hayatımın "sil baştan" seçeneğidir, sıfır noktasıdır, yeni yuvamdır. yıllardır istediğim tüm bağlarından arınma, her şeyi ve herkesi geride bırakarak saf özgürlüğün hissiyle her şeye yeniden başlama hayalime kavuşacağım yerdir.
zaten özleme duygusu olmayan bir insan olarak arkamda bıraktıklarımdan üzüntü duymayacağımı bilerek gidiyorum. gelmişimi geçmişimi, anılarımı, sevinçlerimi üzüntülerimi, iyi ki ve keşkelerimi, herkesi ve her şeyi bırakarak, geleceğimi yanıma alarak büyük umutlarla gidiyorum. gerçek beni asla ama asla anlayamayacak ailemin, bir kaç esaslı dost dışında sadece yargılamaya odaklı,empati, hoşgörü ve nezaket yoksunu çevremin ve gidişatından hiç hoşlanmadığım toplumun beni istediğim hayatı yaşamama engel olan bağlarından koparak gidiyorum.
gelecekte neler olur bilmiyorum ama geri dönmek zorunda kalmamayı umarak gidiyorum. belçika'da dilediğim yaşama kavuşabilmek dileğiyle gidiyorum.
içinde yaşamayı çok sevdiğim ancak son bir yıldır yolların, araba -otobüslerin- tüm toplu taşıma araçlarının, binaların, kaldırımların , cafe-restaurantlarin dolup taşması ve artık a noktasından b noktasına gitmenin benim için sadece çileye dönmesi sebebiyle yaşamaktan eskisi kadar zevk alamadığım şehirdir. neyseki çilem sona eriyor.
sana yanığım ama bu ateşi harlama nalan
dizinin dibi çok güzel yer ama yaşayamam ben orada
sen bahçesin ben kasırga, çiçeklerin kopar burada, yapma nalan
ben karşının taksisiyim, ömrünün hay aksisiyim,olmaz nalan
bak ben yara gibiyim gönlünde bir yara gibiyim nalan
sal beni gideyim ömründe bir kara meleğim nalan
ben yara gibiyim, gönlündeki yarayı kapat nolur
sal beni gideyim, ömründe bir kara meleğim (lekeyim) nalan
sen kıştasın ben boş soba, ayakların üşür burada, yakma nalan
sessiz konuş ne olursun ayıp olur kahrolursun olma nalan
mezun olduğum lisede aynı dönemde okuduğum kişi olan emir can iğrek'in beni kendine kitleyen şarkısıdır. parçada sevdiği kişiye göre uygun olmadığını acı dolu cümlelerle anlatmaya çalışan bir sevdalının hikayesini görüyoruz.
şarkının sözleri olsun, müziği olsun her şeyiyle oldukça başarılı bulduğum bir çalışmadır. son derecede sade ve mütevazi bir klibi vardır ki çok da sempatik gözüküyor klibinde.
ben karşının taksisiyim, ömrünün hay aksisiyim gibi iki saçma cümle nasıl duygusal geliyor kulağıma bilmiyorum ama müziğin gücünü de sorgulayacak değilim.
filipinlerde yaşanan hadisedir. filipinlerde bir avm'de trans bir kadın, trans olduğu fark edilip cinsel organı sebebiyle kadınlar tuvaletine girmesine temizlik görevlilerince engel olunuyor, çağrılan polis durumu kabul etmeyen kadını kelepçeleyip bodrum kata götürüyor. (transeksüel travesti ayrımlarına çok iyi derecede hakim değilim, buradaki mağdur özelinde yanlış kullanıyorsam düzeltin lütfen)
kadın ortada sorun yok iken suçlu muamelesi görüyor.o da yetmiyor avm yetkilileri kadına dava açıyor. ne mantıkla, ne gerekçeyle anlamış değişim. şaka gibi. neyse ki dava düşüyor. tuvalete girmesine engel olan görevli daha sonra kendisine özür mektubu yolluyor falan ama ne fayda?! böyle bir eziyetin telafisi bence yok.
şimdi ben şunu merak ediyorum. penisi var diye kadınlar tuvaletine alınmayan bu trans kadını sahip oldukları bu alelade mantık çerçevesinde göğüsleri var diye erkekler tuvaletine de almayacaklardı. en basit ve en doğal hakkı olan bir şeyi tekrar hak etmeye mecbur bırakılacaklarsa, bu insanlar hayatlarına nasıl devam edebilirler?
bu insanları gereği olmayan bir savaşa sokmak bu insanları ölüme sürüklemek değil de nedir? kendisinin daha özel, iyi, üstün olduğunu zannedip yaşamayı daha çok hak ettiğini düşünen bu öldürücü zihniyetin yakalarımızı bırakması için kaçımız daha bu muameleye maruz kalmalı?
imkansızların yer almadığı bir dünya deneyimi yaşabilmemiz içindir. gerçek dünyada ne kadar yetersiz ve aciz hissediyorsak rüyalar aleminde bir o kadar sınırsız güce ve imkana sahibiz.
