tein

Durum: 230 - 0 - 0 - 0 - 27.01.2017 14:09

Puan: 4176 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

hamdım, hamım, ham
  • /
  • 12

ninja kaplumbağalar

arada sırada hala jenerik müziği dillime dolanan, gün içerisinde farkında olmadan yüksek sesle söyleyip rezil olmamı sağlayan çizgi film.

teenage mutant ninja turtles
teenage mutant ninja turtles
teenage mutant ninja turtles
heroes in a half-shell
turtle power!

okült

efendim bu ökült saçmalığı her ne kadar çok tanrılı eski dönem inançlarından etkilenmiş olsa da geçtiğimiz yüzyılın başında bir dünya şarlatanın doluşmasıyla birlikte bildiğiniz sektöre dönüşmüştür. önceleri zenginler arasında küçük cemaatler şeklinde görülürken ikinci dünya savaşının ardından zenginleşen batı dünyasında orta sınıfın tamamına yayılmış ardından da sovyetlerin çöküşü ve yeni dönem kapitalizmle birlikte tüm dünyada alıp yürümüştür.

o kadar yaygınsa ben neden görmüyorum diyenlere de okültizmin yeni adının kişisel gelişim olduğunu söylemek isterim.

yedi numara

sanırım anne babamın biraz kafa dinlemek için biraz da yeşillik görsün çocuk düşüncesi ile gönderildiğim köy evindeki siyah beyaz televizyonda ilk kez izleyip bir nefes gibi sarıldığım dizi.

sabah namazıyla birlikte uyanan ananeyle birlikte kalkıp o namazını kılana kadar bahçeden domastes biber toplar, hepi topu 20 dakika süren kahvaltının ardından kendimi dışarı atardım. tek bir çocuğun olmadığı toprak yollarda çoğu zaman aksi gibi kovalayacak tek bir tavuğa dahi rastlamadan dolaşır, es kaza bir köpek bulursam peşine takılıp bağ bahçe izini sürer ve tüm köyü belki birkaç kez turladığım halde en fazla üç dört saatimi alan bu vardiyanın ardından sundurma gölgesinde ananeyle sessizce oturmak dışında bir uğraş bulamazdım. salonun köşesinde duran ve her seferinde bozuk denilen tahta çerçeveli televizyonu açıp kurcalama isteği kaçınılmazdı artık, kaçamadım. günler boyunca sökebildiğim tek parça olan ön panelin altındaki parçaları defalarca söküp yeniden takmamı ilgisizlikle izleyen ananem dayanamamış olacak, bir gün yine ben uğraşırken elinde tuhaf bir parçayla gelip beni kenara itmiş, plastik üçgeni açtığım panelin ortasına yerleştirmişti. üçgeni biraz basılı tutup bıraktığında alet önce bir vızıldayıp susmuş, ben bir yerlerden duman çıkmasını beklerken ekranı hafif hafif renk tutmaya başlamıştı. görüntü tümüyle seçilebilir olduğunda gördüğüm, vahit emmi'nin zeliha'ya anlamadığım ama nedense o güne kadar duyduğum en komik biçimde kur yapma çabasıydı.

9 yaşını bitirmek ve sıkıntıdan ölmek üzereyken karşılaşmış ve sanırım sonraki yıllarda da iki tur dönüp izlemiştim, trt'nin başına gelen en güzel şeylerden biridir.

insana kendini güvende hissettiren şeyler

goldilocks

goldilocks astronomi çerçevesinde, bir gezegenin yörüngesinde döndüğü yıldıza yaşamı mümkün kılacak en yakın ve en uzak mesafe arasında bulunma durumu ya da bu bölgenin adıdır. örneğin dünya goldilocks bölgesinde bulunduğu için üzerinde yaşam vardır. goldilocks bölgesi her yıldız için farklılık gösterir. yıldızın kütlesinden yaşına kadar bir dizi etken bu bölgenin nerede başlayıp biteceği üzerinde etkilidir. goldilocks bölgesi sabit değil, hareketlidir. güneşin goldilocks bölgesi zamanla yer değiştirecek ve dünya dışında kalarak kavrulacaktır.

işte siz o gün cayır cayır yanacaksınız!

ekmeleddin ihsanoğlu

mısır darbesinin ardından tayyip efendi rabia diye ortalığı inletirken bir taraftan da islam işbirliği teşkilatı başkanı olan ihsanoğlu'ndan tüm islam ülkelerini darbeye karşı toplamasını emretmeye kalkmış ve olumsuz yanıt alınca adama demediğini bırakmamıştı. ihsanoğlu istese de yapamazdı bunu zira suudi arabistan başta olmak üzere körfez ülkeleri darbenin en büyük destekçisiydi! tabii tayyip bu, dinlemediler bile adamı...

kısacası daha ilk adımında iktidar tarafından darbeci olmakla hatta rabia'nın katili olmakla suçlanacak, meydanlarda yuhalatılacaktır. şamil tayyar şimdidien kendisinin israil piyonu olduğunu iddia etmiş...

iran azerbaycanı

azerbaycan'da yaşayan nüfustan daha fazla azeriyi barındıran, diğer adıyla güney azerbaycan.

