zaman ne de çabuk geçiyor
“geçiyor bizden de” diyerek başlığı taçlandırayım
sözlüğün en yakışıklı ayısı
kulislerde hep xalo’dan bahsediliyor.
yüzündeki dev çukurlara gamze dese de kendisi, o çukurlarla nasıl yakışıklı olabilir anlamıyorum...
yemek yemek mutluluktur
ismini vermek istemeyen bir yazar beyanıdır. doğru da bir beyandır psikolojinin bağırsaklarla ilişkisi vardır.
erkeklerdeki orospu sevgisi
katılmadığım bir iddia, sonuçta fantazi olarak insanlar seks yaparken küfürlü konuşabiliyorlar tıpkı senin aktif veya pasif olmayı istemen gibi, dolayısıyla iki kişinin kabul ettiği cinsel aktivite doğru kabul edilir. biri ediyor diğeri etmiyor ise yanlıştır.
bunlar tamamen içten gelen hislerle alakalı
içinde yaşadığımız topluma göre cinsel hayatımızı belirlemiyoruz. cinselliği yaşarken özgürce hareket etmeyi tercih ediyoruz.
ağla halime
nil burak kadife sesiyle insanı derinden sarsıyor. sıla gibi kavga etmiyor şarkıyla..
white winee'nin kardeşleri
sevgili white wine nerelerdesin emin olamıyorum, içimizde misin dışımızda mısın? seni aratmayan minnoşlar var burda yoksa ruhun hala sözlükte geziyor mu? ak partili yarim benim..
alttaki yazara soracaklarım var
yeterli mi değil mi bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla olmazsa olmaz temiz olunması..
alttaki yazarcan, geceyi kiminle geçirmek isterdin?
ayı sözlük yazarları survivora katılsa yaşanılacaklar
geçimsizliğimle ilk elenenler arasında olacağım kesindir, bir de üstüne madem gidiyorum deyip temiz bi kavga da ederim. niye rahatlamıyormuşum?
yarışmanın kazananı şüphesiz ki xalo olur diye tahmin ediyorum. zira kendisi de yukarda açıklamış, işin politik kısımlarını geçiyorum ama gamzeleriyle gönüllere taht kurmaya çalışırdı. sinsirella kukuletta kankirella ayağına da adanın tozunu attırırdı..
dar paça pantolon
ben belki eski kafalıyım fakat kimseye yakıştıramıyorum bir de kısa oluyor. kesinlikle itici duruyor..
ankara
hala emin olamıyorum ya çok iyi bir şehir yaşamak için ya da çok kötü, sosyal hayat ev muhabbetlerinden veya cafe restaurant olayından öteye gitmiyor. zihniyet hiç değişmiyor, 30 yıl önce de aynı zihniyet hakimdi..
sanırım tek artısı dostlukları, gerçekten ilişkiler daha esaslı, birileriyle görüştüğün zaman o kişileri özlediğin için onları görmek için buluşursun, istanbuldaki gibi mekan veya manzara için değil.
almanca
öğrenilmesi nasıl zor olur diye düşünülüp icat edilmiş dil, kafayı yemek istiyorsanız başlayabilirsiniz.
aslında her şey çok güzel gidiyordu, artikellere gelene kadar cinsiyetçiliğin dayatılması sonucu-dişi erkek kelimeler-soğudum ama yine de zorluyorum olacak bu iş
az kişinin bildiği muhteşem şarkılar
aslında az bilinen bir şarkı değil muhteşem bir şarkı, zeki paşamızdan “beklenen şarkı”
“bana ait çizgiler dikkat et silinmesin” cümlesi de balyoz etkisi yaratır. ayta sözeri de gayet güzel söyler.
unutulmayacak film sahneleri
bilek kesenler filminin ilk 5 dakikası; tom waits çalıyor deadly love gibi bir şarkıydı yanlış hatırlamıyorsam. asırlardır whatsapp profil fotoğrafım da filmden geliyor.
bir diğeri de içimdeki yangın filminden 1+1 bir eder mi şeklinde bir sorunun sorulduğu sahne..
alttaki yazara soracaklarım var
doğru sanırım, ilişki kavramının tanımına uyuyor
iş değiştirsen hangi sektöre geçersin?
izel
son albümünün kapak fotoğrafı hocam, sadece bana mı o kadar hüzünlü geliyor?
psikoterapilerin çok pahalı olması
pahalı olması normal bir durumdur psikoterapist olmak için de ciddi paralar dökülüyor. yüz tane eğitim alıp bunun karşılığını beklemek doğaldır
she past away
bursalı bir grup sanırım en bilinen şarkısı kasvetli kutlama, şarkıyı dinlerken bana enjoy the silence’ı hatırlatıyor. buram buram kalite grup, gothic tarzları the cure tadında, gerçekten zamanın ötesinde şarkılar yapıyorlar.
son zamanlarda jakuzi ile beraber yükselişe geçen iki gruptan biri kanımca
huzursuz bacak sendromu
aşırı kıl bir askerlik arkadaşım sürekli bundan bahsederdi ve gece boyunca bacağını sallardı küçücük koğuşun içinde gece yarısı yürümeye başlardı. hastalığı anlattığında da anlamaz dalga geçerdik.. veee o gün çattı geldi başıma! özellikle stresli dönemlerde tam yatağa giriyorsun uyumaya başlayacaksın bir anda bacağın çok tuhaflaşıyor; kemiğin içi gibi, bacağın içinde bir hareketlilik, acı desen değil ağrı desen o da değil, gıdıklanma hissine benzer ne idüğü belirsiz bir “şey” sallarsın bacağını, hızını alamaz biraz tur atarsın evin içinde bi bakmışsın 1-2 saat geçmiş artık dayanacak gücün kalmaz ve yorgunluktan uyuya kalırsın. bazı zamanlar kolda da tutuyor. gerçekten anlatılmaz yaşanır türden.. sanırım doktora gittiğinizde hap veriyor ama çok da işe yaramıyor. zor gerçekten
ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar
sibel tüzün söylüyor “bile bile”
alttaki yazara soracaklarım var
sanırım üniversiteyi kazandığım an, yakın zamanlarda da iş yeri değişikliğini öğrendiğim andır.
ömür boyu aynı şehirde yaşamak hakkında ne düşünüyorsun?