dün gece uzun zamandır yapmayı istediğim fantezimi çok hoş bir adamla gerçekleştirdim. sonrasında eve gitmek için normalde zulüm gibi gelecek bir mesafedeki yolu güle oynaya şarkılar eşliğinde tamamladım. sabah kalktığımda kendimi uzun süre kocasına vermeyip seks yaptıktan sonraki sabah erkendenden uyanıp saçlarını yaptıran ve normalde suratsızlık abidesi olan fakat yaptığı muhteşem seksin ardından adeta bir meleğe dönüşmüş orta yaş üzeri ablalar gibi hissediyordum. *
ofiste lenovo g580* evde grundig slimbook daha önce şirketimin bana itelediği arçelik marka laptopun beni çıldırtmasından sonra bir daha arçeliğin ürettiği hiçbir ürünü evime sokmama gibi bir yeminim olmasına rağmen piyasadaki üreticilerin laptopların en önemli özelliği olması gereken taşınabilirlik sıfatını bir kenara bırakıp 15,6" ve bacakların taşıma ağırlığından fazla ağırlığı olan iri laptopları üretmekte ısrarcı olmaları sonucu 14" lik ve 700 tl gibi uygun bir fiyata aldığım laptopu kullanıyorum. *
yeni bir dolandırıcılık sitesi az önce telefonuma bir mesaj göndermişler bilmemne kodlu kargonuz adres yetersizliğinden dolayı teslim edilememiştir adresinizi güncelleyin vs. tarzında telefon numarasını da yazmışlar. telefon numarası 0212 ile başlamasına rağmen tarifesi 900'lü hat tarifesi üzerinden değerlendiriliyormuş. aman dikkat.
bu sabahki yeni sezonun ilk programında yaptığı taksim meydanındaki röportajında taktığı kravatı aşırı derecede dikkatimi çekti. kravat ayı bayrağının renklerindeydi. umarım bilinçli yapılmış bir seçimdir de kendisine karşı bir şansım vardır diye iç geçirdim.
yıldız tilbenin 2002 senesinde çıkardığı haberi olsun albümünün en güzel şarkısıdır. söz ve müziği yıldız tilbeye ait olan bu şarkının bende yeri çok özeldir. liseden beri en yakın arkadaşım olan hatun bu şarkının yeni çıktığı dönemde bir piknik esnasında* bu şarkıyı öyle bir seslendirmiştir ki şarkıyı her duyduğumda gözyaşlarımı tutamam deli gibi ağlarım.
sözleri ;
ortak derdim bitmedi çilem hala dolmadi
nerede hata yaptim ben anlayamadim
yalan yanlis geçti herkesten yedim darbeyi
ask beni azad etmedi kurtulamadim
hep kanan ben oldum hiç kandiramadim
düsenin dostu yokmus ben de anladim
sevgilim yeminliyim sana ben tövbeliyim
deli gibi istesem de sevmeyecegim
askina inanmistim sana çok baglanmistim
agzinla kus tutsan da gelmeyecegim
sende bir gün seversin sözün geçmez kendine
dolduramazsin boslugu büyür teninde
beklersin bin bir ümitle gururunu dinlemezsin
kendini harap edersin ask diye diye
elogludur kandirir yasli gözlerle
gözyasini silmez sel olsa bile
sevgilim yeminliyim sana ben tövbeliyim
deli gibi istesem de sevmeyecegim
askina inanmistim sana çok baglanmistim
agzinla kus tutsan da gelmeyecegim
eğer bir gay kuzenimleydim vs. tarzı cümleler kuruyorsa ve bu kuzen daha önce hiç bahsi geçmemiş adı sanı duyulmamış bir şekilde aniden ortaya çıkıyorsa kuzen dediği şey kesin başka bir gay arkadaş, koli vs. tarzı şeydir. aman dikkat. *
1997 senesinde neşe müzik etiketiyle çıkan garo mafyan, zeynep talu, şehrazat ve kendisinin sözleriyle yer aldığı vuslata beş kala adlı albümüyle müzik piyayasına girmiş, 1976 doğumlu hanım ablamızdır kendisi. ilk albüm ve klip çıktıktan sonra müzikal yeteneğinin değil de sürekli 105lik göğüsleriyle gündeme gelmesi gereksiz bir pr çalışmasıdır bence. iyi eğitimli ve güzel bir sesi olan bir şarkıcının neden böyle seks satar imajlı bir pr çalışmasına alet edildiğini bir türlü anlamıyorum. albümlerinde arabesk fantazi türünde şarkılar icra etse de kendisi iyi bir türk müziği sanatçısıdır. eğitimlerini üsküdar musiki cemiyeti - itü türk musikisi devlet konservatuarında tamamlamış şu anda haliç üniversitesi konservatuarı türk müziği bölümünde yüksek lisans yapmaktadır.