79 yılındaki islam devrimi öncesinde bölge azerileri mollalar ve sol gruplarla birlikte şah rejimine karşı omuz omuza savaşmış devrimin hemen ardından da solcularla birlikte mollar tarafından zindanlarda çürütülmüş ya da idam edilmişlerdir. günümüzde iran'ın otoriter yapısı nedeniyle sesleri çıkmamakta ya da en azından biz duymamaktayız.

ışid

kendisiyle ilgili en ilginç şey sanırım mevcut tüm aktörlerin bu örgütü diğerlerinin piyonu olarak tanımlamasıdır.

akplilere göre kuzey ırak petrol antlaşmasını baltalamak ve türkiye'ye ders vermek isteyen abd tarafından yönlendirilmekte ve suriyedeki esat yönetiminin de desteğini almaktadır. akp karşıtlarına göre ise bizzat akp bu örgütü ırak içerisinde sünni bir devlet kurdurup iran'ın şiiler üzerinden ırak'ı kontrol etmesini engellemek ve kuzey petrollerine erişebilmek için kullanmaktadır. geçeğin sınırları iç politikada tututuğunuz taraf göre belirlenecek kadar belirsiz bir hal almışken abd ve iran ise türkiye'yi saf dışı bırakıp bir arada hareket etmeye karar vermişler gibi görünüyor.

siyasal islam'ın son kalesi akp bakalım nereye kadar gidecek?

islamofobi

müslümanların hatalarını islam'a mâl etmeyin diyenlerin gözden kaçırdığı basit bir nokta var. su şebekesine zehir karışmış ama özünde su temiz bir maddedir kullanmaya devam edebilirsiniz kapısına çıkıyor iş; suç islam'da değil müslümanlarda demek pratik olarak hiçbir sonuç doğumuyor ve zaten insanlar da suçun kimde olduğunu umursamıyorlar. mesele o zehir o sudan ayrıştırılabilir mi ya da kim ayrıştıracak meselesinde düğümleniyor.

bir de şu gerçek islam muhabbetinden de vazgeçilsin artık yahu! islam'a göre yaşamayanlar neyin gerçek islam olduğunu araştırıp öğrenmek zorunda değil. adamın islamla karşılaştığı nokta kendini müslüman olarak tanımlayan adamla kurduğu ilişkidir. ben müslümanım diyen neyse karşıdaki için islam da o olacaktır. ne yapsınlar karşılaştıkları her müslüman için eve koşup inanmadığı bir dinin kitabını mı karşılaştırsın?

müslümanlar islamiyet hakkındaki yargılardan rahatsızsa o tutarsız yargılara kızmak yerine kendilerini değiştirirlerse bir şeyler de değişebilir.

olgun erkeklerden hoşlanan genç erkek

freud'a bağlamazsa ölecek hastalığına yakalanmış yazarların aksine 'aha kır saçlıya baktı, kesin bir baba problemi var' durumu istisnadır efendim. hemen bir psikanaliz yapmalar, çocukluğuna inmeler.... her şeyi de bu kadar bilmeyiverin!

ayı sözlük yazarlarından iyi görünme taktikleri

- ayakkabılarınız çok da temiz olmasın; her daim göz kamaştıran parlaklıkta ayakkabı giyen adamlar ben de uğur ışıl(d)ak'ın oluşturduğu tekin olmayan pürüzsüzlük hissi uyandırıyor.

- şunu şununla kombine edeyim cümlesi aklınızdan geçtiği an kendinizi uçan adam sabri gibi yerlere atıp kombin kelimesi aklınızdan silinene kadar da kalkmayın; nerede bir kombine etme hali olsa orada genellikle bir adet 'dolabın yarısını üzerine giymiş adam' atmosferi oluştuğu gözlemlerimle sabittir.

