ilkokulda her milli bayramda okula gelen ve çocukluğuma sıçan dans ikilisi . gelenek görünümlü korku itemi yapmışlar, nasıl bir kostüm abisi o her an şalvarına atıp kaçıracakmış görünümlü dansını da unutmadık.
az önce ''hilmicem'' diye bir whatsapp grubuna eklenmemle çıkmamın bir olmasının sebebi. sohbet ederken hep bir şekilde konu survivora geliyor,bir konuda teselli verirken bir survivor anısından kıssadan hisse yapılıyor. gıcık alınan kişiye ''aynı turabi amk'' benzetmesi falan hatta yemeğe gittiğimizde yemeği survivor ödül oyununa benzeten insan tipi. 7/24 başka bir konu konuşmayan bir arkadaşım var, beni de survivor begüme benzetiyor oyüzden bağrına basası geliyormuş. yıldım sözlük, ali rıza bey gibi ''yetheer duymak istemiyorum'' diye bağırmama ramak kaldı.
reddedilen hetero erkeğin ısrarcı atasözüdür. azimli sıçan duvarı deleri kendine prensip edinmiş adamın bu azmi de takdir edilesi. bu aşamadan sonra yine reddedilen erkek bu sefer de hakaret etmeye başlar. "bunlar hep erkeksizlikten"tanısı ve kapanış.
iste ilk okuldaydim beden dersinden sonra ayakkabilarimi posete koymustum-koydugumu sanmistim-. sonraki tenefus sinifta bir ayakkabiyla futbol oynuyolardi ama benim ayakkabimdan sinifta 3 tane oldugundan hic ustume bile alinmamistim ayakkabiyi. sonra bir kontrol edesim tuttu benim mi la o diye. baktim benim ayakkabi deplasmanda gercekten. bozuntuya vermemek icin maca girip ayakkabiyi kendi sirama sutladim. sonra oyun bitti hadi altin ayakkabiyi ben kazandim diye igrenc bi espiri yapmistim. macin hararetiyle herkes atarli bakiyordu oyuna sictigim icin. tipler cok komik geldi ve delirene kadar gulmeye basladim ve bitek ben guluyorum herkes sessiz. "ya sen manyakmisin leoparsiz burjuva,cattik abi manyaga" ve kapanis.
dersanede ders dinliyorduk. ders coğrafya işte, ama dersin hocası dersanenin en sert mizacli adaminin dersi,prensipli idealist öğretmen. konusmayida pek beceremeyen bir adam kirik turkcesi var. atmosferi anlatirken pilot yerine kulot demişti -kulotta degil tam olarak'qilod'. sonra yanimdaki kiz aradasimla biranda gozgoze geldik lan gercekten kulot mu dedi bakisi attik. sonra ayni anda gulmeye basladik. -evet sıkıntıdan buna güldük- ben gulmeye baslayinca zaten ortamdaki desibel kaynagi oldugumdan mutevellit hocadan cok pis ayar yedik. geldi suratimiza agindan fiskiran tukuruklerle ayar cekti. tabi ben hala guluyorum, cit cikarirsan dersten yolluycam dedi,kafami koyup dersin sonuna kadar gulmeye devam ettim. bu da boyle oan komikti ama simdi anlatinca komik olmayan animdi.
malesef 7 yaşındayken haberim yokken yedim. dayimin yanina tatile gondermislerdi annemler dayimda arabasiyla yanlislikla tavsani ezmisti. kucuk aklimla onu arabasina alip eve gotururken heralde gomucez cenaze yapicaz diye dusunmustum,aksam yemegimizin basrolu olcagini dusunmemistim. dunya da yiyecek hicbir sey kalmamis gibi tavsan mi yenir ya,bari onu rahat birakin. resmen hala midem bulaniyor dusundugumde.
yaz da geldiğine göre hosgeldin cekilmez regl haftasi dedirtecek olay. kendimde bir sey degistirebilecek olsam kesinlikle regl olmamayi isterdim. yazin hava 35 dereceyse 55 derece hissettirir,haslandiginla kalirsin.
