beğenirsem alt metinle uğraşmam direkt özelden yürürüm. zaten bu sözlükte sevdiğiniz yerler, fetişleriniz, öpülesi yerler filan gibi başlıklarla kendini apaçık ifade ediyor yazarlar ve yürüdükleri kişiler. olsun o da tatlıdır.
"sesimin bozulup bozulmaması umrumda değil, sigara içmekten vazgeçmem" diyerek sigara sorularını kesin ve net sonlandıran, ayrıca kalabalıkların önünde şarkı söylemekten "hala" çok utandığı için hareket edemediğini ifade etmiş, son yüzyılların en dikkat çekici vokallerinden biri. pervasız ve kariyerinin zirvesinde sevgilisi için müziği bıraktığını açıklayan, sonra geri dönen, kendi istediği gibi yaşayan özgür ruh aynı zamanda.
kendime itiraf edemediğim bazı şeyleri bu akşam bu sözlükten bir yazara döktüm, yarın büyük ihtimalle pişman olucam hissettiklerimden, ama düşündükçe ağlayacağım geliyor, ben onu seviyorum... hiç olmayacak biri... bu kadar. en zoru bunu ona göstermeden çaktırmadan uzaktan mutluluğuna bakarak yapmak. varsın olsun onun bir gülüşü benim dünyam oluyor...
evanescence'in fallen albümünün tek piyano eşliğindeki muazzam dokunaklı şarkısı. dört yaşındaki kardeşinin ölümü üzerine yazdığını okumuştum bir röportajda, o röportajın yalancısıyım. hadi dinleyip dağılın:
aşkın nur yengi'nin ayrı ayrı her bir şarkısında adıyla müsemma "sevgiliye" hitap ettiği, sevgiliyle konuştuğu ve sevgiliye isyanını, özlemini, kızgınlığını, pişmanlığını haykırdığı, aynı zamanda aynı adlı bir parçayı da içeren 1990 yılı çıkışlı albümünün adı. beni çok etkiler her bir şarkı ve arkasında kafamda yarattığı hikayeler...
dişleri güzel, gülüşü güzel, elleri güzel, gözleri güzel, gamzesi olan, göbeği olan, kıllı, aleti ben burdayım diyen, hem dominant ve buyurgan, hem muhabbetli, hem müzikten anlayan, hem sosyal, hem de sevgi dolu bir tip...
zamanında karısı kolerayla fazıl say'a "sanatçının müzik yaparken ağzı yamulmamalı" gibi aşağılık, cahilce hakaretlerde bulunan, az edep yahu dediğim bilgisiz, kültürsüz, görgüsüz ve cahil "repçi". tek vasfı o zaten. sen önce kısıtlı müzikal birikiminle fazıl say'a laf söyleyebilir misin onu bir tart. hadsiz!
edit: söz konusu videoyu bir daha izledim bu vesileyle, bu çiftteki kültürsüzlüğün denizler altında 20 bin fersah olduğunu görüp onu rol model alan insanlara üzüldüm... cahiller, çok hem de...
günlük yaşamın gerçek öykülerini, yaşanabilecek ilişki durumlarını son derece samimi sözler ve melodilerle yaratma ustası model grubunun levlanın hikayesi albümündeki 5. şarkısı, diğer adı kabulleniş. albüm boyunca kopma sürecindeki bir ilişkinin pes etme aşamasına denk gelen şarkı, daha önce benzer durumları bin kez yaşamış gey camiasının bam teline basması garanti şarkılardan. en zoru seviyorsan ve o seni artık sevmiyorsa, onun mutluluğu için kendi mutluluğunu feda edercesine gitmesine izin vermektir ya, bu şarkı artık ondan kopmuş bir sevgilinin başkasına gidişine gözleri yaşlı ama kabullenmiş bir şekilde izin verişi ve geriye çekilişidir.
daha önce gelen yolcu ve giden yolcu adlı öykü kitapları bulunan ve ilk romanı büyülü zamanları geçen sene yitik ülke yayınlarından yayınlayan, konu bir yönde giderken onu şaşırtıcı ve yerinize kalakalmanıza yol açan beklenmedik bir sona ustaca bağlayan ve yoook artık dedirten öyküler yazan yazar.
