efemerid

Durum: 816 - 29 - 19 - 0 - 23.06.2024 19:08

Puan: 11716 - Sözlük Kaşarı

1 yıl önce kayıt oldu. 13.Nesil Yazar.

• kadın voleybolu, müzik, erkek vücuduna methiyeler ve bolca seks içerir. (he/him)
  • /
  • 41

deniz börülcesi

chef kiss: sosuna mutlaka elma sirkesi koyun, haşladıktan sonra soğuk suda değil direkt buzlu suda şoklayın.

üniversitede eğitim gören yazarların okuduğu bölümler

bugün hatta an itibariyle intern doktorluk(6.sınıf) sürecim bitti, artık doğuya atanmayı bekleyen körpe bir doktorum. (varsa bu aciz yavruya kol kanat gerecek p ağırlıklı ap kürd erkekleri tekliflere açığım dostlarım ^^) .

nesrin cavadzade

2 sene önceki malum videoyla yine gündem olmuş tv ünlüsü. o zaman da aynı şeyi düşünmüştüm, şimdi de öyle düşünüyorum. videoda tek gördüğüm şey eğlenen şımarık heterolar ve sarhoş olunca karşı koyamadıkları libidoları. birbirlerine sürtmeler göğüs arasına para sıkıştırmalar ve erkeklerin ortamın orospusu damgası yapışmayacağını bildikleri için tek kademe düşmeyen rahatlıkları... gözlerim kanıyor artık. videonun yorumlanış biçimi ise hiç şaşırmayacağınız üzere yuva yıkmak ve nesrinin sözümona orospuluğu üzerine. ama bir konuda haklılar; yeryüzünde cavadzade cilvesine karşı koyabilecek bi düz erkek yok.

video: https://twitter.com/absurtolaylar/status...

bir kitabın sayfaları

şiir gibi film işe yarar bir şey'de başak köklükaya'nın sesiyle hafızama kazınmış şiirdir. yol, şiir, ölüm ve tabii cortazar'ın sarı çiçeği...

aile evi gayleri

beni en çok çıldırtan gaylerin mensup olduğu alt sınıf. 18'inden sonra çıkmıyorsa zorla kuyruğundan tutulup sokağa atılmalı insan ya, bakıyorsun 30 olmuş sikinin kılı ağarmış hala annesinin dibinde. bir de bunlar aşırı takıntılı ve sorunlu tipler oluyor. birlikte yaşamayı geçtim iki gün misafirliğe gelse kovasın geliyor herifleri. birlikte yaşama adapları yok, temizlik takıntıları var, cimriler, ne yemek yapmayı bilirler ne don yıkamayı... ilişkilerini hep satranç oynar gibi yaşarlar, mutlaka bir hesapları olur. gündelik konuşmalardan büyük büyük anlamlar çıkarmalar, her söylenende kendine laf sokulmuş sanmalar, sayısız mikroagresyon hepsi bu tiplerde... yahu çıkın şu ana rahminden, sokağa atılın, bir bakın hayat neymiş kira ödemek neymiş ev sahibiyle davalık olmak neymiş...

kavga etmekten korkmak

dün gece 3 gibi acil travma odasına sokak kavgasına karışmış bir çocuk geldi. gayet ayaktan geldi hiçbir şeyi yok gibiydi görünürde. ama işte intern doktorluk sürecimde beni en çok geren ve nöbetlerimde en çok patlayan hastalar hep bu benim bir şeyim yok havası verenlerdi, yine şaşırmamış oldum. çocuğun karnına dokunuyorum sanki bıçak saplamışım gibi beni elleriyle itiyor. anamnez almaya çalışıyorum ağzını zorla açıyor, tek söylediği "hocam dikiş adın gideyim annem merak eder". görünürde ne kanaması var ne masif bir lezyonu bu arada, ufak abrazyonlar sadece. tetkiklerini istedik. usg'de batında sıvı, paac'de diafragma altı serbest hava ve minimal pnömotoraks... yani bir şeyim yok deyip ufak kesisine dikiş attırmaya gelen hasta gözlerimin önünde tahta karına girdi ve res'e çektik, konsültasyonlar havada uçuştu. acil ekiple ameliyata alındı. ve sırf kavga sırasında oradan geçiyorken ayırmaya çalıştığı için. en son durumu kötüydü. yani demem o ki, fiziksel kavgadan kaçın arkadaşlar, bu bir survival skill'idir. hiçbir şey sizin hayatınızdan değerli değil. dışarısı her şeyini kaybetmiş ve hapse girse hayatı düzene girecek tiplerle dolu. yanından öylece geçtiğiniz biri gözünü kırpmadan bir insan boynunu kesebilir. hele ki şu son dönemde ne idüğü belirsiz bir sürü potansiyel katil ülkeye girmişken. hiç gerek yok.