şiir gibi konuşuyorsun ya da şiir sensin bilemedim. şimdi aynı müziği farkli kulakliklardan dinlesek de birgün sadece ikimizin anlayacağı bir şarkı yapacagim. demisler-di.
vucudum fiziksel acıya minimum derecede duyarlı. hissetmiyorum yani surat ifadem bile değişmiyor-morluklar birakacak kadarda olsa-. babamin orduya asker yetistirir gibi yetistirmesiyle alakali olabilir diye dusunuyorum biraz da. küçüklüğumden beri-hala da devam ediyor- kalk dövüsecez diyen bir adam, ve canim aciyinca kiziyordu,ben güçsüz vurunca da kiziyordu. derken, şuan "yavas vur biraz essek" , "gavura indirir gibi indiriyorsun utan biraz utan" diyor. gecenlerde bir arkadasima saka amacli kucuk bir tokat atmak isterken çene kemiğini yamultuyordum. kas falan da pek yok,baya bünyesel birsey. artik sakin bir insan olucagim ama karar verdim.
o gün madende çalışırken her alın teri silişinin ayrı hikayesi olan insanların uğurlandığı gün. 301 insanın defterinin kapandığı patlama. katillerin mağdur rollenmesini yaşadığı patlama. katillere karşı tek yürek olunması gerekirken "fıtrat"çıların tek yürek olup üstünü kapattığı patlama. türkiyenin kömür kokan yüz karası patlama. ama hiçbir çocuğun gözyaşı yerde kalmaz,gün gelir bunun da hesabı döner.
güzel yürekli adam, sendeki bu yüreği alıp dünyaya dağıtmak gerek dedirten söz. insan doğmakla insan olmak arasındaki farkı öğreten güzel yüreğine sağlık.
katliamın,utancın,sahkekarlığın,yetim kalan çocukların,babasız kalan evlerin,evlat acisi ceken annelerin ,aciyi kalbinde hissetmenin ve adaletsizligin bunun yaninda da devlet piskinliginin 365.gunu,unutmadik.
insanın kendini dinlemek için ayirdigi zamanlarda tercih edilesi müzisyen,besteyi evgeny yapar sözlerini siz tamamlarsiniz. en sevdiğim piyanisttir ve piyanoyu aristokrat bir havadan çıkarıp,salaş kıyafetleriyle deli tüttürdüğü sigarasıyla çalar. dinlerken kendinizi ya gün batımını ya da gün doğumunu izlerken hayal ettirecek güzelliktedir. ben ilk vals'ini dinlemiştim,hala da favori parçalarımdandır. benim için bir yann tiersendir.
anneannemin şuan gerçekleştirdiği eylem. tezgahın altına ''bunu sonra atarım ya''diye koyup benim bile unuttuğum efes şisesiyle şuan zeytinleri knockout ediyor mutfakta. ve şişeyi saklıycakmış, seneye de kırarmış öyle dedi.
haftanın kitabıydı,tekrar okunmak üzere kitaplığa kaldırılıldı. hayatın anlamının yok olduğu ve insanın kendini ümitsiz hissettiği zamanlarda sihirli değnek gibi gelecek bir kitap. okuduktan sonra anlıyorsun ki dünyaya bir kez gelmişsin ve bu sonsuz evrenin bir parçası olmak en büyük şansın, kalkmalısın ve sıyrılmalısın düşüncelerinden. hiçbir şey hayalinde canlandırdığın kadar daha kötü değil, ve kimse hayatını gelip mucizevi bir şekilde iyileştirmeyecek. kaderin senin ellerinde, hayatı çıkmaza sokmaktansa yeniden anlamlandırmaya başlamak için işe kendini sevmekle başlamalısın. alıntılar yapmak gerekirse :
''birden doğrulup çevreme baktığımda kimsenin yanımda olmadığını, bana eşlik eden tek şeyin zaman olduğunu görüyorum.''
''kuşkusuz birilerine inandı ve kendini onlara açtı. yoksa ortada ihanet diye bir şey olmazdı.''
"neysen o ol. gerçekler olmadan kişi kim ya da ne olduğunu nasıl keşfedebilir?''