daha önce gelen yolcu ve giden yolcu öykü kitaplarını yazan sıtkı silah, bu ilk romanında geçmişindeki büyülü anları yakalamaya çalışan bir hikâye yazarını anlatıyor. yitik ülke yayınlarından çıktı kitap geçen sene.
yitik ülke yayınlarının bir diğer derlemesinde, okuduğunuzda kendinizi normal hissedeceğiniz ya da bu kadar da olmaz diyerek tuhaflıkta yalnız olmadığınızı göreceğiniz alışkanlıklar çok eğlenceli bir tarzda derlenmiş alışkanlıklardan oluşuyor. o kadar ilginç alışkanlıklar var ki, mesela birinin hediye paketi açma alşıkanlığı varmış, o kadar tutkuyla bağlı ki bu alışkanlığa kendine bir şey alırken bile hediye paketi yaptırıyor, hediye paketi açmayı sevdiği için.
yitik ülke yayınlarının 80ler kitabının 90lar versiyonu, gene aynı şekilde 90lara ayna tutuyor, 90ların siyaset, müzik, kültür dünyası, toplumsal olayları o dönemi yaşamış kişilerce kendi ilgi alanları ve açılarından ele alınıp bütünlüklü bir 90lar panoraması ortaya çıkarıyor.
80'lerde çocuk ya da gençliğe yeni adım atmış alanında uzman sanatçı, yazar, yitik ülkenin tivitır kullanıcıları 80'leri kendi açılarından anlatarak bir panoramasını oluşturuyor. o dönemleri yaşamışsanız hatırlamanız, yaşamamışsanız gerçek yaşamlara tanık olup ilginç bir serüven yaşıyorsunuz o döneme dair.
yitik ülke, 1997 yılında kadir aydemir tarafından kuruldu. http://www.yitikulke.com adresinde yayın yapan yitik ülke, 2006da yitik ülke yayınları markasıyla kitap yayıncılığına adım attı.
daha çok öykü ve şiir alanında kitaplar yayınlayan yitik ülke, kitap alan her okuruna ağaç tohumu hediye ediyor. duyarlı ve idealist bir yayınevi kadrosuyla çok ilginç kitapları bünyesinde barındırıyor.
bu akşamki bölümde baya iyi geldi. şennur teyzenin sözlerine ve gizemin saçmalamasına çok gülüyorum. sanki gülse birsel de nasıl yazabileceğini biraz daha göstermiş oldu bu bölümle. severek izliyoruz.
hiç de içim almıyor ama..
ben öyle demiyom oğlum
araya gideceğine canıma gitsin
çiğ silikon mu bu?
fikri olmamak ama zikri olmak, elde tespih, ağızdan çer çöp kürdan sigara vb bir nesne düşürmemek, dilden erkeklik adamlık delikanlılık ve racon derslerini eksik etmemek, ahlak bekçiliği yapmak ama ahlaksızlığın müptelası olmak, cin olmadan adam çarpmak, medeniyet seviyesinin altında kalmak, kültür ve bilgi birikimi edinmemek, hayat üniversitesinden mezun olmak, yobazlık, kaba davranışlar sergilemek, hoşgörü ve nezaketten uzak olmak, kafasını kullanamadığı için yumruklarını kullanmaktır.
ayyhhhh dün gece son dakkalarda gerim gerim gerdiler. yani bir gerilim filmlerinde böyle gerildiğimi hatırlarım bir de bunun dünkü bölümünün son sahnesinde. allah sizi bildiği gibi yapsın e mi son anda dedim bunu göstermeyecekler, haftaya bırakacaklar ki öyle de oldu zaten. şu senarist arkadaşlar da oya karakterine daha anlamlı ve okkalı laf sokan replikler yazsalar da azıcık içimizin yağları erise ayol. o kadar sinirleniyor, atarlanıyor ama iş merve'nin karşısında konuşmaya gelince pıssssss balon gibi sönüyor. vallahi içim şişti yemin ederim yeter diye bağırasım geldi.
