nihayet tanışabildiğim sözlüğün perihan ablası. ilk gördüğümde o sıcaklığı yakaladım ben, genç yazarlar pek hatırlamayabilir ama eski zamanlarda trt de yayınlanan perran kutmanın perihan abla karakterini canlandırdığı bir diziydi... perihan abla mahalledeki herkesin dert ortağı, akıl hocası ve hepsinden önemlisi çok samimi bir kadındı. işte filizku da öyle bir kadın. sabaha kadar sohbet etsem yorulmam sanırım seninle. iyki gelebildin zirveye, bundan sonra daha sık görüşmek istiyorum...
geçtiğimiz cumartesi günü filizku, minikharflerleagladim, cubboy, bv bear ve sözlük yazarı olmayan ama zirvemizi şereflendiren çok sevgili elizabeth & hayat arkadaşı katılımıyla gerçekleşmiştir. ankarada bilmemkaç tane kayıtlı kullanıcı arasından bu zirveye gelme cesaretini* gösteren minikharflerleagladim ve filizkuya sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. çok keyifli vakit geçirdim ve sizleri tanıdığıma çok memnunum...
bugün gerçekleşecek zirve. toplam katılımcı sayımız yine her zamanki gibi tek haneli rakamların üzerine çıkamadı ama bilmiyorum ankaralı yazarcanlar bir sürpriz yapıp beni utandıracaklar mı acaba ? *
3 kişi olarak sessiz sakin gerçekleştireceğimiz zirve. bundan sonra ankara zirvelerini istanbulda yapmak daha doğru olacak sanırım. en azından ankara zirvesi adı altında rekor katılımcı sağlanır...
diğer özelliklerini bilmemekle beraber, vücuttaki morlukların tedavisinde kullanılan mucizevi bir yağdır kendileri. kan oturmuş kısımların haricindeki sarı ve mor olan bölgeye uygulandıktan birkaç saat sonra bu izlerin geçtiğini görebilirsiniz.
okumayı çok sevmeyen bir toplumda yaşadığımızı düşünürsek, ve gündemi yandaş medya haricinde de yazarların yorumuyla okumayı seven bir kişi olarak yadırgamadığım, zaman zaman gazetede ilginç kıyıda köşede kalmış haberleri sözlük yazarlarıyla paylaşmak ve onların yorumlarını almaktan hoşlandığım için zevkle yaptığım olay.
küçücük ankarada bir kez bile karşılaşamadığım yazarcan. sezen aksu konserine gidelim dedik konser iptal oldu. kızılayda bir kahve içelim dedik kızılay kapandı eylemlerden dolayı. hayır zirvede görüşelim bari dedik ama zirve de iptal oldu. sanırım oluşacak sinerjiden çekiniyor bazı güçler o yüzden bir araya gelemiyoruz...
şu an birden durduk yere aklıma gelip neden hakkında bir nickaltı entrysi girmedim diye düşündüğüm yazarcan. evet sözlüğe ilk kayıt olduğumda birkaç kez mesajlaşıp sonrasında uzuuuun bir aradan sonra* ankaraya indiğinde karşılama şerefine eriştiğim tanımaktan çok memnun olduğum dünya tatlısı şirin adam. bir insanın muhabbeti bu kadar mı keyifli olur keşke daha uzun sürse dedirten cinsten muteşem bir akşam yeme şansına da eriştim kendisiyle. dikkatle dinlenmesi gereken sohbet ettiğinizde gerçekten farklı noktalara değinip bakış açınıza yeni bir yön verebilen muhteşem bir adam. iyki tanımışım seni güzel adam...*
