onlyfans'in çıkmasıyla beraber kalitesiz roleplay'lerin katili olduğu ancak muhtemelen telefon tamiri için götürülen üçüncü sınıf bir esnafın galeride yakalayıp büyük iştahla ifşaladığı ya da biten bi ilişkide cazgır tarafın intikam duygularıyla ortama saldığı amatör pornolarda hala gizli bir cevher gibi yatan hüznü görmeyenimiz var mı? perdeleri çekmişler, biri karısını anasının yanına gönderir göndermez belli ki pasifi çağırmış ver allah ver... aktif bir yandan pencereyi kestoluyor diğer yandan hırçın karadeniz gibi deviniyor. pasif garibim yüzüm görünmesin diye kafasına yastığı basmış muhtemelen bünyeye bastığı co2'yle ve nefes almayı unutuşuyla hafif sersemlemiş kırpılmayı bekleyen merinos gibi teslim olmuş. aktif başlıyor sövmeye, "ananında sikeceem deel mi, karını da sikiyim mi böyle". o sırada pasif: ... fakat olay örgüsü nasıl ilerlerse ilerlesin hep neredeyse gözle görülebilecek bi hüzün havada asılı kalıyor. kış günü şehre çöken sis gibi. domates soslu makarnadaki maydonuz gibi amına koyim. muhtemel nonallerjik astımlı ağzından nefes alan aktifin nefes alırken almaya yeltendiği hava salyalarına çarpıp türbülans oluşturuyor, hazdan gargara yapıp neredeyse tükürecek. pasif desen beyninin içinde beden hocası tarafından sikiliyor o an gözlerini kapattığı için bakkal emminin arkasında çırpınmasının hiçbir önemi yok. muhtemelen birbirlerini maksimum iki kez daha görecekler ama 50 yıllık karı koca gibiler. ve en sevdiğim o an, seksin verilen efora değdiğine karar verdiklerinde gelen o kısa öpücük... aferin len orospu öpücüğü, tek seferlik ama mana yüklü. videodayız diye aktifin erkekliğini kanıtlama çabası ve gariban pasifin slave fantezisi birleşince insan neden amatör gay pornolar üzerine tez üstüne tez yazılmıyor merak ediyor. neyse efenim, ben yavaştan mast'a durayım, varsa amatör önerileriniz mesajlardan beklerim, kendi videonuz varsa (ne alaka bana atasınız ama) ballı kaymak olur, öpüldünüz. (bkz:kimse sikmediği için hayali somatik sikilme hikayeleri uydurmak)
taşra gaylerinden bihaber yazar beyanı. o taşra gayleri var ya, küçücük şehirlerde ne orospuluklar döndürürler. ortama yeni bir çıtır düştü mü direkt akbaba gibi çevresi sarılır. biriyle ilişkileneyim dersin, dıdısının dıdısı sanırsın halbuki üst komşunla falan yatmıştır dün. taşranın en kaşarlanmış lubunları piyasaya yön verir, sen zavallım kendini çöplüğünü bulmuş horoz gibi hissedersin tam böyle şahlanacaksın kafandan kekerler. neyse biriyle tanışırsın elemanla iş üzerindeyken laps ikinize de turuncudan mesaj gelir aynı kişidir, 3 saat arayla ikinizle de randevulaşmıştır... yani uzun lafın kısası, o mükemmel iki kişilik aşkınızı taşrada yaşayamazsınız. ne varsa büyük şehirlerde var, büyük şehirlere çıkarma yapın lubunya, taşrayı siktir edin.
günümüzde çoğu ünlünün içinde bulunduğu yalnızlık halinin en somut ve bence en üzücülerinden birisi serdar ortaç yalnızlığı... çok tanımıyorum takip de etmiyorum yakın arkadaşları dostları var mıdır bilmiyorum, belki de paylaşmıyordur ama bana sanki ölse cenazesi 5 gün sonra falan bulunur gibime geliyor. karşı tarafın tamamen para sömürme odağında olduğu bir evlilik yaptı, ilginç bir şekilde uzun sürse de ayrıldılar, hiç çift imajı vermediler benim gözümde. eski karısının ayrıldıktan sonra yaptığı sevgilisine bakacak olursak evliliği süresince pek de mutlu ve iki taraflı isteğin güzel seksin olmadığı da belli... bilmiyorum hayvan gibi parası olan masalarda milyon dolarlar gömen bir adama acıyacağımı düşünmezdim hiç ama içten içe üzülüyorum. umarım mutlusundur be serdo abi.