- saçınız uzun ise iki saat ayna karşısında kafanızdaki uzantılarla cebelleşip dışarı çıkınca 'yataktan kalktığım gibi geldim' pozu kesmeyin. saçınız çok kısa ise de 'ayna karşısında yüzümdeki varoluşsal krız ifadesi eşliğinde saçımı sıfıra vurdum, hakkımda ne düşündüğünüz kaygısını çoktan aştım' pozu kesmeyin. alt tarafı saç yahu, hiç poz kesmeyin.

- boxer seçimine gelince, çok ayıp...!

modadan anlamayan gay

sade olması ve çabuk giyilip/çıkarılması dışında kıyafet seçim kriteri olmayan biri olarak benim de dahil olduğum grup.

moda denilen şeyin bir grup insanın diğer bir grup insanın nerede nasıl giyinmesi gerektiği üzerine işgüzarlık yapıp üstüne bir de bu işten para kazanması olduğunu düşünüyor, o kadar çok paranız varsa işlek bir yol kenarına hayrat yaptırın diyorum.

geylere benzemeyen bir erkekle gey ilişkisi yaşamak istiyorumcu insan

şeytanın avukatlığını yapıp biraz savunacağım insandır.

toplumdaki yerleşik gey algısına bağlı olarak ömrünün büyük bir kısmını içine doğduğu çevre nedeniyle kendinden başka bir gey ile karşılaşmadan geçiren genç insanların medya üzerinden gördüğü gey tipi fatih ürek, cemil ipekçi ve ucuz dizilere mizah malzemesi olarak katılan tek bölümlük eşcinsel karakterlerdir. şimdi kusura bakmayın ama bu karakterlerle bırakın sevgili olmayı arkadaş bile olamazsınız çünkü gerçek değiller, hiç var olmadılar. işin kötü tarafı gözlemlerime göre bir grup eşcinsel arkadaş ciddi ciddi eşcinsel tiplemesi diye birşey olduğuna inanmış ve bunu hayatlarına uygulamaya çalışıyormuş gibi görünüyor. toplumda görünürlüğü daha belirgin olan kesim bu gruptakiler olduğu ve eşcinselliğin alameti farikası da bu arkadaşların yaşam biçimiymiş gibi sunulduğundan diğer yakada kalan eşcinsellerden bazılarının kendini 'gey gibi yaşamayan gey' olarak görmesi pek de şaşırtıcı değil. doğal olarak gey gibi olmayan gey sevgili istemeleri de şaşırtıcı değil.

ha eğer kastedilen efemine geylere yönelik maskülen geylerin ötekileştirme çabası ise, onlara ben de 'iki dakka insan olun' diyorum.

7 kişinin öldüğü grup seks partisi

yalan haberdir.

haberin kaynağı her yerde radikal olarak belirtilmiş ve radikal kendi sitesinde haberin doğru olmadığını, bir hata sonucu zaytung benzeri mizahi bir siteden alındığını söyleyip özür dilemiş. aslında az biraz kafası çalışan herkes haberin içeriğinden asparagas olduğunu anlar ama ne gam; hem ayıplıyormuş gibi haber yapalım hem de okuyucu çekelim yüzsüzlüğü herşeyi mübah kılıyor.

sizin yaptığınız gazeteciliğin ....!

msnden selam verildiğinde durumunu meşgule alan insan modeli

şeytanın avukatlığını yapıp biraz savunacağım insandır.

teknoloji iletişimi kolaylaştırırken bir yandan da insanların tepkileri üzerindeki tasarruf hakkının azalmasına sebep oluyor. önceden size ulaşmaya çalışan insanlara vereceğiniz tepkiyi ruh halinize göre siz seçer, gerekirse mesaj, mail ya da çağrıya geri dönmez ama olası bir karşılaşmada da görmediğinizi vs söyleyerek sosyal sıkıntıları savuştururdunuz. gelinen durumda ise teknoloji size mesajı ulaştırmakla kalmıyor aynı zamanda o mesaj üzerindeki dikkate alıp almama özgürlüğünüzü de sınırlıyor. ruh halinizden, içinde bulunduğunuz mekan ve zamandan bağımsız olarak sizi 'mesajı okudu' olarak karşı tarafa ihbar ediyor, karşı tarafın beklentisi dahilinde illa ki belirli bir zaman aralığında belirli bir geri dönüşe zorluyor.

günün sonunda insanlar vay efendim last seen nasıl gizlenir diye perişan oluyor, bunu vaad eden uygulamalara para veriyorlar. bir zamanlar zaten doğal sahibi olduğunuz şeye para verip sahip olmaya çalışıyorsunuz.