iş yerimin iğrenç diktatörlük sistemi yüzünden planladığım tarihten daha erken bir zamanda tatile çıkmak zorundayım. çalışma bakanlığının bilgi hattını aradığımda da aldığım yanıt karşısında dumura uğradım resmen. iş yerinin çalışma şartlarından dolayı oluşan bir durum olduğu için yıllık izin hakları işverenin insiyatifi doğrultusunda kullanılabilirmiş ve bunu şikayet edebileceğim hiçbir yer yokmuş. insan haklarının hiçe sayıldığı bir ülkede çalışanın haklarından söz etmem bile yanlış sanıyorum. *
ve yine bundan tam bir sene önce 5 haziran günüydü... sevgilimin telefon konuşmamızda senden sıkıldım dediği o salı günü telefonu kapatıp ağlama krizimin geçmesinin ardından sözlükte online görüp "pek iyi değilim ve birileriyle konuşmaya çok ihtiyacım var müsaitmisin ?" dediğim ve sonrasında hıçkırıklar eşliğinde ağlarken derdimi anlattığım ilk insan. o zamanlar bilmiyordum aşk acısını daha önce 2 kez yaşamıştım ama çevremde kimse olmadığından anlatabileceğim hep içime atmıştım derdimi. bana o kadar umut verici şeyler söyledi ve kendi hayatından örnekler vererek ne kadar boş şeylere üzüldüğümü çok içten bir şekilde anlatarak kalbimin derinliklerinde kocaman bir yere yerleşiverdi bu adam. sonrasında konuşmalarımızın süreleri ve arama sıklıkları arttı yüzünü dahi görmediğim ama bendeki yeri çok ayrı olan bu özel insanla. sonra nihayet ordu-samsun karayolunda kesişti yollarımız... yanıma yavaşça yaklaşan otobüsten beyaz kazağıyla bir güneş gibi parlayarak indi otobüsün merdivenlerinden... sonra samimi bir sarılma sanki birbirini doğduğundan beri görmeyen 2 kardeşin yıllar sonra bir televizyon programındaki karşılaşmasındaki o ilk anki şokun etkisiyle olan asla unutamayacağım bir şefkatle sarılma... sonrasında beraber gülmeler, dedikodular, hayat dersleri, dertleşmeler, ağlaşmalar, sinirlenmeler... neler neler... herkesin hayatında olması gereken bir insan bulmuşum ben o 5 haziran 2012 tarihinde gönderdiğim mesajda... ve bugün tam 1 sene oldu inşallah 10. ve 20. senelerimi de böyle güzel duygular içerisinde seninle beraber geçiririm yol arkadaşım.... iyki varsın....
ankaranın 3 semtinde sokaklarda tenceremi çalarak katıldığım eylemlerdir. batıkent ve tandoğandaki eylemlerden sonra evime gidip üzerimi değiştireceğim sırada sokaktan gelen seslere dayanamayıp yine kendimi sokağa attım...
zaman zaman başıma gelen hadise. sanırım çevresel koşullardan ziyade kendi iç meselelerimle ilgili oluyor bazen bana da. ama "her zaman söylüyorum sözlükte kimseyi zorla tutmuyoruz, kimseye "nooolur kal" demiyoruz. birileri daha iyisini yapana kadar şuan en iyisi budur yavrular. susun ve yalamaya devam edin. daha iyi bir sözlük kurucusu ortaya çıkana kadar da benimkiyle idare edeceksiniz, yada çekip gideceksiniz. net." olayın tam olarak ne olduğunu bilmemekle birlikte tarzında bir yaklaşımın bir sözlük admini tarafından düşülmüş ve dile getirilmiş olması beni çok üzdü. iyi günlerim de kötü günlerim de oldu burada paylaştığım... bu kadar...
oha falan oldum yani ! abi bu ne yahu yakında bunlar boxer giymemizi de kısıtlamaya kalkarlar diye korkuyorum.* harbiden de söyledikleri gibi durmak yok yola devam diyorlar. ha bi de yetmez ama evet diyen alkolik sanatçı kesimi vardı onların bu haber konusundaki tepkilerini de çok merak ediyorum.
