marti

Durum: 351 - 0 - 0 - 0 - 29.03.2012 01:07

Puan: 9094 - Sözlük Kezbanı

15 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

kaçıp gitme zamanı yaklaştı
  • /
  • 18

pipili ayı sözlük teması

ben bu adamla 25 yıl önce tanıştım ve onu model olarak kullandım. o benim tek gecelik hayali sevgilimdi. her akşam onu ben yaratır, sabah olmadan yokeder, ertesi gün yeniden yaratırdım.
henüz internetin olmadığı seksenli yıllarda, böyle güzel bir erkeği çıplak görmek istiyorsanız, tek yapabileceğiniz şey sokakta gördüğünüz bir ayıyı ya da okuldaki bir hocayı falan hd formatında hafızaya kaydedip, sonra evde oturup resim kalemiyle onu resmetmekti. bir kaç osbir seansından sonra suçluluk duygusu ve yakalanma korkusuyla bu resimler genelde yakılırdı.
hayatı boyunca fizik, kimya, biyoloji ve matematik çalış (tırıl)mış bir inek olarak birgün yeğenimle resim çiziyorduk*. güzel sanatlar resim bölümü mezunu olan teyzem benim resimlerimi gördü ve "oha, bu yaşına kadar senin resim yeteneğini keşfetmemiş olmamız ne büyük kayıp. seni hayatında ilk kez resim çizerken görüyorum ve resmen şok geçirdim" dedi. e güzelim ben o yaktığım resimleri toplasaydım şimdiye kadar beşinci kişisel sergimi açardım ama hem resimlerimin konusu, hem de bünyeye verilen biyoloji ve kimya dersleri adamda ressam olma hevesi mi bıraktı.

recep tayyip erdoğan

artık sağlığı ile ilgili ciddi bir açıklama yapması gerekli şahıstır.*
yazdığı kitapta sara hastası olduğunu ve bunu belgeleyebileceğini söyleyen ergun poyraz ın içeri atıldığını, yıllar önce fenalaşıp hastaneye kaldırıldığında teşhisini koyup tedavisine başlayan doktorun esrarengiz biçimde öldüğünü, asla ama asla bir devlet ya da üniversite hastanesine gitmediğini
* ve her hastalandığında akp içinde bazı isimlerin ön plana çıkma girişimlerini bir araya getirdiğimizde, olayın basit bir sindirim sistemi sorunundan öte olduğunu düşünmek mümkündür.

fondue bourguignonne

fondü burginyon diye okunur anacım. aslında bildiğin "kendin pişir kendin ye" ama böyle fransızca ismiyle söyleyince millet bi bok zannediyor.
etleri böyle iri iri doğrayıp masanın ortasına dank diye koyuyorsun. bir de patates haşlayıp uyduruktan bir salata yapıyorsun. sonra kızdırdığın yağı ispirto ocağı gibi bişeyin üstünde masaya getiriyorsun. herkes tabağına çiğ et alıp, bir tanesini şişe batırıp kızgın yağa daldırıyor. ilk pişirdiğiniz eti yerken, ikinciyi şişe takıp yağa atıyorsun. böylece kimsenin ev sahibine çamur atma eti beğenmeme şansı da olmuyor. az pişmiş seviyorsan çok tutmazsın yağın içinde olur biter.
çok daha entel gözükücem dersen "hah hah hah, akşam yine fondue bourguignonne avec pomme de terre yedik, güzeldi dersin. (pomme de terre dediği bildiğin patates işte).

yalnız en vejetaryen insana bile eti sevdirir. etin gerçek lezzetini hissetmeni sağlar.

ayı sözlük yazarlarının en sevdiği yemekler ve yiyecekler

olympus

fotoğraf dünyasında canon mu yoksa nikon mu diye tartışılırken, ürettiği özgün makinelerle kendi pazarını yaratmayı başarmış bir firmadır. fotoğraf tutkunlarının karla kaplı dağların zirvesinden, suyun altına kadar her yere gittiklerini ve gittiği yere makinesini de götürmek istediğini bilen olympus, fotoğrafçının hayatta kalabildiği her koşulda fotoğraf çekebileceği makineler üretir. diğer markaların yeterli kar görmedikleri için hiç girmediği aksesuar üretim işinde karı değil, fotoğrafçıyı düşünerek orjinal ürünlerle makinenizi kombine etmenizi sağlar. bir nicon veya canon sahibi, fularını boynuna dolayıp, fotoğrafını çekmek için eski bir kapının önünde yaşlı teyzeler ya da güvercinlere yem atan sümüklü şirin çocuklar ararken, olympus sahibi sahibi ise saçı sakalı birbirine girmiş, medeniyetten uzak bir yerlerde kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı canlıları ya da manzaraları fotoğraflar.

olympus diğer markalardan daha uygun fiyata olmak zorundadır çünkü onu alacak adam, asıl parasını o makineyi kullanacağı ortamda bulunmak için gerekli dağcılık, paraşüt ya da dalış ekipmanına harcamıştır. zaten çok süper ve pahalı bir olympus sahibi olsanız da bunu genelde sizden başka kimse bilmez.