yeni nesil kate bush. ikinci albümü desire, i want to turn into you ile metacritic'te 94 puan alarak 2024 grammy'lerde aoty adayı olacağının sinyalini vermiştir. solo kariyerini çok geç başlattı, biraz daha erken başlamış biraz daha "çıtır" olsaydı bu piyasada çok başka yerlerde olabilirdi. çok underrated ve bir o kadar da yetenekli. şu an piyasadaki çoğu sanatçıyı siker atar. ancak hem görece yaşlı olmasından hem de bu taraklarda bezi olmamasından dolayı ismi hep gerilerde kaldı. neyse, dinleyiniz efenim:
çiftin pezevenkleri jack antonoff'muş. jack laçosu bize melodrama, dance fever, folklore-evermore'un bir kısmını vermiş olmasaydı ağır söverdim ama hatrı var bende... taylor aşırı midesiz bir kadın zaten, tam da bu yüzden seviyorum, karı da benim gibi sik aşığı. adam çok çirkin olsa da muhtemelen iyi sikiyordur. ne diyeyim yarasın taylor aşkıma, işini bilir o yaş tahtaya basmaz. dünya üzerinde elde edemeyeceği erkek yok zaten, bu garibeyi seçmiş olmasının sağlam bir nedeni vardır. tom hiddleston avelini met gala'da saçını buzzcut kestirmiş muhtemelen ismini sonradan öğrendiği bir oğlanla aldatmış bir kadından bahsediyoruz, çok mantık aramamak lazım.
çok yükseklerde yer alamaz, 2024'te gireceksek eğer daha gay pleasure bir isim olmalı. mesela edis olabilir ya da iyi bir sahne şovuyla aleyna tilki. bu ikiliyle birinciliği alıp mabel'i türkiye'de yapılan eurovision'da kullanmalıyız. of hayallere bak...
akp'li çomar babam erdoğan'a güya kızdığı için ince'ye verecekti, tepki oyuymuş, şu an mesela siksen chp'ye vermez, gidecek akp'ye basacak. böyle birkaç insan daha biliyorum, bence ince'nin %2'lik kitlesi sadece meclis için oy kullanacak, cb için oy vereceklerini sanmıyorum, yine 2.turda da kk'ye gitmez onların oyları, varsın gitmesin aman.
yeni zelanda cücüğü lorde'umuzun yeni daddy'si için yaptığı muhteşem şarkı. "and your office job and your silver hair" gibi suit up babacıklara içi gidenlerin rahatlıkla relate edebileceği, "favori şarkın babamınkiyle aynıydı" gibi line'larıyla daddy issue'larınıza seslenme olasılığı epey yüksek bir eser. dinlemek için:
aslında influencerların işleri arasında gene fena değil, bu müzik ya da sanat değil zaten bambaşka bir şey, bunlara bu açıdan bakmak lazım. yani fastfood'u ana yemek kategorisine sokmak gibi bir şey olur bu, tüket geç. takdir ettiğim tek nokta balon izlenme satın almamış olması. yolun açık olsun lubunya.
güzelim bilge'mi tekrar ziyaret etme zamanıdır. uzun zamandır bakıştığımız troya'da ölüm vardı'ya tozlu raftan alıp kahvemi demlenmeye bıraktım. günü güzel kapatacağım. göçmüş kediler bahçesi başucumdur. kendimi bildim bileli okurum, henüz o'nun gibi yazanı, o'nun hissettirdiklerini bana hissettirebileni bul(a)madım.
