eşcinseller aşkı anlatıyor
iki çocuk babası bir biseksüel. .. ailesi onun için kutsal. karısıyla uyumlu bir cinsel beraberliği var. zaman zaman erkeklerle farklı heyecanlar yaşıyor, ama büyük gizlilik içinde
20/08/2006
şule çizmeci
başlarken
6 ağustos'ta bursa'da 1. türkiye eşcinseller buluşması'nda eşcinseller, lezbiyenler, travestiler ve transseksüeller az kalsın linç ediliyordu. 'eşcinsellere karşı bu düşmanlık niye?' diye düşündüğünüz olur mu hiç? bu öfkenin asıl kaynağını merak eder misiniz? bir insan neden kendisinden farklı olanı dışlamak, aşağılamak, hatta yok etmek ister? kendize sorular sorar mısınız? mesela bir gün çocuğunuz karşınıza 'ben eşcinselim' diye çıksa ne yaparsınız? çocuğunuzu bağrınıza mı basarsınız, yoksa lanetler misiniz? biliyor musunuz doktor doktor dolaşan aileler var. ancak ne hormon tedavileri, ne terapiler işe yarıyor. belki de sizin homofobinizle yüzleşmeniz gerekecek. belki o zaman çevrenizdeki saklanmış eşcinselleri fark edeceksiniz. her gün alışveriş ettiğiniz çoluk çocuk sahibi bakkalınız, manavınız, kasabınız da eşcinsel olabilir. aslında herkes herkesten korkuyor. topyekûn açık olmaya, korkularla yüzleşmeye, önyargılarla hesaplaşmaya ne kadar çok ihtiyacımız var. işte o zaman 'demokrasi', 'insan hakları' gibi kavramlar ağzımıza yakışacak. işte bu nedenle, bu yazı dizisinde lezbiyen, gay, biseksüel, travesti ve transseksüel kahramanlarımızla birlikte hem eşcinselliğin bilinmeyen yönlerini konuştuk, hem de ikiyüzlü yaklaşımları sorguladık.
alper doğma büyüme istanbullu, bakırköy'de oturuyor. şu an için bakkal. ama daha önce, uzun süre bir mağazada yöneticilik yapmış. ekonomi okumuş, neden bakkallık yaptığını "şartlar öyle gerektirdi" diye açıklıyor. 35 yaşında, sekiz yıldır evli, bir oğlu bir kızı var.
ne zamandır 'eşcinselim' diyorsunuz?
16 yaşımdayken bu cümleyi kurabildim. 18 yıldan beri devam eden bir ilişkim var. hâlâ ilişkimiz devam ediyor. aşk bu! ne derseniz deyin. sonra eşimle evlendik.
kamufle olmak için mi evlendiniz?
zaten biseksüelim... öyle istedim. ben hep yuva kurmak isterdim. kamufle amaçlı evlenmedim, öyle olsaydı ülkemi terk edip almanya'ya yerleşirdim. öyle bir şansım vardı.
aile baskısı yüzünden mi?
hayır hayır... kendi irademle. aile yapısını çok seviyorum. hep çocuklarım olsun istedim. sevgilimle bunları konuştuk, tabii o evlenme kararı aldığımı duyunca çok üzüldü, o evli değil çünkü. ama o da saygı duydu, türkiye'nin şartlarında böyle bir evliliğin de gerekebileceğini söyledi. neticede ilişkimiz bozulmadı, devam ediyor. sevgilim yabancıydı, yurtdışından. alman. ilk kez onunla uzun süreli beraberliğim oldu. aslında gözümü açtım onu gördüm. bir arkadaşımın evinde tanıştık. misafir gelmişti.
o benden 16 yaş büyük. güven arıyor insanlar, onun için sizden daha büyük, daha deneyimli birini istiyorsunuz. o dönemde bana kötü gözle bakarlar mı korkusu taşıyordum. o yüzden güvenebileceğim, bunu deşifre etmeyecek insanlarla beraber olmak istedim. aramızda mektuplaşmalar oldu. o türkiye'ye gele gide dilimizi öğrendi, ben de almancayı...
karınız bu ilişkiyi hissetmedi mi?
karım geçmişte yaşadığım bir ilişki diye biliyor. 'bitti' diye biliyor. evlenmeden önce oturup konuştum bu defteri kapatıp yepyeni bir sayfa açacağımı söyledim. genelde biseksüel bir arkadaş çevrem var. hepsi iş güç sahibi insanlar. biz öyle bilinen mekânlarda pek görünmüyoruz, öne çıkamıyoruz. çünkü hepimizin korkuları var. o dönemde (1987'ler) daha çok ev toplantıları olurdu, şimdiki kadar çok gay kulüpler yoktu. o zamanlar daha elit bir tabaka vardı; akademisyenler, hukukçular... ibrahim eren çevresinde toplanılırdı. o zamanlar ben bu toplantılardan çok zevk alıyordum, entelektüel konuşmalar olurdu.