şahsım adına rüyalarımdan kazandığım huzur, özgüven ve mutluluk ile elde ettiğim gücün gerçek hayatta ayakta kalmama yardımcı olduğunu söyleyebilirim.
güzelliği ve fiziğiyle kazandığı paraların rahatlığıyla yaşarken,kadının zaten değer görmediğ türkiye gibi bir ülkede, hangi şartlarda yaşadığını dahi bilmediği kadınların yeri hakkında çöp değerinde yorumlarını bir çok kez dile getirmiştir. ayrıca erkeklerin eşlerini aldatmasına müsade edilmesi gerektiği gibi saçma sapan bir konuşmasını hatırlıyorum.
bunları söyleyebilecek kişinin kendisine saygısı ne kadar vardır bilmiyorum açıkçası ama benim görüşümde yok denecek kadar azdır.
senin kendine saygın kalmamışken kim sana niye saygı göstersin?
senin kendine saygın kalmamışken bütün kadınlar hakkında olması gerekiyor dediğin düşüncelerini kim ne yapsın?
herkes diyemesek de belli bir kitlemiz, bir şekilde bir zirve altında toplanmak, görüşmek ve tanışmak istiyor. ancak çoğu zaman kimsenin elini taşına altına koyduğunu göremiyoruz. bunun aslında ne kadar kolay olduğundan bahsetmek isterim.
zirve nedir, neden düzenlenir, nasıl olmalıdır, kimler düzenleyebilir? ( sözlük kuralları değildir, şahsi yorum içerir)
zirve nedir?
ayı sözlük bazında konuşacak olursak, isteğe bağlı bir tema çerçevesinde ayı sözlük yazarlarıyla bir araya gelmek için düzenlenen etkinliklerdir.
neden düzenlenir?
bir araya gelindiğinde, birbirini tanımayan yazarların tanışmasını, yeni yazarların sözlüğe daha hızlı aidiyet hissini kazanmasını, halihazırda tanışan yazarların birbiriyle daha yakın ve samimi arkadaşlıklar kurabilmesini sağlayacağına inanıyorum. zirvenin teması ve etkinliklerine göre de beraber eğlenebildiğimiz bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
nasıl olmalıdır?
buna dair bir kural bence yoktur. beraber yapılmak istenen herhangi bir aktivite altında, birden fazla aktivite içeren bir etkinlik planı oluşturularak istendiği şekilde vakit geçirilebilir. yani kafanıza göre...
kimler düzenleyebilir?
zirve düzenlemek için sözlük sahibi, yöneticisi, editorü, moderatorü olmak gerekmiyor. sözlük yazarı olan herkes istediği şekilde, istediği zaman zirve düzenleyebilir. yapacağınız tek şey yer ve zaman belirleyip, ne için toplanacağınızı belirtmek geriye de konuyla ilgisi olan olmayan farketmez yazarların katılımı kalıyor.
uğraşacağınız şeyler mekana rezervasyon gerekiyorsa onu yapmak ve zirve içeriğine bağlı olarak düzenleyeceğiniz aktivite varsa organize etmek. düzenlenmiş eski zirvelere bakarak fikir edinebilirsiniz.
umarım zirve düzenleme konusunda biraz da olsa cesaret kazandırır bu yazı. sizin de bu sözlüğün bir parçası olan yazarlar olarak görüş ve yorumlarınız önemli olduğundan bu başlıkta paylaşmanızın katkısı olacaktır. beraber nice zirvelerde görüşmek dileğiyle...
kilo alımıyla beraber sıkmaya başlayan pantolonların tombik bedenlere karşı grevidir ki bu sayede kendi kendine olmaya başlar. beni artık giyme de git götüne göre pantul al deme biçimidir.
her kuşu s*ktiniz de, kalan leyleğe sırayı getirdiniz dedirten karardır.
uluslararası işleyişi geliştirilmiş ve oturmuş her uygulama ve sistem bizde hep yasaklanıyor, kısıtlanıyor. vikipedi, uber, booking.com vs. netflix türevi internet kanallarına da sansür getirdiler en nihayetinde.
