myjudas

Durum: 86 - 0 - 0 - 0 - 05.12.2020 23:08

Puan: 1408 - Sözlük Kezbanı

9 yıl önce kayıt oldu. 6.Nesil Bandana.

Beni kibarca öldürebilirsin.
  • /
  • 5

yılmaz morgül'ün özel mesajlarını ifşa eden milli sporcu

(bkz:homoseksüel olduğundan emin olmadığı insana yürüyen homoseksüel acaipliği)
vallahi iki tarafın davranışı da tam kezbanlık. yönelimini bilmediği bir insana yürüyen yılmaz morgül bir tarafta, insanların gizli kalacağına güvenerek attığı mesajları halka açık edecek kadar sınırını bilmeyen, görgüsüz, dağdan dün inmiş sıfatlı milli sporcumuz bir tarafta. aslında mükemmel bir çift olabilirlermiş zira seviye aynı seviye.

2 eylül 2019 bekçiler yüzünden yakışıklı koliyi kaybetmem

bir adet heteroseksüel olma ihtimali bulunan er kişisine yürüme acaipliği içeren olay. yürümeyiniz efendim, homoseksüel olduğundan emin olmadığınız beylere yürümeyiniz. sonra başınıza ne gelecek kim bilir.
(bkz:yılmaz morgül'ün özel mesajlarını ifşa eden milli sporcu)
giriniz gay dating applere oradan yürüyünüz.

çok yakışıklı bir erkek olmak

dünyanın önünüze serilmesidir. (bkz:halo etkisi)
bu erkek kişisi çoğu şeyi başkalarından daha kolay ve zahmetsizce elde edecektir. o yüzden pembe götlüdür diyebiliriz.
ayrıca egolu olacağından da şahsımın şüphesi yoktur. ne kadar karaktersiz ve kötücül bir insan olursa olsun başkalarının onu beğeneceğini bildiğinden karakterli ve iyi niyetli bir insan olmak için çabalamayacak; değişmek ve gelişmek zorunda hissetmeyecektir. başkaları egolu görünmemek için kırk takla atarken beyimiz küçük dağları ben yarattım edasıyla gezinecek, insanları aşağılamakta bir behis görmeyecek, canı istediğinde aldatacaktır... kısacası çok yakışıklı erkek tü kakadır. yaşasın çirkine çalan ve karakterli erkekler!
(bkz:çok yakışıklı erkekleri niçin öldürmeliyiz)
unutmadan söyleyeyim suudi arabistan'dan kovulma sebebidir. yallah arabistan'a diyecektim, arabistan bile kabul etmiyor bunları.
(bkz:omar borkan al gala)

ilginç bir ölüm kalım sorusu

sanırım tanıdığım ama fazla muhatap olmadığım insanları arardım. aramama şaşıracaklardır ve merak edeceklerdir neden aradığımı.

konya

21 yılımı çalmış, bunun 19 yılını lgbt birey olarak beni bir başıma yaşatmış olan şehirdir efendim. 19 yıl boyunca konya'nın taşrasında tek başıma lgbt birey olarak yaşadım. evet inanması zor. çevremde bir tek lgbt dahi yoktu. sonrasında da konya merkezde o güne kadar çevremde lgbt olmadığına şükrettiren lgbtlerle tanıştım. öyle bir ortamı vardır. o yüzden konya'yı kimse benim kadar hissetmemiştir eminim.
(bkz:konya'yı hissetmek)

ayı sözlük yazarlarını mutlu eden şeyler

açtığım başlığa insanların entry girmesi. tıpkı seneler önce açtığım bu başlığa girilen entryler gibi.
  • /
  • 5

beter olsuncular

ben vurgulayarak better olsun derim. gözaltına alınırsam da better olsun ingilizce daha iyi demek cumhurbaşkanımızı en çok ben seviyorum diyerek savunabilirim kendimi.

