bu albüm içime sindi
öncekiler bir şeye benzemiyodu, bu da benzemiyor ama biraz daha idare eder, şimdilik mal bu demenin başka bir yolu. son derece güvenle söylenmiş bir söz gibi dursa da, "dur hemen müthiş, mükemmel gibi şeyler söylemiyim, sonra elimde patlıyor rezil oluyorum"un politikleştirilmiş ve biraz daha temkinli duruma getirilmiş hali
* *
iki erkek arasında aşk olamaz
kedinin uzanamadığı ciğere mundar dediği durumdur. kendi yaşayamıyor diye
partner bulmakta zorlanmak, herkesi öyle sanan, bu kompleks deryaları, sadece kendilerini huzursuz etmekle kalmaz, etrafa da olumsuz enerjilerini saçar, yanlarında durulmayasıdır, dinlemezseniz bir süre sonra konuşup konuşup susacaktır...
tuhaf alışkanlıklar
yitik ülke yayınlarının ilginç kitap başlıklarından biri daha. tümü sosyal ağlardan bulunan bazıları ünlü "yazarların" "aaa ben de böyle yapıyorum hakkaten yalnız değilmişim" dediğiniz, ya da "ohh benden beterleri varmış" diye sevineceğiniz bir dolu tuhaf alışkanlıklarını anlattığı, baya keyifli bir kitap.
80'lerde çocuk olmak
yitik ülke yayınlarından çıkan ve
90'lar kitabındakinin bu defa bir dönem büyüklerinin 80leri kendi ilgi alanları ve bakış açısıyla ve çocuk gözüyle anlattığı, sahici, samimi kitap.
90'lar kitabı
yitik ülke yayınlarından çıkan, tamamen sosyal ağdan bulunan yazarların 90lara dair anılarını, öykülerini, düşüncelerini derleyen ve sizi nerelere nerelere götürecek, belki de aaaa hakkaten ya dedirtecek şeyler içeren, 90ları her bir yazarın kendi bakış açısından anlattığı bu yüzden mesela bir yazarın 90ların siyasi yapısını anlatırken, başka bir yazarın müzikelrden bahsettiği, bir başkasının modadan bahsettiği 90ları her anlamda ele alan derleme bir kitap.
yitik ülke
ayı sözlük'te hep seksli başlıkların açılması
geyler -bence- seks mevzusunda biraz daha serbest ve istekli olmaları sonucu, olmasına şaşırmadığım durumdur.
* *
eşcinsellere kariyer önerileri
sanatsal meslekler, çünkü geylerde çok yoğun bir artistik bakış olduğu bilinen bir gerçek ancak aslına bakarsanız geylerin yapamayacağı iş yok ve yaptıkları her şeyi de çiçek gibi güzel bir şeye döndürme yeteneği de var.
barbaros şansal
yıllardır bu adamın entellektüel birikimini hayranlıkla takip ederken ve aynı zaman terzi yamağıyım mütevaziliğine şapka çıakrırken, gezi olaylarıyla birlikte aktivist yanını da gözler önüne sermiş, güzel muhabbeti yanında çok da fazla bilgilerinden faydalanacağınız, ince laflarla çok da güzel lafı gediğine oturutup siz anlamadan sizi rezil edebilecek deha, terzi yamağı.
kocaeli
hayatımın 6.5 güzel senesine ev sahipliği yapmış, ilk gençliğimin şehri, pek çok ilklerimi ve depremi yaşadığım, gittiğimde kaçmak, uzakta olduğumda gitmek istediğim karmaşık düşüncelerimin şehri...
yitik ülke
edebiyatın yitik ülkesi 2000 yılının mart ayından bugüne devam ediyor
bir edebiyat yolculuğu yitik ülke. kurucusu kadir aydemir
internetten (sosyal medyadan) bir yayınevine dönüşen ilk yer olan yitik ülke (www.yitikulke.com), 2006′dan beri yazarların, edebiyatla ilgilenen herkesin şiir, öykü, roman, deneme, sinema, araştırma vb. dallardaki dosyalarını seçerek kitap haline getiriyor. öncelikle yitik ülke yayınlarının kitaplarını alıp detaylı olarak inceleyin ve dosyanız/projeleriniz üzerine bizimle iletişime geçin. yitik ülkede herkese yer var.