diğer makineler lamborgini ye, bmw ye benzetilirken, o bir iş makinesidir, 18 tekerleki tırdır, görev adamıdır. en tecrübesiz fotoğrafçıların bile düzgün fotoğraf çekebilmesine yardım eder ama, her olympus, içindeki cevheri ortaya çıkaracak sahibini bekler. makinenizle değilse de, çektiğiniz fotoğraflarla beğenilmenizi sağlar. kendisini arka planda tutar ve sahibinin önüne geçmeye çalışmaz.

ffqfqfqqfqqqqfqfqffqqfqfqfffqqqqqffffqqqfqqqqffff

ayı sözlük birinci antalya zirvesi

hazirana kadar olursa gelebileceğim zirvedir.

whitney houston

bobby brown ile evlenerek hayatının hatasını yapmış ve zirveden en dibe nasıl vurulur görmüş bir sanatçıdır. bunların yeni evlendiği dönemde bir televizyon programında bobby brown ile yapılan bir röportajı görmüştüm. adam tam bir sonradan görmeydi. sürekli ne kadar çok parası olduğundan, çocuklarına her istediklerini aldığından, para sayesinde über harika bir yaşam sürdüklerinden falan bahsetti durdu. uyuşturucunun da yardımıyla kendisi dibi boylarken, whitney houston un da elinden tuttu. yazık.

growlr

ayısözlük yazarları sayesinde bugün öğrendiğim uygulama. *

kutsal kase

beatbox yapanların yüzündeki embesil ifade

fotoğraf makineleri ilk icat olduğunda "fotoğraf, resim yeteneği olmayan kabiliyetsizlerin uğraşıdır" demiş abinin biri. sanırım beatbox denen olay da herhangi bir müzik aletini çalacak kadar yeteneği olmayan, müzisyen olmak için yıllarca emek verecek götü de kendinde göremeyen ergenlerin uğraşı. günümüzde artık fotoğrafçılığın da büyük bir yetenek gerektirdiği görüldü ve başlıbaşına bir sanat dalı olarak kabul edildi ama bin yıl geçse bile beatbox ın aklı başında birileri tarafından saygı göreceğini sanmıyorum.

ayı sözlük kitap önerileri

knut hamsun - açlık
knut hamsun - ve toprak yeşerince

başını yastığa koyar koymaz uyuyan insan

genelde "ben artık yatayım" dedikten sonrasını hatırlamadığım için hiç yaşamadığım tecrübedir.

malta

italya nın güneyinde küçük bir ada ülkesi. malta, comino ve gozo adında üç adadan oluşur. gozo ikinci büyük adasıdır ve orada da yerleşim vardır. comino ise iki ada arasında küçük bir kara parçasıdır. ben oradayken sadece bir aile yaşıyordu comino adasında. daha avrupa birliğine üye olmadıkları dönemde bile tüm maltalılar ingiltere de eğitim alma, oturma ve çalışma iznine sahiptiler. doksanlı yıllarda malta da üniversite yoktu. liseyi bitiren tüm gençler yüksek öğrenim için ingiltere nin yolunu tutuyor ve genelde de emekli olana kadar orada kalıyordu.
ingilizcenin resmi dil olduğu bu ülkede herkes kusursuz bir britanya ingilizcesi konuşur. o yüzden dil okulları çok meşhurdur. son derece açık fikirli ve rahat insanlardır. sokaktaki tüm arabaların camı sonuna kadar açık, kontak anahtarı üstündedir. arabayı çalsan nereye kaçacaksın ki. meclise gidip cumhurbaşkanını makamında ziyaret edebilir, kitapçılardan gay dergilerini göğsünüzü gere gere alabilirsiniz.
olgun erkeklerden hoşlananlar için burası yeryüzündeki cennet gibidir. sokaktaki her on erkekten dokuzu daddy dir. türk olduğunuzu söyleyince ağızları kulaklarına varır. malta nın tarihinde elde ettiği tek zafer, 50 bin malta şovalyesinin 300 bin osmanlı askerini yendiği savaştır. zaten her hafta bir şekilde bu olayla alakalı bir tören vardır.
genç kızların bekarlığa partileri güzeldir. gelin adayı düğünden bir gece önce gelinliğini giyerek tüm kız arkadaşlarıyla üstü açık bir otobüse doluşur ve ellerinde şarap şişeleri, tüm adayı turlarlar. sokakta gördükleri genç erkeklere laf atıp asılırlar. çok yakışıklı birini görürseler ona asılma ve taciz etme hakkı gelin adayınındır.