erkeklerin bakılası yerleri

dişler ya... uzun yıllar boyunca erkek bedeni üzerine master yapmış biri olarak yaş aldıkça beni en çok azdıran şeylerin dişler olduğunu fark ettim. bir kere nasıl bir insan olduğunu hemen ele verirler. dişine bakmayan erkeğin götü de pistir. dişi sararmış erkeğin kendisine saygısı yoktur. düşünün yani belki öpüşürüm ihtimalini bile kafasından silmiş adam, akşam içtiği nescafenin tortusu dişinde kalmış herifin ağzını niye emcüreyim? başlıktan bağımsız iyi sevişen ve kendine saygısı olan erkeğin dişten sonra en en en iyi göstergesi ayakkabıdır. o ayakkabının ucunda yöresinde toz varsa o adamı siktir edin gitsin, tecrübeyle sabittir. pis ayakkabılı erkekler aldatır, erken boşalır ve zevksizdir.

kesha

son albümüyle bağımlı olduğu şirketinden ve tecavüzcüsünden kurtulmuş sanatçı. şirketi hiçbir yerde reklamını yapmadığı için albüm sanki hiç yayınlanmamış gibi bir avuç insan tarafından dinlendi. kadın yıllardır savaştı ve sonunda kazandı, sanki kariyerine sıfırdan başlamış gibi pasparlak bir yol diliyorum kendisine. albümün kapanış şarkısının visualizer'ında kendine, derisine uymayan o plastik ke$ha maskesini yüzünden sıyırıp atmış, sevenlerini hüzünlendirmiştir. bundan sonra ne yapacak, kariyeri nasıl ilerleyecek, takipteyiz.

kubar

ayrıca bilinen bir cemaatte şeyhin müritlerini uyuşturmak için sık sık kullandığı zararlı madde. bu maddeyle bağımlı yapıp transa sokarak müritlerini ulvi yolculuğa çıktınız diye kandırıyorlar. özellikle bu cemaatin faal olduğu şehirde çalışırken çok görürdük. zavallı aciz güçsüz ruhlar, tanrınız başlı başına bitkiden oluşuyor.

kubar

londra'daki gay bar. genelde tr'de burun kıvırdığım tiplerle doluydu ben gittiğimde, belki benim şanssızlığımdır. ki gay barda bulamadığım kocayı göl kenarında uzanıp kitap okurken bulmuştum, nerdlük müessesi işte, şansım böyle çalışıyor.

semicenk

tr'de leşleşen kokuşan her şey gibi müzik de bataklığa döndü, bu yeni türeyen tipler de o bataklığın sinekleri... kılıklarından şarkılarına sözlerine her şeyleri bir olmamışlık içeriyor. anca türkiye gibi 3.dünya ülkelerinde ünlü olabilirlerdi onu da sonuna kadar sömürüyorlar.

reçel

bir adanalı olarak her şeyin reçelinin kurutmasının pestilinin yapıldığı bir evde büyüdüm. geçenlerde turşuların arasında iki kavanoz kumkuat reçeli bulmuştum. ne ara yaptım ne zaman yaptım bilmiyorum, genlere öyle bir işlemiş ki şu annemden ve adanalıktan gelen "yapıp kenara koyayım" mantığı... artık hiç sorgulamadan otomatikleşmişim demek ki.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

böbrek taşı dökmek

bakınız: im dicloron + muscoril
böbrek taşına tek yaptıkları bu. ha bi de hukuken kendilerini korumak için epikrize "üroloji pol kontrol önerildi" yazmazlar mı... beni türk hekimlere emanet etmeyiniz efenim, yok mu şöyle taş düşürüyorum deyince böbreği söküp alacak yakışıklı dul bir doktorumuz?

