kara kıta olarak bilinir insanlığın doğduğu yerdir. türkiye'de özellikle sahra ve sahra altı kesimi bilinmez. bu bilgisizliğin önünü almak için ankara üniversitesi'nden bir kısım akademisyen iyi niyetle bir afrika çalışmaları araştırma ve uygulama merkezi* açmışlar ve o coğrafyanın bilgisini bir araya getirip derli toplu sunabilmek için de akademik dünyanın olmazsa olmazı olan bir hakemli dergi yayımlamaya başlamışlar.
ancak gelin görin ki derginin daha 3. sayısında ankara üniversitesi'nde göreve yeni gelen rektör ve onun maşalarının etkisi görülmeye başlamış. ve derginin 3. sayısındaki bazı ifadelerinden ötürü açaum'a müdür olarak atanan bir "ibiş", "türk milletine ırkçı dedirtmem" diyerek derginin yayımlanmasını engellemiş.
lgbtt sözlüğün en önemli amacı, eşcinsellerin kendi hayatlarını birbirlerine ve başkalarına anlatabilecekleri bir ortam olması benim için. bu ana çerçeve içinde eşcinsel bireylerin kendilerini "ne yalnız ne de yanlış" hissetmeyecekleri bir yer olmalı sözlükler... ve mahallemizin bakkalının kocası (bkz:#86203) nolu entrysiyle ayı sözlükün bu amacı kendi için gerçek kıldığını ifade etmiş. aynını homoloji'de yaşayan biri olarak ne demek istediğini çok iyi anlıyor ve adına çok sevindiğimi ifade etmek istiyorum.
dark'ın "eski homolog" nitelendirmesinden sonra dikkat ettiğim; yazdıklarından da lgbtt aktivizmi konusunda baya mürekkep yalamış hatta mürekkebin kendisini üretmiş biri olduğunu farkettiğim ve an itibariyle de eskimeyen dost olduğunu ögrendiğim yazardır. ee valla çok hoş geldin, memnun oldum seni burada da görmekten.*
valla sonrasında da "yeni eve çıktım, şarap var, kahve var, yaprak dökümü'nün bütün dvd'leri var, kedi var, deniz gören balkon var" diyosa koşa koşa gidilesidir. zaten o tanışmalardaki aşk heyecanının aslında kendine benzer birini bulmaktan ileri gelen bir heyecan olduğunu kavramış ve bu durumun arada sevgililik ilişkisi olmadan da karşılıklı sevgi, saygı, samimiyet oluşturabileceğini düşünebilen biriyse gecenin gerisi hayata giren çıkan elemanları çekiştirmekle geçer. sizi her anlamda tanıyan biriyle birlikte olduğunuz için huzurlu huzurlu geçiverir zaman...
kendi nikahıma şahit olarak çağırdığım eski sevgilime bakınca pek de kimsenin sikinde olan bir durum değildir. herif "tamam tamam geliyorum, dur biraz daha işim var, bi taksiye atlasam 20 dakikaya oradayım" diye diye resmen nikahı kaçırdı ve belediyenin elemanlarından biri şahidim olmak zorunda kaldı. ben bu duruma atarlanayım derken heriften bir de "ayyy işim gücüm var benim ve işim senin salak nikahından daha önemliy, napim" cevabını almıştım. akşam ki kutlama yemeğinde de "canım bak, bekarlık sultanlıktır, ben ettim sen etme" dedim elemana dışarda sigara içerken... "tamam" dedi.
evlendiğimi haber verdiğim bir diğer şuursuz eski sevgilim de "canım ya çocuğunuz olursa benim adımı verir misiniz" diye sordu...**
normalde olsa umrumda olmayacak maçtır. ancak avea'nın gs mobile denilen zımbırtısını kullandığımdan beri şirket galatasarayın attığı her gole 100 mb internet hediye ettiğinden galatasarayın çok gol atmasını dilemekteyim. zira 10 gün evvelinden bütün kotamı bitirmiş durumdayım ve ay sonunda gelecek fatura için endişeleniyorum...***
e-posta adresimi başka bir server'a taşırken 2008'deki israilin gazze'ye saldırısı günlerine rastlayan bir e-postada rastladım bu şarkıya tekrar. almanya'dan türkiye'ye yollanan bu e-postadaki bu şarkı ispanyolca ve filistinliler için amel mathlouthi barış ve huzur diliyor...