tamam canlı performans şarkıcısı değil, çirkin*, fazlaca ukala ama yiğidi öldür hakkını yeme diye bir söz var. şu devirde onun kadar para kazanan ve ses getiren bir kadın popçu yok. işinde gerçekten çok başarılı olduğunu düşünüyorum ki her albümünde satış rakamları gayet iyi. bir de en son bir röportajını izledim sanırım ondan sonra kendisine olan önyargım biraz kırıldı.*
eğitimci olmadığınız sürece katlanması en zor durumlardan bir tanesi bence. hele ki yaşça küçük sevgili aşırı derecede iyi niyetli, saf ve temizse çevredeki aç kurtların açık hedefi olduğunu anlatırsınız, anlatırsınız, anlatırsınız ama o bunun gereksiz bir kıskançlık olduğunu ve sizin saçmaladığını söylediği her an için için erirsiniz. geçmişte o aç kurtlar yüzünden yaşadığınız kötü anılar, pişmanlıklar, hatalar, acılar vs. vs. hepsi gözünüzün önüne gelir ve küçük savunmasız sevgilinin onların hepsini yaşayacağını düşünüp üzülürsünüz.*
eğer gerçekten böyle bir proje düşünen zihniyet varsa ne içiyosa aynısından bol miktarda istiyorum. daha 2-3 sene öncesine kadar toplu taşımayla ulaşılamayan bir havalimanıydı esenboğa. geçen sene belediye otobüslerinde farklı bir tarifeyle gerçekleşen seferler şu an aç gözlü i.melihin oğluna ait otobüslerle * yapılıyor. kapasitesinin en fazla %50 lik kısmıyla çalışan bir havalimanı varken 2. si yapılması fikri kimlerin cebini dolduracaklar bu sefer sorusunu akıllara getiriyor. umarım 2. havalimanı yerine diğer dünya başkentlerinde olduğu gibi ucuz ve hızlı bir ulaşım sağlanması için çalışma yapılır.
1969 ankara doğumlu mimar sinan üniversitesi güzel sanatlar fakültesi mezunu yakışıklı oyuncu. 1993 senesinde piyasaya ilk girdiği dönemde zuhal olcayın sen bana fazla iyisin klibinde tanıdığımız aradan geçen 21 senede bir insan hiç mi yaşlanmaz yahu dedirtecek derecede ilginç genlere sahiptir kendisi.
çocukluğumdan beri dilime ara ara dolanan zuhal olcayın en iyi şarkılarından. bu arada klibi tekrar izlediğimde bekir aksoyun nasıl bir adam olduğunu merak ettim açıkçası 21 senede bir insan hiç yaşlanmaz mı? helal olsun.
dün gece rüyama anakondasıyla beraber teşrif etmiş 90'ların en renkli ismi.* tuğçe san geliyoorrrr diyerek ha ha şarkısıyla beni kendimden geçirmiştir rüyamda sabaha kadar yılanı belimize dolayıp dans ettik. *
ankara'da yaşayan yazarlara selam olsun 13 nisan 2019 tarihinde saat 15:00 - 16:00 civarında kızılayda birkaç eski yazar arkadaşlarla toplanıp sohbet edeceğiz ve eski günleri yad edeceğiz katılmak isteyen ve mekan önerisi olan yazarlar desteğinizi bekliyorum...
bu klişeyi yapmak istiyorum, belki bir gram farkındalık oluşur. eskiden çok güzel yazan insanlar vardı burda yazdıklarını okurken keyif aldığım okudukça öğrendiğim epey değerli insanlar.. eskiden dediğim 2-3 yıl öncesine kadar belki, daha sonra genç yazar arkadaşlar geldi kendi heyecanlarını acemiliklerini buraya yansıttılar(insan özenmiyor değil)
fakat yine de hiçbir şekilde eskilerin yerini tutmadı. birileri sinirlenecek belki beğenmiyorsan siktir git de diyebilirler yine de eski bir alışkanlık var. ara sıra bakmaktan hep keyif alıyorum buraya..
yaşadığım şehir.
son beş yılda çok yara aldı bu gri şehir.
peş peşe patlayan bombalardan yaka silkti. yüksel caddesinde, güvenpark'ta polisin saldırganlığından illallah etti. gezi parkı zamanında gaz bombaları ile darbe yedi, sisin pusun altına gömüldü.
yine de bozmadı düzenini.
trafik yine aynı saatlerde kilitlenmeye devam etti,
insanlar yine tandoğan'dan kızılay'a yürümeyi tercih etti.
ve ben, ne olursa olursun cuma akşamları kızılay'da bir kafede oturup kahve içmeyi ve ankara'nın kalbini izlemekten vazgeçmedim.