istiklal marşı

marşı hiç okumamış ya da anlayamamış yazarların entrylerine sahip başlık. şiirin içinde türk ırkı ya da kürt ırkı veya ermeni ırkı diye bir ayrım yapılmıyor. bu ülkenin özgürlük mücadelesinde yer alanlar arasında da ırk ayrımı yoktu. annanelerinize, ninelerinize tecavüz edecek olan, binbir çeşit katliamı ve işkenceyi uygulayacak olan düşmana karşı mücadele veren halk vardı. yani yeni kurulacak olan türkiye cumhuriyeti'nin mücadelesi vardı, çerkeziyle, boşnağıyla, kürdüyle, türküyle, azerisiyle, gürcüsüyle... "baban kimdi bilemezdin şerefsiz" demeyeceğim sana, çünkü senin için bu tür şeylerin pek önemi yok. aidiyet becerin de yok zaten, nerede nasıl olursan ol zaten memnun olmayacağın apaçık ortada. bayrak önemli değil dersin, ülkeler önemli değil dersin. milliyetçilik, ırkçılık yapmayın dersin ama en sağlam milliyetçiliği, ırkçılığı yaparsın, senin için önemi olmayan o bez parçasını yakar, fakat aksine kendine yeni yeni bez parçaları üretirsin. ülkelerin, sınırların bir önemi olmadığını söylediğin halde kendine yeni ülke isimleri üretirsin, yeni sınırlar çizersin. yazdıklarınla yaptıklarını yanyana koyunca kendinle çelişirsin, sonra da yıllar önce verilen ve tüm dünyanın şaşkınlıkla izleyip tarihe not ettiği o özgürlük mücadelesini yok sayarsın. yazık sana... acınası...

bir ilişkiyi bitiren nedenler

tutkunun kaybolması, hayatın getirdiği sorunlar karşısındaki yılgınlık, kişinin kendine dürüst olmaması sonucu meydana gelen iletişim bozuklukları, -mış gibi yapmak.

fahrettin koca

dün gece "güzide sofi" olayı patladıktan sonra hemen paralı trollü gelmiş burada övmüş kendisini.

bu ülkede yobaz yandaşlar bizden daha "insan". bunların samimiyetine de yaptıkları işe de inanmıyorum. italya'dan hiçbir farkımız olmayacak, olay yineliyorum çok kötü yönetiliyor.

neymiş karantinaymış. torpili olana yok, torpili olmayanı da zorla bir binaya tıkıyorsunuz yemek alanları ortak, ortak oturup kalkıyorlar ama adı karantina! cahiller de gelir çok iyi çalışıyor der! yemiyoruz!

dinciyle yola çıkacağıma çıkmamayı tercih ederim!

edit: (bkz:güzide sofi)

fahrettin koca

lösemili çocukların ve bağışçıların kurduğu hastaneye ruhsat vermeme nedenini halâ anlamış değilim neyse konumuz koronaydı.

edit: ön yargım vardır diye düşünüp biraz daha okuyayım bakan hakkında bilgi sahibi olayım demeseydüm keşke. medipol hastaneler zincirini bilirsiniz sahibiymiş kendisi ve uymadığı halde bütün medipollere ileri düzey hastane kategorisi atamış. atatürk orman çiftliği, ankara tren garı gibi kamu alanlarını hastanesine alan dahil eden işleri de var. anlayacağınız bakanımızda yok yok..

umreden dönenlerin karantinaya alınması

madem böyle bir ihtimal vardı üniversiteler tatil edilirken öğrenciler bilgilendirilmeliydi.karantina alanı ilan ettikleri yerde hala öğrenciler kalıyor.umreden gelenler girdikten sonra içeri girip eşyalarını almak zorunda kalıyorlar falan.wuhan virüsü çıkalı 4 aya yaklaştı umre de işi ne bunların ayrıca.tavaf ,şeytan taşlama derken o kalabalıkta hepsi enfekte olup gelmiştir.bu durumdanda anladığımız gibi aldığımız önlemler çok göstermelik ve plansız gibi geliyor bana.resmen kalan öğrenciler karga tulumba kovulmuş yurtlardan sanki umreden gelenlerin geleceği bilinmiyormuşta bir anda ortaya çıkmışlar gibi.