özge fışkının 2007 senesinde çıkardığı kilitler albümünün klip parçası. bugün durduk yere aklıma geldi ve normalde dinlemediğim bir tarzda olsa da şarkının sözleri, müziği alıp götürüyor beni. güzel bir parça... sözleri ;
sen hiç anlamadın
saatler kurdum sana uyuyakaldın
ateşkes çoktan bitti
geçti zannettin
dur
daha yeni başladım
bıraktım
seni kopkoyu karanlığında darmaduman krallığında
her şeyi yırtıp attım koparttım kanattım
sen, geçmişi tekrar gördüğünde
ölmeyen her şey döndüğünde
hatırla neler neler yaptın da
seni bıraktım.
kalk yerinden
dolaş biraz
istersen onunla uzaklaş biraz
ama acıyla bu kez yüzleş
belki iyi gelir oturup ağla biraz
bıraktım
seni kopkoyu karanlığında darmaduman krallığında
her şeyi yırtıp attım koparttım kanattım
sen, geçmişi tekrar gördüğünde
ölmeyen her şey döndüğünde
hatırla neler neler yaptın da
seni bıraktım.
aldığım her nefesle savruldun
yok oldun
asla yıkılmaz sandığın kalen de vuruldu sonunda
sen şimdi dizlerinin üstünde istediğin kadar "üzdüm" de
hatırla neler neler yaptın da...
bıraktım...
zaman zaman konserlerinde sertab erenerin sahneye davet ettiği* ses rengi ve görüntüsü sertab erenere aşırı benzeyen, o performanslarını dinlemekten büyük keyif aldığım, fakat tarz olarak rock müziği benimsemiş hanım kızımız. 2007 senesinde çıkardığı kilitler albümünde yer alan bıraktım parçasıyla tanıdığımız, 2012 senesinde prodüktörlüğünü demir demirkan ve sertab erenerin üstlendiği ikinci stüdyo albümü olan bir avuç fotograf'ı müzikseverlerin beğenisine sunmuştur. ayrıca soyadı çok ilgimi çeker bu hanım kızımızın. keşke benim de klasik bir soyadım yerine "fışkın" olsaydı diye düşünürdüm.*
ankara'da yaşayan yazarlara selam olsun 13 nisan 2019 tarihinde saat 15:00 - 16:00 civarında kızılayda birkaç eski yazar arkadaşlarla toplanıp sohbet edeceğiz ve eski günleri yad edeceğiz katılmak isteyen ve mekan önerisi olan yazarlar desteğinizi bekliyorum...
bu klişeyi yapmak istiyorum, belki bir gram farkındalık oluşur. eskiden çok güzel yazan insanlar vardı burda yazdıklarını okurken keyif aldığım okudukça öğrendiğim epey değerli insanlar.. eskiden dediğim 2-3 yıl öncesine kadar belki, daha sonra genç yazar arkadaşlar geldi kendi heyecanlarını acemiliklerini buraya yansıttılar(insan özenmiyor değil)
fakat yine de hiçbir şekilde eskilerin yerini tutmadı. birileri sinirlenecek belki beğenmiyorsan siktir git de diyebilirler yine de eski bir alışkanlık var. ara sıra bakmaktan hep keyif alıyorum buraya..
yaşadığım şehir.
son beş yılda çok yara aldı bu gri şehir.
peş peşe patlayan bombalardan yaka silkti. yüksel caddesinde, güvenpark'ta polisin saldırganlığından illallah etti. gezi parkı zamanında gaz bombaları ile darbe yedi, sisin pusun altına gömüldü.
yine de bozmadı düzenini.
trafik yine aynı saatlerde kilitlenmeye devam etti,
insanlar yine tandoğan'dan kızılay'a yürümeyi tercih etti.
ve ben, ne olursa olursun cuma akşamları kızılay'da bir kafede oturup kahve içmeyi ve ankara'nın kalbini izlemekten vazgeçmedim.
(bkz:kurşuni renkler) babam gelir aklıma hep. (bkz:fikrimin ince gülü) babam hastayken bu şarkıyı televizyonda gördüğünde ağlamıştı. bi hastalığın bi insanı nasıl çaresiz hale getirdiğini gördüm. içim parçalandı. belki de yaşadığı yılları, geçmişte yaptıklarını, yapmak isteyip yapamadıklarını düşündü. bu iki şarkıyı duyunca içim gidiyo. gözlerim yaşarıyor. kendimi bi garip hissediyorum.
(bkz:we found love) üsteki kadar beni etkilemesi imkansız olsa da bunu duyunca da italyanın teki geliyor hala aklıma. bi adam 1 haftada nasıl bu kadar derine kazınır anlamam.
