dördüncü oyundan sonra cıvıyan oyun serisi. dört dahil olmak üzere psikolojik gerilim üzerine yaratılmış en iyi oyunlardır, burada bir de oyunun muhteşem soundtrack'inden bahsetmek gerekiyor. akira yamaoka ismi haklı olarak bu şaheserlerin yaratıcısı olarak gündeme gelse de kanımca üçüncü oyunun soundtrack'i ve sonrasında bazı şarkılara ses veren mary elizabeth mcglynn isimli vokalisti de unutmamak gerekir. tender sugar, one more soul to call ve room of an angel muhteşemdir.
destek için yanında olmak, arada sırada olsa bile o kişinin hatrına gelmesi, herhangi bir olumsuzluk olduğunda orta yol aramak ona da kendini ifade platformu sağlamak, önemli kararlarda danışmak/danışılmak, beraber birşeyler paylaşmak ve geriye dönüp baktığında bunlartı hatırlarken yüzünde bir gülümseme peydah olması sanırım.
konuştuğum bir adamın, yüz fotoğrafı istemem sonucu penis fotoğrafı göndermesi üzerine, istediği bu değildi aslında diye cevap vermitşim. attığı mesaj şuydu.
"pardon canım, çocuk yanlışlıkla dokunda bunu gönderdim."
hayatla, insanlarla uğraşmak, iş vs bunlarla başa çıkabiliyorum ama hiçbir şey zevk vermiyor. yarın otobüs çarpıp olay anında ölsem umursamam herhalde.
ablamla asansörün kalacağından çok korkardık onun için daha az ağırlık binsin diye tek ayak üstünde dururduk hep ta ki bir komşu görüp salaklığımızı düzeltene kadar.
sabahları midenin yanardağ gibi asit püskürtmesiyle karakterize sürekli bir rahatsızlık hissine sebebiyet veren bir gastrointestinal sistem rahatsızlığı. genelde insanımızda "böğğk" diye tepkilere ve sürekli yüz buruşturma tepkilerine yol açar. gaviscone isimli muhteşem ilacın semptomları şak diye kesmesi tecrübeye sabittir.
"the spinning top made a sound
like a train across the valley
fading, oh so quiet
but constant till it passed
over the ridge into the distances
written on your ticket
to remind you where to stop
and when to get off"
ya bu uygulamada takipçi kasanlar sadece bana mı itici geliyor? bu ihtiyaç nereden doğuyor yani anlamıyorum cidden? çok beğensem bile yazasım veya cevap veresim gelmiyor ama bir yandan da sayıları giderek artıyor bu arkadaşların. yakında herkes bir takipçi bağımlısına dönüşecek diye korkmuyor da değilim.
en son profilime takipçi kasanlar yazmasın yazdım ama zaten onlar anladığım kadarıyla kendilerine yazılmasını bekliyor çoğunlukla jdfskl
bide uzun zamandır girmediğim için web horneti özlediğimi farkettim. telefondan yazmak zor oluyor.
kilonun tamamen kisinin oz iradesinde oldugunu anladigindan beri bu konuda merhametli olamayan insanlara not düşmek istiyorum :)
şubat'tan beri kilo vermeye çalışıyorum fakat metabolizmamdaki dengesizlikler ve kan değerlerimdeki sorunlar yüzünden veremiyorum. merak etmeyi midemi de kandırmayı denedim.deneyimlemediğiniz bir durum için en azından bunu yaşayanlar karşısında ahkam kesmeyin :)
dün benim için bittin dediğimde umursamayıp asıl sen benim için bittin çok da fifi diyen adam bugün her mecradan özür dilerim çocukluk ettim diye mesaj atıyor. önce whatsapp dan sonra telegramdan ve sırasıyla instagramdan ve facebookdan aynı mesajları alıp engellendikten sonra dün yeni açtığım hornet profilinden aynı zırvaları yazmaya devam etti. normalde hiç cool olmayı beceremeyip mutlaka cevap verirdim şimdi hiçbir yazdığına cevap vermedim.
zaten aldatıldığımdan çok adamın pişkin tavırlarına bozulmuştum. en azından şimdi egom biraz tatmin oldu. tişikkirler :p
şimdi biraz demet akalın dinleme zamanı jdfskl
kilonun tamamen kisinin oz iradesinde oldugunu anladigindan beri bu konuda merhametli olamayan dangalaklara bir soru sormak lazım
senin merhametine ihtiyacı olan kim?
minnacık beyninle oluşturduğun önermeden bilim adamlarının haberi var mı?
bakın bunun eşcinsellik tercihtir diyenlerden hiçbir farkı yok. tercih se de sana ne gerizekalı dediğimiz adamlara söz konusu kilo olunca da sessiz kalmamalıyız yoksa bu dangalaklar haddini aşmaya çok meyilli ve ben haddini aşmanın kişinin tamamen öz iradesinde olduğunu anladığımdan beri merhamet gösteremiyorum bu iq mahrumlarına. uzun bir cümle oldu ya iq nuzun yettiği parçalara bölüp parça parça sindirebilirsiniz.
sen o kadar uğraş et kursa kaydet paşam haftada bir gün yedi saatlik kursa çok uzun, sıkılırım, girmek istemiyorum diyor. bir vasıf kazanması için ne yaparız ne ederiz diye düşünüyorum ama bu çabamdan ötürü de beni kötü bilsin istemiyorum.