hiv

bugün izmir konak belediyesi'nin anonim ve ücretsiz hiv testi için öğlen yollara düştüm.
çok zor bir yolculuk oldu benim için. için için kendimi yedim. deist olan ben allah'a yalvar yakar oldum.
önceden randevu aldığım yere gittim.
ssk blokları. b blok 5. kat sağlık işleri müdürlüğü.
sağlık testi yaptırmaya geldim. randevum vardı diyorsunuz.
5 dk beklettiler beni ve buyrun diyerek bir muayene odasına aldılar.
sarışın, orta yaşlarda kadın bir doktor.
adımın, soyadımın, babamın adının ilk 2 harfini ve doğum yılımın son 2 rakamını aldı, not etti deftere. deftere baktığım da ise benim gibi belli ki bir sürü kişi gelmiş anladım.
bana şöyle bir sordu sordu. " korunmasız cinsel beraberlik yaşadın mı? "
ben affaladım. ağzımdan hayır gibi bir kelime çıkacaktı ama kendi kendimi o saniye ile düzelttim. amk olm senin, nereye geldin ki, doktora yalan söyleyeceksin lan ?! 'evet' diye cevapladım. "ne zaman yaşandı" diye sordu. ağustos sonu diye cevapladım. " iyi, 90 günlük süre bizim için önemli" dedi.
kalın plastik eldivenleri giydi. ben de kolumu sıyıracaktım ki, " aa hayır, kanı parmaktan alacağım" dedi.
ben şaşırdım. sanki hayatımı baştan sona değiştirecek bir test değil de kan grubumu öğrenmeye gelmiş gibi hissetim.
parmağımı dezenfekte ile temizledi ve küçük bir jiletle batırarak ve parmağımı sıkarak kanımı 3 farklı plastik çubuk parçasına akıttı.
sonra "gel hadi, biraz sohbet edelim 10 dk, hem de hiv hakkında bilgilendireyim seni" dedi.
iç odaya geçtik.
" hiv hakkında ne biliyorsun?" diye sordu bana.
"internetten öğrendiğim kadarıyla bilgilerim." dedim.
"güzel, ben sana biraz daha açıklama yapmak istiyorum. hiv artık geçtiğimiz yıllara göre kontrol edilebilen etkileri azaltılabilen bir durumdur. kesinlikle insan ömrünü etkilemez, yeter ki erken tanı konulsun ve insanlar bilinçlendirilebilsin. hiv sadece cinsel yolla ya da kan yolu ile bulaşır onun dışında tükürük, öpme, dokunma, koklama, ortak tuvalet gibi başka herhangi bir şekilde bulaşmaz."
doktor konuşuyor gayet samimi ve içten gözlerime bakarak ama benim için o 10 dakika hayatımın en uzun 10 dakikası.. onunla göz göze gelmemeye çalışıyorum ama ellerim titriyor. beden dilim kendini ele veriyor. hayatımda karşılaştığım en yardımcı doktor ile karşı karşıyayım ama aklım o testte.
doktor anlatmaya devam ediyor. anlattıkça beni şaşırtıyor.
" hiv artık kontrol edilebilir bir durum. eskiden günlük 3 dozda alınan bu durum sadece günlük 1 hapla artık kontrol edilip etkileri pasifize ediliyor. öyle ki 6 ya da 7 sene sonra ise başka herhangi birine bulaştırma olasılığın bile ortadan tamamen kalkıyor. hatta sana şunu da demek isterim, tıp o kadar ilerledi ki tahminimce 10 yıl sonra hiv durumunun etkileri tamamen sıfırlanıp, artık hastalık riskini ortadan kaldıracak. şunları da bilmeni isterim ki hiv pozitif olman ilaçlarını da tamamen ücretsiz almanı sağlıyor.tamamını bakanlık ücretsiz sana sunuyor. kimsenin bilmesini de istemiyorsan da bu hastalık geçmişini bakanlıktan ve eczalık sisteminden sildirebiliyorsun ki başka bir doktora gittiğinde ön yargı ile karşılaşmazsın. devlet memuru olman durumunda işini kaybetme durumu gibi bir riskin yok. şimdiye kadar hiç kimse memuriyetini bu nedenle kaybetmedi.özel sektör işinde ise böyle bir gerekçe ile işine son verilmesi kanunlara aykırı ki tazminat davası gibi çok dava açabilirsin"
ben bunları duydukça çok şaşırdım. en son aklımdan ise 'aman be amk, hiv pozitif çıkarsa çıksın be, atın ölümü arpadan olsun'.
ardından zırrrr diye aklımdaki tüm düşünceleri duman eden bir ses geldi.
doktor hanım ayağa kalktı ve içeri geçti.
ben tir tir titriyorum, ellerimi bağlamış ve çaresizce..
sonuç belli olmuştu ve o 10 dakika bitti..
içeriden doktorun sesi geldi.
"negatif."