aileniz durumu biliyor mu?
hiçbiri yüzüme karşı bir şey demedi. belki biliyorlardır, ama hissiyat söze dökülmedi. erzurumluyuz, ama modern bir ailem var. orta gelirliyiz, herkes kendi işi gücünde. benim meselem hiç konuşulmadı, çünkü ben onların yüzünü kızartacak hiçbir şey yapmadım. özellikle hareketlerime çok dikkat ettim. eşim benim ilk aşkım değil, ama ben onun ilk aşkıyım. evlenme kararını üniversite bittikten sonra verdim.
karınızla cinsel ilişki yaşıyor musunuz?
tabii tabii, hem de çok mutluyuz. o anlamda herhangi bir sorunumuz yok. karım çok zeki, akıllı bir kadın. o liseyi bitirir bitirmez evlendik. onu mutlu etmek için elimden geleni yaparım. kendini geliştirmiş bir kızdır, çok güzeldir, çok tatlıdır. herkes bizim evliliğimize gıpta eder. mutlu bir aile yapım var, eve koşa koşa giderim. karımın yeri ayrı...
ikiye bölünmüş bir adam mısınız?
yooo. kendimle barışığım. zaten şu an alman sevgilimle olan ilişkimde cinsellik çok az. ben evlendikten sonra o benden daha genç olanlarla birlikte olmaya başladı. onunla cinselliğin ötesinde bir ilişkimiz var; düşünsel diyebilirim. hayatı paylaşıyoruz. birbirimize saygı duyuyoruz. o benim her şeyim. herhangi bir şey olduğunda ilk onu düşünüyorum, karımdan ve çocuğumdan önce. daha sonra diğerleri arkasından geliyor. karımla olan ilişkime gelince, bunca zamandır bir kez bile tartışmamışızdır. onu çok iyi anlıyorum, aynı ruh hali bende de var çünkü. bir kadının hoşuna gidebilecek her şeyi ona veriyorum. o benimle çok mutlu. bizim aile yapımız bu. karım dünya tatlısı. hatta gay arkadaşlarım 'ya bundan bir tane de bize bulsana' diyorlar. evlilikte cinsellik bir yere kadardır. önemli olan eşinle konuşup konuşamadığındır. hayatı paylaşabilmektir. karım her anlamda, cinsel anlamda da beni mutlu edebilen bir yapıya sahip. ama zaman zaman beğendiğim insanlarla cinsel ilişki yaşıyorum. ancak, karımdan başka hiçbir kadın tanımadım. karımdan başka hiçbir kadına da ilgi duymadım. karıma o tür şeyleri asla söyleyemem, onu mutsuz etmeye hakkım yok. karım zaten zaman gay arkadaşlarımla buluştuğumu biliyor. benim gay ilişiklerim hep oldu. bu giderilmesi gereken bir heyecan, bir ihtiyaç. yatakta yaşadıklarımı sosyal hayatıma yansıtmıyorum. sonuçta bir erkekle yataktan kalkıp hayata karışıyorum.
gizlilik kolay olmamalı.
güven çok önemli. hayatın içinde o kadar gay, o kadar biseksüel var ki... birbirimizi buluyoruz. birbirimizi gözlerimize bakıp tanıyabiliyoruz kolaylıkla. lezbiyen arkadaşlar da kendilerini böyle ifade ediyorlar. normal heteroseksüellerin göremediklerini biz görebiliyoruz. bu farkındalıkla ilgili. belli kodlar var. senelerdir hiçbir kötü insanla karşılaşmadım, inşallah bundan sonra da karşılaşmam.
gençleri mi tercih edersiniz?
genelde olgun insanlarla olmaya dikkat ediyorum. gençlerin hayat tecrübeleri olmadığı için yanlışlara düşebiliyorlar. ama genç biriyle de oldum, 17 ay sürdü. evliliğimle birlikte öyle bir ilişkinin yürümeyeceğini düşündüm. ama o genç sevgilimi de üzmek, kırmak istemedim. yavaş yavaş kendimden uzaklaştırdım. onda ilkgençlik yıllarımdaki halimi gördüm. doğru insanın ben olmadığımı ona izah etttim. benden çok şey öğrendiğine inanıyorum.