özet: güzel bir ülkeciktir.

merhaba

italyanca ve arapça karışımı olan malta dilinde "hoşgeldiniz" anlamına gelir. tükkana girersin su almak için, bakkal amca sana gülerek merhaba der. sen de refleks olarak merhaba diye karşılık verirsin ve amcanın yüzündeki gülümseme birden "mal la bu" bakışına döner.

ingilizce ilahiyat

bölüm öğrencisi ve mezunlarının ihl sözlükte "in the name of god" diye başlayan entry girmeleri muhtemeldir.

arçelik

eskiden kocaman bir a harfinde oluşan sevimli bir logosu varken, dünyaca ünlü rus bir tasarımcıya yüzbinlerce dolar verip yeni logo dizayn ettiren şirket.
işte bu:
http://www.seeklogo.com/images/a/arcelik...
adam demiş ki "işte iç taraftaki kıvrımlı kenarı müşteri memnuniyetini sembolize ediyor, dış kıçımın kenarı da dünyaya açılmayı" falan diye sallamış. bizimkiler de bunu yemiş ve adama bu logo için gavur parasıyla akla zarar bir meblağ ödemişler.

ahanda eski logo:http://forum.paticik.com/thumbnails/381/...
eski logonun benim için bir anlamı da, çocukken arçelik buzdolabının önünde dikilir ve boyumu bu logoya göre ölçerdim. benim için çocuk olmanın ve büyümenin anlamıydı o logo.

teşekkür ederim

türkçe öğrenmek isteyen yabancıların kafede, restoranda bol bol kullanır, hava atarım düşüncesiyle ilk öğrenmek istediği, ama duyar duymaz da türkçe öğreneme hevesinin hemen kaçmasına neden olan kelime grubudur.

dindar bir gençlik yetiştirmek istiyoruz

can dündar bugünkü yazısında "asıl tehlike kindar bir nesil" demiş. aslında o pkk nın kucağına itilen kürt gençliğinden bahsetmiş ama devletle tek ilişkisi jop, harç, hapis çerçevesinde olan, gerçek katiller mahkemede "çocuk" sıfatıyla yargılanıp el üstünde tutulurken, ağzını açtığı anda kendisini terör örgütü üyesi olarak hapiste bulan kin ve nefret dolu bir nesil yetişiyor.

bir söz vardır; hiç kimse, yaşamasına izin verilmiş bir mağdurdan daha acımasız olamaz. bu ülke gençliğini hem fiziksel, hem de psikolojik olarak işkenceden geçiriyorlar ama kendilerinden olmayan herkesi yok etmeleri mümkün değil. yetiştirdikleri tek şey, kendilerinden nefret eden bir halk.

ekmeğin gramajının düşürülüp fiyatının aynı kalması

yaşam kalitemizin gramajından ufak ufak çalındığı hissi yaratan gelişme.
  • /
  • 18
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 351

aileye açılmak

annem zaten yıllar önce anlamıştı ve sessizce kabul etmişti. bu konuda açıkça konuşmasak da akrabaların "evlen artık" baskılarına benim yerime o karşı koymuştu. "rahat bırakın oğlumu, bırakın hayatını istediği gibi yaşasın" demişti. başkalarına söylenen bu kelimelerin ardında, benim hayat tarzımı onayladığını bildiren mesajı almıştım.

babama eşcinsel olduğumu söyleyebilmem için, sevdiğim adamın elinden tutarak ondan cesaret almam ve babamın karşısına böyle dikilmem gerekiyordu. dedim "baba bak, bu benim sevdiğim adam. onunla bir hayat kurmak istiyorum." kısa bir sessizlik oldu. bu arada sevgilim mezar taşı üzerindeki ölüm tarihiyle doğum tarihi arasındaki farkı dört işlem kullanarak hesapladı ve "allah rahmet eylesin. baban öldüğünde 67 yaşındaymış" dedi.

kadınsı eşcinsellerin ayı hareketindeki yeri

son günlerde ayı sözlük yazarları arasında kutuplaşma demiyelim ama, ciddi atışmalara yol açan konunun çözüme kavuşturulması için düzenlenen açıkoturumun konusudur. ali kırca dark bear'ı arar ve son zamanların en çok konuşulan bu konusunu televizyonda ana haber bülteninden hemen sonra bir açık oturumla tatlıya bağlamak istediğini söyler. hatta bu program için bir kaç isim de düşünülür ama "er meydanı, erkek erkeğe" gibi öneriler, sözlük içerisinde bir ayıseverin ya da ayının kadınsı bir yanının olmasının normal olduğunu dile getiren yazarların itirazı ile veto edilir.

neyse stüdyoya doluşulur, açıkoturum başlar. ayı dediğin erkeksi olur diyen tarafı temsilen dark bear ve bearabeare söz alırlar. birkaç yıl önce ayısözlük bünyesinde karşılıklı fikir alışverişi sonucunda artık şartların konuşmayı bırakıp eyleme geçilmesi için yeterli olgunluğa ulaştığını farkettiklerini, ilk önce tüm ayısözlük yazarlarının eşzamanlı olarak kendi çevrelerine eşcinsel kimliklerini açıklayarak işe başladıklarını, ardından aileleri ve arkadaşlarının desteğini de alarak ankara'ya yürüyüşlerinin tüm türkiye'de eşcinsel onur hareketini ateşlediğini ve bugünlere gelindiğini hatırlatırlar. son zamanlarda ortaya çıkan kadınsı tavırların ise binbir güçlükle kazanılan kamuoyu desteğini azaltarak ayı hareketine zarar verdiğinden bahsederler.

