hornette seks muhabbeti yapıp neler seversin dediğinde "yalamayı emmeyi, sikilmeyi" gibi vulgar yanıtlar verirsen, ben bilmem nereden mezunum, bilmem ne müdürüyüm yakışıyor mu hiç böyle muhabbetler demesiyle dumur olabileceğin, nasıl yaklaşacağını bilemeyip oldu bye diye iletişimi kesmen gereken kişinin kafa karışıklığını ortaya koyan kriterler hem seks muhabbeti yapacaksın, hem yalarım emerim sikmek gibi kelimeleri kullanmadan seks kelimeleri kullanmayacaksın, yoksa elit olmazsın(!)
bir paçavranın genel yayın yönetmeni olmak kolay değildi tabi, o kadar nefreti, o kadar bağnazlığı, o kadar dar beyinliliği taşıyan kim olursa iflas ederdi bedeni, bu adamın artık nefes almayacak olması, tayyibinin "başkanlığını" göremeyecek olması avuntudur, 2016 yılına bir örümcek kafalı eksik gireceğiz, üzüldüm diyemem, ama allah taksiratını affetsin.
penise mantar başını açıkta bırakarak güzel bir görünüm veren cerrahi müdahale. ben penisi öyle görmeyi severim. ayrıca tıbbi açıdan da sağlıklı. gerçi sünnetin zevki bir nebze olsa azalttığını iddia edenler var * sünnetsiz olunduğunda sünnet derisinin altında mantar, idrar, koku, sıvı birikimi gibi nahoş durumlar olabiliyor. ayrıca kocaman adamların çocuk pipisi gibi kabuklu penislerini görünce bütün isteğim gidiyor. düzgün yapılmadığında hayatınız kararabilir. şahsen ben sünnetli bir penisi daha çok beğeniyorum, sünnetsiz penis oral sekste ağızda tavuk derisi gibi bir tat veriyor. halbuki başı açıkta bir penisi emmek hmmmm... yeme de yanında yat.
penis hala erekteyken idrarın düz biz çizgi değil püskürme şeklinde gelerek etrafı batırma tehlikesi yarattığı, bi yandan henüz daha tam açılmayan idrar kanalları nedeniyle hafif ağrıya da neden olan idrar boşalma işlemi. bekleyin azıcık beş dakka sonra işemeye hazır hale gelir zaten tatlı penisleriniz.
bende üstte doğal olarak yok, bacaklarda var biraz, bir pasif olarak da kılsız olmak benim için daha iyi. aynada daha çok beğeniyorum kendimi mesela. bunu sorun edenleri kocaman öperim(!) (eğretileme)
fallik düşkünlük alameti, gizli eşcinsellik belirtisi, iktidarını sikmek ve sikilmek üzerine kurmuş zavallı ilkel beynin küfür şeklinde tezahürü. hayatında başkaları (patron, anne baba, komutan, asker arkadaşı vs vs) tarafından o kadar becerilmiş, düzülmüş ve sikilmiş (fiziksel olması gerekmez) olur ki bu tipler, kendinden bir derece daha güçsüz birini gördüğünde şimdiye kadar yaşadığı tüm fallik travmaları bu kişinin üzerine boca eder. sikmek ona iktidar, kaybettiği gücü geri kazanma duygusu, üstünlük, errrrkeklik ve kendine güveni yeniden kazanma duygusu kazandıracaktır, hayatta başka hiçbir şekilde bu gücü elde edemeyeceği için ancak "sikmek"le bunu yapacağını düşünür. başka gücünü gösterebileceği bir alan yoktur. sikmek hükmetmektir çünkü onlara göre. yazık onlara...
bir hedef uğruna ne olursa olsun o hedefe giden yoldan dönülmeyeceğine dair iddialı bir önerme. güçlü duygudur, gözü karartmaktır, azmini yeşertmek, asla pes etmemektir, inanmaktır, kendine güvenmektir, sonuçta hedefe varılacağına kendini inandırmaktır, sonunda gelecek başarı için türlü sıkıntı ve cefaları çekmeye razı olmaktır...
bir de yaşar'ın bütün bunları anlattığı ve nilüfer'in büyük aşkım albümünde seslendirdiği öldürücü darbe şarkıdır...
ilk sevgilimle ayrıldığımızda ona posta gazetesinden ilanlar verdim, kral tv'den alt yazı geçirdim, 10 kıta şiir yazdım, 8 sayfa mektup yazdım, kapısına kadar gittim kovulma bahasına (kovuldum da, sonrasında barışıp kanka olduk o ayrı mesele) evet gözüm kararır aşık olduğumda.