beraber olduğunuz kişilere kimliğinizi kolayca deşifre eder misiniz?
yok, genelde söylemem. zaten iki hat kullanıyoruz, bir hazır kart bir genel hat. hazır kart her zaman kullanılmaz, arada sırada mesaj var mı diye açılır. evli olmanın getirdiği zorluklar var. birini iyice tanımadan birlikte olmam.
erkeklerle birlikte olduğunuzda karınızı aldattığınızı düşünüyor musunuz?
bu aldatma değil. bazen farklı tenlere dokunmak, farklı heyecanlar istersin. biriyle yatmışım kalkmışım, güzel bir beraberlik yaşamışım.
ama aileme zarar veren bir şey değil. ailem benim için kutsal bir şey. erkeklerle yaşadığım ilişki tarzımını hiç karımla denemedim. bu tarz bir ilişkiyi kutsal evliliğe karşı görüyorum.
çocuğunuz 'baba ben eşcinselim' derse?
hayat kendi hayatı, kabulleneceğiz. ona deneyimlerimi, bilgilerimi aktarırım. türkiye'de eşcinsellik hep yanlış algılandı. medya 80'lerin başından beri kavramları karıştırarak, zorunlu seks işciliği yapan travesti ve transseksüelleri 'eşcinseller', 'homolar' olarak lanse etti, hem de onları kriminal, edepsiz, ahlaksız olarak göstererek... dolayısıyla, insanların kafasında eşcinsel kimliğe dair net şeyler oluşamadı, oluşsa bile, eşcinsel olan feminen, seks düşkünü, dedikoducu, terbiyesiz biri olur gibi bir tipleme ortaya çıkartıldı. eşcinseller kadın kıyafeti giyip sokaklarda fuhuş karşılığı seks yapan insanlar değiller. hayatın içinde eşcinseller. benim çevremde birçok insan eşcinsel olduğunu söyleyemiyor. 18 yaşımdaydım, bir gün beni aksaray'da değirmen diye bir yere götürdüler-burası hâlâ faaliyette.. orada o güne kadar hiç rastlamadığım bir şeyle karşılaştım: posbıyıklı, palabıyıklı, 'külhanbeyi' diyeceğiniz adamlar vardı. biri bana bira gönderdi, görüntü insanı yanıltabiliyor.
eşcinseller aşkı anlatıyor
radikal gazetesinin 2006 yazında yayınladığı,
şule çizmeci imzalı yazı dizisi. bu dizinin yayınlandığı zamanlarda dikkatimi çekmişti ve hepsini okumuştum gizli gizli. gayet sağlam ve güzel bir yazı dizisidir, aynı zamanda
sema yakar'ın
listag'ın tohumlarını attığı
oğlum benim öğretmenim yazısı da bu dizinin son yazısı olarak yayınlanmıştır, bu bakımdan da önemlidir.
merak eden olursa, hala radikal'in arşivinden bulunabiliyor, bence bir göz atın, röportajlar oldukça ilginç.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=196281
kral tv
itiraf ediyorum, bütün 90'ları bu kanalın karşısında geçirdim ben, o nedenle 90'lar türkçe pop bilgim iyidir. adı falsoydu ama kendi iyiydi. 90lardan beridir hiç izlemedim kendisini, en son bir yerlerde rastgeldim, haber bülteni yayını vardı, tayyip mayyip bişiler, gözlerime inanamadım. sanırım başkalaşım geçirmiş ben görmeyeli. şu video müzik ödülleri işi fena değildi aslında.
kirpi
dünyadaki en sevimli hayvan türlerinden biri bence, bayılıyorum bu hayvanlara.
http://img.donanimhaber.com/upfiles/668446/52adef8ad10a460d835f99a40c67290e.jpg
http://ochevidec.net/content/story31/75/1.jpg
http://www.bilgiustam.com/resimler/2013/04/3820_yavru_kirpiler-300x224.jpg
physis
böyle bir afedersiniz geyli lezbiyenli türkçe site açılmış.
http://physis.com.tc/
oculus rift
hadi gözünüz aydın, yakında piyasaya çıkıyormuş, porno sektöründe devrim yaşanacağı kesin. artık şöyle düşünceler geçecek kafanızdan: "bu akşam kimle sevişsem acaba? brad pitt de güzel ama bu aralar çok sarışınla beraber oldum, sıktı, bu akşam kenan imirzalıoğlu ile takılayım, gözüm kıl görsün bayram etsin". imkansız demeyin, çılgın atıcaz bir kaç yıla kadar
la roux
adını, çok fena rize dağlarında çay toplayan bir laz kızına benzeyen solist hanımkızımızın
kızıl saçlarından alan ingiliz ikili. ilk albümlerini 2009-2010 döneminde öküz gibi dinlemişliğim, dinleyip dinleyip de bunalım yapmışlığım var. bence şarkılarında ciddi bir hüzün var, her ne kadar synth pop yapsalar da (gerçi pek çok synth pop grubu hüzünlü müzik yapıyor, depeche mode, psb falan).
in for the kill,
quicksand falan fena bunalımdı, o günleri pek hatırlamak istemediğim için, tekrar açıp dinleyemem herhalde ama süper kaliteli bir albümdü o albüm.
psk
psikologların ünvan kısaltması.