(bkz:kurşuni renkler) babam gelir aklıma hep. (bkz:fikrimin ince gülü) babam hastayken bu şarkıyı televizyonda gördüğünde ağlamıştı. bi hastalığın bi insanı nasıl çaresiz hale getirdiğini gördüm. içim parçalandı. belki de yaşadığı yılları, geçmişte yaptıklarını, yapmak isteyip yapamadıklarını düşündü. bu iki şarkıyı duyunca içim gidiyo. gözlerim yaşarıyor. kendimi bi garip hissediyorum.
(bkz:we found love) üsteki kadar beni etkilemesi imkansız olsa da bunu duyunca da italyanın teki geliyor hala aklıma. bi adam 1 haftada nasıl bu kadar derine kazınır anlamam.
2 bölümünü de izlediğim dizi. televizyondan olsa hayatta izlemem. türk dizisini televizyonda izleyen arkadaşlara da helal olsun diyorum. 3 saat boyunca imkanı yok oturamam bi dizi için. youtubeda açıyorum, saçma sapan yerlerini geçerek 1 saatte bitiriyorum. yabancı dizi tadında izlemek bu olsa gerek.
neyse gelelim dizinin konusu ve oyuncularına.
gayet kaliteli bi ekip var görünürde. tek tek anlatacak olursak ( of be ne yazasım varmış ha)
(bkz:gökçe bahadır) : (oya) benim taaaa hayat bilgisi zamanından sevdiğim oyuncudur kendisi. insanlar o dizide barbie denen kızı severken ben hep törpü törpü derdim. oyunculuk olarak gerçekten çok beğeniyorum ama o da benim yaşlarda olduğunu belli etmiş. ne kadar makyaj olsa da kırışıklıklar belli oluyor. sorun yok gayet güzel bir kadın, iyi bir oyuncudur.
(bkz:bade işçil): karşımıza pelin olarak çıkan sarışın güzelimiz. ezelde şebnem olarak izlemiştim. ben nedense bu hatuna kısa saçı daha çok yakıştıranlardanım. gayet güzel oynamaktadır.
(bkz:aslıhan gürbüz): merve karakterine hayat veren bu hanımefendi dizinin yılanı, pelinin en yakın arkadaşıdır. uzak durulması gereken psikopat hatun profili. serhanı nasıl kafeslemiş benim için bi muamma. gerçek hayatta serhan gibi bi karakterin böyle bir kadınla evlenmesinin imkanı yok.
(bkz:tülin özen) şirin arzu karakteri. ben bu kadına meryemce zamanı hastaydım. mehmet günsüre mustafam deyişleri kulaklarımda çınlardı. nasıl naif, güzel ve tatlı bi kadınsa artık, heteroseksüel bi ilişkiye resmen gıpta etmiştim. yeniden bi dizide görmek fazlasıyla mutlu etti beni.
şimdi bu kadınlar çok iyi arkadaşlar lisede. pelin ve merve aşırı kıskanç tipler ve oyayı kıskanıyolar. 96 yazında pis bi iftirayla hem oyanın hem edip öğretmenin başını yakıyolar. 20 yıl sonra filan oya büyüdüğü mahalleye geri dönüyor ve olaylar olaylar.
biraz geriden gelsem de zirvenin anahtardan sonra 2. ağır topu olarak benim de zirve ile ilgili yorumlarımı yazmadan geçeceğimi düşünmediniz herhalde...