oturduğum rahat koltuktan hemen ayağa kalktım ve yanına gittim.
-negatif mi?
-evet, evet negatif, dedi gülümseyerek bana .
-eminsiniz değil mi yani, tamamen negatif? gibi bir salakça soru sorarak doktoru affalanmasına neden oldum.
-tabi eminim. bak burada hiv, hepatit b, hepatit c hepsi negatif çıktı, diyerek bana test çubuklarını gösterdi.
-ha tamam, ya çok teşekkür ederim, bu bana çok ciddi bir hayat dersi oldu. bundan sonra sağlığıma daha çok dikkat edeceğim.
doktor hanım bana çok içten gülümseyerek 'geçmiş olsun' dedi. aynı içtenlikle cevap vermeye çalışarak ' çok teşekkür ederim, iyi günler dilerim size '.
o odadan çıktım. asansöre bindim. aynadaki yansımama baktım. ağzım kulaklarımda. binadan dışarı çıktım. cebimdeki sigarayı çıkardım ve çakmağı. ateşledim. ciğerlerime çok güzel bir duman çektim. mis. hayatımda zevk aldığım en güzel sigaralardan biriydi. karnımın da acıktığını fark ettim. gittim. bardakta mısır aldım. ketçap, mayonez, nar ekşisi, tuz ve türlü baharat. o mısır standının başındaki oğlanda lubundu. kolay gelsin kardeşim dedim ve bardağımı alarak plastik kaşığımı bandıra bandıra bir yandan yürüyerek bir yandan yiyerek ilerledim.
aa o da ne? piyango biletleri satan engelli bir biletçi. bugün şanslıyım lan ben ! aldım bir çeyrek, verdim 20 tl . altı tane güzel rakam. hadi hayırlısı len..
hala elimde bardak ben yürüyerek yürüyorum, o izmir körfezi'nin güzel esintisi eşliğinde.
yolda atladığım ve yüzüne bile bakmadan acele ile giderken o uzun saçlı, salaş kıyafetli giyinen, yere oturmuş, elinde ucu kaşık gibi olan 2 çubukla yerdeki telli bir enstrumanı çalan sokak sanatçısı. ne kadar güzel içten kimseye bakmadan çalıyor. bu enstrumanın acaba adı ne? aman kimin umrunda. yanına gittim. dinledim dinledim. müzik ruhun gıdasıdır derler ya.. ruhuma ilaç gibi geldi. bir yandan bardak mısırımı yiyorum bir yandan ayakta müziği dinleyerek mutlu oldukça oluyorum. yoldan geçenler bir bana, bir de tuhaf görünümlü o sokak sanatçısına bakıyorlar. zerre kadar umrumda değil. çok mutluyum lan. cebimden 5 tl çıkardım ve önündeki açık kutuya koydum. sanatçı hafifçe başını kaldırdı, teşekkür manasında baş selamı verdi. aynı şekilde cevaplayarak yoluma devam ettim.
izmir saat kulesi.. izmir'in kızkulesi gibi.. plastik bardakta kuş yemi satanlardan 1 tl ile aldım yem. elimi daldırdım. havaya, yerlere, güneşe, etrafıma.. her yere.. güvercinlerle dans ettim. onlar uçtu ben de uçtum. onlar kanat çırptı ben de çırptım. sağım solum her yerim kuş. insanlar bakıyor. çocuklar geldi, onlarda bize eşlik etti. çocuklar etrafımda çember çizerek koşuyor, güvercinler ise uçarak.
yem bitti.
ben yüzümdeki tebessüm ile konak iskelesine doğru yürüdüm.
karşıyaka vapuru hazır. tam zamanında. kapılar açıldı içeri direk girdim.
vapurun seyir terasına çıktım ama manzara harika, güneş efsane, rüzgar soğuk ve sert. kapşonumu başıma geçirdim. vapur hareket etmeden sudaki balıkları izledim. kocaman kocaman. ardından martılar geldi. hazırız biz. güneş parıl parıl parlıyor. izmir ışıl ışıl aydınlık. körfez besberrak mavi. hava ise tertemiz pırıl pırıl ve soğuk esintili. ben o vapurda üşüyorum ama içim mutluluktan sıpsıcacık.
düşündüm..
ben en son ne zaman böyle mutlu olmuştum? daha önce ölsem de kurtulsam şu hayattan diyen ben bugün yeniden doğdum. yapmadığım şeyleri yapıyorum. bağırmak istiyorum şimdi. sevinç çığlığı. etrafıma sessizce baktım, soğuk sert rüzgardan uçuşan kapşon içinden. yok aga, yemez amk. millet var.
mutluyum. sağlık var ya en büyük armağan. yok para, yok sevgili tribi, yok aile baskısı, yok toplum.. hepsinin a m k !
3 ay boyunca ben bunun endişesini yaşadım. sonucunu da aldım. tertemiz.
bazı mutlu anlar yaşamak için biraz cefa sanki şart..
akılla hareket etmek şart.
korunmak şart..
sevgilerle..