yavuz bingöl

konserine yalnızca 8(sekiz) kişinin katılması üzerine konseri iptal etmek zorunda kalmış üzücü bir ünlümüz, zavallılar değerini anlayamadılar böyük usta.

https://twitter.com/aykiricomtr/status/1...

caroline polachek

trajik şekilde hayatını kaybetmiş trans sanatçı sophie için yaptığı bir şarkısı var:

" i don't know, but i believe
we'll get another day together"


the weeknd

piyasanın en ortalama şarkıcılarından birisi. müzik zevki serdar ortaç hande yener gülşen'den ibaret olanların favorisi rezil bir herif, sıfır seksapalite.

hornette fotomun kullanılması

internette bıraktığımız her ayak izi ıslak çimentoya basılmış gibi senelerce öyle kalır. atılan her fotoğraf, mesajlar, siyasi söylemler... bundan kurtulmanın bir yolu yok, bir su kuyusuna atılan taş misali dipte öylece kendi gibi milyarlarcasıyla bekler. bir tane ruh hastası vardı yapay zekada hiç dünyada varolmamış insan suretleri üretip onunla hesap açan ve insanları bu yolla dolandıran... profilleri hornete bildirmek ve hukuki yoldan fotoğraflarının kullanıldığı yönünde vasat bir avukatla dava açmak dışında bir yol göremedim, onlar da sürüncemeye girmeden sonuçlanır mı, soru işareti. zaten hikayenin gidişâtına bakarsam kolay yoldan tehditle para koparacağını sanan bir zavallıdan ötesi değil hissiyatı verdi. ben olsam biraz daha delil toplamak adına ağzındaki baklayı çıkarması için korkuyormuş numarası yapardım. "şimdi ne olacak" falan... ya da "fotoğraflarımı kullanmanı istemiyorum" yazar ve ardından gelecek para tehditini arşivler ve davamı açardım. bu konuda spod'a ya da lgbti supporter bir derneğe ulaşıp yardım isteyebilirsin avukat ve süreç konusunda. eşcinsel bir avukata daha rahat açılırsın diye söylüyorum bunu hornet falan, yönlendireceklerdir.
son olarak, kimseye çötönk diye fotoğraf atmayın. am bulamadığı için erkek göt deliği arayan amcalar değilsiniz, atıyorsanız da o fotoğraf artık başkasının da telefonunda ve onunla ne yapacağı hem hukuksal hem vicdani olarak onun elinde. geçmiş olsun.

acısız intihar yöntemleri

acısız intihar/ölüm yoktur, ruh bedenden kolay kolay çıkmaz, siz sadece rahat batmış güçsüz ruhlarsınız. daha bugün 18 yaşında bir çocuğa 1 buçuk saat kalp masajı yaptık dönmedi, ki durumu çok ağır olmasına rağmen bizi epey şaşırtmış ve yaşamak için direnmişti, normalde yapılması gerekenin de üzerinde tuttuk kalp masajını çünkü gencecik bir çocuktu, belli ki öylece ölmeye niyeti de yoktu, çok düşük nabızla bir gün boyunca arreste girmedi, direndi. eminim sizden daha çok yaşamayı hak etmiştir. ölüm kolay değil, acil yoğun bakımda her ölen hastamın vücudunda gözlerinde ölümü gördüm, buz gibi olmuş ellerine dokundum, ölüm sizin gibi gencecik insanların ağzına sakız edeceği bir şey değil, burada dikkat çekme çabası içinde alaya alınacak bir olay hiç değil.

