kendisinden nefret ettiğim, hükümet yalakası, instagramında 'hatime başlıyor muyuz? birinci cüz bitti bile' diye kuran fotoğrafı paylaşıp sonra da bir tane çocuk sahibi olduğu karısını aldatan, hiçbir yeteneği ve güzel sesi olmayan, saçını bir dönem bokum gibi bir sarıya boyamış insanımsı.
aklımıza neden hemen türkiye'de koşullar ve toplum baskısı ile bir kadınla evlenen bir gay geldiğini merak ettiğim durumdaki gaydir. halbuki birçok ülkede eşcinsel evlilikler legaldir. kim bilir belki bir gün **
devamsızlıktan kalmak üzere olduğum, birbirine bağlı birimlerin hareket edip, kuvvet iletimini sağladığı mekanizmaların anlık konum, hız ve ivmeleri ile uğraşılan makine mühendisliği dersidir.
son zamanlarda izmir ve yöresinde fazlaca vakit geçirmemden dolayı doldurabilecegim baslık. aklıma şuan için sadece kordon alsancak ve bostanlı sahillerinde içmek, * çiğdem yemek geliyor. bir kilo midyeyi 10 tl'ye almak, hicbir tadı ve özelliği olmasa da acıkınca boyoz yemek. neden hep yeme icme üzerinde duruyorum bir fikrim yok bu arada. bir de izmir'de yasayan insanların haftasonu yakındaki yazlık yerlere kaçma durumları var deneyimleyemediğim. sonuc olarak izmir'deki yasantıyı gezme eglenme ve yeme içme üzerine kurdum ben kafamda. orada yaşayan arkadaşlar için baska alternatifler de vardır elbet.
seveni kadar sevmeyeni de olan film. şayet benim için cok ozel ve güzeldir. başucu filmlerimden birisidir. hikayesi çok basit olsa da çok güzel diyaloglar ve sahneler içeren güzel bir müzikal yapımdır. ayrıca emma stone'a bir kez daha aşık olma sebebidir. hayatımdaki çok güzel bir dönemi temsil edecek ve hatırlatacak kadar önemlidir.
artık çok popüler olan ve özelliğini kaybetmiş eylemdir. evet doğa ile iç içe ve konaklama ücreti olmadan ege koylarında çok zevkli bir hal alabilir. uyandığınızda çadırın fermuarını açıp ayaklarınız ve kupalarınızla cool fotoğraflar da çekiyor olabilirsiniz. ancak bir çok kamp alanı tuvalet ve duş bakımından yetersiz. ha kamp alanı tercih etmeyip direk doğaya kafa üstü daldıysanız da kıçınızı taşla falan silerken diklat edin de bir yerlerinizi kesmeyim. kısaca 2-3 günden fazla yapılamayacak etkinlik. çadıra giren börtü böcek de cabası.
son albümü joanne daki en efsane parça olan john waynein klibini yayınladı sonunda. öyle bir klip ki kalp krizleri mi taşikardiler mi geçirmedim. hani her şeyi geçtim yıllardır yaptığı en iyi iş olmuş. şarkı zaten çok özeldi. şimdi daha çılgın bir hal aldı benim için* mutluluktan bu şarkıyı dinleyip hoplayıp zıpladığım günler geri gelecek sanırım* klipteki her sayko sahne ayrı hoşuma gitti. özellikle tabanca heel lerine bayıldım. bütün joanne albümünü bir film haline getirecek anladığım kadarıyla. kaldığı yerden devam ediyor her şey.
victoria's secret show'u sonra super bowl halftime ve şimdi de john wayne! inanılmaz bir şekilde yükseliyor kim ne derse desin.
bugün izlediğim ve beğendiğim film. jennifer lawrence ve chris pratt i aslında kalsik bir uzay yolculuğu içinde izliyoruz. jennifer a ne kadar bok ve bilimum başka şeyler de atmış attırmış olsalar bu kadın rölünün hakkını veriyor. çok da güzel oynuyor. asla lafımız yok. ve bir kez daha ne kadar güzel bir kadın oldugunu izledik. sarı saç çok yakışıyor valla.