siyasetten, gerginlikten ve mutsuzluktan yılmış bünyeme iyi gelen cancağzımız beirut'umuzun şarkısıdır. eski bir playlist'i dinlerken denk geldi, sanki uzun zamandır görüşmediğin bir dostunla memlekette denk gelmiş gibi bi his, buram buram şehir ayazıyla karışmış soba isi tütüyor sanki odamda. dinlemek isteyenlere:
konya-meram civarı her gün en az 6 tane görüyordum bundan, ne spesifik bir yüzü var ne de tarzı, tabii sevenlere karışmıyorum, allah sahibine bağışlasın. hande'ninki sağlam parçaymış, uzun uzun baktım ama bir erkekte aradığım onu diğerlerinden ayıran aurayı pek göremedim, orta doğulu italyan gibi duruyor, ama tutar kesinlikle.
ilk girimi 2011 yılında ağustos ayının 14'ünde akşam 5'te yazmışım ayı sözlük'e. o günün üzerinden 5 yıldan fazla vakit geçmiş.
zaman, pekâlâ, hiç de acımadan patır patır ilerliyor işte.
ben, yeri geldiğinde, gayet duygusal bir insan olabiliyorum sanırım. gerçi, bazı zamanlar oluyor, dünyanın bütün dertleri omuzlarıma birikmiş gibi hissediyorum sonra bazı zamanlar oluyor, dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissediyorum.
biz insanlar, bu girift ruh hâllerinden uzaklaşamıyoruz içinde yaşıyor olduğumuz dünya, dünyaya geldiğimiz zaman, zamanı harcadığımız olaylar hasebiyle.
son dönemde hem sözlük içre, hem de içinde yaşıyor olduğumuz ülke içinde olan bitenler beni ziyadesiyle etkilemiş durumda. bu yüzdendir ki uzunca bir süre kendimi soyutlamak niyetindeyim bazı mecralardan. sözlük de bu mecralardan bir tanesi.
ülkenin içinde bulunduğu ahval dahilinde akıl sağlığımı korumanın en iyi yolu olarak bunu görüyorum: kendimi müziklere, kitaplara ve filmlere hibe edeceğim. "insanlardan buz gibi soğudum." diyor cahit külebi, vardır bi' bildiği.
şu 5 yıl boyunca güzel insanlarla konuştum, güzel insanlarla tanıştım, çirkin insanların yazdıklarını okudum, çirkin insanlardan uzak durdum. hali hazırda peyderpey konuşuyor/mesajlaşıyor olduğum iki-üç kişi var.
hayatım boyunca, franz kafka ile akıl ve ağız birliği etmişçesine, çevremde hep birkaç insan oldu zaten. ne demiş: "huzur mu istiyorsun? az eşya, az insan." şu iki-üç kişi benim için 5 yıl 3 ayın getirisidir; yüreğime basmış, özümsemişim. kâfidir benim için.
"insan ne için yaşar?" peki, "insan ne için yazar?"
ilk sorunun cevabı nezdimde değişmekle beraber, ikinci sorunun cevabı benim için bellidir: hayat gailelerimden bir tanesi dünyaya bir iz bırakabilmektir.
o yüzden girilerimi silmiyorum. burada kalsınlar, okunsunlar.
ingeborg bachmann şöyle yazar pek güzel bir şiirinde*: "hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle."
kapanışı güzel bir müzikle yapayım.
"like little puffs of smoke we're here and then we're gone"
ayı sözlük'e yolunda başarılar dilerim. güzel günler görmek dileğiyle.
*bu arada, olur a iletişime geçmek isteyen yazar ya da okurlar olabilir. mail adresi şudur: _________________ [email protected] _________________ istediğiniz herhangi bir şey hakkında yazabilirsiniz. okumaktan keyif alırım.
eğer mikrobiyolji çalışıyor ve numunelerinizn bozulmadan analizlerini gerçekleştirmek istiyorsanız soft yok kristal yapıları inceleyecekseniz hard olabilir
(bkz:#436300 ) bir önceki yazısında artık bu konulara girmeyeceğim diye ağladıktan sonra ilgi çekme merasimine devam etmesi. hadi yallah çıktığın mağaraya geri dön. senin gibilere zaman harcamaya değmez. kimsenin umurunda bile değilsin.