ardından eşcinselliğin, ayı veya ayısever olmanın standart kalıpları olamayacağını, gelinen noktada her eşcinselin eşit miktarda emeği ve fedakarlıkları bulunduğunu söyleyen pisuvardaki siyah kil2 kendi görüşünü dile getirir. fakat konuşurken sık sık sözünün kesilmesine içerleyerek fenalaşır ve kavga falan çıkar diye tedbir olarak stüdyoda görev alan kaslı ve yağız bodyguardlardan birinin kollarında kısa bir baygınlık geçirir. bodyguardın psk2 nin şakaklarını ovduğunu, ona güçlü kolları arasına alarak "istersen omzumda ağlayabilirsin canım" dediğini farkeden bazı ayısözlük yazarları da en yakın diğer bodyguardın yanına giderek bayıldıkları için ali kırca açıkoturumun kontrolünü kaybetmek üzereyken bir canlı telefon bağlantısı gelir. arayan başbakandır. başbakan "eşcinsel bireylerin evlilik, çocuk sahibi olma ve evlat edinme dahil tüm diğer yasal haklarına kavuştuğunu, meclisten jet hızıyla geçirilen homofobi karşıtı yasayla homofobik söylem ve fiillerin en ağır şekilde cezalandırıldığını, eşcinseller için pozitif ayrımcılık yasasının da kabul edildiğini, cinsiyet değişimi ve hormon tedavisi gibi uygulamaların tamamen ücretsiz olduğunu hatırlatarak tüm bunlara rağmen eşcinsel kardeşlerimizin hala sorunları olduğunu bilmenin kendisini üzdüğünü söyler ve eşcinsellerin bize öğrettiği mottoyla onlara seslenmek istiyorum; "savaşma seviş" der. hatta "sizden de en az üç çocuk istiyorum" esprisi salondaki gergin havayı yumuşatır. kapanış konuşmasını yapan ali kırca da tüm yazarcanların birbirini kucaklayarak barışmalarını isteyince stüdyoda bir sevgi yumağı oluşur. yalnız kaslı bodyguardın ve ali kırca'nın önünde bir kuyruk meydana gelince dark bear "arkadaşlar yetmiş milyon bizi izliyor, lütfen ama" diyerek ağırlığını koyar. program reyting rekorları kırarak kapanırken psk2, aslında hacettepe ingilizce tıp mezunu olup, boğaziçi üniversitesinde biomedikal teknoloji mühendisliği ihtisası yapan ama ayısözlük yazarlarını daha yakından görmek için bu programda gönüllü bodyguard olarak görev alan milli yüzücü yeni sevgilisiyle nikah şahidi olması için ali kırca'dan söz alır. böyle hayırlı birşeye vesile olduğu için dark'a kızgınlığı da kalmamıştır.

haa, bir de bu var tabi:
(bkz: kafan güzelmiş kardeşim güle güle kullan)
(bkz: hayali bile güzel)

belçika

madem komşuyuz, öyleyse niye savaşmıyoruz diye düşünen ve bunu yıllarca pratiğe döken fransa ve hollandayı birbirinden ayırmak için yıllar önce bir alman kralı tarafından oluşturulmuş ve başına da bir alman prensinin oturtulduğu tampon bir ülkedir. ülkenin güney toprakları olan valonya fransa dan, kuzey bölgesi flaman ise hollanda dan tırtıklandığı için güneyde fransız asıllı valonlar, kuzeyde de flamanlar yaşar. çalışkan ve zengin flamanlar, volanları tembellikle suçlar ve flamanlar sayesinde rahat bir hayat süren parazitler olarak görürler. şarap, aşk ve parti konusunda uzman volanlar ise flamanları paradan başka bir şey düşünmeyen ruhsuz psikopatlar olmakla suçlar ki, iki tarafın da iddiaları köküne kadar doğrudur.
her iki bölgenin kendi parlamentosu, kabinesi, başbakanı falan vardır. tam ortadaki brüksel de özerk bir bölgedir ve burada volanlar çoğunluktadır. onun da kendi parlamentosu, bakanı, başbakanı falan vardır. bir de ülkenin doğusunda sekiz-on bin alman nüfusun yaşadığı alman özerk bölgesi vardır ve evet bildiniz onların da başbakan dahil tüm kadrosu tamdır. bir de tüm belçika nın ulusal parlamentosu ve kabinesini de eklerseniz 3 farklı dilin konuşulduğu bu 12-13 milyonluk ülkede 160 tane bakan ve 5 tane başbakan vardır. asıl komik olan, bu arada ülkenin resmi yönetim biçimi krallıktır ve kraliyet ailesi kompile almandır. sürekli bölünmek isteyen bu ülkede herkes birbirinden nefret eder. ama kralı severler. gerçekten de kral iyi adamdır.