konu çok çok basit. bir uzay macerasından çok yalnız kalan insan psikolojisi güzel işlenmiş filme. gitmeden önce asla bişey okumadım. ama bu kadar durağan beklemiyordum asla. film boyunca geçen diyaloglar çok hoştu.
hareket, aksiyon bekleyenleri tatmin etmeyecektir. ama diyaloglarla dolu filmleri aşırı sevdiğim için ben severek izledim. (bkz: before sunrise)(bkz: before sunset)(bkz: before midnight)
totem yapmak sayılır mı bilmiyorum ama adak adarım. aynı şey sanırım. şu dersten geçeyim gidip şunu yapıcam, şu olsun gidip birinin karnını doyurucam vs. illa
ailen ile bağların kuvvetli mi? ailenle ne kadar vakit geçiriyorsun ?
bazı şeylerin özel ve güzel olduğuna inanmıştım. her şeyin düzelebileceğine inancım tamken, elimden gelen her şeyi yapmama rağmen olmadı. o kadar kırgınım ki. hayatımda hep yalnız olduğumu düşünmüştüm, uzun bir süre karşı çıktım, direndim ama zamanla o kadar bağlanmışım ki bu düşünceye, kötü günlerimi yalnız geçireceğimi hiç düşünmüyordum. artık çabalayamıyorum bile. kendimi böyle savunmasız bıraktığım için o kadar kızgınım ki.
ben artık bir köşede gizli gizli gözyaşı döküp mutsuz olmak istemiyorum sözlük.
yalnız isek kendimiz seçmişizdir. yalnız olmamız ve kendi yolumuzu yürümemiz, yolun sonunda da kendimizi tamamlamamız gerektiği için yalnızız. su akar yolunu bulur. tek başına tamamlanamayan diğer yarısını tamamlayacak olanları bulur.
vücut tarafından yoğun strese karşı verilen bir savaş olan bu sendrom, kalp krizine benzer bulgulara sahiptir. 1990 yılında japon hiraru sato tarafından keşfedilmiştir. tıptaki diğer adı (bkz:apikal balon sendromu) dur.
kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. (bkz: bağışıklık sistemi) önemlidir.
sözlükteki naftalin beyinli yazarlarımızın artık yazmamaları gerekiyor. sözlüğün eski zamanların beri yazan bu yapışkan insanlar bir sülük gibi sözlüğün kanını emiyor. yeni olan her yazara düşmanlık besleyip sözlükte gergin bir hava yaratıyorlar.
lütfen bi salın artık. gençlerin önünü açın. sizin vaktiniz geçti.
akıllara özlem tekin ablamızın "aşk her şeyi affeder mi?" şarkısını getiren başlık olmuştur. aldatmanın altında yatan sebepler de gözden geçirilmeli misal bağlanmaktan kaçmak gibi skdkdh. neyse şarkı sözümüzü iliştirelim.
çok üzgünüm istemeden seni dün gece aldattım kim olduğu mühim değil sana bağlanmaktan kaçtım
çok üzgünüm istemeden bir bakışa aldandım inan bana bütün sabah pişmanlıktan ağladım
aşk herşeyi affeder mi dersin zamanla geçer mi güzel günlerin hatrına aşk herseyi affeder mi.
ilk olarak boşluk bırakmadan, gözü yoran uzun destanlar yazarsanız kimsenin okuyası gelmez zaten. bunun kitap okumakla alakası yok bence.
herkesin kitap okuma şekli farklı olabilir. evet bir kitabı eline alıp sayfaları çevirerek okuması hoş bir duygu ancak artık teknolojinin pik yaptıgı bir çağdayız. kindle veya tablet gibi cihazlarda milyonlarca e-booka ulaşılabiliyor.
son zamanlarda çıkan "dostoyevski okumayan insanla konuşmak" yok "hegel'i bilmeyen insanla sevgili olmak" gibi türeyen başlıklardan gına geldi. belki o adam senin hakkında bir kelime edemeyeceğin bir konu üzerinde master yapacak kadar bilgili. belki her gün atom fiziğiyle ilgili makaleler okuyor.