sizin geri kalmış beyinlerinizde oluşmuş ahlak kalıplarınıza ve uygun gördüğünüz şeylere indirgenmiş içeriklere kanaat etmek zorunda mıyız?!
dengini veya daha iyisini üretemediğiniz gibi dünya geneli kabul gören ve çalışan sistemleri engelleyecek kadar da despot bir yapıya sahipsiniz.
neyin gerekli neyin gereksiz olduğuna herkes adına karar verme haddini kendinde gören baskıcı bir hükümet anlayışınızdan da gına geldi. insanlar sizin yüzünden ülkesine soğumuş halde kurtulma hayalleriyle yaşıyor. sizin de halk tarafından sansürlendiğiniz günleri bekliyoruz.
erdoğanı götünde büyütenlerden iyidir, ki erdoğan büyüttükleri götlerinden bu kişileri sikmesine rağmen bu kişilerin götünde büyütmeye devam etmeleri, bu kişileri tecavüzden zevk alanlar derneği'ne de otomatik olarak üye yapar.
bunu garipsemek, seveni mal olarak itham etmek, bu kategoridekilere tabiri caiz olarak da olsa bok demek içten içe üstten bakmak, karşındakini küçük, kendini ondan üstün görmekmiş gibi geliyor bana.
yıllarca ayı sevdiğim için beni bilen çevrem "resmen godoman/şişko/çirkin adam/obez/kamyoncu.... seviyorsun" falan dediler. ama beni çeken, gözüme hoş gelen, bana haz veren buydu. lakin bunu onlara anlatabilmek ne mümkün!
hangi cinsiyeti sevdiğimizin yargılanması bitti, şimdi daha spesifik olarak nasıl kişileri sevdiğimizi yargılamaya mi başladık?
ben. tam bir ortam orospusuyumdur. ortamdaki herkesle özel bir arkadaşlık kurup sürekli dedikodu bombardımanına tutulan kişiyimdir. kendime bayılıyorum.
kitap okumak eyleminin sembolik bir şey olduğunu düşünecek olursak, kendisine hiç bir şey katmayacak birisiyle hayatını paylaşma çabası genelde büyük hüsran ile sonuçlanıyor.
yalnız burda kendi aramızda bile birilerini genelliyor olmak ne kadar üzücü. lezbiyenler maskülen, gayler feminendir stereotypeından farksız bu genelleme.
homojen dergi'nin 14. sayısı ile yeniden karşınızdayız. emeği geçen tüm yazar arkadaşlara teşekkür ederim. homojen dergi ekibine katılmak isteyen yeni arkadaşları da bekliyoruz. bir mesaj kadar uzağınızdayız.
14. sayının tüm yazılarını bulabileceğiniz link aşağıda;
yukarıdakilerin tamamına ters düşecek ama ben yazar arkadaşımıza nedense kayıt olduğum günden beri en çok önyargı topladığım kişi diyerek başlayacağım. altını çiziyorum kendisini tanımadan bende oluşan önyargılar yığını var bunlar sadece teorik iddialar olarak sıralanacak. dolu dolu yazdığını düşünmüyorum bu yüzden fırtına öncesi sessizlik savının üzerini çizdim, çok aktif olduğu doğru ama sürekli kendi açtığı başlıklarda yazıyor gibi geliyor, başlıklara bakıyorum devamını getiren kimse yine çoğu zaman yok, getiren üç beş kişi de yine karşılıklı pohpohlaştığına inandığım sabit yazarlar. alternatif yazdığı çok şey göremedim çünkü yazdıkları hep aynı tonda ilerliyor ve çizgi olarak çoktan tekrara düşmüş gibi geliyor. girdisini görünce kesin yine okunacak bir şey yazdı demeyi çok istiyorum ama şimdilik bu sefer önyargılarım yıkılacak mi acaba diye okuyorum ki bu negatif bir yaklaşım dahi olsa sonuç olarak merakla takip ediyorum. bu kesinlikle karalama kampanyası değil dediğim gibi kim olduğuna dair hiçbir fikrim yok. iletişim dahi kurmadık, bu yazdıklarım belki çok eksi tepki alacak bilemiyorum ama dediğim gibi bende istemsiz oluşan önyargıları belirtmek istedim ki içimde kalmasın. nefret etmediğim ama sevmeyi çok istediğim bri yazar. başarılar diler saygılar sunarım.
kızlaaaar yeni bir zirve ile yine karşınızdayım. kesin katılacağını bildirenlerin sayısına göre olur diyorum. kalabalık bir sayıya ulaşırsak bir mekan belirlenir şuan için neresi bilemiyorum ama halledilir. üç beş kişiyle kalırsak da birimizin evinde falan olur en kötü ihtimal. benim kapılar sonuna kadar açık. evin kapıları yani. bence bi düşünün ona göre hareket edelim derim.