şarkının ingilizce sözleri şöyle:
i have no place
i have no country
i have no homeland
with my finger i make fire
and with my heart i sing for you
my heartstrings weep
i was born in palestine
i was born in palestine
i have no place
i have no country
i have no homeland
"sık canımı durmaksızın, parmağınla bal çal ağzıma, kaygısız, güdüsüz, sonra git.. bu yeknesaklıkta, körebe oynamak gibi zamanla.. ebe hep ben iken üstelik.. bu şiir/şarkı da benden sana, dönüşüne hasretle.."
sıktığım canını ferahlatmak da boynumun borcu...
tattırdığım baldan kavanoz kavanoz var bende, bunu en iyi de sen biliyorsun!
kaygım yok - o da doğuştan- napayım takdir-i ilahi işte...
güdülerim darmadağın ama biliyosun memleketin hali - winter is coming!
hep yek attıysan da kadersizliğin be abim, yeksenaklık bugün var aralıkta yok... * yakala - ebele beni... günahkar kıl! razıyım günahın yarısına...
denize taş atmak tamam - rakı balık da ok ama kedi de olsun... kedisiz olmaz!!!
"ölümdür yaşanan tek başına..."
iki gündür yazacam yazacam dedim yazamadım... sen erken davrandın; kızarttın yanaklarımı... aşk olsun ege adamı.
hayal edebilmen - hayallerini şiirlerle süsleyebilen herkese olduğu gibi sana da kapım açık... bekliyorum küçük hayallerinin birinin coğrafyasında... hayalinle-şiirinle o güzel gönlünle bin yaşa...
ılık ilkbahar gecelerine; deniz kenarındaki bi kentin ıssız sokaklarına yakışıyor sanki sesi... hani boğum boğum olmuşken boğazınızdaki kelimeler ve bağıramazken... o sizin yerinize çok güzel isyan eder mesela " sevmek günahsa eğer" diyerek...
"em rojên nexweş ên dawî dijin belkî
belkî em rojên pêşî yên xweş jî bijin
tiştekî tehlok heye di vî hewayî de
di navbera dahatû û rabirdûyê de
di navbera êş û dilşahiyê de
di navbera hêrs û bexşînê de
dm şikestin hê jî em ê bên şikestin
ji rojhilat ber bi rojava di hemû cîhanê de"
"son kötü günleri yaşıyoruz belki
ilk güzel günleri de yaşarız belki
kekre bir şey var bu havada
geçmişle gelecek arasında
acıyla sevinç arasında
öfkeyle bağış arasında
biz kırıldık daha da kırılırız
doğudan batıya bütün dünyada"
heteroseksistliğinden geberen ataerkilliğin ibne dünyasına yansımasıdır... hani şu " gelin ata binmiş ya nasip demiş" kafasıdır resmen... ama madem retrosun** al sana eskiden kalma başka bi adet daha: gelin hamamı; gönder kocanı biz ayı sözlük ailesi olarak soyup edip bi halta yarar mı diye test edelim sonra sen istediğini ol adamla...*
1971'de doğup iyi bir lisans öncesi eğitim aldıktan sonra akademik başarılarını mimar sinan üniversitesi* sosyoloji bölümünde devam ettiren ve şu sıralar yurt dışında olan sosyolog, feminist ve yazardır. 1998de yedi kişinin hayatını kaybettiği mısır çarşısı patlaması davasından o günden beri yargılanan ve hakkında bir türlü nihayi karara varılamayan insandır. iki kez bu davadan beraat etmesine rağmen yargıtayda sürekli kararların bozulması süreci bugün itibariyle türkiye cumhuriyeti hukuk tarihine geçicek saçmasapan bir kararla tekrar bozulmuştur. kendi kararını bozan yargıtaya karşı kararında direnme kararı veren yerel mahkeme "ay biz vazgeçtik" demek suretiyle yargılama sürecini sil baştan ele almaya karar vermiştir. işin ilginç tarafı bu duruma eski kararda direnme fikrindeki savcı bile şaşırmış ve mütaalasını "iyi madem, suçlu, hadi yargılayak bari" şeklinde vermiştir...
