japon elektronik şirketi. super mario bros ve pokemon'un sahibidir. 1889 yılında kurulmuştur. gameboylarla pokemon ve mario ile cocukluğumuzu çok güzel hale getirmiş, sonrasında gamecube, nes, atari ve en son ds, wii ile bence hala günümüzün en eğlenceli oyun araç gereçlerini ve konsollarını yapmaktadır. şahsi favorim tabiki de ds*
super mario serisinin spin off u olarak çıkmış aşırı eğlenceli nintendo oyunudur. mario serisinde yer alan karakterler ile go-kart yaptığınız çok tatlı bir oyundur. tabiki de bir çok itemle yarışı hareketlendirip daha eğlenceli hale getirmişler. ara sıra okulda pembe ds imle bunu oynarken insanların garip bakışlarına maruz kalıyorum.
hadi ne yapalim da inanan insanlarla dalga gecelim biraz diye dusunulup entry girilen basliktir. sizin zihniyetinizi seveyim ben. ne kadar da esprituelsiniz oyle.
bir itirafim var. bir keresinde sadece is makinasi kepce kullanabilmek icin bir adamla konusmustum. ve benle is makinalarini kepceleri kullandirtma karsiligi birlikte olmak istedi. elimize kac defa boyle firsat geciyor ki? degisik fantaziler pesindeydim yine. en azindan taksici fantazisinden daha eglenceli oldugunu dusunuyorum. sirada vinc operatoru falan var sanirim. neyse bu kadardi. simdi dagilabilirsiniz.
bazen eğer böyle bir şeyin içindeysem o kadar rezilliğimle dünya aleme reklam olurdum heralde dedirten çok hoş bir jim carrey filmidir. kurgusu inanılmazdır ve sizi ciddi ciddi triplere sokabilir.
fransızca 'what is this?' demek. neden açıklamasını ingilizce yazdım bilmiyorum ama karşılaştırma olsun diye. 'kes köse' dediğimiz şey budur arkadaşlar.
içmesi çok hoş olan biraz ağır bir fransız sigarasıdır. 'gulvaz' diye okunur (bkz: fransızcadaki harf israfı) ne yazık ki türkiyede yoktur. ancak kaçakçı abilerimize 'gülazer var mı?' derseniz size çıkarıp vereceklerdir. blondes en güzel olanıdır. şu şarkıyı da şuraya bırakır sigaramı içer yatarım sevgili sözlük.
fransanın atar damarıdır. parisin en geniş en büyük caddesi bulvarıdır. fransızların dünyanın en güzel bulvarı diye hitap ettikleri cadde 70 metre genişliktedir. concorde meydanı ile arc de triomphe arasında uzanan caddenin ilk yarısı düz, ikinci yarısı yokuştur. uzunluğu tam olarak 1950 metredir. boylu boyunca petit palais, grand palais, palais de la découverte, Élysée sarayı gibi önemli yapılar, butikler, kafeler, dünya markalarının özel mağazaları, araba galerileri ve kabareler bulunmaktadır. parisin kuzeyinde 8. bölgede bulunan caddede türkiye turizm ofisi bulunmaktadır.
1616 yılında marie de médisis önceden tarla olan bu alanı kenarı bol ağaçlı uzun bir cadde yapmaya karar vermiştir. 1667 yılında xiv. louis'nin peyzaj mimarı olan andré le nôtre, tuileries parkını modernleştirerek ve genişleterek bu uzun caddeye katmıştır. cadde bir çok festivale ve etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır. ünlü fransız bisiklet turu tour de france ın son etabı bu caddeden geçip bitmektedir.
cidden çok fazla harf israf edilmektedir. öğrenmeye ilk başladığımda garip gelse de şuan bi kelime gördüğüm zaman neresinden kesip atacağımı biliyorum sanırım. renault ve champs elysees den çok çok daha fazla harflerin israf edildiği hatta tek sesle çıkardığınız sözcükler de bulunmaktadır. bordeaux dersin bordo diye okunur marseillais diye yazılır marseye diye okunur bi komik yani. o matmazel varya o mademoiselle diye yazılıyor ayağınızı denk alın ona göre*
paris'te montmartre tepesinde bulunan ve ismi 'kutsal kalp' anlamına gelen katedraldir. 1875-1914 yılları arasında inşa edilmiştir. parisin en yüksek noktasında bulunmakta ve bir çok lokasyondan görülmektedir. yapımını fransız halkı üstlenmiştir. kilise haç şeklindedir ve dört tane kubbesi vardır. orta kubbe 83 metre yüksekliktedir. içindeki çan fransanın en büyük çanıdır ve ağırlığı tam 18835 kg dır. içindeki çekiç ise 1200 kg dır. çıkardığı sesi her yerden duymak zor olmasa gerek. önünde bulunun tepelik park parisin en güzel dinlenme noktalarından birisidir. 2001 yapımı meşhur fransız filmi amelie de bazilikanın önünde geçen çok tatlı birkaç sahne bulunmaktadır. bembeyaz ve heybetli haliyle paristeki en ikonik yapılardan biridir.
bazı şeylerin özel ve güzel olduğuna inanmıştım. her şeyin düzelebileceğine inancım tamken, elimden gelen her şeyi yapmama rağmen olmadı. o kadar kırgınım ki. hayatımda hep yalnız olduğumu düşünmüştüm, uzun bir süre karşı çıktım, direndim ama zamanla o kadar bağlanmışım ki bu düşünceye, kötü günlerimi yalnız geçireceğimi hiç düşünmüyordum. artık çabalayamıyorum bile. kendimi böyle savunmasız bıraktığım için o kadar kızgınım ki.