kim ister ki gay olmak

bir daha gelsem dünyaya yine gay olmak isterdim. çok sevdiğim ve sevildiğim beraberliklerim oldu. hiç bir kadın bana o mutluluğu ve sevgiyi veremezdi. iki erkek birbirini seviyorsa, gerçekten seviyordur.
üniversiteden sonra bir süre kendimi kapitalizmin kollarına attım ve iyi bir işte çalışıp bok gibi para kazanmaya başladım. pahalı giysiler, araba, lüks bir yaşam tarzını deniyordum belki mutlu olurum diye. etrafımda benimle evlenmek için can atan, bana aşık olduğunu söyleyen bir sürü kız da vardı. ben ise erkek arkadaşımla birlikte yaşıyordum. sonra sahip olduğum herşeyi arkamda bırakıp daha küçük ve basit bir hayat kurmak istedim kendime. küçük bir sahil kasabasında ilkel bir hayata geçtim. geçiş süreci benim için de çok zor oldu. tahmin edeceğiniz gibi o kızların hepsi kaçıştı. artık ideal eş adayı değildim onlar için. erkek arkadaşım ise bu süreçte en büyük destekçimdi. çünkü ikimiz de gaydik ve sevmeyi pembe dizileri seyrederek değil, birbirimizi severek öğrendik. artık biliyorum ki, eğer bir erkek beni sevdiğini söylüyorsa, beni seviyordur. biz hetero çiftler gibi adına evlilik denen, karşılıklı çıkar üzerine kurulu, ikiyüzlü birlikteliklerle kendimizi kandırmayız.

pipili ayı sözlük teması

ben bu adamla 25 yıl önce tanıştım ve onu model olarak kullandım. o benim tek gecelik hayali sevgilimdi. her akşam onu ben yaratır, sabah olmadan yokeder, ertesi gün yeniden yaratırdım.
henüz internetin olmadığı seksenli yıllarda, böyle güzel bir erkeği çıplak görmek istiyorsanız, tek yapabileceğiniz şey sokakta gördüğünüz bir ayıyı ya da okuldaki bir hocayı falan hd formatında hafızaya kaydedip, sonra evde oturup resim kalemiyle onu resmetmekti. bir kaç osbir seansından sonra suçluluk duygusu ve yakalanma korkusuyla bu resimler genelde yakılırdı.
hayatı boyunca fizik, kimya, biyoloji ve matematik çalış (tırıl)mış bir inek olarak birgün yeğenimle resim çiziyorduk*. güzel sanatlar resim bölümü mezunu olan teyzem benim resimlerimi gördü ve "oha, bu yaşına kadar senin resim yeteneğini keşfetmemiş olmamız ne büyük kayıp. seni hayatında ilk kez resim çizerken görüyorum ve resmen şok geçirdim" dedi. e güzelim ben o yaktığım resimleri toplasaydım şimdiye kadar beşinci kişisel sergimi açardım ama hem resimlerimin konusu, hem de bünyeye verilen biyoloji ve kimya dersleri adamda ressam olma hevesi mi bıraktı.

aileye açılmak

annem zaten yıllar önce anlamıştı ve sessizce kabul etmişti. bu konuda açıkça konuşmasak da akrabaların "evlen artık" baskılarına benim yerime o karşı koymuştu. "rahat bırakın oğlumu, bırakın hayatını istediği gibi yaşasın" demişti. başkalarına söylenen bu kelimelerin ardında, benim hayat tarzımı onayladığını bildiren mesajı almıştım.

babama eşcinsel olduğumu söyleyebilmem için, sevdiğim adamın elinden tutarak ondan cesaret almam ve babamın karşısına böyle dikilmem gerekiyordu. dedim "baba bak, bu benim sevdiğim adam. onunla bir hayat kurmak istiyorum." kısa bir sessizlik oldu. bu arada sevgilim mezar taşı üzerindeki ölüm tarihiyle doğum tarihi arasındaki farkı dört işlem kullanarak hesapladı ve "allah rahmet eylesin. baban öldüğünde 67 yaşındaymış" dedi.

kadınsı eşcinsellerin ayı hareketindeki yeri

son günlerde ayı sözlük yazarları arasında kutuplaşma demiyelim ama, ciddi atışmalara yol açan konunun çözüme kavuşturulması için düzenlenen açıkoturumun konusudur. ali kırca dark bear'ı arar ve son zamanların en çok konuşulan bu konusunu televizyonda ana haber bülteninden hemen sonra bir açık oturumla tatlıya bağlamak istediğini söyler. hatta bu program için bir kaç isim de düşünülür ama "er meydanı, erkek erkeğe" gibi öneriler, sözlük içerisinde bir ayıseverin ya da ayının kadınsı bir yanının olmasının normal olduğunu dile getiren yazarların itirazı ile veto edilir.

neyse stüdyoya doluşulur, açıkoturum başlar. ayı dediğin erkeksi olur diyen tarafı temsilen dark bear ve bearabeare söz alırlar. birkaç yıl önce ayısözlük bünyesinde karşılıklı fikir alışverişi sonucunda artık şartların konuşmayı bırakıp eyleme geçilmesi için yeterli olgunluğa ulaştığını farkettiklerini, ilk önce tüm ayısözlük yazarlarının eşzamanlı olarak kendi çevrelerine eşcinsel kimliklerini açıklayarak işe başladıklarını, ardından aileleri ve arkadaşlarının desteğini de alarak ankara'ya yürüyüşlerinin tüm türkiye'de eşcinsel onur hareketini ateşlediğini ve bugünlere gelindiğini hatırlatırlar. son zamanlarda ortaya çıkan kadınsı tavırların ise binbir güçlükle kazanılan kamuoyu desteğini azaltarak ayı hareketine zarar verdiğinden bahsederler.

