her ne kadar olayda sex unsuru über seviyede olsa da aslında işin aslı farklıdır. becerilemeyen bir iş sonucu ya da bir çuval incirin berbat olması gibi durumlarda söylenen bir sözdür. söyleyenlerin mazisinde apartman önünde kadrolu olarak beklediği görülmüştür.
murat bardakçı kendisine fesli tanzimat soytarısı diyor. belli kesimin ilber ortaylı'sı gibi olmuş durumda. hastalıklı '2023'te lozan sona erecek' gibi düşüncelerin de çıkış noktası bu zat. inönü savaşları hiç yapılmadı, yedi düvelde neymiş, atatürk'e saygı duymam (tabi saygı duymayabilirsin, o da bir özgürlük) gibi fikir bile olamayacak nöron ziyanlarının da sahibi bu kişi. üstad diye anılıyor. kaçaksaray'a da hatırlarsanız davet edilmişti. nedense zatın huzurunda fesini çıkarmıştı. daha da fazla yazacağım da kendimi tutmalıyım; şeker var, tansiyon var, dalak var, böbrek var.
yanılıyorsam düzeltin; normal şartlar altında diye açılıyordu galiba. kimya ve türevi olan derslerde sıkça geçen bir tanımdı. hoca sorduğu sorunun kıçına ekletirdi bunu. anormal şartlar altında bile çözemezdim zaten soruyu; normalini nasıl çözeyim...
iki türlü oluyor birincisi manuel yani fısfıslı steteskoplu olan diğeri ise mutlaka braun markalı olan. gerçi braun'dan sonra envai çeşit marka girdi evlere tansiyon aleti olarak. bana kalsa bu aletin zararı büyük. evdeki yaşlı zevat ilk alındığı zaman deli gibi sarılıyor bu aletlere. hastalık hastası filan da değiller bence bu arkadaşlar. nedense çok sevilen şarkıyı sömürene kadar dinlemek gibi bir şey bu yaptıkları. sonrasında ise bir köşeye atılıp kalıyor boynu bükük cihazlar. unutmadan, kahvelerde tansiyon ölçen amcaları gören kaç kişi kaldık?
videonun kendi açımdan şu ışid'in insanlık dışı videolarından farkı yok. neden izledim sonuna kadar onu da anlamadım gitti. şunlar bunlar diye ayırmıyorum. lanet olsun. diğer bir gerçek ise yurtdışındaki vatandaşların her türlü duyguyu bizden daha yoğun yaşadığı gerçeği. öyle böyle bir yoğunluk değil ama bu yoğunluk. yazın tatilde göreceğiniz bir alamancıyla bunu tecrübe edebilirsiniz. başka bir türkiye'de yaşıyorlar sanki.
lili elbe'nin hayatını anlatan film, ayrıca biyografik romanın ismi. kimdir lili. lili ilk cinsiyet değiştirme operasyonu geçiren kişidir. kaynakların yalancısıyım. 2016'da türkiye'de gösterime girecekmiş. merakla bekliyorum
oğuz aral'ın kardeşi, arap kadri'nin yaratıcısı rahmetli karikatürist. sanırım ölmeden önce hürriyet'te bir köşesi vardı. politi karikatür yapanların hatır sayılır yer alanlarındandı.
turizmin başkentidir bence. doğusuna değil de batısına doğru ilerlenmeli ve oralarda tatil yapılmalıdır. ruslar azalmış ya da artık tam pansiyon tatil köylerine hücum etmiştir. çarşı pazar hep mutsuzdu bu sene. eski 'çok da skimde' tipinde esnaflar pek kalmamış. size de bakmıyorlar, kendilerine de... ayrıca belediye başkanı (menderes türel) bir a-acayiptir. halihazırda muğla yolu üzerinde karayollarının yaptığı tüm tamir, kavşak vb. şeylere ben yapıyorum demekte, algı yaratmaya çalışmaktadır. kemer tarafına gidenlerin kemer belediye başkanı ile olan pankart atışmasını görmeleri bile bir turistik gezi sebebi olabilir. neyse halk yine de yiyor bu numaraları.
ekseriyetle kelimesinden dolayı buralara geldim. fransız tanıdığım yok, gençlerini de bilmem, fakat rahmetli dedem 'ekseriyetle, ekseri' filan derdi. dedem yakışıklı biriydi, fransızları halen bilmiyorum.