ölünce yok olacak olmak

yoktur öyle bir gerçek, inançlı biriysen tanrıya şirk koşmakla eştir, günahtır ve zerresi bile doğru değildir, inançlı insanlar asıl ölümden sonraki hayat için hazırlanır ve önemser; inançsızsan ise bunu söylemek bilimin yapay zekayla ameliyat yapabilecek kadar ilerlediği şu dönemde ziyadesiyle aptallıktır, yok olmak ne demek? her zerren her santimin toprağa karışsa bile mineral olacaksın yaşayacaksın gaz olacaksın atmosfere salınacak yine yaşamaya devam edeceksin. her iki türlü de sadece bir aptal böyle düşünür ve bunu söyler.
  • /
  • 41

lost soul

bakıyoruz; neler yazabiliriz diye...

ilk girimi 2011 yılında ağustos ayının 14'ünde akşam 5'te yazmışım ayı sözlük'e.
o günün üzerinden 5 yıldan fazla vakit geçmiş.

zaman, pekâlâ, hiç de acımadan patır patır ilerliyor işte.

ben, yeri geldiğinde, gayet duygusal bir insan olabiliyorum sanırım.
gerçi, bazı zamanlar oluyor, dünyanın bütün dertleri omuzlarıma birikmiş gibi hissediyorum
sonra
bazı zamanlar oluyor, dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissediyorum.

biz insanlar, bu girift ruh hâllerinden uzaklaşamıyoruz içinde yaşıyor olduğumuz dünya, dünyaya geldiğimiz zaman, zamanı harcadığımız olaylar hasebiyle.

son dönemde hem sözlük içre, hem de içinde yaşıyor olduğumuz ülke içinde olan bitenler beni ziyadesiyle etkilemiş durumda. bu yüzdendir ki uzunca bir süre kendimi soyutlamak niyetindeyim bazı mecralardan.
sözlük de bu mecralardan bir tanesi.

ülkenin içinde bulunduğu ahval dahilinde akıl sağlığımı korumanın en iyi yolu olarak bunu görüyorum:
kendimi müziklere, kitaplara ve filmlere hibe edeceğim.
"insanlardan buz gibi soğudum." diyor cahit külebi,
vardır bi' bildiği.

şu 5 yıl boyunca güzel insanlarla konuştum, güzel insanlarla tanıştım, çirkin insanların yazdıklarını okudum, çirkin insanlardan uzak durdum.
hali hazırda peyderpey konuşuyor/mesajlaşıyor olduğum iki-üç kişi var.

hayatım boyunca, franz kafka ile akıl ve ağız birliği etmişçesine, çevremde hep birkaç insan oldu zaten.
ne demiş: "huzur mu istiyorsun? az eşya, az insan."
şu iki-üç kişi benim için 5 yıl 3 ayın getirisidir; yüreğime basmış, özümsemişim.
kâfidir benim için.

"insan ne için yaşar?"
peki,
"insan ne için yazar?"

ilk sorunun cevabı nezdimde değişmekle beraber,
ikinci sorunun cevabı benim için bellidir:
hayat gailelerimden bir tanesi dünyaya bir iz bırakabilmektir.

o yüzden girilerimi silmiyorum.
burada kalsınlar, okunsunlar.

ingeborg bachmann şöyle yazar pek güzel bir şiirinde*:
"hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle."

kapanışı güzel bir müzikle yapayım.

"like little puffs of smoke
we're here and then we're gone"



ayı sözlük'e yolunda başarılar dilerim.
güzel günler görmek dileğiyle.


*bu arada,
olur a iletişime geçmek isteyen yazar ya da okurlar olabilir.
mail adresi şudur:
_________________
[email protected]
_________________
istediğiniz herhangi bir şey hakkında yazabilirsiniz.
okumaktan keyif alırım.

güzel günlere...

misery

vnl 2024

italya 3-1 kazanıyor ve vnl 2024 şampiyonu oluyor. japonya'yı kocaman tebrik ediyorum, inanılmaz mücadele ettiler, dublajlar, savunma konsantrasyonu, kısa boylarına rağmen blokları. helal olsun. egonu üzerine düşeni fazlasıyla yaptı, smaçları ile japonya'yı oldukça oyundan düşürdü, ki egonu olmasaydı antrapova ile şampiyon olamazdı italya. tebrikler her iki takıma da. polonya'nın da bronz almasına çok sevindim. brezilya namağlup olarak geldiği yarı final sonrasında iki mağlubiyet ile madalyasız evine dönüyor.