superman vs hulk

bu karşılaşmanın zayıf tarafı superman'in tam bir salak olmasıdır. bu zevat öyle ipe sapa gelmez bir ahlak anlayışına sahiptirki yeşil adam tüm gezegeni yok etse bile 'aman hulk'ın içinde aslında iyi bir insan var' diye diye kafa şişirecek ve kesin bir zafer kazanmaktan kaçınacaktır. oysa günün sonunda superman'in aksine hulk insan biyolojisinin bazı temel unsurlarına bağımlı bir karakterdir. örneğin fiziksel gücünün sınırı olmayan superman kendisini uzay boşluğuna fırlatsa havasızlıktan ölecektir. uzun mesafe atlayışlarını ancak sert bir zemine güç uygulayarak gerçekleştiren hulk'ın uzay boşluğundan dünyaya geri dönme gibi bir şansı da yoktur. ama yok, illa aman içindeki iyiliğe şans verelim... taytlı dingil!

harika avcı

dansçı, oyuncu ve şarkıcı olarak pek çok alanda pek çok iş yapmış olmasına rağmen kendisi hakkında hatırladığım yegane şey, hatırlamadığım bir şarkısının klibinde ekinlerin arasında neden bilmem buğday sapı dişleyerek oradan oraya hoplayıp zıplamasıdır.

michonne

hakkında spoiler ibaresi kullanmadan hikayesini anlatarak 'sürprizini kaçırmak' eylemine takla attıran arkadaşları kendisinin katanasına havale ettiğim the walking dead karakteridir.

tüm sözlük grup seks yapsa olabilecekler

hypatia

ilk kadın filozof ve bilim insanıdır.

4. yy'da iskenderiye kütüphanesinin kurulmasında rol oynamış ve dünyanın çeşitli kültür merkezlerine mektuplar yollayarak yeryüzünün her yerinden iskenderiye'ye kitap kervanlarının akmaya başlamasını sağlamıştır. matematik konusunda döneminin en önemli isimlerin biri haline gelmiş ve dönemin hristiyan dogmalarını her fırsatta eleştirip akılcı felsefeyi savunmuştur. bu durum kısa zamanda kilisenin düşmanlığını üzerine çekmiş ve bir konuşma yapmak için kalbalığın karşısına çıktığı sırada daha ilk kelime ağzından çıkar çıkmaz bir okçu tarafından öldürülmüştür. öldürülmesini emreden iskenderiye patriği de bu başarısı nedeniyle aziz ilan edilmiştir.

denilir ki hypatia kilisenin öğretilerini eleştirdiği için değil bir kadın olarak felsefe, politika ve din üzerine konuştuğu için düşünmeyi erkeklere has bir meziyet sayan kilisenin öfkesinin hedefi olmuştur.

hikayesini merak edenler 2009 yapımı agora filmine de göz atabilirler.

ukdeyi lost soul vermiş efendim.
  • /
  • 12
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 230

ayı sözlük yazarlarının ilk maaşı

liseyi bitirdiğim yaz, ailemin bölüm seçimi konusunda uyguladığı baskıya rest çekerek üniversiteye gitme fikrini tamamen reddettiğim, tercih yapmadığım yıldı. sonuçlar açıklanıp o puanla açıkta kaldığımı görünce ne yaptığımı anlayıp kıyameti koparmışlar, bana da bir iş bulup evde daha az vakit geçitmekten başka çare kalmamıştı. bulduğum ilk işe girip bedenimi yeterince yorarsam zihnim daha az çalışır diye düşünerek çelimsiz halimle ağırlıkların altına atmıştım kendimi. çalıştığım yerde benimle aynı işi yapan ellili yaşlarda bir abi de vardı. ayın sonunda bir öğle yemeği arasında ekmek arası peynir domatesini yemekte olan adamın karşısında donup kalmış, dehşete düşmüştüm. bir taraftan ekmeğini ısırırken diğer eliyle de az önce birlikte çektiğimiz üç kuruşluk maaşı evirip çeviriyor, mırıldanmalarından anladığım kadarıyla nereye ne kadar vereceğini hesaplamaya çalışıyor ama hangisini sonraki aya erteleyeceğini kestiremiyordu. dehşete düşmüştüm çünkü otuz yıl sonraki halime baktığım hissine kapılmıştım. boğazıma yumru olup oturan paranın azlığı, insan gibi yaşamaya yetmezliği değildi. kafasında ve göğsünde kim bilir neleri taşırken kendi hayatına sıkışıp kalma duygusu bir korku olmanın ötesinde cisimlenmiş olarak önümde duruyordu sanki, nefesim kesilmişti. her gün aynı güne uyanacak, her gün aynı şeyleri tekrar edecek ve zihnimin sınırsızlığı ile gerçekliğin çoraklığının yarattığı çelşikiyi bastırmak için aklımı tümden susturmaya çalışmakla geçecekti zaman; ilk maaşımla sonraki maaşlarım arasında tek değişen yaşım olacak ve yaşam ben yaşamadan tükenecekti.