kanıtsız, tanıksız şekilde yargılanıp hakkında müebbet hapis istenen selek'in davasından bir gün önce bir ülkeyi 30 yıl geriye götüren darbeyi yapan bir çok insanın ölümünden, kaybolmasından, sakatlanmasından sorumlu olan insanların ellerinde kahveyle talk show'a çıkarılmışçasına ifadesini alan mahkemeyle selek'in durumunu bu şekilde yargılamayı uygun bulan mahkemenin aynı anayasa ve yasalarla işlediğine inanmak güçleşmiştir.
son karar haricindeki yargılama süreci için bakınız: http://www.pinarselek.com/
yakın gelecekte biyoloji ve fiziksel antroploji bölümlerinde; uzak gelecekte ise paleantropoloji bölümlerinde homo kemalismus vajinismus ismiyle anılacak olan primat türüdür.
yazarların dertlendikleri her ne ise o konuda yazabildikleri; bunu yaparken de neredeyse istedikleri her formatta başlık açıp üzerinden muhabbet döndürebildikleri bir sözlük olmuştur. insanların çok ve çeşitli oldukları düşünülünce insan sayısı kadar entry yazım şekli ve içeriğinin olması düzeylilik-düzeysizlik tartışmasından çok daha öte bi yerde "zenginliktir". zaten burada söz konusu olan yaşanan cinsel deneyimleri ballandırarak anlatmaktan ziyade hayatın, bizim durduğumuz yerden nasıl göründüğünü kelimelere aktarmaktır.
arada bikaç ayının sik boyunu; göt deliği çapını öğrenmenin ve bunların toplamda kaç farklı kişininkiyle ilişkilenmiş olduğunu bilmenin zararı yoktur. kaldı ki her birimizin bir cinsel birleşme sonucu burada olduğumuzu düşününce, bizi var eden "sikişmek" eyleminin sokakta neredeyse hiç kullanılmayan kullanılsa da kötü bir anlamı varmış gibi kullanılan bir ifade olmasının önüne geçip bu eylemi yemek yemek, uyumak...vs diğer insani eylemler şeklinde insanlara düşündürtmek bu sözlüğün asli görevlerindendir. sikişmek eylemi insanların kafasında normalleşmezse eşcinsel ilişkiler sapıklık olarak değerlendirilecek; kadının bedensel özgürlüğü hiç bir zaman var olamayacaktır.
coqueteria nickli has hanım ablanın "emekli cami hocaları yardımlaşma derneği" olarak nitelendirdiği bir grup insanın türkiye'de olan bitene kafa yormaya başlaması; dahası kafalarını yoran meseleler için sokaklara dökülmesidir.** öncelikle söz konusu gürühun eşcinsel evliliği ile ilgili yasanın geçmesi için bdp ve chp'nin kıçlarını yırtmalarının bile işe yaramayacağını düşününce dertlendikleri şeyin müslüman kürt camia'nın bdp ile ilgili bağlatılarını zayıflatmak olduğu düşünülebilir. dahası bu video bir kez daha göstermiştir ki eşcinselliğin ismi türkiye'de hala "ibnelik"tir.** vidyonun devamında başka konulara da değilinilmiş olunmasına karşılık değinilmeyen konular kendilerine "insan hakları savunucusu" diyen bu taşakları topuklarına değen elemanların aslında ne kadar samimiyetsiz olduğunu göstermektedir. samimiyetsizliğin ölçüsü için elemanların "insan" kategorisine neyi alıp neyi almadıklarını bir kez daha düşünmek gerekir.
son olarak da bu vidyonun ve bu tür amcaların ellerinde bu pankartlarla sokaklarda bulunmalarının, türkiye'deki eşcinsel hareketin artık ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren bir geribesleme olduğunu düşünüyorum. normal şartlarda "yok saydıkları bir kesimin" varlığını kabul etmiş olmaları üzerinde de bu kesim için canlarının bu denli sıkılması eşcinsel görünürlük için - eşcinselliğin bir mücadele alanı yarattığını göstermesi açısından gayet kıymetlidir.
