italyan sineması
italyan sinemasına giriş: muhteremler bu sinemayı biraz bilin. azı çoğu önemli değil. arkadaşlarınıza satarsınız gideri çoktur.
şey gibi düşünün 'uzakdoğulu yönetmen finksin yu'nun filmleri de bir harika'... hah işte o etkiyi italyan sineması da yapar.
atıyorum iran sineması izledim, iskandinav filmleri yuttum diyeceğinize 'vallahi biz ailecek italyan sineması takip ediyoruz' diyebilirsiniz. bir iki film yönetmeni söylemenizi bekleyen gözlere ise 'ben b, c sınıfı filmleri takip ediyorum' deyip hasmınızı afallatın. zaten hasmınız o sırada b,c deyip tüm harfleri ezberinden geçirip bayılacaktır.
italyan sinemasından çıkış: italya'nın hep pizzasını makarnasını lüpletmeyin biraz da filmlerini şeydin. her şey mi fellini mk!
ha bu arada sen var ya sen! sen izleme ameka!
kodum mu oturturum
hayatı boyunca en az bir kez bu cümleyi kuranlar beri gelsin...
kafanız kaç ton basıyor, yumruğunuz sersemletir mi bayıltır mı yoksa süründürür mü? siz nasıl bir türsünüz?
eğilince çatalı gözüken insan
gözükenler gözükmeyenleri çok net döver. ayrıca kimin gözükmemektedir? bunlar da bir ortaya dökülsün!
karaman'da yanlışlıkla magic mushroom yiyen aile
zaytung benzeri bir sitenin mizahi haberi. güzel yediler ama milleti tebrikler. özellikle hala bulunamayan aile bireyi güzeldi.
bağırsak mikrobiyotası
ciğerim soldu.
böbrekleri üşütmüşüm.
kalp sızısı.
karaciğeri bu akşam yorduk peh peh peh.
dalağını s.kim.
bakın bunların hepsi oluyor. peki bu?
senin ben bağırsak mikrobiyatanın ta...
olmuyor. değiştiriniz!
yarak
hayret daha 'olsa da yesek' diye yazan olmadı.
sen bunu gördün ya içinden hemen geçirdin di mi 'sen dersin' diye.
hadi yine iyisin
tayfun yakışıklıdır. klarnet çalmaktadır. (yeni türkü'de) pop müzik patlamasından neden yararlanmasındır... ha neden lan neden?
ondan sonra gerdan kırmalı boyun bükmeli dans yapan bir allahın kulu daha görülmemiştir.
natuk baytan
nev-i şahsına münhasır bir yönetmen. filmlerini komedi ve tarihi-macera olarak ikiye ayırmak lazım. aslında kemal sunal'dan önce ve sonra diye ayırsak daha iyi olur. korkusuz korkak, tokatçı, yedi bela hüsnü gibi enterasan filmler yapıp karakterler yaratırken bundan önceki döneminde battal gazi ve kara murat'lı filmler yapıyor. cidden farklı bir yönetmen. gerçi aramızda italyan sikimsonik b ve c filmlerini bilen dingiller var ama olsun. onlar da olacak tabi sağda solda mal bulmuş mağribi gibi saldırıyorlar biliyorum. neyse biz de yaşadık bunları geçti gitti. ne diyorduk; natuk baytan önemli arkadaş. saygıyla anıyoruz.
karasal iklim
yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve karlı filanlar falanlar...
nerede o eski sorular ah nerede. şöyle soruyu sorup 10 puanı kafadan veren hocalar kaldı mı acaba?
püre
tarifi veriyorum yazın!
yok lan ne tarifi... patatesten mamül bir yiyecek işte. sıcakta hiç gitmiyor.
türkiye'yi acilen bırakman lazım
malum kamu spotunu biliyorsunuz efendim şimdi zottiri zottiri anlatmaya gerek yok...
eh doğdunuz, büyüdünüz, bu satırları okuyorsunuz. mutlaka 'vallahi kaçmak lazım şekerim' türünden muhabbetlere de ortak olmuşsunuzdur.
evet kaçalım da şu andaki durum, yani malum kamu spotundaki gibi olmuşsa ne yapacağız? daha iyi yerler, daha medeni yaşamlar var diye diye ömrümüz çürüyordu ve ölüp gidiyorduk. kabullenmiştik ülkemizi, insanımızı vs... bir başkadır benim memleketim deyip vuruyorduk yastığa kafayı.
gel gör ki ülke hiç böyle zararlı madde kıvamına gelmemişti. ne bok yiyeceğini şaşırıyor-uz-lar insan-lar-ımız...