http://www.yitikulkeyayinlari.com
32. uluslararası istanbul kitap fuarı
az önce eve gelip poşetlerimi bir kenara atıp izlenimlerimi aktarmak istediğim fuar. efenim gidiş söğütlüçeşme metrobüsten tam 1 saat 40 dakika sürüyor ve tam önüne kadar gidiyor metrobüs, ortam iğne atsanız yere düşmez halde ve benim henüz maaşım yatmadığı için ancak iki üç kitapp aldım, ancak zaten gidiş amacım canım dostum kadri karahan'a
akustik şiirler kitabını imzalatmaktı. muhabbeti de çok iyidir, ilgilenirseniz bir gün daha imza günü düzenleyecek. bu arada mutlaka ama
yitik ülke yayınlarının standına uğrayıp bir kitap alın. geri dönüşümlü ve arkasında karaçam tohumu bulunan bir kaleminiz oluyor ve kalem bitince toprağa gömüyorsunuz, o tohumlar karaçam'a dönüyor. müthiş bir şey.
ahmet ümit'ten imza alayım dedim ama ne mümkün izdiham izdiham 150 kişi vardı önümde bekleyemedim.
*
akustik şiirler
mayın tarlası
şu an şarkıda anlatılanı birebir yaşadığım sözlere sahip şebnem ferah şarkısı...
tunatuan
ahahah nerde o vitaminsiz ve cılız olduğum zamanlar diye iç geçiren yazar, böyle yemeye devam edersem, ayı sözlükte chaser olarak değil bizzat ayı olarak devam etme ihtimali olan yazar.
* *
hollanda
alışveriş konusunda super de boer en iyi bizdeki migroslar kıvamında bir market, biraz pahalı ama, c1000 var tansaş kalibresinde o marketler ucuz ve ekonomik.
erasmus öğrenci değişim programı
dünya üzerinde birbirleriyle anlaşmalı üniversitelerin kendi aralarında belli bölümlerde öğrenci değişimi gerçekleştirdikleri ve finansmanını devletin verdiği (hibe), yarım dönemlik ya da bir senelik eğitim-öğretim programı. üniversitelerin programlarına göre, öğrencinin aldığı dersler akademik yılına denk sayılıyor. 2009-2010 döneminde beş aylığına hollanda'da yaşama şansına eriştiğim programdır.
hollanda
işte bu da benim hollanda ile ilgili erasmus programi izlenim raporu'm:
31.08.2009 09.02.2010 tarihleri arasında hollandada devam ettiğim erasmus programı benim için hayatımın en verimli ve en mutlu dönemlerinden biri oldu. her şeyden önce ilk yurtdışı deneyimini böyle bir fırsatla yakalayabildiğim çok şanslı hissediyorum kendimi.
okuldan bahsedecek olursak, şunu diyebilirim ki, erasmus programının ve hogeschool utrechtin bana katkılarını şu anda çalıştığım işte görüyorum. şu anda bir prodüksiyon şirketinde çalışmaya başladım ve hogeschool utrechtten, özellikle de copywriting dersinin hocası alexander mitchelldan öğrendiğim bilgileri şu an pratikte kullanıyorum. işim gereği şirketlere mektup atıyorum ve bu mektupların yazımında derste öğrendiğim yazma tekniklerini kullanmak ve sonucun hakikaten iyi olması beni mutlu ediyor.
esasında tez araştırmasına gittiğimiz için, derslerin tümünü alıp almama konusunda kararsız gitmiştim. ancak gerek sınıf arkadaşlarımın ve hocaların tutumları, gerekse derslerin içeriği ve işlenişi o kadar hoşuma gitti ki, derslerin tümünü aldığım gibi, hepsini başarıyla tamamlayarak iaa (international advertising association) sertifikası aldım. bu sertifika uluslararası geçerliliğe sahip bir sertifika olarak çok önemliydi benim için.
derslerin %20si teori, %80i pratik uygulama olduğu için, bu alanla bilgileri birebir uygulama şeklinde öğrendim. bir şeyi öğrenmenin en iyi yolu uygulama olduğuna inanıyorum. bu bakımdan derslerde özellikle grup çalışmalarında gerçeğin kopyası çalışmalar yapmak, bana bu işin nasıl yapılacağını öğrenmem ve gelecekteki kariyer planlarımı çizmemde çok yardımcı oldu. olaylara bakış açımı değiştirdi. tabii ki, derslere devam etmenin yanı sıra, tez araştırmam için faydalı kaynaklara ulaştım ve tez konum olan mtv ile ilgili birincil kaynaklardan gözlemler edindim. konum mtv avrupa olduğu için avrupalı gençlere birebir konuşarak fikirlerini öğrenme imkanım oldu.
