antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

eşcinseller aşkı anlatıyor

iki çocuk babası bir biseksüel. .. ailesi onun için kutsal. karısıyla uyumlu bir cinsel beraberliği var. zaman zaman erkeklerle farklı heyecanlar yaşıyor, ama büyük gizlilik içinde

20/08/2006

şule çizmeci

başlarken

6 ağustos'ta bursa'da 1. türkiye eşcinseller buluşması'nda eşcinseller, lezbiyenler, travestiler ve transseksüeller az kalsın linç ediliyordu. 'eşcinsellere karşı bu düşmanlık niye?' diye düşündüğünüz olur mu hiç? bu öfkenin asıl kaynağını merak eder misiniz? bir insan neden kendisinden farklı olanı dışlamak, aşağılamak, hatta yok etmek ister? kendize sorular sorar mısınız? mesela bir gün çocuğunuz karşınıza 'ben eşcinselim' diye çıksa ne yaparsınız? çocuğunuzu bağrınıza mı basarsınız, yoksa lanetler misiniz? biliyor musunuz doktor doktor dolaşan aileler var. ancak ne hormon tedavileri, ne terapiler işe yarıyor. belki de sizin homofobinizle yüzleşmeniz gerekecek. belki o zaman çevrenizdeki saklanmış eşcinselleri fark edeceksiniz. her gün alışveriş ettiğiniz çoluk çocuk sahibi bakkalınız, manavınız, kasabınız da eşcinsel olabilir. aslında herkes herkesten korkuyor. topyekûn açık olmaya, korkularla yüzleşmeye, önyargılarla hesaplaşmaya ne kadar çok ihtiyacımız var. işte o zaman 'demokrasi', 'insan hakları' gibi kavramlar ağzımıza yakışacak. işte bu nedenle, bu yazı dizisinde lezbiyen, gay, biseksüel, travesti ve transseksüel kahramanlarımızla birlikte hem eşcinselliğin bilinmeyen yönlerini konuştuk, hem de ikiyüzlü yaklaşımları sorguladık.

alper doğma büyüme istanbullu, bakırköy'de oturuyor. şu an için bakkal. ama daha önce, uzun süre bir mağazada yöneticilik yapmış. ekonomi okumuş, neden bakkallık yaptığını "şartlar öyle gerektirdi" diye açıklıyor. 35 yaşında, sekiz yıldır evli, bir oğlu bir kızı var.

ne zamandır 'eşcinselim' diyorsunuz?

16 yaşımdayken bu cümleyi kurabildim. 18 yıldan beri devam eden bir ilişkim var. hâlâ ilişkimiz devam ediyor. aşk bu! ne derseniz deyin. sonra eşimle evlendik.

kamufle olmak için mi evlendiniz?

zaten biseksüelim... öyle istedim. ben hep yuva kurmak isterdim. kamufle amaçlı evlenmedim, öyle olsaydı ülkemi terk edip almanya'ya yerleşirdim. öyle bir şansım vardı.

aile baskısı yüzünden mi?

hayır hayır... kendi irademle. aile yapısını çok seviyorum. hep çocuklarım olsun istedim. sevgilimle bunları konuştuk, tabii o evlenme kararı aldığımı duyunca çok üzüldü, o evli değil çünkü. ama o da saygı duydu, türkiye'nin şartlarında böyle bir evliliğin de gerekebileceğini söyledi. neticede ilişkimiz bozulmadı, devam ediyor. sevgilim yabancıydı, yurtdışından. alman. ilk kez onunla uzun süreli beraberliğim oldu. aslında gözümü açtım onu gördüm. bir arkadaşımın evinde tanıştık. misafir gelmişti.

o benden 16 yaş büyük. güven arıyor insanlar, onun için sizden daha büyük, daha deneyimli birini istiyorsunuz. o dönemde bana kötü gözle bakarlar mı korkusu taşıyordum. o yüzden güvenebileceğim, bunu deşifre etmeyecek insanlarla beraber olmak istedim. aramızda mektuplaşmalar oldu. o türkiye'ye gele gide dilimizi öğrendi, ben de almancayı...

karınız bu ilişkiyi hissetmedi mi?