benimde sahip olduğum arzu. kan bağımız olmasada olur ama birbirimize içten bağlı olalım ve evlatlık alırsam eğer, bunu ona söylerim asla saklamam. (br)birlikte oyun oynayalım mesela. oyunda ben bilerek yenili3lm, onun g0tü kalkınca ben hırs yapıp yendiğimde ağlasın, sonra ben şebeklik yapıp ortamı yumuşatıyım, evcilik oynarız, top oynarız, anime izleriz, çok şeker ve çikolata yemesine izin vereyim, hastalandığında başından ayrılmayayım, ateşini düşüreyim, birlikte okula gidip gelelim, diğer çocukların velileriyle tartışıyım, öğretmeniyle tartışayım, istediği telefon bilgisayar çok pahalı olunca kavga edelim, birlikte yemek yapalım, temizlik yapalım, spor yapalı, gezintiye çıkalı, ona dövüş sporu öğreteyim, alışverişe çıkalı, omzumda ağlasın, okuldan geldiğinde önüne sıcak çorbasını koyayım, "yine mi bulgur çorbası baba yaha" desin bende "çemkirme babana onu bulamayanlar var" diyim, ona baktıkça kendi çocukuğumu, ergenliğimi, gençliğimi hatırlayım gittikçe annem ve babam gibi olduğumu ve aslında onların benim için yaptıklarını anlamaya başlayayım. birlikte tiyatroya gidll0, ona ders çalıştırıyım, son güne bıraktığı proje ödevini beraber söylene söylene yapalım, dersten yüksek not alınca evin içinde halay çekelim, düşük not alınca evin içinde halay çekelim, bana ergen ergen tripler atsın, sevgililerini benden gizleye çalışsın ben öğreneyim ona nasihatlar vereyim, okuldan kaçınca kulağını çekeyim, gizli gizli günlüğünü okuyum, sigara yada alkol kullanıp kullanmadığını takip edeyim, kötü olduğuna kanaat getirdiğim arkadaşlarıyla arasını açayım, onun için uykusuz kalayım, benden piercingini saklasın, sonra onun için tüm dünyayı karşıma alayım falan filan. çok mu şey istiyorum sözlük-chan?
sağda solda orhan veli ye ait olduğu söylenen bir şiir. bu bilginin de muallakta olduğunu belirtmek isterim.
"beni güzel hatırla! bunlar son satırlar... farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında sonra toprak çekti suyu... kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için. uyandın ve ben bittim...
beni güzel hatırla! çünkü; sevdim seni ben, herşeyini... sana sırdaş oldum, dost oldum, koynumda ağladın. yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini, beni üzdün, kınamadım. alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
beni güzel hatırla! sayfalarca mektup bıraktım sana. şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım. sakladım günahını, sevabını içimde sessizce gittim... senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
beni güzel hatırla! sana unutulmaz geceler bıraktım sana en yorgun sabahlar... gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım. en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka, söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye vedalar bıraktım duraklarda. ne ararsan bir sevdanın içinde fazlasıyla bıraktım ardımda.
beni güzel hatırla! dizlerimde uyuduğunu düşün, saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı, mutlu olduğun anları getir gözünün önüne. alnından öptüğüm dakikaları... birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün şaşırtmayı severim biliyorsun. bu da sana son sürprizim olsun. şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum beni güzel hatırla. gidiyorum..."
nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde. zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir. "heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense. ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.
sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?
ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.
edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.
edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun
eylülün sonlarına doğru rus orta yaşlarda gayet hoş bir adam gelmişti istanbul'a. instagramda bir süredir like'laşıyorduk. açıkçası ilgimi de epey çekmişti. istanbul'a geldiğini haber verdiğinde çok heyecanlanmıştım, bildiğin rus ayısı bi tip, sarı uzun sakalları, kırışık göz çevresi ve kıllı bir vücut... tabii hemen bilet bakıyorum hızlıca yanına uçabilmek için. kendisi otel tutmuş. istanbul'a indi, otelde dinlenecek ben de sözde ankaradan yanına geleceğim. telefonda konuşuyoruz, bir anda benimle seksini kaydetmek istediğini ve ileride izlemek için bunu yapmak istediğini söyledi. ben tabii has anadolu çocuğu, yer mi bunları. biraz ağzını aradım ve onlyfans'e başladığını öğrendim. daha öncesinde de lafı geçmiş ve benim onlyfans'la hiç ilgilenmediğimi takip etmediğimi öğrenmişti. yani hiç haberim olmadan pornom yayılabilirdi. tabii ağzına sıçtım bunun, biletimi de yaktım. yalvardı, yüzünü buzlayacaktım dedi ama nafile. en son para teklifi yapınca iyice uyuz oldum. içimde ne varsa ingilizce bildiğim ne kadar küfür varsa ettim herife. o defter kapanmıştı. dün twitter'da dolaşırken bir türk porno hesabı gördüm, bir onlyfans içerik üreticisi. biraz bakayım diye tıklar tıklamaz kabak gibi bizimkiyle olan pornosunun trailer'ını gördüm. o reddettiğim sarışın rus ayısı bizim onlyfans'çıyı delmiş resmen. gerçekten güzel bir seksi kaçırmış oldum. tabii buzlanmış bile olsa seksimin bir yerlere yayılmasını istemem ama adamın penisi o kadar güzel ki... uncut, damarlı ve gayet kalın. dişimi doldururdu yani. işte o an onlyfans'tan etimle kemiğimle nefret ettim. tek içimi ferahlatan şey bizim türkün de gayet iyi hakkını verniş olmasıydı, o yarrak öyle sürülmeliydi, gerekeni yapmış. ama o rus ayısı benimdi, benim olabilirdi. orada, bi rus ayısı var uzakta, o rus ayısı bizim ayımızdır diyemedim. neyse sağlık olsun, allah belanı versin onlyfans.
bir de oy bölüyorsunuz diye zırlayan ibneler vardı. chp'liler sever zaten islamcılarla el ele vermeyi. hala islamcı önüne domalıp "bakın biz de sizdeniz" ayağı çekiyorlar, hem de bizim üzerimizden. benim varlığıma alenen savaş açan bir zihniyet batarsa batsın. bu ülkenin düzelebilmesi için önce bu chp tarzı oluşumların yıkılması gerekiyor. bu yüzden iyi ki dem parti var, iyi ki başak demirtaş var! ekrem'den de sokak köpeklerinin katli için islamcılarla kol kola giren mansur'dan da kurtuluyoruz bu seçimde. artık kendinize çekidüzeni de siz veriverin. hadi bir daha zırlayın akp kazanacak diye.
ilk defa veya uzun aradan sonra pasif oluyorsa eğer penetrasyon anındaki yüzleri... aşırı tatlı bir ifade oluyor izlemeye bayılıyorum. gerçi penetrasyona kadar çoktan parmaklamış oluyorum ben tabii ama penisin giriyor olması daha farklı hissettiriyor olmalı. prostatına ilk değdiğimde zevkten dönen yalvarırmış gibi bakan gözleri, ben üstünde acımasızca devinirken onun aldığı tüm hazzı yüz hatlarında izleyebilmem, bir yandan altımda kıvranıp kaçmak isterken bir yandan da daha fazlası için sürtünmesi... erkeklerin her duygusunu vücudunun her santimiyle yaşamasına ve bu duygu selinin yüzde zuhur etmesine bayılıyorum, çok seviyorum, canım erkekler!
nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde. zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir. "heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense. ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.
sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?
ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.
edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.
edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun
kemalist hükümet akp tarafından çarmıha gerilen platform, tüm muhalifler nasıl oluyor da chp'nin susup akp'nin bu kadar ses çıkardığını soruyor hatta içten içe akp'yi tebrik ediyor. yerel seçimlerde büyük hezimetin ayak sesleri şimdiden duyuluyor, tece'nin yeni yüzyılının ilk çeyreği biterken akp'nin elini güçlendiren şey mustafa kemal mi olacaktı, oldu valla.
senelik üyeliğimi yeniledim, neredeyse hiçbir şey izlemiyorum, helal-i hoş olsun. zengin bir içeriği var ve arşivinin orada bir yerde duruyor olması içimi rahatlatıyor. umarım akp'lilerin ve kemalistlerin elinde lağvedilmez.
islamcılar ve kemalistler en son lgbt konuşulurken el ele vermişti, şimdi de kemal için aynı saftalar, yürrüyün be bozkurtlar kim tutar sizi
bir erkeğin ya da prostatı olan bir bireyin hayatı boyunca alacağı en maksimal zevktir, heteroseksüel erkeklerin bile rektal tuşe muayenesinde prostatlarını muayene ederken birkaç saniye süren muayenede sertleştiklerini gördüm. tr'de evli çiftler openminded olabilse hetero erkekler lavaj nedir bilse ve kadınlar haftada bir gün erkeklerini oyuncakla ya da parmakla sikse çok ciddi söylüyorum mutluluk kat sayısı arşa çıkar ülkede. zaten yattığım tüm evli erkeklerin aktif bile olsa o prostatlarını parmağımla mıncıklarım, bezlerini parmağımla sikerken hepsinin yüzünde salak bi "lan noluyoo oha" ifadesi oluyor, kilitleniyorlar, bunu izlemeye bayılıyorum ve zaten seks bir anda altıma geçmeleriyle devam ediyor, bir de bu evli erkeklerin bazısı sikilmeye "prostat masajı" adını takıp iç rahatlatıyor buna aşırı gülüyorum, tabii ben işime bakıyorum. avrupalı hetero erkekler buna daha çok açık ama maalesef pisler, ben her ne kadar ortadoğu insanını sevmesem de en azından temizlik konusunda daha öndeyiz, çoğu yatmadan önce benim karıları gibi olmadığımı biliyor ve özen göstermek zorunda olduklarından karılarına vermedikleri titizliği bana veriyorlar, vermek zorundalar. her neyse hayırlı forumlar, "prostat masajı" isteyen karısından gizli yorgan altında misafir odası koltuğunda el sikte sözlük gezen evli erkekler varsa yazın canlarım, tabii gayler de aynı şekilde, öpüldünüzzz.
anal seks abartılıyor. iki erkeğin birbirine en yakın olduğu, türlü duyguların eşlik etmesi gereken seksin aşamalarından biridir. heteronormatif dayatmanın getirdiği anlayış üzerine yanlış yorumlanıp yanlış beklentilere sokabilir insanı. ilk seksinize gerdekmiş gibi davranmayın. biri sizin içinize girecek, derinlerinizde bir parçasını gezdirecek. size zevk verecek, onun beyninin kimyasal dengesiyle oynuyor olacaksınız. siz de ona zevk vereceksiniz. bu sevdiğiniz bir erkekle oluyorsa cennetvari bir deneyim olacak. aksiyonlarla değil duygularla düşüncelerle ilgilenmeye bakın. sevgilinizi içinize alıyorsunuz, vücutlarınız birleşiyor, ayaklarınızı vücuduna sarıyorsunuz. gözleriniz birbirine kenetlenmiş. tüm bunlar olurken tabii ki acı da olacak, zorlanacaksınız da. ama tüm bunlar seksin bir parçası zaten. kimi günler penetrasyona bile gerek duymadan birbirinizi boşaltıyor olacaksınız. her şeyin ilki zordur, bunu bu kadar önemseyip bundan korkup yıllarca kendini seksten uzak tutan insanlar var. arkadaşlar seks penetrasyonun çok ötesinde beyninizin içinde olan bir şey. öyle olmasaydı mastürbasyon da yapamazdık. mastürbasyondan farklı olarak, artık yanınızda biri daha var. ve artık bu zevki iki kişi yaşıyorsunuz, bunu yaşarken de birbirinize yardımcı oluyorsunuz. bu kadar basit... kendinizi germenize korkmanıza gerek yok. iyi temizlenin, iyi yağlanın yeter. gerisi beyninizde ve beyinizde. bir de şu "sevdiğiniz insanla olmalı" kafasından çıkın, sevdiğiniz değil istediğiniz insanla olmalı.