seri eksi oy veren ezik

(bkz:spatula)
(bkz:arceus)
(bkz:pierrot)
(bkz:çıldırdım)
(bkz:thegymnopedies)
(bkz:nikılıs keyc)
(bkz:zeytinyağlı)

kontrollerime devam ediyorum, keşfettikçe eklerim.

sözlükçülerin 15 yaşındaki haline vereceği öğüt

1. bir yıl sonra yaz ortasında o çocukla evde tüm herkes varken odanda seks yapma, babana yakalanacaksın.
2. insanlara karşı daha töleranslı ol, seninle aynı şeyleri düşünmeyenlere karşı yargı oklarını germe, empati kur.
3.son sınıftaki uzun boylu çocuğu boşver ne kadar yürüsen de iş o noktaya gelince uzun bir sırıktan daha fazlası olmayacak, onun yerine yan sınıftaki kas hayvanına oyna o kesin okey.
4. türk edebiyatından daha fazla kitap oku. orada kendinden çok şey bulacaksın.
5. cinsel yöneliminden dolayı geleceğine kaygıyla bakma, ileride hayatına doğru insanları sokacaksın ve onlar seni olduğun gibi kabul edecek, hatta onların algılarını da değiştireceksin.
6. sırf eğlenmek için o kıza yürümemelisin, yaptığın çok büyük puştluk, senin yüzünden kötü bir ergenlik yaşayacak.
7. geek olduğunu fark et, sosyal mecraları daha iyi kullan.
8. sen bihter ziyagilsin aptal olma!

tüm dünyası eşcinsellik olanlar

doğrusu:

bütün dünyası cinsellik olanlar

siz hiç bütün dünyası heteroseksüellik olan birini gördünüz mü? göremezsiniz.

işte bunlar hep içselleştirilmiş homofobi.

Toplam entry sayısı: 86

çok yakışıklı bir erkek olmak

dünyanın önünüze serilmesidir. (bkz:halo etkisi)
bu erkek kişisi çoğu şeyi başkalarından daha kolay ve zahmetsizce elde edecektir. o yüzden pembe götlüdür diyebiliriz.
ayrıca egolu olacağından da şahsımın şüphesi yoktur. ne kadar karaktersiz ve kötücül bir insan olursa olsun başkalarının onu beğeneceğini bildiğinden karakterli ve iyi niyetli bir insan olmak için çabalamayacak; değişmek ve gelişmek zorunda hissetmeyecektir. başkaları egolu görünmemek için kırk takla atarken beyimiz küçük dağları ben yarattım edasıyla gezinecek, insanları aşağılamakta bir behis görmeyecek, canı istediğinde aldatacaktır... kısacası çok yakışıklı erkek tü kakadır. yaşasın çirkine çalan ve karakterli erkekler!
(bkz:çok yakışıklı erkekleri niçin öldürmeliyiz)
unutmadan söyleyeyim suudi arabistan'dan kovulma sebebidir. yallah arabistan'a diyecektim, arabistan bile kabul etmiyor bunları.
(bkz:omar borkan al gala)

aileye açılmak

boşvermişlik psikolosine batık olduğum zamanlarda yapmayı düşünmüşlüğüm olan eylem. ama iyi ki yapmamışım. tavsiyem de yapmamınız yönünde. hatta sadece aile değil, hiç kimseye açılmayın. hiç kimseye güvenmeyin. açılınca belki kabulenirler, beni ben olduğum için severler falan filan... bu noktada da şunu söyleyebilirim: ne ailenizden, ne hiç kimseden, ne de hayattan bir şey bekleyin. mevcut durumunuzla kabullenin aile ilişkinizi, her şeye rağmen, hayatta yalnız olduğunuzu bilerek mutlu olmaya çalışın.

ha tabii bunlar sadece benim tavsiyelerim. her insanın gerçekliği, yürüdüğü-yürüyeceği yol farklıdır. ben sadece kendi gerçekliğimden bahsettim o kadar.