2 bölümünü de izlediğim dizi. televizyondan olsa hayatta izlemem. türk dizisini televizyonda izleyen arkadaşlara da helal olsun diyorum. 3 saat boyunca imkanı yok oturamam bi dizi için. youtubeda açıyorum, saçma sapan yerlerini geçerek 1 saatte bitiriyorum. yabancı dizi tadında izlemek bu olsa gerek.
neyse gelelim dizinin konusu ve oyuncularına.
gayet kaliteli bi ekip var görünürde. tek tek anlatacak olursak ( of be ne yazasım varmış ha)
(bkz:gökçe bahadır) : (oya) benim taaaa hayat bilgisi zamanından sevdiğim oyuncudur kendisi. insanlar o dizide barbie denen kızı severken ben hep törpü törpü derdim. oyunculuk olarak gerçekten çok beğeniyorum ama o da benim yaşlarda olduğunu belli etmiş. ne kadar makyaj olsa da kırışıklıklar belli oluyor. sorun yok gayet güzel bir kadın, iyi bir oyuncudur.
(bkz:bade işçil): karşımıza pelin olarak çıkan sarışın güzelimiz. ezelde şebnem olarak izlemiştim. ben nedense bu hatuna kısa saçı daha çok yakıştıranlardanım. gayet güzel oynamaktadır.
(bkz:aslıhan gürbüz): merve karakterine hayat veren bu hanımefendi dizinin yılanı, pelinin en yakın arkadaşıdır. uzak durulması gereken psikopat hatun profili. serhanı nasıl kafeslemiş benim için bi muamma. gerçek hayatta serhan gibi bi karakterin böyle bir kadınla evlenmesinin imkanı yok.
(bkz:tülin özen) şirin arzu karakteri. ben bu kadına meryemce zamanı hastaydım. mehmet günsüre mustafam deyişleri kulaklarımda çınlardı. nasıl naif, güzel ve tatlı bi kadınsa artık, heteroseksüel bi ilişkiye resmen gıpta etmiştim. yeniden bi dizide görmek fazlasıyla mutlu etti beni.
şimdi bu kadınlar çok iyi arkadaşlar lisede. pelin ve merve aşırı kıskanç tipler ve oyayı kıskanıyolar. 96 yazında pis bi iftirayla hem oyanın hem edip öğretmenin başını yakıyolar. 20 yıl sonra filan oya büyüdüğü mahalleye geri dönüyor ve olaylar olaylar.
biraz geriden gelsem de zirvenin anahtardan sonra 2. ağır topu olarak benim de zirve ile ilgili yorumlarımı yazmadan geçeceğimi düşünmediniz herhalde...
öncelikle zirvenin organizasyonunu sağlayan sevgili hazineciye çok teşekkür ederim uzun zamandır böyle keyifli bir zirveye katılmamıştım çok iyi geldi.
mekana kadim dostum anahtarla birlikte buluşup geldik, mekanın üst katına çıktığımızda bir portatif yazı tahtasında birşeyler anlatan birisi ve dinleyen bir grup gördük ilk olarak doğal olarak biraz şaşırdık zirveler artık sunum tarzı mı yapılıyor diye birbirimize anlamsız bir bakış attıktan sonra en köşedeki masada oturan eski bir tanıdığı*aknarazı gördüm selamlaşmak için yanına gittiğimde kendisinin de sözlükte yazdığını ve zirve için geldiğini öğrendiğimde kısa süreli bir şaşkınlık* yaşadıktan sonra masaya oturup sohbete başladık. kısa bir süre sonra çekingen bir tavırla masaya * yaklaştı ve daha önceki zirveye ilk katılımdaki çekingenliği bildiğimden "evet düşündüğün kişiler biziz dedik ve sohbete devam ettik. daha sonra senseisplinter ve pena da aramıza katıldı* ve çok keyifli, vaktin nasıl geçtiğini anlamadığımız bir zirve daha geçti. katılan herkese çok teşekkür ederim, keyifli ve mutlaka en kısa sürede tekrarlamamız gereken bir akşam oldu...