en sevmediğim "onun iyiliği için ona karşı" ebeveyn hatasının içine girmek rahatsız etti beni.
sonra tabi pişman oldum. aldım karşıma
'ben seni düşünüyorum' adı altında sana istemediğin bir şey yaptırmaya hakkım yok ama madem istemiyorsun neden uğraştırıyorsun beni?
hem hiçbir şey kolay olmuyor armut piş ağzıma düş yok öyle bir dünya. daha hiç gidip görmeden sıkılırım diye bırakır mı insan?
gitmeyeceğim diyorsan gitme tabi. kendine bir şeyler katmayı ancak sen istersen mümkün olur, bunu istediğin zaman ben sana destek olurum sadece, bundan ötesi zorbalık yapamam
herkes dilediğini yazmakta özgür ortada bir hakaret olmadıkça. parti bazında da bir entry yok en azından kendi adıma bunu belirtebilirim. üzerine alınıp neresinden tutmak istersen tut. yeri gelmişken bende senin seks hikayelerini görmekten haz etmiyorum. okumadan geçiyorum sende öyle yap.
lgbt'nin b'si. gay kültürünün içindeler yani. biz nasıl seksbağımlısıdelikçierkekler isek heteroseksüel düzenin gözünde; onlar da delikfarketmezdiyenabazalar. bir de kendi içimizde saçma salak ön yargılarla daha fazla marjinalleştirmek yerine farklılığı kucaklasak. o tiksindiğimiz nefret söylemlerini, genellemeleri biz kullanmasak. savaş falan da olmasa ve pizza yiyince kilo versem. dünya daha güzel bir yer olur.
toplumda çerez kitap, ben roman liseden bu yana okmuyorum algısı var. geçen gün iş yerine bir stephen king kitabı getirdiğimde geldi başıma bu saçma yargılamalar. dışarıdan nasıl göründüğüne bakmadan sevdiğin tarzda sürükleyici bir roman almak bence bunun için yapılacak ilk adım. ister young adult, ister polisiye, ister korku ya da romantik fark etmez. önemli olan o hissi, tadıp havaya girmek.
bir diğer önerim de sesli kitaplar özellikle okurken sıkılanlar için. çok çok kaliteli uyarlamalar var bu formatta. bunun için ingilizce'yi iyi bilmek gerektiğinin de altını çizeyim.
ayrıntı ya da kitap önerileri için ise mesaj kutum her daim açıktır.
valla bak.. böyle iş yerinde mal gibi durdum birşeyler yazmaya çalışıyorum. o kadar enteresan bir hayatım yok ki yaptığım şeyleri öğle arasında banci campin yapmak diye başlıklar açayım. ya da aforizma da kasamıyorum, komik desen hiç değilim. bilemedim şimdi.
lgbt'nin b'si. gay kültürünün içindeler yani. biz nasıl seksbağımlısıdelikçierkekler isek heteroseksüel düzenin gözünde; onlar da delikfarketmezdiyenabazalar. bir de kendi içimizde saçma salak ön yargılarla daha fazla marjinalleştirmek yerine farklılığı kucaklasak. o tiksindiğimiz nefret söylemlerini, genellemeleri biz kullanmasak. savaş falan da olmasa ve pizza yiyince kilo versem. dünya daha güzel bir yer olur.
yani hakkını vereyim şimdi yurt dışına çıkmışlar onu anlattı da bir saat telefonda bundan bahsedilmez. o arada dergi okudum, çay içtim, çamaşır topladım ama hala biz teksas'ta şuna gittik, vizemi böyle aldım, teyzesiyle yemeğe gittik diyordu ki başım dönmüş, yığılmışım kanepeye.
bu kadar öküz olmayın lan. asıldığım belli, hani kovalasın diye yapıyorsan ben üşengeç adamım anasını satayım. uyurum daha iyi.
biseksüelleri her fırsatta aşağılayıp genellemeler yapmaktan çekinmeyen ama kendisi hakkında yapılan aynı davranışlara nevrotik bir şekilde cevap veren kullanıcı. hayat güzel gemiler falan.
eşcinselliğimi benimsemiş ve eşcinselliğe hakaretlerde tepkimi bir şekilde koyan insan olarak başıma birşey gelmeyecekse o benim.
kimliğimi söylediğim arkadaşlar var ama ailem henüz bilmiyor. bilirseler muhtemelen reddedecekler ve karşıma da buna değecek bir insan çıkmadı şu ana kadar. ama bilmeden yargılamak ve genellemek güzel tabii, insana kendini güçlü ve yukarıda hissetiriyor sanırım.
zedd'le yaptığı yeni single'i 365 bugün itibariyle çıkmıştır. klibi bayağıı bayağı black mirror tadında, bol a.ı.'lı, alttan alta melankolili güzel bir video olmuş, bu yalnız şubat gecesinde beni hüzünlendirip sonra da buruk gülümsetmiştir.
yani hakkını vereyim şimdi yurt dışına çıkmışlar onu anlattı da bir saat telefonda bundan bahsedilmez. o arada dergi okudum, çay içtim, çamaşır topladım ama hala biz teksas'ta şuna gittik, vizemi böyle aldım, teyzesiyle yemeğe gittik diyordu ki başım dönmüş, yığılmışım kanepeye.
bu kadar öküz olmayın lan. asıldığım belli, hani kovalasın diye yapıyorsan ben üşengeç adamım anasını satayım. uyurum daha iyi.