ardından eşcinselliğin, ayı veya ayısever olmanın standart kalıpları olamayacağını, gelinen noktada her eşcinselin eşit miktarda emeği ve fedakarlıkları bulunduğunu söyleyen pisuvardaki siyah kil2 kendi görüşünü dile getirir. fakat konuşurken sık sık sözünün kesilmesine içerleyerek fenalaşır ve kavga falan çıkar diye tedbir olarak stüdyoda görev alan kaslı ve yağız bodyguardlardan birinin kollarında kısa bir baygınlık geçirir. bodyguardın psk2 nin şakaklarını ovduğunu, ona güçlü kolları arasına alarak "istersen omzumda ağlayabilirsin canım" dediğini farkeden bazı ayısözlük yazarları da en yakın diğer bodyguardın yanına giderek bayıldıkları için ali kırca açıkoturumun kontrolünü kaybetmek üzereyken bir canlı telefon bağlantısı gelir. arayan başbakandır. başbakan "eşcinsel bireylerin evlilik, çocuk sahibi olma ve evlat edinme dahil tüm diğer yasal haklarına kavuştuğunu, meclisten jet hızıyla geçirilen homofobi karşıtı yasayla homofobik söylem ve fiillerin en ağır şekilde cezalandırıldığını, eşcinseller için pozitif ayrımcılık yasasının da kabul edildiğini, cinsiyet değişimi ve hormon tedavisi gibi uygulamaların tamamen ücretsiz olduğunu hatırlatarak tüm bunlara rağmen eşcinsel kardeşlerimizin hala sorunları olduğunu bilmenin kendisini üzdüğünü söyler ve eşcinsellerin bize öğrettiği mottoyla onlara seslenmek istiyorum; "savaşma seviş" der. hatta "sizden de en az üç çocuk istiyorum" esprisi salondaki gergin havayı yumuşatır. kapanış konuşmasını yapan ali kırca da tüm yazarcanların birbirini kucaklayarak barışmalarını isteyince stüdyoda bir sevgi yumağı oluşur. yalnız kaslı bodyguardın ve ali kırca'nın önünde bir kuyruk meydana gelince dark bear "arkadaşlar yetmiş milyon bizi izliyor, lütfen ama" diyerek ağırlığını koyar. program reyting rekorları kırarak kapanırken psk2, aslında hacettepe ingilizce tıp mezunu olup, boğaziçi üniversitesinde biomedikal teknoloji mühendisliği ihtisası yapan ama ayısözlük yazarlarını daha yakından görmek için bu programda gönüllü bodyguard olarak görev alan milli yüzücü yeni sevgilisiyle nikah şahidi olması için ali kırca'dan söz alır. böyle hayırlı birşeye vesile olduğu için dark'a kızgınlığı da kalmamıştır.

haa, bir de bu var tabi:
(bkz: kafan güzelmiş kardeşim güle güle kullan)
(bkz: hayali bile güzel)

kim ister ki gay olmak

bir daha gelsem dünyaya yine gay olmak isterdim. çok sevdiğim ve sevildiğim beraberliklerim oldu. hiç bir kadın bana o mutluluğu ve sevgiyi veremezdi. iki erkek birbirini seviyorsa, gerçekten seviyordur.
üniversiteden sonra bir süre kendimi kapitalizmin kollarına attım ve iyi bir işte çalışıp bok gibi para kazanmaya başladım. pahalı giysiler, araba, lüks bir yaşam tarzını deniyordum belki mutlu olurum diye. etrafımda benimle evlenmek için can atan, bana aşık olduğunu söyleyen bir sürü kız da vardı. ben ise erkek arkadaşımla birlikte yaşıyordum. sonra sahip olduğum herşeyi arkamda bırakıp daha küçük ve basit bir hayat kurmak istedim kendime. küçük bir sahil kasabasında ilkel bir hayata geçtim. geçiş süreci benim için de çok zor oldu. tahmin edeceğiniz gibi o kızların hepsi kaçıştı. artık ideal eş adayı değildim onlar için. erkek arkadaşım ise bu süreçte en büyük destekçimdi. çünkü ikimiz de gaydik ve sevmeyi pembe dizileri seyrederek değil, birbirimizi severek öğrendik. artık biliyorum ki, eğer bir erkek beni sevdiğini söylüyorsa, beni seviyordur. biz hetero çiftler gibi adına evlilik denen, karşılıklı çıkar üzerine kurulu, ikiyüzlü birlikteliklerle kendimizi kandırmayız.