eeyyy kurban bayramında danaya girenler, koça tek dalanlar! o parayı bir kredi kartı mağduruna, sokağında bulunan gariban bir aileye ya da eğitimle ilgili bir vakıfa filan bağışla da mideyi değil gönülleri ve beyinleri şenlendir.
yabancı bir haber ajansına şöyle bir açıklama yapmıştır:
bir söz vardır barış olacaksa cizre'den başlayacaktır ve savaş da olacaksa o da cizre'den başlaycaktır. türkiye'de bir iç savaş yürüttüğümüzü söyleyebiliriz
bu başlı başına görevden alınmaya yeter mi, elbette yetmez ki görüşünü bildirmiş başkan. aslında geçen yıllarda neler neler oldu da halen görevdeler.
aynı fenerbaçe'nin futbolcuları yuttuğu gibi chp de ince'yi yuttu galiba. yoksa durmazdı ince; çıkar iki laf ederdi. belki de ediyor da biz göremiyoruz. veto mu yedin, ne ettin sevgili ince?
amerikalı siyahilerin 13,5 afrika’dakilerin 11,6 tüm siyahilerin 15,2 bu çocuğa ilkokul diploması verenin aklını ortalama penis boyuna sahip zenciler siksin.
uzun zamandır yazmak istediğim başlık. kısmet bugüneymiş. konu erkekler olunca tipim yok. genç-yaşlı-ten rengi-zayıf-şişman-kaslı demeden çoğundan hoşlanıyorum, kısacası bir tipim yok. birlikte oluğum erkeklerin yaşı 17-72 arasında boy 150-210 arasında kilo 50-200 arasında, pasaport 50'den fazla şekline. hayatımın bir kısmını da tam bir slut olarak yaşadığım da bir giz değil. neyse, konu bu değil, gel-git 30lu yaşlarımın sonunda kendimden 20 yaş büyük bir adama aşık oldum, hadi bu yetmedim, herifin evlenme teklifine de salya sümük evet dedim. burada yazacamayacağım kadar özel bir teklifti. eşime 2016'da montreal'de geçirdiğim kısa 3 günde tanıştığımızda aşık olmadım. kinky yanlarıma iyi geliyordu. neyse. hayatımın en güzel yılı olan 2016'dan sonra en zorlu yıllarından 2017'in geleceğinden hiç haberim yok. rené ben hiç bırakmadı. o zorlu zamanımda hep yanımda oldu. mozambik'te yaşadığım 1.5 yıl boyunca hep bir telefon uzağımdaydı. beni dinledi. neyse gel zaman git zaman kanada'ya geldim yerleştim. covid oldu falan. adam beni yavaş yavaş kendine aşık etti. onun olmadığı bir hayatı, ona sarılıp uyumadığım bir geceyi hayal bile etmek istemiyorum. ancak bir gerçek var, benden 20 yaş büyük. tip 1 diyabet hastası. 61 yaşında. benimle ne kadar birlikte olacak? neyse ki sağlığı 55 yıldan uzun süredir tip 1 diyabet hastası olan biri için çok iyi olsa da, iç organları 61 değil belki 81 yaşında biri kadar tahribat görmüş. bunlar yadırgayamayacağım gerçekler. onu o kadar çok seviyorum, ona o kadar çok bağımlıyım ki... minicik bir adada, dağ başında yapayalnız yaşıyoruz. şu an ondan başka kimsem yok. en yakınmdaki ablam, arkadaşlarım toronto'da benden 2000 km uzakta. ha bu adaya taşınma fikri tamamen benim, yavaş yavaş kafasına işleyip de ikna ettim. hayatı yavaşlattım. çünkü onunla geçireceğim zaman maalesef sonsuz değil. toronto'nun saçma sapan hayhuyuyla, aptal şehir kaosuyla onunla geçireceğim kısıtlı zamanı katletmek istemedim. cennet parçası bir yere aldım getirdim, kısacası pamuklara sardım. bu entari istediğim gibi olmadı. kafamda beylik paragraflar kurmuş olsam da, olduğu gibi parmaklarıma geleni yazdım onlar yerine. özetle. kendinizden büyük bir herifi sevin, beraber olun, ama o herifin, o hiç istemese de bir gün sizi bırakıp gideceği gerçeğine, 50'li yaşlarınızda yalnız kalacağınız gerçeğine kendinizi hazırlayın. hayat, ilişkiler, sürprizler. kimin ne zaman öleceği hiç belli değil, kiloluyum, bakarsın yarın ben kalp krizi geçirip onu yalnız bıramışım. olur mu olur. o yüzden eğer seviyorsanız arkanıza bakmayın. öününüze bakın ve o adamla birlikte olun. ama önünüzdeki yılların yaşıtınız biriyle olacağından çok daha kısa olduğunu bilincinde, hayatı her anının dolu dolu yaşayarak onunla birlikte olun. benim için dolu dolu yaşamak, uzak bir adaya taşınıp doğayla iç içe sessiz bir yaşamı seçmek oldu, siz kendinizin ve onun ne istediğini düşünerek yapın seçimlerinizi.
