mithrander

Durum: 243 - 0 - 0 - 0 - 28.11.2020 04:31

Puan: 2818 - Sözlük Kezbanı

4 yıl önce kayıt oldu. 10.Nesil Yazar.

0
  • /
  • 13

yeni başlayanlara sigara tavsiyesi

öncelikle sigarasız da pekala muhabbet edebilir insan. ha illa ortamı uyayım diyorsan aydan aya bir iki kez içerek eşlik edersin, otlanırsın. dolayısıyla bu durumda da sigara markası fark etmiş olmuyor otlandığın için.

marlboro touch blue diyen yazar arkadaşa selamlar. iyi ciğer varmış bedava verseler içemem. kesinlikle cevabı marlboro touch blue olmayan sorunsaldır.

winston blue içmeni tavsiye ederim. hem hafiftir hem de fiyatı ortalamadır. son olarak da başlama sebebin bana pek doğru gelmedi.

insan ne ile yaşar

okuduğum ilk romandır.

tolstoy bu eseri yazarken ne düşündü bilmem ama bana okumayı sevdirmiştir.

genel hatlarıyla
 spoiler!
bir meleğin yeryüzüne inmesi ve akabinde gelişen olayları konu alır. meleğimiz michael tanrı tarafından cezalandırılmış ve henüz olgunlaşmadığı, öğrenmesi gerektiği şeyler olduğu belirtilerek insan şeklinde dünyaya gönderilmiştir. ne aradığını, ne öğrenmesi gerektiğini bilmeyen insan şeklinde bir melek, dünyada bir başına. konusu çok orijinal. bir de yazıldığı 1885 yılını düşününce. gerçi diğer açıdan da o zamanlar dinin etkisi daha fazlaydı. bu tarz dinsel konulara daha fazla kafa yorulmuş olabilir.

queen

(bkz:bohemian rhapsody)

filmini izlemenizi tavsiye ederim.

 spoiler!
final sahnesinde we are the champions diye haykırırlarken ürpermemek elde değil. kişinin kendisini bulması, hayatına nasıl yön vereceğini bilemediği durumlarda olması, elde edilebilecek çoğu şeyi elde edip yol arkadaşlarını zamanla değersiz bulması...

yaşar ne yaşar ne yaşamaz

(bkz:aziz nesin)

toplumu irdeleyen, zamanının türkiyesini aktaran bir kitap.

league of legends

online, popüler savaş oyunu.

adc mainim. genelde silver takıldım fakat paslandığımdan olsa gerek bronz devam ediyorum bu sezon. support denemek isteyen varsa 'eğlenmek amaçlı' pre girebiliriz. çünkü lig kasmıyorum ve böyle bir iddiam da yok.

yama

hintlilerin fakir avuntusu.

şöyle ki aza tevazu, kimseden bir şey almama, şükür gibi ruhu besleyip bugünlük allah kerim dedirten bir felsefe.

tahayyül etmek

imgelemek, zihinde canlandırmak olarak tanımlanabilir.

zaten kelimeyi az çok biliyordum ama hiç bir konuşma esnasında kullanılışına denk gelmemiştim. öyle pat diye de 'bugün yeni kelime öğrendim hadi kullanayım da havalı görüneyim' şeklinde bir imaj da vermek istemiyordum. bir gün komedi dükkanı izlerken tolga çevik, yönetmene laf sokmuştu. siz öyle tahayyül edin, anlayan anladı zaten diye. o zaman ilk cümle içinde kullanılışını da görmüş oldum. ayrıca tolga çevik gerçekten kelime hazinesi zengin bir insan.

dakik

kabaca her şeyi zamanında yapmaya özen gösteren kişi.

bu konuda almanlar ün salmıştır. planlı, düzenli bir yaşam tarzı. belki çoğu için monoton addedilebilir fakat insanın karmaşadan uzak belirlilik içerisinde yaşaması da kişiye bir rahatlama verir.

atatürk'ün gençliğe hitabesi

19 mayıs törenlerinde de öğrencilere topluca okutturulurdu. bunun stadda tek vücut şeklinde okunduğunu düşünüyorum, muazzam bir şey... tabi yaşım o yıllara yetmiyor.

genç cumhuriyetin kurucusunun ülkesine yön vermek, gençlere yol çizmek amacıyla hazırladığı hitabedir. 30'lu yılların konjonktüründe söylenmesine rağmen günümüz için bile geçerliliği vardır.