içi boş, çürük girdilere sahip yazarlık kariyerine sahip yazar arkadaşların sıkan paylaşımları beğenilmeyince, dışlandıklarını düşünerek kutuplaşma savlarıyla duyar kastıkları durumdur. bi sakin olup "ben ne yaptım da bir kutuplaşma meydana geldi?" diye düşünmeleri tavsiye olunur. yazdıklarınızın anlamı olmalı ki zıtlaştığınız düşündüğünüz kişilerle bir şeyler konuşabilesiniz ve ortak bir paydada buluşabilesiniz. karşısında boş ve anlamsız şeyler gören bir insan sizinle tartışıp haklı çıkmaya değer görecek bir şey bulmadıkça niye sizi taksın ki? hal böyleyken tabiki aynı değil zıt kutuplarda bulursunuz birbirinizi.
kızlaaaar yeni bir zirve ile yine karşınızdayım. kesin katılacağını bildirenlerin sayısına göre olur diyorum. kalabalık bir sayıya ulaşırsak bir mekan belirlenir şuan için neresi bilemiyorum ama halledilir. üç beş kişiyle kalırsak da birimizin evinde falan olur en kötü ihtimal. benim kapılar sonuna kadar açık. evin kapıları yani. bence bi düşünün ona göre hareket edelim derim.
yukarıdakilerin tamamına ters düşecek ama ben yazar arkadaşımıza nedense kayıt olduğum günden beri en çok önyargı topladığım kişi diyerek başlayacağım. altını çiziyorum kendisini tanımadan bende oluşan önyargılar yığını var bunlar sadece teorik iddialar olarak sıralanacak. dolu dolu yazdığını düşünmüyorum bu yüzden fırtına öncesi sessizlik savının üzerini çizdim, çok aktif olduğu doğru ama sürekli kendi açtığı başlıklarda yazıyor gibi geliyor, başlıklara bakıyorum devamını getiren kimse yine çoğu zaman yok, getiren üç beş kişi de yine karşılıklı pohpohlaştığına inandığım sabit yazarlar. alternatif yazdığı çok şey göremedim çünkü yazdıkları hep aynı tonda ilerliyor ve çizgi olarak çoktan tekrara düşmüş gibi geliyor. girdisini görünce kesin yine okunacak bir şey yazdı demeyi çok istiyorum ama şimdilik bu sefer önyargılarım yıkılacak mi acaba diye okuyorum ki bu negatif bir yaklaşım dahi olsa sonuç olarak merakla takip ediyorum. bu kesinlikle karalama kampanyası değil dediğim gibi kim olduğuna dair hiçbir fikrim yok. iletişim dahi kurmadık, bu yazdıklarım belki çok eksi tepki alacak bilemiyorum ama dediğim gibi bende istemsiz oluşan önyargıları belirtmek istedim ki içimde kalmasın. nefret etmediğim ama sevmeyi çok istediğim bri yazar. başarılar diler saygılar sunarım.
tam tersi durum için bu içerikte bir klip bile vardır türkiye'de. bardan kaldırdığı kadının erkek çıktığı bir içeriğe sahip.sonra bunu hande yener ve grup 84 coverladilar.
bir özellik belirten her başlığa, kendi cümlelerini kullanarak özgün anlatımıyla tanım girmek veya konuyu yorumlamak yerine kendini dünyaya tanıtmaya ant içmişçesine o başlıkta bahsi geçen özelliğin onda da olduğunu herkes bilsin isteyen yazardır. üç girdisinden birisi içinde "ben de bu kişilerden biriyim, biliyor muydunuz?" anlamı taşıyan"ben","bkz:ben","ben oluyorum", "bu benim" benzeri bilumum örneklere denk geleceğiniz, dolayısıyla ben merkezli, muhtemelen de ilgi orospusu olan yazardır.
açtığı başlıkların aşırı spesifik konular olmasının inanilmaz hoşuma gittiği yazardir. her gün yeni bir bilgi sayfaları gibidir adeta. yazdıkları da fena değil. okunur bu okunur.
oldukca hoş olan berberimin, traşı gereğinden fazla uzatarak elimin olduğu yeri hizalayarak alenen bastırarak yaptığı eylemdir. elim koltukla berberin bastırdığı yerinin arasında baya baya sıkıştığı için çekemediğim ama çekmeyi de beğenim doğrultusunda istemediğim için hoşuma giden küçük aksiyondur.