üniversiteden vazgeçerek bana seçme şansı tanımayan ailemden intikam aldığımı düşünüyordum; gerçi ben küçükken de anneme kızdığımda yemek yemeyerek onu cezlandırdığımı sanırdım. kendine acı çektirerek çevrendekileri cezalandırmaya çalışmak ne kadar çocuksu ve anlamsız!

aldığım ilk maas bana hayatımın geri kalanın nasıl olacağı hakkında okkalı bir tokat attı; bir sonraki sene yine aileme rest çekerek ama bu sefer istediğim şehir ve bölümü seçerek üneversiteye gitmemi sağladı. okulu bitirdiğim bu eşikte muhtemelen beni yine üç kuruşu evirip çevireveğim bir iş bekliyor ama kendi seçimlerimle ve istediğim şehirde yaşadığım sürece mutluyum. yine de o öfkeyi, kendi hayatına sıkışıp kalmış o adamın zihnime kazınan portresini unutmadım. muhtemelen benden çok daha falzasına sahip olan ama hayata geçirmek için fırsat bulamamış, ruhu bedeninden şişman o hayat soğurucu bir avuç adamın düzeninde sıkışmış adamın öfkesi hala orada duruyor.

ilk maaşımla eve dönerken kardeşime manavdan meyve, eve ekmek ve kendime kitap almış, geri kalanını da üniversite masrafları için bir kenara atmıştım. meyveler taze, ekmek sıcak ve kitap güzeldi.

hypatia

ilk kadın filozof ve bilim insanıdır.

4. yy'da iskenderiye kütüphanesinin kurulmasında rol oynamış ve dünyanın çeşitli kültür merkezlerine mektuplar yollayarak yeryüzünün her yerinden iskenderiye'ye kitap kervanlarının akmaya başlamasını sağlamıştır. matematik konusunda döneminin en önemli isimlerin biri haline gelmiş ve dönemin hristiyan dogmalarını her fırsatta eleştirip akılcı felsefeyi savunmuştur. bu durum kısa zamanda kilisenin düşmanlığını üzerine çekmiş ve bir konuşma yapmak için kalbalığın karşısına çıktığı sırada daha ilk kelime ağzından çıkar çıkmaz bir okçu tarafından öldürülmüştür. öldürülmesini emreden iskenderiye patriği de bu başarısı nedeniyle aziz ilan edilmiştir.

denilir ki hypatia kilisenin öğretilerini eleştirdiği için değil bir kadın olarak felsefe, politika ve din üzerine konuştuğu için düşünmeyi erkeklere has bir meziyet sayan kilisenin öfkesinin hedefi olmuştur.

hikayesini merak edenler 2009 yapımı agora filmine de göz atabilirler.

ukdeyi lost soul vermiş efendim.

ayı sözlük yazarlarından iyi görünme taktikleri

- ayakkabılarınız çok da temiz olmasın; her daim göz kamaştıran parlaklıkta ayakkabı giyen adamlar ben de uğur ışıl(d)ak'ın oluşturduğu tekin olmayan pürüzsüzlük hissi uyandırıyor.

- şunu şununla kombine edeyim cümlesi aklınızdan geçtiği an kendinizi uçan adam sabri gibi yerlere atıp kombin kelimesi aklınızdan silinene kadar da kalkmayın; nerede bir kombine etme hali olsa orada genellikle bir adet 'dolabın yarısını üzerine giymiş adam' atmosferi oluştuğu gözlemlerimle sabittir.

- saçınız uzun ise iki saat ayna karşısında kafanızdaki uzantılarla cebelleşip dışarı çıkınca 'yataktan kalktığım gibi geldim' pozu kesmeyin. saçınız çok kısa ise de 'ayna karşısında yüzümdeki varoluşsal krız ifadesi eşliğinde saçımı sıfıra vurdum, hakkımda ne düşündüğünüz kaygısını çoktan aştım' pozu kesmeyin. alt tarafı saç yahu, hiç poz kesmeyin.