mezopotamya

ilk yerleşim yerlerindendir. tüfek, mikrop ve çelik adlı bir kitap vardı. gerçekten dünyanın beşeri tarihini biraz kavradığınızda nasıl bir yer olduğunu daha iyi idrak ediyorsunuz. başka coğrafyalarda insanlar hayatta kalmak için kalorisiz lapa yerken mezopotamyada buğday ana besin maddesi oluyor. bir veriyorsun, yirmi otuz alıyorsun. bu şekilde hayvancılık yapabiliyor, onları besleyebiliyor keza yemek sorununu kısmen çözdüğünüz içinse ilerlemeye bilhassa düşünmeye vakit ayırabiliyorsunuz. burada bölgenin temel özelliği tabiki de verimli topraklar ve su. iki nehirin olması bu coğrafyayı bambaşka bir havaya sokmuş olmalı. işte böyle medeniyet başlangıcı bir coğrafyada daha düne kadar gap projesi olmasaydı güney doğu illerimiz doğru dürüst suyu bulamayacaktı.

sittin sene

bu kelimenin birkaç yıl öncesine kadar sadece argo anlamıyla kullanıldığını sanıyordum. bir konuşmasında binali yıldırım sittin sene deyince * ne dedi duymadınız mı, oha oldum. etrafımdaki herkes hipnotize olmuş, tepkisiz izliyor. kelimeyi google'layıp arayınca da bunu mu demek istediniz:sittin sene şeklinde google beni bozmuştu. o gün bu gündür böylesine cahilliğimin yüzüme vurulduğu bir an olmamıştı.
argo olarak ise (bkz:siktin sene)

kriminoloji

(bkz:suç bilimi)

oldukça ilgi çekicidir. bir kimsenin neden suç işlediği, bunun altında yatan nedenin ne olduğu; psikolojik mi yoksa genetik bir sebebe mi dayandığı gibi 'yav bu adam tamam yapmış ama neden yapmış bir sor bakalım' diyen kötü gün dostu suçlu müttefiki şeker gibi bir bilim dalı. bu dersi fakültede alırken doğuştan suçlular teorisini savunan cesare lombroso adlı bir italyan amcamız vardı. kendisi suçluların kalıtsal özelliklerinin birbirine benzediğini, kafatasından, yüzün şeklinden, yapısından bir kimsenin suçlu olup olamayacağını anlayabileceğimizi iddia etmiş ve bu konuda da hayli kafatası toplayıp analiz etmiştir. misal hırsız için el becerisi gelişmiş, küçük, ince dudaklı olmasını temel almış. katillerin soğuk, cam gibi gözleri olduğu, keskin burunları olduğunu iddia etmiş. kadınların ise erkeklerden daha fazla gaddar olabileceğini söylemiş. hani bazen gazı verdiğimiz amcalar der ya bir bakayım adamın seceresini sererim, ne olduğunu anlarım diye bu araştırmacı insan da ayak şeklinden, yüz şeklinden vücudun boyutundan insanların suç profilini çıkarmış. geniş omuzlu, kalıplı, boylu insanlar için daha çok yaralama, bire bir mücadele gibi suçları belirtirken küçük, minyonlar için ise hırsızlık gibi bire bir mücadenin daha az rastlanacağı suçları seçmiştir. şimdi bu şekilde belirtince yav bu nasıl genelleme denilebilir. fakat bu konuda hayli analiz, araştırma yapılmış ve ortaya bir profil konulmuş. olayı çok basite indirgeyecek ama ışid tipli bir kişinin yanında kendinizi nasıl hissettiğinizi sorgulayın. araştırmanın amacını kısmen kavrayacaksınız. amaç demişken burada temel amaç suçlu tiplerini küçüklükten belirleyip bunlara önlem almaktır.

organ bağışı

insanların kendi hür iradeleriyle, beyin ölümü tanısı konmasından sonra, hastalıkların tedavilerinde kullanılması amacı ile organlarını bağışlamalarıdır.