"psk. bengisu içseyarıyor" gibi.
aile apartmanı
bekar olarak size ev verilmemesi için öne sürülen tezlerden biri. maazallah apartmana bekar biri taşınırsa tüm aileleri tek tek sikecek çünkü. gerçi böyle yerlerin dedikodusu da bol olacağı için sizin de pek bulaşmamanız gereken yerler oluyor. gene en iyisi kim kime dumduma apartmanlar.
yalnız yaşamak
yalnız yaşamanın en önemli eşiği eve
kedi almayı ciddi ciddi düşünmeye başladığınız noktadır, ben özgürüm, kendime yeterim, evde çıplak dolaşırım, tuvaletin kapağını indirmem, yihuuuu dönemini atlatmış, yalnızlıktan iyice bayma noktasına gelinmiş demektir. daha sonra kedi alınır, evdeki hayat kedi etrafında dönmeye başlar. sıkıntı hala geçmezse ikinci kedi de alınır, daha sonra bahçedeki kediler beslenmeye başlanır.
kedi iyidir.
sanat filmi
tamam kabul edelim, hepsi de çok sıkıcı ve bunalımlı olmaz, ama maalesef ekserisi böyledir. sıkıcı olmayanlarında da zaten süper sikiş dönüyordur, ondan sıkıcı değildir.
kamyoncu
bana hitap eden kişiler değiller, hele bunlardan iki tanesini öpüşürken görmek, kusura bakmayın da, beni eşcinselliğimden soğutuyordu valla. ve ben bunları valla dünya gözlerimle burnumun dibinde izledim, mekan aksaray paşam bar idi, bütün o saykodelik sanatsal filmler o ortamın yanında halt etmiş kalırlardı, öyle de hem sıradan hem gerçeküstüydü.
gay olduğunu itiraf etmek
ancak suçlar itiraf edileceğinden ve gey olmak bir suç olmadığından teorik olarak hatalı önerme, ama toplumsal kabullenme bunu neredeyse bir suç olarak gördüğü için, aslında pratikte maalesef çok da yanlış olmayan önerme.
özel okul
ailelerin göndererek çocuklarının harika bir geleceği olacağını garantiye aldıklarını sandıkları, oysa ilerideki hayatta mutluluğun ve başarının garantisi olmayan yerler.
september
1999 adlı büyülü senede bunun remixi çıkmış, daha ritmik yapısıyla bayağı çalınmıştı diskolarda.
engelli eşcinsel
izmir'deki hornet profillerini karıştırırken gördüm, tatlı suratlı bir eleman biraz bozuk bir türkçeyle sağır dilsiz olduğunu ve onun halinden anlayacak anlayışlı kişilerle dost veya sevgili olmak istediğini sevimli bir ifadeyle yazmıştı. biraz içim gitti, nasıl bir yaşamı var acaba diye düşündüm. gördüğüm ilk engelli gey oldu kendisi, sarılasım gelmedi değil valla nedense...
we are the world
bu şarkının konsepti o kadar ünlü olmuştu ki, bizimkiler durur mu, hemen taklit ettiler, 90'ların başında star 1'de, bu dünya hepimizin adıyla. ibo'ya "neden kimya akar nehirlerde" diye gubidik bir dize söyletiyorlardı hatta.
hello
duygu sömürücüsü iç bayıcı teyzenin yeni çıkardığı süper bayık şarkı. bu kadının şarkılarına ifrit olmaktayım, böyle içi kıyım kıyım kıymak için özene bözene yapılan duygu sömürüsü şarkılara dayanamıyorum. depresyondan beslenen bi bu adele, bir de bunun amerikalı versiyonu lana del rey var, allahım, düşman başına ikisi de.
