerini kullanması samimi chp'lileri etkilemiştir. kemalizm'in altı okundan "devrimcilik" okunun ve atatürk'ün söyleyip söylemediği tarihçilerce tartışmalı olan " bursa nutku"nun gazıyla toplumsal olaylar çıkarmaya pek meyillidirler. ha sözü açılmışken chp devrimcilik okunu ülkenin eğitim, bilim, teknoloji, ekonomik refahgibi etmenlerin ışığında muasır medeniyetler seviyesine çıkarılıp arkaik anadolu toplumunu dönüştürmek olarak tasavvur ediyorken işçi partisi ve tgb için bu ülkedeki azınlıkları ve kürtleri yok etmek anlamına gelmektedir.