18 yaşını doldurmuş olan,

hukuken akli dengesi yerinde olan, herkes, 2238 sayılı kanuna göre organlarının bir bölümünü ya da tamamını bağışlayabilir.

burada kritik husus şudur: size bağış yapmak istediğinizde neleri bağışlamak istediğinizi belirttiğiniz bir form doldurtulur ve bir bağış kartı verilir. olası bir durumda siz öldüğünüzde bu kartı bulan kişiler sizin organlarınızı direkt alamazlar. öncelikle kural olarak bağış yaparken belirttiğiniz yakınınızla iletişime geçip onun olur vermesini beklemelidirler. bir hocam hukukta bir cümlede kural olarak diye bir şey yazıldıysa onun istisnası mutlaka vardır demişti. dolayısıyla bunun istisnası ise yakınınıza ulaşamayacak durumda olmaları ve organ naklinin acil gerekiyor olmasıdır. bu kısımda değişiklik yahut yanlış aktardığımı düşündükleri kısım varsa yazarlar yeşillendirsinler düzenleyeyim.

ekstradan toprak olacağına birisini sevindirsin. organ bağışı güzeldir. bir kan lazım olduğunda bile dört dönüyor insan. organ ise çok daha kritik.

tiyatro

ilk defa tiyatroya gittiğimde sahnede ermeni çetelerin yerel halka yaptığı zulmü konu alan bir oyun oynanıyordu. izledik bitti, oyuncular selam verecek diye beklerken ermeni çete liderini canlandıran genç selam verdiğinde salonda kıyamet koptu. ıslıklar, yuh sesleri; 'ya allah bismillah allahu ekber' sloganı ile bozkurt işareti yapan, küfür eden insanlar vardı. gerçekten nasıl bir çomarlığın içine düştüğümü; kimlerle yaşadığımı sorgulamış şaşırmıştım. bu kadar mı vizyonsuzdunuz? bir üzüldüğüm nokta ise çocuğun arkadaşları, ailesi gelmiş; donup kalmışlardı. o günden sonra bir daha gitmedim.
yalnız şunu tahmin ediyorum: muhtemelen bir derneğin, kurumun abazan tayfasını medeniyet görsünler diye etkinlik adı altında getirmiş olmalılar. diğer türlü bunun izahı yok.

ekşi sözlük yazarlığı olan üyeler

bir diğer sözlükte yazarlık almış üyelerdir.

ekşi sözlüğü severim. inanılmaz bir bilgi deryası. yok yav, bunu hangi ara biliyordunuz da başlığını açtığınız dediğim çok oldu. biraz olay nereden nasıl bir beklenti içine girdiğinle ilgili. bir şey aklıma takılır, ilk ekşi sözlüğe bakarım. bir olayda ikilemde kalırım fikir edinmek açısından yine oraya bakarım. adını sanını duymadığım bir az ünlü ile denk gelirim oraya tıklarım. ayı sözlük hiçbir şey yazmasa bile sırf eşcinsellerin olduğunu göstermesi açısından bile değerlidir. ekşi sözlük ise bir derya. o sebeple yazarlığı belki ama takip edip faydalanmak önemli.

lgbti temalı kitaplar

(bkz:dante ve aristo evrenin sırlarını keşfediyor)

okuduğum ilk lgbt temalı romandır. bu sebeple olsa gerek, en beğendiğimdir. iki gencin tanışıp arkadaş olmaları ve cinsel yönelimlerini keşfetmelerini konu alıyor.

çiçek hastalığı

yetişkinlerin ağır şekilde geçirdiğini bizzat vucüdumda deneyimlediğim hastalık.
yeğenim suçiçeği geçirmişti ve biz hiçbirimiz geçirmemiştik. ona sarılmadığımızda aynı ortamda az durmaya çalıştığımızda çok üzülüyordu. mecburen temas etmek zorunda kalmıştık. çünkü bir şekilde ihtiyaçlarını karşılamasına yardım etmemiz gerekiyordu.
kütüphaneye ders çalışmak için gitmiştim. kafamı dik zor tutabiliyordum. eve gideyim yatayım dedim. aşırı halsizlik ve ateşim vardı. yav ne oluyor 17 yaşında delikanlı insanım dedim. sonrasında en fazla 50-100 adım anca atabilip, durakta ayakta otobüs beklemeye başlamıştım. ayakta bekleme sürem 3 dk falandı çünkü daha fazla dayanamayıp yere oturmuştum, evet. ayaklarım dayanamamıştı ve titremeye, vücudumu çekmemeye başlamıştı. devamında bir 15 gün vucüdumun her yerinde çıkan -malum organımda bile vardı- kabarcıklara merhem dokundurmuştuk. benim için çok zor bir süreçti. ayrıca çok da kaşıntı yapıyor bu kabarcıklar. böyle derinizi yolmak falan istiyorsunuz ama bu sefer de patlayınca diğer kısımlara yayılıp daha çok çıkıyor. en iyisi hiç kaşımadan o sulu kabartının kuruyup kabuk bağlamasını beklemek.