''gerçeğin düşmanı yalanlar değil, inançlardır''
''kayalığa yapışan bir midyenin direnme gücü var onda''
''insan dostunu, düşmanından daha zor affediyor''
ve daha altını çizmediğim çokça güzel alıntılar, çokça tavsiye edilir.
the roots'sun zenci kahramanından çok ''ıslak kek'' olarak bilinen isim. kunta kinteyi o kadar sevmişler ki onunla bir tatlıyı özdeşleştirmek istemişler, galiba kakao da zenci olmasına tatlı bir gönderme. kunta kinte yemek falan ben de sevdim bu ismi,kunta kintelerini özlediğim bir arkadaşımı hatırlattı.
tavri ve kelimeleri kimseyi ilgilendirmeyen kisidir. insanlari kaliplara sokmaya calismaktansa oldugu gibi kabullenmek gerekir ya da kabul etmekte zorlaniliyorsa en azindan saygi duymak. herkesi kafamizda yarattigimiz mukemmel modele koyamayiz zannimca,hayati icinden geldigi gibi yasamak gerek cunku. onun da herkes gibi kendi gokkusaginda bir rengi var sonucta.
herkesin bi teori ortaya attığı olay. ama ülkede olan her şeye karşı inancımı yitirdiğimden kesinlikle tskyı bize trolleyeceklerini düşünüyorum. "yoldaşlarım, bakın bizi yolumuzdan çevirmeye, devirmeye çalıştılar. gücümüzden korkuyorlar, başkanlık sistemiyle tek yürek oluyor muyuz?" söylemlerini duymamız yakındır. evet ülkenin bana kazandırdığı tek şey ileri görüşlülük, hadi hayırlısı.
ağzınızı geve geve erkek dediğin maço olacak, kodum mu otutturcak,sahiplenecek bilmem ne demeyin. siz çok güçlüsünüz tüm bunlara ihtiyacınız yok, toplumun olmanızı istediği kadın tipi olmayın.
elektirik yok tesisat erkek işi diye evde kocanızı beklemeyin. öğrenin.
dövüşmeyi de öğrenin size kalkan o eli kırın ve erkeklerin götüne sokun artık.
orospu olun ev hanımı olmayın.
erkek çocuklarınıza bir kadını nasıl seveceğini öğretin, sikiyle dünyaya sahip olabileceğini değil.
unutmayın we can do it.
ve jin jiyan azadi artık lütfen ya
resmen bi herifi yanlışlıkla ankaraya davet ettim ve kalkıp azerbaycandan gelecek . aslında azerbaycanda ne işin var yahu demek istemiştim ama hemen seve seve gelirim felan diye atladı ve bele vaziyete soxam aybalam.
insanın hayatında asla unutmayacağı anlar olur ya, bir tanesine ve en güzellerinden birinde başroller.
kendimi kötü hissettiğim bir gün kızılaya inmiştim. bir ara sokakta oturuyordum öyle sigara içiyordum yalnız. sonra bir suriyeli çocuk geldi yanıma oturdu. kendi dilinde bir şeyler söyledi gülümsedi ama ben dokunsalar ağlayacak durumda olduğumdan çocuğun ilgisi çok duygulandırdı beni. sonra benle birlikte oturdu yarım saat.ellerinde sattığı güller vardı. elleriyle ellerimi açtı ve güllerden koydu bi tane. cüzdanımı çıkarırken kaçtı ben de seslendim yemek ısmarlıycaktım arkasından da koştum ama durmadı. hayatımda aldığım en anlamlı hediye ve kurusunu hala saklıyorum. gözüm de hala o çocuğu arıyor sokaklarda. öğreneceğimiz çok şey var.
3 gün önce mezuniyetim vardı, ve kepimi havaya değil birinin kafasına fırlatma kararı aldım törende. sonra kime atsam kime atsam diye düşünürken kafama iki tane kep yedim bu arada. sonra bir baktım önümde hiç sevmediğim mutlu bir çift, kız kepini fırlatmış yehuu coşuyor. iyice gerinip kepi kızın kafasına geçirdim. kız ''ağğğh salakmısınız yaa'' dedi arkasına bakıp , tabi benim attığımı bilmiyor benle gözgöze gelince gülümsedi, bende güldüm. sonra bu çok eğlenceli geldi. yanımda da arvellian vardı onun da kepini istedim. ön sırada boş boş duran bir kız vardı zaten 4 sene boş boş durdu bari bi anısı olsun diye arvellian 'ın kepini de onun kafasına fırlattım. kız çığlık attı ve yanındaki kankası da çığlık attı - niye bilmiyorum- işte aldı beni bir gülme buna güldüm 10 dakika işte bu da böyle bir şeyimdi.