bunun dışında geyşa ruhlu gay olduğum için üzerinize afiyet, erkeğimi mutlu edecek hiçbir izzet ikramdan kaçınmam, velakin bir akşam kolime "lig tv'n hazır, rakın hazır, peynirin hazır, sıcak suyun hazır, istersen seks de var, gel istersen" şeklinde hizmetlerde bulunmuşluğum var.
yaşar'ın karlardan dolayı sevgiliye kavuşamadığı bir şarkı daha, bir kavga olmuş ve adam sevgilisinden ayrılmıştır, aslında içi içini yemektedir, camlara adını yazar ama sevgilisi onu okuyamaz, yaşar karlara inat sevgiliye adım atar, sevgili oralı olmaz, sebepsiz yere başlayan bir kavga iki tarafın da bir yana savrulduğu ve gururdan yelkenleri indiremediği bir fırtınaya dönüşür, bununla birlikte ikisi için en azından adam için bu süreç daha sancılı geçer, onsuz olmuyor, yerine konmuyor, kimsenin eli onun gibi dokunmuyordur, sevgili ona bir adım atsa adam ona koşacaktır ama sevgili camlara yazılan adını görmez, adamın umutları kırılır, ne var ki bir süre geçer ve adam yeniden umutlanır, çünkü kardeşidir umut aşkın, ve elinde bir tek bu umut kalmıştır. sevgiliye yalvarır, fırtınalardan kurtar beni yar, batırma gemilerimi derken bu açık bir barışma teklifidir, gururu boş verip sevgiliye dön çağrısıdır son bir umutla, ama sevgili yanıt vermeyince umutları tükenir, ama şarkının ikinci kısmında yeniden umuda sarıldığını görüyoruz, çünkü adını düşündükçe "iyiyi tutup kötüyü unuttukça" sevgilinin bir gün geri döneceğini bilmektedir. umutlar birleşir ve umutlarını evrene sevdiğinin adı olarak salıp beklemeye başlar...
favorilerim olan votka, rakı ve şarap yılın her gününde olduğu gibi, yeni yıl akşamlarını da enfes bir eğlence ortamına çevirir. yanında mezeler, cipsler ve kuruyemişlerle yeni yıla gürbüz ve obez olarak girmek için birebir!
yaşar'ın 1996 çıkışlı divane albümünden bir kar şarkısı. karlardan dolayı yollar kapanınca sevgiliye ulaşamıyor, özlemi büyüdükçe büyüyor ama karlar yolları kapattığı gidemiyor, kayahan'ın şarkısının aksine (kar tanelerinde karlar yolları kapatarak sevgilinin gelmesini engelliyordu) bu şarkıda yaşar sevgiliye gidememenin çaresizliğini yaşıyor, gidemedikçe deliriyor, düşündükçe kendini dinliyor, kendini dinledikçe daha da delleniyor, ama karlar geçmesine izin vermiyor. sevgilinin mora çalan mavi gözlerini cezayir menekşesine benzetiyor. bu havaların en iyi gidecek rock balad şarkılarından.
bir erkeği en iyi bir erkek anlar önermesinden hareketle neden olmasın dediğim önerme. iki taraf da aynı cinsiyette olduğu için, üç aşağı beş yukarı nelerden zevk alınır nelerden zevk alınmaz bilindiği için çok iyi ilişkilere götürebilir aslında.
bu akşamki bölümde baya iyi geldi. şennur teyzenin sözlerine ve gizemin saçmalamasına çok gülüyorum. sanki gülse birsel de nasıl yazabileceğini biraz daha göstermiş oldu bu bölümle. severek izliyoruz.
hiç de içim almıyor ama..
ben öyle demiyom oğlum
araya gideceğine canıma gitsin
çiğ silikon mu bu?
fikri olmamak ama zikri olmak, elde tespih, ağızdan çer çöp kürdan sigara vb bir nesne düşürmemek, dilden erkeklik adamlık delikanlılık ve racon derslerini eksik etmemek, ahlak bekçiliği yapmak ama ahlaksızlığın müptelası olmak, cin olmadan adam çarpmak, medeniyet seviyesinin altında kalmak, kültür ve bilgi birikimi edinmemek, hayat üniversitesinden mezun olmak, yobazlık, kaba davranışlar sergilemek, hoşgörü ve nezaketten uzak olmak, kafasını kullanamadığı için yumruklarını kullanmaktır.
ayyhhhh dün gece son dakkalarda gerim gerim gerdiler. yani bir gerilim filmlerinde böyle gerildiğimi hatırlarım bir de bunun dünkü bölümünün son sahnesinde. allah sizi bildiği gibi yapsın e mi son anda dedim bunu göstermeyecekler, haftaya bırakacaklar ki öyle de oldu zaten. şu senarist arkadaşlar da oya karakterine daha anlamlı ve okkalı laf sokan replikler yazsalar da azıcık içimizin yağları erise ayol. o kadar sinirleniyor, atarlanıyor ama iş merve'nin karşısında konuşmaya gelince pıssssss balon gibi sönüyor. vallahi içim şişti yemin ederim yeter diye bağırasım geldi.