#edit başlık sahibi suçiçeği ile alakası olmadığını yazmış. yanlış yere entri girmiş olduk. neyse yine de bir şey öğrenmiş oldum.

üstteki yazar

dedikoducu, yaptıklarıyla yüzleşmekten korkan bir yazar. bir taraftan da iyi niyetli ama biraz boşboğaz olduğunu düşünüyorum. neyse çok da gömmemek lazım.

türkiye'de anayasa mahkemesi'nin işlevi sorunsalı

chp'li vekil enis berberoğlu'dan sonra tekrar gündeme gelen sorunsaldır. anayasa mahkemesi'nin kararının yerel mahkeme tarafından tanınmaması ne kadar doğrudur? işte bu konuya ben dahil birçok hukukçu arkadaşım çözüm sunamamaktadır. bir kısmımız bağlayıcılığını sağlayan bir kanun olmadığını ileri sürerken bir kısım ise anayasa mahkemesi'nin verdiği kararın neye yarayacağını sorguluyor. işin bir kısım boyutu siyasi olmakla birlikte özellikle son zamanlardaki değişikliklerle beraber anayasa mahkemesi'nin kararlarını tanıyan yerel mahkemeler olduğu gibi tanımayanlar da var. bu kısıma bir düzenleme ihtiyacı var gibi.

avukat

an itibariyle yüzü aşkın üniversitenin hukuk fakültelerinden mezun, her yıl 13-14 bin kişinin aralarına katıldığı yargının savunma ayağıdır. yapılabilmesi için öncelikle bir yıllık zorunlu stajyerlik döneminin tamamlanması ve bir baroya kaydolunması gerekmektedir. son zamanlarda avukatlık kanununda yapılan değişiklerle tek bir ses olmalarını sağlayan örgütleri olan baroların bölünebilmesine imkan tanınmıştır. 5000 üyenin üzerindeki her ilde 2000 üye elde edildiğinde yeni bir baro kurulma imkanı tanınmıştır. dolayısıyla istanbul, ankara ve izmirde 2. bir baro gündeme gelebilecektir. unutmadan kimse yanınızda olmazken size arka çıkan avukatınız olur. bu sebeple müvekkilin derdi sadece müvekkilin derdi olmaktan çıkar, avukatın da derdi olur. aynı zamanda iyi birer psikologdur.

son bir not: ceza avukatı, icra avukatı diye bir şey yoktur. bir avukat hukukun tüm alanlarında dava alabilir. sadece uzmanlığını belirli bir alanda geliştirmiş ve müvekkil portföyü o alanda genişlemiştir.
  • /
  • 13

pasif nasıl domalmalı

adama ve karisina tecavuz eden cinci hoca

hayalimdeki cinci hocalık ortamı. hem gelen kadını badele, hem gelen kocasını. mutlu bir aile olarak ikisini de gönder. sen mutlu, herkes mutlu, lerzan mutlu.

burhan kuzu

başkanlık sisteminin gelmesi için yırtınan,
muhalefet üyelerini terörist ilan eden,
zindaşti vb skandallarda adı geçen,
covidin abartıldığını söyleyip covid yönetimimizi yere göre sığdıramayan,
hatta başkanlık sistemi olmasaydı covid'i yenemezdik diyen,
billimsel düşünceden uzak profesör bugün covid 19 yüzünden hayatını kaybetmiş.