evrensel iletişim ve bilim dili olan ingilizce'nin hakkının teslim edilmesidir. toplasan 70 milyon tarafından konuşulan bir dilin yerine 4 milyar insanın bildiği ve konuştuğu dille iletişim kurulması gerekliliği kuşku götürmez bir gerçektir. orta okuldayken tarih kitabında gördüm. bir dağın içine sıkışmış bir grup insanın köpekgillerden bir hayvanın lütfuyla o dağdan kurtulmaları*** sonra da üreyerek koskocaman orta asya'ya sığmayıp dünyanın dört bir yanına barbar olarak gitmesi, gittikleri yerlerde taş üstünde taş bırakmayan ve varolan kültürleri yok eden torunlarının biraz medenileşmesi için şarttır. devletin kurucu milletler arasında ingilizce konuşanların olmaması önemli değildir. ne de olsa devlet ne derse o olur. ingilizce konuşmayanlar hastanede tedavi edilmezlerse; askerde, okulda, karakolda...vs. aşağılanırsa seve seve ingilizce öğrenip medenileşirler zamanla ne de olsa...
ana dil başlığına yazmış olduğum "the language that a person can have; but not a state" girdisini 5 kere silen ve 4. kez bu işlemi yaparken bana nedenini "aynı entryi tekrar tekrar yollamana gerek yok aslında. türkçe meailini ilave etmen gerekecek, herkesin anlayabilmesi için" şeklinde bir açıklamayı nihayetinde lütfeden ayı sözlük yöneticisidir. kendisine "böyle bir kural olmadığını" belirtmiş olmama rağmen "böyle bir kurala gerek yok, herkesin ruhen ve beyinen bilmesi gereken birşey." diyerek beni dumura sürüklemiştir.
kurallarda herhangi bir ifadenin olmadığı sözlükte alıp başını giden seri eksileme olayına ruhunun ve beyninin ne dediğini çok merak etmekteyim.
yakın gelecekte biyoloji ve fiziksel antroploji bölümlerinde; uzak gelecekte ise paleantropoloji bölümlerinde homo kemalismus vajinismus ismiyle anılacak olan primat türüdür.
1 mayıs 2011 tarihinde gündoğdu meydanında toplu halde rastladığım teyzeler gürühudur. sayıca hayli kalabalık olmalarına rağmen birbirlerine tıpatıp benzemeriyle akılda kalmışlardır.* neyse chp deki değişim dalgalarının sonucu olarak 1 mayıs meydanlarına doluşturulan bu hanım teyzelerin ortamı pek garipsemiş olmaları gözden kaçmamıştır. bu teyzelerden birinin polis arama noktasında "evladım bizi neden arıyorsunuz, biz chp'li kadınlarız" cümlesi ve polisin bu cümleyi sikine takmadan işine devam etmesi üzerine ahretliğine destekte bulunmak isteyen sarı-kısa-fönlü saçları ve kırmızı şapkası olan bir başka teyzenin "akp'nin polisleri bunlar zaten" cümlesi bu gürühu anlamak için yetmiştir.
türkiye usulu neo-nazilerdir. nasyonel sosyalizmi savunan ne isa'ya ne musa'ya yaranamayan doğu perinçek taifesinin marifetir. chp ye kabul edilmeyen doğu perinçek'in partisinin isminden de vazgeçmeyerek kurdurduğu bu oluşum özellikle türk bayrağı ve atatürk posterlerini kullanması samimi chp'lileri etkilemiştir. kemalizm'in altı okundan "devrimcilik" okunun ve atatürk'ün söyleyip söylemediği tarihçilerce tartışmalı olan " bursa nutku"nun gazıyla toplumsal olaylar çıkarmaya pek meyillidirler. ha sözü açılmışken chp devrimcilik okunu ülkenin eğitim, bilim, teknoloji, ekonomik refahgibi etmenlerin ışığında muasır medeniyetler seviyesine çıkarılıp arkaik anadolu toplumunu dönüştürmek olarak tasavvur ediyorken işçi partisi ve tgb için bu ülkedeki azınlıkları ve kürtleri yok etmek anlamına gelmektedir.