kendi standartlarına uymayan insanlara "cahil" demek de yeni moda oldu sanırım. genelleme yapıp insanları bu genelleme havuzunda yargılamadan önce çok kitap okuyarak geliştirdiğiniz beyninizi kullanıp bir düşünün bence.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
gecenin olayı kesinlikle madonna'nın sahne alması vs değildi. izlanda'lı anti-kapitalist, distopik-tekno, bdsm grubu hatari'nin televote oylarını aldıktan sonra filistin atkıları açmalarıydı. ekrandan o kadar hızlı gitti ki görüntüleri ne olduğunu şaşırdık. kesinlikle gecenin önüne geçen bir olaydı.
onun dışında yarışmaya gelirsek italya'ya baya üzüldüm. ama işte anadilde katılan şarkılarda hep böyle oluyor. ki italyanca olmasına rağmen akılda kalan bir nakaratı ve alkışlı ritmi vardı. mahmood kalp kalp
gelelim isviçre'ye. aslında birincilik beklemedim ama çok keyifliydi şarkı. bence hak ettiği sırayı kazandı. ne fazlası ne azı. ayrıca luca hanni oldukça sempatik ve tatlı bir adamdı.
bir diğer güzel adam da azerbaycan'ı temsil eden chingiz. şarkı kesinlikle çok iyiydi. ayrıca robotik kollarla yapılan showa bayıldım. şarkısı da sesi de çok güzeldi. dinlerken seneye azerbaycan'da mı yoksa demedim değil. ama yine hak ettiği puanı alamayan bir şarkı oldu.
bana göre en en güzel şarkıya sahip olan ülke kıbrıs'tı. geçen sene eleni foureira ile 2. olan kıbrıs bu sene çok benzer bir şarkıyla katılmıştı. geçen sene de favorim kıbrıs'tı bu sene de öyle oldu. aslında tam kıbrıs da denemez çünkü hepsi yunan şarkıcı ama yine de en başarılı şarkılar hep onlardan çıkıyor. bu şarkı sanki şey gibydi kanka ödevini alabilir miyim? al ama biraz değiştir belli olmasın
genel olarak organizasyon çok başarılıydı. çok güzel ev sahipliği yaptılar bence. şarkılardan önce şarkıcıların da dahil olduğu küçük tanıtım videoları çok güzeldi. şarkılardan çok "acaba ne çıkacak sırada?" diye merakla onları bekledim. birinci olan hollanda'nın şarkısına vasat diyebiliriz. ama belki dinledikçe güzelleşir bilemiyorum.
yazmaya değer görmediğim ama yine de beğendiğim ülkeler ise; malta, rusya, estonya, belarus,fransa, ispanya.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
bomboş kıro bir adam. bir içerik de üretebildiği yok. iki gözü renkli diye ergenleri düşürüyor işte. "yeteneksizlik is the new trend" akımının öncüsü olabilir bu şahıs o derece boş.
yalnız yaşayan herhangi bir insanla bir gayin hiçbir farkı yoktur. o yüzden yalnız yaşayan gay başlığını protesto ederek buraya yazıyorum.
şuan ki şartlarımla yapamadığım ama bir gün yapacağıma inandığım eylem. kendi başına yaşamak. sadece sana ait bir yer. çok güzel olsa gerek. yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir şey değil ama bir evi paylaşması da çoğu zaman zor.
kendi evimin içinde kendi mutluluklarımı yaratacağım günler umarım bir an önce gelir. şuraya yalnız yaşamakla ilgili şu güzel illüstrasyonları bırakıyorum
allah kimseyi aç gezerken, evine et süt alamazken suriyelileri savunacak kadar rezil bir konuma düşürmesin. yazık.
edit: hiç bir zaman giremeyeceğimiz ab'ye yaranmak için suriyelileri kendi ülkemizde tutmak da ayrı bir rezillik. "omo poroyo ab veroyo" amk babasının hayrına vermiyor heralde. suriyelilerin pislikleri kendilerine bulaşmasın diye veriyor.
edit 2: bazı yazarlarımızın (bkz: pollyannacılık) oynamayı çok sevdiğini gösteren başlık.