üzüldüm çünkü bu dünyada yargılanamadan gitti. gerçi hoş, yargılansaydı da "ak"lanırdı. tanrı'nın adaleti üzerine olsun.

ayı sözlük itiraf

hiçbir aidiyetimin olmadığı bir kara parçasının vatandaşıyım. mutsuzum. umutsuzum. defolup gitmek istiyorum. ve en yakın zamanda da gideceğim.

ayı sözlük itiraf

dün rakı masasında dertlerimizi meze yapıyorduk yine.
yapıyorduk derken arkadaşlarım yapıyordu doğrusu. herkes çekilen dandik aşk acısı ağlaya ağlaya anlatıyor. dandik diyorum çünkü 1 çift memeye acılarını unutacak insanlar.
anlatıyorlar sözlük, sürekli bir şeyler diyorlar ama duymuyorum. okyanusun dibine çapa atmış gibi boşluğa bakıyorum. o kadar boğluyorum, sıkılıyorum ki anlatamam size.

derdimi anlatamıyorum, nasıl anlatayım ki hepsi kapalı kapılar arasında yaşanmış, yasak elmadan ibaret onlar için yaşadıklarım. içimden sadece siz ne anlarsıniz aşktan demek geçiyor ama yutkunuyorum.
muazzez abacı vurgun çalıyor öyle bir içten söylemişim ki "ulan yorgo derdin mi var sanki keşke senin gibi olsak" diyorlar, gülüyorum "benim derdimde dertsizlik işte" diyip geçiyorum.
çektiğim acının, yaşadıklarımın birazını yaşasalar keşke. keşke beni anlayabilecekleri bir gün olsa.

tanrı varsa şayet neden bu yaşadıklarımı bana reva gördü bilmiyorum. sınavsa şayet neden en zor kağıt bana geldi anlamıyorum. günden güne yok olmak bizimkisi.
sahi yok oluştan kurtuluş var mı?

ülkeden kaçıp gitmek için nedenler

sözlük yazarlarının şu an düşündükleri

yeğenimi haşladım biraz.

sen o kadar uğraş et kursa kaydet paşam haftada bir gün yedi saatlik kursa çok uzun, sıkılırım, girmek istemiyorum diyor. bir vasıf kazanması için ne yaparız ne ederiz diye düşünüyorum ama bu çabamdan ötürü de beni kötü bilsin istemiyorum.

en sevmediğim "onun iyiliği için ona karşı" ebeveyn hatasının içine girmek rahatsız etti beni.

sonra tabi pişman oldum. aldım karşıma
'ben seni düşünüyorum' adı altında sana istemediğin bir şey yaptırmaya hakkım yok ama madem istemiyorsun neden uğraştırıyorsun beni?

hem hiçbir şey kolay olmuyor armut piş ağzıma düş yok öyle bir dünya. daha hiç gidip görmeden sıkılırım diye bırakır mı insan?

gitmeyeceğim diyorsan gitme tabi. kendine bir şeyler katmayı ancak sen istersen mümkün olur, bunu istediğin zaman ben sana destek olurum sadece, bundan ötesi zorbalık yapamam

dedim konu tatlıya bağlandı.
dayı olmak güzel.

kilolu olmanın kötü tarafları

en kötüsü de yemek yerken şahika koçarslanlı'ya dönüşüyorum.

-yemek yerken oyalama beni beee.
*

mithrander

mithrander

yeni sözlük yazarı. aramıza hoş geldin.

(bkz:askk)

Toplam entry sayısı: 243

üstteki yazar

dedikoducu, yaptıklarıyla yüzleşmekten korkan bir yazar. bir taraftan da iyi niyetli ama biraz boşboğaz olduğunu düşünüyorum. neyse çok da gömmemek lazım.

mustafa kemal atatürk

büyük ölümlere matem gerekmez. fikirlerine sahip çıkılsın yeter.

kurucu babamız, unutmadık! cumhuriyetin bir genci olarak saygıyla anıyorum.

muz cumhuriyeti

bunun hikayesini bu hafta öğrendiğimde şaşırdım. olay şöyle:
muz önceden popüler değilmiş. insanlar muzu tanımıyor, dolayısıyla sofralarında yer vermiyorlarmış. bir amerikan şirketi olan united fruit company, bu muz işine el atıyor. reklamlar, teşvikler, faydaları vs. devamında muzda müthiş bir patlama yaşanıyor. dolayısıyla tek becerisi muz yetiştirmek olan devletlerde bu olay ekonominin tamamen muza kayması anlamına geliyor. bu amerikan şirketi de ekonomisi muz üzerinden dönen bu devletlerde istediği yasadan tutun, istediği yöneticiye kadar hemen hepsinde belirleyici faktör olmuş.

fevzi çakmak

atatürk'ten sonra hakkıyla mareşal olan ikinci kişi, paşa.