- boxer seçimine gelince, çok ayıp...!

islamofobi

müslümanların hatalarını islam'a mâl etmeyin diyenlerin gözden kaçırdığı basit bir nokta var. su şebekesine zehir karışmış ama özünde su temiz bir maddedir kullanmaya devam edebilirsiniz kapısına çıkıyor iş; suç islam'da değil müslümanlarda demek pratik olarak hiçbir sonuç doğumuyor ve zaten insanlar da suçun kimde olduğunu umursamıyorlar. mesele o zehir o sudan ayrıştırılabilir mi ya da kim ayrıştıracak meselesinde düğümleniyor.

bir de şu gerçek islam muhabbetinden de vazgeçilsin artık yahu! islam'a göre yaşamayanlar neyin gerçek islam olduğunu araştırıp öğrenmek zorunda değil. adamın islamla karşılaştığı nokta kendini müslüman olarak tanımlayan adamla kurduğu ilişkidir. ben müslümanım diyen neyse karşıdaki için islam da o olacaktır. ne yapsınlar karşılaştıkları her müslüman için eve koşup inanmadığı bir dinin kitabını mı karşılaştırsın?

müslümanlar islamiyet hakkındaki yargılardan rahatsızsa o tutarsız yargılara kızmak yerine kendilerini değiştirirlerse bir şeyler de değişebilir.

galapagos

darwin'in evrim teorisini temellendirmesinde önemli bir yeri bulunan ada toplululuğu.

adalar uzun süre diğer kara parçalarına uzak ve izole kaldığından ada üzerindeki yaşam dünyanın geri kalanından radikal ölçüde farklılaşmış ve endemik türlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. yaklaşık 60 irili ufaklı ada takımının ismi ise ispanyolca kaplumbağa adaları anlamına geliyormuş.

heteroseksüel ayı sözlük yazarları silinsin kampanyası

homofobik denilen durum zannedildiği gibi tekil bir nitelikten çok dereceli bir yapıya sahip ve pek çok homofobik insan belki de hayatında hiç eşcinsel biriyle ilişki kurmadığı için homofobiye sahip oluyor. tüm hayatınızı haklarında olumsuz şeyler söylenen insanlardan biriyle bile karşılaşmadan geçirdiğinizi düşünün, kaçınız kafanıza çakılan önyargıları kendiliğinizden reddedip karşı kutba geçme cesareti gösterirdi.

benim bizzat belirgin homofobiye sahip olan ve zamanla benimle kurduğu ilişki üzerinden üniversitede sınıf içi tartışmada eşcinsel haklarını destekleyen ateşli bir konuşma yapma noktasına ulaşmış arkadaşım var yahu! ben onunla homofobik olduğu için ilişkiyi kessem ve o eşcinseller hakkında sadece kendi dünyasındaki tekil sesi suymaya devam etseydi daha mı iyiydi?

devrim ancak kendi hayatlarınızı küçük devrimlere dönüştürürseniz mümkündür. homofobik deyip eşcinseller hakkında dile getirilen her olumsuz fikirde bir insanı eksiltirsek iletişim halkımızdan, günün sonunda yalnızca bir avuç insanla konuşabilir duruma düşeriz.

öğrenci evi

perde takılmasına gerek olmayan zira camları hiç silinmediğinden zinhar içeriyi- dışarıyı göstermeyen, kendisi şort ve atletle balkonda kahvaltı yapan karşı komşunun siz şort ile balkona çıkınca kötü kötü bakmasına neden olan, sizin evden niye gürültü gelmiyor, gizli bir şey mi yapıyorsunuz diyen tuhaf komşularca sorguya çekildiğiniz evdir.

çok belli ediyor muyum

zaman zaman benim de sormak istediğim oluyor bu soruyu.

eşcinsel olmamla ilgili benim genel tavrım hep şu şekilde oldu; asla yalan söyleme ama kendini korumayı da ihmal etme.

başından beri hiç rol yapmadım, ilgilenmediğim şeylerie ilgileniyormuş havası yaratmadım veya arkadaşlar arasında kız meseleleri açılınca sahte tepkiler vermedim; genellikle iki uçlu cümleler kurarak çıktım işin içinden. diğer taraftan içinde bulunduğum toplumun gerçeklerini de göz önünde bulundurarak yakın arkadaşlarım dışındakilere doğrudan 'ben eşcinselim' ya da bu kapıya çıkacak bir şeyler de söylemedim. her ne kadar içeriden doğalmış gibi görünüyorsa da aslında kendinize yine bazı sınırlar çizmiş oluyorsunuz ve karşınızakiler de yeterince incelmişlerse fark ediyorlar sanırım bazı görünmez çizgilere dikkat ederek adım attığınızı.