karım geçmişte yaşadığım bir ilişki diye biliyor. 'bitti' diye biliyor. evlenmeden önce oturup konuştum bu defteri kapatıp yepyeni bir sayfa açacağımı söyledim. genelde biseksüel bir arkadaş çevrem var. hepsi iş güç sahibi insanlar. biz öyle bilinen mekânlarda pek görünmüyoruz, öne çıkamıyoruz. çünkü hepimizin korkuları var. o dönemde (1987'ler) daha çok ev toplantıları olurdu, şimdiki kadar çok gay kulüpler yoktu. o zamanlar daha elit bir tabaka vardı; akademisyenler, hukukçular... ibrahim eren çevresinde toplanılırdı. o zamanlar ben bu toplantılardan çok zevk alıyordum, entelektüel konuşmalar olurdu.

aileniz durumu biliyor mu?

hiçbiri yüzüme karşı bir şey demedi. belki biliyorlardır, ama hissiyat söze dökülmedi. erzurumluyuz, ama modern bir ailem var. orta gelirliyiz, herkes kendi işi gücünde. benim meselem hiç konuşulmadı, çünkü ben onların yüzünü kızartacak hiçbir şey yapmadım. özellikle hareketlerime çok dikkat ettim. eşim benim ilk aşkım değil, ama ben onun ilk aşkıyım. evlenme kararını üniversite bittikten sonra verdim.

karınızla cinsel ilişki yaşıyor musunuz?

tabii tabii, hem de çok mutluyuz. o anlamda herhangi bir sorunumuz yok. karım çok zeki, akıllı bir kadın. o liseyi bitirir bitirmez evlendik. onu mutlu etmek için elimden geleni yaparım. kendini geliştirmiş bir kızdır, çok güzeldir, çok tatlıdır. herkes bizim evliliğimize gıpta eder. mutlu bir aile yapım var, eve koşa koşa giderim. karımın yeri ayrı...

ikiye bölünmüş bir adam mısınız?

yooo. kendimle barışığım. zaten şu an alman sevgilimle olan ilişkimde cinsellik çok az. ben evlendikten sonra o benden daha genç olanlarla birlikte olmaya başladı. onunla cinselliğin ötesinde bir ilişkimiz var; düşünsel diyebilirim. hayatı paylaşıyoruz. birbirimize saygı duyuyoruz. o benim her şeyim. herhangi bir şey olduğunda ilk onu düşünüyorum, karımdan ve çocuğumdan önce. daha sonra diğerleri arkasından geliyor. karımla olan ilişkime gelince, bunca zamandır bir kez bile tartışmamışızdır. onu çok iyi anlıyorum, aynı ruh hali bende de var çünkü. bir kadının hoşuna gidebilecek her şeyi ona veriyorum. o benimle çok mutlu. bizim aile yapımız bu. karım dünya tatlısı. hatta gay arkadaşlarım 'ya bundan bir tane de bize bulsana' diyorlar. evlilikte cinsellik bir yere kadardır. önemli olan eşinle konuşup konuşamadığındır. hayatı paylaşabilmektir. karım her anlamda, cinsel anlamda da beni mutlu edebilen bir yapıya sahip. ama zaman zaman beğendiğim insanlarla cinsel ilişki yaşıyorum. ancak, karımdan başka hiçbir kadın tanımadım. karımdan başka hiçbir kadına da ilgi duymadım. karıma o tür şeyleri asla söyleyemem, onu mutsuz etmeye hakkım yok. karım zaten zaman gay arkadaşlarımla buluştuğumu biliyor. benim gay ilişiklerim hep oldu. bu giderilmesi gereken bir heyecan, bir ihtiyaç. yatakta yaşadıklarımı sosyal hayatıma yansıtmıyorum. sonuçta bir erkekle yataktan kalkıp hayata karışıyorum.

gizlilik kolay olmamalı.

güven çok önemli. hayatın içinde o kadar gay, o kadar biseksüel var ki... birbirimizi buluyoruz. birbirimizi gözlerimize bakıp tanıyabiliyoruz kolaylıkla. lezbiyen arkadaşlar da kendilerini böyle ifade ediyorlar. normal heteroseksüellerin göremediklerini biz görebiliyoruz. bu farkındalıkla ilgili. belli kodlar var. senelerdir hiçbir kötü insanla karşılaşmadım, inşallah bundan sonra da karşılaşmam.

gençleri mi tercih edersiniz?

genelde olgun insanlarla olmaya dikkat ediyorum. gençlerin hayat tecrübeleri olmadığı için yanlışlara düşebiliyorlar. ama genç biriyle de oldum, 17 ay sürdü. evliliğimle birlikte öyle bir ilişkinin yürümeyeceğini düşündüm. ama o genç sevgilimi de üzmek, kırmak istemedim. yavaş yavaş kendimden uzaklaştırdım. onda ilkgençlik yıllarımdaki halimi gördüm. doğru insanın ben olmadığımı ona izah etttim. benden çok şey öğrendiğine inanıyorum.