durduk yere ayı sözlük yazarlarına koyan şarkılar


nedir ne derler bilmem, sabahtan beri kitledi beni.

vnl 2024

japonlar bu kez 3-2 kazanmayı başardılar. japonya ve kanada bu yılın sürpriz takımları demiştim, kanada ilk haftalardaki oyununu devam ettiremedi ama japonya'nın konsantrasyonu, savunma azmi tüm vnl boyunca bozulmadan devam etti. kısa boylarına rağmen inanılmaz işler yapıyorlar. bakalım yarın italyanlara karşı neler yapabilecekler. final maçı yarın saat 16.30 da...

vnl 2024

japonya brezilya karşısında vnl de hiç galibiyet görmedi fakat son iki maçı 3-2 kaybetti. bugünkü maçta japonya çok iyi oynuyor ve brezilyalı oyuncular çok fazla hata yapıyorlar. maçı hangi takım kazanır bilinmez ama bugünkü italya'ya karşı kim çıkarsa çıksın pek şansları yok gibi. italya finalde kazanıp şampiyon olur. üstelik bu takımlar tüm vnl de as kadro ile yer alırken italya ilk haftada egonu, sylla, orro, danesi gibi as oyuncularını dinlendirmişti ve buna rağmen ligi iklinci sırada bitirdiler. egonu, sylla ve anna danesi yarın yine gününde olursa ne brezilya'nın ne de japonya'nın pek şansları yok.

ask that god

8 yıllık uzun aradan sonra empire of the sun'ın bu temmuzda yayınlanacak olan yeni albümü.

adam akıllı electro disco ve hard core psychedelia nasıl yapılmalı ders vermişler resmen.



yalnızlık

alışamıyor insan, kendi başına kalabilmek ile çok çok uzak olan bir hissiyat bu yalnızlık.

flört, sevgili, hoşlaşma gibi bir durumdan bağımsız bir durumda, iki kelam edecek kimsenin olmamasıdır aslında.

kırıp geçirir içindekileri.

zalımınoğlu

eczacıbaşı dynavit vs fenerbahçe opet 2024 sultanlar ligi final serisi

go hande fuckin baladin go!!! o kupayı almadan milliye gitmek yok!!!

soft mu hard mı

eğer mikrobiyolji çalışıyor ve numunelerinizn bozulmadan analizlerini gerçekleştirmek istiyorsanız soft
yok kristal yapıları inceleyecekseniz hard olabilir

(bkz: soft x-ray spectroscopy) , (bkz: hard x-ray spectroscopy)

(bkz:konuyu salt sekse indirgemeden de fikir beyan edebilmek)

Toplam entry sayısı: 816

detrans pişmanlıkları

nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde.
zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah
sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir.
"heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense.
ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.

erkeklerin bakılası yerleri

ilk defa veya uzun aradan sonra pasif oluyorsa eğer penetrasyon anındaki yüzleri... aşırı tatlı bir ifade oluyor izlemeye bayılıyorum. gerçi penetrasyona kadar çoktan parmaklamış oluyorum ben tabii ama penisin giriyor olması daha farklı hissettiriyor olmalı.
prostatına ilk değdiğimde zevkten dönen yalvarırmış gibi bakan gözleri, ben üstünde acımasızca devinirken onun aldığı tüm hazzı yüz hatlarında izleyebilmem, bir yandan altımda kıvranıp kaçmak isterken bir yandan da daha fazlası için sürtünmesi... erkeklerin her duygusunu vücudunun her santimiyle yaşamasına ve bu duygu selinin yüzde zuhur etmesine bayılıyorum, çok seviyorum, canım erkekler!

ibb kitapçılarında lgbti nefreti

bir de oy bölüyorsunuz diye zırlayan ibneler vardı. chp'liler sever zaten islamcılarla el ele vermeyi. hala islamcı önüne domalıp "bakın biz de sizdeniz" ayağı çekiyorlar, hem de bizim üzerimizden. benim varlığıma alenen savaş açan bir zihniyet batarsa batsın. bu ülkenin düzelebilmesi için önce bu chp tarzı oluşumların yıkılması gerekiyor. bu yüzden iyi ki dem parti var, iyi ki başak demirtaş var! ekrem'den de sokak köpeklerinin katli için islamcılarla kol kola giren mansur'dan da kurtuluyoruz bu seçimde. artık kendinize çekidüzeni de siz veriverin. hadi bir daha zırlayın akp kazanacak diye.

akp'nin iyice homofobik bir çizgiye gelmiş olması

sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?

ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.

edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.

edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun

onlyfans

eylülün sonlarına doğru rus orta yaşlarda gayet hoş bir adam gelmişti istanbul'a. instagramda bir süredir like'laşıyorduk. açıkçası ilgimi de epey çekmişti. istanbul'a geldiğini haber verdiğinde çok heyecanlanmıştım, bildiğin rus ayısı bi tip, sarı uzun sakalları, kırışık göz çevresi ve kıllı bir vücut...
tabii hemen bilet bakıyorum hızlıca yanına uçabilmek için. kendisi otel tutmuş.
istanbul'a indi, otelde dinlenecek ben de sözde ankaradan yanına geleceğim. telefonda konuşuyoruz, bir anda benimle seksini kaydetmek istediğini ve ileride izlemek için bunu yapmak istediğini söyledi. ben tabii has anadolu çocuğu, yer mi bunları. biraz ağzını aradım ve onlyfans'e başladığını öğrendim. daha öncesinde de lafı geçmiş ve benim onlyfans'la hiç ilgilenmediğimi takip etmediğimi öğrenmişti. yani hiç haberim olmadan pornom yayılabilirdi. tabii ağzına sıçtım bunun, biletimi de yaktım. yalvardı, yüzünü buzlayacaktım dedi ama nafile. en son para teklifi yapınca iyice uyuz oldum. içimde ne varsa ingilizce bildiğim ne kadar küfür varsa ettim herife.
o defter kapanmıştı. dün twitter'da dolaşırken bir türk porno hesabı gördüm, bir onlyfans içerik üreticisi. biraz bakayım diye tıklar tıklamaz kabak gibi bizimkiyle olan pornosunun trailer'ını gördüm.
o reddettiğim sarışın rus ayısı bizim onlyfans'çıyı delmiş resmen. gerçekten güzel bir seksi kaçırmış oldum. tabii buzlanmış bile olsa seksimin bir yerlere yayılmasını istemem ama adamın penisi o kadar güzel ki... uncut, damarlı ve gayet kalın. dişimi doldururdu yani.
işte o an onlyfans'tan etimle kemiğimle nefret ettim. tek içimi ferahlatan şey bizim türkün de gayet iyi hakkını verniş olmasıydı, o yarrak öyle sürülmeliydi, gerekeni yapmış. ama
o rus ayısı benimdi, benim olabilirdi.
orada, bi rus ayısı var uzakta, o rus ayısı bizim ayımızdır diyemedim. neyse sağlık olsun, allah belanı versin onlyfans.

detrans pişmanlıkları

nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde.
zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah
sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir.
"heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense.
ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.

akp'nin iyice homofobik bir çizgiye gelmiş olması

sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?

ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.

edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.

edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun

prostat orgazmı

bir erkeğin ya da prostatı olan bir bireyin hayatı boyunca alacağı en maksimal zevktir, heteroseksüel erkeklerin bile rektal tuşe muayenesinde prostatlarını muayene ederken birkaç saniye süren muayenede sertleştiklerini gördüm. tr'de evli çiftler openminded olabilse hetero erkekler lavaj nedir bilse ve kadınlar haftada bir gün erkeklerini oyuncakla ya da parmakla sikse çok ciddi söylüyorum mutluluk kat sayısı arşa çıkar ülkede. zaten yattığım tüm evli erkeklerin aktif bile olsa o prostatlarını parmağımla mıncıklarım, bezlerini parmağımla sikerken hepsinin yüzünde salak bi "lan noluyoo oha" ifadesi oluyor, kilitleniyorlar, bunu izlemeye bayılıyorum ve zaten seks bir anda altıma geçmeleriyle devam ediyor, bir de bu evli erkeklerin bazısı sikilmeye "prostat masajı" adını takıp iç rahatlatıyor buna aşırı gülüyorum, tabii ben işime bakıyorum. avrupalı hetero erkekler buna daha çok açık ama maalesef pisler, ben her ne kadar ortadoğu insanını sevmesem de en azından temizlik konusunda daha öndeyiz, çoğu yatmadan önce benim karıları gibi olmadığımı biliyor ve özen göstermek zorunda olduklarından karılarına vermedikleri titizliği bana veriyorlar, vermek zorundalar. her neyse hayırlı forumlar, "prostat masajı" isteyen karısından gizli yorgan altında misafir odası koltuğunda el sikte sözlük gezen evli erkekler varsa yazın canlarım, tabii gayler de aynı şekilde, öpüldünüzzz.