o yüzden ara sıra merak ediyorum o çizgileri sezen birileri oluyor mu diye. gerçi ben soğuk nevale olduğum için doğrudan odun olarak da algılanıyor olabilirim tabii.

ayı sözlük yazarlarının ilk maaşı

liseyi bitirdiğim yaz, ailemin bölüm seçimi konusunda uyguladığı baskıya rest çekerek üniversiteye gitme fikrini tamamen reddettiğim, tercih yapmadığım yıldı. sonuçlar açıklanıp o puanla açıkta kaldığımı görünce ne yaptığımı anlayıp kıyameti koparmışlar, bana da bir iş bulup evde daha az vakit geçitmekten başka çare kalmamıştı. bulduğum ilk işe girip bedenimi yeterince yorarsam zihnim daha az çalışır diye düşünerek çelimsiz halimle ağırlıkların altına atmıştım kendimi. çalıştığım yerde benimle aynı işi yapan ellili yaşlarda bir abi de vardı. ayın sonunda bir öğle yemeği arasında ekmek arası peynir domatesini yemekte olan adamın karşısında donup kalmış, dehşete düşmüştüm. bir taraftan ekmeğini ısırırken diğer eliyle de az önce birlikte çektiğimiz üç kuruşluk maaşı evirip çeviriyor, mırıldanmalarından anladığım kadarıyla nereye ne kadar vereceğini hesaplamaya çalışıyor ama hangisini sonraki aya erteleyeceğini kestiremiyordu. dehşete düşmüştüm çünkü otuz yıl sonraki halime baktığım hissine kapılmıştım. boğazıma yumru olup oturan paranın azlığı, insan gibi yaşamaya yetmezliği değildi. kafasında ve göğsünde kim bilir neleri taşırken kendi hayatına sıkışıp kalma duygusu bir korku olmanın ötesinde cisimlenmiş olarak önümde duruyordu sanki, nefesim kesilmişti. her gün aynı güne uyanacak, her gün aynı şeyleri tekrar edecek ve zihnimin sınırsızlığı ile gerçekliğin çoraklığının yarattığı çelşikiyi bastırmak için aklımı tümden susturmaya çalışmakla geçecekti zaman; ilk maaşımla sonraki maaşlarım arasında tek değişen yaşım olacak ve yaşam ben yaşamadan tükenecekti.

üniversiteden vazgeçerek bana seçme şansı tanımayan ailemden intikam aldığımı düşünüyordum; gerçi ben küçükken de anneme kızdığımda yemek yemeyerek onu cezlandırdığımı sanırdım. kendine acı çektirerek çevrendekileri cezalandırmaya çalışmak ne kadar çocuksu ve anlamsız!

aldığım ilk maas bana hayatımın geri kalanın nasıl olacağı hakkında okkalı bir tokat attı; bir sonraki sene yine aileme rest çekerek ama bu sefer istediğim şehir ve bölümü seçerek üneversiteye gitmemi sağladı. okulu bitirdiğim bu eşikte muhtemelen beni yine üç kuruşu evirip çevireveğim bir iş bekliyor ama kendi seçimlerimle ve istediğim şehirde yaşadığım sürece mutluyum. yine de o öfkeyi, kendi hayatına sıkışıp kalmış o adamın zihnime kazınan portresini unutmadım. muhtemelen benden çok daha falzasına sahip olan ama hayata geçirmek için fırsat bulamamış, ruhu bedeninden şişman o hayat soğurucu bir avuç adamın düzeninde sıkışmış adamın öfkesi hala orada duruyor.

ilk maaşımla eve dönerken kardeşime manavdan meyve, eve ekmek ve kendime kitap almış, geri kalanını da üniversite masrafları için bir kenara atmıştım. meyveler taze, ekmek sıcak ve kitap güzeldi.

cemil ipekçi

en önemli ayrımın sınıfsal olduğunu gösteren iyi bir örnektir kendisi.

katıldığı bir programda hindistan gezisi sırasında karşılaştığı yoksul insanlardan 'onlar hepimizden daha mutlu aslında çünkü iç huzuru sağlayan bir inançları var' minvalinde bahsetmişti. bu kadar gerçeklikten kopuk ve oryantalist bir söze dayanamayan diğer konuk yoksulluğun kendiliğinden gelişen bir durum olmadığını, politik sebepleri olduğunu söylemeye çalışınca da 'önemli olan iç güzelliktir' gibi klasik 'beyaz' ve sığ argümanlardan dem vurduğunu hatırlıyorum.