beraber olduğunuz kişilere kimliğinizi kolayca deşifre eder misiniz?

yok, genelde söylemem. zaten iki hat kullanıyoruz, bir hazır kart bir genel hat. hazır kart her zaman kullanılmaz, arada sırada mesaj var mı diye açılır. evli olmanın getirdiği zorluklar var. birini iyice tanımadan birlikte olmam.

erkeklerle birlikte olduğunuzda karınızı aldattığınızı düşünüyor musunuz?

bu aldatma değil. bazen farklı tenlere dokunmak, farklı heyecanlar istersin. biriyle yatmışım kalkmışım, güzel bir beraberlik yaşamışım.
ama aileme zarar veren bir şey değil. ailem benim için kutsal bir şey. erkeklerle yaşadığım ilişki tarzımını hiç karımla denemedim. bu tarz bir ilişkiyi kutsal evliliğe karşı görüyorum.

çocuğunuz 'baba ben eşcinselim' derse?

hayat kendi hayatı, kabulleneceğiz. ona deneyimlerimi, bilgilerimi aktarırım. türkiye'de eşcinsellik hep yanlış algılandı. medya 80'lerin başından beri kavramları karıştırarak, zorunlu seks işciliği yapan travesti ve transseksüelleri 'eşcinseller', 'homolar' olarak lanse etti, hem de onları kriminal, edepsiz, ahlaksız olarak göstererek... dolayısıyla, insanların kafasında eşcinsel kimliğe dair net şeyler oluşamadı, oluşsa bile, eşcinsel olan feminen, seks düşkünü, dedikoducu, terbiyesiz biri olur gibi bir tipleme ortaya çıkartıldı. eşcinseller kadın kıyafeti giyip sokaklarda fuhuş karşılığı seks yapan insanlar değiller. hayatın içinde eşcinseller. benim çevremde birçok insan eşcinsel olduğunu söyleyemiyor. 18 yaşımdaydım, bir gün beni aksaray'da değirmen diye bir yere götürdüler-burası hâlâ faaliyette.. orada o güne kadar hiç rastlamadığım bir şeyle karşılaştım: posbıyıklı, palabıyıklı, 'külhanbeyi' diyeceğiniz adamlar vardı. biri bana bira gönderdi, görüntü insanı yanıltabiliyor.

eşcinseller aşkı anlatıyor

radikal gazetesinin 2006 yazında yayınladığı, şule çizmeci imzalı yazı dizisi. bu dizinin yayınlandığı zamanlarda dikkatimi çekmişti ve hepsini okumuştum gizli gizli. gayet sağlam ve güzel bir yazı dizisidir, aynı zamanda sema yakar'ın listag'ın tohumlarını attığı oğlum benim öğretmenim yazısı da bu dizinin son yazısı olarak yayınlanmıştır, bu bakımdan da önemlidir.

merak eden olursa, hala radikal'in arşivinden bulunabiliyor, bence bir göz atın, röportajlar oldukça ilginç.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=196281

kral tv

itiraf ediyorum, bütün 90'ları bu kanalın karşısında geçirdim ben, o nedenle 90'lar türkçe pop bilgim iyidir. adı falsoydu ama kendi iyiydi. 90lardan beridir hiç izlemedim kendisini, en son bir yerlerde rastgeldim, haber bülteni yayını vardı, tayyip mayyip bişiler, gözlerime inanamadım. sanırım başkalaşım geçirmiş ben görmeyeli. şu video müzik ödülleri işi fena değildi aslında.

kirpi

dünyadaki en sevimli hayvan türlerinden biri bence, bayılıyorum bu hayvanlara.

http://img.donanimhaber.com/upfiles/668446/52adef8ad10a460d835f99a40c67290e.jpg
http://ochevidec.net/content/story31/75/1.jpg
http://www.bilgiustam.com/resimler/2013/04/3820_yavru_kirpiler-300x224.jpg

physis

böyle bir afedersiniz geyli lezbiyenli türkçe site açılmış.