ilk anal seks

anal seks abartılıyor.
iki erkeğin birbirine en yakın olduğu, türlü duyguların eşlik etmesi gereken seksin aşamalarından biridir.
heteronormatif dayatmanın getirdiği anlayış üzerine yanlış yorumlanıp yanlış beklentilere sokabilir insanı. ilk seksinize gerdekmiş gibi davranmayın.
biri sizin içinize girecek, derinlerinizde bir parçasını gezdirecek. size zevk verecek, onun beyninin kimyasal dengesiyle oynuyor olacaksınız. siz de ona zevk vereceksiniz.
bu sevdiğiniz bir erkekle oluyorsa cennetvari bir deneyim olacak. aksiyonlarla değil duygularla düşüncelerle ilgilenmeye bakın.
sevgilinizi içinize alıyorsunuz, vücutlarınız birleşiyor, ayaklarınızı vücuduna sarıyorsunuz. gözleriniz birbirine kenetlenmiş. tüm bunlar olurken tabii ki acı da olacak, zorlanacaksınız da. ama tüm bunlar seksin bir parçası zaten. kimi günler penetrasyona bile gerek duymadan birbirinizi boşaltıyor olacaksınız.
her şeyin ilki zordur, bunu bu kadar önemseyip bundan korkup yıllarca kendini seksten uzak tutan insanlar var.
arkadaşlar seks penetrasyonun çok ötesinde beyninizin içinde olan bir şey. öyle olmasaydı mastürbasyon da yapamazdık. mastürbasyondan farklı olarak, artık yanınızda biri daha var. ve artık bu zevki iki kişi yaşıyorsunuz, bunu yaşarken de birbirinize yardımcı oluyorsunuz. bu kadar basit...
kendinizi germenize korkmanıza gerek yok. iyi temizlenin, iyi yağlanın yeter. gerisi beyninizde ve beyinizde.
bir de şu "sevdiğiniz insanla olmalı" kafasından çıkın, sevdiğiniz değil istediğiniz insanla olmalı.

disney+

kemalist hükümet akp tarafından çarmıha gerilen platform, tüm muhalifler nasıl oluyor da chp'nin susup akp'nin bu kadar ses çıkardığını soruyor hatta içten içe akp'yi tebrik ediyor. yerel seçimlerde büyük hezimetin ayak sesleri şimdiden duyuluyor, tece'nin yeni yüzyılının ilk çeyreği biterken akp'nin elini güçlendiren şey mustafa kemal mi olacaktı, oldu valla.

senelik üyeliğimi yeniledim, neredeyse hiçbir şey izlemiyorum, helal-i hoş olsun. zengin bir içeriği var ve arşivinin orada bir yerde duruyor olması içimi rahatlatıyor. umarım akp'lilerin ve kemalistlerin elinde lağvedilmez.

islamcılar ve kemalistler en son lgbt konuşulurken el ele vermişti, şimdi de kemal için aynı saftalar, yürrüyün be bozkurtlar kim tutar sizi

taylor swift

kimi yazarlarca overrated bulunan dönemin en büyük sanatçısı. ne overrated ama senelerdir bitiremedik abarta abarta...
taylor'a olan sevgi değil de belki de ingilizce seviyeniz incelenmeli. zira "lordeyi" yazan birinin fikri ne kadar değerli olabilir? ne yaptın yazıldığı gibi mi okudun, klasik taylor hater'ı ahahaha