aileyle cinsellik konuşmak
dün erkek arkadaşım annesiyle, bizim aramızdaki bazı cinsellik durumları hakkında konuştuğunu ve annesinin bazı tavsiyeler verdiğini söyledi. o kadar kıskandım, o kadar kıskandım, o kaddar kıskandım ki, hala o kıskançlığın şoku ve acısı geçmedi. çok üzgünüm yahu, insanlar anneleriyle neler konuşabiliyorlar, ben en basit sıkıntımı bile anlatamıyorum, işe bak.
en yakın arkadaş
ilki aynı apartmanda aynı kattaki aynı yaşta çocuklar olarak iki yaşımdan beridir arkadaşımdı, beraber büyüdük sayılır. lise dönemi civarında eşcinsellik belirtileri göstermeye başladığımı görünce araya mesafe koymaya başladı, üniversite döneminde zaten kafalar da ayrılmaya başlayınca bayağı az görüşür olduk ama yine de arada bir hal hatır için telefonlaşıyorduk. sonra 25 yaş civarında telefonlarıma artık çıkmamaya başladı, çok merak ettim, annesini aradım, ayşe teyze metin'e ne oldu arıyorum arıyorum açmıyor, başına birşey mi geldi dedim, kadın şaşırdı, birşey yok ben bi sorayım dedi, bir süre sonra metin dingili aradı ama nasıl isteksiz konuştu anlatamam, çok merak ettim seni falan dediğim halde hımmmpf falan yapınca anladım bu benle artık görüşmek istemiyor, iyi hadi bay, ardından o sinirle facebooktan sildim (en büyük intikamım bu oluyor). ondan sonra aradan yıllar geçti, bu metin dingili ortak bir başka arkadaşımızla facebook grubu kurmuş beni de dahil ettiği, oradan geyik bana çeviriyor, mimar niye cevap vermiyor diye laf atıyor hatta falan, dedim sikerler, sallamadım piçi zira çok kırılmıştım çünkü hayatımdaki tüm arkadaşlarımdan farklı bir yerdeydi o, bebeklik arkadaşımdı, bu aradaki zamanda evlenmiş falan hatta, öyle geçti, sittirdi gitti.
iki numara ilkokul arkadaşım, aynı zamanda mahalle arkadaşım, ve öyle böyle değil can parçam, kan kardeşim, uğruna ölürüm falan modunda acaip çok sevdiğim, aramızdan su sızmadığı, müthiş yakın olduğum, yanında müthiş eğlendiğim çocukluk arkadaşım. ben bu herifle böyle bir arkadaşlığım olduğu için gurur bile duyuyorum, romanlardaki sağlam arkadaşlıklar gibi. üniversite döneminde başka bir şehre gitti, hemen bi kız arkadaş edindi, gene iyiyiz ama bununla, bu üçüncü sınıftayken ben bunu ziyarete gittim ıspartaya. bana çok değer verdi o gezide, gezdirdi tozdurdu, ama sonra kız arkadaşıyla ilgili bir durumu oldu, beni döneceğim gün sap gibi ortada bıraktı, hani kıza bi bok olduğu da yok, kız zaten ankarada ailesinin yanında, bu kendini odaya kapattı kızla konuştu bütün gün, inanılır gibi değil. ben de buna sitem ettim artık dayanamayıp kaç saat sonunda, kapıyı kapattı suratıma, sonra kızla içeriden "bana bunu nasıl yaparrrrr" gibilerinden bağırtılar geliyor (bu arada kızı da tanıyorum iyi de anlaşmışlığımız vardı), ben üstüme alınmıyorum, kendi aralarındaki bağrışmalar diyorum, sonra odadan çıktı bu bi saat kadar mı ne sonra, yüzü gözü şişmiş, yanıma geldi, ben kitap okuyorum, hayrola dedim, ben öyle kızgın falan da değilim bu arada, sadece içim sıkılmış ve otobüs vakti gelse de siktirsem gitsem diyorum, yanıma oturup "ben artık seninle bir daha görüşmek istemiyorum" dedi gözleri dolu. olay bu. açıklama yapmadı ben de duyduklarım karşısında şaşkına döndüm ve birşey soramadım. on senelik arkadaşlık da böyle saçma sapan şekilde sonlandı. dört beş yıl sonra düğününe çağırdı, azıcık topladık gibi oldu ama, yani bu kadar saçma bir olaydan sonra bir daha birşey toplanamadı.
benim en yakın arkadaşlarımın hikayeleri bunlar. her ikisinin de amk. yemişim ben bunların arkadaşlıklarını.
bir tane en yakın arkadaşım diyebileceğim kişi var hala, üniversiteden arkadaşız, onbeş senedir devam ediyor, bak o çocuk sağlam çıktı allahtan. iyi ki o var.
sonuç: çok güvenmeyin bu en yakın arkadaş martavallarına.