en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...
tuzun kuru olunca saçmakta beis görmeyeceğin söz öbeği. bilhassa yeni türkiye sanatçısısıysan bol keseden sallayabilirsin. zira sana giren çıkan yoktur. bu senin fotosentez yaratığı olduğun gerçeğini değiştirmez, ancak unutma bir gün gelir, o fazla fazla bulduğun özgürlük bir palalının elinde senin canına dayanabilir, o yüzden ne dediğimize dikkat etmek lazım. zira yarın öbür gün başkanlık gelirse ilk okkanın altında bu yalak şarlatanlar gidecek.
1) sürekli bir yalan dünyasında yaşamak zorundasınızdır, gizliyseniz hele aileye, iş arkadaşlarına, normal arkadaşlara (tabi gey dostu olmadığını bildiklerinize) yalan söylersiniz
2) homofobik bir toplumda yaşamanın getirisi, aşağılanır, hakarete uğrar, dövülür, tecavüze uğrar hatta öldürülürsünüz, ve o homofobik toplumun homofobik polislerince insan yerine konmazsınız, hatta onlar da size aynı muameleyi yapar
3) çoğu zaman iç dünyanızla ilgili karmaşaları kendi başınıza çözmeniz gerekir, dışarı anlatamazsınız, diğer geylerin de kendi dertleri olur onlar da bi yere kadar dinler
4) aileniz ve toplum tarafından ağır ithamlarla cezalandırılırsınız
5) size herkese g.tveren potansiyel muamelesi yapılabilir, gece s.ken adam gündüz size bir paçavraymışsınız gibi davranabilir, veya sarhoş muhabbetlerine meze yapar.
6) başınıza bir şey geldiğinizde, tecavüze uğradığınızda polise gidemezsiniz, zira polisin aklında sizin bu halinizle zaten davetiye çıkarmış olduğuna dair bir önyargısı vardır
offf bu kadar yazdım içim şişti, gerisini siz tamamlayın.
eve gidip duş almak, sonra gerizekalıya bağlamak, "aneeeymm hasta oldum ben aids oldum" diye kendini kahretmek, adama mesajlar atmak, "bir daha sikilmek için yalvarsam da gebersem de bana yazma, mesaj atsam da cevaplama" gibi saçma sapan mesajlar atmak, sonra adam gerçekten mesaj atmadığında neden mesaj atmıyorsun diye evine gitmek ve bir daha kendini siktirmek. sonra alışıyorsun tabi.
seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.
ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!
müslümanlık ve islam özünde -aslında her dinde olduğu gibi- kardeşlik, hoşgörü, barış gibi güzel mesajlar içeren bir din. insanoğlunun elinde oyuncağa çevrildiği için sürekli kötü ve berbat bir din izlenimi yaratılan ancak insanların amellerinden dolayı bütün bir dinin alaşağı edilmesini doğru bulmuyorum, sonuçta ortada ortak ve güzel bir mesaj var ve sorun bu mesajı insanların kendilerine yonta yonta saçma sapan ve müslümanlıkla bağdaşmayan uygulamalara giderek yanlış bir müslümanlık izlenimi oluşturmasıdır. kulaktan dolma bilgilere pabuç bırakmamak için herkesin bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.
gerizekalıdır, komplekslidir, derdi varsa yüzleşmek yerine bu şekilde derdini anlatabileceğini sanandır, siktir olup gitsindir, sözlükten uzaklaşma nedenidir. böyle şeyler yapmamalıdır!!! hadi bunu da eksile gerzek dingil!
kocamın sevmediği benim de rahat bulduğum iç çamaşırı. yazın hiçbi şey giymiyorum o ayrı. saranı güzel hissediyor, sanki kalçalarımda kocamın elleri varmış gibi.
erkek dölünü içmek. meninin tadı insanın yediklerinden etkilenirmiş; hakkaten doğru, kocamınki zaman zaman çok tatlı zaman zaman baharatlı oluyor. menilerini yutmam erkeklerimin de hoşuna giderdi. ilk kez moda kayalıklarında ilk sevgiliminkini yutmuştum.
halka açık yerde duş perdesi açık duş almak, pisuvarda çaktırmadan yanımdakine bakmak, otobüs mola yerlerindeki tuvaletlerde tenha bir pisuvar bulup birinin beni izlediğini düşünerek boşalmak.