http://physis.com.tc/

oculus rift

hadi gözünüz aydın, yakında piyasaya çıkıyormuş, porno sektöründe devrim yaşanacağı kesin. artık şöyle düşünceler geçecek kafanızdan: "bu akşam kimle sevişsem acaba? brad pitt de güzel ama bu aralar çok sarışınla beraber oldum, sıktı, bu akşam kenan imirzalıoğlu ile takılayım, gözüm kıl görsün bayram etsin". imkansız demeyin, çılgın atıcaz bir kaç yıla kadar

la roux

adını, çok fena rize dağlarında çay toplayan bir laz kızına benzeyen solist hanımkızımızın kızıl saçlarından alan ingiliz ikili. ilk albümlerini 2009-2010 döneminde öküz gibi dinlemişliğim, dinleyip dinleyip de bunalım yapmışlığım var. bence şarkılarında ciddi bir hüzün var, her ne kadar synth pop yapsalar da (gerçi pek çok synth pop grubu hüzünlü müzik yapıyor, depeche mode, psb falan). in for the kill, quicksand falan fena bunalımdı, o günleri pek hatırlamak istemediğim için, tekrar açıp dinleyemem herhalde ama süper kaliteli bir albümdü o albüm.

psk

psikologların ünvan kısaltması.

"psk. bengisu içseyarıyor" gibi.

aile apartmanı

bekar olarak size ev verilmemesi için öne sürülen tezlerden biri. maazallah apartmana bekar biri taşınırsa tüm aileleri tek tek sikecek çünkü. gerçi böyle yerlerin dedikodusu da bol olacağı için sizin de pek bulaşmamanız gereken yerler oluyor. gene en iyisi kim kime dumduma apartmanlar.

yalnız yaşamak

yalnız yaşamanın en önemli eşiği eve kedi almayı ciddi ciddi düşünmeye başladığınız noktadır, ben özgürüm, kendime yeterim, evde çıplak dolaşırım, tuvaletin kapağını indirmem, yihuuuu dönemini atlatmış, yalnızlıktan iyice bayma noktasına gelinmiş demektir. daha sonra kedi alınır, evdeki hayat kedi etrafında dönmeye başlar. sıkıntı hala geçmezse ikinci kedi de alınır, daha sonra bahçedeki kediler beslenmeye başlanır.

kedi iyidir.

sanat filmi

tamam kabul edelim, hepsi de çok sıkıcı ve bunalımlı olmaz, ama maalesef ekserisi böyledir. sıkıcı olmayanlarında da zaten süper sikiş dönüyordur, ondan sıkıcı değildir.

kamyoncu

bana hitap eden kişiler değiller, hele bunlardan iki tanesini öpüşürken görmek, kusura bakmayın da, beni eşcinselliğimden soğutuyordu valla. ve ben bunları valla dünya gözlerimle burnumun dibinde izledim, mekan aksaray paşam bar idi, bütün o saykodelik sanatsal filmler o ortamın yanında halt etmiş kalırlardı, öyle de hem sıradan hem gerçeküstüydü.

gay olduğunu itiraf etmek

ancak suçlar itiraf edileceğinden ve gey olmak bir suç olmadığından teorik olarak hatalı önerme, ama toplumsal kabullenme bunu neredeyse bir suç olarak gördüğü için, aslında pratikte maalesef çok da yanlış olmayan önerme.

özel okul

ailelerin göndererek çocuklarının harika bir geleceği olacağını garantiye aldıklarını sandıkları, oysa ilerideki hayatta mutluluğun ve başarının garantisi olmayan yerler.

september

1999 adlı büyülü senede bunun remixi çıkmış, daha ritmik yapısıyla bayağı çalınmıştı diskolarda.

engelli eşcinsel

izmir'deki hornet profillerini karıştırırken gördüm, tatlı suratlı bir eleman biraz bozuk bir türkçeyle sağır dilsiz olduğunu ve onun halinden anlayacak anlayışlı kişilerle dost veya sevgili olmak istediğini sevimli bir ifadeyle yazmıştı. biraz içim gitti, nasıl bir yaşamı var acaba diye düşündüm. gördüğüm ilk engelli gey oldu kendisi, sarılasım gelmedi değil valla nedense...

we are the world

bu şarkının konsepti o kadar ünlü olmuştu ki, bizimkiler durur mu, hemen taklit ettiler, 90'ların başında star 1'de, bu dünya hepimizin adıyla. ibo'ya "neden kimya akar nehirlerde" diye gubidik bir dize söyletiyorlardı hatta.