edit: madem o kadar hiç kimseye güvenmeyin falan dedim, neden kimseye güvenmediğimi de olaylar üzerinden anlatayım. ilki lise son sınıfta aşık olduğum çocuğa açılmam şeklinde oldu. o da beni sevmiyor olsa bile, en azından gidip de bunu millete yaymaz diye düşünmüştüm. sonuçta o ağırbaşlı, iyi mi iyi kalpli, sincap gibi bir insandı. ama ben ona açıldıktan yıllar sonra beni kuzenlerine ifşalayıp, maskara etti. aslında ben de seni seviyordum minvalinde şeyler yazmıştı ki, meğer beni oynatıyormuş. en büyük rüyam gerçekleşti sanırken gerçeği öğrendim. üstüne bir de etmediği hakaret kalmadı. telefonda resmen nefret kustu. "insan arkadaşım dediği insana o gözle bakar mı?" demişti ki, umarım aynısını bir gün bir kız ona söyler. aynı hakaretleri eder, aynı şekilde aşağılar...
ikincisi de çok yakın olduğum bir arkadaşım üzerinden gerçekleşti. kendisi zaman zaman çok samimi davranırdı. hatta samimiyet falan biraz masum kalır, baya baya oynaştığı zamanlar olurdu. sonradan öğrendim ki myjudas bana yavşıyor gibisinden şeyler yayıyormuş ortamlarda. arkamdan tek atıp tuttuğu da bu değil tabii, hemen her konu da arkamdan attırıyormuş. bu söylediğim insan da herkesin çok efendi, dürüst, güvenilir bildiği biri. herkes bir yana ben de yıllarca öyle biri olduğunu sanmıştım. ama hayat işte acı gerçekleri yüzünüze böyle böyle çarpıyor.

covid-19

komplo teorilerine genelde itibar etmem ama dünyada hemen hiçbir ülkenin bu virüsün yayılmasına karşı doğru dürüst önlem almaması, adeta virüse kucak açması beni şaşkınlığa ve acabalara gark ediyor. avrupa ülkeri bile doğru dürüst önlem almadı ve en kötü senaryolar, liderler tarafından halka yedirilmeye çalışılıyor.
(bkz:merkel'in nüfusun çoğuna virüs bulaşacak açıklaması)
(bkz:macron'un dehşete düşüren corona raporu)

bunun yanında virüs hasta, zayıf, yaşlı insanlarda ölümcül oluyor; genç ve sağlıklı insanlarda hafifçe geçiştiriliyorken;
birilerinin nazist planlarını hayata geçirdiği düşüncesini kafamdan çıkaramıyorum.

anna madrigal

üçüncü bir göz olarak doğruluk elçisi-narsist bir çizgiye eğilimi olduğunu gördüğüm yazar.
olası yanlış anlaşılmaları def etmek için bu entrynin kişisel öfke, garez ya da hor görüyle yazılmadığını belirteyim.
biraz sakin.

konya

21 yılımı çalmış, bunun 19 yılını lgbt birey olarak beni bir başıma yaşatmış olan şehirdir efendim. 19 yıl boyunca konya'nın taşrasında tek başıma lgbt birey olarak yaşadım. evet inanması zor. çevremde bir tek lgbt dahi yoktu. sonrasında da konya merkezde o güne kadar çevremde lgbt olmadığına şükrettiren lgbtlerle tanıştım. öyle bir ortamı vardır. o yüzden konya'yı kimse benim kadar hissetmemiştir eminim.
(bkz:konya'yı hissetmek)

threesome dolandırıcılığı

anna madrigal

üçüncü bir göz olarak doğruluk elçisi-narsist bir çizgiye eğilimi olduğunu gördüğüm yazar.
olası yanlış anlaşılmaları def etmek için bu entrynin kişisel öfke, garez ya da hor görüyle yazılmadığını belirteyim.
biraz sakin.

aileye açılmak

boşvermişlik psikolosine batık olduğum zamanlarda yapmayı düşünmüşlüğüm olan eylem. ama iyi ki yapmamışım. tavsiyem de yapmamınız yönünde. hatta sadece aile değil, hiç kimseye açılmayın. hiç kimseye güvenmeyin. açılınca belki kabulenirler, beni ben olduğum için severler falan filan... bu noktada da şunu söyleyebilirim: ne ailenizden, ne hiç kimseden, ne de hayattan bir şey bekleyin. mevcut durumunuzla kabullenin aile ilişkinizi, her şeye rağmen, hayatta yalnız olduğunuzu bilerek mutlu olmaya çalışın.

ha tabii bunlar sadece benim tavsiyelerim. her insanın gerçekliği, yürüdüğü-yürüyeceği yol farklıdır. ben sadece kendi gerçekliğimden bahsettim o kadar.