nickini yalnız diye seçip her fırsatta yalnızlığı ile gururlanan ve bunu kendi seçimi gibi gösteren sosyopatın yalnızlıkla suçladığı yazar olmuş. actual senin gibi yalnız değil. dostları, ailesi var. sen ise bir zavallısın. (bkz:yalnız kalanların bunu bir tercih gibi gösterme çabası)
(bkz:ben buraya boşalıyorum dark bear gelir temizler) ben geleyim sözlüğü zihnimin çöplüğü gibi kullanayım sonra siz temizleyin bir zahmet. hem açtığın başlıklar da hep başıma kalıyor! ayrıca ne bırakması ya. sen kimi kandırdığını sanıyorsun?? bulaştın artık bu batağa. öyle kafana göre bırakıyorum diyip bırakamazsın. bırakılabilicek olsa actual proof bırakırdı. ben bırakırdım. bizden iyi olduğunu mu sanıyorsun?? eşek gibi geleceksin! yarın akşam mecraya gel konuşalım. senin sinirlerin bozulmuş.
can atalay’ı gezi davası üzerinden cezalandırdılar. fakat cezalandırmalarının tek sebebi gezi direnişi değil. soma’da ve ermenek’te hayatını kaybeden madencilerin, çorlu’daki tren faciasında ölenlerin, aladağ’daki cemaat yurdunda yanarak ölen çocukların avukatıydı. ülkede mağdur edilen insanların avukatıydı. hükümetin canını sıkan olaylarda karşı avukattı hep. onu ve onun gibileri bu yüzden cezalandırıyorlar. anayasa hiçe sayılıyor, ülkede hukuka dair hiçbir şey kalmadı artık.
koca bir medfen burası, yazdıklarımız da hüve’l-bâkīli mermerler. bir gün bakıp ya işeyecekler ya da papatya ekecekler. "artık senin mekânın servilik altında bir yermiş" dedirtelim.
korhan futacı ve kara orkestra'ya yasemin mori eşlik ediyor. seviyorum bu parçayı lakin babayı diyorum. aslında parça da size babayı diyor. kısmet diyoruz. yine buluşuruz.
yine buluşuruz günler geçer aldıklarımız yeter yine karmaşık geceler bekler beni bekler bekler yine varoluş dimdik yokuş yıldızlar ağlıyor kıyılar boyunca dalgalarla avunuruz sığmıyor aklıma çekip alsam seni ıssız rüyalarıma günlerim sensiz düne düşüyor yine buluşuruz yine amansız kor ateşler cepheler bekler zırhını parlatıyor zaman delip geçmemi bekler simsiyah atlar çekiyor arabamı sapsarı ayçiçek tarlaları mızraklar deliyor okyanus burada bitiyor
bir zaman sonra not: buluşamazsınız. geçin o işi!
çok zaman sonra: ulan acaba o buluşmayı beklediğiniz bir başkası mı? hadi bakalım.
malumunuz cb seçimi 2'inci tura kaldı. başlığımızı açıp siz değerli yazarlarımızın isabetli yorumlarını alalım derim.
ayrıca bugünün bir özelliği var sayın okuyucular. 28 mayıs 2013, gezi parkı direnişinin başlangıcıdır. şimdi tam 10 yıl sonra bizi bir sınav daha bekliyor. hadi bakalım!