kadın cinayeti. ama trans bir kadın olduğu için kadın derneklerinde ne de sosyal medyada kimsenin yeterince ilgisini çekmeyen cinayet. üstü kapatılıp gidecek, bir "insan" ın ölmesi değil bir "trans"ın ölümü olarak bakılacak davalara. haklı sebepler bulacaklar, iyi haller, azmettirme belki birkaç yıl yatıp çıkacak her kimse. kahverengi gözlü olduğu için yakılarak öldürülen birini duydunuz mu hiç? hayır çünkü bu bir benlik özelliği. peki transeksüellik. neden olduğumuz gibi yaşamamıza izin vermiyorsunuz? neden her seferinde yanınıza kâr kalıyor ölümlerimiz. sizi kim ideal insan profili ilan etti? kimse öldürülmek için doğmadı, herkes dünyada geçirebileceği birkaç güzel günün peşinde. hande'ninkini yaktınız. yakmadıklarınızı da ahlağınıza törenize kurban ediyorsunuz. ölüp gideceksiniz birgün, belki az sonra bilinmez. sizde mutlu olacağınız güzel dakikalarınızın peşinden koşun insanların bacaklarının arasında ne olduğuyla ve kimi siktiğiyle uğraşacağınıza. valla bakın, daha huzurlu yaşayacaksınız.
karl marx'ın manifestosunda unutmadığım bir cümle vardı '' modern devlet iktidarı , tüm burjuva sınıfının ortak işlerini yürüten bir komiteden başka bir şey değildir . ''. iki üç insanın zevki sefasının bozulması yüzünden acısını halktan çıkaran bir iktidar var şimdi karşımızda, nereye kadar ama. dünya üzerinde zulümle zorbalıkla ayakta kalabilmiş kaç komite vardır, elde var sıfır. zamanında çok sevilen anavatan partisi de tek başına iktidarlıktan koalisyona koalisyondan da barajaltı kalmaya maruz kaldı, değil ki artık herkesi canından bezdirmiş ak parti kalabilsin. böyle gelmiş, böyle gitmez.
kürtçe newroz manasındadır. bu sene kutlanmasını saygısızlık olarak gördüğüm bayram, cenaze evinde göbek atmaktan farkı yok ayrıca. hergün birilerini toprağa veriyoruz, bunun türkü kürdü yok. ama ve lakin daha dün iki şehit verdik. bugün abdullah öcalan bayraklarıyla ve bir coşkuyla nevruz kutlamak saygısızlıktır. hadi şehide saygınız yok, e sizin kendi ölünüze de mi saygınız yok ben anlam veremiyorum. bu neyin halayı?
insanlar neye göre "kezban" diye adlandırılıyor, hatta ve hatta niye kezban diye adlandırılıyor bilmiyorum ama, kariyer yapınca insan saygın biri olmuyor . insan sınıflandırmanın her türlüsünü cahilce buluyorum. bize takınılan "ibne" " yumuşak, ılık" etiketinin bizim tanımadan etmeden yaptığımız sınıflandırmalardan, ya da yapıştırdığımız etiketlerden saygı açısından bir farkı yok. üstelik "kezban" kelimesinin bir kadın adı olmasına değinicem, bu kezban adı da köylü kızı kezban vs kullanımlardan ötürü yine kadınları, fiziksel,kişisel açıdan insanları hem de kır insanını aşağılamaya yönelik cahil cüheyla insanların popüler ettiği bir şey. eleştirdiğimiz topluma dönüşmeyin. ya da dönüşün örnek oluyorsunuz.
anne, baba değil sevgili olduğunun farkında olan insandır. kesinlikle özel hayata karışmayacak bir kere, arkadaşlarıma, yaşama stilime vs bir kez yorum yapıldığında ne kadar seversem seveyim soğutuyor mesela.
yaz da geldiğine göre hosgeldin cekilmez regl haftasi dedirtecek olay. kendimde bir sey degistirebilecek olsam kesinlikle regl olmamayi isterdim. yazin hava 35 dereceyse 55 derece hissettirir,haslandiginla kalirsin.