meselelerin politik ve sınıfsal boyutunu göremiyor olmak sağlıklı bir yetişkin için kabul edilemez bir durumdur. kendisinin naifliğine vermek isterim ama bana daha çok gümüş kaşıkla beslenenlerde görülen sınıfsal ve yarı bilinçli körlüğü çağrıştırmaktadır.

eşcinsel çevrem yok diyen kıdemli eşcinsel

başlık altında neredeyse kavga çıktığı için yazma ihtiyacı hissettim.

fena halde yanlış anlaşılmaya kurban giden başlık. bu başlığı açıp ilk entryi giren ve muhtemeldir ki aldığı ters tepki nedeniyle silen arkadaş, tepki gösteren yazar ve ardından gelen bazı yazarların zannettiği gibi eşcinsel arkadaşı olmayan eşcinselleri kastediyor değildi. başlıktaki kıdemli kelimesinden ve silinmiş olan entry içeriğinden de anlaşılacağı üzere eşcinsel kimliğini gençliğinde yaşayan ancak yaşlandıkça topluma uyum sağlama kaygısı ağır basan, uyum sağlamak için de en kestirme yol olarak homofobik söyleme eklemlenip onu taklit ederek kabul görmeyi bekleyen bir eşcinsel tiplemesi eleştiriliyordu. kısaca, homofobik olmakla itham edilenler eşcinsel arkadaşı olmayan eşcinseller değildi.

başlığı, eşcinsel çevresi, arkadaşı olmayan eşcinseller hakkındaymış gibi algılayıp 'vay efendim bana homofobik mi diyorsunuz' tavrına girmek biraz fazla aceleci olmuş. ilk entryi silen arkadaş ki nicki hatırlıyorum, yazıyı imkanı varsa ve canlandırırsa durum daha iyi anlaşılacaktır.

demem o ki, dövüşmeden oynayın.

öğrenci evi

perde takılmasına gerek olmayan zira camları hiç silinmediğinden zinhar içeriyi- dışarıyı göstermeyen, kendisi şort ve atletle balkonda kahvaltı yapan karşı komşunun siz şort ile balkona çıkınca kötü kötü bakmasına neden olan, sizin evden niye gürültü gelmiyor, gizli bir şey mi yapıyorsunuz diyen tuhaf komşularca sorguya çekildiğiniz evdir.

halklailiskilerci

eyalet sistemi konusunda kendisiyle aynı fikirde olmadığım için birkaç karşılıklı fikir teatisi içeren mesajlaşmayı tekrar etmek istemediğim bir kelime ile zekamı sorgulayarak bitiren yazar.

ilginçmiş.

sözlükten çıkmadan önce son söz

- i feel a disturbance in the force.

edit: ya beni ya da star wars'ı sevmeyen birilerinin hışmına uğramış bu entry, ilginç. bensi sevmiyorsanız tamam da öteki ihtimal... yo yo bunu kabul edemem.. jabba the hutt'lara gelesiniz...

hypatia

ilk kadın filozof ve bilim insanıdır.

4. yy'da iskenderiye kütüphanesinin kurulmasında rol oynamış ve dünyanın çeşitli kültür merkezlerine mektuplar yollayarak yeryüzünün her yerinden iskenderiye'ye kitap kervanlarının akmaya başlamasını sağlamıştır. matematik konusunda döneminin en önemli isimlerin biri haline gelmiş ve dönemin hristiyan dogmalarını her fırsatta eleştirip akılcı felsefeyi savunmuştur. bu durum kısa zamanda kilisenin düşmanlığını üzerine çekmiş ve bir konuşma yapmak için kalbalığın karşısına çıktığı sırada daha ilk kelime ağzından çıkar çıkmaz bir okçu tarafından öldürülmüştür. öldürülmesini emreden iskenderiye patriği de bu başarısı nedeniyle aziz ilan edilmiştir.

denilir ki hypatia kilisenin öğretilerini eleştirdiği için değil bir kadın olarak felsefe, politika ve din üzerine konuştuğu için düşünmeyi erkeklere has bir meziyet sayan kilisenin öfkesinin hedefi olmuştur.

hikayesini merak edenler 2009 yapımı agora filmine de göz atabilirler.

ukdeyi lost soul vermiş efendim.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.