eskiden hafta sonlarında liselerin ortaokulların kursları vardı. cüzi miktarda ücrete ya da durumu olmayanlara ücretsiz verilirdi bu kurslar. bendeniz de bu kurslara gitmiştim. o kursların birinde, matematik dersinde başımıza hoş olmayan bir şey geldi. hafta sonu çalışmaktan hoşlanmayan, dolayısıyla hafta sonu tatili yenen matematik hocamız garip bir uygulamaya imza atmıştı. kurs sırasında hoşlanmadığı ya da soruları bilemeyen öğrenci oldu mu defterini çıkarır sözlü notunu basardı. hafta içi yetmiyormuş gibi bir de hafta sonu eksi notları almaya başlamıştık. bir iki şikayet ile hocamız bu uygulamadan vazgeçti. vazgeçti ama defterine geçtiği notlar aynen kaldı ve dönem sonu notlarımızı etkiledi. ayı sözlük'te de duyduğumuz kadarıyla burasıyla alakasız bir ortamda yapılan muhabbetler yazarların uçurulmasına, banlanmasına sebebiyet vermekte. çok zor bir dönemden geçtiğimiz aşikar. bu yazar yoğunluğunun yarın öbür gün biteceği sözlüğün bekleme salonunda yeller eseceği günler yakın. şu kısa dönemde kişisel buhran ile yazar banlamak çocukçadır. ayrıca tüm bu olanlara rağmen böyle yerlere fazlaca anlam yüklemek de bana göre çocukluğun dik alasıdır. tarafsızlığımızı bir kez daha sorgulamaya davet etmekle beraber canları sıkılan yazarlarımıza her zaman bir yolun olduğu, yeni bir yolun açılacağını da hatırlatmak isterim. saygılar.
bir entry'de anne olurken diğerinde baba olabiliyor. mutlaka 2 çocuğu var. şimdilik gay gibi göründüğü ve 18 cm alete sahip olduğu da söylenebilir. allah şifa versin. az pide bol su.
sözlük yeniden açıldıktan sonra yazan çok az kişi var. belki de yazma motivasyonunu bulamıyorlar bilemiyorum.
ask olsn'u tanımam etmem. fakat gözüme çarptı seri eksilenmiş. ne bok yedi diye baktım. bir halt yediği de yok. fikir belirtmiş ki bu arkadaş 8 senedir hemen hemen aynı şeyleri yazıyor.
mütedeyyin biri; inanan biriyim demiş bir yazısında. akp'yi övmüş ve bunu geri durmaksızın çeşitli mecraları örnek göstererek yapmış; bu da olabilir beni ilgilendirmez.
benim durduğum yer ile ask olsn'un durduğu yer çok farklı. e mübarekler sizin de öyle muhakkak. ask olsn arkadaşımız seneler önce bu kadar göze batmamışken, sözlük içinde bir renk olup gitmişken bu tahammülsüzlük neden? iktidarın hıncını ask olsn'u eksileyerek mi çıkarıyorsunuz? relax!
sizi anlıyorum ve derhal hollywood filmlerinden uzak durmalısınız diyorum. ayrıca artık ilkokul arkadaşlarınızla bu muhabbetleri yapmayın, coin filan konuşun.
oo belalım gelmiş. yoktun kanka kokumu mu aldın? hoş geldin.
youtube'daki önerilen videolarda ido çıktı karşıma. 20-25 cm'den kendisine bakıyorum. 4 küsur milyon kişi izlemiş. bu 4 milyonun en az 500 - 1 milyon arası tekrara girmiştir. diyorum kendi kendime 'ulan toplu ölüm olması lazım şimdiye kadar. olsa duyardık yani'. 4 küsur milyon artı 1 ben mi olayım derken kendimi serdar ortaç'ta buluyorum. bunun izleyen sayısı beni daha ürkütüyor. dna'mdaki yapı taşları lise 2 fen bilgisiyle çatışıyor. ölüyorum ulan kurtarın beni.
not: lan mal bunun neyini beğenmedin? ido ya da serdar ortaç fanı mısın?
hatrı sayılır online yazar görünüyor orada. acaba off olmayı mı unuttular. kim bilir? eskiden gak deseniz eskiyi basan bir ekip vardı. onlar da yok, özledim cidden. arkadaşlar arada hayat belirtisi gösterin. sex yine yaparsanız, ben yapmayın demiyorum. fakat sözlüğü de canlı tutalım yahu.
öncelikle şimdiden kendisine hayırlı teskereler diliyorum.
bence bundan sonraki tüm askerlik güncellemelerini bu başlık altına yapın. hem daha kolay olur, hem de ileride belki kitaba falan dönüştürmek isteyebilirsiniz. bazen düşünüyorum biz askerlik yaptıysak astral ne yapıyor, ya da astral'inki askerlikse biz ne bok yedik?