ben artık bir köşede gizli gizli gözyaşı döküp mutsuz olmak istemiyorum sözlük.
yalnız isek kendimiz seçmişizdir. yalnız olmamız ve kendi yolumuzu yürümemiz, yolun sonunda da kendimizi tamamlamamız gerektiği için yalnızız. su akar yolunu bulur. tek başına tamamlanamayan diğer yarısını tamamlayacak olanları bulur.
vücut tarafından yoğun strese karşı verilen bir savaş olan bu sendrom, kalp krizine benzer bulgulara sahiptir. 1990 yılında japon hiraru sato tarafından keşfedilmiştir. tıptaki diğer adı (bkz:apikal balon sendromu) dur.
kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. (bkz: bağışıklık sistemi) önemlidir.
sözlükteki naftalin beyinli yazarlarımızın artık yazmamaları gerekiyor. sözlüğün eski zamanların beri yazan bu yapışkan insanlar bir sülük gibi sözlüğün kanını emiyor. yeni olan her yazara düşmanlık besleyip sözlükte gergin bir hava yaratıyorlar.
lütfen bi salın artık. gençlerin önünü açın. sizin vaktiniz geçti.
akıllara özlem tekin ablamızın "aşk her şeyi affeder mi?" şarkısını getiren başlık olmuştur. aldatmanın altında yatan sebepler de gözden geçirilmeli misal bağlanmaktan kaçmak gibi skdkdh. neyse şarkı sözümüzü iliştirelim.
çok üzgünüm istemeden seni dün gece aldattım kim olduğu mühim değil sana bağlanmaktan kaçtım
çok üzgünüm istemeden bir bakışa aldandım inan bana bütün sabah pişmanlıktan ağladım
aşk herşeyi affeder mi dersin zamanla geçer mi güzel günlerin hatrına aşk herseyi affeder mi.
ilk olarak boşluk bırakmadan, gözü yoran uzun destanlar yazarsanız kimsenin okuyası gelmez zaten. bunun kitap okumakla alakası yok bence.
herkesin kitap okuma şekli farklı olabilir. evet bir kitabı eline alıp sayfaları çevirerek okuması hoş bir duygu ancak artık teknolojinin pik yaptıgı bir çağdayız. kindle veya tablet gibi cihazlarda milyonlarca e-booka ulaşılabiliyor.
son zamanlarda çıkan "dostoyevski okumayan insanla konuşmak" yok "hegel'i bilmeyen insanla sevgili olmak" gibi türeyen başlıklardan gına geldi. belki o adam senin hakkında bir kelime edemeyeceğin bir konu üzerinde master yapacak kadar bilgili. belki her gün atom fiziğiyle ilgili makaleler okuyor.
kendi standartlarına uymayan insanlara "cahil" demek de yeni moda oldu sanırım. genelleme yapıp insanları bu genelleme havuzunda yargılamadan önce çok kitap okuyarak geliştirdiğiniz beyninizi kullanıp bir düşünün bence.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
yeni tanışılan entelektüel kişi ile popüler kültür üzerine başlayan hararetli bir konuşma esnasında üzerine tartışılabilecek bir konudur. sonuçta bu dünyada oscillation hareketini yapan tek şey foucault sarkacı değildir. başka pendulumlar da vardır.
anoreksik vücudu ve küçük memeleri ile 2013 yılına damga vuran miley cyrus 24 saatte 19 milyon izlenme ile göğüslediği youtube rekorunu sonrasında 19.6 milyonla nicki minaj anaconda'ya kaptırmıştır. çıplak bir şekilde sallandığı yıkım topu şarkısını şimdilerde tekrar barıştığı eski nişanlısı chris hemsworth için yazmıştı.
sohbet iki tarafında inşaat alanında balyozları yalaması ile son bulur.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
yalnız yaşayan herhangi bir insanla bir gayin hiçbir farkı yoktur. o yüzden yalnız yaşayan gay başlığını protesto ederek buraya yazıyorum.
şuan ki şartlarımla yapamadığım ama bir gün yapacağıma inandığım eylem. kendi başına yaşamak. sadece sana ait bir yer. çok güzel olsa gerek. yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir şey değil ama bir evi paylaşması da çoğu zaman zor.
kendi evimin içinde kendi mutluluklarımı yaratacağım günler umarım bir an önce gelir. şuraya yalnız yaşamakla ilgili şu güzel illüstrasyonları bırakıyorum
bomboş kıro bir adam. bir içerik de üretebildiği yok. iki gözü renkli diye ergenleri düşürüyor işte. "yeteneksizlik is the new trend" akımının öncüsü olabilir bu şahıs o derece boş.
allah kimseyi aç gezerken, evine et süt alamazken suriyelileri savunacak kadar rezil bir konuma düşürmesin. yazık.
edit: hiç bir zaman giremeyeceğimiz ab'ye yaranmak için suriyelileri kendi ülkemizde tutmak da ayrı bir rezillik. "omo poroyo ab veroyo" amk babasının hayrına vermiyor heralde. suriyelilerin pislikleri kendilerine bulaşmasın diye veriyor.
edit 2: bazı yazarlarımızın (bkz: pollyannacılık) oynamayı çok sevdiğini gösteren başlık.
allahım nolur en çok artılanan entrymin "reynmen" ait olmasını istemiyorum. lütfen artılarınızı geri alın arkadaşlar. rezillik yani daha güzel girdilerim var. yapmayın bunu bana nolursunuz*