hemen her yerde bir okulda ismini cismini görürüz fakat atatürk'ün silah arkadaşı olması dışında hakkında pek bir şey bilmeyiz. fevzi paşa, atatürk'ün yerine geçmesini istediği kişidir. fakat ismet inönü cumhurbaşkanı olunca biraz da ikinci dünya savaşı'nda almanların yenilecek olması olsa gerek fevzi paşaya mesafeli davranılmıştır. kendisi ölmeden önce ziyaretine gelen ismet paşa'yı reddeder ve ülkeye her emeği geçmiş insanda olduğu gibi kırgın ölür.

iş yerinde başıma gelen kötü olay

mutlu bir ailenin bireylerini birbirine düşüren karaktersiz, dedikoducu yazar eylemi.

birincisi dedikodu yapıyor,
ikincisi yüzleşmekten korkuyor,
üçüncüsü bir başkasının özelini, kişisel verisini karıştıracak kadar da saygısız.

şimdi bu kadar yüklenmemin sebebi unutulur gider demesi. mesleğim dolayısıyla çok fazla boşanma görüyorum. unutulup gitmiyor.

ayı sözlük itiraf

(bkz:sad story)

bundan seneler evvel beraber vakit geçirdiğim yakın arkadaşım vardı. baktım bundan hoşlanmaya başlıyorum. kendimi frenlemeye çalışıyorum yok olmuyor. cinsel yönelimimi de tam olarak kabullenememişim. biseksüel olmam dolayısıyla ilgimi kızlara çekmeye çalışıyorum, yok bana mısın demiyor. birisiyle konuşsun, kıskanıyorum. kafam sürekli ona gidiyor. morali bozuk mu benim de bozuluyor. aç mı ona da bir şeyler alıyorum vs. derken açılmaya karar verdim ağzımın payını da alacağımı biliyorum. güzelce bir red yedim ve o red yaşanmamış gibi arkadaşlığımızı devam ettirmeye çalıştık. başaramayıp birbirimize girip kötü bir şekilde ayrıldık. kendisiyle başka başka illere gittik. hiç alakasız bir şekilde yıllar sonra iş yerimin karşısında çalışmaya başladığını acı bir tesadüfle öğrenmiş bulundum. yemin ederim bir anda karşımda görünce dizlerim titredi, olduğum yere çivilendim sandım. illaki denk geliyorum. bir yabancıymışız gibi geçip gidiyoruz. yani el insaf be adam. seninle her bu durumu yaşadığımda kalbim acıyor. türkiye'de başka çalışacak yer mi kalmadı yav. yazıktır bana da.

üstteki yazar

dedikoducu, yaptıklarıyla yüzleşmekten korkan bir yazar. bir taraftan da iyi niyetli ama biraz boşboğaz olduğunu düşünüyorum. neyse çok da gömmemek lazım.

finlandiya

zamanında rusya ve isveç baskısı altında kalmış fakir, bataklıklar içerisinde bir ülkeyken günümüzün en ileri medeniyetlerinden birisi olan ülkedir. öyle ki bu ülkedeki memurlar isveç'ten gelirmiş. insanları hayattan bezmiş, geleceğe karşı umudu olmayan, kendi öz saygısını kaybetmiş bir toplum ve onlara bakıcılık bir nevi sürgün addedilerek çobanlık eden isveçli memurlar. sonrasında öğretmenler çıkıyor, aydın insanlar çıkıyor ve düzeni sorguluyorlar. yeni nesli tutuşturuyorlar. misal bir tabir okumuştum. insanlar bir yeri kötülerken kışla gibi dermiş. askeriyeyi it kopuk olarak görürlermiş. fakat eğitimle insanlar artık kışla gibi kavramını tertipli düzenli yerler için kullanır olmuşlar. çünkü kışlalar da dingonun ahırından bir düzenin olduğu, bilgili aydın subayların yetiştiği yerlere dönüşmüş. finlandiya'nın finlandiya olmasında isveç yerine rusya hakimiyetini seçmelerinin dönüm noktası olduğunu söylerler. şöyle ki rusya ile konuşurken dışarıda bağımlı içte özgür bir oluşum istemişler. rusya da zaten bataklık ve bitik bir ülkenin sadece kendisine tampon olmasını kafi görüp kabul etmiş. o aşamadan sonra kendi öz evlatları ülkenin yönetiminde, askeriyesinde, hukukunda bilhassa eğitiminde söz sahibi olmaya başlayınca finlandiya artık, bizim halk evleri, köy enstitüleri ile başlayıp devamını getiremediğimiz, muasır medeniyetler seviyesine çıkmanın ilk adımını atmış.