hello

duygu sömürücüsü iç bayıcı teyzenin yeni çıkardığı süper bayık şarkı. bu kadının şarkılarına ifrit olmaktayım, böyle içi kıyım kıyım kıymak için özene bözene yapılan duygu sömürüsü şarkılara dayanamıyorum. depresyondan beslenen bi bu adele, bir de bunun amerikalı versiyonu lana del rey var, allahım, düşman başına ikisi de.

aileyle cinsellik konuşmak

dün erkek arkadaşım annesiyle, bizim aramızdaki bazı cinsellik durumları hakkında konuştuğunu ve annesinin bazı tavsiyeler verdiğini söyledi. o kadar kıskandım, o kadar kıskandım, o kaddar kıskandım ki, hala o kıskançlığın şoku ve acısı geçmedi. çok üzgünüm yahu, insanlar anneleriyle neler konuşabiliyorlar, ben en basit sıkıntımı bile anlatamıyorum, işe bak.

en yakın arkadaş

ilki aynı apartmanda aynı kattaki aynı yaşta çocuklar olarak iki yaşımdan beridir arkadaşımdı, beraber büyüdük sayılır. lise dönemi civarında eşcinsellik belirtileri göstermeye başladığımı görünce araya mesafe koymaya başladı, üniversite döneminde zaten kafalar da ayrılmaya başlayınca bayağı az görüşür olduk ama yine de arada bir hal hatır için telefonlaşıyorduk. sonra 25 yaş civarında telefonlarıma artık çıkmamaya başladı, çok merak ettim, annesini aradım, ayşe teyze metin'e ne oldu arıyorum arıyorum açmıyor, başına birşey mi geldi dedim, kadın şaşırdı, birşey yok ben bi sorayım dedi, bir süre sonra metin dingili aradı ama nasıl isteksiz konuştu anlatamam, çok merak ettim seni falan dediğim halde hımmmpf falan yapınca anladım bu benle artık görüşmek istemiyor, iyi hadi bay, ardından o sinirle facebooktan sildim (en büyük intikamım bu oluyor). ondan sonra aradan yıllar geçti, bu metin dingili ortak bir başka arkadaşımızla facebook grubu kurmuş beni de dahil ettiği, oradan geyik bana çeviriyor, mimar niye cevap vermiyor diye laf atıyor hatta falan, dedim sikerler, sallamadım piçi zira çok kırılmıştım çünkü hayatımdaki tüm arkadaşlarımdan farklı bir yerdeydi o, bebeklik arkadaşımdı, bu aradaki zamanda evlenmiş falan hatta, öyle geçti, sittirdi gitti.

iki numara ilkokul arkadaşım, aynı zamanda mahalle arkadaşım, ve öyle böyle değil can parçam, kan kardeşim, uğruna ölürüm falan modunda acaip çok sevdiğim, aramızdan su sızmadığı, müthiş yakın olduğum, yanında müthiş eğlendiğim çocukluk arkadaşım. ben bu herifle böyle bir arkadaşlığım olduğu için gurur bile duyuyorum, romanlardaki sağlam arkadaşlıklar gibi. üniversite döneminde başka bir şehre gitti, hemen bi kız arkadaş edindi, gene iyiyiz ama bununla, bu üçüncü sınıftayken ben bunu ziyarete gittim ıspartaya. bana çok değer verdi o gezide, gezdirdi tozdurdu, ama sonra kız arkadaşıyla ilgili bir durumu oldu, beni döneceğim gün sap gibi ortada bıraktı, hani kıza bi bok olduğu da yok, kız zaten ankarada ailesinin yanında, bu kendini odaya kapattı kızla konuştu bütün gün, inanılır gibi değil. ben de buna sitem ettim artık dayanamayıp kaç saat sonunda, kapıyı kapattı suratıma, sonra kızla içeriden "bana bunu nasıl yaparrrrr" gibilerinden bağırtılar geliyor (bu arada kızı da tanıyorum iyi de anlaşmışlığımız vardı), ben üstüme alınmıyorum, kendi aralarındaki bağrışmalar diyorum, sonra odadan çıktı bu bi saat kadar mı ne sonra, yüzü gözü şişmiş, yanıma geldi, ben kitap okuyorum, hayrola dedim, ben öyle kızgın falan da değilim bu arada, sadece içim sıkılmış ve otobüs vakti gelse de siktirsem gitsem diyorum, yanıma oturup "ben artık seninle bir daha görüşmek istemiyorum" dedi gözleri dolu. olay bu. açıklama yapmadı ben de duyduklarım karşısında şaşkına döndüm ve birşey soramadım. on senelik arkadaşlık da böyle saçma sapan şekilde sonlandı. dört beş yıl sonra düğününe çağırdı, azıcık topladık gibi oldu ama, yani bu kadar saçma bir olaydan sonra bir daha birşey toplanamadı.