edit: madem o kadar hiç kimseye güvenmeyin falan dedim, neden kimseye güvenmediğimi de olaylar üzerinden anlatayım. ilki lise son sınıfta aşık olduğum çocuğa açılmam şeklinde oldu. o da beni sevmiyor olsa bile, en azından gidip de bunu millete yaymaz diye düşünmüştüm. sonuçta o ağırbaşlı, iyi mi iyi kalpli, sincap gibi bir insandı. ama ben ona açıldıktan yıllar sonra beni kuzenlerine ifşalayıp, maskara etti. aslında ben de seni seviyordum minvalinde şeyler yazmıştı ki, meğer beni oynatıyormuş. en büyük rüyam gerçekleşti sanırken gerçeği öğrendim. üstüne bir de etmediği hakaret kalmadı. telefonda resmen nefret kustu. "insan arkadaşım dediği insana o gözle bakar mı?" demişti ki, umarım aynısını bir gün bir kız ona söyler. aynı hakaretleri eder, aynı şekilde aşağılar...
ikincisi de çok yakın olduğum bir arkadaşım üzerinden gerçekleşti. kendisi zaman zaman çok samimi davranırdı. hatta samimiyet falan biraz masum kalır, baya baya oynaştığı zamanlar olurdu. sonradan öğrendim ki myjudas bana yavşıyor gibisinden şeyler yayıyormuş ortamlarda. arkamdan tek atıp tuttuğu da bu değil tabii, hemen her konu da arkamdan attırıyormuş. bu söylediğim insan da herkesin çok efendi, dürüst, güvenilir bildiği biri. herkes bir yana ben de yıllarca öyle biri olduğunu sanmıştım. ama hayat işte acı gerçekleri yüzünüze böyle böyle çarpıyor.

fahrettin koca'nın gereksiz övülmesi

vaka tablosunun italya örneğinden farklı olmadığının anlaşıldığı şu günlerde bile devam eden durum. hayretlerdeyim.
italya, 6. gün vaka sayısı: 21
türkiye, 6. gün vaka sayısı: 47
italya 10. gün vaka sayısı: 323
türkiye 8. gün vaka sayısı: 191
muhtemelen 10. gün yine italya'yla başa baş gideceğiz.
gerçekten merak ediyorum: yurt dışından gelen o kadar insanı karantinaya almayan, geri kalanını apar topar göstermelik bir karantinaya alan (22 müftülük görevlisi karantinadan ayrıldı, umreciler taşıyan otobüsten bir kız çocuğu inip başka bir araca binip ayrıldı), vatandaşa yeterli test imkanı sunmayan, rakamları gecenin bir vakti şaibeli olarak açıklayan bu beyefendinin nesi bu kadar övülüyor?

edit: şimdiden söyleyeyim bütün sağlık çalışanlarına olduğu gibi bakana da bu süreçteki emeğinden dolayı minnettarım. ama kendisi kesinlikle bir üstün başarı örneği göstermedi, göstermiyor.

edit: 10. gün öngörümüz daha 8. günde gerçekleşti bile. vaka sayısı 359 oldu.

adama ve karisina tecavuz eden cinci hoca

hiç mi fringe izlemediniz yahu? diğer evrenden bu evrene bir şey getiriyorsanız, bu evrenden de o evrene aynı kütlede bir şey göndermelisiniz. bir üç harfliyi çıkarıp diğer üç harfliyi sokmanın hikmeti budur zaar, şaşılacak ne var?

ayı sözlük

yeterince özgürlükçü ve lgbt bireyler için yararlı olduğunu düşündüğüm canım sözlük. kendimi kabullenmemde büyük bir yeri var. 4-5 senedir takılıyorum sözlükte; homofobisini kusanı da gördüm, yeşilli-sarılı-kırmızılı birtakım grupların ağzından konuşanı da, muhazakar olup gaziye sataşanı da...hepsini kabullendim, insanların ifade özgürlüğüne verdim ama kabullenemediğim ve dark bear'ın yerinde olsam benim de uçurağım yazarlar var: bunlar sözlük kurallarını sistematik olarak ihlal etmeyi kendilerine duruş edinmişler, özgürlükten anladıkları da bu. kendilerince bu şekilde eğleniyorlar. fakat bir söz var, "nerede insan, orada toplum; nerede toplum, orada hukuk". sözlüğün yazarlar ve okurlar için daha kaliteli, nitelikli, sürdürülebilir ve albenili bir ortam olması için kurallara ihtiyacı var. editörken bu kuralları hatırlatmaktan, yazarları uyarmaktan gına geliyordu ve söyledikleri şuydu: "amaaan". bunu söyleyen insanların uçuruldukları zaman da "amaaan" demelerini bekliyorum, herkese sağlıklı günler diliyorum. ayı sözlük özgür bir ortam, özgürce yazın.