belçika

madem komşuyuz, öyleyse niye savaşmıyoruz diye düşünen ve bunu yıllarca pratiğe döken fransa ve hollandayı birbirinden ayırmak için yıllar önce bir alman kralı tarafından oluşturulmuş ve başına da bir alman prensinin oturtulduğu tampon bir ülkedir. ülkenin güney toprakları olan valonya fransa dan, kuzey bölgesi flaman ise hollanda dan tırtıklandığı için güneyde fransız asıllı valonlar, kuzeyde de flamanlar yaşar. çalışkan ve zengin flamanlar, volanları tembellikle suçlar ve flamanlar sayesinde rahat bir hayat süren parazitler olarak görürler. şarap, aşk ve parti konusunda uzman volanlar ise flamanları paradan başka bir şey düşünmeyen ruhsuz psikopatlar olmakla suçlar ki, iki tarafın da iddiaları köküne kadar doğrudur.
her iki bölgenin kendi parlamentosu, kabinesi, başbakanı falan vardır. tam ortadaki brüksel de özerk bir bölgedir ve burada volanlar çoğunluktadır. onun da kendi parlamentosu, bakanı, başbakanı falan vardır. bir de ülkenin doğusunda sekiz-on bin alman nüfusun yaşadığı alman özerk bölgesi vardır ve evet bildiniz onların da başbakan dahil tüm kadrosu tamdır. bir de tüm belçika nın ulusal parlamentosu ve kabinesini de eklerseniz 3 farklı dilin konuşulduğu bu 12-13 milyonluk ülkede 160 tane bakan ve 5 tane başbakan vardır. asıl komik olan, bu arada ülkenin resmi yönetim biçimi krallıktır ve kraliyet ailesi kompile almandır. sürekli bölünmek isteyen bu ülkede herkes birbirinden nefret eder. ama kralı severler. gerçekten de kral iyi adamdır.

ingilizce bilmeyi maharet sanmak

askerden sonra çalıştığım amerikan firmasında proje departmanı tamamen boğaziçi endüstri mühendisliği mezunlarından oluşuyordu. adamlara birşey söylemek istediğinde muhabbet genelde şöyle oluyordu;

martı : ben, piç :projeci ingilizceci çocuk

martı: ben tahmini bütçeyi haftaya gönderirim, bunu önümüzdeki dönemin eylem planına alabiliriz.
piç : aaa tabi onun benefitine bakmak lazım, rantabl bişeyse hemen bacıtı onaylarım ben.
martı : o zaman bu döneme de yetişir.
piç : ama bu kuartırın aksiyon planını değiştirmek bi sürü korıspondıns gerektirir şimdi, biz onu gelecek kuartır yapalım
martı : oldu o zaman. ha bu arada babanın götüne koyiim.

kürt erkekleri

antalya da, daha doğrusu güney sahilinde yaşayanlar uygun ücret karşılığında 85 yaşındaki kadından tutun da, 16 yaşındaki oğlana kadar yaş, cinsiyet ve hatta tür bile ayırdetmeden her türlü canlı ile birlikte olabilir. <br>genelde para karşılığı seks arayan zengin dulların veya eşcinsellerin olduğu mekanlarda üzerlerine yapışan ama yakışmayan gömlekleriyle ve o yüzlerindeki tuhaf sırıtışla müşteri beklerler. müşterilerinin çoğu erkek olsa da kendilerini eşcinsel olarak görmezler.

her başlığın altından şarkı sözü çıkması

evet sözlükçüm, son haftalarda sözlüğün adeta bir şarkı sözü arşivi, müzisyen, gitarist, piyanist şantör, albüm tanıtım sitesine dönüşmesi halidir. en ciddi başlıkların bile altından ya albüm tanıtımı, ya şarkı sözü çıkmasıdır.
sol çerçevede kafama göre bir şeyler göremeyince karma butonuna nazikçe dokundum ve darbe diye başlık görünce "hemen gireyim, sözlük yazarları bu konuda neler düşünüyormuş öğreneyim, ben de iki satır döktüreyim dedim ama evet, tahmin ettiğiniz gibi o başlık da sadece bir şarkının sözlerini paylaşmak için açılmıştı.
tamam müzik güzeldir, hoştur ama sol çerçevedeki başlıkların yarısından fazlasının eurovision, albüm tanıtımı, şarkı sözü vs olması da insanın kendisini konservatuarda öğrenci gibi hissetmesini sağlıyor.

bütün müdürler göttür

bunların genelde kapı zillerinde bile "nüfus müdürü ahmet bilmemne" diye yazar. birisiyle yeni tanıştıklarında birşeyin müdürü olduğunu söylemek için can atarlar, belki unutursunuz diye hemen kartviziti dayarlar.

fransa

milliyetçiliğin sürekli yükselişte olduğu bu ülkede devlet başkanının macar asıllı, first lady
in ise italyan olması ironik bir durumdur.
fransa avrupa
ın önemli bir ülkesi olmakla birlikte aslında fransızların sandığı kadar da önemli değildir.
fransızların kibar ve naif insanlar olduğu şeklinde ülkemizde yanlış bir kanı vardır. avrupada en fazla sigara içen, alkol tüketen, kötü araba kullanan toplumsal kuralları iplemeyen insanlar topluluğuna kısaca "fransız ulusu" denir. hepsi katolik olmakla birlikte yaşam tarzlarına baktığınızda bunu tahmin etmek zordur.

fransa kültürüyle gurur duyar ama bütün fransız şarkıları birbirinin aynısıdır ve insanlar fransız filmlerini de erotik sahneleri hatırına seyreder.

fransız mutfağı denen şeyse her boka kremalı ve hardallı sosu boca etme ve kontrast tatları karıştırma üzerine kurulu deneysel bir çalışmadır.

fransa ekonomisinin avrupada almanyadan sonra ikinci büyük ekonomi olması şaşırtıcıdır çünkü fransızlar sürekli grevdedir. başlıca ihracat ürünleri nükleer silahlar, arazi mayını, güdümlü füzeler, tanklar ve askeri helikopterdir. bir de parfüm ve peynir satarlar.