benim en yakın arkadaşlarımın hikayeleri bunlar. her ikisinin de amk. yemişim ben bunların arkadaşlıklarını.

bir tane en yakın arkadaşım diyebileceğim kişi var hala, üniversiteden arkadaşız, onbeş senedir devam ediyor, bak o çocuk sağlam çıktı allahtan. iyi ki o var.

sonuç: çok güvenmeyin bu en yakın arkadaş martavallarına.
  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.

ak parti lgbti bireyleri

bence ülkenin lgbt hak ve özgürlükleri hareketi için sağlıklı çalışması son derece elzem olan, görünürlüklerinin artmasını ve daha çok ortalarda seslerini çıkarmalarını can-ı gönülden dileyeceğim bir oluşum bu ak lgbt grubu. açıklamalarını okudum, hem bu ülkenin muhafazakarı hem de lgbt kişiler olarak tam da söylenmeleri beklenecek herşeyi söylemişler adamlar. eşcinselliklerini kabul ederek muhafazakar kimlik ile bağdaştırabilmeleri bile bence başlıbaşına çok olumlu bir gelişme. eminim ki bu ülkenin eşcinsellerinin ezici çoğunluğu, kendilerini anlamlandırma evresinde bu gurubun retoriğini görerek inanılmaz rahatlayacaklardır.

söylemlerinde çok da rahatsız edici birşey göremedim ben. en kötü tarafları, kendilerinin bu şekilde bir "ak lgbt" hareketi yapabilecek kadar cesaretlenebilecekleri bir ortamı hazırlayan bu ülkede 20 küsür senedir fena halde zor bir mücadele veren halihazırdaki anaakım lgbt hareketini "onlar terbiyesizler, onlar ahlaksızlar" şeklinde dışlamaları. ama bu tarzın da, destekleyicisi oldukları sağ hareketin sürekli yaptığı atatürk saldırıları ve "cehape zihniyeti" ötekileştirmelerinden temel olarak bir farkı olmadığı için, savundukları politik görüşle gayet tutarlı.

öte yandan şöyle bir paragraf açıklamaları da aslında bu ülkenin lgbt hareketi için hiç de fena gelmedi bana:

“bizler; cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan’ı ve ak parti’yi, ülkemiz ve geleceğimiz bakımından daima destekleyeceğiz. bundan kimsenin şüphesi olmasın. ülkemiz açısından yapılan onca yatırımı görmezden gelecek kadar nankör değiliz. lgbti hak ve özgürlükleri’nin, ak parti hükümeti tarafından mutlaka anayasada olacağından eminiz. gerekiyorsa hükümet ile anayasal hak ve özgürlükleri düzenleyen maddeler için çalışmaya da hazırız. eşcinselliğin, ülkemizde yeteri kadar anlatılmadığının ya da yanlış anlatıldığının farkındayız. insan olduğumuzun unutulup, özellikle tv kanallarında, eşcinsellerin bir komedi unsuru olarak işlenmesi, hakarete varan söylemlerin, onur kırıcı davranışların, ayrımcılığın, bir son bulması ve cinsel kimliğe bakılmaksızın kişisel hakların korunması, eşcinsellikten çok, insani bir hak olduğunu vurgulamak gerekir. 80 milyon insanın arasında lgbti bireyleride vardır. dışlamak, ötekileştirmek, hiç bir insani duygu ile bağdaşmamaktadır. lgbti bireyleri hak ve özgürlükleri bir lütuf değil. bir hak olduğunu bilmek gereklidir. bu sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde bu tür olaylara rastlamak mümkün. ben bunların, 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerleyen türkiyemiz de çözüleceğinden eminim."

yine de gerçek ilerlemeyi bugüne kadar yaptığı gibi, bunların ahlaksızlar diye suçladığı halihazırdaki lgbt hareketi yapmaya devam edecektir. bu arkadaşlar onların açtığı yolu genişletirler ancak. ama halktaki geniş kitleler lgbtleri kabul edecekse de bu ak lgbtciler sayesinde olacak o da.

kılsız erkek

bal döküp yalamak gibi fantazileriniz varsa tercih edilesi erkek türü. ağza kıl gelince hoş olmuyor bence.