konya

21 yılımı çalmış, bunun 19 yılını lgbt birey olarak beni bir başıma yaşatmış olan şehirdir efendim. 19 yıl boyunca konya'nın taşrasında tek başıma lgbt birey olarak yaşadım. evet inanması zor. çevremde bir tek lgbt dahi yoktu. sonrasında da konya merkezde o güne kadar çevremde lgbt olmadığına şükrettiren lgbtlerle tanıştım. öyle bir ortamı vardır. o yüzden konya'yı kimse benim kadar hissetmemiştir eminim.
(bkz:konya'yı hissetmek)

sözlükte zekasıyla ve karizmasıyla yazarların çekemediği yazarlar

zekası ve karizması dolayısıyla çekemediğim bir yazarı içerdiğinden kendi adıma doğru olabilecek listedir. (bkz:futurelavirs)*
ayrıca kendi hazırladığı listeye kendini de ekleyen bir acayip yazar içeren listedir. *

anal seks

elinizi penisinize dokundurmadan bile orgazm olabilmenizi sağlayan bir eylem -pasif için konuşuyorum yoksa aktif için bu normal bi durum-. ben de ilk yaşadığımda çok şaşırmıştım. sanırım bunun için partnerinizin gerçekten yakışıklı olması lazım çünkü bana bunu yaşatanlar hep çok yakışıklı partnerlerimdi. hatta bir keresinde partnerim daha girer girmez benden bir şeyler fırlamıştı ki kendisi yaşadığım şehrin en yakışıklı gayi olmaya adaydır.

aileye açılmak

boşvermişlik psikolosine batık olduğum zamanlarda yapmayı düşünmüşlüğüm olan eylem. ama iyi ki yapmamışım. tavsiyem de yapmamınız yönünde. hatta sadece aile değil, hiç kimseye açılmayın. hiç kimseye güvenmeyin. açılınca belki kabulenirler, beni ben olduğum için severler falan filan... bu noktada da şunu söyleyebilirim: ne ailenizden, ne hiç kimseden, ne de hayattan bir şey bekleyin. mevcut durumunuzla kabullenin aile ilişkinizi, her şeye rağmen, hayatta yalnız olduğunuzu bilerek mutlu olmaya çalışın.

ha tabii bunlar sadece benim tavsiyelerim. her insanın gerçekliği, yürüdüğü-yürüyeceği yol farklıdır. ben sadece kendi gerçekliğimden bahsettim o kadar.

edit: madem o kadar hiç kimseye güvenmeyin falan dedim, neden kimseye güvenmediğimi de olaylar üzerinden anlatayım. ilki lise son sınıfta aşık olduğum çocuğa açılmam şeklinde oldu. o da beni sevmiyor olsa bile, en azından gidip de bunu millete yaymaz diye düşünmüştüm. sonuçta o ağırbaşlı, iyi mi iyi kalpli, sincap gibi bir insandı. ama ben ona açıldıktan yıllar sonra beni kuzenlerine ifşalayıp, maskara etti. aslında ben de seni seviyordum minvalinde şeyler yazmıştı ki, meğer beni oynatıyormuş. en büyük rüyam gerçekleşti sanırken gerçeği öğrendim. üstüne bir de etmediği hakaret kalmadı. telefonda resmen nefret kustu. "insan arkadaşım dediği insana o gözle bakar mı?" demişti ki, umarım aynısını bir gün bir kız ona söyler. aynı hakaretleri eder, aynı şekilde aşağılar...
ikincisi de çok yakın olduğum bir arkadaşım üzerinden gerçekleşti. kendisi zaman zaman çok samimi davranırdı. hatta samimiyet falan biraz masum kalır, baya baya oynaştığı zamanlar olurdu. sonradan öğrendim ki myjudas bana yavşıyor gibisinden şeyler yayıyormuş ortamlarda. arkamdan tek atıp tuttuğu da bu değil tabii, hemen her konu da arkamdan attırıyormuş. bu söylediğim insan da herkesin çok efendi, dürüst, güvenilir bildiği biri. herkes bir yana ben de yıllarca öyle biri olduğunu sanmıştım. ama hayat işte acı gerçekleri yüzünüze böyle böyle çarpıyor.