ülkenin doğasına ve iklimine gelince; aslında fransızlar burada yaşamıyor olsa güzel bir ülkedir.

kadınsı eşcinsellerin ayı hareketindeki yeri

son günlerde ayı sözlük yazarları arasında kutuplaşma demiyelim ama, ciddi atışmalara yol açan konunun çözüme kavuşturulması için düzenlenen açıkoturumun konusudur. ali kırca dark bear'ı arar ve son zamanların en çok konuşulan bu konusunu televizyonda ana haber bülteninden hemen sonra bir açık oturumla tatlıya bağlamak istediğini söyler. hatta bu program için bir kaç isim de düşünülür ama "er meydanı, erkek erkeğe" gibi öneriler, sözlük içerisinde bir ayıseverin ya da ayının kadınsı bir yanının olmasının normal olduğunu dile getiren yazarların itirazı ile veto edilir.

neyse stüdyoya doluşulur, açıkoturum başlar. ayı dediğin erkeksi olur diyen tarafı temsilen dark bear ve bearabeare söz alırlar. birkaç yıl önce ayısözlük bünyesinde karşılıklı fikir alışverişi sonucunda artık şartların konuşmayı bırakıp eyleme geçilmesi için yeterli olgunluğa ulaştığını farkettiklerini, ilk önce tüm ayısözlük yazarlarının eşzamanlı olarak kendi çevrelerine eşcinsel kimliklerini açıklayarak işe başladıklarını, ardından aileleri ve arkadaşlarının desteğini de alarak ankara'ya yürüyüşlerinin tüm türkiye'de eşcinsel onur hareketini ateşlediğini ve bugünlere gelindiğini hatırlatırlar. son zamanlarda ortaya çıkan kadınsı tavırların ise binbir güçlükle kazanılan kamuoyu desteğini azaltarak ayı hareketine zarar verdiğinden bahsederler.

ardından eşcinselliğin, ayı veya ayısever olmanın standart kalıpları olamayacağını, gelinen noktada her eşcinselin eşit miktarda emeği ve fedakarlıkları bulunduğunu söyleyen pisuvardaki siyah kil2 kendi görüşünü dile getirir. fakat konuşurken sık sık sözünün kesilmesine içerleyerek fenalaşır ve kavga falan çıkar diye tedbir olarak stüdyoda görev alan kaslı ve yağız bodyguardlardan birinin kollarında kısa bir baygınlık geçirir. bodyguardın psk2 nin şakaklarını ovduğunu, ona güçlü kolları arasına alarak "istersen omzumda ağlayabilirsin canım" dediğini farkeden bazı ayısözlük yazarları da en yakın diğer bodyguardın yanına giderek bayıldıkları için ali kırca açıkoturumun kontrolünü kaybetmek üzereyken bir canlı telefon bağlantısı gelir. arayan başbakandır. başbakan "eşcinsel bireylerin evlilik, çocuk sahibi olma ve evlat edinme dahil tüm diğer yasal haklarına kavuştuğunu, meclisten jet hızıyla geçirilen homofobi karşıtı yasayla homofobik söylem ve fiillerin en ağır şekilde cezalandırıldığını, eşcinseller için pozitif ayrımcılık yasasının da kabul edildiğini, cinsiyet değişimi ve hormon tedavisi gibi uygulamaların tamamen ücretsiz olduğunu hatırlatarak tüm bunlara rağmen eşcinsel kardeşlerimizin hala sorunları olduğunu bilmenin kendisini üzdüğünü söyler ve eşcinsellerin bize öğrettiği mottoyla onlara seslenmek istiyorum; "savaşma seviş" der. hatta "sizden de en az üç çocuk istiyorum" esprisi salondaki gergin havayı yumuşatır. kapanış konuşmasını yapan ali kırca da tüm yazarcanların birbirini kucaklayarak barışmalarını isteyince stüdyoda bir sevgi yumağı oluşur. yalnız kaslı bodyguardın ve ali kırca'nın önünde bir kuyruk meydana gelince dark bear "arkadaşlar yetmiş milyon bizi izliyor, lütfen ama" diyerek ağırlığını koyar. program reyting rekorları kırarak kapanırken psk2, aslında hacettepe ingilizce tıp mezunu olup, boğaziçi üniversitesinde biomedikal teknoloji mühendisliği ihtisası yapan ama ayısözlük yazarlarını daha yakından görmek için bu programda gönüllü bodyguard olarak görev alan milli yüzücü yeni sevgilisiyle nikah şahidi olması için ali kırca'dan söz alır. böyle hayırlı birşeye vesile olduğu için dark'a kızgınlığı da kalmamıştır.

haa, bir de bu var tabi:
(bkz: kafan güzelmiş kardeşim güle güle kullan)
(bkz: hayali bile güzel)
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.