sevgiliyi karısından kıskanmak

hiç onun yerinde olmak istemedim, ben bu şekilde boynuzlanmak istemezdim çünkü. ne asil kadın ama... onun gibi olamayacağımı biliyorum, büyük göğüsleri, kapı gibi ünvanı, koridoru inleten koca topukluları ve herkesi büyüleyen bir cazibesi var. bazen onun kocasıyla değil de onunla birlikteymişim gibi gelir. ona hizmet ediyormuşum gibi. kocasının hayvani duygularını dindiren bir köle, içindeki şiddeti akıtacağı bir gider, toksikliğini berraklaştıracak bir antidot... kocasıyla her seviştiğimde zafer kazanan o oluyor biliyorum, kocası her bana vurduğunda her kavgamızda evi o denli huzur doluyor. kıskanmıyorum ama deli gibi "o" olmak istiyorum, kendimi sevebilmek istiyorum, kocasını kapıya koyabilmek, bana hissettirdiğinin aksine bok gibi olanın kendi olduğunu benim ondan daha iyi olduğumu kocasının suratına bağırabilmek... bir kere olsun güçlü olabilmek. bunların hepsini yapabiliyor o.

ayı sözlük yazarlarının favori dolmaları

kuru patlıcan dolması. üzerime tanımam bu arada, benim diyeni cebimden çıkarırım bu konuda. birkaç sırrını paylaşayım:

1) kuru patlıcanı alırken paraya kıyın. bim'dir migros'tur pakette satılanlarım hiçbir tadı yok. kapalı çarşıdan aktarlardan alın, 5 kuruş fazla olsun aromalı olsun.

2) sadece pirinçle yapmayın. 1 su bardağı pirinç kullanıyorsanız 1 su bardağı da bulgur kullanın.

3) dolmayı dolma yapan 3 şey var: zeytinyağı, sumak ve soğan. bu üçlüde elinizi korkak alıştırmayın. 2 büyük boy soğan takribi 25 30 adet dolmaya yeter.

4) baharat dengesi ve seçimi çok önemli: baharat olarak: kuru nane, sumak, kimyon, karabiber, isot ve tuz.

5) harcına yeşillik koymak: bunu kimse yapmıyor gördüğüm kadarıyla. ama bence tam bir gamechanger. sevdiğiniz herhangi bir yeşillik olur. ben dereotu koyuyorum mutlaka.

6) kuru dolmaları tencereye dizmeden önce tencerenin dibini dereotu ile kaplamak: bu da dolmanın tadını arşa çıkaran bir şey. hem dibine tutmaz, patlıcanlar yanmaz hem de buram buram aromasını geçirir yemeğe.

ayta sözeri

2 hafta önce çıktığı harbiye konserine sözel olarak arayarak davet ettiği ve sözümona yer ayırdığı lubunyaları en arka sıralara atmaktan, kendini medyaya "makul" gösterecek ünlü arkadaşlarını ise en önde konumlandırmaktan gocunmamış vasat sesli sanatçı.
eğer arayıp davet ediyorsan bu insanları, en azından önlerde olmayı hak ederler diye düşünüyorum. davet ettiğin kişiler "herhangi biri" olmamalı zannımca. boş koltukları doldursunlar diyerek çağırdıysan o başka tabii. zira ayıp olmasın diye davete icabet eden insanlar o ses renginde birini arka sıralardan da olsa duyalım diye gelmemişlerdir eminim.
tabii ki kendisi bu kültürden uzak biri olduğunu her seferinde belli ediyordu, bu yaptığı terbiyesizlikle de iyice ayyuka çıkarmış oldu karakterini.

ayı sözlük yazarlarının nicklerinin gizli anlamları

pek gizli bir anlamı yok, birkaç anlamı var.

1) çabucak okunan, ardından pek iz bırakmayan gündelik yazılar için kullanılıyormuş

2) senenin belli zamanlarında yeterli koşullar oluşursa yetişen kısa dönemli bitki

3) martin eden'in okuduğu bir şiir, aynı zamanda bu şiiri kim okusa kendi yazmakta olduğu şeyi yazmaktan vazgeçermiş.

yok öyle büyük bir neden, fonetiği de hoşuma gidince almış bulundum.