kaldığım yer, ormanlar içinde okula otobüsle 9 dakika, bisikletle 20 dakika mesafede ve her gün ormanların çiftliklerin içinden geçerek gidilebilen bir yerdeydi. her gün bisikletle ormanların içinde okula ulaşmak kadar insanı rahatlatan bir şey yok. herkes o kadar güler yüzlü, o kadar yardımseverdi ki, insanın ruhsal rahatlama için tibete gitmesine gerek bile yok diyebilirim. ev olarak rüya öğrenci evi diyebilirim. zeist-warandede on odalık bir koridorda her odada bir kişi kalacak şekilde bir düzene sahip bir evde kaldım. mutfak ve oturma salonu ortaktı. orada her şeyi birlikte yapıp sonra odanıza çekilebiliyorsunuz. zamanla aile gibi oluyorsunuz zaten. benim için mükemmel bir deneyimdi. yemek yapmayı bile öğrendim.
hollandada kaldığım süre boyunca, tek başıma ve tek tek gitmeye kalksam çok pahalıya mal olacak diğer ülkeleri de görme imkanım oldu. almanya (dusseldorf ve münih), fransa (paris), belçika (brüksel ve antwerpen), ispanya (barcelona) gitme fırsatı bulduğum ülkelerdi. benim için inanılmaz deneyimler oldu. münihte oktoberfeste gittim mesela, bildiğim ama hep gerçeğini görmeyi istediğim bir yerdi benim için. hollanda içinde amsterdamı artık çok iyi biliyorum. bunun dışında rotterdam, haarlem, eindhoven ve tabii ki utrecht şehirlerini gezdim.
yollarda bisiklet sayısı araba sayısından çok ve bisikletliler her daim öncelikli, sonra yayalar sonra arabalar geçebiliyor. bu düzen öyle oturmuş ki, bir yaya olarak daha ayağınızı yola çıkardığınızda arabalar bekliyor sizin geçmeniz için. her taraf bisiklet ve bisiklet parkı bizdeki otoparklar gibi hollandada bisikletparklar var bisikletinizi park edebileceğiniz.
hollandada ilginç gelen şeylerin biri de, kafelerdeki sandalyelerin masa etrafında değil de yan yana dizili olması oldu. bunun nedenini sonradan öğrendim. buna göre hollanda halkı çok fazla güneş görmediği için, güneş çıktığında günebakanlar gibi güneşe dönüp oturuyorlar. ilginç bir manzaraydı.
hollandanın alışamadığım tek yönü, on dakika içinde değişen havasıydı. öyle ki güneş çıktığında hava inanılmaz sıcak olurken, on dakika sonra güneş kapandığında inanılmaz soğuk oluyor. ilk gittiğim günlerde bu yüzden altımda tişört üstümde yün kazak şeklinde geziyordum.
hollandanın benim için dezavantajlı bir yönü de, toplu taşımanın çok pahalı olmasıydı. öyle ki, yeryüzünde biranın otobüs biletinden ucuz olduğu tek yer hollanda olmalı diye düşünüyorum. trenle seyahat ederken ekonomik bir yol bulduk. hollandalı öğrencilerin yanlarında üç kişiyi taşıma hakkı var. biz de indirimli bilet alarak istasyonda bekleyen hollandalı öğrencilere yaklaşıp onlarla seyahat edip edemeyeceğimizi soruyoruz, şu ana kadar hayır diyen çıkmadı. bunu da hollandaya gelecek yeni öğrencilere tüyo olarak söylüyoruz.
hollandanın peynirlerine bayıldım ancak benim için yemek konusu sıkıntılı oldu biraz. özellikle et ürünlerinin alıştığım lezzette olmaması nedeniyle normalde her şeyi rahatça yiyebilen bir yapıya sahip olsam da yenecek et konusunda sıkıntı yaşadım.
kısacası bu program, gerek eğlenme ve sosyal yönüyle gerekse eğitim yönüyle kendimi kişisel olarak geliştirebildiğim, yeni kültürler tanıyabildiğim, dünyanın her tarafında artık kalacak bir yerim var diyecek kadar yakınlaştığım arkadaşlar edinebildiğim, tek başına gitmeye kalksam bana çok pahalıya mal olacak pek çok ülkeye kolayca gidip görebildiğim bir deneyim yaşattı. orada yaşadıklarım, edindiğim arkadaşlıklar, gezdiğim gördüğüm yerler, aklıma geldikçe iyi ki gitmişim diyorum.
hollanda
ah benim hollandam
* kitapçıda çekinmeden gey dergilerini karıştırabildiğim, penis şeklinde makarna satılan hollandam
* düz ayak erotik şopları olan ve o erotik şopun yüzde sekseni geylere yönelik olan hollandam
* coffee shoplarda her türlü otunu tüttürdüğüm
*, her türlü nanesini yediğim, hatta eindhoven'da illegal underground partilere katıldığım hollandam...
çarşamba
haftanın tam ortası olup, ne pazartesi gibi sevimsizdir, ne de cuma kadar sevilen, arada kalmış olup tüm haftanın performansının doruğa ulaştığı gündür.