3 temmuz 2016 bağdat patlaması
ortadoğu halkları sanki ölmek için yaratıldığı için pek iplenmemiş patlama. parmak hesabı yapıp 'ha bizden fazlaymış ya salla' zihniyeti de var.
28 haziran 2016 atatürk havalimanı patlaması
meşhur bir söz var ane gibi yar bağdat gibi diyar olmaz diye. bu, o coğrafyanın çetinliğini ve güzelliğini anlatıyor. neyse...
sonunda bağdat'a döndük...
keklik idim vurdular
bir aşık veysel türküsü olan eseri ünlü köyden indim şehire isimli filmin altın sayma sahnesiyle de biliyoruz. metin akpınar , zeki alasya altınları sayarken türküye başlar ve gerisini de siz biliyorsunuz işte.
bendeniz cengiz özkan yorumunu seviyorum. türkülerle geç haşır neşir oldum. bu da böyle biline. yani gençliğim hep diskolarda barlarda sürtmekle geçti. itlik, serserilik gırlaydı. töbe dedim şimdi evimde oturuyorum.
batının iyi yanları
alacaksanız batının iyi yanlarını alın misal veriyorum siz bokunu çıkartıp ankete çevirin...
misal;
kokain-eroin-esrar: bunlar hep kafa açıcı şeyler. zira batı uzaya böyle gitti
tanga: çatala kaçıyor deme giy! popolara özgürlük
tükenmez kalem: her pazarcı esnafına, manava lazım bir şey. kulak arkasına atılır, anında hesap yapılır
latte: ismine sıçtığımın şeyi çok hoş. fışfırtlı latte filan arkadaşlarınla toplan iç. allah belanızı vermez umarım
türkiye israil ilişkileri
olayı şu aşağıdaki döngüde ele alalım.
a.
türkiye: israil dölü, hainler, kan emiciler
israil: barbar türkler, soykırımcılar
b.
türkiye: stratejik ortaklık falan filan
israil: stratejik ortaklık vs vs
c.
türkiye: güçlü bağlar, müttefik vb. yersen mersen
israil: kardeş ülke, müttefik, hoppala cuppala
bu döngü efendim a-b-c ve c-b-a şeklinde gider de gider.
kurbağa
mayıs başı gibi sulak alanlarda koro halinde bağırmaya başlarlar. yaz ortalarında bu koro susar gibi olsa da yaz sonuna kadar devam eder. bir nevi ağustos böceğinin cırlaması gibi yazın tadıdır, olmazsa olmazıdır.
alaska
belgesel takipçileri alaska ve orada yaşayanlarla ilgili filmlere denk gelmiştir sanırım. derme çatma evlerde, ücra koylarda, allahın dağında, üstü başı bantla tutturulmuş montlarla takılan dayıları teyzeleri görmüşsünüzdür. daha makul yerler varken bunlar ne bok aramaya buradalar diye soranlarınız da mutlaka olmuştur. ben de sordum. çıkarımlarım ve edindiğim bilgi şu yönde. elbette yanlış da olabilir. buraya gidenler genelde ya doğa manyağı (altın arayanlar vs. bu gruba dahil) ya da kaybedenler kulübü üyesi. ve genelde buraya gidenler şehir hayatının vergisinden, ıvırından zıvırından kaçıp buralara gelmişler. ayrıca burada önemli bir nokta daha var. alaska'daki üretilen madendir ormandır vs gelirleri eşit şekilde yaşayan bölge halkına dağıtılıyor. gibi gibi durumlar sayın seyirciler.
napıyorsun
en siktiri boktan soru cümlelerimizden. ayrıca bunun cevabı neden hep 'napıyorsun' oluyor? kısır döngüye gireni de gördük yani.
yılda 20 bin liralık pasta yiyen bakanlık
ne kadar da kurumsal bakanlık. ah ahhh! zira kurumsal firmalarda her gün pasta alınıp işçilerin doğum günleri kutlanır. sermayeyi pastaya yükledik ama hamdolsun kurumsalız.