en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...
ilayda efsane... deniz cengiz harikalar yaratıyor. ben güldüm, annem bile güldü, insanların beklentisi o kadar yüksek ki gülse birsel titanic'i yazsa gene beğenmeyecekler kulp takacaklardı, ben sevdim ve izlemeye devam edicem.
tuna kiremitçi ile şapşahane bir düete imza atarak müzikal yönüyle de kalbimin kıvrımlarında taht kurmuş, ne yapsa izlerim oyunculardan... bu sıralar izlediğim tek dizi olan (bkz:ufak tefek cinayetler) 'de tersi pis doktor oya'yı oynuyor.
1) sürekli bir yalan dünyasında yaşamak zorundasınızdır, gizliyseniz hele aileye, iş arkadaşlarına, normal arkadaşlara (tabi gey dostu olmadığını bildiklerinize) yalan söylersiniz
2) homofobik bir toplumda yaşamanın getirisi, aşağılanır, hakarete uğrar, dövülür, tecavüze uğrar hatta öldürülürsünüz, ve o homofobik toplumun homofobik polislerince insan yerine konmazsınız, hatta onlar da size aynı muameleyi yapar
3) çoğu zaman iç dünyanızla ilgili karmaşaları kendi başınıza çözmeniz gerekir, dışarı anlatamazsınız, diğer geylerin de kendi dertleri olur onlar da bi yere kadar dinler
4) aileniz ve toplum tarafından ağır ithamlarla cezalandırılırsınız
5) size herkese g.tveren potansiyel muamelesi yapılabilir, gece s.ken adam gündüz size bir paçavraymışsınız gibi davranabilir, veya sarhoş muhabbetlerine meze yapar.
6) başınıza bir şey geldiğinizde, tecavüze uğradığınızda polise gidemezsiniz, zira polisin aklında sizin bu halinizle zaten davetiye çıkarmış olduğuna dair bir önyargısı vardır
offf bu kadar yazdım içim şişti, gerisini siz tamamlayın.
eve gidip duş almak, sonra gerizekalıya bağlamak, "aneeeymm hasta oldum ben aids oldum" diye kendini kahretmek, adama mesajlar atmak, "bir daha sikilmek için yalvarsam da gebersem de bana yazma, mesaj atsam da cevaplama" gibi saçma sapan mesajlar atmak, sonra adam gerçekten mesaj atmadığında neden mesaj atmıyorsun diye evine gitmek ve bir daha kendini siktirmek. sonra alışıyorsun tabi.
müslümanlık ve islam özünde -aslında her dinde olduğu gibi- kardeşlik, hoşgörü, barış gibi güzel mesajlar içeren bir din. insanoğlunun elinde oyuncağa çevrildiği için sürekli kötü ve berbat bir din izlenimi yaratılan ancak insanların amellerinden dolayı bütün bir dinin alaşağı edilmesini doğru bulmuyorum, sonuçta ortada ortak ve güzel bir mesaj var ve sorun bu mesajı insanların kendilerine yonta yonta saçma sapan ve müslümanlıkla bağdaşmayan uygulamalara giderek yanlış bir müslümanlık izlenimi oluşturmasıdır. kulaktan dolma bilgilere pabuç bırakmamak için herkesin bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.
seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.
ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!
gerizekalıdır, komplekslidir, derdi varsa yüzleşmek yerine bu şekilde derdini anlatabileceğini sanandır, siktir olup gitsindir, sözlükten uzaklaşma nedenidir. böyle şeyler yapmamalıdır!!! hadi bunu da eksile gerzek dingil!
erkek dölünü içmek. meninin tadı insanın yediklerinden etkilenirmiş; hakkaten doğru, kocamınki zaman zaman çok tatlı zaman zaman baharatlı oluyor. menilerini yutmam erkeklerimin de hoşuna giderdi. ilk kez moda kayalıklarında ilk sevgiliminkini yutmuştum.