öncelikle zirvenin organizasyonunu sağlayan sevgili hazineciye çok teşekkür ederim uzun zamandır böyle keyifli bir zirveye katılmamıştım çok iyi geldi.
mekana kadim dostum anahtarla birlikte buluşup geldik, mekanın üst katına çıktığımızda bir portatif yazı tahtasında birşeyler anlatan birisi ve dinleyen bir grup gördük ilk olarak doğal olarak biraz şaşırdık zirveler artık sunum tarzı mı yapılıyor diye birbirimize anlamsız bir bakış attıktan sonra en köşedeki masada oturan eski bir tanıdığı*aknarazı gördüm selamlaşmak için yanına gittiğimde kendisinin de sözlükte yazdığını ve zirve için geldiğini öğrendiğimde kısa süreli bir şaşkınlık* yaşadıktan sonra masaya oturup sohbete başladık. kısa bir süre sonra çekingen bir tavırla masaya * yaklaştı ve daha önceki zirveye ilk katılımdaki çekingenliği bildiğimden "evet düşündüğün kişiler biziz dedik ve sohbete devam ettik. daha sonra senseisplinter ve pena da aramıza katıldı* ve çok keyifli, vaktin nasıl geçtiğini anlamadığımız bir zirve daha geçti. katılan herkese çok teşekkür ederim, keyifli ve mutlaka en kısa sürede tekrarlamamız gereken bir akşam oldu...
en sevdiğim eurovision parçalarındandır, nilüfer de albümünde yorumlamıştır bu şarkıyı,
sözleri ;
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
ellerim yüzümde, susmuş dudaklarım
isyanlarda gönlüm, zaman gardiyandir
ah... ben yine gözlerinin hapsindeyim
aman vermez hasretin, ay ay ay...
ay la la la la... la la la la... içimde martılar
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
kaç gündür hasretinle alevlenirken düşünceler
ben çılgın ben yine gözlerinin hapsindeyim
ellerim yüzümde, susmuş dudaklarım
isyanlarda gönlüm, zaman gardiyandır
ah... ben yine gözlerinin hapsindeyim
aman vermez hasretin, ay ay ay...
ay la la la la... la la la la... içimde martılar
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
ay la la la la... la la la la... akşam firarları
ay la la la la... la la la... sen gözyaşlarımdasın
sinema yazarları derneği (siyad), 2017 yılı türkiye sineması ödüllerinde “en iyi yardımcı kadın oyuncu” ödülüne layık görülmüştür biblom benim. ödülün anons edildiğindeki sevinci görülmeye değer. lgbt görünürlüğü adına verdiği mücadelede kazandığı bu ödül çok önemli bence. tebrikler biblom...
19. bölümde tülayın selahattin çakaler'e söylemesi için yaptığı şu benzetmelerle beni benden alan yalan dünya karakteri.
- sen insanı silikon askısı kopan sutyen gibi yarı yolda bırakan bir tipsin de...
- sen adeta yaz başı beyaz bıngıl vücuda bikini denediğimde yaşadığım hayel kırıklığı, ümitsizliksin de...
- basen genişleyince small beden külotun yanlarda bıraktığı iz gibi sadece bende geçici bir iz bıraktın de...
- selülit gibisin, senden kurtulmak istiyorum de...
zaman zaman başıma gelen hadise. sanırım çevresel koşullardan ziyade kendi iç meselelerimle ilgili oluyor bazen bana da. ama "her zaman söylüyorum sözlükte kimseyi zorla tutmuyoruz, kimseye "nooolur kal" demiyoruz. birileri daha iyisini yapana kadar şuan en iyisi budur yavrular. susun ve yalamaya devam edin. daha iyi bir sözlük kurucusu ortaya çıkana kadar da benimkiyle idare edeceksiniz, yada çekip gideceksiniz. net." olayın tam olarak ne olduğunu bilmemekle birlikte tarzında bir yaklaşımın bir sözlük admini tarafından düşülmüş ve dile getirilmiş olması beni çok üzdü. iyi günlerim de kötü günlerim de oldu burada paylaştığım... bu kadar...
zirveye giderken kafamda bir ton soru işareti olmasını sağlayan ve içten içe korkutan yazar. acaba gerçek hayatta da mesajlarda olduğu gibi anlaması zor cümleler kurup beynimi yakmaya çalışacak mı diye derin düşüncelere dalmış olsam da garson çağırır gibi işaretler yapıp beni masasına davet eden ve sonra da zirve sonunda ayrılana kadar yalnız bırakmayan yazarcan. bayağı uzun ve derin mevzularda uzun uzun sohbet ettiğimiz* aynı okulun aynı mekanlarında çok özel anılarımızı paylaştığımız ve zirve haricinde de sık sık görüşeceğimizin sinyallerini verdiğimiz keyifli, zeki, hazırcevap ve espirili adam. böyle bir zirve organize edip yüksek katılım sağlamak için çabaladığın ve bu kadar güzel ev sahipliği yaptığın için ayrıca teşekkürler... tanıştığıma çok memnun oldum...