en sevdiğim eurovision parçalarındandır, nilüfer de albümünde yorumlamıştır bu şarkıyı,
sözleri ;
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
ellerim yüzümde, susmuş dudaklarım
isyanlarda gönlüm, zaman gardiyandir
ah... ben yine gözlerinin hapsindeyim
aman vermez hasretin, ay ay ay...
ay la la la la... la la la la... içimde martılar
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
ellerim yüzümde, susmuş dudaklarım
isyanlarda gönlüm, zaman gardiyandır
ah... ben yine gözlerinin hapsindeyim
aman vermez hasretin, ay ay ay...
ay la la la la... la la la la... içimde martılar
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
ay la la la la... la la la la... akşam firarları
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
sinema yazarları derneği (siyad), 2017 yılı türkiye sineması ödüllerinde “en iyi yardımcı kadın oyuncu” ödülüne layık görülmüştür biblom benim. ödülün anons edildiğindeki sevinci görülmeye değer. lgbt görünürlüğü adına verdiği mücadelede kazandığı bu ödül çok önemli bence. tebrikler biblom...
19. bölümde tülayın selahattin çakaler'e söylemesi için yaptığı şu benzetmelerle beni benden alan yalan dünya karakteri.
- sen insanı silikon askısı kopan sutyen gibi yarı yolda bırakan bir tipsin de...
- sen adeta yaz başı beyaz bıngıl vücuda bikini denediğimde yaşadığım hayel kırıklığı, ümitsizliksin de...
- basen genişleyince small beden külotun yanlarda bıraktığı iz gibi sadece bende geçici bir iz bıraktın de...
- selülit gibisin, senden kurtulmak istiyorum de...
zaman zaman başıma gelen hadise. sanırım çevresel koşullardan ziyade kendi iç meselelerimle ilgili oluyor bazen bana da. ama "her zaman söylüyorum sözlükte kimseyi zorla tutmuyoruz, kimseye "nooolur kal" demiyoruz. birileri daha iyisini yapana kadar şuan en iyisi budur yavrular. susun ve yalamaya devam edin. daha iyi bir sözlük kurucusu ortaya çıkana kadar da benimkiyle idare edeceksiniz, yada çekip gideceksiniz. net." olayın tam olarak ne olduğunu bilmemekle birlikte tarzında bir yaklaşımın bir sözlük admini tarafından düşülmüş ve dile getirilmiş olması beni çok üzdü. iyi günlerim de kötü günlerim de oldu burada paylaştığım... bu kadar...
zirveye giderken kafamda bir ton soru işareti olmasını sağlayan ve içten içe korkutan yazar. acaba gerçek hayatta da mesajlarda olduğu gibi anlaması zor cümleler kurup beynimi yakmaya çalışacak mı diye derin düşüncelere dalmış olsam da garson çağırır gibi işaretler yapıp beni masasına davet eden ve sonra da zirve sonunda ayrılana kadar yalnız bırakmayan yazarcan. bayağı uzun ve derin mevzularda uzun uzun sohbet ettiğimiz* aynı okulun aynı mekanlarında çok özel anılarımızı paylaştığımız ve zirve haricinde de sık sık görüşeceğimizin sinyallerini verdiğimiz keyifli, zeki, hazırcevap ve espirili adam. böyle bir zirve organize edip yüksek katılım sağlamak için çabaladığın ve bu kadar güzel ev sahipliği yaptığın için ayrıca teşekkürler... tanıştığıma çok memnun oldum...
doğuşun 1998 yılında çıkardığı albümünde yer alan arabesk tarzdaki parçası. geçen gün tesadüf eseri parçanın radyoda çalmaya başmasıyla hönkürerek ağlamama sebep olmuştur bu parça aynı zamanda. *
sözleri ;
sessiz bir köşede yine tek başıma
uykusuz sabahım güneşsiz yarınım
ağlıyorum, yanıyorum
herkes kendi keyfinde
soldum artık belalım
bir umut ver dön bana
kime gitsem ah ne etsem
senin yerini alır mı sence
vurdum duymazlık etme
bir dön bak ardınsıra
kıyamet günü senin gidişin
hiçbirşey umrumda değil
yine yandı yine ağladı çaresiz kaldı gönlüm