kuryeden gelen sen gey misin mesajı

olayda direkt hakaret yok fakat gerçekten tepki gösterilmesi gereken bir durum var. yani sen bir işletmesin ve işin dolayısıyla öğrendiğin kişisel veri telefon numarası üzerinden insanlarla bağlantı kurmaya çalışıyorsun. olayı homofobikliğe çekmemek gerek. bu olayın bir kızın telefonunu hastaneden araklayan çalışandan gbt yapıp alan ınstagramdan istek atan bekçiden ne farkı var?

bana yapılsa ben de bozulurdum. bir de direkt 'gey misin' yazmış inek. tut ki adam geyim dedi. derdinin arkadaşlık olduğunu nereden çıkarıyorsunuz misal. başına durduk yere dert alabilir. türkiye'de yaşıyorsunuz bunu unutmamak gerek. 20 lira için insan öldürülen, trafik ışıklarında yeşil yandıktan iki sn sonra arabasını hareket ettirdi diye kişinin arabası taranan bir ülke burası.

adama ve karisina tecavuz eden cinci hoca

hocaların cini bu şekilde çıkardıklarını artık herkes biliyor.* bunu göze alıp gittikten sonra da adam cin çıkartınca ağlamayacaksın.

düşük zekalı insanların dini duygularını kullanarak hem paralarını alan hem de cinsel ihtiyacını gideren hocadır.
(bkz:odaya girdiğimde cinini sıvazlıyordu)

turgut özal

kürt sorununun kürt sorunu olmasında -belki istemeden- emeği geçen kişi. 1989 yılında ırak'tan ülkeye aldığımız binlerce mülteci, asimile olamayıp daha sonrasında pkk gibi oluşumları destekledi. kaçak elektriğe yöneldi vs. daha öncesinde bu kadar belirgin bir durum yoktu.

mustafa kemal atatürk

büyük ölümlere matem gerekmez. fikirlerine sahip çıkılsın yeter.

kurucu babamız, unutmadık! cumhuriyetin bir genci olarak saygıyla anıyorum.

adama ve karisina tecavuz eden cinci hoca

hocaların cini bu şekilde çıkardıklarını artık herkes biliyor.* bunu göze alıp gittikten sonra da adam cin çıkartınca ağlamayacaksın.

düşük zekalı insanların dini duygularını kullanarak hem paralarını alan hem de cinsel ihtiyacını gideren hocadır.
(bkz:odaya girdiğimde cinini sıvazlıyordu)

bursa

mülteci, göçmen şehri. bulgaristan göçmenleri hadi neyse bizden zaten de bu suriyeliler had safhada.

zamanında severdim de şuan pek hoş gelmiyor gözüme. küçük şehire alıştım çünkü. iki işim oluyor tüm günümü alıyor. geçen gün hem tapuda hem de nilüfer vergi dairesinde işim vardı. gün pert oldu.

#edit genç suriler rahatsız. *

bülent ecevit

şair, dsp genel başkanı, eski başbakan. oldukça naif, mütevazi bir yaşamı oldu. bir atmde sıra beklerken yahut trafik ışıklarında trafiğin açılmasını beklerken görebilirdiniz. kendisi belki siyasi olarak en başarılı isim olmayabilir ama hiç kimse onun hakkında çaldı çırptı diyemez. ayrıca 2001 krizinde kendisine yakın gördüğü ve cumhurbaşkanı olabilmesi için desteklediği ahmet necdet sezer ile istediklerini yaptıramadığı için tartışmış ve anayasa kitapçığı fırlatma meselesi hasıl olmuştur.
1974'te kıbrıs harekatı yapıldığında başbakandı.

biz demirellerden, türkeşlerden milliyetçilik dersi almayız. sevgili kardeşlerim; biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, kıbrıs'ın topraklarına, ege'nin deniz yataklarına yazmışız. biz milliyetçiliği batı anadolu'nun haşhaş tarlasına yazmışız.

yine bir mitinginde bir ablamız benim kara oğlan çıktı mı diye millete sormuş. bunun üzerine bu tabir halkta karşılık bulmuş. (bkz:karaoğlan)