kimi yazarlarca overrated bulunan dönemin en büyük sanatçısı. ne overrated ama senelerdir bitiremedik abarta abarta... taylor'a olan sevgi değil de belki de ingilizce seviyeniz incelenmeli. zira "lordeyi" yazan birinin fikri ne kadar değerli olabilir? ne yaptın yazıldığı gibi mi okudun, klasik taylor hater'ı ahahaha
bilinçli ilk aşkıma söylemek istediğim her şeyi taylor öyle güzel söylemiş ki peter'da... ilk aşkım büyüdü, bambaşka bir ülkede bambaşka değerler edindi, bambaşka bir dine inandı ve bambaşka bir denizde kendi teknesi, eşi ve çocuklarıyla dalgalarla savaşıyor.
" i've heard great things peter but life was always easier on you than it was on me and sometimes it gets me when crossing your jet stream we both did the best we could do underneath the same moon in different galaxies"
and i won't confess that i waited but i let the lamp burn as the men masqueraded i hoped you'd return with your feet on the ground tell me all that you'd learned cause love's never lost when perspective is earned and you said you'd come and get me but you were 25 and the shelf life of those fantasies has expired lost to the lost boys chapter of your life forgive me peter, please know that i tried"
kuru patlıcan dolması. üzerime tanımam bu arada, benim diyeni cebimden çıkarırım bu konuda. birkaç sırrını paylaşayım:
1) kuru patlıcanı alırken paraya kıyın. bim'dir migros'tur pakette satılanlarım hiçbir tadı yok. kapalı çarşıdan aktarlardan alın, 5 kuruş fazla olsun aromalı olsun.
2) sadece pirinçle yapmayın. 1 su bardağı pirinç kullanıyorsanız 1 su bardağı da bulgur kullanın.
3) dolmayı dolma yapan 3 şey var: zeytinyağı, sumak ve soğan. bu üçlüde elinizi korkak alıştırmayın. 2 büyük boy soğan takribi 25 30 adet dolmaya yeter.
4) baharat dengesi ve seçimi çok önemli: baharat olarak: kuru nane, sumak, kimyon, karabiber, isot ve tuz.
5) harcına yeşillik koymak: bunu kimse yapmıyor gördüğüm kadarıyla. ama bence tam bir gamechanger. sevdiğiniz herhangi bir yeşillik olur. ben dereotu koyuyorum mutlaka.
6) kuru dolmaları tencereye dizmeden önce tencerenin dibini dereotu ile kaplamak: bu da dolmanın tadını arşa çıkaran bir şey. hem dibine tutmaz, patlıcanlar yanmaz hem de buram buram aromasını geçirir yemeğe.
akp homofobi yapmıyor, nefret suçu işliyor. tabii bunun bir önemi var mı, yok. o çizgi çoktan geçildi. halkın gözünde lgbti artık bir terör örgütü, düşünün ki bunca açlığa yoksulluğa torpile adam kayırmaya rağmen insanlar chpkk diyerek chp'ye oy vermedi. insan ırkı var olduğundan beri yöneticiler insanları terörle konsolide eder. e artık pkk var diyemedikleri için yeni bir terör örgütüne ihtiyaçları vardı, o da biz olduk. bu saatten sonra hiçbir şey bizim açımızdan iyiye gitmez, dendiği gibi hükümet değişse bile gitmezdi. görüp görebileceğimiz max şey tip'in asla seçilmeyecek bir sıraya bir trans bireyi aday koyması, o da zaten artık olmaz.
yeni türkiyedeyiz artık, burada bize yer yok. daha da radikalleşecekler, doktorlara psikologlara lgbti'nin hastalık olduğuna dair broşürler hazırlatılıyor. cinsiyet değiştirme ameliyatlarının önüne çok büyük engeller getiriliyor. kapımıza çarpı koymaya bir adım uzaklar sadece. herkese bol şanslar diliyorum bundan sonrası için, umarım herkes sağlıklı iyi mutlu olabilir.